1 / 61

V AAZLARDA A YETLERDEN Y ARARLANMA Y ÖNTEMLERİ Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ

V AAZLARDA A YETLERDEN Y ARARLANMA Y ÖNTEMLERİ Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ. VAAZ ETMEK DİNÎ BİR GÖREVDİR اِنَّ اللّٰهَ نِعِمَّا يَعِظُكُمْ بِه۪ۜ (4/58) فَذَكِّرْ اِنَّمَآ اَنْتَ مُذَكِّرٌۜ (88/21) وَعِظْهُمْ (4/63) وَذَكِّرْ فَاِنَّ الذِّكْرٰى تَنْفَعُ الْمُؤْمِن۪ينَ (51/56).

emelda
Download Presentation

V AAZLARDA A YETLERDEN Y ARARLANMA Y ÖNTEMLERİ Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. VAAZLARDA AYETLERDEN YARARLANMAYÖNTEMLERİ Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ

  2. VAAZ ETMEK DİNÎ BİR GÖREVDİR • اِنَّ اللّٰهَ نِعِمَّا يَعِظُكُمْ بِه۪ۜ (4/58) • فَذَكِّرْ اِنَّمَآ اَنْتَ مُذَكِّرٌۜ (88/21) • وَعِظْهُمْ (4/63) • وَذَكِّرْ فَاِنَّ الذِّكْرٰى تَنْفَعُ الْمُؤْمِن۪ينَ (51/56)

  3. ALLAH ÖĞÜT VERİR VAAZLARIN KUR’AN MERKEZLİ YAPILMASI GEREKİR اِنْ هُوَ اِلَّا ذِكْرٌO ancak bir öğüttür.(36/69) وَهٰذَا ذِكْرٌ مُبَارَكٌ اَنْزَلْنَاهُۜ İşte bu (Kur’ân), indirdiğimiz mübarek bir öğüttür. (21/50) فَاِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ Biz Kur’ân’ı senin dilinle kolaylaştırdık. Umulur ki onlar öğüt alırlar. (44/58) فَذَكِّرْ بِالْقُرْاٰنِ Kur’ân ile öğüt ver. (50/45)

  4. ALLAH ÖĞÜT VERİR KUR’AN MERKEZLİ VAAZLAR 1. Konu merkezli 2. Ayet merkezli Her iki yöntemde VAİZ: Önceayetleri seçerSonra ayetleri anlar Ayetleri iyice anladıktan sonra anlatır

  5. I. AYETLERİ SEÇMEKKur’ân-ı Kerim, konularına göre tertip edilmiş bir kitap değildir.Bir konubirçok sure ve ayette dile getirilebilmektedir. Mesela faizkonusu, 4 surede 8 ayette geçmektedir. Bir konu birçok sure ve ayette dile getirildiği gibi bir ayet, birden çok konuyu içerebilir.

  6. ALLAH ÖĞÜT VERİR ÖRNEK 3/104 ayeti 4 konuyu içermektedir: وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَاْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ • Hayra davet 2. Marufu emir 3. Münkeri men 4. Kurtuluşa ermek

  7. ALLAH ÖĞÜT VERİR 1. Konu Merkezli Vaaza Örnek DİB yayını “Elli İki Konuda Vaaz Örnekleri” adlı eser ile TDV yayını “Kur’ân’dan Öğütler” adlı eserde vaazlar konu merkezli olarak hazırlanmıştır. Bu yöntemde; a) Bir konu seçilir, konu ile ilgili ayetler ve hadisler toplanır. b) Ayet ve hadislerin konu ile ilgili cümleleri anlatılır.

  8. ALLAH ÖĞÜT VERİR 2. Ayet Merkezli Vaaza Örnek Ömer Nasuhi BİLMEN Hoca, Fatih, Beyazıt, Süleymaniye ve Ayasofya camilerinde vaazlarını ayet merkezli yapmıştır. Bu vaazlardan 30’u, Bilmen Yayınevi tarafından “Kur’ân-ı Kerim’den Dersler ve Öğütler” adıyla basılmıştır. اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ لَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۚ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ BİLMEN Hoca bu ayeti; 1. iman, 2. salih amel, 3. namaz, 4. Zekat, 5. iman ve salih amelin mükâfatı başlıklarıyla işlemiştir.

  9. ALLAH ÖĞÜT VERİR 2. Ayet Merkezli Vaaza Örnek TDV yayını“Kur’ân-ı Anlamak Kırk Ayet ve Yorumu” adlı eserde 40 ayetin yorumu yapılmıştır. Mesela وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاءٌ وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ وَلاَ يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إَلاَّ خَسَارًا ayeti; 1. Kur’ân Allah kelamıdır, 2. Kur’ân Müminler için şifa ve rahmettir, 3. Kur’ân Kâfirlerin Ziyanını artırır başlıklarıyla işlenmiştir.

  10. ALLAH ÖĞÜT VERİR AYETLER NASIL SEÇİLİR? Ayetleri bulmada öncelikli olarak faydalanılabileceğimiz eser Muhammed Fuat Abdulbaki’nin, el-Mu’cemü’l-Müfehres Li Elfazı’l-Kur’âni’l-Kerim adlı eseridir. -Bu eserin her vaizin elinde bulunması gerekir. -Kur’ân meallerinin fihristlerinden yararlanılabilir. -Bir vaizin, Kur’ân’a iyi hâkim olması, bir konu ile ilgili ayetleri Kur’ân’dan bulabilmesi gerekir.

  11. ALLAH ÖĞÜT VERİR II. AYETLERİ ANLAMAK1. Önceayetin ne dediğini 2.Sonra ne demek istediğini anlamak gerekir. Bir ayetin ne dediği anlamadan ne demek istediğini anlayamayız.

  12. 1. Ayetin Ne Dediğini AnlamakBir ayetin ne dediğini anlamak, o ayeti öğrenmek ve içeriğini kavramaktır.Ayetin ne dediğini anlayabilmek için a) Öncesözcükleri b) Sonracümleleri anlamak gerekir.

  13. a) Kelimeleri AnlamakKelimeleri anlamak, anlamlarını öğrenmektir. Kelimelerin anlamlarını doğru bir şekilde öğrenmek ancak Kur’ân’ın indiği zaman diliminin esas alınması ile mümkün olur. Çünkü kelimelerin anlamları zamanla değişebilmekte veya anlam daralmasına veya anlam genişlemesine uğrayabilmektedir. Hatta kelimelere zamanla farklı anlamlar yüklenebilmek-tedir.

  14. KELİMELERİN ANLAMLARI 1. Esas ve İzafî AnlamKelimelerin anlamları, yalnız başlarına değil, daima bir sistem veya sistemler içinde değer kazanır. Her sözcüğün kendine özgü bir anlamı vardır ki, o sözcük bulunduğu sistem dışında kullanılsa bile aynı anlamı taşır.

  15. Esas ve İzafî Anlam Sözcüklerin bu sürekli anlamına "esas mana" denir. Sözcüklerin anlamı, "esas manadan" ibaret değildir. İkinci bir anlamı daha vardır ki bu anlam, sözcüğün bulunduğu sistem içerisinde oluşur. İşte sözcüklerin kökünden gelmeyen, fakat içinde bulunduğu sistemden doğan bu manaya "izafî mana" denir. Örnek:İbadet, küfr, zulüm, yevm, saat

  16. 2. Çok Anlamlı Kelimeler: اَلزَّان۪ي لَا يَنْكِحُ اِلَّا زَانِيَةً اَوْ مُشْرِكَةًۘ وَالزَّانِيَةُ لَا يَنْكِحُهَآ اِلَّا زَانٍ اَوْ مُشْرِكٌۚ وَحُرِّمَ ذٰلِكَ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ Zina eden erkek, zina eden veya Allah’a ortak koşan bir kadınla evlenir. Zina eden bir kadınla da ancak zina eden veya Allah’a ortak koşan bir erkek evlenir. Bu müminlere haram kılınmıştır. Zina eden erkek ancak zina eden veya Allah’a ortak koşan bir kadınla cima eder. Zina eden bir kadınla da ancak zina eden veya Allah’a ortak koşan bir erkek cima eder. Bu (zina), müminlere haram kılınmıştır. (24/3)

  17. 2. Çok Anlamlı Kelimeler: وَلَا تَنْكِحُوا الْمُشْرِكَاتِ حَتّٰى يُؤْمِنَّۜ (2/221) İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. وَلَا تُنْكِحُوا الْمُشْرِك۪ينَ حَتّٰى يُؤْمِنُواۜ İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin.

  18. Çok Anlamlı Kelimeler وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنِ الْمَح۪يضِۜ قُلْ هُوَ اَذًىۙ فَاعْتَزِلُوا النِّسَآءَ فِي (2/222) الْمَح۪يضِۙ وَلَا تَقْرَبُوهُنَّ حَتّٰى يَطْهُرْنَۚ hayız hali ve hayız yeri وَالْمُطَلَّقَاتُ يَتَرَبَّصْنَ بِاَنْفُسِهِنَّ ثَلٰثَةَ قُرُوٓءٍۜ (2/228) temizlik ve hayız hali anlamında çok anlamlı bir sözcüklerdir.

  19. Çok Anlamlı Kelimeler فَلَنَسْـَٔلَنَّ الَّذ۪ينَ اُرْسِلَ اِلَيْهِمْ (7/6) Kendilerine peygamber gönderilenlere mutlaka (hesap) soracağız. فَيَوْمَئِذٍ لَا يُسْـَٔلُ عَنْ ذَنْبِه۪ٓ اِنْسٌ وَلَا جَآنٌّۚ (55/39) İşte o gün ne insana, ne cine günahı sorulmayacak, (çünkü her şey kayıt altına alınmıştır) وَاَمَّا السَّآئِلَ فَلَا تَنْهَرْۜSakın isteyeni, soranı azarlama.(93/10)

  20. Çok Anlamlı Kelimeler Çok anlamlı kelimeler, bazen çok anlamı, bazen kelimenin anlamlardan sadece birini ifade eder. اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يَسْجُدُ لَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَمَنْ فِي الْاَرْضِ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ وَالنُّجُومُ وَالْجِبَالُ وَالشَّجَرُ وَالدَّوَآبُّ؟ (22/18) Görmedin mi ki şüphesiz, göklerdeki herkes, yerdeki herkes, Güneş, Ay, yıldızlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların bir çoğu Allah’a secde etmektedir. "Secde"; “secde-i teshîr” ve “secde-i ihtiyar”

  21. Çok Anlamlı Kelimeler اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّۜ يَآ اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْل۪يمًا (33/56) Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salat ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin. Allah’ın Peygamberine salâtı; ona merhamet ve ihsan etmesi, onu övmesi, ondan razı olması, şan ve şerefini yüceltmesi, itibar ve değerini artırmasıdır. Meleklerin ve müminlerin salâtıise; onun şan ve şerefinin yücelmesi, itibar ve değerinin artması için dua etmeleridir.

  22. Çok Anlamlı Kelimeler اُتْلُ مَآ اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ (29/45) 1. Kur’ân’ı oku, 2. Kur’ân’ın içeriğini anla, 3. Kur’ân hükümlerini uygula, 4.Kur’ân hükümlerini anlat .

  23. Çok Anlamlı Kelimeler اَوْ لٰمَسْتُمُ النِّسَآءَ 5/6 Fiziksel temas veya cinsel ilişki

  24. KELİMELERİ BİLMEK Kelimelerin mübalağalı veya mübalağasız olması, fiillerin dili geçmiş zaman veya geniş zaman, şimdiki zaman veya gelecek zaman olması; isim ve fiillerin üç, dört, beş veya altı harfli olması anlamda etkilidir. Mesela غَافِرِ الذَّنْبِayetindekiغَافِر kelimesi “bağışlayan” anlamına gelirken اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ “Çünkü o, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” ayetinde geçen الْغَفُورُ kelimesi غَافِرkelimesinin mübalağalı şekli olup “çok bağışlayan” demektir.

  25. يَآ اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ Bazı meallerde ayet, “Yapmadığınız şeyi niçin söylüyorsunuz” şeklinde tercüme edilmiştir. Bu tercüme ayetin orijinali ile örtüşmemektedir. Bu çevirinin Arapça karşılığı مَالَمْ تَفْعَلُوا dür. Hâlbuki ayetمَا لَا تَفْعَلُونَ şeklindedir. مَا لَا تَفْعَلُونَ gelecek zamanın olumsuz şeklidir, “yapamayacağınız şey” demektir. مَالَمْ تَفْعَلُوا ise “yapmadığınız şey” demektir.

  26. KELİMELERİ BİLMEK Bir kelimenin edatlı veya edatsız kullanılması, anlam bakımından önemlidir. Mesela bir kelimenin (b), (ilâ) ve (min) edatı ile kullanılması farklı anlamlar ifade edebilir: 16/19اِنَّ اللّٰهَ يَاْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْاِحْسَانِ وَا۪يتَآئِ ذِي الْقُرْبٰى Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı ve yakınlara Yardım etmeyi emreder. Allah yararlı amelleri en güzel biçimde yapmayı ve yakınlara Yardım etmeyi emreder.

  27. KELİMELERİ BİLMEK وَقَضٰى رَبُّكَ اَلَّا تَعْبُدُوٓا اِلَّآ اِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًاۜ Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. (17/23) من كان يؤمن بالله و اليوم الاخر فاليحسن الى جاره Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse komşusuna iyilik etsin, iyi davransın(İbn Mâce, Edeb, 3)

  28. KELİMELERİ BİLMEK وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَاْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ 3/104 Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır. Siz insanları , hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir toplum olun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.

  29. FİİLLERDE ZAMİRLERİN MERCİLERİ مَنْ كَانَ يُر۪يدُ الْعِزَّةَ فَلِلّٰهِ الْعِزَّةُ جَم۪يعًاۜ اِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُ "Kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki şan ve şeref, tamamen Allah'a aittir. Ancak ‘iyi kelimeler’ O'na yükselir. Salih amele (gelince) onu da Allah'a iyi kelimeler yükseltir“ "Kim izzet ve şeref istiyor idiyse bilsin ki izzet ve şerefin hepsi Allah'ındır. O'na ancak güzel sözler yükselir (ulaşır), Onları da Allah'a amel-i salih ulaştırır.” (35/10) Hangisi anlam doğru?

  30. FİİLLERDE ZAMİRLERİN MERCİLERİ فَكَيْفَ اِذَا تَوَفَّتْهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَاَدْبَارَهُمْ “Melekler, onların (Allah ve Peygamberine karşı gelenlerin) yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken halleri nasıl olacak?” “Melekler onların canlarını alırlarken (işin fecaatini görünce) onlar yüzlerini ve sırtlarını dövmeğe başladıkları zaman (durumları) nasıl (olur?)” Hangisi anlam doğru? (47/27)

  31. HAZİFLER فَذَكِّرْ اِنْ نَفَعَتِ الذِّكْرٰىۜ “Eğer fayda verirse öğüt ver” "Fayda versin vermesin sen öğüt ver.“ "Öğüt ver, çünkü öğüt muhakkak fayda verir.“ Birinci mealde اِنْ şart edatı olarak alınmıştır. İkinci mealde,اِنْ لَمْ يَنْفَعْcümlesinin hazfedildiği dikkate alınmıştır. Doğrusu ikinci mealdir. Bunu hem devamındaki, سَيَذَّكَّرُ مَنْ يَخْشٰىۙ وَيَتَجَنَّبُهَا الْاَشْقٰىۙ ayetinden hem de وَذَكِّرْ فَاِنَّ الذِّكْرٰى تَنْفَعُ الْمُؤْمِن۪ينَ ayetinden anlıyoruz. Hangisi anlam doğru?

  32. 3. Hakikî ve Mecazî Anlam وَمَنْ كَانَ ف۪ي هٰذِه۪ٓ اَعْمٰى فَهُوَ فِي الْاٰخِرَةِ اَعْمٰى وَاَضَلُّ سَب۪يلًا “Bu dünyada (Allah'ın nimetlerini, varlığının delillerini ve kudretini) göremeyen kimse ahiret (ve nimetleri) hakkında daha basiretsiz, hatta daha da şaşkındır.” (17/72)

  33. 3. Hakikî ve Mecazî Anlam وَنَحْشُرُهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ عَلٰى وُجُوهِهِمْ عُمْيًا وَبُكْمًا وَصُمًّاۜ(17/97) Onları kıyamet günü yüzüstü körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşredeceğiz. ووَمَنْ اَعْرَضَ عَنْ ذِكْر۪ي فَاِنَّ لَهُ مَع۪يشَةً ضَنْكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اَعْمٰى قَالَ رَبِّ لِمَ (20/124-127)حَشَرْتَن۪يٓ اَعْمٰى وَقَدْ كُنْتُ بَص۪يرًا “Her kim de benim zikrimden yüz çevirirse mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.” O da şöyle der: “Rabbim! Dünyada gören bir kimse olduğum halde, niçin beni kör olarak haşrettin?”

  34. 3. Hakikî ve Mecazî Anlam وَرَاَ الْمُجْرِمُونَ النَّارَ فَظَنُّوٓا اَنَّهُمْ مُوَاقِعُوهَا وَلَمْ يَجِدُوا عَنْهَا مَصْرِفًا۟ Suçlular (o gün) ateşi görünce onun içine düşeceklerini iyice anlayacaklar ve ondan kurtuluş yolu da bulamayacaklardır. (18/53) قَالُوا رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْمًا ضَآلّ۪ينَ رَبَّنَآ اَخْرِجْنَا مِنْهَا فَاِنْ عُدْنَا فَاِنَّا ظَالِمُونَ(23/106-107) Onlar da şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Biz azgınlığımıza yenik düştük ve sapık bir toplum olduk.” “Ey Rabbimiz! “Bizi buradan çıkar. Eğer (tekrar günaha) dönersek şüphesiz kendimize zulmetmiş oluruz.”

  35. 3. Hakikî ve Mecazî Anlam اِذَآ اُلْقُوا ف۪يهَا سَمِعُوا لَهَا شَه۪يقًا وَهِيَ تَفُورُ تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِۜ كُلَّمَآ اُلْقِيَ ف۪يهَا فَوْجٌ سَاَلَهُمْ خَزَنَتُهَآ اَلَمْ يَاْتِكُمْ نَذ۪يرٌ قَالُوا بَلٰى قَدْ جَآءَنَا نَذ۪يرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللّٰهُ مِنْ شَيْءٍۚ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ كَب۪ير وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ اَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا ف۪يٓ اَصْحَابِ السَّع۪يرِ Oraya (cehenneme) atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı korkunç uğultuyu işitirler. Neredeyse cehennem öfkeden çatlayacaktır! Oraya herhangi bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri onlara, “Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?” diye sorarlar. Onlar da şöyle derler: “Evet, bize bir uyarıcı gelmişti. Fakat biz onu yalanlamış ve ‘Allah hiçbir şey indirmemiştir. Siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz’, demiştik.”

  36. 3. Hakikî ve Mecazî Anlam Kur’ân’da “umy” (görme engelli), “bükm” (konuşma engelli) ve “summ” (işitme engelli) kelimeleri hem hakikî anlamda hem de mecazî anlamda kullanılmıştır. Acaba ahirette hangi anlamda kullanılmıştır? Konu ile ilgili ayetlere baktığımız zaman ahirette kafirlerin göreceği, duyacağı ve konuşacağını öğreniyoruz.

  37. 3. Hakikî ve Mecazî Anlam Kur’ân’da çelişki olmadığına göre iki grup ayet nasıl anlaşılacak? Buna iki şekilde cevap vermek mümkündür: a)Biri kâfirler görme, işitme ve konuşma engelli olarak diriltilirler sonra görme, işitme ve konuşma yetenekleri kendilerine iade edilir veya cehenneme girince görme, işitme ve konuşma engelli olurlar. (Kurtubî, X, 333) b)Diğeri görme, işitme ve konuşma engelliliği mecazi anlamdadır. Kâfirler; kendilerini sevindirecek şeyleri göremez, duyamaz ve kendilerini ibra edecek delil ile konuşamazlar. Birçok müfessir bu yorumu tercih etmiştir. (Taberî, IX, 16/229 )

  38. 3. Hakikî ve Mecazî Anlam وَاِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ اٰيَاتُهُ زَادَتْهُمْ ا۪يمَانًا (8/2) ayetindeki “ayetlerin imanı artırması” “mecaz-ı aklî” (ayetler imanın artmasına sebep olmuştur, ancak fiil, Allah’ındır.) وَارْكَعُوا مَعَ الرَّاكِع۪ينَ (2/43) ayetindeki “rüku edin” “mecaz-ı mürsel”

  39. 4. Hass ve Amm Kelimeler Hass; bir tek anlamı ifade etmek üzere konulmuş ve bir tek ferde kesin olarak delalet delalet eden sözcüklere denir.Mesela لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللّٰهُ بِاللَّغْوِ ف۪يٓ اَيْمَانِكُمْ وَلٰكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا عَقَّدْتُمُ الْاَيْمَانَۚ فَكَفَّارَتُهُٓ اِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاك۪ينَ مِنْ اَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ اَهْل۪يكُمْ اَوْ كِسْوَتُهُمْ اَوْ تَحْر۪يرُ رَقَبَةٍۜ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلٰثَةِ اَيَّامٍۜ ذٰلِكَ كَفَّارَةُ اَيْمَانِكُمْ اِذَا حَلَفْتُمْۜ وَاحْفَظُوٓا اَيْمَانَكُمْۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ Ayetteki on, boyun ve üç kelimeleri hastır.

  40. 4. Hass ve Amm Kelimeler Hasssözcükler; mutlak ve mukayyet kısımlarına ayrılır. وَلَقَدْ ذَرَاْنَا لِجَهَنَّمَ كَث۪يرًا مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِۘ لَهُمْ قُلُوبٌ لَا يَفْقَهُونَ بِهَاۘ وَلَهُمْ اَعْيُنٌ لَا يُبْصِرُونَ بِهَاۘ وَلَهُمْ اٰذَانٌ لَا يَسْمَعُونَ بِهَاۜ اُو۬لٰٓئِكَ كَالْاَنْعَامِ بَلْ هُمْ اَضَلُّۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ (7/179) Ayetteki cin, insan ve en’amkelimeleri amm lafızlardır. اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۙ صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْۙ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّآلّ۪ينَ (1/6) Ayetteki el-müstekîmkelimesi mukayyettir.

  41. MUKAYYET KELİMELER Emir ve Nehiy kısımlarına ayrılır. Emir ve nehiy prensip olarak zorunluluk ifade eder, bağlayıcıdır. Bir karine ile ibaha, irşat ve tehdit gibi farklı anlamlar ifade edebilir: وَاِذَا حَلَلْتُمْ فَاصْطَادُواۜ(5/2) İbaha فَاِذَا قُضِيَتِ الصَّلٰوةُ فَانْتَشِرُوا فِي الْاَرْضِ (62/10) irşat ااِعْمَلُوا مَا شِئْتُمْۙ اِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪ير(41/40) tehdit

  42. KELİMELERAslî anlamda mı? İzafî anlamda mı?Hakikî anlamda mı ? Mecazî anlamda mı ?kullanılmıştır? Çok anlamlı kelimeler ayette hangi anlamda kullanılmıştır?Ayetleri doğru anlayabilmek için bütün bu anlamların iyi bilinmesi gerekir.

  43. YANLIŞ ANLAMAYA BİR ÖRNEK • كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَاَتٰيهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ Onlardan öncekiler de yalanladılar ve azap kendilerine farkına varamadıkları bir yerden geldi. (39/25)

  44. KELİMELER YANLIŞ ANLAŞILIRSA AYET DE YANLIŞ ANLAŞILIR (45/23)اَفَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰيهُ وَاَضَلَّهُ اللّٰهُ عَلٰى عِلْمٍ Nefsinin arzusunu ilah edinen, Allah’ın; halini bildiği için saptırdığı kimseyi gördün mü? Nefsinin arzusunu ilah edinen, Allah’ın; halini bildiği için sapıklıkta bıraktığı kimseyi gördün mü? اِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ عَنْكُمْ وَلَا يَرْضٰى لِعِبَادِهِ الْكُفْرَۚ وَاِنْ تَشْكُرُوا يَرْضَهُ۬ لَكُمْۜ Eğer inkar ederseniz şüphesiz ki Allah sizin iman etmenize muhtaç değildir. Ama kullarının inkar etmesine razı olmaz. (39/7)

  45. KUR’AN BÜTÜNLÜĞÜ اَللّٰهُ يَتَوَفَّى الْاَنْفُسَ ح۪ينَ مَوْتِهَا وَالَّت۪ي لَمْ تَمُتْ ف۪ي مَنَامِهَاۚ فَيُمْسِكُ الَّت۪ي قَضٰى عَلَيْهَا الْمَوْتَ وَيُرْسِلُ الْاُخْرٰىٓ اِلٰىٓ اَجَلٍ مُسَمًّىۜ Allah (ölen) insanların ruhlarını öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de uykularında alır. Ölümüne hükmettiklerinin ruhlarını tutar, diğerlerini belli bir süreye kadar bırakır. (39/42) قُلْ يَتَوَفّٰيكُمْ مَلَكُ الْمَوْتِ الَّذ۪ي وُكِّلَ بِكُمْ ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ۟ De ki: Sizinle görevlendirilen ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz. (32/11)

  46. b) CÜMLEYİ BİLMEK Cümleler; 1. İsim cümlesi veya fiil cümlesi olur. 2.İhbarîveyainşaî olur. 3. Emir cümlesi veya nehiy cümlesi olur. Cümlede tekit, takdim ve tehir var mı? Cümle muhkem mi müteşabih mi?

  47. b) CÜMLEYİ BİLMEK Emir ve nehiy; Vücup mu? Nedb mi? İbaha mı? İrşat mı ifade ediyor? Emr-i sarih ve gayr-ı sarih Nehy-i sarih ve gayr-i sarih

  48. b) CÜMLEYİ BİLMEK Anlamı açısından sözcüklerin tekil, ikil veya çoğul, eril veya dişil, nekre veya marife olması dikkate alınır. Mesela bir kelimenin nekre olması umum ifade edebildiği gibi başındaki elif-lam bulunması istiğrak ifade edebilir. Mesela وَمَا مِنْ دَآبَّةٍ فِي الْاَرْضِ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ رِزْقُهَا “Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah’a ait olmasın” (11/6) ayetinde دَآبَّةٍkelimesi nekre olduğu için umum ifade eder. اَلْحَمْدُ لِلّٰهِcümlesindeki hamd kelimesinin başındaki “el” istiğrak ifade eder, dolayısıyla اَلْحَمْدُ “hür türlü övgü” anlamına gelir

  49. 2. AYETİN NE DEMEK İSTEDİĞİNİ ANLAMAKAyetin ne demek istediğini anlamak, o ayeti derinlemesine bilmek, doğrudan ve dolaylı anlamlarını, işaretlerini, ilke ve hükümlerini, toplumlara ve çağlara vermek istediği mesajlarını, fıkhî hükümlerini anlamak ve bilmektir. Ayetin ne demek istediğini anlamak, anlamın anlamını bilmektedir. “Ayet ne diyor” sorusuna verilen cevap ayeti anlamaktır. “Ayet ne demek istiyor” sorusuna verilen cevap dinde derinlemesine bilgi sahibi olmaktır.

  50. Ayetin ne dediğini belirli düzeyde bilgi sahibi olanlar anlayabilir, Ayetin ne demek istediğini anlamak için konunun uzmanı olmak gerekir.

More Related