1 / 17

TÜRK DİLİ II

TÜRK DİLİ II. 6.HAFTA YAZILI ANLATIM TÜRLERİ II . BİYOGRAFİ, OTOBİYOGRAFİ ve MONOGRAFİ Toplum tarafından sevilen, sayılan topluma hizmeti olan kişilerin hayatını , çalışmalarını ve eserlerini anlatan yazılara “ biyografi ” denir.

jolie
Download Presentation

TÜRK DİLİ II

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. TÜRK DİLİ II 6.HAFTA YAZILI ANLATIM TÜRLERİ II

  2. BİYOGRAFİ, OTOBİYOGRAFİ ve MONOGRAFİ • Toplum tarafından sevilen, sayılan topluma hizmeti olan kişilerin • hayatını , çalışmalarını ve eserlerini anlatan yazılara “biyografi” denir. • Bu kişiler hayat hikayelerini kendileri yazarsa buna da “otobiyografi” • denir. Bir konuda özel bir görüşle yazılan uzun boyutlu biyografilere, • incelemelere “monografi” denir. Monografi kelimesi bilim, özellikle de • tarih alanlarında özel konularla ilgili olarak yapılan ayrıntılı incelemeler • anlamına da gelir. • Biyografi Örneği: • Prof. Dr. Gürer GÜLSEVİN • 27 Kasım 1961 Afyonkarahisar doğumludur. 1983 yılında • üniversite tahsilini tamamlayana kadar Ankara’da yaşar. Ankara İskitler • semtinde Yeni Turan İlköğretim Okulu, Evliya Çelebi Ortaokulu ve • Ankara Gazi Lisesinde okur. 1979 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve • Tarih, Coğrafya Fakültesine girer. Türk Dili Kürsüsü’nü seçer. 1989 • yılında doktorasını bitirdiğinde yirmi yedi yaşındadır. İlk görev yaptığı • Malatya’da 1983–1989 yılları arasında İnönü Üniversitesinde Osman • Nedim Tuna’nın asistanı olarak çalışır. 1989’da yardımcı doçentliğe • atanır. Doçentlik unvanını 1995 yılında alır, 2000 yılına kadar doçent • olarak çalışır. 2001 yılının şubat ayında da profesör olur. 2004 yılına • kadar Afyon Kocatepe Üniversitesi Uşak Fen-Edebiyat Fakültesinde • dekan olarak çalışır. 2004 yılının ağustos ayında Ege Üniversitesi Türk • Dünyası Araştırmaları Enstitüsüne atanır. Hâlen bu görevi • yapmaktadır. Evli, iki çocuk babasıdır. • Otobiyografi Örneği: • Osman GÖKER • Bolvadin. 1945 doğumluyum, İstanbul Üniversitesi Edebiyat • Fakültesi Türkoloji Bölümü ve İstanbul Yük­sek Öğretmen Okulu • mezunuyum. Yüksek lisansımı Af­yon Kocatepe Üniversitesi Türk Dili • Eğitim Ana Bilim Dalında tamamladım. Lüleburgaz, Ereğli (Konya) • öğretmen okullarında ve Bolvadin Ticaret Lisesinde öğretmen ve • idareci olarak üç yıl; çeşitli eğitim enstitüsü ve fakültelerde 28 yıl Türk • Dili öğ­retimgörevlisi olarak çalıştım. Afyon Kocatepe Üniversitesi • Bolvadin Meslek Yüksek Okulundan öğretim görevlisi olarak emekli • oldum. • Eserlerim: • 1. Türk Dili Ders Notları, Eskişehir, 1977.

  3. 2. Üniversite Öğrencileri için Türkçe I. Cilt, Anadolu Üniversitesi • Bilimsel Araştırma Vakfı Yayınları, Eskişehir, 1985, (ikinci baskı) 1986, • (üçüncü baskı) 1987, (dördüncü baskı) 1991, (beşinci baskı) 1992, • (altıncı baskı) 1996. • 3.Üniversite Öğrencileri için Türkçe II. Cilt, Anadolu Üniversitesi Bilimsel Araştırma Vakfı Yayınları, Eskişehir, 1986. • 4.Üniversite Öğrencileri için Türkçe III. Cilt, Eskişehir, 1987. • 5.Uygulamalı Türkçe Bilgileri I. Cilt Milli Eğitim Bakanlığı Yayınlan, İstanbul, 1996. • 6.Uygulamalı Türkçe Bilgileri II. Cilt, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınlan, İstanbul, 1996. • 7.Uygulamalı Türkçe Bilgileri III. Cilt, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınlan. İstanbul, 1996. • 8.Bolvadin Şiirleri ve Hikâyeleri, Eskişehir, 1992. • 9.Bolvadin Üzerine Düşünceler, (Demokrasi İçin Bir Adım), Ankara, 1997. • 10.Bolvadin Türkmen Karabağ Köyleri Diyalektolojisi, 1994 (Basılmamış;Yüksek Lisans Tezi). • ANI (HATIRA): • Bir insanın başından geçen, kendi döneminde ortaya çıkan olayları • ve gelişmeleri bilgi, gözlem ve birikimleri ile yoğurarak sanat değeri • taşıyan bir dille anlattığı yazılara denir. Günü gününe yazılmışsa • “günlük” adını alır. • BİR KAHVEDE DALIP GİTMEK... • 19 Aralık, Pazar • Mecidiyeköy'de bir kahve. «Seninle bütün yollar cennete gider», • «Beş çay yap», «Bir elli iki gönder»... Sesler karışıyor. Dışarıda • yağ­mursuz bir yağmur havası. Çay içiyorum. Yabancılar arasındayım.. • Çevremdekiler İstanbul'un yeni kişileri. On beş yıl önce hiçbiri yok­tu • bu kentte. Şuradan buradan kopup geldiler. Karıncaların şekere • üşüşmesi gibi. Kulübeler kondurdular çamurların içine. Doğaya karşı • korudular kendilerini. İnsanlara karşı. Yasalara karşı. Yalnızdılar, • bırakılmıştılar. Hepimiz onlara kötü kötü baktık. Otobüslerde • sürünmesinler diye yer değiştirdik. Yalnız bahçe kazdırmak, odun • kırdırmakta kullandık. Yıllar geçti. Çoğaldılar. Bizlere benzediler. • Almanyalara, Belçikalara gittiler. Başkaları geldi yerlerine. Gelecek. • Geliyor.

  4. «Vuslatın başka güzel» de bitti. Dalıp gitmişim. Yeni bir şarkı var • radyoda. Kasketliler, fotürlüler, başı açıklar, bıyıklılar, bıyıksızlar. Yok • ellerinden tutanları. Kendi göbeklerini kendi elleriyle kesiyorlar... • Oktay AKBAL • GEZİ YAZISI: • Gezilip görülen yerleri, insan ve çevre özellikleriyle canlı bir • şekilde anlatılmasıyla ortaya çıkan yazılı anlatım türüdür. • Edebiyatımızda XVII. Yüzyılda Evliya Çelebi tarafından yazılan • Seyahatname adlı eser bu türün en önemli eserlerindendir. • Örnek: • AFYONKARAHİSAR ŞEHRİ • Karahisar Sahip derler. Osmanlı ülkesinde altı adet Karahisar • vardır. Bu Anadolu Karahisarına Sancak beyi mutasarrıf olup iki tuğlu • yer ihsan olunur. Paşanın hassı 240299’dur. Seferde paşası hassa • göre 1000 adamla sefere eşer. Tımar ve zeamet erbabı 612’dir. • Seferde cebecileriyle üç bin asker olur. Kethüda yeri, yeniçeri serdârı, • dizdarı, iki yüz kale neferi vardır. Üç yüz akçe pâyesiyle sadaka olunur • şerif kazadır. 120 parça köyü vardır. Kadıya senede 10, paşasına 100 • kese hâsıl olur. Ule­mâsı çoktur. Yüksek mansıplara mutasarrıf 700 • kadı vardır. Güzel giyi­nen zengin halkı vardır. Dokuz kazası vardır: • (Merkez, Sandıklı, Sıçanlı, Şuhud, Cule ve iki kazada Barcınlar, • Kıramık, Çal) kazalarıdır. Kale­sini Rum kayseri yapmıştır. Sonra • Selçuklardan Sultan Alâeddin Rum keferesi elinden fethetmiştir. Sonra • Sultan Orhan Germiyanoğulları elin­den almıştır. Hakir kalesine • eteklerimi belime dolayarak çıkıp seyrettim. Kapısı batıya bakar. Üst • eşiğinde şu çeşit târihleri var: (Emere biimâreti hâzihi liddaril âliye fi • devleti sultânil muazzam Alâeddünyâ veddin sultan Keykubad bin • Keyhusrev eyyedallahu saltanat ahır.) • Bu târihin üstünde dört köşe mermer üzerinde bu târih. Vardır: • Eyleyüb lütfü kerem devletli şah • Yâni sultan Selim şahı gayyur, • Emridüb tâmiriçün bu hasnını • Mîri Muhammed’una etti böyle şur • Didi târihine Nârî târihin • Oldu bu şeddi metîni mamur (sene 981)

  5. Bu Karahisar kalesi, sahrasının güneyinde gayet yüksek ve yalçın bir kayalık dağın tepesindedir. Hakir, aşağı şehirde Ulu cami önündeki aşağı kale kapısından girip bu kalenin tâ tepesindeki Hünkâr camiine kadar tam iki saatte çıktım. Bu kalenin içinde tâ tepedeki Sultan Keykubad camii küçüktür ama sanatlıdır. Mihrabı baştan başa çinilidir. Fa­kat minaresi yoktur, zelzeleden yıkılmıştır. Camiin sağında Kırklar ma­kamı vardır. Bu iç kalede buğday anbarları, cephanelik, su sarnıçlara var, Yılan ve çıyan çoktur. Beşken şeklinde bir kaledir. Etrafı iki bin adım­dır. Bu kalede Kuşlu sarnıcı denilen bir de ileri çıkmış bir kayanın üze­rine oturup Allah’ın yaratıklarını seyrettim. Tâ Altıntaş sahrasına, Seyidgazi ve Konya yollarına kadar sahra ve çimenleri seyrettim. Bu kalede insan yoktur ama, şehrin zenginlerinin kilitli mahzenleri vardır. Bir kuşatmada veya Celâli eşkiyası gelirse herkes kıymetli eşyalarını bu kalede saklar. Onun için kapısı daima bekçilerle tutulmuştur. Hakir bu üst kaleden sekiz yüz adımda orta hisara geldim. Dizdar burada oturur. Gelip giden için bir divanhanesi bir camii vardır. Orta hisarın kapısı gü­neye bakar. Bu kapının yanında kulenin taşları üzerinde kalenin sahipleri zenginlerin suretleri vardır. Onun için bu kaleye (Zengibar) derler. Fakat aşağıdaki büyük şehir olan varoşu, tamamen kalenin bulunduğu dağı kuşatmıştır. 4000 saraylar ve konaklardır. Şehri gören kırk elli bin ev vardır zanneder ama, hakir şer’iyye sicilâtından esnaf şeyhlerinden, .askerî serçeşmelerinden, şahinbenderlerden, köy kethüdalarından alıp yaz­dım. Her ev misafirhanesi ve haremi ile bir büyük saray gibi görünür. Bağ ve bahçeleri cihanı tutmuştur. Evlerinin temelleri bir adam boyu taştır ama, üst tarafı kerpiçtir. 42 mahalle, 42 mihraptır, İmaret Camii, kurşun örtülüdür ... Gedik Ahmed Paşa, Bayezid-i Veli ... anın hayratı hasenatındandır. Minberi gayet sanatkâranedir. Taşra yan sofaları altı sütun üzerine kubbelidir. Avlusunun etrafı yüksek ağaçlarlasüslüdür. Bu avluya bitişik lâtif bir hamamı var ki hastalar girse hayat bulur. Yetmiş hücreli bir medresesi vardır. Unpazarında File oğlu camii cemaati boldur. Karacâmi, Atpazarı camii, Abdürrahim efendi camii, Arap camii, kale altında Ulucâmi, Keçepazarı camileri vardır. Bunlardan baş­ka meşhur mescitleri, Esençeşme mescidi, Akmescit, Kapalı mescit, Ça­vuşlar mescidi, Kubbeli mescit, yeni Abdullah efendi mescitleridir. Yedi tekke vardır. Beş hamamı var.

  6. İmâret hamamı, Gedik Ahmed Paşanındır. Paşa sarayı dibinde Alacahamam, Kadı hamamı, Tabakhane ha­mamı, eski yeni hamamı, kale altında Cemaleddin hamamı vardır, iki bedestanı var. 2048 dükkândır! Saraçhanesi fevkalâdedir. Bu Afyon Karahisar köselesi mazolıdır (?), gönleri değirmenden pamuk gibi çıkar, 100 dükkân tabakhanesi vardır. Bu tabaklar, şehrin yukarısında, Mevlevihane yakınında, derenin iki tarafında bir derbent yerdedir. Başka camile­ri ve mescitleri vardır. Çokluk kimseler ile görüşmezler. Yüz adet şirugan yağ kârhaneleri, 19 tüccar hanları var. Bunlardan Kapan, Abdullah efendi, Hacı Üveys, Çiftelerli Osman Paşa, Çatalbaş Paşa ve Acem hanları gayet büyük kale gibidir. Bir imaret, üç medrese, 200 çeşme vardır. Hepsi Kadın Ana suyundandır. Bir konak kayalık yerlerden bir hayır sahibi hatun getirtmiştir. Bir kız kardeşi de şehrin mezarlığının etrafına bir duvar çekmiştir. Mevlevihane yakınında Lüleli çeşmenin târihidir:(Benâ hâzihi lissâkiye fî eyyâmi devleti essultan Süleyman şah bin Mehmed şah bin Yâkub şah sene erbaa sit(te) mie.) Bu şehir gayet kalabalık, adam deryasıdır. Etrafı mamur köylerdir. Halkının yüz renkleri sarımtıraktır. Çünkü bu diyar afyon diyarıdır. Halkı da tiryakilerdir. Fakat havasının güzelliğinden tiryakiliklerine göre nane çöpü ve lades kemiği gibi adamlar değildir. Hepsi de münakaşacı kimselerdir.... kahvehanelerinde ashab-ı kehf gibi devamlı uykuda olup daima ... cümle vâkidir. Halkı çuha ferace, kontoşlar giyerler. Ulemâsı ve ayanı samur ve sof giyerler. Halkı Mevlânâ muhibbidir. Kadınları beyaz car bürünürler. Hepsi de gayet edeplidirler. Ka­dınların da bazısı afyon tiryakisi olurlar. Bu yüzden tiryaki erkekler} ekseriya kahvehanelerde yatıp evlerine gelmezler. Çünkü gelseler, ikisi de tiryaki, ikisi de asabi… geçinemezler. Sokakları dardır. Araba girmez. Atlı zor geçer. Halkı çok zeki tabiatlidir. Bilginleri çoktur. Mese­lâ Abusî Çelebi aruzda emsalsizdir, Leccî Çelebi, Nevmî Çelebi, Nevmîzade Şûmî Çelebi zarif kimselerdir. Mezî, Vaznî, Uzâmî, Meşrebi Çelebi­ler şâir Çelebilerdir. Ama, bilginlerine, salih kişilerine, takva ve hâl ve sülül hacı kişilerine aşkolsun.. Bu şehirde bir ruhaniyet vardır. İnsan bu şehre girince sanki kalp gözü açılır. Bağ ve bahçeleri, kuş sesleri cana rahat verir. Bilhassa cennet bahçeli Çatalbaş Paşa sarayı, Paşa sarayı, Ali Kadı sarayı mamur saraylardır. Celâli Kara Haydaroğlu kor­kusundan bu varoşun etrafına kale gibi kerpiç duvarlar yapılmıştır. (Mehmed Zıllîoğlu; Evliya Çelebi, İstanbul,1984)

  7. 4.RAPOR • Bir kişi, eser, konu, iş, nesne, olay veya durumun • değerlendirilmesi, araştırılması, incelenmesi ile görevlendirilen kimse • veya kimselerin, görevlerinin amacına uygun olarak yazdıkları belgedir. • Her alanda rapor yazılabilir. Müfettişler, polisler, doktorlar, bilim • adamları, bilirkişiler, gözlemciler tarafından yazılan raporların yanı sıra, • uzmanlarca çeşitli alanlarda yazılan değerlendirme, araştırma, • inceleme, deney ve gözlem raporları da vardır. Belirli bir araştırma • sürecindeki gözlem, deney ve incelemeye dayanır. Raporlarda • kaynakların, tanıkların, bilgi ve belgelerin vs mutlaka açık ve tam • olarak belirtilmesi gerekir. • Raporda, toplanan bilgiler değerlendirilmeli, sınıflandırılmalı ve • belli bir sırayla sunulmalı; konunun tanıtıldığı bir giriş, bütün • ayrıntılarıyla ortaya konulduğu bir gelişme ve görüş veya kanaatin • kesin olarak belirtildiği sonuç bölümleri bulunmalıdır. Raporda ayrıntılar • dikkatlice aktarılmalı; kişiselliğe ve duygusallığa yer verilmeyip objektif • olunmalıdır. İlgili belge, fotoğraf, şekil, şema, grafik vb eklenmelidir. • Raporlar, yazıldığı konunun (edebiyat, hukuk, mühendislik, tıp, sanat, • işletme) diline uygun olarak yazılmalıdır. • Örnek: • 15.08.2003“YUNUS EMRE’NİN İNSAN ANLAYIŞI” ADLI MAKALENİN DEĞERLENDİRME RAPORU • “Yunus Emre’nin İnsan Anlayışı” adlı makale tarafımdan okunup • incelenmiş ve değerlendirme sonuçları aşağıda maddeler halinde • sıralanmıştır.Yazarın makale boyunca tutarlı bir imlâsı yoktur, eksik • bırakılmış ve yanlış yazılmış bir çok kelime vardır: kainat>kâinat (1. S.), • ebedi>ebedî, kalb>kalp (2. S.), mali>malî, askeri>askerî, ticari>ticarî • (3. S.), Aşku>Aşkun (10 numaralı dipnot), ilimleri>alimleri (5. S.), • hususlaradır>hususlardır (7. S.), sende>sen de (10. S.), yada> ya da • (11. S.). Metnin ruhuna uygun düşmeyen kelime veya ifade tercihleri • vardır: “Kişi neden yaratıldığını ve dünyaya geliş sebebini bilmesi • oranında Rabb’ini tanıyacaktır (1. s.), “... kalp gözü, ifadesinin • kullanılması kalbin entelektüel sezgi olarak tanımlayabileceğimiz • işlevine işaret eder.” (11. S.).Noktalama işaretlerindeki Yanlışlıklar : • “hele, hele” (1. S.) arada virgül olmayacaktır.

  8. “... insan vücudunu, tarif ederken...” (8. S.) arada virgül olmayacaktır. “Yunus, can konusunda, ölüm fanilik ve aşk üçlüsü...” (9. S.) Cümle şöyle olmalıdır: Yunus, can konusunda; ölüm, fanilik ve aşk üçlüsü... “Aklı kullanır ama aydınlatılmış bir akıl, olması gerekir...” (15. S.) akıl kelimesinden sonra virgül olmaması gerekir.Anlatım bozuklukları oldukça fazladır: “... sıradan olmaktan ve monotonluktan sıyrılış mücadelesini vermektedir.” (1. S.), “İnsanlar bu dünyaya gelmelerinin bir gayesi vardır.” (1. S.), “İnsanda yapılan kalp tasfiyesiyle hırs, kıskançlık, öfke, kibir, gurur gibi kötü duygulardan bilinci ise, ...( 2. S.), “Anadolu’da belli başlı yerleşim merkezlerini istila etmeleri, bu yüzyılda...” (2. S,) Paragraf başında XIII ve XIV. yüzyıllardan bahsetmesine rağmen, bu cümlede hangi yüzyıl olduğu belli değildir. “Sosyal hayatın yansımaları gerek açık bir şekilde gerekse mecaz kullanarak ifade etmiştir.” (3. S.), “...hep onun halk tarafından sevilmesinin ve paylaşılmayan bir insan olmasından kaynaklanmaktadır.” (5. S.) , “Yunus’un insan hakkındaki görüşlerini eserlerindeki görüşlerini vererek izah etmeye çalışacağız” (6. S.), “... taşıdıkları özellikleri taşımaktadır.” (7. S.), “Ancak Cenab-ı Hakk’ın kendisine özel bilgi verdiği kimseler ancak malumat sahibi olabilirler.” (9. S.), “Yunus Emre, nefis kafesini yıkıp, onu zayıflatarak esas gayeye ulaşmak, insanın aslına ulaşması Hakk’a yaklaşması kendi içindeki huzuru ve sulhu sağlayacaktır...” (11. S.), “Buradan şu çıkarılmalıdır, mutasavvıflar akla karşıdır, aklı kullanmaz görüşü yanlıştır. Aklı kullanır ama aydınlatılmış bir akıl, olması gerekir yoksa akıl saf olarak manevi yolculukta şaşırıp, yanıltıcı olması çok normaldir.” (15. S.), “Bu sayede kişi iç barışı ve huzuru yaşaması temin edilir.” (16. S.). Dipnotlardaki bütün kişi adı ve yayınevi kısaltmaları açıkça yazılmalıdır. “İ. Hakkı”, “K.B.Y.” (3 numaralı dipnot), “Ö. Lütfi, M.Ü.İ.F., H. Kamil, T.T.K., İ.Ü.İ.F.M.” (4, 5 ve 6 numaralı dipnotlar), “M. Abdulbaki” (15 numaralı dipnot), “KBY” (22 numaralı dipnot),” MEBY” (23 numaralı dipnot).Yeniden düşünülmesi ve gözden geçirilmesi gereken ifadeler ve tespitler vardır: “Bu yönüyle insanın özünde hem bir mükemmellik hem de bir bozukluk, bir eksiklik mevcuttur.” (2. S.), “Devrin en ünlü yazılı eserleri tekkelerde kaleme alınmış...” (3. S.).4. Sayfanın ilk paragrafında Yunus Emre’nin doğum tarihi ve yeri hakkında verilen bilgiler için dipnot kullanılmamıştır. Bilgiler genel doğrular gibi gösterilmiştir. Yine aynı safyadaki üçüncü paragrafta verilen bilgilerin referansları yoktur.

  9. Yunus Emre’nin mahlaslarından bahisle kurulan “... bir çok eserinde de geçtiği gibi...” (4. S.) cümlesi önemli bir hatadır. Yazarın da belirttiği gibi Yunus’un iki eseri mevcuttur: Divan ve Risaletü’n- Nushiyye. “Üslubu şiirsel bir üsluptadır.” (5. S.) ifadesi bilimsel olmaktan öte, son derece basittir. “... ona Adem adını verdiğini şiirsel bir tarzda nakleder.” (7. S.) yazdığı tür sadece şiir olan Yunus için, bu cümle olmamış. Yunus Emre’nin Divan’ı için “Nazım şekilleri, mesnevi türünde yazılmıştır.” (5. S.) bu tespit eksik ve yanlıştır. Divan’da kullanılan nazım şekilleri için daha geniş bilgiye ihtiyaç vardır. Yazarın dipnotta gösterdiği ilgili kaynağa dikkatle bakması gerekmektedir. (bkz. 13 numaralı dipnot). Yazarın, makalelerdeki bilimsel üslup yerine, yer yer deneme üslubunu tercih etmesi dikkat çekmektedir: bkz. 5. S. 5. paragrafın son cümleleri v devamındaki paragraf, 12. S. 3. paragraf, 14. S. 2. paragraf, 17. S. 3. paragraf, 18. S. 1. paragraf vd. Yunus Emre için makalenin değişik yerlerinde “Yunus, Aşık Yunus ve Derviş Yunus” gibi tercihlerin gelişi güzel kullanılması bilimsel değildir. Çünkü bu isim ya da mahlasların birbirinden farklı Yunus’ları simgelediği unutulmamalıdır. Dipnotlarda bir birlik yoktur. Aynı eser için verilen sayısız (!) kısaltmalar: “Yunus Emre, Divan...”, Emre, Yunus, Divan...”, “Yunus, Divan...”, Aynı eser”, “ Aynı eser Yunus, Divan...”, “Emre, Divan...”, “aynı yer”. Bazı dipnotların beyitleri açıklamak veya Yunus’un insan görüşünü ortaya koymak yerine konuyla ilgili teferruatlı bilgi içermektedir. Ayrıca dipnottaki bu bilgilerin, konu bütünlüğü içerisinde yeterince yorumlanamamıştır. Bu ise makaleyi ansiklopedik bilgi yığını haline getirmiştir. Bkz. 20, 25, 31, 44 ve 45 numaralı dipnotlar, Sonuç bölümünde aktarılanlar, bilimsel bir üslup içinde olmayıp yazarın deneme üslubu içinde temennilerinden ibarettir. Gelişme bölümünde hiçbir ara başlık kullanılmaması sonucu, makalenin düzenli bir şekilde açılım sağlayamadığını söyleyebilirim. Yazının, bilim dünyasına orijinal bir katkı yapabileceği söylenemez. Sonuç olarak, epey emek sarf edilerek hazırlanan bu yazının, derginizin yayın ilkeleri doğrultusunda yukarıda sıraladığım maddeler gereğince bu dergide yayınlanamayacağı kanaatindeyim. Yazının bir deneme olarak başka bir dergide yayınlanması faydalı olabilir. Saygılarımla. Prof. Dr. Ali YİĞİT

  10. 5.TUTANAK • Bir olayın meydana geliş biçiminin, sonuçlarının veya bir • toplantıda yapılan konuşmaların, tekliflerin ve varılan kararların yazıya • geçirilmesidir. • Tutanakta doğruluk ve güvenilirlik esastır; konuşulanların özüne, • biçimine sadık kalınmalıdır. Konuşulanların aynen yazıya geçirilmesi • mümkün değilse ayrıntılara tutanakta yer verilmeyebilir; ancak • konunun özü korunmalıdır. • Resmî toplantılarda alınan kararlar tutanak karar defterine • kaydedilmeli, toplantının tarihi, hazır bulunanların ve alınan kararın • sayısı ile kararların oy çokluğuyla mı oy birliğiyle mi alındığı mutlaka • belirtilmelidir. Toplantıya katılan üyeler ile toplantı başkanının adı ve • soyadı açıkça yazılmalı, hazır bulunanlar tarafından imzalanmalıdır. • Bir durum veya olayın yeri, zamanı, tarafları, tarafların olaydaki • konumları, şekli ve sırasıyla kayıt altına alınmasında da tutanak • kullanılır. Bu çeşit tutanakta ayrıntılar önemlidir; çünkü olayı veya • durumu değerlendirecek olanlar tutanaktaki bilgileri esas alacaklardır. Tutanak, hazırlayanlarca imzalanmalıdır. Tutanak doğru, açık, • güzel bir Türkçe ve resmî bir üslupla kaleme alınmalıdır. • 5.1. Olay Tutanakları • Bir olayın oluşumu ve sonucunu araştırıp inceleyen bir tutanak • çeşididir. Olay tutanağı yazan, habercilerin “beş N” kuralı dediği ne • zaman?, nerede?, nasıl?, neyle?, ne şekilde? sorularının cevabını içerecek şekilde tutanak yazılmalıdır. • 5.2. Toplantı Tutanakları • Yasama meclisleri, mahkemeler ve diğer toplantılarda yapılan • görüşme ve tartışma gibi faaliyetlerin kayda geçirilme işlemine toplantı • tutanağı denir. • 6.ÖZET • Bir eserin, yazının veya konuşmanın, özünü, amacını ve yapısını • bozmadan ana hatlarıyla kısaltmaktır. Özet çıkarma veya özetleme • okuma ve yazma hayatının en önemli parçasıdır. Okuduklarımızı tam • ve sağlıklı değerlendirme fırsatı verir. Yazacağımız yazı veya kitapları • hazırlamada örnek olur.

  11. Metin son derece dikkatli okunmalı; metin üzerinde önemli bulunan yerler kitaba ya da yazıya zarar vermeden, kurşun kalemle işaretlenmeli ve kısaca not alınmalıdır. Metnin planı çıkartılmalı, ana ve yardımcı düşünceleri belirlenmelidir. Eserden belirli cümleleri seçip arka arkaya getirerek veya okunan eserden hatırda kalanlar yazılarak özet çıkarılmaz. Özetteki cümleler, okuyanın kendisine ait cümleler olmalıdır. Özeti çıkaranın eserden kendi anladıklarını, kendisinin ifade etmesi önemlidir. Özette, metinden alıntılar kullanılacaksa bu cümleler tırnak işareti (“ . . . “) içinde verilmelidir. Özette şimdiki zaman, miş’li geçmiş zaman veya geniş zaman kullanılabilir. Çalıkuşu Romanının Özeti Feride, bir subayın kızıdır. Küçük yaşta anası babası ölür. Teyzesinin korumasıyla, “Notre Dam de Sion” Fransız yatılı okulunda okur. Çok haşarı olduğu için, okulda ona “Çalıkuşu” adını takarlar. Yaz tatillerini teyzesinin Kozyatağı’ndaki köşkünde geçirir. Teyzesinin oğlu Kâmuran, yakışıklı, sarışın bir delikanlıdır. Zamanla birbirlerini sever, nişanlanırlar. Feride, düğün günü, çarşaflı bir kadının getirdiği mektuptan, Kâmuran’ın İsviçre’de iken Münevver adında hasta bir kızla ilişkisi olduğunu, ona evlenme vadinde bulunduğunu öğrenir. Her şeyi yüzüstü bırakıp kaçar . . . Öğretmenlikle, Anadolu’nun çeşitli köy, kasaba ve şehirlerinde dolaşır. Güzelliği başına dert açar, her gittiği yerde karşısına bir erkek çıkar, dedikodular olur: Bursa’da bir musikî öğretmeni, Çanakkale’de bir kurmay subay v.b . . . Zeyniler köyünde iken tanıştığı ihtiyar doktor Hayrullah Beyle Kuşadası’nda ikinci kez karşılaşır. Babacan bir adam olan Hayrullah Bey, Feride’yi kızı gibi korur; halkın dedikodusu üzerine, dış görünüşü kurtarmak için, onunla kâğıt üzerinde evlenir, fakat aralarındaki ilişki bir baba kız ilişkisidir. Feride, öğretmenliğe başlayınca bir “günlük” tutmuş, bütün bu maceralı hayatı defterine günü gününe yazmıştır. Hayrullah Bey bu defteri bulur, okur ve saklar. Hastalanınca, Feride’ye, kendisinin ölümünden sonra ara sıra teyzesinin yanına gitmesini ve verdiği kapalı bir zarfı Kâmuran’a teslim etmesini vasiyet eder. Hayrullah Beyin ölümünden sonra, Feride vasiyeti yerine getirir, kısa bir süre için teyzesinin yanına gider zarfı Kâmuran’a verir. Zarfın içinde, Hayrullah Beyin bir mektubu ile Feride’nin “günlük”ü vardır. Kâmuran, her şeyi öğrenir, ertesi gün yola çıkacak olan Feride’yi bir daha bırakmaz, evlenirler. Cevdet Kudret, Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman II

  12. 7.ÖZGEÇMİŞ • Kişilerin hayatını, eserlerini, başarılı olduğu uğraşları genel • çizgilerle objektif olarak anlatan yazılara özgeçmiş denir. • Özgeçmiş, başvurulan işe uygun özellikleri ve başarıları • özetleyen bir sunumdur. İyi bir özgeçmiş sizin kim olduğunuzu, bugüne • kadar neler yaptığınızı, ne tür becerileriniz olduğunu, ne bildiğinizi ve • ne yapmak istediğinizi anlatan bir özettir. • Bir çok kişi özgeçmişin iş başvurusunda formalite gereği • hazırlanması gereken bir belge olduğunu düşünerek büyük bir • yanılgıya düşerler. Profesyonel iş hayatında arzuladığınız iş teklifini • almanızı ve mülakat aşamasına ulaşmanızı sağlayacak olan en etkili • araç, kurallara uygun olarak tasarlanmış şahsi hedeflerinizi ve • yeteneklerinizi içeren özgeçmişinizdir. Özgeçmişin önemi, sizi hiç • tanımayan yöneticilere kendinizi tanıtacak bir satış belgesi özelliği • göstermesinden kaynaklanır. Özgeçmişinizin etkileyici ve dinamik • olması, sizin diğer adaylar arasında ön plana çıkmanızı • kolaylaştıracaktır. İyi bir özgeçmiş, işverenin ilgisini çekmeli, • hakkınızda iyi bir izlenim yaratmalı, sahip olduğunuz ya da başvurulan • işle ilgili niteliklerinizi ön plana çıkarabilmelidir. • Özetle, tek ve standart bir özgeçmiş yerine başvurulan işin • özelliklerine göre şekillendirilmiş özgeçmişler hazırlamak daha yararlı • olacaktır. • İdeal bir özgeçmiş nasıl olmalıdır? •  Bilgisayarla yazılmış özgeçmiş en iyi sonucu verir. •  Yazı karakterini seçerken, gözü yoran süslü karakterlerden uzak • durulması gerekir (En okunaklı yazı karakterlerinin Times news roman • veya arial olduğu tespit edilmiştir). •  Okunaklılığı kaybetmemek için 10 puntodan küçük karakter • kullanmayın. • Gereğinden fazla koyu (koyu), yatık (italik) veya altı çizili paragraflara yer vermeyin. •  Kullanılacak en uygun kağıt rengi beyazdır.

  13. Bir özgeçmişte yer alması gereken temel bilgiler: Kişisel bilgiler: İsim, soy isim, adres, telefon, e-posta, doğum tarihi gibi bilgilerden oluşur. Kariyer hedefi: Kısa ve öz bir şekilde kariyer hedefinizi, istediğiniz işin niteliklerini tanımladığınız alandır. Eğer kapak sayfasında kariyer hedefinizden bahsettiyseniz özgeçmişinizde tekrar bahsetmenize gerek yoktur. İş Deneyimi: En son iş deneyiminizden başlayarak tüm iş deneyimlerinizi, söz konusu işlerinizdeki sorumluluk ve başarılarınızı belirterek yazacağınız alandır. Burada önemli olan, tarihler arasında tutarsızlık olmamasıdır. Eğitim: En son mezun olduğunuz ya da halen devam ettiğiniz okuldan başlayarak mezun olduğunuz liseye kadar olan süreci tanımlayacağınız alandır. Yeterlilikler: İş yaşamınızda önemli olacağını düşündüğünüz teknik ve teknik olmayan bilgi ve becerilerinizi içerir. Bilgisayar ve yabancı dil, teknik bilgiler, katıldığınız kurs ve seminerler burada yer alabilecek bilgilerdir. Referanslar: Sizi her yönüyle tanıyan tanınmış ve işinde kariyerli kişilerin ad, soyad, unvan ve adreslerinin verilmesi oldukça önemlidir. İlgi alanları, ödüller, gönüllü faaliyetler, yayınlanmış eserler gibi bilgiler başvurulan iş veya kariyer hedefleri açısından önem taşıyorsa bahsedilmelidir.

  14. Örnek: MURAT BAHÇE Akarbaşı Mah. Reşat Çakır Sok.Emek Apt. 18/4 Eskişehir, TÜRKİYE Tel : 0222 220 14 62 Cep : 0543 609 87 87 e-posta: mbahce@yahoo.com Kişisel Bilgiler : Doğum Tarihi :20.02.1979 Medeni Durumu : Bekar Eğitim : Yüksek Lisans ve Doktora : Anadolu Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Elektrik-Elektronik Mühendisliği(2004- --) Lisans : Osmangazi Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği ( İNGİLİZCE, 1997-2002 ) Lise : Afyon Lisesi (Süper) (1993-1997) Bilgisayar : Web Programlama (HTML, ASP), C-C++ programlama, Unix-Linux-Windows Sistem Yönetimi İlgi Alanı : Eğitim bilimlerinde bilgisayar programları kullanımı ve geliştirilmesi, uzaktan eğitim Yabancı Dil Seviyesi: Dil:KonuşmaOkumaYazmaİngilizce İleri İleri İleri Yeterlilikler : Lisans Öğrenimi Not Ortalaması :2.28 (4 üzerinden) SayısalSözelEşit-Ağırlık LES Puanı : 56,867 54.553 55,710 ÜDS Puanı : 61,250 Referanslar : Prof. Dr. Fazıl TEKİN Osmangazi Üniversitesi İİBF Dekanı, Eskişehir Tel: 0222 223 25 23 Prof. Dr. Atalay BARKANA Osmangazi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği, Eskişehir Tel: 0222 239 28 40

  15. Bölüm (Hafta) Özeti-1 Toplum tarafından sevilen, sayılan topluma hizmeti olan kişilerin hayatını , çalışmalarını ve eserlerini anlatan yazılara “biyografi” denir. Bu kişiler hayat hikayelerini kendileri yazarsa buna da “otobiyografi” denir. Bir konuda özel bir görüşle yazılan uzun boyutlu biyografilere, incelemelere “monografi” denir. Monografi kelimesi bilim, özellikle de tarih alanlarında özel konularla ilgili olarak yapılan ayrıntılı incelemeler anlamına da gelir. ANI (HATIRA): Bir insanın başından geçen, kendi döneminde ortaya çıkan olayları ve gelişmeleri bilgi, gözlem ve birikimleri ile yoğurarak sanat değeri taşıyan bir dille anlattığı yazılara denir. Günü gününe yazılmışsa “günlük” adını alır. GEZİ YAZISI: Gezilip görülen yerleri, insan ve çevre özellikleriyle canlı bir şekilde anlatılmasıyla ortaya çıkan yazılı anlatım türüdür. Edebiyatımızda XVII. Yüzyılda Evliya Çelebi tarafından yazılan Seyahatname adlı eser bu türün en önemli eserlerindendir. RAPOR: Bir kişi, eser, konu, iş, nesne, olay veya durumun değerlendirilmesi, araştırılması, incelenmesi ile görevlendirilen kimse veya kimselerin, görevlerinin amacına uygun olarak yazdıkları belgedir.

  16. Bölüm (Hafta) Özeti-2 • TUTANAK • Bir olayın meydana geliş biçiminin, sonuçlarının veya bir toplantıda yapılan konuşmaların, tekliflerin ve varılan kararların yazıya geçirilmesidir. • Tutanakta doğruluk ve güvenilirlik esastır; konuşulanların özüne, biçimine sadık kalınmalıdır. Konuşulanların aynen yazıya geçirilmesi mümkün değilse ayrıntılara tutanakta yer verilmeyebilir; ancak konunun özü korunmalıdır. • ÖZET • Bir eserin, yazının veya konuşmanın, özünü, amacını ve yapısını bozmadan ana hatlarıyla kısaltmaktır. Özet çıkarma veya özetleme okuma ve yazma hayatının en önemli parçasıdır. Okuduklarımızı tam ve sağlıklı değerlendirme fırsatı verir. Yazacağımız yazı veya kitapları hazırlamada örnek olur. • ÖZGEÇMİŞ • Kişilerin hayatını, eserlerini, başarılı olduğu uğraşları genel çizgilerle objektif olarak anlatan yazılara özgeçmiş denir. • Özgeçmiş, başvurulan işe uygun özellikleri ve başarıları özetleyen bir sunumdur. İyi bir özgeçmiş sizin kim olduğunuzu, bugüne kadar neler yaptığınızı, ne tür becerileriniz olduğunu, ne bildiğinizi ve ne yapmak istediğinizi anlatan bir özettir.

  17. Kaynaklar 1. SARI, Mehmet, Türk Dili I-II, Okutman Yayıncılık, Ankara 2011. 2. GÜLSEVİN, Gürer vd., Türk Dili I-II, Afyon Eğitim, Sağlık ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı Yayını, Afyonkarahisar, 2008. 3. Türk Dil Kurumu, Yazım Kılavuzu, Ankara,2009. 4. Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, Ankara, 2011 5. Türk Dil Kurumu, Yabancı Kelimelere Karşılıklar, Ankara, 1998.

More Related