1 / 71

ABDULLAH UZUNASLAN

ABDULLAH UZUNASLAN. TASAVVUFUN DOĞUŞU

liora
Download Presentation

ABDULLAH UZUNASLAN

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. ABDULLAH UZUNASLAN

  2. TASAVVUFUN DOĞUŞU Hz. Peygamberin sağlığında herhangi bir konuda nasıl davranılacağı hususunda tereddüt eden müslümanlar ona sorarak sorunu çözüyor ve ihtilafa düşmüyorlardı. Onu vefatından sonra Müslümanlar arasında siyasi ihtilaflar (halifenin kim olacağı ve seçim usulü, vergiler,, içtihat gibi), emevi zulümlerinden rahatsız olan müslümanlar inzivaya çekildi. Züht ve takva hayatı yaşamaya başladılar. Yine bu müslümanlar Emevi zulümlerim karşısında sivil itaatsizlik anlamına gelecek “zühhat “ hareketini başlattılar. Zühhat hareketine mensup bazı müslümanlar ise, İran ve Türkistan’a çekilerek İslamı tebliğ etmeye çalıştılar. Metot olarak ta Emevilerin uyguladığı kılıç ile ülkeleri fethederek değil gönülleri fethederek İslamı Tebliğe başladılar Bir taraftan bu gelişmeler olur iken diğer yandan İslam kısa bir zamanda Hıristiyanlık, Musevilik, Hinduizm, Buddizim gibi medeniyet ve dinlerle tanıştı. Yunan ve Hind felsefesi aydınları etkilemeye başladı

  3. II:BÖLÜM TARİKATLAR Arapça yol anlamına gelen “Tarık” kelimesinden türetilmiş bir kelime olan Tarikat ; tasavvufun organize edilmiş ve sistemleştirilmiş şeklidir. Fıkhi ve itikadi konularda meydana gelen ekollere mezhep denildiği gibi, tasavvufi ekollere de tarikat denir. II yy. itibaren görülmeye başlanan tasavvufi düşünce XII yy. dan itibaren tarikat formatında kendini biçimlendirmeye başlar. İlk mutasavvıflar, düşünce ve tecrübelerini, çevrelerinde toplanan insanlara aktararak bir sohbet halkası oluşturmaya başlaması ve zamanla bu sohbet halkasının genişleyerek bir tarikat ekolunun oluşmasına zemin hazırladığını görüyoruz. Bir tasavvuf okulu, tasavvuf hareketi sayılabilecek bu halkalar veya kümelenmeler, daha sonraları tarikat olarak adlandırılır..

  4. Mürid:Tarikat mensuplarına mürid denir. Mürid iradesini mürşidine tam teslim etmek tarikatların temel prensibidir. Müridin mürşidine iradesinin teslimiyeti, ölmüş bir kişinin cesedinin ölü yıkayıcısına teslimi gibidir. Yani iradesin öldürmesidir. Mürşid: Allaha yolculukta ona rehberlik eden ve irşad eden alimdir. Şeyh, sultan, baba, dede, gavs, kutup, pir, mürşid-i kamil unvanları ile anılırlar. Seyr-i Sülük: Manevi yolculuğun tamamına denir Makam:Tasavvufta iç içe geçmiş merhalelere makam denir. Bu makamların isimleri tarikattan tarikata değişebilir. Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikat’tır.

  5. Şeriat tarikat yoldur bulana Hakikat,marifet andan içerû. Yunus EMRE Hoca Ahmet Yesevi hazretleri bu hakikati şöyle ifade eder:   Tarikata şeriatsız girenlerin Şeytan gelir imanını alır imiş İş bu yola pirsiz dava kılanları Şaşkın olup ara yolda kalır imiş Kutup: İrşad görevi verilenlerden tasarruf yetkisine sahip olanlara verilen unvandır. Tasarruftan kasıt Allah adına ve onun izini ve yetkilendirmesi ile kainatı yönetmesidir. Bunlar üçler-yediler-kırklar-üçyüzler şeklinde hiyerarşik bir yapıya sahip olduğuna inanılır. GAVS:Üçlerden birineGAVS denir. GAVS mülk ve melekut alemine tasarruf eder. Mana aleminde Peygamber vekili olduğundan , her gün Hz. Peygamberin ruhu ile görüştüğüne inanılır.Mürşid-i Kamil de denir.

  6. Müceddit: Her asırda gelen din yenileyicisidir. İslama sonradan sokuşturulan bidatları ayıklayan, sapmaları ortadan kaldıran alimdir.Nurcular 20 .yüzyılın mücedidinin Said-i Nursi olduğunu ileri sürerler. Silsile-i Şerif : Her tarikatta şeyhinden başlayıp onun şeyhinden Hz. Peygambere kadar ulaşılan zincirdir. Hz. Peygambere 2 yoldan ulaşılır. Hz. Ali ile Hz. Peygambere ulaşanlar: Kadriler, Rufailer, Şazeliler Zikir hem dil hem de kalp ile yapılır. Hz. Ebu Bekir Yolu ile Hz. Peygambere Ulaşanlar: Nakşiler, Yesevilik… Zikir dil ile değil yalnız kalp ile yapılır. Cezbe: Seyri sülük halinde olan müridin, Hakkın kendisine çekmesi ile oluşan hallerdir. Bir başka ifadeyle Hakkın kula yakınlaşması ile kulda meydana gelen şaşkınlık Şatahat: Vecd ve istiğrak halinde, kendi iradeleri dışında, manasını düşünmeden söyledikleri, içinde bir iddia bulunan ve dıştan bakıldığında da akla ve şeriata muhalif gibi görünen sözlerdir. Hallacın Ene’l-Hakk: Ben Hakk’ım sözü gibi…

  7. Tarikatlara Yönetilen Tenkitler: Allah ile kul arasına hiç kimse giremediği halde, tarikatlar şeyhlerini aracı koymuşlar. Bu tevhid inancından sapmadır. Kainatı yöneten “ol” diyerek olduran Allah tır”. Allah, yönetme yetkisini niçin başkalarına devretsin. Bu saçmalıktır. Böyle anlayış tevhid inancını yok eder. Tarikatlar uydurma hadislerin yayıldığı kaynaklardan birisidir. Tarikatlarda en yaygın rastlanan uydurma hadislerden birkaçı şunlardır: “Ben bilinmez hazine idim. Bilinmek istedim, Ademi yarattım.” “Kainatı senin yüzüne yarattım.” “Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır.”

  8. İnsanlarda miskinlik, tembellik, uyuşukluk oluşturarak toplumun dinamizmini zayıflatır ve fakirleşmesine neden olur Bazı tarikatlarda kader ve tevekkül anlayışı, beklenen kurtarıcı Mehdi anlayışına dönüşerek Müslümanların cihad ruhunu zayıflatmakta, bunun sonucunda devletin güvenliğinde zaafiyet oluşmaktadır. Bazı tarikatlarda Hurafe, bidat ve batıl inanış ve anlayışlar dinin usûlunden (asli) gibi inanılmakta ve topluma yayılmaktadır. Bu dinimiz tahrif etmektir. Bu tenkitleri uzatmak mümkündür. Tarikatlara en büyük muarızları VAHHABİLER’dir

  9. ANADOLUDA TASAVVUF ANLAYIŞI Anadolu’da tasavvuf düşüncesinin üç önemli kaynağı vardır 1- Muhiddin Arabî temsil ettiği Tasavvuf Anlayışı: Endülüs etkileri taşır.Temeli Vahdet-i Vücud Felsefesidir. Düşünce sisteminde ve hayat anlayışında, pasiflik değil aktiflik ve mücadele ruhu hâkimdir 2-Mevlânâ’nın temsil ettiği tasavvuf anlayışı : İran etkileri taşır . Düşünce sisteminde , sanat ve estetiğe ağırlık vermesi , sınırsız bir insan sevgisi ve hoşgörü hakimdir. 3-, Hoca Ahmet Yesevi’nin temsil ettiği tasavvuf anlayışı: Türkistan kaynaklıdır. İnsan , vatan ve devlet telâkkileri ile tasavvuf düşünce senteze ulaşır. Türk millî kültür ve seciyesi ile karışmış olan, bundan dolayı İran tasavvufunun aksine aktif, ahlâkî, savaşçı ve hayatla bütünleşmiş bir özelliğe sahip bu tasavvufi anlayış ALPEREN vasfına haiz dervişlerin, gazilerin bu topraklarda yetişmesine zemin sağlar.

  10. Selçuklular dönemi tarikatların oluşmaya başladığı dönemdir. Hoca Ahmet Yesevi’nin Yesi Ocağında mensup dervişler Anadolu’yu mesken tutmaları , Muhiddin Arabi'nin Ekberiyye Tarikatı, Herzam de Moğollara karşı silahlı mücadele yapan ancak 600 kadar müridini anadoluya gönderen Necmeddîn Kübra’nın Kübreviyye Tarikatı, Mevlana’nın görüşlerini esas alan ve vefatından sonra Sultan Bahâeddîn Velet tarafından esasları oluşturulan Mevlevilik, Bağdat tan Anadolu’ya yayılan Ahmet Er-Rufainin kurduğu Rufailik, Anadolu esnafını teşkilatlandıran cihad, ticaret ve tasavvufu meczeden Ahi Evrenin şeyhliğini yaptığı Ahilik en önemli tarikatlardır. Âşıkpaşazâde’nin Rum Erenleri dediği Abdâlân-ı Rum, Ahıyân-ı Rûm, Bacıyân-ı Rûm ve Ğaziyân-ı Rûm diye dörde tasnif ettiği gruplardan, Ğaziyân-ı Rum, fütüvvetin kılıç ehli olarak da yorumlanabilinir.

  11. Osmanlılarda Tarikatlar Osmanlı Devleti kurulurken Anadolu'daki Ahî ve Babâî ve Mevlevi tarikatları Ahiyan-ı Rum, Bacıyan-ı Rumlar, Abdallar, Alperenler Gazi'ler çok büyük destek vermişlerdir. Orhan Bey'in mahiyetinde muhtelif savaşlara iştirak etmiş olan Geyikli Baba, Abdal Musa, Abdal Murad, Duğlu Baba ve emsali babalar, I. Murat’ın yanında Hünkar Hacı Bektaşi Veli, Yıldırımın yanında Emir-i Buhari (Emir Sulatan), II. Murat’ın yanında Hacı Bayrami Veli, Fatihin yanında Akşemseddîn gibi manevi önderler var idi. Osmanlıda 17 yüzyıl kadar Bayrami, Yesevi, Halveti, Nakşibendi, Kadri, Rufai, Kalenderi, Şazeli, Melami, Celvetilik, Ekberiyye, Bestamilik. Zeyniyye.. gibi tarikatlar toplum hayatında etkili idiler.

  12. Osmanlılarda, tekke ve zaviyeler bir devlet teşkilatadır. Burada görevli şeyhler ya devletten maaşlı veya vakıf gelirlerine ücret alarak geçimini temin ederdi. Tekke ve Zaviyelerin faaliyetlerini takip ve kontrol görevi, Merkezde Meclis-i Meşayih ve taşralarda Encümen-i Meşayih kurumlarına ait idi. Bu kurumlar vasıtasıyla tüm Şeyhlerin merkezi devlet idaresine bağlanması ve verilecek emirleri yerine getirmeleri sağlanmaya çalışılmıştır. Çalışma talimatları hazırlayan da bu kurumlardır. Meclis-i Meşaih müfettişleri tarafından tüm tasavvuf faaliyetleri denetim altında tutulur idi. Canı isteyen ben şeyhim iddiası ile ortaya çıkamazdı.1914 senesinde İstanbul’da 258 tekke ve zaviye mevcuttur. Devlet çeşitli farklı anlayış, düşünce, inanç ve meşrepleri barındıran tarikatların işleyişine devletin çıkarına ve gayesine zarar vermediği müddetçe müdahale etmemiştir. Otoritesine karşı gelen yapılarıysa müdahale etmekten asla tereddüt etmemiştir..

More Related