1 / 71

SADETTİN UYSAL

SÖZCÜK ANLAMI. SADETTİN UYSAL. KELİME (SÖZCÜK). Cümlenin anlamlı en küçük birimlerine ya da tek başına anlamı olmadığı hâlde cümle içinde anlam kazanan anlatım birimlerine kelime denir. Kelime, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan dilin anlamlı en küçük parçasıdır.

morse
Download Presentation

SADETTİN UYSAL

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. SÖZCÜK ANLAMI SADETTİN UYSAL

  2. KELİME (SÖZCÜK) • Cümlenin anlamlı en küçük birimlerine ya da tek başına anlamı olmadığı hâlde cümle içinde anlam kazanan anlatım birimlerine kelime denir. • Kelime, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan dilin anlamlı en küçük parçasıdır. • Kelimelerin belirli bir düzen içerisinde bir araya getirilmesiyle anlaşma sağlanır.

  3. ANLAM BAKIMINDAN KELİMELER • Kelimelerin taşıdıkları anlamları maddeler hâlinde sıralayalım.

  4. SÖZCÜKLERDE ANLAM ÖZELLİKLERİ • Gerçek Anlam(Temel Anlam), • Yan Anlam, • Mecaz Anlam, • Soyut ve Somut Anlam, • Terim Anlam, • Yansımalar, • Argo

  5. Gerçek Anlam(Temel Anlam): • Kelimelerin taşıdıkları ilk ve genel anlama gerçek anlam denir. • Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Kelimenin gerçek anlamı, herkesçe bilinen yaygın anlamıdır. Buna "temel anlam" da denir.

  6. Biraz sonra toprak bir yola girdik. • Meselâ, “ağız” dendiğinde akla ilk gelen, organ adıdır. “göz” kelimesi de öyle. • Sıcak çorbayı içince rahatladım. • Dolaptan temiz elbiselerini çıkardı. • İpin ucundan da ben tuttum. • Bu çiçeğin kökü yeterince su almıyor. • Sobaya attığımız odun yanıyor.

  7. Yan Anlam: • Temel anlamıyla bağlantılı olarak zamanla ortaya çıkan değişik anlamlarayan anlamdenir. • Sözcüğün gerçek anlamının dışında, ancak gerçek anlamıyla az çok yakınlık taşıyan yeni anlamlar kazanması yan anlamı oluşturur. • Bir sözcüğün yan anlam kazanmasında genellikleyakıştırma ve benzerlik ilgisi etkili olmaktadır.

  8. Meselâ “göz” dendiğinde akla ilk gelen, kelimenin temel anlamı olan organ adıdır. Ama “iğnenin gözü”, “çantanın gözü”, masanın gözü” tamlamalarındaki anlamlar benzetme yoluyla kazandırılmış yeni anlamlardır. Bunlara da yan anlam denir. • Meselâ, “düşmek” kelimesi “Meyveler tek tek yere düştü” cümlesinde temel anlamda; • “Çocuğun pantolonu düşüyordu”, • “Bu yılın ilk karı düştü” ve • “Kavakların gölgesi yola düştü” cümlelerinde yan anlamdadır.

  9. Şişeyi boğazına kadar doldurdu • Bu dalda başarılı olabileceğimi sanıyorum. • Gülün tomurcukları sabahleyin patlamış. • Yokuşun başına kadar koştuk. • Uçağın kanadı parçalanmış. • Kentin göbeğinde bombalar patladı. • Sıranın gözüne koyduğum kitabı bulamıyorum. • Küçük kardeşi İzmit’te okuyormuş.

  10. Mecaz Anlam: • Bir sözcüğün gerçek anlamından bütünüyle uzaklaşarak kazandığı yeni anlamamecaz anlamdenir. • Başka bir deyişle bir kelimenin, gerçek anlamı dışında, başka bir kelimenin yerine kullanılması sonucu ortaya çıkan anlamdır. • Bu kullanımda anlatımırenklendirmekvekuvvetlendirmek esastır.

  11. Kitapları taşırken kolum koptu. • Hepimiz onun hafif biri olduğunu biliyorduk. • İşsizlik sorunu hükümeti terletecek. • Tatlı sözlerle babasının gönlünü aldı. • Ben bu adamın görüşlerini tuttum. • Bizim kökümüz Orta Asya’ya dayanır. • Ona bir çift söz söylemediğime yanıyorum.

  12. Tatlı: • Sepetteki armutlar çok tatlıydı. (Gerçek anlam) • Tatlı su levreğinin tadı başkadır.(Yan anlam) • Ilık, tatlı bir sonbahar akşamı tanıştık.(Mecaz anlam) • Perde: • Çalışma odamın perdeleri değişti. (Gerçek anlam) • Ördeklerin ayakları perdelidir. (Yan anlam) • Cinayetin üzerindeki sis perdesi henüz aralanmadı. (Mecaz anlam)

  13. Mecaz (Değişmece) Türleri: • Benzetme (Teşbih), • Eğretileme (İstiare), • Düz değişmece (Mecaz-ı Mürsel), • Kinaye (Değinmece), • Dokundurma (Tariz), • Abartma (Mübalağa), • Teşhis (Kişileştirme), • İntak (Konuşturma)

  14. Benzetme (Teşbih): Sözün gücünü artırmak, anlamı zenginleştirmek için aralarında herhangi bir ilgi,benzerlik bulunan iki şeyden , genellikle güçlü olanın özelliklerini güçsüze aktarmaya benzetme denir. • Benzetmede dört unsur vardır: • Benzeyen(zayıf unsur), • Kendisine Benzetilen(kuvvetli unsur), • Benzetme yönü(iki varlık arasındaki ortak yön), • Benzetme edatı(gibi, kadar, sanki, misal, tıpkı, benzer, andırır, adeta...) • Benzetme öğelerinden birinin ya da ikisinin kullanılıp kullanılmaması bakımından dört türlü benzetme vardır:

  15. A-Ayrıntılı Benzetme: • Dört öğesi de bulunan benzetmedir. • “Türkülerimizana sütügibicandan, benzeyen benzetilen b.ed.b. yönü ana sütügibitemiz” benzetilenb.ed.b. yönü

  16. B-Kısaltılmış Benzetme: • Benzetme yönü eksik olan benzetmedir. • “Bu, dört mısra değil, sankidört damla benzeyenb.ed.K.benzetilen kandı.”

  17. C-Pekiştirilmiş Benzetme • Benzetme edatı eksik benzetmedir. • “Yollar, köylerisaraneskimiş çerçeveler.” benzeyen b.yönü k. benzetilen

  18. D-Yalın Benzetme(Teşbih-i Beliğ): • Benzetmenin iki temel öğesiyle yapılan benzetmedir. • “Gider oldum kömürgözlüm elveda.” k. Benzetilenbenzeyen

  19. Eğretileme (İstiare): • Benzetme amacıyla bir sözün başka bir söz yerine kullanılmasıdır. • Eğretileme, benzetmenin iki temel öğesinden yalnız biri kullanılarak yapılır. • İki türü vardır: 1- Açık Eğretileme, 2- Kapalı Eğretileme

  20. 1- Açık İstiare: “Kendisine benzetilen” öğesinin kullanıldığı istiaredir.Kendisine benzetilen, mecaz anlamlı sözcükten oluşur. “İki kapılı bir handa/ Gidiyorum gündüz gece Benzetilen: İki kapılı han (kullanılmış) Kendisine benzetilen:Dünya(kullanılmamış)

  21. UYARI:Eğretilemeler benzetmeye dönüştürülebilir. Özellikle açık ve kapalı eğretileme ayrımı saptanırken bunlar benzetmeye dönüştürülmeli ve kullanılan öğenin benzeyen mi kendisine benzetilen mi tespit edilmelidir. “Gülünce incilerin görünür.” Benzetmeye dönüştürürsek;“İnci gibi beyaz diş” “İnci” : Kendisine benzetilen “Diş” : Benzetilen (Dolayısıyla açık istiare vardır.)

  22. 2- Kapalı İstiare: • Temel öğelerden sadece benzeyen unsurunun kullanıldığı istiaredir. “Başımdan bir kova sevda döküldü/Islanmadım,üşümedim,yandım oy” “sevda”:Benzeyen (kullanılmış) “su” :Kendisine benzetilen (kullanılmamış) “Soğuk ay öptü beyaz ensesini” “soğuk ay”: Benzeyen (kullanılmış) “insan”:Kendisine benzetilen(kullanılmamış)

  23. İstiare ile İlgili Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar: • Bir cümlede kişileştirme varsa o cümlede aynı zamanda kapalı istiare vardır.

  24. Düz değişmece (Mecaz-ı Mürsel): • Bir sözün, gerçek anlamı dışında, benzetme amacı güdülmeden kendisiyle ilgili başka bir söz yerine kullanılmasına mecaz-ı mürsel denir. • Bu mecaz türü, söyleyiş kolaylığı sağlamak için, genellikle eksiltili anlatımlara başvurma biçiminde gerçekleşmiştir. • Bir anlatımda mecaz-ı mürsel varsa; a:Sözcük gerçek anlamını yitirmiştir. b:Sözcük kendisiyle ilgili bir başka kavram yerine geçmiştir. c:Sözcüğün anlam değiştirmesi sırasında, anlatıcı, benzetme amacı gütmemiştir. d:Kullanımda eksiltili bir söyleyiş vardır.

  25. UYARI: • Mecaz-ı mürsel, mecaz türü olması bakımından istiareye benzer. Her ikisinde de bir sözün başka bir söz yerine kullanılması söz konusudur. • Fakat istiarede benzetme amacı varken mecaz-ı mürselde bu amaç yoktur. • Benzetmeden söz edilememesi, mecaz-ı mürselin en belirgin yanıdır.

  26. Mecaz-ı Mürselin Oluşturulması: A-Parça söylenir,bütün anlatılır: “Ufukta bir yelken göründü.” B-Bütün söylenir,parça anlatılır: “Televizyon seyretmeye daldığım için yemeği yaktım.” “Gemi,Mersin’e yanaştı.”

  27. C-Varlığın dışı söylenir,içindeki anlatılır: “Bir dikişte bardağı bitirdi.” “Önündeki tabakları bir çırpıda yiyiverdi.” D-Varlığın içindeki söylenir, dışı anlatılır: “Ayağını çıkardı ve içeri girdi.”

  28. E-Yer söylenir, orada yaşayanlar anlatılır: “Maraş, düşmana karşı yiğitçe direndi.” “Almanya,ilk Türk işçilerini bağrına bastı.” F-Sanatçı söylenir,yapıtları anlatılır: “Bütün gece Mozart’ı dinledim.” “Bu aralar Reşat Nuri’yi okuyorum.”

  29. G-Genel söylenir,özeldeki varlık anlatılır: “Zavallı hayvanı yine aç bırakmışsın.” Hayvandan kastedilen “kedi” veya “köpek”tir. H-Yer söylenir, yönetim anlatılır: “Ankara, Kıbrıs konusunda sert açıklamalar yaptı.”

  30. I-Neden söylenir, sonuç anlatılır: “Tarlalara bereket yağıyor.” İ-Soyut söylenir,somut anlatılır: “Tarlalara rahmet düştü.” J-Yön söylenir, medeniyet anlatılır: “Batı ile ilişkilerimiz çok eskilere dayanıyor.”

  31. K-Nicelik söylenir, varlık anlatılır. “Bunu on milyona aldım.” L-Nitelik söylenir, varlık anlatılır: “Dün yine mavilerini giymişti.”

  32. Kinaye (Değinmece): • Bir sözün hem mecaz hem de gerçek anlamını düşündürecek biçimde kullanılmasıdır. • Kinayede asıl anlatılmak istenen, sözün mecaz anlamıdır;ama gerçek anlamı da düşünmeye engel yoktur. • Atasözlerinde, deyimlerde mecazlara sıkça rastlanır. • Örnekler: • “Onun kapısı herkese açıktır.” • “Dolu başaklar başlarını eğer.” • “Merdiven basamak basamak çıkılır.” • “Nerede gül gördümse etrafı diken.” • “Tatlı suyun başı kalabalık olur.

  33. DİKKAT: • Kinayeli söyleyişle kinaye sanatını karıştırmamak gerekir. • Kinayeli söyleyiş; bir sözün alaysamalı ve dokunaklı bir biçimde tersini söylemektir.Kinayeli söyleyişte dolayısıyla anlatma söz konusudur. • Kinaye sanatı ise bir sözü gerçek ve mecaz anlama gelecek şekilde kullanıp mecaz anlamı kastetmedir. • Örnek: • ”O adam, uzağı görür.” – Kinaye • “Gün boyu hiç ders çalışmayan bir öğrenciye; “Bugün ne çok ders çalıştın!” demek kinayeli söyleyiştir.

  34. Dokundurma (Tariz), • Birini iğnelemek, onunla alay etmek amacıyla, sözü tam tersi anlama gelecek biçimde kullanmadır. • Tariz sanatında kullanılan sözcük, karşıtıyla yer değiştirildiğinde cümlenin anlamı değişmez. • Sözün gerçek anlamı doğru gibi görünse de anlatılmak istenen şey, karşıt anlama yüklenmiştir. • Örnekler: • “Çok temiz giyinirdi;gömleği lokanta listesi gibiydi.” • “İnci gibi yazısı vardı; üç kişi zor okuduk.” • “Çalışmayı sevdiği gün boyu yatmasından belli.” • “Bu kadar hızlı yürürsen kaplumbağayı geçersin.”

  35. Abartma (Mübalağa): • Bir kavramı, olayı ya da durumu olduğundan fazla veya az göstermektir. • Örnekler: • “Bu kitap beş para etmez.” • “Bir ah çeksem karşıki dağlar yıkılır.” • Açlıktan ölüyorum,yemeği hazırlar mısın?” • Sıcaktan piştik, pencereyi açalım.” • Birden karşıma dikilince ödüm koptu.”

  36. Teşhis(Kişileştirme): İnsan dışındaki varlıklara insan özelliği verme sanatına denir. Kişileştirmede insan dışındaki varlıklara ağlama, mutlu olma, üzülme, kızma gibi insana özgü nitelikler aktarılır. “Dinmiş denizin şarkısı, rüzgar uyumakta Rıhtım boyu sonsuz bir üzüntüyle karaltı Mevsim gibi süslenmiş Emirgan, Çınaraltı”

  37. İntak(Konuşturma) : Konuşturma, söyletme anlamına gelen intak edebiyatımızda kişileştirilen varlıklara, hayali yaratıklara söz söyletme onları konuşturma sanatıdır. • “Bahar gelip her yan güldü Çiçekleri biraz kucaklayım Deyip kuşçuk her yana baktı Sakin gökte kanat çırptı” • İntak sanatının olduğu yerde mutlaka kişileştirme vardır. Arı sordu: Şen kelebek Neden böyle süslenerek Çiçeklere seslenerek Uçuyorsun benek benek Fabller kişileştirme ve intak sanatının en yoğun olduğu metinlerdir.

  38. Soyut ve Somut Anlam: • Duyularımızla algılayabildiğimiz varlıkları karşılayan sözcükler anlamlı; varlığını mantıkça kabul edip duyularımızla algılayamadığımız kavramları karşılayan sözcükler somut anlamlıdır. • “Kitap,silgi,çiçek,sis,ışık,duman…”somut anlamlı; “aşk,üzüntü,insanlık,gençlik,iyilik,heyecan…”soyut anlamlı sözcüklerdir. • Dilimizde kelimeler sadece bir anlamda kullanılamaz. Yani bir kelime birden fazla yerde ve çok farklı anlamlarda kullanılabilir. Onun için somutlaşma ve soyutlaşma, dilimizdeki kelimeler için her zaman mümkündür. • Somut anlamıyla “geçilen yer” demek olan “yol” kelimesi “yöntem, metot” anlamına gelerek soyutlaşmıştır.

  39. Soyutlaştırmave Somutlama: • Soyut bir sözcüğün anlam genişlemesi yoluyla somut anlam kazanmasına “Somutlaştırma” denir. • “Seher vakti bir güzele vuruldum.” • “Gözlerinden dökülen hüzün içimi yakıyordu.” • Somut bir sözcüğün anlam genişlemesi yoluyla soyut anlam kazanmasına “Soyutlaştırma” denir. • “Bu işte kesinlikle onun parmağı var.” • “Gençliğin sesine kulak verin.” • “Sözleri, hevesimizi kırdı.”

  40. Terim Anlam: • Bir bilim, sanat ya da meslek dalıyla ilgili bir kavramı karşılayan kelimelere terim denir. Terimlerin anlamları dar ve sınırlıdır. • Örnek: "Ekvator" kelimesi tek bir anlama gelir ve tek bir nesneyi karşılar. • “yüklem, özne, kök, zarf”, dil bilgisi terimleri; “üçgen, daire, çap”, kelimeleri de geometri terimleridir. • Ağacın kökleri çok derinde. • Üçgenin iç açıları toplamı 180’dir.

  41. Yansımalar: • Doğadaki seslerin taklit edilmesiyle oluşturulan sözcüklerdir. • “Pat,çat,küt,vızıltı,cayır cayır,tıkır,tak,şırıl…” sözcükleri yansımadır. • Yansımalar mecaz anlamda kullanılabilir: • “Artık işleri yoluna koyduk, her şey tıkır tıkır işliyor.

  42. Duyu Aktarımı • Bir duyuyla algılanabilen kavram ya da varlığın başlığın başka bir duyuya aktarılarak algılanmasıdır. • “Yumuşak sesiyle bizi büyüledi.” • “Bize çok soğuk davrandı.”(dokunma-görme) • “Acı çığlıklar geliyordu uzaktan.”(tatma- işitme) • “Adam oldukça sert konuştu.”(dokunma- işitme) • “Keskin bir koku kapladı ortalığı.” (görme/dokunma-koklama)

  43. Deyim Aktarması: A- Doğaya Özgü Nitelikleri İnsana Aktarma: Doğadaki varlıklarla ilgili özellikler insanlar için kullanılır. “Kuzum, derse neden gelmediniz?”

  44. B- İnsana Özgü Nitelikleri Doğaya Aktarma: İnsana ait bir özelliği insan dışındaki varlıklar için kullanmadır. “Güzel bir ilkbahar sabahı bahçemdeki menekşelergülümsüyor.” “Biz köyden ayrılırken meydandaki yaşlı çınarüzgündü.”

  45. Dolaylama: Bir sözcükle anlatılabilecek bir kavramı, birden çok kelimeyle anlatmadır. Televizyon yerine - Sihirli kutu Kaleci yerine – File bekçisi Kıbrıs yerine – Yavru Vatan Pamuk yerine – Beyaz altın Top yerine – Meşin yuvarlak…

  46. Güzel Adlandırma: • Söylendiğinde insan zihninde olumsuz çağrışımlar uyandıran bazı durum, olay, kavram veya varlıkları güzel bir biçimde ifade etmektir. Güzel adlandırma bir bakıma da dolaylamadır. • Amaç, kavramın içindeki olumsuzluğu gizlemeye çalışmaktır. “Sanatçının son yolculuğuna sevenleri katıldı.” Tabut – tahta at Verem – İnce hastalık Cin – İyi saatte olsunlar Kör – Görme engelli Sağır – İşitme engelli

  47. Argo: • Sadece belli bir topluluk ya da meslek tarafından kullanılan özel sözcüklerden oluşan dile argo denir. • Argo, dil içinde bir dil gibidir. • Külhanbeylerinin anlaşma vasıtası da denebilir. Küfürle karıştırılmamalıdır. • Bağımsız ve sorumsuz yaşayışın dilidir de denebilir. • “aklına tükürmek”: birinin düşüncesini beğenmemek. • “arakçı”: hırsız

  48. Genel ve Özel Anlam: • Genel anlamlı kelimeler birden fazla kelimeyi bünyesinde bulunduran, birden çok türü kapsayan kelimelerdir. • Özel anlamlı kelimeler ise daha dar bir anlamı, kesin ve net olarak anlatır. Anlam özelleştikçe kesinlik de artar. • VarlıkcanlıinsanAhmet • Metinparagrafcümlekelimeheceharf

  49. Nicel ve Nitel Anlam: • Varlıkların, kavramların sayılabilen veya ölçülebilen özelliklerini belirten sözcüklere “Nicel anlamlı sözcük” denir. • “Bu ayakkabı bana bir numara küçük geldi.” • “Çay, çok sıcak olduğundan ağzım yandı.” • “Çocuk derin havuzda boğulmuş.” • Sayılamayan, ölçülemeyen, genellikle nasıl olduklarını bildiren sözcüklere “Nitel anlamlı sözcük” denir. • “Güzel bir elbisesi vardı.” • “Onurlu bir davranış gösterip istifa etti.” • “Beni küçük düşürmek için elinden geleni yapıyor.” • NOT:Sözcüğün nitel veya nicel anlamlı olması cümledeki anlamına göre değişir.

  50. Anlam Daralması: • Çok anlamlı bir sözcüğün anlamlarından birini ya da birkaçını kaybetmesidir. • Sözcük bu durumda yaşamını var olan anlamı ile sürdürür. • Örnek:“Oğlan”sözcüğü eski dönemlerde “evlat” anlamındadır;kız ve erkek çocuğunu birlikte anlatır.Günümüzde ise bu sözcük yalnızca erkek çocuk kullanılmaktadır.

More Related