1 / 66

TÜRK DİLİ I

TÜRK DİLİ I. 2 . BÖLÜM. 2-YERYÜZÜNDEKİ DİLLER VE TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ. 2.1 . DİLLERİN DOĞUŞU 2.1.1.Yansıma Kuramı 2.1.2. Ünlemler Kuramı 2.1.3. İş Kuramı 2.2. YERYÜZÜNDEKİ DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI 2.2.1.Kökenleri Bakımından Diller

Download Presentation

TÜRK DİLİ I

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. TÜRK DİLİ I 2. BÖLÜM

  2. 2-YERYÜZÜNDEKİ DİLLER VE TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ 2.1. DİLLERİN DOĞUŞU 2.1.1.Yansıma Kuramı 2.1.2. Ünlemler Kuramı 2.1.3. İş Kuramı 2.2. YERYÜZÜNDEKİ DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI 2.2.1.Kökenleri Bakımından Diller 2.2.2.Yapı Bakımından Diller 2.2.2.1. Tek Heceli Diller 2.2.2.2.Bükümlü Diller 2.2.2.3.Eklemeli Diller 2.3.TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ 2.4. URAL-ALTAY DİL AİLESİNİN ORTAK ÖZELLİKLERİ

  3. 2.1.DİLLERİN DOĞUŞU Dilin nasıl doğduğu ve konuşmanın nasıl ortaya çıktığı konusunda dil bilimciler tarafından birtakım teoriler ortaya atılmıştır. Bunlardan bazılarına göre konuşma, insanın tabiattaki sesleri taklidinden ortaya çıkmıştır.

  4. Bazılarına göre ise bütün dünya dilleri tek kaynaktan doğmuştur. Bu ve bunun gibi teorilerin her birinin kendine göre bazı mantıklı gerekçeleri olmakla birlikte dil araştırmaları için gerekli olan metinlerden en eski yazılı belgelerin günümüzden ancak 5500 yıl kadar öncesine ait olması, ilk insanların ise bundan binlerce, belki de milyonlarca yıl önce yaşamış olmaları, dillerin doğuşu hakkında kesin bir yargıya varılamayacağını gösteriyor. Dillerin doğuşu ile ilgili kabul gören bazı kuramlar aşağıda yer almaktadır:

  5. 2.1.1. YANSIMA KURAMI Bu kurama göre ilk dilsel öğeler, doğadaki kimi sesleri taklit etme/ yansıtma yoluyla oluşmuştur: çıt (çıtırtı), şar (şarıltı), şır (şırıltı), pat (patırtı), vb. Hayvan sesleri de bunlar arasında yer alır: hav (havlamak),me (melemek), miyav (miyavlamak), gıdak (gıdaklamak) vb. Ses taklidine/ yansımasına dayalı sözcüklerin bütün dillerde var olması, bunun ortak bir eğilime dayandığını göstermektedir.

  6. 2.1.2. ÜNLEMLER KURAMI Kimi dilbilimcilere göre ise ilk dilsel öğeler, insanların çeşitli olaylar karşısında çıkardıkları ünlemlerdir: ah, vah, oh, of vb. Belirli duygu durumlarını da yansıtan bu ünlemler sonradan sözcüklere dönüşmüş, birtakım kavramları karşılamaya başlamıştır.

  7. 2.1.3. İŞ KURAMI Bu kuramı savunanlar, dillerin doğuşunda insanların birlikte iş yapmalarının, ortak çalışmalarının etkili olduğunu öne sürmektedirler. Çalışmayı, insanda düşünme ve konuşma yeteneğini uyandıran temel etken olarak görüp ilk insan seslerini bununla ilişkilendiren bu kuramcılara göre, toplu hâlde iş yaparken işi kolaylaştırmak amacıyla çıkarılan ritmik sesler zamanla anlam kazanmış ve dillerin doğuşunu hazırlamıştır.

  8. 2.2. YERYÜZÜNDEKİ DİLLER • Bugün dünyada kaç dilin konuşulduğu, bunlardan kaçının anadili olduğu konusunda kesin bir sayı ortaya konulamamaktadır. Hâlen yazı dili durumuna gelmemiş dillerin bulunması, kimi dillerin henüz yeterince işlenip incelenmemesi, lehçelerin ayrı bir dil sayılıp sayılamayacağı konusunda görüş birliğine varılamaması gibi nedenler, buna ilişkin kesin bir sayının verilmesini güçleştirmektedir. Bununla birlikte, yeryüzünde konuşulan dil sayısının 3000-3500 kadar olduğu tahmin edilmektedir.

  9. Dünyada en çok konuşulan 5 anadili ise şöyle sıralanabilir: Çince (1 milyar 300 milyon kişi), İngilizce (427 milyon kişi), İspanyolca (266 milyon kişi), Hintçe (260 milyon kişi), Türkçe (220 milyon kişi).

  10. DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI Yeryüzündeki diller söz dizimi, zaman, yapı, canlı olma – ölü olma, kaynak olma ve türeme, edebî dil, konuşma dili gibi çeşitli prensiplere göre sınıflandırılmaktadır. Biz burada dilleri yapı ve köken akrabalığına göre sınıflandırma geleneğine uyarak iki başlık altında inceleyeceğiz:

  11. 2.2.1. KÖKENLERİNE GÖRE DİLLER • Akraba dilleri konuşan milletlerin aynı soydan geldikleri anlamını taşımaz. • Akrabalıklarının saptanmasında o dillerin ses yapısı, şekil yapısı, cümle yapısı, köken bilgisi ve ortak kelimeleri bakımlarından benzerlikleri araştırılır.

  12. Bir dil ailesindeki dillerin kökenini oluşturan ana dile ait metinler pek bulunmasa da, gruptaki diller arasında yukarıda sayılan noktalar bakımından benzerliklerin bulunması, zamanla birbirinden uzaklaşan dillerin, bilinmeyen bir yerde ve zamanda konuşulan ana dilden ortaya çıktığını göstermektedir. Bir ana dile ait metinler olmasa bile, bu ana dilin birçok özelliğini, kendisinden türeyen, ailedeki dilleri birbirleriyle karşılaştırarak tespit etmek mümkündür.

  13. Dil ailesi ifadesi, dillerin köken akrabalığını belirtmeye yarar. Bu terim, akraba dilleri konuşan milletlerin aynı soydan geldikleri anlamını taşımaz. “Aynı soydan gelen ve dilleri akraba olan milletler bulunduğu gibi, ırk bakımından birbirleri ile hiçbir ilişkisi bulunmayan fakat aralarında kültür ilişkisi ve kültür bağı görülen milletler de vardır. Nitekim, Hint – Avrupa dil ailesi içinde yer alan diller, birbirleri ile soy bağı bulunmayan birçok millet tarafından konuşulmaktadır. Bu diller herhangi bir soy ve ırk birliğine bağlı olmaksızın, temelde ortak bir ana dile dayanan, birbirinden türemiş; fakat zaman içinde değişip başkalaşmış olan dillerdir. Fransız ve Rumen dillerinin Lâtinceden türemiş olmaları gibi.

  14. Aynı dil ailesinden gelen diller arasındaki akrabalık da derece derecedir. Bir ana dilin ayrı ayrı kollarından gelen diller, İngilizce ile Farsçada olduğu gibi uzak akrabalardır. Aynı ana dilin aynı dalından gelen kollar ise Almanca ve İngilizcede olduğu gibi yakın akrabalardır. Köken akrabalığına dayanan belli başlı dil aileleri şunlardır:

  15. Köken Bakımından Dil Aileleri Hint-Avrupa Ural-Altay Hami- Sami Çin-Tibet Bantu Kafkas Dillleri

  16. 2.2.1.1. HİNT –AVRUPA DİL AİLESİ Asya ve Avrupa kıtalarında konuşulup yazılan geniş bir dil ailesidir. Biri Avrupa’da diğeri Asya’da olmak üzere iki büyük kolu vardır.

  17. HİNT-AVRUPA DİL AİLESİ Avrupa Kolu: Hint Kolu: Hint kolunda ise bugün Hindistan’da konuşulan birçok dilden başka Farsça ve Ermenice vardır. • Avrupa kolunda Germen dilleri (Almanca, Felemenkçe, İngilizce ve İskandinav dilleri), • Roman dilleri (Fransızca, İspanyolca, Portekizce,İtalyanca) • Slav dilleri (Rusça, Bulgarca, Sırpça, Lehçe) vardır.

  18. 2.2.1.2. HAMİ-SAMİ DİLLERİ AİLESİ • Güneybatı Asya’yı kuzeybatı Afrika’ya bağlayan geniş bölgede eski çağlardan beri konuşulan bir dil topluluğudur. Hami ve Sami olmak üzere iki kolu vardır.

  19. HAMİ-SAMİ DİL AİLESİ Sami Kolu: Hami Kolu: Mısır, Orta Afrika’da (Habeşistan- Etiyopya) ve Kuzey Afrika’da konuşulmakta olan diller bu gruba girmektedir. Eski Mısır dili Kıpti dili Habeş dilleri bu gruptaki önemli dillerdir. • Arapça • Akadca • İbranice • Süryanice bu grubun en önemli dilleridir.

  20. 2.2.1.3.. BANTU DİL AİLESİ: • Orta ve Güney Afrika’da konuşulan Bantu dilleri.

  21. 2.2.1.4. KAFKAS DİLLERİ: • Abhazca • Çerkez • Çeçen • Lezgi • Gürcü • Laz Dilleri • Bu dillerde ses sistemleri ve iç yapıları bakımından öteki dil ailelerine göre büyük farklılıklar vardır.

  22. 2.2.1.5. ÇİN-TİBET DİL AİLESİ • Çince • Tibetçe • Aramca gibi diller bu aileye dâhil edilmektedir. • Kalabalık bir insan kitlesi tarafından konuşulup yazılan büyük bir dil ailesidir.

  23. 2.2.1.6. URAL-ALTAY DİL AİLESİ • Bu gruba giren dilleri diğer ailelerden ayıran en önemli özellik kök-ek sistemi ve ünlü uyumlarıdır. • Ural ve Altay kolu olmak üzere iki kola ayrılır.

  24. URAL KOLU Ural Kolu Dil Haritası 1.Fin –Ugur kolu: Fince Lapça Macarca Ugurca. 2. Samoyet kolu: Samoyet dilleri.

  25. ALTAY KOLU • Türkçe • Moğolca • Mançu/Tunguzca, vardır. • Korece (?) • Japonca (?) • Altayistik çerçevesindeki çalışmalarda Korece ve Japoncanın da bu dil ailesinden olduğu düşünülmektedir. Korecenin Altay dilleriyle akrabalığına kesinleşmiş gözüyle bakılmakla birlikte Japoncanın akrabalığı henüz kesinleşmemiştir. Bu diller arasında birbirine en yakın iki dil Türkçe ve Moğolcadır.

  26. 2.3.YAPI BAKIMINDAN DİLLER Dillerin sınıflandırılmasında kullanılan bir diğer önemli yöntem, yapı bakımından sınıflandırmadır. Dünya dilleri yapı bakımından başlıca, bitişken (eklemeli) diller, bükünlü (çekimli) diller ve yalınlayan (tek heceli) diller olmak üzere üçe ayrılır: 1. Tek heceli (= Yalınlayan) Diller • 2. Bükümlü (=Çekimli) Diller • 3. Eklemeli (=Bağlantılı ve Kaynaştıran) Diller

  27. 2.3.1.TEK HECELİ DİLLER • Bu gruptaki dillerde, kelimeler, bir heceden oluşmaktadır. • Bu dillerde kelimenin görevi cümle içindeki sırasından ve vurgusundan anlaşıldığı için çok zengin bir vurgu ve tonlama sistemi vardır. • Kelime çeşitleri özel seslerle ayırt edilmediği için aynı kelime yerine göre hem isim, hem sıfat, hem fiil, hem edat olabilmektedir. • Sözcükler ek almadan, büküme (çekime), değişime uğramadan kalmaktadır. Yani cümleler tek heceli kelimeler sırasından ibarettir. Bizim dilimizde eklerin yardımı ile ifade ettiğimiz anlamlar, bu gruba giren dillerde kelimelerin cümledeki yerlerinde, başka bir kelime ile ifade edilmekte veya kelimelerin birbiriyle olan anlam ilişkisinden çıkarılmaktadır. Kelimeler tek heceli olduğu için birbirine benzemekte ve okumayı zorlaştırmaktadır. Bu zorluk konuşma sırasındaki vurgu sistemi ile aşılmaktadır. • Çince ve Tibetçe bu grubun tipik dillerindendir. Bazı Himalaya ve Afrika dilleriyle Endenozya dilleri ve Vietnamdili de bu gruba dahil edilir.

  28. Örnekler: Dien sı çi: elektrik görme cihaz televizyon Voyav kan şu: Ben istemek bakmak kitap Ben kitap okumak istiyorum

  29. 2.3.2. BÜKÜMLÜ DİLLER • Çekimli dillerde de kelime kökleriyle ekler vardır. Fakat yeni kelimeler türetilirken veya çekim yapılırken kelime kökünde değişiklikler olur. • Bu gruba giren köklerde kelime kökleri hep aynı şekilde kalmaz. Kelime kökleri, hem kelime türetiminde kavramı karşılarken hem de çekimleme durumunda değişikliğe uğrar. Hatta zaman zaman kelimenin kökünü bulmak imkânsız olabilir. • İngilizce Almanca Arapça

  30. İngilizce uzanmak lie / lay / lain yapmak do / did / done gitmek go / went / gone Almanca atmak, fırlatmak werfen / warf / geworfen Arapça yazmak ketebe kitab, katib, mektub, mekteb, üktüb, yektübü

  31. 2.3.3. EKLEMELİ DİLLER • Bu dillerde tek veya çok heceli kelime kökleriyle ekler vardır. • Türetme veya çekim sırasında kökte bir değişme olmaz. Köklerle ekler birbirinden kolaylıkla ayrılabilir. • Önden eklemeli (prefix), ortadan eklemeli (infix) ve sondan eklemeli (suffix) • Türkçe, Moğolca, Mançuca, Tunguzca, Macarca, Fince ve Samoyetçe

  32. Bu gruba giren dillerin en önemli özelliği ek dediğimiz görevli parçaların kelimelere baştan veya sondan eklenmesiyle kavramlara karşılık bulunmasıdır. Türetme dediğimiz yeni kelime yapma işleminde kelime kökleri değişmez. Köke getirilen yapım ekleri ile yeni sözcükler, yeni kavramlar türetilir. Yeni ekler ulandığında kökte bir değişiklik olmaz. Türkçeye yabancı dillerden giren bazı sözcük köklerine de ekler getirilerek yeni sözcükler türetilir.

  33. Bu gruba en güzel örnek Türkçedir. Ayrıca Altay dilleri, (Moğolca, Mançu-Tunguz) küçük ayrımlarla Japonca; Ural dilleri (Fince, Macarca, Samoyetçe) ile bazı Asya ve Afrika dilleri bu gruba girer. Örneğin; Göz+le+m+ci Verilen örnekte üç farklı ek köke eklenerek üç farklı kelime türetilmiştir. Kökte bir değişiklik olmamaktadır. Bazı örnekler aşağıda verilmiştir. Göz- cü “gözcü” Göz - lük - çü - lük “gözlükçülük” Göz - le - mek “gözlemek” Göz - cü - lük “gözcülük” Okul- laş - ma (oranı) “okullaşma” Karar- laş- tır- ıl- mak “kararlaştırılmak” Baş- la-t- mak “başlatmak” vb.

  34. 2.4.TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ • Türkçe, dünya dilleri arasında yapı yönüyle sondan eklemeli diller grubunda; köken bakımından da Ural – Altay dil grubunun Altay dilleri ailesinde yer almaktadır.

  35. Ural – Altay Dilleri, diğer dil aileleri gibi sağlam bir aile oluşturmazlar. Bu gruptaki diller arasındaki yakınlık, köken akrabalığından ziyade yapı yönüyle benzerlik şeklinde ortaya çıktığı için sınıflandırmanın dil ailesi yerine dil grubu olarak yapılması görüşü benimsenmektedir.

  36. Ural Grubu Dilleri konusunda derinlemesine yapılan araştırmalar, bu gruptaki dillerin akrabalığını kesinleştirmektedir.

  37. Doerfer, Nemeth, Bang, Clauson gibi bilginler, Altay dil ailesine giren dillerin köken akrabalığından ziyade kültür akrabalığı üzerinde dururken Menges, Poppe, Räsänen ve Ramstedt gibi bilginler araştırmalarına dayanarak bu diller arasındaki köken akrabalığını ispatlanmış sayarlar.

  38. Son yıllarda Altaiystik başlı başına bir araştırma alanı olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Ural – Altay dilleri teorisi ve Altay dilleri teorisi hakkındaki araştırmalar geliştikçe bu konuda daha detaylı ve tutarlı bilgilere ulaşılacaktır.

  39. 2.5. URAL- ALTAY DİL AİLESİNİN ORTAK ÖZELLİKLERİ • 1838 yılında Estonyalı bilgin Ferdinand Johann Wiedemann, Ural-Altay dil ailesinin ortak özellikleri üzerinde çalışmış ve bu dil ailesinin Hint-Avrupa dillerinden farklı özelliklerini aşağıda verilen 14 maddede toplamıştır:

  40. 1. “Ses uyumu” bu dillerin en başta gelen özelliğidir. 2. Sözcüklerde gramatikal cinsiyet yoktur. Yani sözcükler eril ve dişil diye ayrılmaz. Mesela: müdür (eril)= müdire(dişil) ; she (dişil)-he (eril) 3. Sözcüğün başına yazılan, Arapçadaki “el” ya da İngilizcedeki “the” gibi belirtme edatları yoktur. 4. Ural-Altay dil ailesindeki dillerin hepsi bağlantılı(eklemeli) dillerdendir. Türetme ve çekim eklerle yapılır. Sözcük kökünde değişme olmaz. 5. İsimler iyelik ekleriyle çekimlenir.Örnek: his father=onun babası 6. Fiil şekilleri zengindir. 7. Hint Avrupa dillerindeki ön-ek yerine son-ek kullanılır. Bi-günah=günahsız. 8. Sıfatlar isimlerden önce gelir. Örnek: Güzel çocuk

  41. 9. Sayı sözlerinden sonra çokluk eki kullanılmaz. Yedi cüceler, kırk haramiler gibi örnekler istisnadır. 10. Karşılaştırma –den ekiyle yapılır.Örnek: Bal-dan tatlı. 11. Yardımcı fiil olarak i- kullanılır.Örnek: Öğrenciydi. 12. Ural-Altay dillerinin çoğunda olumsuz hareket için ayrı fiil vardır. 13. Soru eki bulunmaktadır. 14. Bağlar yerine fiil şekilleri kullanılır. Bu özelliklerin, Türkçenin içinde yer aldığı dil ailesine bağlı diğer diller içinde, geçerli olduğu anlaşılmaktadır.

  42. Ural ve Altay dillerin akrabalığı bugün için aşağıdaki benzerliklere dayanmaktadır: 1.Her ikisi de eklemeli dildir. Yani her iki kolda da sözcük yapısı aynıdır. 2.Bu dillerin tümce yapıları da birbirinin aynıdır. 3.Bu dillerde ünlü uyumu da ortak özellik olarak kendini gösterir. 4.Räsänen'e göre, ünlü bolluğu ve ünsüz seyrekliğiyle sözcük başında ünsüz yığılışmasının bulunmaması da Ural-Altay dillerinin ortak özelliğidir. 5.Ural-Altay dillerinde bazı eklerin hem eylemlerde çekim eki hem de sözcük türetmede yapım eki gibi kullanılması da önemli bir benzerliktir. 6. Bu diller arasında sözcük benzerliklerine ve eşliklerine de rastlanmaktadır: FİNCE TÜRKÇE Min Ben Sin Sen

  43. URAL-ALTAY DİL AİLESİ ÜZERİNE YAPILAN İLK ÇALIŞMALAR: • Ural-Altay dil ailesinin varlığı kesinleşmediğinden henüz bir teori konumundadır. Bu alanda ilk çalışan kişi olarak İsveçli subay Strahlenberg gösterilir. İsveç ve Rusya arasındaki bir savaşta Ruslara esir düşen subay Sibirya bölgesinde Tobolsk şehrine sürgün edilmiştir. Sürgünde bulunduğu 10 yılı aşan sürede Sibirya hakkında çeşitli çalışmalar yapmıştır. Özellikle Rus çarına sunduğu Sibirya ve Orta Asya haritası ile dikkatleri çekmiştir. Rusya tarafından araştırma yapması için Tobolsk’a gönderilen Messerschmidt’in yanına yardımcı olarak verilmiştir. Ülkesine dönünce “Asya ve Avrupa’nın Kuzey ve Doğu Kısımları” adıyla bir kitap yayımlamıştır. Bu kitapta rus tarihi ve kültürü, söz konusu coğrafyadaki halklar ve onların dilleri konu edilmiştir. Türkoloji açısından önemli kılan özelliği ise Türklerden kalan mezar taşları ve yazıtlardan söz etmesi, bu taşların çizimlerinin verilmesidir. Bunlar Yenisey yazıtlarıdır. Yenisey yazıtları hakkında ilk bilgileri vermesi bakımından Strahlenberg ve eseri önemlidir. Eserde Türk dilleri arasında Yakutça ve Çuvaşçadan da bahs edilmiştir. 

  44. Strahlenberg, eserinde Ural-Altay kavimlerinin konuştuğu 32 dil Tatar adı altında toplamış ve bu dilleri 6 gruba ayırmıştır. • 1. Fin-Ugor • 2. Türk-Tatar • 3. Samoyed • 4. Moğol-Mançu • 5. Tunguz • 6. Karadeniz ve Hazar denizi arasındaki halklar. • Strahlenberg’in yaptığı bu tasnif, 19. yüzyılın ortalarına kadar kullanılmıştır. Ayrıca eserinde 1.500 kelimelik bir Moğolca sözlüğe de yer vermiştir. Strahlenberg, eserinde bu eseri oluşturan malzemeyi Messerschmidt’le birlikte topladıklarını, ancak; ondan haber alamadığından bu eseri kendisinin yayımladığını belirtmiştir.

  45. Messerschmidt’inStrahlenberg ile yaptığı araştırmanın (1920-27) notları ise 240 yıl sonra Doğu Berlin’de “Akademia-Verlag” yayını olarak 5 cilt halinde yayımlanmıştır. Onun notlarının Türkoloji açısından önemi, Yenisey yazıtları hakkında bilimsel nitelikli bilgi veren ilk yayın olmasıdır. Messerschmidt’in eserini Saadet Çağatay Türkçeye çevirip yayımlamıştır. Aslında Yenisey yazıtlarının varlığı 13. yüzyıldan beri bilinmekteydi. İlhanlı tarihçisi Cüveynî tarih-i Cihan-Güşa adlı eserinde Orhun harfleriyle kayalara kazınmış Türk kitabelerinden söz eder. Orhun harfli yazılı taşlardan bahseden başka yazarlar da olmuştur.Ancak bunları kiap haline getirip ilim aleminin dikkatine sunan kişiler Strahlenberg ve Messerschmidt olmuştur. Özelikle Strahlenberg’in eserinde yaptığı tasnif ve karşılaştırmalarda hiç farkında olmadan Ural-Altay araştırmalarının öncüsü olmuştur. Kendisinden sonra Yenisey bölgesinde birçok yazılı taş bulunmuştur. 1889’da bir Rus heyetinin başındakiYadrintsev ilk Orhun abidesini (KölTigin) bulur. Hemen sonra 1 km mesafedeki ikinci abideyi (Bilge Kağan) bulur. Tonyukuk abidesi ise 1897’de diğer abidelerin 360 km doğusunda botanik bilimci YelizavetaKlements tarafından bulunur.

  46. URAL-ALTAY DİLLERİ: Ural-Altay dilleri Ural ve Altay olarak iki gruba ayrılır.Bu gruplandırmayı ilk yapan Wilhelm Schott’tur. Schott, Ural Altay dillerini şöyle gruplandırır ve bunlara Altay veya Çud- Tatar dilleri adını verir. • 1. Çud dilleri: Fin-Ugor dilleri • 2. Tatar dilleri: Türk, Moğol, Tunguz dili Schott, çalışmalarıyla daha çok bir Altayist; Altay dil grubuna dahil edilen diller arasındaki yakınlıkları tesbit etmeye çalışan biri olarak tanınmıştır. Tatar dilleri üzerine yazdığı eserinde Türk, Moğol, Tunguz dillerinin akrabalık derecesini tesbit etmeye çalışmış, gerektikçe Fin-Ugor dilleriyle de karşılaştırmıştır. Sonuçta Altay dillerinin en karakteristik fonetik özelliği olan Türkçe /z/ = Çuvaşça /r/ Türkçe /ş/ = Çuvaşça /l/ ses denkliklerini ortaya koymuştur.

  47. Örnekler: Anlam • Ortak  Türkçe Çuvaşça • Tuz        tuz     tıvar • Kız        kız      hir • Buz      buz      pir • Diş        tişşil • Yıl         yaş     sul

More Related