1.14k likes | 1.56k Views
Dünya Klasmanında Üretim Prof. Dr. Şevkinaz Gümüşoğlu Farklı kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır. WCM- TARİHSEL GELİŞİM.
E N D
Dünya Klasmanında ÜretimProf. Dr. Şevkinaz Gümüşoğlu Farklı kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır
WCM- TARİHSEL GELİŞİM James Watt’ın ilk buharlı makineyi keşfetmesiyle ilişkilendirilen endüstri devrimi, 18. ve 19. yüzyılda emeğin gücünün yerini makinenin alması dönemini başlatmıştır. 20. yüzyılda ortaya çıkan yığın üretim sistemi daha fazla enerji kullanımını gerektirmiştir. Edison’ un keşfiyle, insanlığın günlük yaşamına da giren elektrik kullanımı, enerji tüketiminde fosil yakıtların devreye girmesine neden olmuştur. Fosil yakıtların doğada sınırlı kaynaklarının bulunması nedeniyle, yenilenebilir enerji kavramı, yaşamın vazgeçilmez bir parçası olmuştur.
İnsanoğlunun meraklı yapısı onları araştırmaya bu da üretim ilişkilerinin gelişmesine, pozitif bilimlerin şekillenmesine ve bugünkü düzeyine erişmesine, sanatın doğmasına, hayata anlam katmasına neden olmuştur.
Yüzyıllar içinde dünya insanlığının çabaları yaşam kalitesini artırmaya yönelik olarak devam etmiş, özellikle düşünen, çalışan, üreten, iyi yaşayan insanlar daha az kaynakla daha kaliteli ve daha çok mal ve hizmet üretme arayışında olmuşlardır.
James Watt'ın ilk buharlı makineyi keşfetmesini izleyen dönemlerin ardından 19.yüzyıl sonlarında, yönetim biliminin F.Taylor tarafından ortaya atılmasıyla üretim yönetimi ve yönetim teorileri şekillenmiştir.
20.yüzyılın başlarında bir yanda FORD otomobil fabrikasında seri üretim uygulamaya başlatılırken 1905’te Albert Einstein Özel Görelilik Kanunu ortaya atmıştır.
Aynı yıllarda K.W.Heisenberg’in Kuantum yaklaşımları bilimsel toplantılarda konuşulmuş, 1927’de literatüre girmiştir.
Max Planck, Albert Einstein ve Arthur Compton’un yaptığı araştırmalar elektromanyetik dalganın, foton adı verilen çok büyük sayıda parçacıklardan oluştuğunu ortaya koymuştur.
1854’te B.Riemann‘ın çalışması ve C.F.Gauss’un ortaya attığı “Olağanüstü Teorem”den (exceptional theory) sonra 1920’lerde Henrietta Leavitt’in adıyla anılan Leavitt yöntemi v.b. çalışmalar devam etmiştir.
ChristianHuygens’in geliştirdiği Huygens prensibi yansıma ve kırılma teorilerini ortaya koyarken;Snell Kanunu veFermat Prensibi reflektörün ve fiberoptik kablolarının üretilmesine zemin oluşturan bilimsel çalışmalardır . Güneş ışınlarının elektrik akımına dönüştüren güneş pilleri buna bir örnektir. Ters çalışan bir güneş pilleri, LED (Light Emitting Diod), az enerji tüketir ve küçüktür. Dijital okumalar için hesap makinesi, saat gibi ürünlerde kullanılır. Görüldüğü gibi alternatif enerji artık üretimin her aşamasına girmiştir. . Güneş ışınlarının elektrik akımına dönüştüren güneş pilleri buna bir örnektir. Ters çalışan bir güneş pilleri, LED (Light Emitting Diod), az enerji tüketir ve küçüktür. Dijital okumalar için hesap makinesi, saat gibi ürünlerde kullanılır. Görüldüğü gibi alternatif enerji artık üretimin her aşamasına girmiştir.
E.Hubble ile Einstein’ın çalışmaları Einstein’in denklemlerinde yer alan “Kozmolojik Sabit“in gereksizliğini ortaya koymuş ve görelilik kuramına bir boyut kazandırmıştır. .
Işığın Doppler kaymasının en ilginç uygulaması olan Hubble Kanunu’nun üretime yansıyan mamulü, trafik polislerinin insan yaşamını trafik kazası riskine karşı korumak için kullandıkları hız dedektörleridir. 1887’de H.R.Hertz’in ortaya attığı “Fotoelektrik” olayının da içinde bulunduğu kuantum fiziğinin uzantısı olan gece görüş dürbünleri ile dünya insanlığının yaşamına girmiştir.
Adını sayabileceğimiz daha pek çok ürün uzay mühendisliği ve kuantum mühendisliğinin dünya insanlığının yaşam kalitesine kazandırdığı ürünlerdir. Bu anlamda bir kurum için çevre bir yandan; Doğaya saygılı çevreci yaklaşımları , Diğer yandan; kurumun iç ve dış çevresindeki gerçeklere, değişimlere duyarlı yaklaşımları İfade etmektedir.
Geride bıraktığımız son yüzyıl boyunca pozitif bilimlerden genellikle ve öncelikle uzay ile ilgili bilinmeyenleri açıklamak için yararlanılmış pekçoğu günlük yaşamımıza mal ve hizmetler olarak yansımıştır. Olasılık teorileri, doğrusal programlama ve simülasyon bunlardan bazılarıdır. Bu çalışmada milyonlarca mal ve hizmetin insanlığın kullanımına sunulduğu iş dünyasında, verilerin ve bilgilerin değerlendirilmesini ve kullanımını kolaylaştıran bir organizasyon yapısına ilişkin bir düşünce ortaya konulacak ve tanıtılacaktır.
ÖNERİLEN YAPI ÖRGÜTSEL ESTETİĞE ÖNEM VEREN,KİŞİLER ARASINDAKİ DİYALOGLARDA VE İŞ YAPMA BİÇİMLERİNDE BİRTAKIM İLKELERİ BENİMSEYEN BİR YAKLAŞIMI DESTEKLEMEKTEDİR.
NISAR,MONROY V.D. NIN GÖRÜŞLERINE GÖRE, Optimal büyüklükteki yapılar, çevresel dinamizmi daha yüksek ölçüde fark eder ve stratejik arayışlara girerler.
Zeka ve duygusal zeka ile ilgili çalışmalarını Spiritual Intelligence isimli kitabında açıklayan D.Zohar, 1998 ve 1999 yıllarında yazdığı bilimsel çalışmalarında dünyadaki sorunları yeni fizik olarak tanımladığı görelilik kuramına ve kuantum mekaniğine göre açıklamaktadır. Temeli 20.yüzyılda atılan kuantum fiziğinin ve kuantum dünya yeni görüşünün kuantum metaforlar dünyasını açıkladığı ifade edilmektedir.
BÜTÜNLEŞIK MODÜLER YAPILI ORGANİZASYONLARIN ÖZELLİKLERİ Bilimsel yönetimin babası kabul edilen F.W. Taylor 19. y.yılın sonlarında rasyonel düşüncenin tohumlarını işletmelerin çeşitli karar aşamalarına bırakmıştır. Gilberth, H.Fayol, E.Mayo, Deming, McGregor, McClelland gibi pek çok başarılı bilim insanının yönetsel buluşları, yenilikçi çabalarıyla yeşermiş, şekillenmiş ve büyümüştür.
Yönetim biliminin pozitif bilimler alanındaki yeni fikirlerle buluşması, insan yaşamının kolaylaştıran, zenginleştiren, güzelleştiren mal ve hizmetlerin çoğalmasını ve yayılmasını sağlamıştır.
İlişki Sayısı İS= n (2n / 2 + n – 1) Yüzyıllar içinde gelişen bilimsel yönetim anlayışının gelişmeleri sonucunda kurumlardaki dolaylı ve dolaysız ilişki sayısını, aşağıdaki formülle kolaylıkla hesaplanabileceği gibi hızla arttırmaktadır. n= çalışan sayısı
Örneğin; Bir organizasyonda 6 kişi çalışırken ilişki sayısı 54, çalışan sayısı 15’e çıktığında ilişki sayısı 30.720 olarak bulunur. Yani çalışan sayısı 2 kat artığında ilişki sayısı yaklaşık 70 kat; 2,5 kat arttığında ise dolaylı ve dolaysız ilişki sayısı yaklaşık 570 kat artmaktadır. Bu çabalar gerek çalışma yaşamını gerekse mal ve hizmetlerden yararlanan tüm insanların yaşamını daha kaliteli kılmalıdır. Her bireyin mevcut beceri ve yetkinlik yelpazesi dikkate alınarak iş üretmesine odaklanmalıdır
Kurum içi ve kurum dışı ilişkiler artıkça, ilişki sayısı daha yüksek oranda artmaktadır.
ÜRETİM VE YÖNETİM TEKNOLOJİLERİNİN ENTEGRASYONU İLE ; Akıllı makinelerin, robotların, yazılımların, internetin desteğinde yürütülen işler, çok hızlı ve doğru değişimi zorunlu kılar. Karbon salınımını minimize eden sürdürülebilir dünyayı güçlendirmelidir. İnsanlar arasındaki iletişimi güçlendirmelidir. Bilgi akışını hızlandırmalıdır. Nasıl ki Google da olduğu gibi teknolojideki karmaşık yapılar kullanıcılara basitleştirilerek sunuluyorsa, organizasyonel sistemlerin bilgi akışını kolaylaştırması ve hızlandırması zorunludur.
İnsanlar arasındaki iletişimin ve ilişkilerin doğru yürütülmesi mal, hizmet ve bilgi üretimindeki kaliteyi ve günlük yaşamın davranışsal estetiğini etkileyecektir. Bu nedenle kurumlar işletme içi ve işletme dışı iletişimi sağlamak için yüksek teknolojiden yararlanmanın yanı sıra çalışma yaşamının etkileyen ergonomik düzenlemelerle fiziksel koşulları iyileştirmelidir. Ancak bu iki temel koşulun davranışsal ve sosyal sistemlerle desteklenmedikçe çok fazla sonuç getirmesi beklenemez.
Çağımızdaki bu yoğun ilişki ve iletişim petek tarzı örgütlenme ile 360 derece yaklaşımının uygulanmasını elverişli hale getirmektedir. Çizim 1 bu ilişkileri genel hatlarıyla göstermektedir. Bu yapı Beuys’ un yaklaşımında olduğu gibi modüler yapılı, canlı, dinamik “Yöneten Sosyal Organizasyon” üst yönetimin her birimle ve birimlerin birbiriyle iletişimini ve etkileşimini sağlayacaktır. Geuys’ un (1977) “İşyerinde Bal Pompası” adını verdiği eserinde olduğu gibi akan bilgi, ilişkilerin doğru, sıcak, enerjik olmasını sağlayacaktır. Öncelikle kurumsal ilişkilerin geniş çaplı ele alındığı durumlarda bu görüntü kristal bir kürenin etrafına sıralanmış küp, piramit ve diğer kristal kürelerle zenginleşecek, işler senkronize edilecektir (Çizim 2).
20. yüzyılın başlarında enerji, üretim teknolojilerinin ve hayatı kolaylaştıran ve güzelleştiren tesis, cihaz, araç ve gereçlerin çalıştırılmasında kullanılırken, bu yüzyılın ikinci yarısında üretim ve yönetim teknolojilerinde ve günlük yaşamın her anında enerjiye ihtiyaç duyulmuştur.
Teknolojinin gelişmesi ile birlikte üretim sürecinde daha fazla akıllı makinenin,daha az insanın yer almasına neden olmuştur. Ancak gerek ileri teknoloji üretiminde ve yazılım programlarında, gerekse planlama çalışmalarında daha fazla insana ihtiyaç olması, yaşamın her yerinde ve her anında daha fazla enerji ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.
1970’lerde yaşanan petrol krizinin altından kalkma çabalarıyla birlikte sürdürülebilir dünya ve yenilenebilir enerji kavramlarının yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelmesine neden olmuştur.
ABD,Almanya,Fransa,İspanya,Japonya,Çin vb. gelişmiş Avrupa ve Uzakdoğu ülkeleri 20. yy son çeyreğinden itibaren yenilenebilir enerji konusunda AR-GE çalışmalarına başlamış ve yeni teknolojiler geliştirerek, alternatif yenilenebilir enerji üretim maliyetlerini minimuma çekme çabalarını yoğunlaştırmışlardır.
KYOTO PROTOKOLÜ 2005 yılında yürürlüğe giren protokol ile başlayan yeni süreç, 1992 yılından bu yana 200 şirketin dahil olduğu “Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyinin(WBCSD) faaliyetlerini bu doğrultuda sürdürmelerini sağlamıştır.
Björn STIGSON başkanlığında fark yaratma ortak paydasında toplanan konsey, 2050 yılına kadar enerji kullanımı kaynaklı karbondioksit salınımının yarıya indirilebileceğini savunmaktadır.
BUNA GÖRE; Kurumların organizasyon yapıları yeni üretim biçimleriyle ve ilişkileriyle yenilenecek ve değişecektir. Kurum için çevre bir yandan; Doğaya saygılı çevreci yaklaşımları , Diğer yandan; kurumun iç ve dış çevresindeki gerçeklere, değişimlere duyarlı yaklaşımları İfade etmektedir. Öyleyse; Daha fazla insan AR-GE, planlama, yazılım, bilgi üretimi, iletişim v.b. konulara yoğunlaşacak, üretim hatlarında daha akıllı sistemler ve onları yöneten insanlar yer alacaktır.
üretim teknolojilerindeki ve insan ilişkilerindeki kompleks yapının basit, anlaşılır, şeffaf bir yapıya dönüştürülmesi, global ve lokal stratejilerin hızla uygulanabilmesi için gerekli ortamı sağlayacaktır. Pek çok kurumda ve İngiltere, Fransa, İstail gibi ülkelerde başlatılan araştırmalar çalışanların mutluluklarının boyutlarını belirlemeye yöneliktir. Üretim sistemlerinin başarısı, inovasyonun canlı tutulmasına, çalışanların ve insanların fayda sağlamaya odaklanmasına bağlı olacaktır. Diğer yandan yönetimin, teknolojik, sosyal ve davranışsal sistemler arasındaki veri akışını kolaylaştırması, hızlandırması ve birimler arasındaki etkileşimi yapılandırması önemli olacaktır
İnsanlığın kişisel özellikleriyle şekillenen ihtiyaçları, her gün daha fazla çeşitlilikle, daha kaliteli, daha ucuz, daha hızlı karşılanmakta ama bütün bunlar yetersiz kalmakta, arayışlar sürmektedir. Bu bağlamda Bilim Adamları,insanların minimum maliyetli ve kolay elde edilebilir enerjiyi en doğru kaynaklarla ve onların sürdürülebilirliği ile örtüşecek yaşamın her anında hazır olması gereken çoğu fonksiyonu yarı otomatik ve otomatik üretim teknolojilerinin ve robotların üstleneceği ve enerji kullanım alanlarının hızla artacağı bir dünyanın var olacağını savunmaktadır.
Sürdürülebilir dünya için üretimde, lojistikte ve tedarik zincirinin hiçbir halkasında karbon ayak izine yer yoktur ve sistemler yenilenebilir enerji ile yürütülmektedir. Rekabetçi firmanın tedarikçisi olan ve Türkiye’ de faaliyet gösteren bir işletme bu sorumluluğu yerine getirmektedir. NASA ya da BOEING’in tedarik halkalarında yer alan bir Türk üretim firması ya da lojistik firması yenilenebilir enerji kaynakları konusunda duyarlıdır
YEŞİL TEDARİK ZİNCİRİ VE YEŞİL LOJİSTİK 21. yüzyılın en çok konuşulacak konusu olacağına inanılan yeşil tedarik zinciri ve yeşil lojistik, üretim avantajlarında yakalanan avantajı lojistik faaliyetleri ile kaybetmemek için tüm firmaların yenilenebilir enerji kullanımına ve yeşil lojistik uygulamalarıyla kendini öne çıkarmasını sağlayacaktır.
DOĞAYı INCELEMEK BIZE KURUMLARA YADA TEDARIK ZINCIRLERINE UYGUN ORGANIZASYON YAPıLARı SUNACAKTıR. SİCİM TEORİSİ çalışmalarından bir bulgu belki tedarik zinciri yönetimine uygun bir organizasyon yapısını ortaya koymak için kullanılabilecektir!!!!
GELENEKSEL ORGANİZASYON YAPISINDA BİR BİLGİNİN BİRİMLER ARASINDAKİ HIZININ 1 GÜN OLDUĞU VE 14 GÜNDE ÜST YÖNETİME ULAŞTIĞI DÜŞÜNÜLÜRSE, Organizasyon yapısında bilginin birimler arasındaki hızının 1 saat olması halinde T=14’ten T’=8 güne düşer. Bu durumda firma zamanı T-T’=6 saat yavaşlatarak, bir hız (rekabet avantajı) sağlayacaktır.
Veri kaynağında yaşanan olaylarla ilgili bilgilerin tümü her bir verinin kararsız muan parçacığı gibi algılanması halinde hızlandırıcı özelliği taşıyan örgütsel yapı ile toplam verilerin yaklaşık %63 birimi yöneticiye T’ zamanda ulaşırsa ve avantaj sağlanan T-T’ zaman aralığında doğru bilgiler üretilebilirse üretici doğru stratejiler belirleme konusunda avantaj sağlayacaktır. Doğal olarak karar vericinin hızı ve veri kaynaklarının hızının rakiplerinden daha iyi olması zorunludur. Yani geleneksel organizasyon yapısında 1 haftada üst yönetime ulaşan bir bilgiye, yeni modelle saatler bazında ulaşılabilir.
W. PARETO’ NUN GELENEKSEL %80/%20 KURALINA BAĞLI KALARAK, Genellikle bilgilerin %80’nini biliyor olmanın yöneticiye kontrol edilebilir bir çevre sunduğu söylenebilir.
YÖNETİME AKAN VERİLER, GERÇEK VERİLERİN YAKLAŞIK %60-70’İNİ OLUŞTURUYORSA ; Yöneticiyi belirli ölçüde rahatlatır. Tam bilgi ortamına yaklaşılır. Yöneticiler gelen verileri değerlendirir. Öncelikli olanları seçer . Bilgi olarak belirsizlikleri analiz etmede ve geleceği öngörülemede kullanır.
Öyleyse belirsizliklerin giderilmesinde stratejik oyun planı, fayda kuramı, görelilik ve kuantum teorilerinin temelini oluşturan bazı kavramlar ele alınarak bilimsel yaklaşımlar gerçekleştirilebilir.
Özellikle etkileşimli kurumların ve örgütlerin stratejilerini saptamak için OYUN KURAMI, Yöneticilerin fayda fonksiyonlarını dikkate alarak, karar verme biçimlerini ve riske karşı tutumlarını öngörümlemede FAYDA KURAMI, İstenilen hedeflere ulaşmada HEDEF PROGRAMLAMA v.b. yöneticilerin destek aldıkları bilimsel yaklaşımlar olmalıdır.
“ İnsanların istekleri farklı, ihtiyaçları farklıdır” Bill Gates Dünya Ekonomi Forumu