1 / 31

SEVTAP YILDIRIM

SEVTAP YILDIRIM. ELT-1 1090610186. CONJUNCTIONS. CLAUSES OF PURPOSES. IN ORDER TO:. In order to + verb (için,amacıyla) For example:I switched on the computer in order to listen to music. (Müzik dinlemek için bilgisayarı açtım.) I went to the library in order to study lesson.

ashlyn
Download Presentation

SEVTAP YILDIRIM

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. SEVTAP YILDIRIM • ELT-1 • 1090610186

  2. CONJUNCTIONS CLAUSES OF PURPOSES

  3. IN ORDER TO: • In order to + verb (için,amacıyla) • For example:I switched on the computer in order to listen to music. • (Müzik dinlemek için bilgisayarı açtım.) • I went to the library in order to study lesson. • (Ders çalışmak için kütüphaneye gittim.)

  4. EXAMPLES • My friend came to school today in order to see me. • (Arkadaşım bugün beni görmek için okula geldi.) • My mother went to the shopping in order to cook for dinner. • (Annem akşam yemeği yapmak için alışverişe çıktı .)

  5. He went out in order to take some fresh air. • (Biraz temiz hava almak için dışarı çıktı.) • Although she was angry with him very much she didn`say even a word in order not to sorry him. • (Ona çok kızgın olmasına rağmen onu üzmemek için tek kelime bile söylemedi.)

  6. She bought an eligent dress in order to go to the birthday party. • (Doğum günü partisine gitmek için şık bir elbise aldı.) • She went to the balcony in order to smoke. • (Sigara içmek için balkona çıktı.)

  7. IN ORDER NOT TO: • “In order not to” “in order to” yapısının olumsuzudur.(memek için,mamak için) • For example:She studied very much for the exam in order not to take low grade. • (Düşük not almamak için sınava çok çalıştı.)

  8. EXAMPLES • She drank coffee in order not to sleep. • (Uyumamak için kahve içti.) • Though she knows the reason of the argument she remained silent in order not to interfere with their business. • (Tartışmanın sebebini bilmesine rağmen işlerine karışmamak için sessiz kaldı.)

  9. My father saved a lot of money in order to go to the holiday. • (Babam tatile gitmek için bir miktar para biriktirdi.) • She went by running in order not to say goodbye to him. • (Ona veda etmemek için koşarak gitti.)

  10. IN ORDER THAT: • NOTE: “In order that “ “in order to” yapısıyla aynı anlama gelmektedir.Tek fark “in order to” yapısından sonra “verb”(yüklem) gelirken, “in order that” yapısından sonra “sentence” (cümle) gelir. • IN ORDER TO + VERB • IN ORDER THAT + SENTENCE

  11. IN ORDER THAT(-mesin diye) • I washed the dishes and prepared the dinner in order that my mother could chat with her guests. • (Annem misafirleriyle sohbet etsin diye bulaşıkları yıkayıp akşam yemeğini hazırladım.) • IN ORDER THAT +SENTENCE

  12. EXAMPLES FOR IN ORDER THAT • I finished my all work in order that I could do my homework. • (Ödevimi yapabiliyim diye bütün işlerimi bitirdim.) • I left alone my sister and her friends in order that she could chat with her friends freely. • (Kız kardeşim arkadaşlarıyla rahatça sohbet edebilsin diye onları yalnız bıraktım.)

  13. My father bougt me a computer in order that I could do my presentations easily. • (Babam sunularımı kolayca yapabiliyim diye bana bir bilgisayar aldı.) • I switched off the television in order that my sister could study carefully. • (Kardeşim dikkatlice çalışsın diye televizyonu kapattım.)

  14. I borrowed my friend`s dictionary in order that I could do my english homework. • (İngilizce ödevimi yapabilmem için arkadaşımdan sözlük ödünç aldım.) • They hired a bus in order that they should go on the picnic without difficulty. • (Pikniğe rahatça gidebilmeleri için bir otobüs kiraladılar.)

  15. We have to be understanding against each other ın order that we could be happy. • (Mutlu olabilmemiz için birbirimize anlayışlı olmak zorundayız.) • In order that my mother should not be very tired while cleaning the house I helped her. • (Annem evi temizlerken çok yorulmasın diye ona yardım ettim.)

  16. In order that my best friend could come to the cinema with me I took permission from her father. • (En iyi arkadaşım benimle sinemaya gelsin diye babasından izin aldım.) • I gave my concert ticket to my brother in order that he would go with his girlfriend. • (Kız arkadaşıyla gitmesi için konser biletimi erkek kardeşime verdim.)

  17. In order that they should go to the theatre they didn`t go to school. • (Tiyatroya gidebilmek için okula gitmediler.) • I didn`t write the essay with a colorous pen in order that I could correct the mistakes later. • (Daha sonra hatalarımı düzeltebilmem için yazıyı renkli kalemla yazmadım.)

  18. FOR FEAR THAT: • For fear that + sentence (korkusuyla) • NOTE:Bu yapı “in order that” yapısıyla sık sık karıştırılır.Çünkü anlamca birbirine yakın yapılardır. • In order that (-mesi için,-esin diye) • For fear that (-memesi için,korkusuyla)

  19. For example: • She went back home in order that she could control ıf she had forgotten anything. • (Bişey unutup unutmadığını kontrol etmek için eve döndü.) • She went back home for fear that she should forget something. • (Bişey unutmuştur korkusuyla eve döndü.)

  20. EXAMPLES • They checked the list for fear that they should leave something behind. • (Geride eksik bişey bırakmışlardır diye listeyi tekrar kontrol ettiler.) • She went back home for fear that she should leave the window open. • (Pencereyi açık bırakmıştır diye eve döndü.)

  21. She locked the book for fear that the thiefs break into house. • (Eve hırsız girer korkusuyla kapıyı kilitledi.) • She walked slowly for fear that she should fall in snow. • (Karda kayıp düşer korkusuyla yavaş yürüdü.)

  22. For fear that she should get used to him again she left him. • (Ona tekrar alışır korkusuyla onu terketti.) • For fear that she should lose him she made a lot of stupid things. • (Onu kaybetme korkusuyla çok aptalca şeyler yaptı.)

  23. She walked in silence for fear that she should wake up her parents. • (Ailesini uyandırmamak için sessizce yürüdü.) • She talked very carefully for fear that she should break his heart. • (Kalbini kırma korkusuyla çok dikkatli konuştu.)

  24. LEST • Lest + sentence (korkusuyla) • NOTE: ”Lest” ve “for fear that” yapıları tamamen aynı anlama gelmektedir.İkisinden de sonra cümle gelir. • LEST + SENTENCE • FOR FEAR THAT + SENTENCE

  25. I ran fastly lest I should miss the bus. • (Otobüsü kaçırma korkusuyla hızlıca koştum.) • She prepared the dinner guickly for fear that the guests should come immediately. • (Misafirler hemen gelir korkusuyla akşam yemeğini çabucak hazırladı.)

  26. He didn`t come close his friends who were smoking for fear that he should start smoking again. • (Tekrar sigaraya başlar korkusuyla sigara içen arkadaşlarına yaklaşmadı.) • I took my umbrella for fear that ıt would rain. • (Yağmur yağar korkusuyla şemsiyemi aldım.)

  27. She stopped watchıng tv and began to study lest she should not give her termpaper in time. • (Ödevini zamanında veremeyecek korkusuyla televizyon izlemeyi bıraktı ve ders çalışmaya başladı. • He went and bought a ticket for concert lest all the tickets should be sold. • (Bütün biletler satılır korkusuyla hemen gidip bir bilet aldı.)

  28. She didn`t even have her breakfast lest she should be late for school. • (Okula geç kalır korkusuyla kahvaltısını bile yapmadı. • He went to bed very early lest he couldn`t be at school in time for the exam next day. • (Ertesi gün sınava yetişemez korkusuyla çok erken uyudu.

  29. When his father saw him while smoking he couldn`t say anything lest he should beat him. • (Babası onu sigara içerken gördüğünde babası döver korkusuyla hiçbirşey söyleyemedi. • My mother prepared a shopping list lest she should forget to buy something. • (Annem bişey almayı unutur korkusuyla bir alışveriş listesi hazırladı.)

  30. She set up alarm clock lest she could not wake up in morning. • (Sabah uyanamaz korkusuyla alarm için saatini kurdu. • He hided the pocket of the cigarette lest his mother should see ıt. • (Annesi görür korkusuyla sigara paketini sakladı.)

  31. He drank not too much lest he should become drunk. • (Sarhoş olur korkusuyla az içti.) • He drove slowly lest he could make an accident. • (Kaza yapar korkusuyla arabayı yavaş kullandı.)

More Related