310 likes | 586 Views
SEVTAP YILDIRIM. ELT-1 1090610186. CONJUNCTIONS. CLAUSES OF PURPOSES. IN ORDER TO:. In order to + verb (için,amacıyla) For example:I switched on the computer in order to listen to music. (Müzik dinlemek için bilgisayarı açtım.) I went to the library in order to study lesson.
E N D
SEVTAP YILDIRIM • ELT-1 • 1090610186
CONJUNCTIONS CLAUSES OF PURPOSES
IN ORDER TO: • In order to + verb (için,amacıyla) • For example:I switched on the computer in order to listen to music. • (Müzik dinlemek için bilgisayarı açtım.) • I went to the library in order to study lesson. • (Ders çalışmak için kütüphaneye gittim.)
EXAMPLES • My friend came to school today in order to see me. • (Arkadaşım bugün beni görmek için okula geldi.) • My mother went to the shopping in order to cook for dinner. • (Annem akşam yemeği yapmak için alışverişe çıktı .)
He went out in order to take some fresh air. • (Biraz temiz hava almak için dışarı çıktı.) • Although she was angry with him very much she didn`say even a word in order not to sorry him. • (Ona çok kızgın olmasına rağmen onu üzmemek için tek kelime bile söylemedi.)
She bought an eligent dress in order to go to the birthday party. • (Doğum günü partisine gitmek için şık bir elbise aldı.) • She went to the balcony in order to smoke. • (Sigara içmek için balkona çıktı.)
IN ORDER NOT TO: • “In order not to” “in order to” yapısının olumsuzudur.(memek için,mamak için) • For example:She studied very much for the exam in order not to take low grade. • (Düşük not almamak için sınava çok çalıştı.)
EXAMPLES • She drank coffee in order not to sleep. • (Uyumamak için kahve içti.) • Though she knows the reason of the argument she remained silent in order not to interfere with their business. • (Tartışmanın sebebini bilmesine rağmen işlerine karışmamak için sessiz kaldı.)
My father saved a lot of money in order to go to the holiday. • (Babam tatile gitmek için bir miktar para biriktirdi.) • She went by running in order not to say goodbye to him. • (Ona veda etmemek için koşarak gitti.)
IN ORDER THAT: • NOTE: “In order that “ “in order to” yapısıyla aynı anlama gelmektedir.Tek fark “in order to” yapısından sonra “verb”(yüklem) gelirken, “in order that” yapısından sonra “sentence” (cümle) gelir. • IN ORDER TO + VERB • IN ORDER THAT + SENTENCE
IN ORDER THAT(-mesin diye) • I washed the dishes and prepared the dinner in order that my mother could chat with her guests. • (Annem misafirleriyle sohbet etsin diye bulaşıkları yıkayıp akşam yemeğini hazırladım.) • IN ORDER THAT +SENTENCE
EXAMPLES FOR IN ORDER THAT • I finished my all work in order that I could do my homework. • (Ödevimi yapabiliyim diye bütün işlerimi bitirdim.) • I left alone my sister and her friends in order that she could chat with her friends freely. • (Kız kardeşim arkadaşlarıyla rahatça sohbet edebilsin diye onları yalnız bıraktım.)
My father bougt me a computer in order that I could do my presentations easily. • (Babam sunularımı kolayca yapabiliyim diye bana bir bilgisayar aldı.) • I switched off the television in order that my sister could study carefully. • (Kardeşim dikkatlice çalışsın diye televizyonu kapattım.)
I borrowed my friend`s dictionary in order that I could do my english homework. • (İngilizce ödevimi yapabilmem için arkadaşımdan sözlük ödünç aldım.) • They hired a bus in order that they should go on the picnic without difficulty. • (Pikniğe rahatça gidebilmeleri için bir otobüs kiraladılar.)
We have to be understanding against each other ın order that we could be happy. • (Mutlu olabilmemiz için birbirimize anlayışlı olmak zorundayız.) • In order that my mother should not be very tired while cleaning the house I helped her. • (Annem evi temizlerken çok yorulmasın diye ona yardım ettim.)
In order that my best friend could come to the cinema with me I took permission from her father. • (En iyi arkadaşım benimle sinemaya gelsin diye babasından izin aldım.) • I gave my concert ticket to my brother in order that he would go with his girlfriend. • (Kız arkadaşıyla gitmesi için konser biletimi erkek kardeşime verdim.)
In order that they should go to the theatre they didn`t go to school. • (Tiyatroya gidebilmek için okula gitmediler.) • I didn`t write the essay with a colorous pen in order that I could correct the mistakes later. • (Daha sonra hatalarımı düzeltebilmem için yazıyı renkli kalemla yazmadım.)
FOR FEAR THAT: • For fear that + sentence (korkusuyla) • NOTE:Bu yapı “in order that” yapısıyla sık sık karıştırılır.Çünkü anlamca birbirine yakın yapılardır. • In order that (-mesi için,-esin diye) • For fear that (-memesi için,korkusuyla)
For example: • She went back home in order that she could control ıf she had forgotten anything. • (Bişey unutup unutmadığını kontrol etmek için eve döndü.) • She went back home for fear that she should forget something. • (Bişey unutmuştur korkusuyla eve döndü.)
EXAMPLES • They checked the list for fear that they should leave something behind. • (Geride eksik bişey bırakmışlardır diye listeyi tekrar kontrol ettiler.) • She went back home for fear that she should leave the window open. • (Pencereyi açık bırakmıştır diye eve döndü.)
She locked the book for fear that the thiefs break into house. • (Eve hırsız girer korkusuyla kapıyı kilitledi.) • She walked slowly for fear that she should fall in snow. • (Karda kayıp düşer korkusuyla yavaş yürüdü.)
For fear that she should get used to him again she left him. • (Ona tekrar alışır korkusuyla onu terketti.) • For fear that she should lose him she made a lot of stupid things. • (Onu kaybetme korkusuyla çok aptalca şeyler yaptı.)
She walked in silence for fear that she should wake up her parents. • (Ailesini uyandırmamak için sessizce yürüdü.) • She talked very carefully for fear that she should break his heart. • (Kalbini kırma korkusuyla çok dikkatli konuştu.)
LEST • Lest + sentence (korkusuyla) • NOTE: ”Lest” ve “for fear that” yapıları tamamen aynı anlama gelmektedir.İkisinden de sonra cümle gelir. • LEST + SENTENCE • FOR FEAR THAT + SENTENCE
I ran fastly lest I should miss the bus. • (Otobüsü kaçırma korkusuyla hızlıca koştum.) • She prepared the dinner guickly for fear that the guests should come immediately. • (Misafirler hemen gelir korkusuyla akşam yemeğini çabucak hazırladı.)
He didn`t come close his friends who were smoking for fear that he should start smoking again. • (Tekrar sigaraya başlar korkusuyla sigara içen arkadaşlarına yaklaşmadı.) • I took my umbrella for fear that ıt would rain. • (Yağmur yağar korkusuyla şemsiyemi aldım.)
She stopped watchıng tv and began to study lest she should not give her termpaper in time. • (Ödevini zamanında veremeyecek korkusuyla televizyon izlemeyi bıraktı ve ders çalışmaya başladı. • He went and bought a ticket for concert lest all the tickets should be sold. • (Bütün biletler satılır korkusuyla hemen gidip bir bilet aldı.)
She didn`t even have her breakfast lest she should be late for school. • (Okula geç kalır korkusuyla kahvaltısını bile yapmadı. • He went to bed very early lest he couldn`t be at school in time for the exam next day. • (Ertesi gün sınava yetişemez korkusuyla çok erken uyudu.
When his father saw him while smoking he couldn`t say anything lest he should beat him. • (Babası onu sigara içerken gördüğünde babası döver korkusuyla hiçbirşey söyleyemedi. • My mother prepared a shopping list lest she should forget to buy something. • (Annem bişey almayı unutur korkusuyla bir alışveriş listesi hazırladı.)
She set up alarm clock lest she could not wake up in morning. • (Sabah uyanamaz korkusuyla alarm için saatini kurdu. • He hided the pocket of the cigarette lest his mother should see ıt. • (Annesi görür korkusuyla sigara paketini sakladı.)
He drank not too much lest he should become drunk. • (Sarhoş olur korkusuyla az içti.) • He drove slowly lest he could make an accident. • (Kaza yapar korkusuyla arabayı yavaş kullandı.)