3.66k likes | 3.99k Views
Ç. E. BİR GÜN. Başımı alıp gideceğim Duvarın altına sine sine Bu can daha kaç çile Çekecek SİNESİNE. Düşünce, düşünce Vehimle birleşince, En yakınım vurdu, Elden ayaktan düşünce. YOK. ZAMANIM TALAN EDİLDİ BEDENİM İPOTEK SEVGİLEİM HİBE GÜNDÜZLERM SADAKA
E N D
Başımı alıp gideceğim Duvarın altına sine sine Bu can daha kaç çile Çekecek SİNESİNE...
Düşünce, düşünceVehimle birleşince,En yakınım vurdu,Elden ayaktan düşünce...
YOK ZAMANIM TALAN EDİLDİ BEDENİM İPOTEK SEVGİLEİM HİBE GÜNDÜZLERM SADAKA GECELERDE FİDYEYİM. RUHUM MENGENEYE TUTUKLU DÜŞÜNCELERİM SANSÜRLÜ ÖMRÜM SEBİL DÜNYAM GÖZALTI. CEZAM YAZILMIŞ İNFAZ ÖNCEDEN YAPILDI. SANA MECBURUM… SENİ OKUYOR, SENİ YAZIYORUM SENİ KONUŞUYOR SENİ DİNLİYORUM.
SEN ‘YOK SATTIKCA’ BEN SANA DÜŞÜYORUM SEN HER ÇEKİLİŞTE BANA ÇIKIYORSUN BENİ ANLAMAK TANIMAK GÖRMEK SENİN TARZIN DEĞİL OLSUN… SENİ ANLIYORUM ENGELLİSİN İŞİTME GÖRME ZİHİNSEL…. YETMEZ GİBİ AKLIN RUHUNA GARDİYAN SEVGİ…! AA..!
Manasız insanların bunalımlar geçirdiği, Nazenin olmayanların naziklik güttüğü, Aşkların hızla başlayıp habersizce gittiği, Gece hayatlarının bir sonraki geceyle bittiği, Burası başkent; devlet kalbi, Millet vekaletliği, Ankara burası. Burada aşkların mantıklı olanı yaşanır. Duygular ticarette kullanılır. Namus pazarda ucuz ucuz alınır. Karaborsa satılır.
Şeref mevkiyle, Nam parayla, Şahsiyet giyimle ölçülür. Yalanlar yeminle, Hileler kanunla, Ölçüler çelenkle gömülür. Ankara burası, burada vatan için ölünür. Burası Ankara... Makinalaşmış insanlar diyarı, Benzi uçuk, aklı buçuk insancıklar durağı, Gülmüş olmak için gülünür zorla.
Selamlar referans zemini içindir. Bakışlar menfaat, Gülüşler yatırım demektir. Kimimiz ölür, Kimimiz nutuk söyler burada. Ama “aslan payı” nutuk söyleyenlerindir Ankara’da Burası Ankara... Bitmeyen ihtirasıyla tutsak duygular, Gözsüz kalpleriyle, Tatminsiz insanlar, Aşkı tarif edemeyen aşıklar, Alev almadan sönmüş besteler,
Çığlık çığlığa şiirler, Göz göze gerçekler, Karnı burnunda dertler, Dualar, beddualar, iç içedir burada. Yaşarken ölmüş, Ölürken görülmemiş, İnsanlar doludur Ankara’da, Burası Ankara... Meclis kulisleriyle, otel lobileriyle, İşkence mahsenleri, doktrin fobileriyle, Beşeriyetin yüz karası, baş belası.
Şehirlerin baş şehri burası... • Zevk-i sefa, • Cuş-u huruş • Kahır üstüne kahır sarılmış sokaklara • Tebessümler, • Sanki bir bilmece dudaklara, • Tersinden bakınca. • CEVAP: • Ya iki ruhlu bir insan, • Ya da ANKARA.
Hani o ayaklarına bağ olan işler, Birbirinin peşinden zincirlenen, Hiçbirinin affı olmayan, Dizi dizi meşgaleler. Hani o koşturan yoğun adam! Zamanı zorlayan saatleri uzatan, Dakikalara saniyelere yakaran adam
Tatil edilmiş bütün uğraşılar, Elinden alınmış bütün hünerler, Kırık bir avizesin şimdi. Bitti mi insanların istekleri, Devamı buldu dertleri. Yoksa “abalı” mı oldun? Gelenin gidenin vurduğu.
Bir kadın, gözünde gözlükBacağında blue jeanElinde sigaraDudağında boyaKırmızı bir tebessümFıkır fıkırSeverim.Bir kadın,Minik,Çıtkırıldım,Ufak tefek,Konuşkan, sempatik,Fıkır fıkır,Cazip,Severim
Bir kadın Hopur hopur,Güzelce,Dudaklarında müzik,Boynunda altın,Kolunda bilezik,Gururlu ve emin,“Gözünde boya Umurunda değil dünya”Hopur hopurSeverim.Bir kadın,Sadece kadınYönsüz ve özelliksiz,Dikkatli bakınca Onu da severim.
Bir kadın İnatçı ve ketum Cilveli Hayata küskün Fıkırdayacak gibi severim. Kadınlar, Sarı saçlı, Siyah gözlü, Yeşil gözlü, Zeytin gözlü, Kimi balık, Kimi sülün, Havalısı Gururlusu, İnatçısı Vaktim olsa HEPSİNİ SEVERİM.
İçimde duyduğum Yaşadığım hatıralar Şiir oldu Başkaları yazdı Şarkı oldu söylendi Türkü oldu çağrıldı Yazılmayanları da ben yaşayacağım. Göreceksiniz... Onları da başkaları yazacak Ben sevdim
Ayağının çamuru, Kalbinin karasıyla Bir gün göğüs kafesimde bir çengel Bir gün burun kemiğimde ince bir sızı Bazen pür neşe Bazen kahrolası Ama aşkı başkaları anlattı. Ben dimağımda duydum memleket sevgisini Ben aç, başkaları fırıncı oldu Çileleri yaşadım halk oldum
Höllükte büyüyen köylü çocuğu ben Ama başkaları halkçı Veya edebiyatçı oldu. Kitap yazdık mutluluğa Mektep okuduk başarıyla Başkaları mezun oldu Sevgi öğrettik BİLMEYENLERE Üstüne bir tas şarap içmiştik Ama sarhoşta başkaları oldu.
Gergef işler gibi İşliyorum hayatı İpin ucunda iğne Bir alttan bir üstten Batıp çıkıyor ya Hayat bazen sadece Batıp çıkmak gibi Bazen bir iğne oyası İşlenir santim santim Bazen hayatın dışında Kenar süsüyüm Dolaşıyorum etrafını Kulaç kulaç
Hayat sanki koşmakta Sürünmek gibi Hayat körkütük cahil Bazen manzum Bazen nesir Çala kalem işliyorum onu Bazen de kalemler İnatçı mı inatçı... Sanki bitip tükenmek gibi. Bazen satıyorum İğneden ipliğe Ama çoğu zaman Hayatı satın alıyorum Ömrümden vererek DİRHEM DİRHEM Sanki TAKAS GİBİ...
Köy öğretmeni vardır, köyde unutulmuş Heybetli görünmek zorundadır. Kuru gürültüler arasında Köy meydanlarında konuştukça ütopik Bir gün köyün kapısı açılınca aydınlığa Anlaşılır öğretmen niçin boş değil Yine öğretmenler vardır, çiçeği burnunda İçi fırtınalarla dolu gider köye Mert köy delikanlısını kumar başında İki buçuk lira için kavga ederken görür
Taş olur içindekiler Öğretmen bunalmıştır yalnızlıktan Aydınlığa çıkamamanın çaresizliğidir bunalımı Köyde kaybetmişçesine herşeyini Dert ortağıdır, herkese, herkesle Unutmuş kenti. Hatta kentteki sevdiğini. Mektup yollamış sonunda Neyine gerek senin köy öğretmeni Haber haber üstüne salıpta efkarlandırma beni Sen şehirde yaşa ben köyde Kaderimizle baş başa... Yorgun köylülerin günlerini dinler Delikanlılar öğretmenle paylaşmanın gururunu yaşar
Masal gözlü çocukları vardır Etrafını sarar her gün seyreder hayranlıkla Ücra köydeki öğretmeni Çalışır herkes 7’den 70’e Müzik belli günlere aittir. Sıcak yemek eğlence Tarlaya yüksüz gitmek gezi Seyahat ise bir bilmece Öğretmen bir ışktır orada Yanarken aydınlatan Aydınlatırken eriyen
Kendinden veren ama olmayan O hekimdir Hakimdir Katiptir Alimdir Filizlenen Cumhuriyet’ te Kubilay’ dır. Bayrağa ilk kanını veren Türk’tür. O Atatürk’tür. O bir afet-i yektayı emeldir. O benim canım ÖĞRETMENİMDİR. İçimdeki azgın arzu başka birdir Dönmemesine ulaşmak demek
Bir kişi misin? Bin kişi mi? Bir tabur mu? Bir tabu mu? Sen canmısın? Ruh mu? Edebiyete Rumuz mu? Gerçek misin? Yalan mı?Rüya mı?
Bütün dünya mı? Sen Bir sır Kapalı bir kutu musun? Sen Sevinç misin? Üzüntü mü? Ağlayana güler misin ? SEN...
Ey! Masum ve anlamlı gece Sen de düğümlendi Bin bir hıçkırık, Bin bir bilmece Her bilmece, bir çile Çile gönülde Çile gözyaşlarında Özlemde çile, gecede çile Gece Gözlerde lacivert Gönüllerde simsiyah Ey yolsuz ve ıssız gece Kabına sığacaksan devam et Boğup iz yanıltacaksan
Beni de Benimle ben olanı da Azat et. Ey canımdan bana bakan gecedeki sır Ya canıma haber götür Ya da benden sızma dur! Sen gecenin ardındaki... Ey zaman! Özlem sana değil Şebnemle doğan Senden ayrılan o an Özlem yüklü o zaman Sabah o veya derman
Çile müebbetse ölümdür büsbütün Zaten istikbal korkusu Can korkusundan her zaman üstün Düşünce; hala karar olamadım ı yoksa Sen haklısındır Ömür bir andan çoksa Korkaklık; fayda vermez ecele. Hayat sürünmekse Bunu kaç çilekeş becere İstikbal garantisi için El etek öpenler Birbirine çifte atıp İlik içip, kemik yiyenler
Gidi gözsüz kalpler Aç gözlü bedenler Gelecek işkence Ulaklar yalancı Gerçekler battı toplumun bağrına Her biri ayrı dert ayrı sancı Dost kötü günlerin bana İyi günlerin senin Gün olur harman olur , hakimi olamaz kimse Vefa denen celsenin Zaman sevgiye hasret olacak elbet Sevmeyi bildiysen ömrünce Senin sonun beraat olacak ilelebet.
Zaman kavramından uzak Dengeden yoksun ve yıkık Şaşkın bir fikir girdi ruhuma Mantığa göre sapık Duygular kazan Dolaştı içinde realist kepçe Uğradığı her yer viran Realite benlikte kelepçe İçim volkan Etrafı gizli bir düğüm
Onu gören göz fırladı yuvasından Bu en son gördüğüm Ruhlar danseder, gölgeler tepinir Sevgi tüter buram buram Zapt olmaz hayallere bent olur Gerçek denen kavram Robotlaşmış hayata çözüm getiremez Bu serseri sille Sevgi bir ateştop, ne gözle görülür Ne tutulur elle...
Sen kadınların en dilberisin Bahar dolusun her mevsimde Gün kararsa bile Hayat dolusun her görüşümde Sende akşam rüzgarlarının ürpertisi Korkuların koca gözlerinde Güneşin tüm sıcaklığı sende Duman duman uzaklaşır hüznüm Seni gördüğümde
Ve içimdeki her düğüm bir bir çözülür Sen yanıma gelince Ama akşamlar öyle çok ki Takvimlerde Sanki hayat hep akşam hep gece Sen gelmeyince her gece işkence Hem Şubat ayı çıksa diyorum Takvimlerden O’nun yerine yılları koyayım ömrümden Seni öyle özlüyorum ki Bilmem ki nerede bulup nasıl doyayım ben!
Seninle ayrı bir alem buldum Kiminin Simeranya dediği Bana çok şeyler öğrettin Ama artık öğretmen olsan da Seni istemiyorum... Ekmek diye su diye seni biliyordum Seni yakalamaktı istediğim Aslan ağzından alınıp Bana ikram olsan da Seni istemiyorum... Terket beni yalnızlık Sana boğazlanmaktansa Cinlerle boğuşurum
Senin tabun alsam da Seni istemiyorum... Tanrı dağındaki tepelerde Güneşin şavkını arıyorum Sen! Kutupların gecelerisin Ne kadar esrarengiz olsan da Seni istemiyorum... Çılgınca isteklerin Kavuruculuğunda Aşk ateşini arıyorum Usandım Küllerden medet ummaktan Sen çıra gibi yansan da SENİ İSTEMİYORUM...