290 likes | 609 Views
BATILI ÜLKELERDE KIRSAL YAŞAM VE KÜLTÜRÜ. Yrd. Doç.Dr . Ali ERDİ Alper Yunus KOCAMAN 091206014. Kırsal Alan ve Kırsal Kalkınma :. Yalın bir anlatımla, kentsel yerleşmeler dışında kalan yerler olarak nitelendirilebilecek “kırsal alan” kavramı, aslında tanımlayıcı somut-nesnel
E N D
BATILI ÜLKELERDE KIRSAL YAŞAM VE KÜLTÜRÜ Yrd.Doç.Dr. Ali ERDİ Alper Yunus KOCAMAN 091206014
Kırsal Alan ve Kırsal Kalkınma : Yalın bir anlatımla, kentsel yerleşmeler dışında kalan yerler olarak nitelendirilebilecek “kırsal alan” kavramı, aslında tanımlayıcı somut-nesnel öğeleri bulunan bir mekandır. - Kırsal alanda yaşam ortamı ve ekonomik aktiviteler, önemli ölçüde doğal üretim kaynaklarının kullanım ve değerlendirilmesine bağlıdır. - Ekonomik toplumsal kültürel gelişme süreci, göreli olarak yavaş işlemektedir. - Teknolojik gelişmenin yaşama ve üretime yansıma oranının, göreli olarak gecikmeli olduğu bir alan söz konusudur. - Gelenek ve törelerin, yaşam biçimini ve kurallarını etkileme gücü fazladır. - Yaşam biçimi ve tüketim kalıbı, görece gelenekseldir. - İnsan ilişkilerinde yüz yüzelikyaygındır.
Kırsal alan kalkınması, hem bir eğitim hem de bir örgütlenme işidir. Kırsal alan kalkınma politikasına ilişkin yapılacak planlar da toplumun gereksinimleri göz önünde tutulmalı, zorla kabul ettirilmemelidir. Toplum, isteklerini elde etmedikçe kırsal alan kalkınma çalışmalarına katılmamaktadır. Ayrıca, tarımsal çalışmalar, beslenme, eğitim, mesleki önderlik ve öğretim, kooperatifler, el sanatları, küçük sanayi, sosyal güvenlik çalışmaları, konut yapımı, planlama ve sağlık politikaları; kırsal alan ve ülke planlarııyla bir bütünlük arzetmelidir. Bu çerçevede, yaşam niteliğinin gelişmesi veya insan kaynağının iyileştirilmesi öngörüsü genellikle; bireyin gelirini artırmak, eğitim, sağlık, konut, sosyal güvenlik, insanca yaşamak için yeterli-dengeli beslenmek ve yaşanabilir ortamda soluk almak biçiminde algılanmakta ve tanımlanmaktadır.
Tanımda yer alan boyutlar kırsal toplum açısından öncelikle geçerli ve gerekli özellikleri içermektedir. Doğal üretim kaynaklarının korunarak-geliştirilerek verimli kılınmasını,kalkınma ile doğal kaynak dengesinin gözetilmesini, Kalkınma süreçlerinde doğal ve çevresel değerlerin korunmasını, kalkınmanın ve doğal kaynakların yararlarının gelecek kuşaklara aktarılmasını ve insanın istikrarlı gelir ve yaşam güvencesinin sağlanmasını öngören bir yaklaşım olarak her kesim tarafından paylaşılan “sürdürülebilirlik” ve “sürdürülebilir kalkınma” kavramı, en az kentsel toplum kadar kırsal toplum için de temel bir gelişme anlayışı niteliği taşımaktadır.
Kırsal kalkınmada beklenenler : • - Ekonomik, toplumsal ve kültürel boyutları bulunan bir süreçtir. • - Evrensel ölçütler, eşitlik ve denge (adalet) ilkeleri ile geliştirilmiş • kırsal yaşam düzeyidir. • - Kırsal toplumun ülke gelişmişliği ve refahından, yerinde kalkınarak • pay almasıdır. • - Kırsal emeğin üretken olduğu ve haklarını aldığı bir istihdam • biçimidir. • - Kaynaklara daha iyi ulaşım, refah ve gelirin dengeli paylaşılarak • geliştirilen yaşam düzeyidir. • - Kırsal alanda yoksulluğun ve kötü beslenmenin yok edilmesidir. • - Kırsal toplum yaşamının modernizasyonudur. • - Kent/kır ayrışımının azaltılmasıdır. • - Kırsal sayılan ortamların ekonomik kalkınmasıdır. • Kavramsal çerçevesi genelde kalkınma-gelişme, özelde ise kırsal
kalkınma olarak tanımlanmaya çalışılan bu sürecin ilkesel temellerinin • oluşabilmesi aşağıda belirtilen hususlar çerçevesinde mümkündür: • - Başta insan olmak üzere, doğal kaynakları, ekonomiyi, teknolojiyi, • yönetimi, hukuku ve siyaseti yakından ilgilendiren kırsal kalkınma, top yekun • kalkınmanın önemli bir boyutudur. • - Kalkınmanın bütünselliği kapsamında ele alınmalı ve aynı nedenle bu • bütünün diğer öğelerini de gözetmek durumundadır. • - Aynı yaklaşımla, yerel ve bölgesel ölçekte tasarlanacak kalkınma, • ülke kalkınması içerisinde görülmelidir. • - Kırsal alanda tüm zorluklarına rağmen asayişin sağlanması ve • böylece toplumun iş yerinde kendini emniyette hissetmesi sağlanmalıdır. • - Kırsal alan toplumunun kendine güven duygusu geliştirmelidir.
- Kırsal kalkınma, yalnızca tarımsal kalkınmayı değil aynı zamanda; • sanayileşme, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, barınma, ulaşım ve nihayetinde • istihdam alanlarında gelişmeyi kapsamaktadır. • - Kırsala özgü koşullar, gereğince ve doğru analiz edilmelidir. • Çözümlenen koşullara göre gerçekçi modeller üretilmelidir. • - Kırsal kalkınmanın, taşıdığı ekonomik ve toplumsal rol ve gelişme • potansiyeli bakımından başlangıç noktası "tarım" olmalıdır. • - Kalkınma için ikincil doğrultuyu, kırsalda konumlandırılmış tarıma • dayalı sanayi ile tarıma girdi üreten sanayi oluşturmalıdır. • - Kalkınma süreci, gelir artışını ve refahı öngörmelidir. • - Tüm süreçler, kırsal toplumun demokratik katılımcılığı ile yaşama • geçirilmelidir.
Kırsal Kalkınmanın Önemi : Ülkeler, gerek bulundukları jeopolitik konumları itibarıyla gerekse doğal kaynaklara yakınlık ve uzaklıkları nedeniyle gelişmelerinde farklılık gösterir. Ülkeler arasında gelişmişlik farklarının doğmasına neden olan bu genel Etkenlerdışında başka etkenler de vardır. Sanayi devrimiyle birlikte, devrimi gerçekleştiren ülkeler kısa dönemde büyük gelişmeler sağlamıştır. 1750’lerdenitibaren devrimin ortaya çıktığı Batı Avrupa ülkelerinin milli gelirleri önemliölçüde arttı. Devrimin başlangıcından itibaren geçen yaklaşık 250 yıl sonunda,sanayi devrimini yaşayan ülkelerin kaydettikleri gelişme karşısında devrimigerçekleştiremeyen ülkelerin bu ülkelerle yaptıkları ticaret sonucundasömürülmekten kurtulamamaları, ülkeler arasındaki gelişmişlik farklarının dahada artmasına neden olmuştur. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ise dünyaülkelerini gelişmiş ülkeler ve az gelişmiş ülkeler şeklinde ikiye ayırmakmümkün hale gelmiştir.
Dünya Bankası bu ülkeleri diğer ülkelerkarşısında daha az gurur kırıcı bir sınıflandırma olması için “Gelişmekte OlanÜlkeler” olarak değiştirmiştir. Gelişmekte olan ülkeleri (GOÜ), GelişmişÜlkelerden (GÜ) ayıran özellikleri üç grup altında toplayabiliriz. Bunlarekonomik, demografik ve sosyo kültürel özelliklerdir. GOÜ’nünekonomileritarıma dayalıdır. Nüfusun büyük bir bölümü tarımla uğraşırken, Milli Geliriçerisinde de en yüksek payı tarım sektörü almaktadır. Dünya Bankası’nın 2000-2001 raporuna göre 1995 yılında kentte yaşayanların oranı %45, kırsalda yaşayanların oranı %55 iken, bu oranların 2025 yılında kentte %55 ve kırsalda %39 olacağı belirtilmiştir. Aynı raporda kırsal alanların boşalmaya devam etmesiyle kentte yaşayan fakir insan sayısının 1995’te 1,6 milyardan 2025 yılında 3,1 milyara ulaşacağı belirtilmiştir.
Araştırmadan ortaya çıkan diğer rakamlar aşağıdaki tabloda yer almaktadır:
Yukarıdaki tabloda yer alan yaşam ve sağlıkla ilgili özelliklerinkırsal alanlarda görüleceği ve 2025 yılında bile kırsal alanlarda yaşayan insanların tüm dünya nüfusuna oranı %40’lar civarında olacağı düşünülürse kırsal alanların ve özellikle GOÜ’deki kırsal alanların kalkındırılmasının önemi bir Kezdaha ortaya çıkmaktadır. Yani 2020’li yıllarda insanlar hala açlıktan ölebilecek,hala kirli sulardan hastalanabilecek, hala barınma sorunlarıyla karşılaşabileceklerdir. GOÜ’in bu sorunları gelişmiş ülkeleri de rahatsız etmeyedevam edecektir. Bu yüzden kırsal kalkınma her ülkenin kendi Sorunuolmasının yanında uluslararası tarım politikasının da gündeminde olankonulardandır.
AB KIRSAL KALKIMA POLiTiKASI Ortak Tarım Politikası : Avrupa Birliği üyesi ülkelerin tarım politikalarının gerek ekonomik gerek siyasi anlamda ortak bir çerçevede yönetilmesi esasına dayanan Ortak Tarım Politikası, Topluluğun ilk ortak politikası olmakla birlikte, halihazırda Birlik bütçesinin yaklaşık yarısını oluşturması bakımından AB’nin en önemli politikalarından biridir. Ortak Tarım Politikası’nın karar alma sürecinde Birlik, üye devletler üzerinde diğer politikalarda olmadığı kadar yetki sahibidir. Bu çerçevede OTP’nin fiyat ve pazar mekanizmalarının belirlenmesi tümüyle Birliğin yetkisindedir. Karar alma sürecinde Komisyon yasa taslaklarını hazırlamanın yanı sıra, piyasaların denetlenmesi ve gerektiğinde değişiklik yapılmasından sorumludur. Konsey, Komisyon’un kendisine ilettiği yasa tasarıları üzerine karar almadan önce Parlamento’ya danışmaktadır.OTP’ye ilişkin zorunlu harcamaların miktar ve İçeriğinin belirlenmesinde ise son söz Konsey’e aittir (Commissionof the EC, 1991).
Kırsal Kalkınmaya Geçiş : AB’de kırsal kalkınma konusu her zaman gündemde yer edinmiş ancak, konu genel olarak tarım politikalarının tamamlayıcı bir unsuru olarak görülmüştür. 1968 yılında “Mansholt” olarak bilinen tarım reformu planında tarım işletmelerinin modernizasyonu, tarım nüfusunun azaltılması ve tarımda çalışanların sosyo-ekonomik bilgilerinin ve mesleki yeterliliklerinin artırılması hedef olarak belirlenmiştir. 1987 yılında kabul edilen Avrupa Tek Senedi ile Birlik 1992 yılında Tek Pazar oluşturma hedefini üstlenmiş, bu çerçevede malların, hizmetlerin, kişilerin ve sermayenin serbest dolaşımındaki engellerin kalkması, bunun yanında Topluluğun farklı bölgeleri arasında ekonomik ve sosyal bütünleşmenin sağlanması hedef alınmıştır. MaastrichtAnlaşması ile Topluluğu kuran Antlaşmanın ekonomik ve sosyal bütünleşmenin sağlanmasına yönelik hedeflerle ilgili 130A nolumaddesine eklenen “kırsal bölgeler de dahil olmak üzere” ibaresi ile kırsal kalkınmaya yasal dayanak sağlanmıştır.
1988 yılında Komisyon tarafından “Kırsal Toplumun Geleceği” adlı bir tebliğ hazırlanmıştır. Bu tebliğ kırsal alanların sadece coğrafyaya dayalı olarak ele alınmaması gerektiğini, bu alanların ekonomik ve sosyal hayatın çok farklı aktivitelerine sahne olan karmaşık bir yapı teşkil ettiğini belirtmiş, kırsal alanların sadece içinde barındırdığı nüfusa iş ve hayat veren alanlar olmadığı, bunun yanında toplumun tüm kesimlerine hitap eden, ekolojik dengenin kurulduğu çok fonksiyonlu alanlar olduğu vurgulanmıştır. Bu tebliğde, kırsal kalkınma için üç esas hedef belirlenmiştir; • Ekonomik ve sosyal bütünleşmenin sağlanması, • Tarım konusunun tekrar düzenlenerek kırsal ekonominin bir bütün olarak ele alınması, • Çevrenin ve doğal kaynakların korunması (EC-DG Agri, 1998).
1996 yılında düzenlenen “Kırsal Kalkınma” konulu konferans Corkdeklarasyonu ile tamamlanmıştır. Bu deklarasyon ilerde Topluluğun kırsal kalkınma politikasını belirlemek üzere önemli bir doküman olmuştur. Bu deklarasyonda şu hususlar vurgulanmıştır: • Kırsal alanlarda sürdürülebilir bir kalkınmanın sağlanması amacıyla kapasitenin teşviki, • Kırsal alanlarda katılımcı yaklaşımları artırma, • Politika uygulamalarının ve karar mekanizmasının yerinden bir yönetimle yapılması, • Sürdürülebilir kırsal kalkınma programlarının birbirleriyle koordine edilmesi.
2007–2013: Yeni kırsal kalkınma yaklaşımı ve politikası 2007–2013 dönemi AB mali perspektifinde, kırsal kalkınma artık tek bir OTP kalemi altında değil, ayrı fon tahsisatı yapılarak bütçelendirilmiş bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Yeni kırsal kalkınma politikası, OTP’ninikinci sacayağı olarak düşünülmektedir. Đlk kez bu dönemde, “doğal kaynakların korunması ve yönetimi” başlığı altında ve AB’nin tarıma yaptığı doğrudan yardımlardan da ayrı olarak kırsal kalkınma başlığına yer verilmiştir. Bu bütçe kalemi altında 2007–2013 mali dönemi için yaklaşık 88,5 milyar Avro kaynak tahsis edilmiştir (EC-DG Agri, 2006).AB’nin 2007–2013 dönemi kırsal kalkınma yaklaşımı kapsamında, 2007–2013 döneminde üye ülkelerin tarım ve kırsal kalkınma alanındaki projelerine fon aktaracak olan “Kırsal Kalkınma için Avrupa Tarımsal Fonu”na (EuropeanAgriculturalFundfor RuralDevelopment - EAFRD) ilişkin 1698/2005(EC) sayılı Konsey Tüzüğünde dört öncelik belirlenmiştir.
Bu öncelikler ve program bütçesinden kaynak aktarılması gereken minimum oranlar şu şekilde belirlenmiştir: • Yeniden yapılanma, Ar-Ge, inovasyon aracılığıyla tarım ve ormancılık alanlarında rekabet edebilirliğin artırılması (%10), • Arazi yönetimini destekleyerek, çevre ve kırsal alanların geliştirilmesi (%5), • Kırsal alanlarda yaşam kalitesinin artırılması ve ekonomik faaliyetlerin çeşitlendirilmesi (%10), • AB Kırsal Kalkınma Girişimi (LEADER) (%5).
Kırsal Kalkınma Politika Araçları AB aday ülkelere çeşitli programlar aracılığı ile yardımda bulunmaktadır. Topluluk, Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkelerine katılım öncesi mali yardım sağlamada PHARE, SAPARD ve ISPA olmak üzere üç temel araç kullanmıştır (Mikos, 2001). Söz konusu araçlarla AB tarafından 2000–2006 yılları arasında; Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Litvanya, Letonya, Polonya, Romanya, Slovenya ve Slovakya gibi Orta ve Doğu Avrupa Ülkeleri ile Baltık Cumhuriyetlerine sağlanması taahhüt edilen yardımlar Çizelge 1’de verilmiştir.
PHARE, ISPA ve SAPARD fonlarından, 1 Mayıs 2004 tarihinde AB’ye üye olan;Çek Cumhuriyeti, Estonya, Letonya, Litvanya, Macaristan, Slovenya, Slovakya, Polonya bu tarihten itibaren daha fazla faydalanamamışlardır. PHARE, ISPA ve SAPARD programlarında katılım öncesi dönem (2000–2006) yıllarında yapılan ülke bazındaki mali yardımlar Çizelge 2’de verilmektedir.