300 likes | 1.07k Views
KARAGÖZ İLE HACİVAT. www.edebiyatogretmeni.net. ~ KARAGÖZ VE HACİVAT ~
E N D
KARAGÖZ İLE HACİVAT www.edebiyatogretmeni.net
~ KARAGÖZ VE HACİVAT ~ Gölge Oyunu sanatı Orta Asya'dan Türkiye'ye göç eden Türkler tarafından getirilmiştir. Bir başka rivayete göre Yavuz Sultan Selim'in 1517'de Mısır'ı fethinden sonra bu sanat Osmanlı Devleti’nde gelişmiştir .Gerçekte, Karagöz ve Hacivat’ın Bursa’da yaşamış karakterler olduğu ve Sultan Orhan Camii inşaatında çalıştıklarıdır. Bursa ‘da, Atatürk Caddesi’ndeki Şeyh Küşteri’nin (Küşterli Mahmud) mezarı bunun ispatıdır. Oyunlarda “Şeyh Küşteri Meydanı” diye başlanan birçok diyalog, Şeyh Küşteri’nin bu işin piri ve yaratıcısı olduğunu vurgulamaktadır. Karagöz’ün mezarı ise bugün çekirge caddesinde Karagöz ve Hacivat’ın Anıt mezarının bulunduğu bölgededir. Karagöz’ün mezar taşı bugün Yeşil’de bulunan Türk İslam Eserleri Müzesinde bulunmaktadır.
Karagöz'ün oynatıldığı beyaz perdeye "ayna" adı verilir. “Hayal Perdesi” adı da verilen ışıklı 85X125 cm. boyutlarında ki tahta tezgahta yansıma olarak gösterilir. Figürler deliklidir ve bu deliklere uygun uzunluktaki tahta çubuklar geçirilir. Perdeler önceleri 2 x 2,5m iken sonraları 110 x 80m ebadında yapılmaya başlanmıştır. İç tarafta perdenin altında kurulmuş "peş tahtası" vardır. Oyunda bunun dışında zil, tef, kamış, nareke (düdük), perdeyi aydınlatacak kandil veya ampul vardır. Bunlar peş tahtası üzerinde bulunur. Oyunda kullanılan tasvirler 32-40 cm büyüklüğünde olup genellikle manda, sığır ve deve derisinden yapılır. Deriler özel bir yöntem ile şeffaf hale getirilir. Daha sonra "nevregan" adı verilen ucu keskin bıçaklarla işlenir. Parçalar birbirine kiriş veya katküt adı verilen iplerle bağlanır. Daha sonra tasvirler çini mürekkebi veya kök boya ile boyanır.
KARAGÖZ HACİVATTA GÜLDÜRÜ UNSURLARI Karagöz'de işlenen konular komik öğelerle verilir. Çifte anlamlar, abartmalar, söz oyunları, ağız taklitleri belli başlı güldürü öğeleridir :
OYUNUN BÖLÜMLERİ Hacivat'ın semai söyleyerek perdeye geldiği, perde gazelini okuduktan sonra Karagöz'ü çağırdığı ve Karagözle Hacivat'ın kavga ettikleri giriş bölümüne mukaddime denir. Bu bölümde Hacivat'ın söylediği perde gazelinde oyunun bir öğrenme aracı ve gerçeklerin göstergesi olduğu belirtilerek felsefi tasavvufi anlamı vurgulanır.Muhavere bölümünde, bu oyunun baş kişileri olan Karagöz ve Hacivat arasında geçen salt söze dayanan olaylar dizisinden sıyrılmış somutlaştırılmış ikili konuşma yer alır. Muhavere tekerleme biçiminde de olabilir. Bu bölümde Karagöz ve Hacivat'ın kişilik özellikleri ve yaratılış açısından birbirlerine karşıt özellikleri vurgulanır. Muhavereler oyunla ilgili olabildiği gibi, ilgisiz de olabilir.
OYUNUN BÖLÜMLERİ DEVAMI Asıl hikayenin anlatıldığı, diğer tiplerin perdeye geldiği bölümefasıl adı verilir. Oyun buradaki konuya göre isim alır. Fasılın sonunda oyuncular bir biçimde perdeden ayrılır. Hacivat ve Karagöz kalır.Oyunun sonunun haber verildiği Karagözle Hacivat arasında geçen bitiş bölümünde seyirciden yapılan hatalar için özür dilenip bir sonraki oyunun duyurusu yapılır ve oyun sona erer.
Karagöz'de hiciv ve taşlama vardır.Bu taşlamalar mizahi bir üslupla devlet yöneticilerine kadar uzanmıştır. Oynatanlar Hayali (Usta), Çırak (Yardımcı), Sandıkkar (2. Yardımcı), Yardak (Hanende), Dayrezen=Dairezen (Def Çalan) ve Hammal’dır. (Karagöz Zembilini Taşıyan)
KARAGÖZ HACİVATTA TİPLER Oyunun baş rolünde Karagöz ve Hacivat adlı iki zıt karakter vardır. Karagöz halkın ahlak ve sağduyusunun temsilcisidir. Özü sözü birdir. Hacivat ise medrese eğitimi görmüş, düzene uyan entelletüel bir karakterdir. Diğer tipleri Tuzsuz Çelebi, Matiz, Beberuhi ,Arnavut, Yahudi, Çerkez, Kürt, Laz, Tiryaki, Zenneler vb. oluşturur.
KARAGÖZ HACİVATTA TİPLER HACİVAT KARAGÖZ
KARAGÖZ HACİVATTA TİPLER TUZSUZ DELİ BEKİR ZENNE ARAP FRENK
KARAGÖZ HACİVATTA TİPLER ZEYBEK TİRYAKİ ÇELEBİ ARNAVUT
Orta oyunu, çevresi izleyicilerle çevrili bir alan içinde oynanan, yazılı metne dayanmayan, içinde müzik, raks ve şarkı da bulunan doğaçlama bir oyundur. Orta oyunu adının geçtiği ilk belge 1834 tarihlidir. Daha eski kaynaklarda bu oyun; kol oyunu, meydan oyunu, taklit oyunu, zuhurî gibi adlarla anılmıştır. • Orta oyunu, han ya da kahvehane gibi kapalı yerlerde de oynanmakla birlikte, genel olarak açık yerlerde ortada oynanan bir oyundur. Oyunun oynandığı yuvarlak ya da oval alana palanga denir. Oyunun dekoru; yeni dünya denilen bezsiz bir paravandan ve dükkân denilen iki katlı bir kafesten oluşur. Yeni dünya ev olarak, dükkân da iş yeri olarak kullanılır. Dükkânda bir tezgâh, birkaç hasır iskemle bulunur.
Orta oyununun kişileri ve fasılları Karagöz oyunuyla büyük oranda benzerlik gösterir. Oyunun en önemli iki kişisi Kavuklu ile Pişekâr'dır. Kavuklu, Karagöz oyunundaki Karagöz'ün karşılığı, Pişekâr da Hacivat'ın karşılığıdır. Orta oyununda da gülmece öğesi, Karagöz oyunundaki gibi, yanlış anlamalara, nüktelere ve gülünç hareketlere dayanır. Oyunda çeşitli mesleklerden, yörelerden, uluslardan insanların meslekî ve yöresel özellikleri, ağızları taklit edilir. Bunlar arasında Arap, Acem, Kastamonulu, Kayserili, Kürt, Frenk, Laz, Yahudi, Ermeni vb. sayılabilir. Orta oyununda kadın rolünü oynayan kadın kılığına girmiş erkeğe Zenne denir. • Kavuklu Hamdi ile Pişekâr Küçük İsmail Efendi, orta oyununun önemli ustaları sayılır.
Mukaddime (Giriş): Zurnacı, Pişekâr havası çalar. Pişekâr çıkar ve izleyiciyi selâmladıktan sonra zurnacıyla konuşur. Bu konuşmada, oynanacak oyunun adı bildirilir. Daha sonra zurnacı Kavuklu havasını çalar. Kavuklu ile Kavuklu arkası oyun alanına girer. Kavuklu ile Kavuklu arkası arasında kısa bir konuşma geçer. Sonra bu kişiler birden Pişekâr'ı görüp korkarlar ve korkudan birbirlerinin üstüne düşerler.
• Muhavere (Söyleşme): Bu bölüm Kavuklu ile Pişekâr'ın birbirleriyle tanıdık çıktıkları tanışma konuşmasıyla başlar. Kavuklu ile Pişekâr'ın birbirinin sözlerini ters anlamaları bir gülmece oluşturur ki buna arzbâr denir. Arzbârdan sonra tekerleme başlar. Tekerlemede Kavuklu, başından geçen olağan dışı bir olayı Pişekâr'a anlatır. Pişekâr da bunu gerçekmiş gibi dinler, sonunda bunun düş olduğu anlaşılır.
Fasıl (Oyun):Oyunun asıl bölümü, belli bir olayın canlandırıldığı fasıl bölümüdür. Orta oyunu fasılları genellikle iki paralel olay dizisinde gelişir. Dükkândekorunda gelişen olaylarda genellikle Kavuklu bir iş arar. Pişekâr'ın ona iş bulmasıyla olaylar gelişir. Dükkâna gelip giden çeşitli müşterilerle ilgili oyunlar da vardır. İkinci olaylar dizisi yeni dünya denilen ev dekorunda geçer. Zenne takımının, Pişekâr aracılığıyla ev araması ve bir eve yerleşmesi biçiminde olaylar gelişir. • Bitiş: Oyunun son bölümüdür. Pişekâr, izleyicilerden özür dileyerek gelecek oyunun adını ve yerini bildirir. Oyunu kapatır.
Hikâye anlatma şeklinde icra edilen meddahlık bir taklit sanatıdır. Perdesi, sahnesi, dekoru, kostümü tek bir sanatkârın eseri olan bir temaşa, yani gösteri türüdür. Meddah Eskiden Türkiye'de kahveler ve salonlarda halka hikâyeler söyleyen, olayları olmuş ya da oluyormuş gibi canlandırarak anlatan sanatkarlara verilen addır. Sahnesi ve kişileri olmadan yapılan bu anlatımlar çoklukla el hareketleri ve şive taklitlerine dayanırdı. • Meddah bir sandalyeye oturarak dinleyicilerine hikâyeler anlatır. Meddahın anlatısını, günlük yaşamdaki olaylar, masallar, destanlar, öyküler ve efsaneler oluşturur. • Meddahın aksesuarları bir mendil ile bir sopa-bastondan ibarettir. Genellikle güldürücü, ahlakî ve edebî sonuç çıkarılacak hikâyeler anlatılır.
İBRAHİM ŞİNASİ NAMIK KEMAL
1.Türk edebiyatında Avrupa’daki örneklerine benzer tiyatro eserleri Tanzimat’tan sonra görülür. 2.Şinasi’nin “Şair Evlenmesi” 1859 ’da Dolmabahçe’de oynanmak üzere sipariş olunmuştur.(1860’da Tecüman-ı Ahval’de tefrika olmuştur.)Edebiyatımızdaki ilk tiyatro eseridir.Fakat sonraları Prof.Dr.Fahir İz 1956 yılında Viyana Milli Kütüphanesi’nde yazma bir tiyatro eseri bulmuştur. Vak’ayi Acibe ve Havadis-i Garibe-i Keşger Ahmet (Papuççu Ahmet’in Garip Vak’aları ve Sergüzeştleri) adını taşıyan bu eserin 1800 yılarında yazıldığı tahmin edilmektedir.Bu eserin Almanca,İtalyanca,Fransızca tercümeleri vardır.Yazarı iskerleç adında biri olan eser,üç perdelik komedidir.
3.Batılı örneklerine benzer bir başka eser ise 1844 yılında yazılan Hikaye-i İbrahim Paşa be İbrahim-i Gülşeni’ dir.(Eser 1939 yılında basılmıştır.)Abdülhak Hamid’in babası Hayrullah Efendi tarafından yazılan bu eser,dram türünde ve dört perdedir. 4.1860 yıllarında Hoca Naum (Suriyeli bir katolik),Ermenilerin kurduğu bir takımla önce Ermenice sonra Türkçe temsiller vermeye başlar. 5.1869 yılında Güllü Agop Gedikpaşa Tiyatrosu’nu kurar;tercüme,adapte(uyarlama)ve telif eserler sahneye konulur. 6.Direktör Ali Bey Gedikpaşa Tiyatrosu’nda azınlık oyuncularına tiyatro dersi verir.Ayrıca bu tiyatronun bünyesinde sanat işleriyle uğraşmak üzere edebi heyet kurulur.Namık Kemal,Ali Bey,Ahmet Mithat Efendi,Ebuzziya Tevfik,Şemsettin Sami gibi devrin tanınmış yazarlarının oyunları sahneye konulur.
AHMET MİTHAT EFENDİ AHMET VEFİK PAŞA
7.1880 yılında Ahmet Vefik Paşa Bursa’da bir tiyatro açmış;burada kendi adapte ettiği piyeslerin yanı sıra,diğer yazarların eserleri de oynanmıştır. 8.Bu dönem yazılan oyunlarda romantizmin etkisi görülür. 9.Toplumsal sorunlar ve eğitim bu dönem tiyatrosunda ön plandadır.Toplumun aksayan yönleri dile getirilir.Sosyal sorunlar daha çok aile çevresi içinde kalır.Tairihi konular siyasi ortam sebebiyle yakın tarihten alınmamıştır. 10.1870-1880 tiyatro edebiyatının en verimli olduğu yıllardır.Bu yıllarda Direktör Ali Bey ön plana çıkar.Üç komedisi ve “Letafet” adında bir opereti vardır. .
11.Recaizade Mahmut Ekrem 1870 yılında ortaya koyduğu “Çok Bilen Çok Yanılır” adlı komedisi modern tiyatronun bütün özelliklerini taşımaktadır. 12.Namık Kemal’e göre; “Tiyatro bir eğlencedir;ama eğlencelerin en faydalısıdır.”İlk eseri “Vatan Yahut Silistre”(1873) kendisinin Magosa’ya sürülmesine sebep olur;fakat piyes üç yıl içinde altı yüz defa oynanır.Namık Kemal’in yazdığı bütün tiyatro eserleri dram türündedir.Eserlerinde tarihi ve sosyal konuları işlemiştir.B 13.Bu dönemde Ahmet Mithat Efendi sayısı on ikiyi bulan piyesleri,dram,komedi,operet gibi türlerde yazılmıştır.Bun eserlerde “sosyal fayda” amaçlandığı için tiyatro tekniği zayıftır.
RECAİZADE MEHMET EKREM ABDÜLHAK HAMİT TARHAN
Tanzimat Tiyatrosu’nun en verimli yazarı Abdülhak Hamit ’tir. Konularını yerli hayattan,eski doğu ve İslam tarihinden alan piyeslerinin bir kısmı mensur,bir kısmı ise manzumdur.Hepsi de dram tarzında yazılmıştır.Abdülhak Hamit oyunlarında karakter tahlillerine önem vermiştir.Teknik konusunda kayıtsız davranmış;eserlerini “okunmak için” yazılmıştır.Dilde ve üslupta düzensiz olan Hamit romantizmin etkisinde kalmıştır.Ayrıca “Nesteren” ve “Liberte” adlı piyesleri hece vezniyle yazılmıştır. Tanzimat tiyatrosunun diğer yazarları Şemsettin Sami,Manastırlı Rıfat,Hasan Bedrettin Paşa,Ebuzziya Tevfik,Samipaşazade Sezai,Muallim Naci,Feraicizade Mehmet Şakir ’dir.