200 likes | 696 Views
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR ENSTİTÜSÜ Enstitü Müdürü Prof. Hasan Pekmezci 15.Şubat.2012. Güzel Sanatlar Enstitüsü’nün 11 Ocak 2012 tarihinde yapılan Senato toplantısından 15 Şubat 2012 tarihine kadar yaptığı çalışmalar, alınan kararlar: Güzel Sanatlar Enstitüsü Kurulu
E N D
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR ENSTİTÜSÜ Enstitü Müdürü Prof. Hasan Pekmezci 15.Şubat.2012
Güzel Sanatlar Enstitüsü’nün 11 Ocak 2012 tarihinde yapılan Senato toplantısından 15 Şubat 2012 tarihine kadar yaptığı çalışmalar, alınan kararlar: • Güzel Sanatlar Enstitüsü Kurulu • Enstitü Yönetim Kurulu toplantıları yapılmıştır. Bu toplantılarda enstitünün ÖĞRENCİ ALMAK İÇİN hazırlık aşamaları ve Stratejik Plan çalışmaları gözden geçirilmiş, öneri ve beklentiler bir rapor olarak hazırlanmıştır.
TÜRK ÜNİVERSİTE SİSTEMİNDE GÜZEL SANATLAR ENSTİTÜLERİ • 1982 Anayasası ile kurulan YÖK’ün önemli icraatlarından biri güzel sanatlar eğitimini üniversite sistemi içine dâhil etmesi olmuştur. Geleneksel üniversite sisteminde öteden beri süregelen kendi kuralları geçerli olduğu için güzel sanatlar alanının bu yeni oluşum içinde uyum sağlamasına ilişkin yeni yasalarla bazı kurumsallaşma ilkeleri getirilmiştir. • Örneğin, YÖK öncesi güzel sanatlar eğitimindeki eğitim kurumları olarak İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Devlet Konservatuarları Eğitim Enstitüleri Resim-İş Bölümleri ve Müzik Bölümleri bulunuyordu. Bunların da netleşmiş statüsü, elemanların atanma ve yükseltilme kriterleri, akademik unvanlarla gerekli kadroların oluşması, akademik eleman temini, yeni eleman ve kadroların yetiştirilmesi, Lisansüstü eğitimde verilen diplomalar konusunda birlik-bütünlüğün ve belli kurumsallaşmış ilkelerin bulunmadığı bilinmektedir. Sanat ve sanat eğitimi alanı bu yeni YÖK yasası çerçevesinde saydığımız alanlarda getirilen disiplinlerle önemli bir ivme kazanmıştır.
Örneğin İstanbul Güzel Sanatlar akademisi dışında Akademi yoktu. Bu yasa ile Ankara’da açılan ilk akademik sanat eğitimi kurumu Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olmuş, bunu öteki illerdeki Güzel Sanatlar Fakülteleri izlemiştir. • Ancak yıllardır yapılan tartışmalarda bu yeni durumun iki kutupta değerlendirildiği görülmektedir: • Akademik sistem bir bütündür, alanlar arasında entegrasyon açısından tek şemsiyede toplanmasının, her alanın belli disiplinler içinde performans değerlendirmelerinin, kontrol ve denetleme sistemleri geliştirmenin; elemanların istihdamı ve ücret politikaları arasında eşitliğin sağlanmasının yanı sıra üniversitelerin güzel sanatlar alanıyla içli dışlı olmalarının getireceği sanat zevki ve bilincinin entelektüel bazda anlamlanmasının, bunun yaratacağı atmosferin görsel, işitsel kazanıma dönüşmesinin daha etkili ve hızlı olacağı düşüncesini savunanlar. • Akademik sistem geniş özgürlük ve bağımsız karar verme mekanizmaları ister. YÖK genel bir baskıcı kurum hüviyetindedir. Her üniversite orta öğretim kurumuna dönüşür düşünceleriyle karşı duruş içinde olanlar. Özel anlamda da Güzel Sanatlar eğitimi kendine özgü karakter içerir. Fen, Sosyal Bilimler ve Sağlık Bilimlerine benzemeyen bir yapıdadır. Bu yüzden ‘’Dünyadaki Fransa, Almanya vb. bazı ilkelerde uygulandığı gibi Fen ve Sosyal Bilimleri kapsayan üniversite sisteminden ayrı bir yapıda geleneksel ‘’akademi sistemi’’ içinde kurumsallaşmalıydı’’ tezini savunanlar. • Bu iki sav halâ tartışılmaktadır.
Birinci sav, 30 yıldır bazı değişiklerle uygulanmakta ve uygulanmaya devam edilmektedir. Burada savunulanların eksikleri olmakla beraber, üniversitelerimizde özellikle güzel sanatlar eğitimi yönünden akademik entegrasyonlar büyük oranda sağlanmış; ücret eşitliği, akademik haklar, unvanlar, atama ve yükseltilme hakları gerçekleştirilmiştir. Uluslar arası ilişkilerde akademik sistemin bütün olanaklarından yararlanma fırsatları kullanılmaya başlanmış ve küçümsenmeyecek adımlar atılmıştır. Öğretim elemanlarının alanlarındaki sergi, konser, konferans, panel, makale, kitap gibi etkinlikleri belli disiplinlere bağlanmış, böylece daha dinamik bir eğitimci-sanatçı profili gelişmeye başlamış ve başarı grafiği yükselmiştir. • Çeşitli üniversitelerimizde bilinçli yöneticilerin ilgi, destek ve çabaları ile sanat alanlarının fen, sosyal bilimler ve sağlık bilimleri fakülte ve bölümleriyle iletişim içinde etkinliklerde bulunabildikleri görülmüştür. Ulusal ve uluslar arası sempozyum, panel, workshop, konser, sergi, sunum gibi etkinlikler üniversitelerin ve fakültelerin dışa açılmalarını ve ufkunun genişlemesini sağlamıştır. • Üniversite kampusları böylesi çabaların ve işbirliğinin sonucu sanat nesneleri ile donatılmaya başlamıştır. • Başta Hacettepe Üniversitesi olmak üzere Anadolu Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Van Yüzüncü Yıl, Sivas Cumhuriyet, Aksaray, Konya Selçuk, Erzurum Atatürk, Ankara Üniversitesi gibi üniversitelerimizin kampusları sanat objeleri ile donatılmış ve sanat koleksiyonları oluşturulmuştur. Başka bir açıdan da Hacettepe Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Edirne Trakya Üniversitesi Sanat Müzeleri küçümsenmeyecek koleksiyonlara sahip olmuşlardır. Ayrıca Güzel Sanatlar Fakültelerine sahip üniversitelerimizde öğrencilerin yanı sıra öğretim üyeleri bağlamında da sanata ilgi duyan önemli bir kesim oluşmaya başlamıştır.
İkinci sava göre farklı alanların kendi karakterine uygun bağımsızlıklarının bulunması gerektiği konusunda aksamalar görülmüştür. Bu nedenle ilgili yasanın getirdiği bazı olumlu gelişmelere karşın, kimi sorunların uygulamadaki karışıklıklar, çatışmalar yüzünden çözümsüz bırakılması nedeniyle bugün de devam etmesi gibi olumsuzluklar bulunmaktadır. • YÖK ve üniversitelerimizin yöneticilerince alınabilecek bazı kararlarla sorun sayılan bazı engellerin büyük oranda ortadan kaldırılması, entegrasyonun sağlanması ve bu ivmenin daha da etkin hale getirilebilmesi olanağı bulunmaktadır. Zaten bunun için Sosyal Bilimler, Fen Bilimleri, Sağlık Bilimleri Enstitüleri yanında Güzel Sanatlar Enstitüleri öngörülmüştür. Bazı üniversitelerimizde Güzel Sanatlar Enstitüleri bu sorunların kendi kurumsal yapıları içinde çözümü için ilgili yasanın öngörüleri çerçevesinde çalışmalarına başlamıştır. • Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Anadolu üniversitesi, İzmir Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüleri kurularak değişik tarihlerde göreve başlamıştır. • Bunlara rağmen güzel sanatlar eğitiminde sorunların bir bölümü geçen 30 yıl içinde belli disiplinlere bağlandığı, üniversite sistemine uyum sorunlarının bir kısmı çözümlendiği halde, bir bölümünün hala sorunlar halinde devam ettiği, yeni ve radikal kararlar ve çözümler beklediği bir gerçektir.
Bunlar birkaç başlık altında toplanabilir: • Lisansüstü eğitimde YÖK kanunu ile getirilen ve güzel sanatlar eğitimini kapsayan akademik aşamalardan YÜKSEK LİSANS aşaması ile diğer bilim dalları uyum sağlandığı halde, Doktora aşamasında ‘’DOKTORA ‘’ karşılığı ‘’SANATTA YETERLİK’’ diye bir unvan ihdas edilmiştir. Önceleri önemsenmeyen bu durum zaman içinde DOKTORALI-DOKTORASIZ ayrışmasına ve öğretim elemanları arasında statü farklılığı gibi değerlendirilerek çeşitli çatışmalara neden olmaya başlamıştır. Bu sorun bugün de gerek büyük şehirlerdeki büyük üniversitelerde olsun, gerek Anadolu’daki üniversitelerde olsun, gittikçe sorunlar yumağına dönüşmüştür. • Güzel Sanatlar alanında SANATTA YETERLİK yasaya göre doktora derecesine eşdeğer bir akademik aşamadır. Sınav sistemleri, dersler, krediler, aynı olmakla birlikte tez çalışmalarında çok az farklılıklar bulunmaktadır. Sanat alanında bir konu çerçevesinde hazırlanan çok kapsamlı sanat eserleri, teorik araştırmalar, kaynak taramaları, tez izleme komiteleri gibi bütün aşamalar yerine getirilmekte ve bu çalışma TEZ yerine SANAT ESERİ RAPORU adıyla jüriye sunulmaktadır. Öğrenci hem kapsamlı bir sanat eseri sergisi düzenleyerek, hem de teorik çalışma ve araştırmalarını kapsamlı bir tez olarak jüri savunmasına girmektedir. Böylece bu çalışmalarda iki aşamada da başarılı olma zorunluluğu bulunmaktadır. Ancak bu iki aşamayı başaran öğrenci SANATTA YETERLİK unvanı alabilmektedir. Bu unvan yasadaki denklik kavramına rağmen DOKTORA olarak geçmemektedir. Oysa bugün bu yöntem değişik ülkelerde örneğin, İngiltere’de ve Japonya’da aynı sistem içinde, aynen uygulanmakta ve öğrenciler SANATTA DOKTOR unvanı almaktadır. Her iki ülkede bu çalışmalara devlet bursu ile katılarak DOKTORA yapan ve bu unvanı akademik sistem içinde kullanan öğrencilerimiz ve öğretim elemanlarımız bulunmaktadır. Üstelik bu unvan altında yapılan tezlerin araştırma, kaynak tarama, sorgulama açısından bizim tezlerimizin yarısı boyutlarında olduğu görülmüştür. • (Bunlarla ilgili bilgi ve belgelerin hazırlanarak en kısa zamanda REKTÖRLÜK MAKAMINA SUNULMASI İÇİN KURULLARDA KARAR ALINMIŞTIR.)
Başka bir açıdan bakıldığında Doktora derecesi ve unvanı uluslararası olduğu halde SANATTA YETERLİK ne olduğu belli olmayan bir unvan durumundadır. Uluslararası üniversite sisteminde karşılığı yoktur. Örneğin İngilizceye çevrildiğinde bambaşka bir anlam çıkabilmekte ve İran, Pakistan, Kore gibi ülkelerde ancak yüksek lisans dengi sayılabilmektedir. Burada bir örnek verelim. Fakültemiz Resim Bölümü İran Üniversitesi adına bir öğretim elemanını Doktora/Sanatta Yeterlik programına aldı. Bir süre sonra İran Üniversitesi elemanını ‘’Senin yaptığın Sanatta Yeterlik sadece Yüksek Lisans karşılığı bir çalışmadır. Bu nedenle geri dön’’ DİYE UYARDI. • Enstitümüz Kurulu ve Yönetim Kurulumuzun önerisi olarak bu sorunun ÇÖZÜMÜ OLARAK SANATTA DOKTORA-Phd in ART gibi tanımlamalarla diploma verildiği takdirde Enstitümüzün özellikle Asya ve Uzakdoğu ülkelerinden çok sayıda öğrenci çekebileceği planlanmaktadır. Yukarıda sayılan olumsuzluklara rağmen bunun örnekleri geçtiğimiz yıllarda verilmiş; Bire bir görüşmelerimizle ilgililere durum açıklanmış, açıklayıcı yazılarla ikna yoluna gidilmiştir. Bu yolla İran, Pakistan, Kore gibi ülkelerden gelen öğrencilerimiz başarı ile mezun olmuşlardır. Bir öğrencimiz İslamabad Fatıma Cinnah Üniversitesinde Dekan Yardımcısı olarak görev yapmaktadır. Ancak bu belirsizlik pek çok öğrencinin gelme isteğini engellemiştir. • Bu sorun çözümlendiği takdirde bu konuda çeşitli ülkelerden gelecek öğrencilerle ‘’International Class’’ oluşturmak ve uluslararası alanda bu konuda söz sahibi olmak gibi şanslarımızı kullanmamız gerektiği inancındayız. Çünkü öğrenci dolaşımı açısından konum olarak çok uygun bir coğrafyadayız. Gelecek beş yılın planlanmasında bu konu önemle ele alınmalıdır. Üniversitemizin güzel sanatlar alanı olarak ‘’kendi söyler, kendi dinler’’ durumdan kurtularak, alabildiğine dışa açık bir politika izlememiz kaçınılmazdır. • Bunun için Güzel Sanatlar Fakültesi’nin öğretim üyesi profili ZAMAN KAYBEDİLMEDEN güçlendirilmeli, LİSANSÜSTÜ EĞİTİMDE ODAK ÜNİVERSİTE DURUMUNA GELİNMELİDİR. Kadrosuzluk, öğretim elemanı sıkıntısı, mekân sorunu gibi gerekçeler bu misyonu engellememelidir.
Güzel sanatlar alanında tez sistemi Bir başka önemli konu, yapılan tez çalışmaları ile ilgilidir. Bugüne kadar yapılan uygulamalarda güzel sanatlar alanında yapılan sanat tezlerinin diğer fakülte ve bölümlerin tezleri ile aynı kriterler içinde ele alınması yüzünde alanın kendine özgü sanatsal tasarım boyutunun uygulanamamasıdır. ‘’Tez’’ çalışmalarında örneğin, grafik tasarım alanında yapılan bir tez çalışması ile Edebiyat alanında yapılan bir tez çalışmasında aynı format ve aynı kalıplar uygulanmaktadır. Güzel sanatlar alanı bundan sonra Güzel Sanatlar Enstitüsü’nün koyacağı ve alanın niteliğine uygun kriterlerle ‘’Tez’’ hazırlayabilmelidir. Bu tez içerik olarak güzel sanatlar alanını nasıl kapsıyor ve temsil ediyorsa biçimsel anlamda da alanın bütün olanaklarını kullanabilmeli, görsel ve estetik değerlerle donanmalıdır. Tezi hazırlayanın teorik birikimi ile sanatsal birikimini ve yeterliğini yansıtabilmeli, her tez öğrencisine bu fırsat verilmelidir. Ayrıca güzel sanatların özgün ve yaratıcı bir alan olması böylesi uygulamaları zorunlu hale getirmektedir. Sanatsal zevkin, estetik birikimin yadsındığı bir çalışma adı ne olursa olsun, sanat alanını temsil etmemelidir. (Bu alanla ilgili örnekler en kısa zamanda kurullara sunulacaktır)
Güzel sanatlar alanının bir diğer genel sorunu ALES Bugün Akademik atama kriterleri içinde baraj durumunda bulunan ve sıralamada çok önemli bir etkisi olanALES sınavları ve puanları güzel sanatlar alanının en engelleyici kriteridir. Bilindiği gibi güzel sanatlar alanının kaynağı durumundaki Güzel Sanatlar Liselerinde sanat ağırlıklı özel programlar uygulanmakta, bu okul mezunları özellikle fen alanında diğer alan öğrencilerine göre düşük puanlarda kalmak gibi bir olumsuzluğu baştan yaşamaya başlamaktadırlar. Ayrıca bu sınavlarda sanata ilişkin soruların yüzde birler dolayında bulunması da başka bir olumsuzluk olarak değerlendirilmektedir. Bunun üzerine 4 yıllık lisans eğitimi süresinin eklenmesi de öğrencinin fen ve sosyal bilimler alanındaki bilgilerden 8 yıl gibi çok uzun bir süre uzaklaşmasına neden olmakta, böyle bir adayın ALES sınavından başarılı olması tamamen şansa kalabilmektedir. Bu durumda sanat alanında çok şeyler beklenen, nitelikli ve yetenekli pek çok öğrenci akademik sisteme dâhil olamamakta, harcanıp gitmektedir. ALES sınavı yerine tıp alanında olduğu gibi özel alan sınavı yapılması kaçınılmazdır. Bu da Sanat Alanı Uzmanlı Sınavı-SAUS-SUS gibi bir tanımlama ile adlandırılabilir.
ALES+Y.DİL+BAŞARI PUANLARI aynı zamanda daha müracaat aşamasında baraj durumundadır. • Bir anlamda sınava girmeden adayları eleyerek sonucu belirleyen sınavlardır. Sınavda ise adayın alan sınavındaki başarısı yüzde olarak önemli olmayan bir etkiye sahiptir. Bu durumda sayıları 70’e yaklaşan Güzel Sanatlar Fakülteleri mezunlarının teorik alanda yetişen Eğitim Fakülteleri mezunlarıyla yarışarak bir Güzel Sanatlar Fakültesinde Araştırma görevlisi olabilmesi mucize sayılmaktadır.
Yabancı Dil Sorunu • Okullarımızın her kademesinde dil eğitimi başlı başına bir eğitim sorunudur. Bütün sistemlerin, beklentilerin Yabancı Dil üzerine odaklanmasına rağmen bir türlü istenen başarı sağlanamamaktadır. Bu genel sorunun olduğu gibi güzel sanatlar eğitimine yansıması da kaçınılmazdır.
Bu nedenle Güzel Sanatlar Fakülteleri mezunlarının bir diğer engeli de YABANCI DİL’ barajlarıdır. Özellikle Hacettepe Üniversitesi’nin eğitim politikası olarak YABANCI DİL sınavları Lisansüstü eğitimde baraj durumundadır. Bu durum Yüksek Lisans’a başvuruları geriletmiş ve katılan adayların alanlarındaki başarı kalitesini düşürmüştür. Yabancı Dilin gerekliliği yadsınmamakla birlikte bu kriteri hiç koymadan öğrenci alan üniversitelerimizin alanlarında başarılı öğrencileri topladığı da unutulmaması gereken bir gerçektir. Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinin alanlarında çok başarılı öğrencileri bu engeller yüzünden Lisansüstü Eğitim yapamamakta ve akademik sisteme geçememektedir. Güzel Sanatlar Enstitümüzün Genel Kurulu ve Yönetim Kurulunda alınan öneri kararına göre Doktora aşamasında Yabancı Dil baraj olmakla birlikte Y.Lisans girişinde baraj olmaması yönündedir.
Üniversitemiz Güzel Sanatlar Enstitüsü’nün Bugünkü Durumu • Üniversitemiz Güzel Sanatlar Enstitüsü Güzel Sanatlar alanının Lisansüstü eğitimini planlamak, yürütmek ve yönlendirmek üzere bu bağlamda 1992 yılında kurulmuştur. • Güzel Sanatlar Enstitümüz GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ VE HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ DEVLET KONSERVATUARI’nın Lisansüstü eğitimini üstlenmek üzere bu tarihte kurulmuş olmakla birlikte uzun yıllar sadece senatoda temsil görevinin dışında hiçbir etkinlikte yer alamamıştır. Aktif görev için tahsis edilmesi gereken yeterli mekânlar sağlanamadığından bir makam odası bile olmayan müdürlük konumunda kalmıştır. • Geçtiğimiz üç yıl içinde Güzel Sanatlar Fakültesi binasının hizmete açılmasından sonra önce bir müdür odasının tahsisi ile işe başlanmış, fakülte sekreterliği, müdür sekreterliği, büro memurları atamaları yapılarak bu kadroların hizmet içi eğitimlerine önem verilmiştir. Bir yandan da yeni mekânlar tahsis edilerek mekân sorunu büyük ölçüde çözümlenmiştir. • Bugün gelinen noktada Enstitü Yönetim Kurulu, Enstitü Kurulu, biri konservatuarımızın temsilcisi olmak üzere iki Müdür Yardımcısı ile Enstitü sekreteri ve beş personelden oluşan bir kadro ile işlerlik kazanan bir yapı oluşturulmuştur. • Enstitümüz hizmet içi eğitimden geçmiş mevcut kadrosu ile kendi öğrencilerini alıp gerekli hizmetleri verebilecek durumdadır.
Güzel Sanatlar Enstitüsü’nün öncelikleri ve Beş Yıllık Çalışma Planı • Lisansüstü öğrencilerinin Sosyal Bilimler Enstitüsünden devralınması, • Enstitüye bağlı bütün Bölüm ve Anasanat Dalları ile Lisansüstü eğitimde kalitenin, yükseltilmesi ve öğrenci mevcudunun artırılmasına yönelik yapılabilirliklerin planlanması, • Dil sorunun çözümü için Lisansüstü öğrencilerine yönelik yoğun yabancı dil kurslarının organize edilmesi, • ÖYP projesinden daha çok öğrenci alınabilmesi için koşulların hazırlanması, • Yüksek Lisans ve Doktora-Sanatta Yeterlik Tezlerinin Güzel Sanatların karakterine uygun nitelikte tasarlanması için gerekli yönergelerin hazırlığı ve uygulanması, • Doktora-Sanatta Yeterlik sorununun bütün yönleri ile gündeme taşınması, • Üniversitemizce Bulgaristan, İran, Irak, Azerbaycan, Pakistan, Çin, Kore gibi ülkelerden Güzel Sanatlar Eğitimi alanından temsilcilerin davet edileceği Uluslararası lisansüstü eğitim-Sanatta Doktora programı Semineri düzenlenmesi, • Lisansüstü öğrencilerinin eserleriyle kataloglu sergiler düzenlenmesi, • Ankara’da tüm Türkiye’deki Güzel Sanatlar Fakültelerinin katılacağı ortak sergilerin organizasyonu.
SAYGILARIMIZLA Prof. Hasan Pekmezci Güzel Sanatlar Enstitüsü Müdürü