190 likes | 451 Views
Safra kesesi karsinomları: preoperatif tanı ve tedavideki önemi Türkiye Klinikleri J Med Sci 1996. Dyt.Funda Sevim. Safra kesesi karsinomları çok sık görülmekle birlikte gastrointestinal sistem malignansileri arasında prognozu en kötü olan tümörlerdir.
E N D
Safra kesesi karsinomları:preoperatif tanı ve tedavideki önemiTürkiye Klinikleri J Med Sci 1996 Dyt.Funda Sevim
Safra kesesi karsinomları çok sık görülmekle birlikte gastrointestinal sistem malignansileri arasında prognozu en kötü olan tümörlerdir.
Gastrointestinal sistem tümörleri içinde safra kesesi kanserleri rektum, kolon, pankreas ve mide kanserlerinden sonra 5. sırada yer almaktadır. Prognozu çok kötüdür ve 5 yıllık sağ kalım oranı %5in altındadır.
Olguların büyük bir çoğunluğunda tanı safra kesesinin patolojik incelenmesinden sırasında veya daha geç bir dönemde konulmaktadır. Bu nedenle prognoz kötüleşmekte ve sağ kalım oranı düşmektedir. Bu durum preoperatif tanı ve ilk operasyonda radikal cerrahi girişimin önemini ortaya koymaktadır.
Çalışma 6sı kadın 1i erkek 91-94 yılları arasında kolelithiazis tanısı ile kolestektomi yapılmış ve patolojik inceleme sonucunda kanser tanısı almış vakalardan oluşmuştur.
Vakaların 5inde bulunan semptomlar üst karın ağrısı, bulantı ve kusma gibi spesifik olmayan şikayetler bulunmaktadır. Biyokimyasal bulgular normal görülmüştür. Vakalardan 6sının takip sırasında ortalama 4 ayda tümöre bağlı nedenlerle kaybedildiği belirtilmiştir.
Çoğu safra kesesi kanserlerinde benign safra kesesi hastalıklarına benzer semptomların görülmesine rağmen bazen de asemptomatiktir. Tanı preoperatif dönemde nadiren konulmaktadır.
Çoğunlukla kolelithiazis tanısı ile kolesistektomi yapılan hastalar tanı alabilmektedir. Bu nedenle prognoz kötü ve sağ kalım oranı çok düşüktür.
Nonspesifik semptomlar nedeniyle safra kesesi kanseri olma ihtimali düşünülmemektedir. Bu nedenle erken dönemde hastalar tanı şansını kaybetmektedirler.
Safra kesesi kanserlerinin invazyon derinliğine göre evrelendirilmesi yapılmıştır. Prognozun tümörün derinliği ile doğru orantılı olduğu tespit edilmiştir.
Safra kesesi kanserlerinin tedavisinde kemoterapi ve radyoterapi yöntemlerinin sınırlı yeri vardır. Tek tedavi şansının cerrahi yöntem olduğu bilinmektedir. Bu nedenle başarılı bir rezeksiyon için erken tanı şarttır.
Ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografi kullanıma girmeden önce safra kesesi kanserlerinde preoperatif tanı % 68.6 oranında konulabilirken bu yöntemler kullanılmaya başlandıktan sonra oran %75-88e yükselmiştir. Safra kesesi kanserlerinin görüntülenmesinde USG, BT ve MRG önemli yer tutmaktadır. Ayrıca kolonjiografik yöntemler de tanı koymada etkilidir.
Safra kesesi kanserleri USGde kitle lezyonu, duvar kalınlaşması ve intraluminal kitle şeklinde tespit edilebilmektedir. En sık kitle lezyonu olarak ortaya çıkmaktadır. Kitle içinde taş varsa veya ortası nekrotikse boğa gözü görünümü oluşmaktadır
Kese duvarının tamamının izlenememesi karaciğer invazyonunu gösterir. Ayrıca tanıda ampiyem ve ksantogranülomatöz kolesistit önemlidir. Tümör kitlesi içinde taşın bulunmasının patognomik olduğu bildirilmiştir.
Safra kesesi duvarının kalınlığı 3,5mm nin üstünde olması patolojik olarak kabul edilmektedir. Kese duvarındaki kalınlaşma diffüz veya fokal olabilmektedir. Adenomyoatozis, akut ve kronik kolesistit, hepatit ve hipoalbüminemi durumlarında da kese duvarında kalınlaşma olabileceği bilinmektedir.
Sonuç: Safra kesesi rahatsızlıklarında uygulanmaya başlanan yeni teknikler erken tanıyı kolaylaştırmaktadır. Ancak semptomlar nonspesifik olduğu için yine de geç kalınmaktadır Bu nedenle prognoz kötüleşmekte ve sağ kalım süresi azalmaktadır