170 likes | 1.02k Views
c) Danişmentname www. edebiyatdersi .net. Danişmentname ve özellikleri.
E N D
Danişmentname ve özellikleri • Danişmendname; Anadolu’nun Müslüman-Türklerin hakimiyetine girmesi hakkında yazılmış bir halk destanıdır. Danişmend Gazi ve Melik Gazi’nin kahramanlıklarını, gazalarını anlatan, Battalname tarzında yazılmış olan Danişmendname’nin ne zaman ve kimin tarafından yazıldığı kesin olarak bilinmemektedir. • Eser ilkönce Anadolu Selçuklu Sultanı İkinci İzzeddin Keykavus’un emriyle İbn-i Ala tarafından derlendi. İbn-i Ala halk arasındaki rivayetlerin doğrularını toplayıp, Danişmendname’yi yazdı. Hikaye edilen vak’alarla adı geçen kahramanların tarihten alınmış olması ve coğrafi isimlerin Anadolu’ya uygunluğu, eserin Türk edebiyatında uzun süre tarih kitabı gibi kabul edilmesine sebeb oldu. Osmanlı Hükümdarı Sultan İkinci Murad’ın emriyle Tokat Dizdarı Arif Ali, Danişmendname’yi Türkçe olarak aralarında manzum parçaların da bulunduğu bir nesir diliyle 17 bölüm halinde yazdı. • Danişmendname’nin konusu özetle şöyledir: Peygamber efendimizin hicretinden 360 sene sonra, Battal Gazinin torunlarından Melik Ahmed Danişmend, halifeden izin alarak, birçok beyle birlikte Anadolu’da fetihlere başlar. Uzun bir zamandır harab olan Sivas’ı mamur hale getirerek buraya yerleşir. Burada mücahidleri ikiye ayırır. Turasan idaresindeki mücahidler İstanbul üzerine giderler. Fakat Alemdağ önlerinde şehid olurlar. Melik Ahmed Danişmend ise Sivas’tan Karadeniz’e kadar olan bölgeyi fethetmeyi kararlaştırır. Artuhi isminde bir Hıristiyanın Müslüman olmasına vesile olur ve onu yanından ayırmaz. Tokat, Zile, Amasya, Çorum ve Niksar bölgelerini fethederek halkı Müslüman olmaya davet eder. • Halkın büyük bir kısmı İslamiyeti seve seve kabul eder. Ancak bir müddet sonra Niksarlılar dinden çıkarak bölgedeki birçok Müslümanı öldürürler. Danişmend Gazi, Niksar’ı tekrar alarak Canik’e doğru yola çıkar. Fakat yolda pusuya düşürülerek şehid edilir. Vasiyeti üzerine Niksar Kalesi karşısında bir yere defnedilir.
Danişmend Gazinin şehid edilmesinden sonra Hıristiyanlar kaybettikleri yerleri tekrar alırlar. Danişmend Gazinin oğlu Melik Gazi Bağdat’a giderek halifenin huzuruna çıkar. Babasının fethettiği yerleri Hıristiyanlardan tekrar alır. Niksar’a babasının mezarının üzerine bir türbe yaptırır. Melik Gazinin fetihlerini Anadolu Selçukluları hakimiyetine bağlayan destanda olaylar birbiri arkasına devam ettirilerek anlatılır. • Battalname’nin bir devamı olarak kabul edilen bu eserde münacaatlar, Allah’a sığınıp yardım dilekleri, Hızır aleyhisselamın görünüp yaraları iyileştirmesi, bazı Hıristiyanların rüyalarında Peygamber efendimizi görerek Müslüman olmaları, kimi Hıristiyan kızlarının mücahidlerle evlenmeleri gibi dini motifler yanında tarihi ve efsanevi unsurlar da çoktur. Eserin son bölümü bir sonsözden ibarettir. Yazar burada dünyanın faniliğinden bahsederken dini ve ahlaki nasihatler verir. Danişmendname’de tarihi, masallaştıran ve pekçok vak’a için yanında tarihe ışık tutan parçalar da vardır. Eserde gazalara kimlerin hangi sıra ile katıldıkları belirtilmekte, özellikle başı açık, yalın ayak harb eden dervişlerin küffar ile yapılacak gazaya yürüyüşleri hakkında bilgi verilmektedir. • Danişmendname’nin kahramanı olan Melik Danişmend Gazi, Battal Gaziye benzeyen bir kişi olup, bilgili, dindar ve usta bir kumandandır. Bir kılıç darbesiyle, düşman askerinin başını ve vücudunu oturduğu atın eğer kayışına kadar ikiye böler. Muharebe esnasında attığı naralarla koca bir orduyu dağıtır. • Halk şairleri tarafından bu tür eserlerin nazmında çok kullanılan “Mefailün mefailün faulün” vezninde ve o devir halkının kolay anlayabileceği dille söylemiş ve yazılmış olan Danişmendname, tarihçiler için kaynak eserlerden sayılmıştır. Osmanlı tarihçileri devirlerinin tarih zevkine uygun buldukları bu eserden bir tarih kaynağı olarak faydalandılar. On beşinci yüzyılda yaşayan arif Ali yazdığı Danişmendliler tarihini anlatan Mirkat-ül-Cihad adlı eserinde Danişmendname’den çok faydalandı. Anadolu’da birçok yazması bulunan eserin bir nüshası da Paris Milli Kütüphanesindedir. İstanbul’da Millet Kütüphanesi Ali Emiri Bölümü (Tarih Nu: 571) ile Belediye (İnkılap) Kütüphanesi Muallim Cevdet Bölümü (Nu: K.441)nde birer nüshası daha vardır. Eser, 1960 senesinde batı dillerine tercüme edilerek La Geste de Melik Danişmend, Etude Critique Danişmendname adı altında yayınlandı. Eser üzerinde son ilmi çalışma İréne Melikof tarafından yapılmış ve La Geste Melik Danişmend Tome I, Edition Critique Tome II adı ile iki cilt halinde yayımlanmıştır.
DANİŞMENDNAME’NİN ÖZELLİKLERİ • Anadolu’nun fethini ve bu fethi gerçekleştiren kahramanların anlatıldığı bir destandır. • 12 yy’da sözlü olarak şekillenmiş 13 yy’da yazıya geçirilmiştir. • Anadolu coğrafyası destanda gerçek isimleriyle yer alır. • Destanda adı geçen kahramanlar gerçek Türk beyleridir. • Bu destan uzun bir süre bir tarih kitabı olarak nitelendirilmiştir. • Eser ilk defa Anadolu Selçuklu Sultanı İkinci İzzeddin Keykavus’un emriyle İbn-i Ala tarafından derlendi. • Eser ikinci olarak Osmanlı Hükümdarı Sultan İkinci Murad’ın emriyle Tokat Dizdarı Arif Ali tarafından Türkçe olarak aralarında manzum parçaların da bulunduğu bir nesir diliyle 17 bölüm halinde yazdı. • Battalname’nin bir devamı olarak kabul edilir. • Halk şairleri tarafından da “Mefailün mefailün faulün” vezniyle manzum olarak yazılmıştır. • Tarihçiler için kaynak eserlerden sayılmıştır. • Anadolunun birçok kütüphanesinde nüshaları bulunmaktadır.
DANİŞMENTNAME İLE İLGİLİ SORULAR ? 1-Danişmentname’nin teması nedir? -Melik Danişmend’in kahramanlıkları. 2-Metnin yapısını oluşturan ögeler arasındaki ilişki nedir? -Olay örgüsü, kişiler, zaman ve mekan iletiyi (tema) ifade etmede ve somutlaştırmayı gerçekleştirmede birer araçtır. 3-Metnin anlatıcısı kimdir? Metnin anlatıcısı olaylara her yönüyle hakim ve olaylardan haberdan olan anlatıcıdır.. 4-Metnin bakış açısı nedir? -İlahi Bakış açısı. 5-Metinden tasvir cümleleri bularak, tasvirlerin metindeki işlevini yazın? Tasvirin işlevleri Tasvirler, insan zihninde bahsedilen unsurun ya da kavramın daha iyi algılanmasını sağlar. Metinde de tasvirler bahsedilenlerin zihinde Görüntüsünün oluşmasını sağlamak içindir Tasvir Cümleleri -Tarif edilemeyecek kadar şiddetli bir savaş oldu. -”…yeşil bir ipek üzerine…” -Sakalı göğsüne inmiş.
6-Danişmentname’nin dil özellikleri hakkında neler söyleyebiliriz? -Kısa cümleler kullanılmıştır. -Özgün metinde kullanılan bazı seslerle günümüz Türkçesindeki sesler arasında farklılaşmaların olduğu görülmektedir. budagına > budağına basdı > bastı kim > ki ol > o düşi > düşü dahı > dahi 7-Battal Gazi ile Danişmend Gazi arasındaki benzerlikler nelerdir? - Battal Gazi ile Danişmend Gazi’nin ortak yönü, her ikisinin de zalim ile müadele etmesi, bu mücadele esnasında büyük kahramanlıklar gösteren ideal tipler olmalarıdır. 8- Danişmendname’deki diğer karakterleri belirleyin? -Gülnuş Banu, Gazi Bey, Kara Tigin, Kaytaloğlu Mitralos, Abdurrahman-ı Tokatî, Mihayil’in kardeşi Gavras ve Bidaris, Ahmed Serkis, Artuhî, Efrumiyye, Yahya bin İsa, Abdullah, Mihayil, Mihayil’in amcasının oğlu tadık, Matrobit, Osman bin Apiyye, Süleyman bin Numan, Eyyub bin Yunus. 9-Anadolu”nun fethini ve bu mücadelenin kahramanlarını anlatan, kahramanları ve anlatılan olayları gerçek olan bu sebeple uzun yıllar bir tarih kitabı gibi algılanan, 1. Murat”ın emriyle Tokat dizdarı tarafından yazıya geçirilen, İslâmî Devir Türk destanı hangisidir? A) Manas B) Şehname C) Yaratılış D) Danışmendname E) Oğuz Kağan Cevap:D
d) Menakıpname • Kahramanların, din büyüklerinin, tarikat kurucularının, ermişlerin olağanüstü hayatlarını ve kerametlerini anlatan yapıtlardır. Türk edebiyatında 100’ü aşkın menkıbname yazılmıştır. Bu yapıtlar içerik yönünden ya bir tarikatla ilgilidir (örneğin Sakıb bey’le mustafa dede’nin sefine-i nefise adlı eseri gibi) ya da bir ermişi konu edinir (örneğin müstakimzade süleyman saddedin’in menkıb-ı imam-ı azam’ı gibi). • İslâm dünyasında IX. yüzyıldan itibaren tasavvuf cereyanının görülmeğe başladığı, XI. yüzyıldan beri de tarikatların teşekkül ettiği malumdur. Bu gelişmeye paralel olarak, bir velînin kerametlerini anlatan kısa hikâyeler demek olan menkıbeler yavaş yavaş ortaya çıkmıştır. Bunlar ilk önce tasavvufî tabakat kitaplarında ve evliya tezkirelerinde yer almıştır. Muhtemelen XIII. yüzyıldan başlayarak, tek bir velî hakkındaki menkıbeleri toplayan ve kendilerine Menakıb, Menakıbnâme veya bazan da Vilâyetname denilen müstakil eserler doğmuş, Arapça, Farsça veya Türkçe gibi çeşitli dillerde yazılıp İslâm aleminin her tarafında okunur olmuşlardır.
Arapça nekabe ( ) (isabet etmek, bir şeyden bahiste bulunmak yahut haber vermek)kökünden türeyen menkabe (çoğulu menakıb ), sözlükte, “öğünülecek güzel iş, hareket ve davranış” manalarına gelmektedir. Terim, çoğul şekliyle ve bu manasında ilk defa IX. yüzyıldan beri kaleme alınmaya ve derlenmeye başlayan hadis külliyatlarında, Hz.Peygamberin ashabının meziyet ve faziletleri için kullanılmış görünmektedir. Bundan başka, tarihî şahsiyetlerin terceme-i halleri, bazı zümrelerin övgüye değer işleri için de kullanılmış olduğu anlaşılıyor. Hatta bazı mukaddes şehirlerin tasvirlerinden ibaret yazılara da menakıb denildiği görülmektedir. Fakat burada asıl üzerinde durulacak olan menkabe kavramı, tasavvuf cereyanı ile birlikte ortaya çıkıp yayılan kavramdır. • Menkabe yahut menakıb, tasavvuf tarihinde, sufilerin izhar ettikleri harikulâde olaylar demek olan kerametleri nakleden küçük hikâyeler manasında tahminen IX. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Pek yaygın olmamakla beraber bu sebeple, keramet kelimesinin çoğulu olan keramat ( ) da menkabe veya menakıb yerine kullanılmıştır.Şu halde menkabelerin esasını kerametler teşkil etmektedir. • Masal, mitos, efsane türleri gibi menkıbeler de olağanüstü olayları konu edinmiştir. Öteki türler gibi, başlangıçta o da ferdîdir. Yani bir fert tarafından ortaya konmuştur. Daha sonra, fert unutularak anonim bir hüviyet kazanır. Menkıbelerin konusu gerçek kişilerdir. İşte bu noktadan itibaren masaldan ve efsaneden ayrılır. Bu gerçek kişilerin yaşadıkları zaman ve mekân bellidir. Oysa, masal ve efsanelerde, zaman ve mekân belirsizdir. Ya da simgesel bir yer veya zamandır. Menkıbelere kutsallık izafe edilir ve buna inanılır. Onu, masal ve efsaneden ayıran en önemli fark budur.
Menkıbenin özellikleri • Kahramanları gerçek ve mukaddes kişilerdir. • Olayların belirli yeri ve zamanı vardır. • Sırf eğlenmek, bir eşyanın yahut tabiat olayının izahını yapmak için uydurulmuş değildir. Gerçek olduklarına inanılır. • Yarı mukaddestirler ve bir doğma gibi kendilerini kabul ettirirler. • Konu edindikleri velî hayatta iken de, öldükten sonra da meydana gelebilirler. • Biçim olarak son derece kısa ve sade bir anlatım tarzına sahiptirler.
e) Saltukname • Ebü'l-hayr-ı rûmî • Eserin müellifi ebü'l-hayr-ı rûmî hakkındaki bilgilerimiz çok sınırlıdır. Kaynaklarda Ebü'l-hayr-ı rûmî'ye dair en küçük bir bilgi bile yoktur. Halk ağzındaki sözlü menkıbelerin derlenmesini ve kitap haline getirilmesini Fatih Sultan Mehmet'in şehzadesi Cem Sultan istemiştir. Ebü'l-hayr-ı rûmî, Cem Sultan'dan aldığı emirle Anadolu ve Rumeli'yi yedi yıl boyunca adım adım dolaşarak, sarı saltuk'un menkıbelerini derleyerek yazıya geçirmiştir. Hazırladığı eseri Sultana sunmuştur. • Ebü'l-hayr-ı rûmî bir derlemeci ciddiyetiyle menkıbeleri derlemiş ve daha sonra aslına sadık kalarak menkıbeleri düzenleyip bir eser haline getirmiştir. • Ebü'l-hayr-ı rûmî ,Saltuk-nâme'nin ikinci ve üçüncü cildinde Osmanoğullarının İshak peygamberin oğlu Ays neslinden ve Korkut Ata soyundan oldduğunu belirtmektedir.
Saltuknamenin özellikleri • Anadolu Türk destanlarından Saltuk-nâme, 13. yüzyıl alp-erenlerinden Sarı Saltuk'un hayatını, savaşlarını ve çeşitli kerametlerini konu almaktadır. • Mensur olarak yazılmıştır. • Eserde, Sarı Saltuk'un menkıbelerinin yanı sıra, dönemin önemli kişilerinin menkıbeleri ve bu kişilerin Sarı Saltuk ile olan münasebetleri de anlatılmaktadır. • Eserin dili çok akıcıdır. • Eserde anlatılan olaylar 13. yy.da geçmektedir. • Eserin yazarı Ebü’l Hayr Rumi, Şehzade Cem’in isteği üzerine yedi yıl il il dolaşıp , halk arasında yaşayan söylentileri toplayarak Saltukname’yi yazdı.
Sarı Saltuk Kimdir? • Seyit Battal’ın torunlarındandır. Tarihi ve menkıbevi bir şahsiyettir. • Son derece güçlüdür, yüreğinde korkunun zerresi bile yoktur. Tek başına düşman içine yanar od gibi girmekte, düşman kalelerini fethetmektedir. Aman dileyen düşmanına karşı ise merhametlidir. • Saltuk-nâme'de, yiğitte bulunması gereken özellikler ok atmak, yazı yazmak, suda yüzmek ve gezmek olarak sıralanırken, Sarı Saltuk'un bu dört hünerde mahir olduğu özellikle belirtilir. • Çok uzaklarda aleyhinde söylenenleri işitebilmekte, oturduğu yerden bir kılıç darbesiyle bir başka diyardaki düşmanını öldürebilmekte, Tarfetü'l-ayn'da bir diyardan bir başka diyara gidebilmektedir. Düşmanları bir türlü Saltuk'u öldürememektedir; ok atarlar batmaz, kılıç vururlar kesmez, büyü yaparlar tesir etmez, suya atarlar boğulmaz, ateşe atarlar yanmaz. Bütün cinler ve melekler Sarı Saltuk'un yardımcısıdır. Hatta bu cinlerden birisi ile ahiret kardeşi bile olmuştur. Düşmanları ise kâfirler, zâlimler, cadılar, devler, canavarlar ve kötü cinlerdir. • Sarı Saltuk, Anadolu ve Rumeli'nin fethi esnasında gazalara katılan, kahramanlığı ve velayeti ile daha yaşarken efsanevî bir şahsiyet haline gelen müstesna bir Türk kahramanıdır. Hayatı etrafında teşekkül eden menkıbelere diğer gazi ve velilerin menkıbeleri de karışmıştır. Bu sebeple Sarı Saltuk'un gerçek hayatı ile ilgili bilgileri elde etmek son derece güçleşmiştir. Tarihî kaynaklarda yer alan Sarı Saltuk ile ilgili bilgiler Sarı Saltuk'un gerçek hayatını ortaya koyacak mahiyette değildir. Gerçek hayat ile menkıbevî hayat iç içe geçmiştir. • Sarı Saltuk kafirlere karşı cihat ve Müslümanlığı yaymakla görevlendirildi. • Avrupa dillerini, dinlerini bilgin kadar bilir, türlü hilelerle, şehirlere,saraylara, kiliselere girer, kilisede vaaz verir, onları Müslüman yapardı. Namaz kılmayan, saçını , sakalını, bıyığını kazıyan Kalenderi dervişlerini döverdi. • Sarı Saltuk Anadolu,Rumeli; kırım;Suriye, Mısır; Habeşiştan,Balkanlar,Kıpçak ülkesinde geziler ve savaşlar yaptı. • Yaşayan sufilerle ilişkiler kurdu. Hacı Bektaş Veli, Karaca Ahmet, Tabduk Emre, Fakih Ahmet,Mevlana Celaleddin Rumi,Nasreddin Hoca onun yakın dostlarıdır. • Sarı Saltuk’un müridleri kafirleri haraca kesen gazi dervişler ve alp erenlerdir. Sarı Saltuk şehit olunca vasiyeti üzerine hazırlanan tabutları çeşitli ülke hükümdarları tarafından götürülerek ülkelerine gömülmüştür.Bu yüzden Saltuk’un birçok makamı vardır.
Saltuk-nâme’de Neler anlatılır? • Saltuk-nâme'nin konusu, esas olarak Sarı Saltuk'un hayatıdır. Eserin birinci cildinin ilk iki menkıbesinde Sarı Saltuk'un çocukluğu ve yetişmesi anlatılmaktadır. • Erin ikinci cildinde Sarı Saltuk'un Türkistan vilayetlerine gidişi, frenk diyarını fethi, Babil kuyusuna inişi, cadılarla savaşı, Cezayir'e ve Kuhistan diyarına seferi konu edinilmektedir. Ayrıca bu ciltte yer alan kıssa-i ibtida-i evliya-i rûm beyânı başlıklı menkıbede, Türkistan'dan Anadolu'ya gelen ve buraya yerleşerek Anadolu ve Rumeli'nin Türkleşmesinde önemli rol oynayan gazi dervişlerin, velilerin faaliyetleri; kerametleri; horasan erenleri ile münasebetleri anlatılmaktadır. • Üçüncü ciltteki menkıbeler ise Sarı Saltuk'un maşrık ve mağrip diyarlarına, Arabistan'a, Nirkap dağı'na seferleri, Rağduş adlı cadıyı öldürmesi, Asfaryan cengini, Edirne'nin fethini konu almaktadır. Eserin kıssa-i gaza ve vefât başlığını taşıyan bölümünde ise Sarı Saltuk'un şehadeti anlatılmaktadır.
f) Hamza-name • Hz. Muhammed’in amcası ve süt kardeşi olan Hz.Hamza’nın kahramanlıklarının anlatıldığı Epik hikayelerden oluşan ve “Kıssa-i Emir Hamza, Dastân-ı Emir Hamza, Kitâb-ı Rumuz-ı Emir Hamza Hamza-name” gibi adlar tayılan eserlerin genel adıdır. • Türkler arasında sözlü gelenek içinde 10.yy.dan İtibaren anlatılmaya başlanan Hz.Hamza hikayeleri 14. yy.ın sonlarına doğru yazıya geçirilmeye başlanmıştır. • Halk nesri (sade nesir) dediğimiz yalın, Açık, anlaşılır bir nesir diliyle oluşturulan; Yüzyıllar bolunca halk kahvelerinde, yeniçeri Ocaklyarında ve sınır boylarındaki kalelerde okunan, Meddahlara konu olan “Hamza-name” leri yazıya aktaran ilk kişi, şair Ahmed’î’nin kardeşi olan Hamzevî’dir.
Hazırlayan Yılmaz Kısa Edebiyat Öğretmeni Alanya, 16.12.2007