570 likes | 804 Views
GÜNEŞ ve SAÇLARIMIZ. Öğr.Gör.Tülay Kahraman Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Kuaförlük ve Güzellik Bilgisi Eğitimi Anabilim Dalı.
E N D
GÜNEŞ ve SAÇLARIMIZ Öğr.Gör.Tülay Kahraman Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Kuaförlük ve Güzellik Bilgisi Eğitimi Anabilim Dalı
Yeryüzündeki bütün canlıların enerji kaynağı olan güneş ışını yaşam için vazgeçilmezdir. Hava ve su gibi güneş enerjisinin olmadığı bir hayat düşünülemez.
Yirminci yüzyılın başlarında doğal güneş ışığının hayatın kalitesini artırdığı, psikolojik durum üzerindeki pozitif etkisi olduğu, vitamin D sentezi sağladığı ve deride melanini artırıcı etkisi tanımlanmıştır. Bununla birlikte güneşe uzun süre maruz kalmak fizyolojik ve patolojik bir takım önemli olumsuz sonuçlara yol açmaktadır.
Güneş özellikle D vitamini yapımında etkilidir. Psoriasis, akne, bazı egzamalar ve raşitizm gibi bir takım hastalıklar üzerinde de iyileştirici etkisi vardır. Ayrıca güneşli havaların psikolojik durumu düzeltici etkisinin olduğu ve yaşama canlılık getirdiği de bilinmektedir.
Solar spektrum değişik dalga boylarında farklı ışınlardan oluşmaktadır. Solar spektrumu oluşturan ışınlar şunlardır: Gama ışınları X ışınları Ultraviyole Görünür ışık İnfrared Radyo dalgaları
Güneş ışınlarının faydalı etkilerinin yanında ultraviyole (UV) ışınlarının deri tarafından emilmesi fizyolojik ve patolojik birtakım sonuçlara neden olmaktadır. UV ışınları 100–400 nm dalga boyundaki ışınlar olup başlıca üç spektruma ayrılmaktadır.
UVA; Ultraviyole enerjisinin %95’ini oluşturmakta ve UVA (320–400 nm)’den oluşmaktadır. En önemli etkisi eritem ve bronzlaşmadır. UVA dermal tabakaya penetre olarak fotoyaşlanmaya neden olmakta ve karsinogenezi tetiklemektedir.
UVA camlardan geçmektedir. Ultraviyolenin tetiklediği ilaç reaksiyonlarının çoğunda UVA sorumludur. • UVA’nın gün boyu yoğunluk değişkenliği UVB’den daha azdır, etkinlik sabah ve akşam saatlerinde de sürer. UVA enlem ve atmosferik koşullardan da daha az etkilenir. UVA az oranda güneş yanığından da sorumlu tutulmuştur.
UVB; Daha çok güneş yanıklarından sorumlu olup 290–320 nm dalga boyundaki ışınlardan oluşur. Biyolojik olarak en aktif ve zararlı UV ışınıdır. Karsinojeniktir ve fotoyaşlanmada major rolü oynar. UVB pencere camı tarafından tutulmasına rağmen kuartz camlardan ve sudan geçebilmektedir. Yıllık UVB dozunun yaklaşık % 72’si yaz aylarında alınır.
UVC; Bakterisidal ve germisidal etkilidir. 200–290 nm dalga boyundadır. Germisidal lambalarda kullanılır. Atmosferdeki moleküler oksijen ve ozon tabakası tarafından emilir. Çok şiddetli ve ani güneş yanığına neden olur. UVC ışınları özellikle gözler için zararlıdır.
Güneş ışınları atmosferden geçerken UVC’nin tümü, UVB’nin ise yaklaşık % 90’ı ozon, su buharı, oksijen ve karbondioksit tarafından tutulmaktadır. UVA atmosferden çok az etkilenmektedir. Yeryüzüne ulaşan UV’nin büyük çoğunluğu UVA, az bir kısmını ise UVB oluşturmaktadır.
Güneş ışınlarının istenmeyen yan etkileri : • Güneş yanığı • Hiperpigmentasyon • Fotoyaşlanma • Fotokarsinogenez • Fototoksik ve fotoallerjik deri hastalıkları • Deri immün sisteminin baskılanması • Katarakt oluşumu.
Son yıllarda sıcak bölgelerde tatil yapılmasının, güneşlenme alışkanlığının ve dışarıda yapılan sporların artması, endüstride kullanılan ve teknoloji ile hayatımızın her alanına girebilen UV yayan çeşitli cihazların artması ile insanlar yoğun olarak UV’ ye maruz kalmaktadır. UV’ ye maruz kalmanın artması ile birlikte UV’nin zararlı etkileri de son yıllarda artış göstermektedir.
UV’nin zararlı etkilerinden korunmada insanların eğitimi ve davranış kalıplarının değiştirilmesi çok önemlidir. Bu amaçla değişik ülkelerde halkı bilinçlendirme çalışmaları amacıyla bir takım çalışmalar yapılmıştır. Bu amaçla 1980 li yıllarda özellikle UV’ye en çok maruz kalınan ülkelerin başlarında gelen Avustralya ve Yeni Zelanda’da minimal eritem dozu (MED) ve UV yanma zamanları günlük olarak verilmeye başlanmış.
Avustralya dünyada deri kanserlerinin en sık görüldüğü ülkedir. Yine güneş kozmetiklerinden alınan vergi azaltılmış, dışarıda çalışan kişilerin çalışma programları düzenlenmiş ve okullarda şapkasız dışarı çıkılması yasaklanmıştır. Bu kampanyalarla halkın alışkanlıkları büyük oranda değişmiş ve deri kanseri görülme oranı azalmıştır.
Uv radyasyonuna maruz kalındıktan sonra meydana gelecek reaksiyonlar kişinin deri tipi ile çok yakından ilişkilidir. Deri tipleri fotobiyolojik açıdan ve melanin yoğunluğuna bağlı olarak temelinde Fitzpatrick skalası olarak bilinen sınıflamaya göre 6’ya ayrılabilir:
Tip 1. Çok kolay yanan, bronzlaşması güç olan, kızıl veya sarı saçlı, mavi göz rengi, çilli açık tenli beyaz ırk. (Keltler, İskoçlar)
Tip 2. Güneşe karşı hassas, yavaş bronzlaşan, güneş yanığı sık görülen, sarışın, açık tenli .(Slavlar)
Tip 3. Güneş yanığı olmayan, bronzlaşabilen, kahverengi saçlı, buğday tenli kumral ırk (Kuzey Akdeniz ırkları)
Tip 4. Güneş yanığı olmayan, kolay bronzlaşabilen, koyu renk saçlı, buğday tenli. (Kuzey Afrikalılar)
Tip 5. Güneş yanığı pek rastlanmayan, kolay ve iyi bronzlaşabilen, koyu renk saçlı ve tenli. (Pasifik ırkları, Asyalı ırk olan Hintliler ile Güney Amerikalı)
Tip 6. Güneş yanığı görülmeyen, derin pigmentasyon, koyu renk saçlı, siyah deri rengi. (Zenciler)
Ülkemiz güneş ışınları açısından oldukça zengindir. Türkler genellikle buğday tenli, koyu renk saçlı, koyu renk gözlü, koyu ve kalın kaşlı olarak bilinirlerse de ülkemizde açık tenli ve renkli gözlü insanlarda oldukça fazladır. • Bu nedenle UV’ye maruz kalma ve zararlı etkilerinden korunma ilişkisi açısından halkımızın bilinçlendirilmesi de çok önemlidir.
Bütün insanlık tarihinde saçlar her zaman önemli bir yer tutmuştur. Saç asaleti, özgürlüğü, sağlığı ve tabii ki kişinin güzelliğini simgelemiştir. Bazen de bir güç ve kuvvet sembolü olmuştur. Günümüzde de aynı sembolizasyon zenginliğini korumaktadır.
Toplum içinde saçların görünümü sıklıkla sağlığın ve kişinin kendini iyi hissetmesinin bir ifadesi olmuş; saç bakımı ve temizliği insanların birbirlerini etkilemelerinde ve ilişkilerinde önem kazanmıştır.
Saç sağlığı denilince, saçlı derideki 100 000 adet veya daha fazla kıl yapısının genel durumundan bahsedilmektedir. İyi durumdaki saç kendini hemen belli eder. Parlar, kolay şekil alır ve iyi görünür.
Saçın fiziksel özellikleri • Elastikiyet • Statik elektrik • Nem oranı • Porozite (Gözeneklilik) • Yapı
Elastikiyet: • Korteksteki uzun keratin fibrilleri sağlar • Esneme yeteneği saç şeklinin değişmesine olanak verir • Islak saç boyutunun yaklaşık %30’u kadar uzayabilir • Kalıcı kimyasal uygulamalar: Renk açma ve perma • Doğal-yapay ışık kaynakları
Statik elektrik: • Kuru saç fırçalandığında statik elektrik oluşur. Bu durum özellikle kuru ve sıcak havada belirgin olur. Kıllar birbirlerini iterler ve saçların tamamından ayrı durur, uçuşurlar.
Nem Oranı: • Saçların su içeriği nemli ortamlarda artar. Nemli ve sıcak ortamlarda saçlarda daha fazla nem ve az miktarda statik elektrik bulunduğu için saç daha az hacimli olur. • Saçlar, kuru ve sıcak ortamlarda daha az nem ve daha fazla statik elektrik nedeniyle daha hacimli görünürler. • Islak saçlarda ise korteks şişer ve kıl yüzeyi geçici olarak kayganlığını ve düzgünlüğünü yitirir. Nem arttıkça kılın emme yeteneği de artar nem oranı % 80’nin üzerindeyse saç sağlığı olumsuz etkilenir.
Porozite: • Normal hasarsız saçlarda kortekse giren ve çıkan su miktarı oldukça azdır. • Bunu sağlayan kutikulanın sağlam olmasıdır.
Ancak saçlara şekil vermek için kullanılan maddeler, kozmetik uygulamalar ve nem, rüzgar, aşırı güneş maruziyeti sonucu kıllardaki porozite artar ve dolayısıyla suyun kortekse giriş/çıkışı artar.
Por sayısı fazla olan kıllar kurudur ve kırık, ayrışmış uçları bulunur. Hasarlı kutikula kırılabilir özelliktedir ve yıpranması kolaydır.
Yapı: Saçın dokusu saç güzelliğini yansıtır. Kılın çapı, sert veya yumuşak olması ve yıpranma durumu gibi faktörlerden etkilenir.
Kozmetik uygulamalar ve fiziksel faktörlerin yanı sıra iyi beslenememe, anemi, uzun süreli açlık, protein eksiklikleri, hormonal bozukluklar, saç hastalıkları ve ilaçlar sonucu saç sağlığı bozulabilir. Yaşlanma da saçlarda değişikliklere neden olur. Uzama hızı ve saç miktarı yaşla azalır, ancak yapısal özellikleri yaşlılarda genellikle normaldir.
Güneş ışığının saçlara etkisi • Saç kuruluğu • Yapıda kabalaşma • Gerimde azalma • Kolay kırılabilirlik • Renk, nem ve parlaklık kaybı • Kutikulada kırılmalar • Kortikal bozulma
Güneş ışığı ile saçlarda renk açılması olmaktadır. Doğal olarak daha az miktarda melanin içeren kıllarda yıpranma daha az olur. • Güneşe maruz kalan bölgelerde saçlar güneşle solabilir. Çok koyu renk saçlarda renk açılması daha belirgin olur. • Kahverengi saçlarda, eumelanin pigmentinin güneş ışınları etkisi ile oksidasyonu sonucu, renk solması gerçekleşir.
Kızıl ve sarı saçlardaki değişiklikler ise sistin, trozin ve triptofan artıklarının fotodegredasyonu sonucudur. Feomelanin, UVA ve görünür ışınların hasarına çok açıktır ve kolaylıkla süperoksitler oluşturabilirler. Bu nedenle sarı-kızıl saçlılarda kıl hasarı daha kolay gelişir.
Kıl hasarının bir başka mekanizması da ultraviyole ışınının sistin, trozin, fenil alanin ve triptofan tarafından absorbe edildiğinde disülfür bağlarda kırılmalar ve serbest radikal oluşumuna bağlı olarak keratin hasarı meydana gelir.
Güneşten koruyucular Topikal güneş koruyucuları; fiziksel ve kimyasal güneş koruyucuları olmak üzere iki gruba ayrılırlar.
Fiziksel güneş koruyucuları Görünür, ultraviyole (UV) ve kızılötesi (IR) ışınlarını yansıtarak veya dağıtarak koruma sağlarlar. En çok kullanılan maddeler, titanyum dioksit (TiO2) ve çinko oksit (ZnO) tir.
Kimyasal güneş koruyucuları • Sentetik olarak hazırlanan organik kimyasallardan oluşur. Bu ajanlar, genellikle fiziksel koruyucular ile veya kendi aralarında yüksek değerli SPF ürünü elde etmek amacıyla kombine edilebilirler. • Kimyasal güneş koruyucuları UV radyasyonunu absorbe ederler. Bu kimyasal maddeler ışığın enerjisini emerler ve ortama zararsız bir ısı ve ışık olarak geri verirler. • En çok kullanılan maddeler, PABA (p-Aminobenzoik Asit) ve esterleri, sinnamatlar, benzofenonlar .