280 likes | 515 Views
Co ğ rafyada Yorumlamac ı G ö r ü ş ler. Pozitivizmin co ğ rafyada ortaya ç ı kard ığı d ü ş ü n ü len sorunlara tepkiler genelde ay ı rt edilen iki ö nemli alternatif ş eklinde belirmi ş ti: Birincisi, geni ş ç apta h ü manist perspektif ve
E N D
Coğrafyada Yorumlamacı Görüşler • Pozitivizmin coğrafyada ortaya çıkardığı düşünülen sorunlara tepkiler genelde ayırt edilen iki önemli alternatif şeklinde belirmişti: • Birincisi, genişçapta hümanist perspektif ve • diğeri de radikal neo-Marksist ya da tarihsel materyalist yaklaşım. • Mantıksal pozitivist geleneğe yöneltilen en büyük eleştirilerden birisi coğrafyada 1960'larda geliştirilen yasa ve modellerin bireyleri ve beşeri koşulları yeterince ortaya koyamadığı ya da bu konuda başarısız kaldığıydı. • Bu da, birçok coğrafyacıyı, hümanizmin felsefi yaklaşımlarına ve özellikle de hermenotik, yani yorumlamacı geleneğine yönelmelerine yol açmıştı.
Hermenotik • Bu geleneğin esasını, pozitivizmin açıklama olan amacının tersine, anlayış oluşturuyordu. • Alman filozof Wilhelm Dilthey doğayı açıklarken, aynı zamanda toplumsal yaşamı ve beşeri niyetleri de anlayabileceğimizi düşünüyordu. • Bu da Yunanca hermeneuein’den geliştirilen yorumlamacı bilimsel geleneğin kökenini oluşturmuştu ve bu gelenek de, bir benzetmeyle, insanın kendini başkasının yerine koyarak anlamaya çalışma yoluyla birçok şeyi ortaya çıkarmaya çalışmak demekti.
Hermenotik • 1960'ların sonlarından başlayarak beşeri coğrafyada iki büyük yaklaşım insanı bilim dalının içine sokmada kullanılmıştı. • Bunlardan biri, genelde davranışsal coğrafya başlığı altında yapılan çalışmaları kapsayan yaklaşımdı, ama yine büyük ölçüde mantıksal pozitivist bir çerçeve içinde kalıyor ve hâlâ grup davranışını açıklayacak model ve teoriler geliştirmeye çalışıyordu. • Diğeri ise mantıksal pozitivizm geleneğinin attığıepistemolojik (bilgi kuramı) ve ontolojik(varlık bilimi) temelleri bilinçli bir şekilde ortadan kaldırıp yerine daha çok "fenomonoloji"(görüngü bilim) ve "idealizm" gibi hümanist felsefeleri koymak isteyen çalışmaların izlediği yaklaşım idi.
Hermenotik • Davranışsal coğrafyanın ortaya çıkmasıyla hümanist bakış açılarının benimsenmesi, bazı istisnalarla, coğrafyacılar tarafından yapılan güçlü katkılardan daha çok, başka bilim dallarında geliştirilen fikirlerin coğrafyaya sokulmasında yansımasını bulmuştur. • Mekânla ilgili modellerin, 1950'ler ve 1960'lar boyunca coğrafyacıların açıklamaya çalıştıkları olguları ele almada yetersiz kalmaları, bilimsel değerlendirmede başarısız oldukları görüşünün de yaygınlaşmasına yol açmıştı. • Coğrafyanın bir mekân bilimi olarak kavramsallaştırılmasıçok büyük ölçüde mutlak mekân görüşüne dayandırılmıştı.
Mekân anlayışındaki değişim • 1970'lerde gelişmeye başlayan hümanist eleştiri, mekânın ancak onu meydana getiren nesneler ve süreçlerle anlaşılabileceği ve mekân incelemelerinin toplumsal teori içinde kök salması gerektiği üzerinde toplanıyordu. • İnsan varlığının tüm şekillerinin hem zaman hem de mekânsal anlatımlarının varolduğunu kabul eden coğrafyacılar tek başına fiziksel (ya da mutlak) mekânı coğrafya bilim dalının sınırlıörgütleyici kavramı olarak kullanma girişimlerinden vazgeçtiler.
Mekân anlayışındaki değişim • Buna karşılık, coğrafyacılarla başka sosyal bilimciler arasında gittikçe artan mesleki bağlar çoğu sosyal bilimin mekân sorununa yeterli dikkat harcamadığını ve coğrafyacıların toplumsal teorinin çağdaş gelişmesine yapacakları katkının mekânın toplumsal araştırmaya sokulmasında bütünleştirici bir rol oynayacağını ortaya koymuştu. • Bununla bağlantılı bir husus da, mekânın mutlak mekân değil, görece mekânolarak alınmasının gittikçe daha çok benimsenmesiydi.
DAVRANIŞSAL COĞRAFYA YAKLAŞIMI • Çevreyi nasıl algıladığımız ve düşüncelerimiz ile algılarımızın davranışlarımızı nasıl etkilediğinin incelenmesi "davranışsal coğrafya"nın konusunu oluşturur. • Bir başka deyişle de, davranışsal coğrafya olarak bilinen inceleme şekli "insanların çeşitli çevrelere tepkilerinin genişölçüde onları nasıl algıladığı ve anladığına bağlı olduğu"nuesas alan yaklaşımdır.
geosophy • John Kirtland Wright (1891-1969), "geosophy" dediği yeni bir terim öne sürüyor ve bunu "coğrafi bilginin incelenmesi" olarak tanımlıyordu. • Coğrafi bilginin incelenmesinin: • Yanlış ya da doğru, her tür insanın -yalnızca coğrafyacıların değil, aynı zamanda çiftçilerin ve balıkçıların, işadamları ve şairlerin, romancı ve ressamların, Beduin ve Hottentoların- coğrafi bilgilerini kapsar ve bu nedenle sübjektif kavramlarla bağlantısı vardır. • Wright, sübjektif fikirlerin incelenmesinin, daha katı bilimsel ilkeleri olan fiziki coğrafyanın incelemesine açık olmadığı ama önemli bir altyapı sağladığı ve coğrafi incelemeye bir boyut kazandırdığını söylüyordu.
geosophy • Ona göre: Coğrafi bilgi, ne tür olursa olsun, insanlar arasında yaygın evrensel bilgidir ve hiçbir şekilde coğrafyacıların tekelinde değildir... • Bu tür bilgi her tür gözlemle hemen ilk anda kazanılır... • ama bu bilginin kazanılması kültürel ve psikolojik faktörlerin karmaşık etkileşimiyle koşullanmıştır... • İnsanın uğraştığı hemen her önemli faaliyet, bir tarlada çapa sallamak ya da bir kitap yazmak ya da bir iş yönetmekten bir dedikodu yaymaya ya da bir savaşı beslemeye kadar bir ölçüde coğrafi bilgiden etkilenecektir.
Davranışsal ve algılamalı coğrafya • Davranışsal ve algılamalı coğrafyanın başarıları karşısında eleştiriler de yükselmiştir: • Bu tür araştırmaların sonuçlarının "gerçek dünya coğrafi faaliyetlerinin açıklanmasında çok az değeri olduğu"-nu belirtirken, "zihinsel olgularıölçebilecek genelde kabul edilmiş bir kriter de olmadığı"nı da ekliyorlardı. • Bir başka eleştiri de "çevresel algı ile davranış arasında açık ve doğrudan ilişkiyi vurgulayacak ampirik etkili hiçbir delil bulunmadığı, bu yüzden de coğrafi araştırmada yeniden aktif davranış kalıplarıüzerinde odaklanma ihtiyacı doğduğu" şeklindeydi.
Davranışsal ve algılamalı coğrafya • Hatta, coğrafyayı yasa-uygulayıcı bilim olarak kabul eden Leonard Guelke (1971), daha önce de, insan davranışının yasalarını ortaya koymanın olanaksız olduğunu ve davranışın büyük kısmının kültürden etkilenip, onun tarafından belirlendiğini, bu yüzden de ancak çok genel biçimde bir değerlendirmeye gidilebileceğini ileri sürerken, daha da ileri giderek "beşeri coğrafyacılar kendilerini yasa-uygulayıcı bilim insanları olarak kabul edemezler... çünkü uygulayacak yasaları yoktur zaten" diyordu.
HÜMANİST BAKIŞ • Hümanistik coğrafya da, diğer akımlar gibi, hem entelektüel hem de uygulamalı düzeylerde ortaya çıkmıştır. • Özellikle mekansal analize ve bu yaklaşımın insan kavramını yalnızca önemli bir katkıcı düzeyine indirmesine karşı itirazlara dikkat çeker. • Hümanist bakışa göre kantitatif çalışmalarda bir mekanik koku vardır ve kantitatif devrim, bizi yeniden çevreci determinizme yaklaştırmaktadır. • Hümanistik gelenek bu gelişmeye karşı olduğu kadar, 1970'lerde arttığı gözlenen, yine insanın varlığını pasif bir konuma getiren Marksizm'e de bir tepkiydi. • Çünkü, "aşırı Marksizm tipik olarak sosyal determinizm bakış açısından yönetiliyordu".
HÜMANİST BAKIŞ • 1970'ler boyunca birbirinden farklı birçok hümanist bakış açısının coğrafyacılar tarafından benimsendiği belirtilir. • Bunların çoğu varoluşçuluk ve fenomonoloji felsefelerine bağlı olarak gerçekleşmişse de, idealizm, daha yakın zamanlarda ise pragmatizm ve realizm de kendilerine taraftar bulmuşlardır. • Bu akımların tümünü bir araya getiren mantıksal pozitivizmin bilim dalının (coğrafyanın) felsefi söylemlerini dile getirmede yetersiz kaldığı düşüncesiydi. • Çoğu, model oluşturan ve yasa arayan bilim olarak mantıksal pozitivizmi düzeltme, değiştirme girişimlerinin yansıması olan davranışsal yaklaşımların tersine, hümanizm kökten farklı bir alternatif sunuyordu.
HÜMANİST BAKIŞ • Hümanizm, bazen de birbirinden çok farklı ve çok sayıda araştırma yolunu birden içine alan bir şemsiye olarak da görülmüştür. • Hümanizm, coğrafyada 1970'lerden sonra egemen bir akım haline gelmişse de, geçmişi çok eskidir; farklı anlamlara sahiptir ve farklı alanlardan gelen insanlar bu akım içinde yer alabilmişlerdir: • Yi-Fu Tuan'a göre, hümanizm, coğrafyacılara, "nihai amacı insanı ve içinde yaşadığı koşulları daha iyi anlayabilmek olan coğrafi süreçüzerine yansıyan" bir temel görev getiriyordu.
HÜMANİST BAKIŞ • Tuan bilimsel (pozitivist) ve hümanist yaklaşımlar arasındaki karşıtlıklarışöyle özetler: • “İnsanın incelenmesine bilimsel yaklaşım, insanın varlığı ve insanla ilgili bilginin rolünü en aza indirme eğilimindedir. • Hümanistik coğrafya, tersine, coğrafi faaliyetler ve olguların insan varlığının niteliğini nasıl ortaya koyabileceğini özellikle anlamaya çalışır".
HÜMANİST BAKIŞ • Hümanistik coğrafya eleştirisel ve tepkiseldir. • Coğrafi olgular dünyası içine yalnızca iklim, çiftlikler, yerleşmeler ve ulus-devletleri değil, aynı zamanda coğrafi duygular, kavramlar ve teorileri de alır. • Uygulamalı düzeyde ise, hümanizm, beşeri coğrafyacılara alternatif bir dünya görüşü sunarken, metodolojisi üzerinde fikir birliğine varılamaması en önemli dezavantajlarından birisi olmuştur.
Fenomonoloji (görüngü bilim) • 1970'lerin başında coğrafyacıların en fazla dikkatini çeken fenomonoloji yaklaşımını doğrudan ilk savunan coğrafyacı Toronto Üniversitesi'nden Relph idi. • Çok çeşitli yorumlar getirilmiş olmakla birlikte, Relph, fenomonolojinin temel amacının "pozitivizmin model oluşturma ve teori kurma yönüne, insanın deneyim dünyasına dayanan bir alternatif metodoloji getirmek" olduğunu söyler. • Buttimer'e göre tanımı kolay olmayan fenomonoioji, temel farklılıklar olsa da, birçok bilim dalının sınırlarını aşarak diğer alanlara geçer.
Fenomonoloji (görüngü bilim) • Ama, "saf fenomonoloji"nin çekirdek ilgi alanı, geçmişte, "bilinçliliğin, özellikle de doğrudan deneyimin bilinçli algılanmasının analiz ve yorumu" olarak alınmıştı. • Fenomonoioji coğrafyacılara tamamen yeni araştırma yolları açmıştır. • Bununla birlikte, Edmund Husserl’inüretici değil de, derin düşünceye dayalı anlayışının coğrafyada benimsenmesinde çok büyük metodolojik güçlükler olduğu anlaşılmış, kendilerini Husserl'in felsefesine yabancı hisseden coğrafyacılar fenomonoioji kokan coğrafyayı kurmak yerine, çabalarını pozitivizmi bir felsefe olarak yıkmak yolunda harcamışlardı.
Fenomonoloji (görüngü bilim) • Bu yüzden de Tuan (1974a), Relph (1976) ve Buttimer (1976) gibi coğrafyacılar Alfred Schutz'un anlamın araştırılmasına dayalı oluşturucu fenomonolojisine yaklaşmışlardı. • Ley'in (1977) ifadesine göre: "tüm fenomonolojik geleneklerde anlam sorusu merkezi bir önem taşır, çünkü anlam ve algı, varoluştan, öznesiyle birlikte bir nesne olarak söz eder". • Schutz'un özel katkısı Husserl'in daha derin transandantal (aşkın) düzeydeki anlayışının tersine, insanın günlük yaşam-dünyası (lifeworld) düzeyinde toplumsal anlamın anlaşılmasını sağlamak için insan eyleminin niyeti üzerinde odaklaşmış olmasıydı.
Fenomonoloji (görüngü bilim) • Bu yaklaşımın coğrafi araştırmada ya da uygulamada benimsendiğine ilişkin en iyi örnekler Tuan'ın (1974b) Topophilia: A Study of Environmental Perception, Attitudes and Values ile Relph'in (1976) Place and Placelesness adlı kitaplarıdır -her ikisi de yer sevgisi üzerinedir ve yerin tanımı bağlamında bireyler ile maddi çevreleri arasındaki bağları araştırırlar. • Yine her ikisi de, duygusal, estetik ve sembolik görüntülerinin özelliklerini dikkate alarak, daha çok, yerlerin toplumsal yapılarıyla ilgilenmişlerdir. • Ama, her ikisi de çok güçlü oldukları halde, bu çalışmalar tarz ve içerik açısından beşeri coğrafyacılar arasında fazla tutulamamıştır.
Varoluşçuluk: existentialism • Husserl’in fenomonolojisiyle sıkı sıkıya bağlantılı ve kısmen ondan türetilen bir felsefe de varoluşçuluk (existentialism)tur. • Fenomonoloji ile bağları o kadar sıkıdır ki, birçok coğrafyacı ikisini birbirinden ayırmakta güçlük çeker. • Temel farklılık, fenomonolojinin özüüstün görmesine (anlamların bilincin varlığından ortaya çıktığına) karşılık, varoluşçuların temel felsefesinin "özden önce varoluş (ya da insanın kendisini meydana getirmesi) olmasıdır. • Kendini tanımlama (özü yaratma), içine çevreyi yaratmayı da katar.
Varoluşçuluk: existentialism • Böylece de, çevreler aynen biyografiler gibi, okunabilirler "her coğrafi görünüm ya da her varolan coğrafya için onu hesaba katacak birisi de bulunacaktır". • Coğrafi görünümün bu tür analizinde genelleştirmelere de gidilebilir. • Coğrafyacı Sack (1992) doğa alemi, toplumsal ilişkiler alemi ve anlamlar alemi olarak almıştır. • İnsanlar olarak bizler, koşulları içinde yaşadığımız yer tarafından belirlenmiş ve maddi koşulları geleceğimizin çerçevesini oluşturan fiziki dünya ya da doğal alemin içine atılmış bulunuyoruz. • Dünyada varoluşun önemli bir yanı, bu koşullara uyum sağlamak için onları nasıl düzenleyeceğimiz gibi bir durumun da varoluşudur.
Varoluşçuluk: existentialism • Buradan anlaşıldığına göre, hümanistik coğrafya ya bireylerin ve onların yarattıkları yapılar ve de davranışlarını içine alan olgusal çevrelerin incelenmesiyle ya da insan anlamının hazinesi olarak coğrafi görünümlerin analiziyle uğraşacaktır. • Tuan (1971) bu ikileme şöyle bakıyor: • "Coğrafya, coğrafyacının 'düzende bir anlam ararken büyük ölçüde belirlenmiş, zamansız ve düzenli bir dünya' bulduğu çevrecilikle, 'coğrafi görünümde aradığı anlamı insanın gelişmesi için bir hazine olan edebiyatta bulduğu' varoluşçuluk arasında kalmıştır".
İdealizm ve tarihsel deneyim. • İdealist dünya görüşü gerçeğe insanın zihinsel yapısıyla bakar. • İdealistlere göre tüm eylemler rasyonel-akılcı düşüncenin sonucudurlar. • 1970'ler boyunca coğrafyaya idealist yaklaşımın en büyük savunucusu olan Guelke,. idealist projeyi de şu şekilde tanımlıyordu: • “İdealist, akılcı bir eylemin, arkasındaki düşünce anlaşıldığında açıklığa kavuşacağına inanır. • İdealist bakışta beşeri coğrafya, büyük ölçüde akılcı eylemler ve insan zihninin ürünleriyle uğraşıyor olduğu gerçeğiyle bir coğrafi araştırma alanı olarak bağımsızlığını kazanmıştır" (Guelke 1974). • Bu idealizm görüşü"geçmişteki insanların düşüncelerini yeniden düşünmek şeklindeki tarihe değişik yaklaşımdan alınmıştır.
İdealizm ve tarihsel deneyim. • Guelke'nin demecinden anlaşıldığına göre, idealizm mantıksal pozitivist açıklama ile yorumlamacı anlayış arasındaki farklılık sorununu yenmeye de işaret etmektedir. • Kısacası, akılcı eylemlerin açıklaması, ancak arkasındaki fikirler anlaşılırsa başarılmış olacaktır. • Tarihî coğrafya için özellikle önemli olan bu anlayış bağlamında, yine Guelke'ye göre (1981): • "Farklı insanlar yeryüzünü farklı kullanırlar; örneğin farklı tarla ve farklı yerleşme kalıpları yaratırlar. Bu kalıplar kendiliğinden meydana gelmemiştir, ama onları yaratan insanların düşüncelerini yansıtırlar".
İdealizm ve tarihsel deneyim. • Fikir ve eylem üzerinde yoğunlaşan Guelke, Schutz'un öne sürdüğüne benzer bir önermeyle, niyetle de ilgilenmişti. • "Bir niyet, bireyin doğru bulduğu teoriyi uygulaması için de bir fırsat sağlayacaktır" fikri bireyin elinde birbirinden farklı çok sayıda teori olacağı ve değişik durumlara bunları uygulayacağı anlamına geliyordu. • İdealist coğrafyacının görevi de bu tür düşüncelerle bunları izleyen eylemler arasındaki bağların peşine düşmekti. • Bununla birlikte, Guelke'nin idealizm yaklaşımı, tek bir doktrini izlemediğinden, bazı çelişkiler de içeriyordu. • Bu yüzden çok az coğrafyacı kendisini izledi. İdealizm de, böylece, daha çok mantıksal pozitivizme yönelmiş eleştiri yollarından birisi olarak kaldı.
HÜMANİST BAKIŞ • Yukarıda yazılanlardan da izlendiği gibi, 1970'ler boyunca coğrafyacılar için hümanizmin başlıca çekiciliği, 1950'ler ve 1960'lar boyunca gelişip yayılan mantıksal pozitivist geleneğe saldırıda bulunabilecek bir dizi felsefi konum yaratmış olmasıydı. • Bununla birlikte, getirilen ilk eleştirilerden de izlendiği gibi, temel metodolojik ve ampirik açıklamalardan yoksun kalınmıştı. • 1960'ların mekânsal bilimi daha çok kendi metodolojisi üzerinde yoğunlaştı ve genelde felsefi temelleri ihmal etti; • Buna karşılık, 1970'erdeki hümanist coğrafya felsefeyle işbirliğine gitti ve metodolojisini ikinci plana itme eğilimine girdi. • Hümanist coğrafyacıların, Habermas, Husserl, Heidegger ve hatta Hartshorne'a fazlasıyla bağlı kaldıkları, dünya üzerine kendi özel teorik sistemlerini oturtmaya çalıştıkları gibi eleştiriler getirilmiş