1 / 44

SUÇUN MADDİ UNSURLARI

SUÇUN MADDİ UNSURLARI. Maddi unsurlar denildiğinde, Hareket (fiil) Netice İlliyet Bağı (sebep sonuç ilişkisi) Fail, Mağdur, Suçun konusu anlaşılmalıdır. Maddi Unsurlar. Suçun maddi unsurları denildiğinde ilk olarak ceza normunda yasaklanan “fiil” akla gelmektedir.

landis
Download Presentation

SUÇUN MADDİ UNSURLARI

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. SUÇUN MADDİ UNSURLARI

  2. Maddi unsurlar denildiğinde, • Hareket (fiil) • Netice • İlliyet Bağı (sebep sonuç ilişkisi) • Fail, • Mağdur, • Suçun konusu anlaşılmalıdır.

  3. Maddi Unsurlar • Suçun maddi unsurları denildiğinde ilk olarak ceza normunda yasaklanan “fiil” akla gelmektedir. • Ceza hukukunda fiilden bahsedildiğinde ise, insandan sadır olan bir husus anlaşılır. Eylem, insanın dış dünyaya yansıyan ihmali ya da icrai bir davranışının bulunmasını gerektirir. • İnsanla bağlantısı olmayan tabiat olayları suç olgusunu ilgilendirmez.

  4. İnsanın dış dünyaya yansıyan ihmali ya da icrai davranışından, dış dünyada meydana gelen değişiklik ise, “netice” olarak tanımlanır. • Her suçta bir netice vardır. Hareketsiz suç olmayacağı gibi neticesiz de suç olmaz. • Örneğin; TCK m. 81’de, “bir insanı kasten öldüren kişi… cezalandırılır” denildiğinde, bu suç tipi bakımından netice “ölüm”dür.

  5. Hareket ile netice birbirinden bağımsız unsurlar değildir. Hareketin belli bir neticeyi doğurduğundan söz edebilmek için, hareketle netice arasında bir bağ kurulması da zorunludur. Böylece nedensellik bağı, icra edilen fiil ile meydana gelen netice arasındaki sebep sonuç ilişkisini ifade eder. • Nedensellik bağı, doğal bir olgudur. • Elbette işlenmiş bir suçtan söz edebilmek için, hareket, netice ve bu ikisi arasındaki nedensellik bağının yanında, fail, mağdur ve suçun konusunun da bulunması gerekmektedir.

  6. FİİL (Hareket) • Bir suçun varlığının en önemli şartı fiilin varlığıdır. Fiil yoksa, kastın yahut taksirin ya da tipe uygun eylemin mevcut bulunup bulunmadığı yönündeki araştırmalar gereksizdir. • Bu nedenle dış dünyada meydana getirilen bir etkinin fiil olup olmadığı çözülmeden, suçun yapısı ve haksızlığın tespiti hususunda bir sonuca ulaşmak mümkün değildir.

  7. Fiil; insanın dış dünyaya yansıyan ihmali ya da icrai bir davranışını ifade eden bir kavramdır. Ceza hukuku anlamında iradi olarak hareket etme yeteneği sadece insanda bulunduğu için ceza hukuku insan fiillerini konu edinmekte­dir. • İradi hareket etme yeteneği bulunmayan tüzel kişilerin, ceza hukukunun konusu olan bir fiili gerçekleştirme yetenekleri yoktur. • Bir insan davranışı olmaksızın dış dünyada meydana gelen hadiseler suç teorisini ilgilendirmez. Bütün toplumsal normlar sadece insana yöneliktir.

  8. Hareket (fiil), icrai bir davranışla işlenebileceği gibi ihmali davranışla (yapılması gereken hareketin yapılmaması) da işlenebilir. • Ancak icrai davra­nış dış dünyada değişiklik doğuran doğal bir olay olduğu halde, ihmali davranış bir normun ihlali şeklinde ortaya çıkan normatif bir değerlendirmedir. • Her suç için mutlaka icrai ya da ihmali bir ya da birkaç hareket bulunmalıdır.

  9. Günümüz ceza hukuku fiil ceza hukukudur. Bu nedenle ortada bir fiil yok ise, salt düşünce aşaması ceza hukukunun konusunu oluşturmaz. • Fiilden maksat, bir insan hareketidir. Doğa olayları ve hayvan hareketleri ceza hukuku anlamında fiil olarak kabul edilemez. • Bir insanın eylemi ile dış dünyada değişiklik olmuyor ise, hiçbir şey değişmiyor ise, etkilenmiyorsa ya da diğer bir deyişle her şey eskisi gibi ise suçun varlığından söz edilemez. Her eylemden sonra zarar veya tehlike biçiminde bir değişiklik (netice) ortaya çıkar. • Düşünce, eğer eyleme dönüşmüş ise bu durumda düşünceden değil “ifade etme” eyleminden bahsedilir ve bu alan ceza hukukunun konusuna girer.

  10. Fiilin Ceza Hukukundaki Fonksiyonu • Fiil, bütün suçlar için geçerli temel bir unsur olduğundan, tüm suçlara tatbiki mümkün olan genel ve soyut bir fiil kavramının ortaya konulması gerekir. • Fiil, suç tiplerini tasnif eden (icrai, ihmali vs.), tipiklik, maddi unsur veya manevi unsura bağlanabilen ve onları açıklayan, cezalandırılabilir hareketle (tipik hareket) cezalandırılmayan hareketi ayıran bir fonksiyona sahiptir.

  11. Fiilin Sınırlandırıcı Fonksiyonu • Sosyolojik açıdan etkili ve belirli bir davranışın fiil olup olmadığı, irade tarafından kontrol edilip edilmemesine bağlıdır. İster icra, ister ihmal şeklinde olsun, sadece irade tarafından yönlendirilen davranışlar fiildir. • İrade tarafından yönetilmeyen, insan doğası tarafından kontrol edilmeyen bir davranış ceza sorumluluğu için yeterli değildir. • Hareketin temelinde aranan insan iradesi, fiil ile ilgili bir iradedir.

  12. Kusurlu hareket etme yeteneği bulunsun ya da bulunmasın, bütün gerçek kişiler ceza hukuku anlamında hareket etme yeteneğine sahiptir. • Bu açıdan, kişinin reşit olup olmaması, çocuk veya akıl hastası olması önem arz etmez. Bu kimseler de bedeni bir aktivite gerçekleştirir ve bu kimseler de hareket edebilirler. • Hareket yeteneği ile “kusurluluk” birbirinden farklı kavramlardır. • Kusurluluk, hareketi yapan kişinin (fail) cezalandırılıp cezalandırılmaması ile ilgili bir “değerlendirmeyi” ifade eder.

  13. Vis Absoluta (Mutlak Kuvvet) • İnsanın iradesini tamamen etkisiz kılan, karşı konulamaz, tabi ya da tabi olmayan mutlak bir kuvvetin etkisiyle gerçekleştirilen icrai veya ihmali davranışlar fiil olarak kabul edilemez. • Örneğin; A, merdivenden inerken dengesini kaybeder ve B’nin üzerine düşer. B ise önünde duran C’nin üzerine düşer ve C’nin yaralanmasına neden olur. Bu olay itibariyle, B bakımından karşı konulamaz bir kuvvet (vis absoluta) vardır ve B’nin düşme eylemi “iradi bir davranış” değildir.

  14. Vis Absoluta (mutlak cebir) bakımından, cebirin kaynağı bir hayvan ya da doğa olayı olabileceği gibi bir insan da olabilir.

  15. Vis Compulsiva (Zorlayıcı Cebir) • Zorlama, insanın iradesine yönelerek, insanın karar verme ve hareketlerini yönlendirme yeteneğini etkileyen bir “cebir ya da tehdit” niteliğinde ise bu halde zorlanmış olsa da bir iradi davranış vardır ve bu davranış ceza hukuku bakımından “fiil” sayılır. (Vis Compulsiva) • Örneğin, A, B’nin başına silah dayayarak kasadaki paraları vermesini ister. B ise, bu tehdidin etkisiyle (vis compulsiva) paraları A’ya verir. B’nin eylemi ceza hukuku anlamında “fiil” olarak kabul edilir. Ancak bu eylem sebebiyle B, özgür olarak karar vermediğinden kusurlu sayılamaz ve cezalandırılamaz. (TCK m. 28)

  16. Refleksler, Heyecan Halinde Yapılan Davranışlar ve Anlık Tepkiler • Refleks hareketler, fiil niteliği taşımaz. Reflex, dışarıdan bir müdahale ile oluşan bir tepkidir ve bu yönüyle sinirsel bir reaksiyondur. Refleks bakımından hareket etme iradesi ya da “hareketini yönlendirme bilinci” yoktur. O nedenle refleks hareketler (Kusma, kramp vs.) nedeniyle kişi cezalandırılmaz. • Örneğin; doktor A, B’nin ayağındaki sinirsel uyarıyı kontrol için bir cisimle B’nin ayağına vursa ve sinirsel bir reaksiyon sonucu B’nin ayağı doktorun yüzüne gelse bu eylem sebebiyle B cezalandırılamaz. • Ancak B, bu durumu öngördüğü halde, ayağını doktor A’dan tarafa tutmuş ise bu durumda başlangıçta hareketini yönlendirmiş sayılır. (actiones liberae in causa- sebebinde serbest hareket kuramı)

  17. Hapşırma veya bir hayvanını ısırması üzerine o bölgenin tutulması vs. bu türden davranışlar refleks olmayıp “yarı otomatik” davranışlardır. Yarı otomatik davranışlar da “fiil” sayılmaz. • Derin uyku, epilepsi (sara), koma, ateşli hastalık ve hipnotik halde gerçekleştirilen davranışlar da “fiil” sayılmaz ve bu davranışları gerçekleştiren kişi cezalandırılmaz. • Örneğin, çocuğunu emzirirken sara nöbeti geçiren bir annenin bebeğin ölümüne neden olması halinde cezalandırılabilmesi mümkün değildir. Ya da ameliyattan yeni uyanan bir hastanın hastabakıcıya hakaret etmesi vs.

  18. İrade Dışı Alınan Alkol/Uyuşturucu • İrade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde sebebiyle şuurunu tamamen kaybetmiş bir kimsenin davranışı da fiil olarak nitelendirilemez. • İrade dışı alınan alkol nedeniyle şuurunu “kısmen” kaybeden kişinin davranışı “fiil” olarak kabul edilir ancak bu fiil sebebiyle, fail kusurlu olmadığı için (irade dışı veriliyor) cezalandırılmaz. • Ancak, iradi (bilerek) alınan alkol ya da uyuşturucu madde sebebiyle, alınan alkol veya uyuşturucu kişinin ceza sorumluluğunu etkilemez (sebebinde serbest hareket)

  19. Hayvan Davranışları • Fiil, bir insan tarafından yapılan davranıştır. Ancak, bir suçun işlenmesinden hayvan “araç” olarak kullanılmış ise hayvanı araç haline getiren kişi “fail olarak” sorumlu tutulur. • A’nın köpeğine, B’ye saldırması konusunda seslenmesi ve bunun üzerine köpeğin B’yi ısırarak yaralamasında ceza hukuku anlamında “fiil”, köpeğin ısırması değil A’nın “saldır komutu”dur.

  20. Fiilin Niteliğine Göre Suçların Tasnifi Fiilin niteliğine göre suçları çeşitli ayrımlara tabu tutmak mümkündür. Bu bakımından suçlar, hareketin sayısına (tek hareketli, birden fazla hareketli, seçimlik hareketli ve itiyadi suçlar), şekline (icrai veya ihmali suçlar, ihmal suretiyle icra suçları) ve icrasının sürekliliğine göre (ani suç- mütemadi suç) bir tasnife tabi tutulabilir.

  21. Hareketin Sayısına Göre Tasnif Tek Hareketli Suçlar Kanunun tek bir hareketin yapılmasını suçun meydana gelmesi için yeterli görmesi halinde tek hareketli suçtan söz edilir. (TCK m. 141, 275) Hareketin tekliğinden anlaşılması gereken, doğal anlamda değil hukuki anlamda tekliktir. Örneğin; kasten öldürme veya yaralama suçları tek hareketli suç kapsamındadır. Ancak fail mağduru öldürmek veya yaralamak için birden fazla hareketi gerçekleştirmiş olsa da, bu hareketle aynı amaca yöneldiklerinden ve zaman ve mekan birliği içerisinde yapıldıklarından doğal olarak birden fazla sayılsalar da hukuken tek kabul edilir.

  22. Birden Fazla (Çok) Hareketli Suçlar Bazen kanun koyucu ceza normunda birden fazla hareket gösterir ve suçun oluşması için bu hareketlerin hepsinin yapılmasını ister. Hareketlerden yalnız birinin yapılması halinde faile ceza verilmez. Bu bakımdan birleşmiş (bağlı) hareketli suçlar seçimlik hareketli suçlardan ayrılır. Örneğin; TCK m.207 bakımından düzenleme ve kullanma fiilleri bağlı hareket olarak tanımlanmıştır. Fail özel belgeyi sahte olarak düzenlese de, bu belgeyi kullanmadan suç işlemiş sayılmaz.

  23. Bölünebilen/Kesintili Suçlar Fail fiili gerçekleştirirken, amacına ulaşamasa da ilk hareketin yapılmasıyla birlikte suç tamamlanır. Örneğin; iftira suçu (TCK m. 267) bakımından fail, işlemediğini bildiği bir suçu, sırf soruşturma geçirmesi maksadıyla bir başkasına isnat edecek ve yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunacak. İhbar veya şikayette bulunulduğu anda suç oluşmaktadır. Daha sonra, iftiranın muhatabı olan kimsenin ceza veya disiplin soruşturması geçirip geçirmemesi önemli değildir. (Aynı yönde bkz. TCK m. 84)

  24. Birleşmiş (Birden Fazla/Çok) Hareketli Suç/ Bölünebilen Hareketli Suç Ayrımının Önemi Birleşmiş hareketli suçlarda ikinci hareketin yapılmaması halinde “asıl” suç tipi gerçekleşmez ve fail teşebbüsten de cezalandırılmaz. Ancak fail ikinci harekete başladıktan sonra neticeyi tamamlayamaz ise, bu halde teşebbüs hükümleri uygulanabilir. Ancak bölünebilen hareketli suçlarda, hareket yapıldıktan sonra neticenin gerçekleşip gerçekleşmemesine bakılmaksızın suç tamamlanmış olur.

  25. Birleşmiş hareketli suçlarda ikinci hareketin bizzat fail tarafından yapılması gerekir (özel evrakı sahte olarak düzenleme ve kullanma). Oysa, bölünebilen hareketli suçlarda, amaçlanan hareket bizzat mağdur tarafından gerçekleştirmeyebilir. Örneğin, intihara azmettirme suçunda, mağdurun intihar etmesi suçun tamamlanması bakımından şart değildir. (mağdur intihar etmişse failin cezası artırılır, TCK m. 84/2)

  26. Seçimlik Hareketli Suçlar Bazı suçlar bakımından kanun koyucu, suçun, birden fazla hareket ile işlenebilmesini düzenlemiştir. Bu hareketler birbirine seçimliktir. Örneğin, TCK m. 116, TCK m. 204, TCK m. 151, TCK m. 155, TCK m. 260. Seçimlik hareketlerden hepsinin birden yapılması suçun birden fazla olduğuna işaret etmez. Ortada yine de tek bir suç vardır. Ancak bu ihtimalde, hakim TCK m. 61 bakımından cezayı belirlerken yukarı hadden hüküm kurabilir.

  27. İtiyadi Suçlar İtiyadi suçun varlığından söz edebilmek için, fiilin bir defa değil, birkaç defa işlenmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, fiilin bir defa işlenmesi suçun meydana gelmesine yetmemektedir. Eylem, failde itiyadın varlığını gösterecek şekilde belirli bir sayıda tekrarlanmalıdır. Suç, itiyadın varlığını gösteren son hareketin yapıldığı anda tamamlanmış olur. İtiyadi suçtan söz edebilmek için, aynı suçu, bir yıl içerisinde ve en az 3 kez işlemek gerekir. (TCK m. 6/1,h)

  28. TCK, itiyadi suç düzenlememiştir (Karş. Mülga TCK itiyadi sarhoşluk/ 5237 S.K. 233/3). İtiyadi suç bakımından 5275 Sayılı CGTİHK’nın m. 108 ve TCK m. 58/9 hükümleri bulunmakta ve itiyadi suçluların “mükerrirlere özgü infaz rejimi uyarınca” cezalarını çekeceklerini ifade etmektedir. (İtiyadi suçlular bakımından, CGTİHK m. 24/1,a, m. 108

  29. Hareketin Şekline Göre Tasnif (İcrai/İhmali Suçlar) Hareketin şekli bakımından suç tipleri, icrai (aktif) ya da ihmali (pasif) olabilir. Dış dünyada değişiklik meydana getiren iradi insan davranışı ya bir şeyi yapmak, işlemek yada yapmamak, işlememek şeklinde kendini gösterir. Gerçekten hukuk kuralları karşımıza emir ya da yasak normları şeklinde çıkabilir.

  30. İcrai hareket, yasak şeklinde ortaya çıkan ve toplum düzenini bozucu davranışların yapılmamasını emreden normlara aykırılıktır. Diğer bir anlatımla, yapma, işleme diyen, yasaklama kuralını bozan olumlu davranışlar icrai suçlara vücut verir. Örneğin başkasını öldürmeyeceksin, başkasının taşınır malını rızasına aykırı olarak almayacaksın vs.

  31. İhmali hareket, emir kuralları belirli bir hareketin yapılmasını, olumlu bir davranışta bulunmayı öngörür. Emredici hukuk kuralına aykırılık teşkil eden olumsuz davranış ihmali suçu oluşturur. Kanunun kişiden beklediği davranışın yapılmamış olması , kanunun emrine itaatsizlik edilmesi ihmali suça vücut verir. İhmali suçlarda failin sadece hareketsiz kalması yeterli değildir, önemli olan, suç tipinde belirlenen hareketlerin yapılmamasıdır.

  32. İhmali suçlarda kanun koyucu, suç tipinde yapılmasını emrettiği hareketi gerçekleştirmekle yükümlü kimse, sadece hareketsiz kalabileceği gibi, kendisinden beklenen davranışı yapmayıp bunun yerine başka bir icra davranışı da yapmış olabilir. Bu türden suçlara “saf ihmali suçlar” adı verilir. Bu suçların, icrai hareketle işlenebilmesi mümkün değildir. İhmali suçlara örnek olarak,TCK m. 98, 160, 166, 175, 177, 278, 284/1,2, 251/2, 257, 279. İhmali suçun cezalandırılabilmesi için, bir zarar neticesinin ortaya çıkması gerekmez. Salt ihmalin yapılmasıyla suç oluşur.

  33. İcrai davranışla herhangi bir suçu işlemeyi engellemeyi amaçlayan ceza kanunu normları toplumun tamamı için bir yasaklama niteliği taşırken; ihmali davranışla işlenen suçlar bakımından “belirli bir davranışta bulunma yükümlülüğü” sadece “belli kimseler bakımından” “hukuki bir yükümlülük ve emir” niteliği taşımaktadır. İhmali suçlar kasten işlenebileceği gibi taksirle de işlenebilir. Bir suçun ihmali hareketle işlenmesi, o suçun mutlaka taksirli suç olduğunu göstermez.

  34. Kasıtlı İhmali Hareket Hemşire H, saatinde vermesi gereken ilacı hastaya kasten (bi­lerek ve isteyerek) vermeyerek ölüm veya yaralanma neticesine sebep olabilir. Bu durumda ihmali bir hareket vardır ancak bu hareket kasten (bilerek ve iste­yerek) yapılmıştır. Oysa Hemşire H, dalgınlık ya da unutma sebebiyle ilacı hastaya, saatinde vermemiş olsa bu halde yine ihmali hareket vardır ancak bu hareket taksirle yapılmış olur.

  35. Örneğin; otomobili ile karayolunda seyir halinde olan K, yolda kaza yapan bir aracı görür ve içinde yaralı kimseler olduğu halde durup onlara yardım et­mez ve yoluna devam eder. Bu olayda K, kanun tarafından yardım veya bildi­rim ile yükümlü kılınmış olmasına rağmen, yardım/bildirim yükümlülüğünü kasten ihmal etmiştir. K’nin eylemi ihmalidir ancak kasten gerçekleştirilmiş bir eylemdir.

  36. Bu açıklamalardan da görüleceği üzere, ihmali hareket ile işlenen suçlar bakımından, kanun koyucu bazı sonuçların meydana gelmesini önlemek için “belli” kimseleri bazı davranışları yapma yükümlülüğüne tabi tutmuştur. Hiç şüphesiz bu hallerde, söz konusu “yükümlü” kimselerin yükümlü oldukları icrai davranışın gerçekleştirilmesi, sadece ahlak veya din kurallarının istediği bir şey değil, aynı zamanda hukuk düzeninin ve beşeri vicdanın da talep edebileceği bir şeydir. Bu nedenle ihmali suçun faili her hangi bir kimse değil, “hukuken yükümlü olan bir kimsedir” ve bu tür suçlar özgü suçlardır.

  37. Öyle durumlar vardır ki, tipik neticenin önlenememesi, tipik neticeye icrai bir hareketle neden olmaktan haksızlık noktasında daha hafif değildir. İşte bu nedenle kanun koyucu, belirlenen eylemde bulunma yükümlülüğünün ihlal edilmesi ve bu suretle neticenin meydana gelmesi ile aynı eylemin icrai davranışla işlenmesini hukuken aynı değerde tutmaktadır.

  38. Gerçekte icrai hareketlerle işlenebilen suçlar, ihmali hareketle işlenmesi değişik şekillerde adlandırılmaktadır. Bunlar, ihmal suretiyle icra suçları,görünüşte ihmali suçlar, ihmal benzeri suçlar ve garantörsel ihmali suçlar olmak üzere değişik şekillerde tanımlanmaktadır. Bu tanımlamalara göre, garantörlük, “hareketsiz kalan bir kimseyi, bir neticeden dolayı ceza hukuku anlamında sorumlu tutmayı mümkün kılan yakın ilişki”dir. Fail ile ihmal (netice) arasındaki yakın ilişki o kadar kesin ve yakındır ki fail bu eylem sebebiyle ceza hukuk anlamında sorumlu tutulmaktadır

  39. Nasıl tanımlanırsa tanımlansın bu türden eylemler sebebiyle failin sorumlu tutulabilmesi için, ihmali davranışın, icrai davranışa eşdeğer olması gerekmektedir. Örn. Kasten öldürme suçu gerçekte icrai hareketle işlenebilen bir suçtur. Ancak bu suç ihmali bir hareketle de işlenebilir. Bir sürücünün kendi çarpmış olduğu bir yayaya kasten yardım etmeyerek onu kaderine terk etmesi ve yara­lanan yayanın kan kaybından ve zamanında müdahale edilmemesinden yaşa­mını yitirmesi durumunda, sürücü ihmali hareketle kasten öldürme suçunu (kasten ihmali davranışla öldürme) işlemiştir. (TCK m. 83)

  40. Garantörün ceza hukuku açısından sorumlu tutulmasını gerektiren icrai davranışta bulunma yükümlülüğü ile garantör (fail) arasında söz konusu olan “yakın ilişki”nin kaynağı; kanun, sözleşme ve ön gelen tehlikeli eylemdir. (TCK m. 83) Örneğin; polis memurlarının bir olaya müdahale etmesi ya da bir işvere­nin işçiye iş güvenliğine ilişkin tedbirleri alması bakımından garantörlüğün kaynağı, kanun iken; cankurtaran ya da dağ rehberinin veya çocuk bakıcısının garantörlüğünün kaynağı, sözleşme; aracı ile çarpıp yaraladığı yayaya yardım veya bildirim yükümlülüğü, ön gelen tehlikeli eylem olarak karşımıza çıkmaktadır.

  41. Ceza hukuku açısından garantörün (belli davranışta bulunmakla yükümlü olan kimsenin) sorumlu tutulabilmesi için söz konusu davranışla yükümlü olması tek başına yeterli değildir. Bu yükümlüğün yanında, hareket ola­nağının da bulunması gerekir. Yani hareket olanağı olmasına rağmen yükümlü olduğu davranışı gerçekleştirmemiş ise ceza sorumluluğu vardır

  42. Örneğin; iki polis memurunun on ya da onbeş kişinin karıştığı karşılıklı silahlı çatışmayı sona erdirmek bakımından hareket olanağı olmadığı gibi; ta­mamıyla yanan bir binaya itfaiyenin girmesi bakımından ya da yayaya çarpan bir sürücünün kendisinin de yardım edemeyecek derecede yaralanması duru­munda belli davranışta bulunması gereken kimsenin (garantör) hareket olanağı olmadığı için sorumlu tutulamaz. Çünkü hiç kimse imkânı dışındaki bir eylemi yapmaya mecbur tutulamaz.

  43. Bir kimsenin, tipik neticenin gerçekleşmesi konusunda “belli” bir davranışta bulunma yükümlülüğü bulunsa dahi, fiilen neticeye engel olma imkân ve iktidarına sahip değilse ya da başka türlü hareket edebilmesi mümkün değilse, ihmali davranış suç teşkil etmez. Bununla birlikte, hareket edebilme imkânına sahip olduğu halde, kendisinden beklenen icrai davranışta bulunmayan fail bakımından, “söz konusu yükümlülüğü yerine getirseydi dahi bu netice gerçekleşecekti” şeklinde bir mantıktan hareket edilerek sorumluluktan kurtulmak mümkün değildir.

  44. Sosyal Mesaj Adaletin kuvvetli, Kuvvetlilerin de adaletli olmaları gerekir. BlaisePascal

More Related