900 likes | 1.42k Views
III.HAFTA. Dilin Türleri (Ana Dili, Devlet Dili, Ortak Dil, Yazı Dili, Konuşma Dili, Özel Diller, Argo- Jargon , Planlı diller ( Yapma , yapay ), Bilgisayar Proglama Dilleri.
E N D
Dilin Türleri (Ana Dili, Devlet Dili, Ortak Dil, Yazı Dili, Konuşma Dili, Özel Diller, Argo- Jargon, Planlı diller (Yapma , yapay), Bilgisayar Proglama Dilleri... Anadili,başlangıçta anneden ve yakın aile çevresinden, daha sonra da ilişkili bulunulan çevrelerden öğrenilen, insanın bilinçaltına inen ve bireylerin toplumla en güçlü Bağlarını oluşturan dildir. ( Doğan Aksan (2007) Her Yönüyle Dil , Ana Çizgileriyle Dilbilim,- Ankara, s. 81) Konunun asıl önemli yanı, anadilinin, dilbilim, dil yeteneği, toplumsal sorunlar, insan-ulus ilişkisi gibi bakımlardan taşıdığı değerdir. Bu gîbi açılardan anadili, insanı değişik yönlerden sımsıkı saran, onun bilinçaltına inen ve pek çok yönleri olan bir varlık olarak ortaya çıkar. Devlet Dili : Bir ulusun kullandığı konuşma ve yazı diline devlet dili ya da resmîdil denir. Ortak Dil(languecommune, common language, Gemeinsprache, Yun. koini dialektos): Bir ülkede konuşulan lehçe ya da ağızlar içinden yaygınlaşan ve egemen olana verilen addır. Bizde ortak dil, İstanbul ağzı üzerine kurulmuştur (Doğan Aksan (2007) Her Yönüyle Dil , Ana Çizgileriyle Dilbilim,- Ankara, s. 83). Bir eylemin çekimi, bir sözcüğün söylenişi ya da bir kavramın anlatımı, ülkenin başka başka yörelerinde doğmuş, yetişmiş kişilerde değişiklik gösterebilir. Ancak aynı kişiler, değişik çevrelerden kimselerle, kültürlülerle konuşurken, bir dilekçe yazarken ortak dili kullanmak gereğini duyarlar. Çünkü okul kitaplarında, öteki kitaplarda, gazetelerde, radyolarda kullanılan, ortak dile özgü olan bu söyleniştir.
Yeryüzünde ortak diller genellikle yönetim ve kültür merkezlerinin, lehçe ya da ağzı üzerine kurulmuştur. A. Dauzat'ya göre (La Philosophie du, Langage, -Paris,1948, s. 143)Fransa, İngiltere ve İspanyada ortak dil, başkentler çevresinde gelişmiştir. (Fransada Paris, İngilterede Londra, İspanyada önce Toledo, sonra Madrid). Yukarıda sözünü ettiğimiz ortak dil,devlet dili aşağıda geçen yazı dili ( kültür dili) kavramlarının hepsi de standart dil yerine kullanılmıştır.Standart dil, yerine göre ortak dil, kültür dili, devlet dili, resmî dil diye adlandırılan; yazıda birlik sağlamak amacıyla belirli kurallara göre yazılan, ülkede yaşayanlarca kullanılan ortak dil denir. • Yazı dili (langue écrite, written language, geschriebene Sprache): Yazılı dil ( kültür dili), bir geleneği, kendine özgü kuralları, biçimleri olan dildir. Bir ağız (diyalekt) üzerine kurulan ortak dilin yazışmalarda kullanılması, okul kitaplarının, bilim ve sanat yapıtlarının bununla yazılması sonucunda ortaya çıkan yazılı dile biz yazı dili diyoruz. Bu niteliğiyle yazı dili, ortak dil’le farklı bir ifadeyle edebi dile anlamdaş sayılabilir. İstanbul ağzı Türkiye Türkçesinde hem ortak dil, hem de yazı ve edebiyat dilidir.
Konuşma dili (langue parlée, spoken language, gesprochene Sprache) :Konuşma dili bir ulusun, bir dilbirliğinin dilinin yazıyla ilişkili olmayan ve çeşitli söyleyiş özellikleri taşıyan yönüdür. Bu niteliğiyle konuşma dilini -yazı çok sonra bulunduğu için- dilin temeli olarak görmek gerekir ( Doğan Aksan (2007) Her Yönüyle Dil , Ana Çizgileriyle Dilbilim,- Ankara, s. 85). Konuşma dili, yazılı dile oranla daha hızlı bir değişme, gelişme içindedir. Bu değişmede anlatım , çeşitli konuşmada vurgulama farklılıkları gibi nedenlerin yanında, söyleyişten ileri gelen etkenlerin daha çok payı vardır. Özel diller ( Alan Dili) : Grup dili ya da özel dil adlandırabileceğimiz diller. Bir toplumda, bireyin içinde bulunduğu sınıfa, yaşa, özellikle mesleğe göre belirlenen dillerdir. Kültür açısından birbirinden ayrı düzeydeki kimselerin aynı dili kullanışı, birbirinden çok farklıdır. Dilin gramer kurallarını kulanma konusu bir yana bırakılsa bile, kullanılan sözcüklerin seçimi ve çeşitliliği yönünden büyük ayrılıklar belirir. Kültürsüz kimsenin dili, daha az sözcükle yani daha dar söz varlığından yararlanmayla şekillenir. İyi bir kültür almış olan kimsede kavram, sözcük zenginliği kendini belli eder.Alan dili, bireyin içinde bulunduğu sınıfa, yaşa, özellikle mesleğe göre belirlenen özel dildir.Hekimler, çoğu yabancı öğelerden kurulu terimlerden oluşan ortak dil kullanırlar. Alanlarıyla ilgili kavramlarla öylesine iç içedirler ki hastalarıyla da bir hekimle konuşur gibi konuşurlar. Bu yüzden onları anlamakta güçlük çekeriz. Anestezi, lokal, sendrom, fobi, kronik vb. sözcükler bu alan dili ile ilgili sözcüklerdir.
Argo ve Jargon: Toplum içinde belli bir kesimin ya da sosyal grubun kendi aralarında anlaşmalarını sağlamak amacıyla oluşturdukları özel dile argo denir. Argo, her ülkede, her dilde görülür. Argo terimi Türkçeye, yakın zamanlarda girmiştir. Bir zümre dili olduğu hâlde, sonradan genelleşerek aşağılık, kaba bir dil anlamında kullanılır olmuştur. Eskiler argo için lisan-ı erâzil, lisân-ı hezele gibi terimleri kullanırlardı. Argo dar anlamıyla; hırsız, külhanbeyi veya ayak takımının konuşma dili için kullanılır. Geniş anlamıyla ise öğrenci, esnaf, gemici veya çeşitli meslek dallarına mensup insanların kendilerine özgü sözcük ve deyimleri olan konuşma tarzlarını ifade eder. Argonun sözvarlığı, ortak dilin sözcüklerine özel anlamlar vermek, kimi sözcüklerde bilinçli değişiklikler yapmak, eskimiş öğelerden, aynı dilin lehçelerinden ve yabancı kökenli öğelerden yararlanmak yoluyla meydana getirilir. Birkaç örnekle açıklayalım: Fransızcada genel dilde 'geveze' demek oian bavard, Fransız argosunda 'avukat' anlamında kullanılır. Türkçede belli anlamları olan okutmak ya da mektebe başlatmak eylemleri, argoda 'satmak' anlamında, bir şeyi elden çıkarmayı anlatmak üzere kullanılır. Aynı biçimde, fiziksel bir işlemi anlatan kaynatmak eylemi argoda 1. 'tatlı tatlı sohbet etmek', 'muhabbet etmek', 'konuşmak'; 2. İz bırakmadan yok etmek'; 3. 'borcunu ödememek' demektir. Öğrenci argosundaki çakmak 'sınıfta kalmak', şoför argosunclaki gazlamak “aceje uzaklaşmak”, 'çekip gitmek', yaygınlaşmış örneklerdendir. ( Doğan Aksan (2007) Her Yönüyle Dil , Ana Çizgileriyle Dilbilim,- Ankara, s. 89).
Planlı diller(Yapma, yapay): Bir yanda doğal, kendiliğinden biçimlenen diller bulunurken, öte yanda kendilerine özel bir konum kazandırmak isteyen bireyler ya da kullanımı varolan dillerden daha kolay, evrensel bir bağı yaygınlaştırmayı amaçlayan topluluklar tarafından yaratılan, yapay ya da planlı diller vardır. Yeryüzündeki insanların başka başka dilleri konuşmaları, bu insanlar arasında kurulan çeşitli ilişkilerde dil güçlüğünün önemli bir sorun olarak ortaya çıkması, eskiden beri, değişik ulusların ber birinin konuşacağı, kullanacağı bir yapma dilin meydana getirilip getirilemeyeceğini düşündürmüştür. Uluslararası ilişkilerde büyük kolaylıklar sağlayabilecek böyle bir dil yaratma konusunda bugüne değin 500 kadar denemeye girişildiği bilinmektedir. Bilindiği gibi, gündelik konuşmalarımızda kullanılan sözvarlığı, sözcük sayısı çok sınırlıdır.Hele, kültür bakımından düşük bir düzeyde bulunan kimselerin bir gün içinde kullandıkları kelimeler sayılacak olursa, bunların birkaç yüzü bile bulmadıkları görülür. Ünlü sanatçıların, romancıların sözvarlığının bile kimi zaman 5-6000 sözcük dolayında olduğu görülür. Yapma dil meydana getirmek isteyen kimseler, günlük konuşmalarda kullanılan dilin bu özelliğinden yararlanmışlar, böyle, sınırlı bir çerçeve içindeki kavramlara değişik dillere uyabilecek karşılıklar bulma yoluna gitmişlerdir. Yapma dillerden öne çıkmış olanları genel hatlarıyla incelersek ilk sıraya milyonu aşan konuşucusu ile Esparanto alır. Esperanto,1870'lerin sonu, 1880'lerin başında; 1887'de Rus İmparatorluğu'na bağlı olan Bialystok'tan Polonyalı Yahudi asıllı göz doktoru Ludwik Łazarz Zamenhof tarafından icat edilmiştir.
Dankon = Teşekkürler Sağol Esperanto estas facila lingua = Esperanto kolay bir dildir. Sana = Sağlıklı Malsana = Hasta Malsanulejo = Hastane Kuraci = İyilik Kuracisto = Doktor Auto =Otomobil Domo = Ev Vojago = Seyahat • Esperanto Sözcükler • Saluton= Merhaba • Bonan matenon = Günaydın • Bonan vesperon = İyi akşamlar • Bonan nokton = İyi geceler • Bonan tagon = İyi günler • Kiel ve fartas? = Nasılsınız? • Kio estas via nomo? = Adınız nedir? • Mia nomo estas ....= Benim adım .... dır • Mi ğoyas = Memnun oldum • Bone, dankon. Kaj vi? = İyi, ya sen? • Sufiĉe bone = Oldukça iyi • Ne tre bone = Çok iyi değil • Zamirler: • Mi = Ben • Vi = sen • Li = O (Eril) • Ŝi = O (dişil) • Ĝi = O (Nötr, cansız, hayvan) • Ni = Biz • Vi = Siz • Ili = Onlar • Günler: • Lundo = Pazartesi • Mardo = Salı • Merkredo = Çarşamba • Ĵaŭdo = Perşembe • Vendredo = cuma • Sabato = cumartesi • Dimanĉo = Pazar
Milletler arası arenada belli ölçüde yaygınlaşan ilk sun'î dillerden birisi de bir Alman rahib olan Martin Schleyer'in 1879 yılında icad ettiği Volapük'tür. Volapük, İngilizce “Worldspeak“ kelimelerinden türetilmiş bir tâbirdir ve"dünya dili” demektir. Karma bir dil yapısına sahib olan Volapük'te 28 tane harf vardır ve her harf tek bir sese karşılıktır. Kelime vurgusu ise daima son hece üzerindedir. Bitişimli bir yapı içeren bu yardımcı dilin sözcükleri ve söz kökleri büyük ölçüde İngilizce ve Romenceye dayanır . Milletlerarası anlaşmayı telaffuz zemininde arayan Schleyer, hem referans dili hem de fonetik olarak İngilizce'yi temel almış ve Çinlilerin seslendirememelerinden dolayı "r" harfini kaldırmıştır. Ancak kelimelerini tabiî dillerden temin ettiği için, "r" harfinin atılmasıyla kelimelerde önemli ölçüde zedelenmeler meydana gelmiştir. İdo, anadilleri farklı olan insanlar arasında anlaşmayı kolaylaştırmayı amaçlayan yapay bir dildir. 1907'de Uniono por la Linguo Internaciona Ido (uluslararası dil İdo birleşmesi) tarafından icat edilmiştir. Bu ekipten Fransız felsefeci Louis Couturat ve Fransız matematikçi Louis de Beaufront'un geliştirme de öne çıktığı hatta onların geliştirdiği söylenir. İdo,dilbilgisi, sesbilgisi ve sözcelem bakımından öncülü Esperantoile benzerlikler gösterir. İdo, Esperanto'da reform talep eden Esperantocular tarafından oluşturulmuştur. Bu dili konuşanların sayısı bilinmemekle birlikte Esperanto'yu azami 1,5 milyon, İdo'yu birkaç bin kişinin konuştuğu tahmin edilmektedir. Yine Esperanto bilenlerin İdo'yu, İdo bilenlerin Esperanto'yu fazla zorlanmadan anladıkları tahmin edilmektedir. İki dil arasında göze çarpan en önemli fark,İdo'nun 26 harfli standart Latin abecesini kullanmasıdır. Oysa Esperanto'da "q", "w", "x", ve "y" harfleri bulunmayıp; "ĉ", "ĝ", "ĥ, "ĵ", "ŝ" ve "ŭ"harfleri bulunmaktadır. İdo'nun Esperanto'nun 'hatalarını gidermek' amacıyla ortaya çıktığını söylemek yanlış olmaz.
Interlangua’nın temelleri uluslararası ikinci bir dil olarak kullanılmak üzere bu dili tasarlayan (1903) İtalyan matematikçisi Guiseppe Peano ‘ya (Ciseppe Piano) dayanmakatadır. Uluslararası Yapay Dil Derneği (IALA) tarafından 1951 yılında benimsenmiş bir dildir . Genel olarak biyolojik adlandırmada kullanılır (Gopsill, F. P. (1990). International languages: a matter for Interlingua.Sheffield, İngiltere: British Interlingua Society ).İnterlingua basit bir dilbilgisi yapısını(Gopsill, F. P. Interlingua: A course for beginners. Part 1. Sheffield, England: British Interlingua Society, 1987. Gopsill, here and elsewhere, characterizes Interlingua as having a simple grammar and no irregularities. )en çok sayıdaki dilin sözcük dağarcığı ile buluşturmayı amaçlayan bir dildir ( IALA (1971) . İnterlinguayüz milyonlarca insanın ilginç bir şekilde anlayabildiği bir dildir. Aynı şekilde, doğal dilleri ayırmak için bir referans olarak da kullanılabilir ve kullanılmaktadır. İnterlingua'daki birçok sözcük Roman dillerinden gelmedir.Yunan ve Cermen dilleri ikinci ve üçüncü sıradadırlar, çok az da olsa bazı sözcükler Slavikve diğer Batılı olmayan dillerden gelmedir. 1940'ların sonlarında Alexander Gode , Interlanguaya yeni bir biçim vermiştir. Birkaç uluslararası bilimsel dergi ve makale özeti bu dilde yayımlanmışsa da Interlangua kullanımı yaygınlık kazanamamıştır. Oksidantal,1922 yılındaE.Van Wahl (1867-1943) tarafından yaratılan bu yapma dilde de Romen dillerinden kaynaklanan öğeler egemendir. En eskisun’îdillerdenbirdiğeriise, Carpophorophilustakmaadıylayayımlananbirprojedir. Latinceköklerçoğunluktaolduğuiçin, “aile” benzerliklerindendolayıAvrupalılararasındaâşinâlıkkazanmıştır. DahasonrabunuLangue NouvelleveCommunicationssprachegibidiğersun’îdillerizlemiştir.
Bizde, Bâleybelen adında (dilsizlere dil veren), Muhyi-i Gülşeni tarafından itikadî bilgileri avamdan sakınıp sırlamak ve Osmanlı'da ortak kültür dili yaratmak üzere 1574'de kurgulanan yapay dil dünyadaki ilk yapay dili olarak bilinmektedir.Bu yapay dili çok bilinmese de bir ilk olması yönüyle incelemek gerekir. Muhyî, 16. yy. Osmanlısında ağır eleştiriler alsa da Bâleybelen ile 200 eser yazar. Öğrencileri Bâleybelen'i devam ettirmeye çalışır, ancak neredeyse Muhyî'nin ölümüyle bu dil de kullanılmaz olur. Günümüze bu dille yazılan eserlerden pek azı gelebilmiştir.(Mustafa Koç, Baleybelen/İlkYapmaDil, 2006) Kökleri Şiraz'a dayanan Muhyî-i Gülşenî (Muhyî Çelebi), ömrünün ortalarına doğru, Arap harflerine dayalı Osmanlı Türkçesi alfabesi ile yazılan ve Sufî öğretisine ait terimleri aktarma gibi bir amaç taşıyan Bâleybelen dilini meydana getirmiştir. Sadeleştirilmiş Arapça dil bilgisi kuralları üzerine kurulu olan dilinin söz varlığını ise Türkçe, Farsça ve Arapça kelimelerle oluşturmuştur. 16. yüzyılın sonlarına doğru Bâleybelen'in dil bilgisi esaslarını da barındıran bu yapay dille yazdığı eserini kaleme almış ve yaklaşık 10.000 kelimeden müteşekkil hacimli bir sözlük ortaya koymuştur. Bâleybelen dilinin keşfi 1800'lü yılların başında gerçekleşir. Fransız bilim adamı ve yazar Rousseau, Halep'teki gezisi sırasında, kendisine son derece yabancı gelen bir dille yazılmış esrarengiz bir eserle karşılaşır ve tüm uğraşlarına rağmen ne eser hakkında bilgisi olan birisine ulaşabilir, ne de eserin içeriğini ve dilini çözebilir. Ardından, eserin ilk sayfasının bir kopyasını Osmanlı tarihçisi ve Alman Elçilik Ateşesi Hammer'a gönderir; fakat Hammer da bu işin üstesinden gelemez.
Bilgisayar Programlama Dilleri: Bilim adamları, içinde bulunduğumuz yüzyıla bilgi çağı adını vermektedirler. Bu çağın vazgeçilmez iletişim aracı olan bilgisayarlar, gündelik işlerden bilimsel çalışmalara kadar hayatın her alanında kullanılmaktadır. Bilgisayarlarda kullanılan programlama dilleri de yapma dillerden sayılır. Birbirimizle nasıl konuşuyorsak, günün önemli bir bölümünde karşı karşıya olduğumuz bilgisayarlarla da konuşuyoruz. Programı hazırlayan kimse ile bilgisayar arasında iletişimi sağlamak amacıyla oluşturulmuş birtakım kodlar ve komutlar dizisi vardır. Bilgisayarları kullanarak yaptığımız her işlemde, belirli yazılımlar kullanıyor ve bu yazılımların içerisindeki belli komutlar aracılığıyla da bilgisayarlarla iletişim kuruyoruz. Bilgisayar tarafından hemen kullanılabilecek, eksiksiz komutlar dizisi, bilgisayarın işlemcisine elektrik akımları hâlinde iletilir, iletilen bu komutlar işlemci tarafından çözümlenerek kullanıcının hizmetine ses, görüntü, yazı şekillerinde sunulur. Bilgisayarların özel bir işleyiş mantığı ve dili vardır. Bu dil insan dilinin işleyiş mantığından farklıdır. Bilgisayarın temel mantığı birtakım kodlamalara dayanır. Sembollü emirleri genel emirlere veya makro emirleri ve yazılım programlarını makine diline çeviren birleştirici veya derleyici bilgisayar dilleri vardır. Bilgisayar programlama dillerinin belli bir sayısı yoktur. Her programlayıcı bir dil üretebilir. En çok kullanılan bilgisayar programlama dillerinden bazıları şunlardır: Delphi, C , C++, perl, awk, javascript, vbscript, python ve tcl gibi "scripting“ dilleri. Günümüzde binlerce farklı programlama dili kullanılıyor. Çoğu alanda da, uzman kişilerin özellikle ve öncelikli olarak tercih ettiği belirli diller var. Öğrencilerin büyük bir kısmı, bilgisayarda belgelerle çalışma, sunum hazırlama ya da matematiksel işlemler yapma gibi uygulamalarda kullanılan dillere alışkın. Ancak, bilim ve sanatın her dalının kendine özgü bir dili olmasının aksine, bilgisayar uygulamalarının hepsinde birden kullanılabilecek tek bir dil asla olamayacak gibi.( Kaynak: Aho, Alfred V. “Software and the Future of Programming Languages" Science, 2004. Çeviri: Deniz Candaş)
Dünyada Kaç Tane Dil Var? Her Bir Dili Kaç Kişi Konuşuyor? Diller üstüne evrensel kabul gören ölçütlerin bulunmayışı ve devletlerin çoğunda düzenli bir dil sayımı yapılmaması bu soruya kesin bir yanıt verilmesini engelliyor. Ayrıca kendi içine kapanık toplumlar ya da bireysel seçimler, birbirine karışmalardan ve yabancı kültürlerin benimsenmesinden kaynaklanan çeşitli durumlar da dilsel toplulukların bulanık kümeler olarak görünmesine neden olabilmektedir. Bu bulanıklığa rağmen son yıllara kadar dünyadaki diller ve konuşan kişi sayısıyla ilgili yapılan çalışmaları ve farklı fikirleri incelemek istiyoruz.İnsanların kullandıkları dillerin sayısı üzerine birçok rakam ileri sürüldü ve sürülmeye devam ediyor. Fransız Akademisi’ne göre, 1929’ da 2796 dil kullanılıyordu. A. Dilaçar da bu görüşü destekleyerek (Dil, Diller ve Dilcilik, s.70), İkinci Dünya Savaşından önce yapılan iki sayıma göre -lehçeler bir yana bırakılırsa- dünyada yaşamış ve yaşayan dillerin sayısının 2796 olduğunu belirtir. Verilen bu sayı ve yapılan bu çalışmadan beri, daha bir çok dönem dil sayıları çıkarıldı ama devletlerin birçoğunda sistemli sayım ve soruşturma yapılmadığından ve özellikle dillerle lehçeler arasındaki dilbilimsel uzaklığı ölçmek üzere kullanılacak evrensel ölçütlerin yokluğundan ötürü bu dökümler birbirleriyle farklılıklar sergiledi.
Dünya dilleri üzerinde yetkili bilginlerin işbirliğiyle hazırlanan Les langues du monde(Meillet , A., -M .Cohen , Les Langues du monde , Paris , 1952) adlı eserde (1952 basımı, s. XXIX) kesin bir sayı belirtmenin olanaksızlığına değinilmekte, 2500-3500 kadar dilin varlığından söz edilmektedir. Britannica Ansiklopedisi (1964 basımı,13.cilt,s.701) bu sayıyı 2500-5000, Americana Ansiklopedisiise (16., 724) 3-4000 olarak gösterir. Dallas’ta Barbara F. Grimes’ın, Summer Institute of Linguistics’in desteğiyle, 1951’den beri aşağı yukarı her dört yılda bir yayımladığı Ethnologue, languages of the World aralarında birçok Protestan misyonerin de bulunduğu dünya çapındaki bir haberciler ağından yararlanıyor.Her sayıda gitgide artan bir dil sayısı çıkarıyor ortaya: 1952’de 6528, 1996’da 6703, 1999’da 6784...
Öne Çıkan Diller Çince İngilizce İspanyolca Arapça Hintçe Rusça Portekizce Fransızca
100 milyondan fazla kişi tarafından konuşulan en büyük topluluklar : Bu harita en az 100 milyon kişinin anadili olan 11 en büyük etnik-dilbilimsel topluluğu gösteriyor. İnsan sayısıyla orantılı daireler halinde bu dillerin, tek bir devlete bağlı olsun olmasın kesintisiz uzantılar üstünde dünyanın farklı bölgelerindeki dağılımı sergileniyor.
10-100 milyon kişi tarafından konuşulan büyük topluluklar : 50 büyük topluluk haritası, üstte-kinde izlenen kurallara uyuyor; ne var ki bunda, oranlı dairelerde bu büyüklükteki farklılıkların daha iyi algılanması için farklı bir ölçek kullanılıyor.
5-10 milyon kişi tarafından konuşulan en orta büyüklükteki topluluklar : Orta büyüklükteki topluluklar haritası da aynı kurallara göre düzenlenmiştir. 5-10 milyon kişinin kullandığı dillerle sınırlı. 1-5 milyon kişilik 200 küçük topluluğa ve milyon sınırnın altındaki daha da küçük 6000 topluluğa gelince, onları burada benzer bir şekilde yansıtmak olanaksız.
ÇOK DİLLİ TOPLULUKLAR Bugün dünyaya egemen olan 200 devletten 160'ı ulusal düzeyde resmen tekdilli. Otuzu ikidilli, yedisi üçdilli (Belçika. Lüksemburg, Bosna, Eritre, Ruanda vb.) ve ikisi de dörtdilli (İsviçre ve Singapur). Bu çokdillilik ulusdevletin karmakarışık etnik kökenlerini (İsviçre, Belçika, Kanada, Finlandiya, Kıbrıs, Afganistan, Yeni Zelanda) olduğu gibi, dilin iç çeşitliliğini (Norveç, Bosna) ve imparatorluk (İngilizce, Fransızca, Portekizce, İspanyolca) ya da din (Arapça) kökenli bir dış dilin varlığını yansıtabilir. Bazı devletler bölge düzeyinde bazı dilleri resmi ya da yarı resmi olarak kabul eder. Resmen çokuluslu olan iki devlette görülen durum budur: 130 ulusu ve 55 özerk bölgesiyle Rusya;55 azınlık topluluğu ve 150 özerk bölgesiyle Çin . Bazı uluslar istatistikleri alt üst eden dil çeşitliliğine sahirtir. Okyanusya coğrafyasının Papua Yeni Ginesi (817'si Papua Yeni Gine'de, 265'i de Endonezya sınırlarında) gibi. Yüzölçüm olarak çok küçük olan bu ülke bünyesinde yüzlerce dili barındırmaktadır. Bu denli çok ulusun şekillendirdiği ülkelerde onlarca dilin resmi dil olmasa da hiç olmassa konuşma dili olarak var olduğu yadsınamaz . Birleşmiş Milletler Teşkilatının iki daimi üyesi olan ve Federal yapıları ile çok farklı millet ve dillere evsahipliği yapan Rusya ve Çin haritalarında bu dil çeşitliliğiyle örneklememize başlayabiliriz..
Rusya Federasyonu, çokuluslu ve çok dilli devlet: Rusya Federasyonu'na SSCB'den, nüfusu hiyerarsik bir düzende "topluluklara göre (uluslar, halklar ve gruplar) sınıflandıran ve toprağı, hepsi Federasyon'a "bağlı" yirmi cumhuriyete, bir özerk bölgeye ve on özerk kazaya bölen çokulusçu bir ideoloji miras kaldı. 1993 anayasası, her yurttaşın bir ulusa ait olma ve kendi anadilini kullanma hakkını; aynı zamanda da cumhuriyetlerin, Federasyon'un resmi dili Rusçayla birlikte kendi "topluluklar”nın dilini kullanma hakkını tanımladı.
Çin, birleşik çokuluslu devlet:Çin, anayasasına göre "birleşik çokuluslu devlet" olarak tanımlanır. Çin'in nüfusu resmi olarak minzu adı verilen 56 "azınlık topluluğumdan oluşur ve bunların genelde kendi dil(ler)i vardır. Çin'in siyasi haritasına yansıyan da budur: Bütünüyle Çinli 26 eyaletin yanında, (beş başka azınlık için) beş özerk bölge ve öteki azınlıklar için 30 il ve 119 ilçeden oluşan bir sürü daha küçük özerk bölge görülür. Bu azınlıklar böylece üç düzeyden 154 bölgeye dağılır, bu da alanın % 62'si demektir. Anakara Çin'i nüfusunun sadece % 8'ini oluşturan 55 azınlık topluluğu en az 64 dil konuşur, bunların 26'sı yazılı olarak adlandırılır ve genelde ilkokulda öğretilir.
Belçika, Flamancayı başlangıçta üstün durumda bulunan Fransızcayla eşit düzeye getirdi. XX. yüzyılın sonunda, bir federal meşruti rejim uygulanmaya başladı; ayrı bölgesel toplulukların (Flaman,Valon ve Brüksel bölgesi) ve dil topluluklarının (Flamanca, Fransızca ve Almanca konuşanlar) haklarını düzene koyan ilk rejimdi bu dünyada.
İsviçre,her zaman kantonlarının kendi dillerini kullanmasına izin verdi: Almanca, Fransızca, İtalyanca, Romansşdili; bunların dördü de ulusal dil olarak kabul edildi . Buna karşın, her kantonun içinde her bir bölgenin, resmi olarak sadece yönetimde ve eğitimde kullanılan dilini koruyabileceği ya da seyrek de olsa ikidilli olmasını sağlayan bir toprak dağılımı vardır. Bu "dilsel bölgeciliğe"her zaman uyulmuştur.
Kanada, iki kurucu halkın dillerine, Fransızcayla Ingilizceye federal düzeyde tam eşitlik sağlar. Bugün itibariyle ülkedeki gelişmeler yıllarca yok sayılan Nunavut, Quebec ve Nunavik bölgelerinde toprak sahibi olan Eskimolar’ın da bulunduğu "ilk uluslar"ın tanınmasına yol açmıştır.
Güney Afrika: 11 resmi dili olan ülke 1993'te, genç Güney Afrika Cumhuriyeti 11 dili resmen benimsedi: Ingilizceyle Afrikaner dili ve apartheid rejimiyle ulusal yurtluklarda (resmi adı homelands, bantustan olarak da adlandırılır) bağımsızlık amaçlı ortaya çıkmaya başlayan dokuz Afrika dili. Sayısal ağırlığa göre bir düzene konulduğunda bunlar: Zulu(yaklaşık 10 milyon kişiyle nüfusun % 22,4'ü), Zosa(% 18), Pedi ya da Kuzey Sotho (% 10), Batsvana(% 7), Sotho(% 7), Tsonga(% 4), Svazi(% 2,6), Venda(% 1,8) ve Bandebele(% 1,5).
Şekilde her ülke, orada gerçekte konuşulan dillerin sayısıyla orantılı bir büyüklüğe sahip.
Uluslararası Diller Anakara Avrupa Dünyayayı keşfe çıktığı 15.yüzyıldan beri her ulaştığı noktaya dili ve dilin şekillendirdiği kültürüyle yerleşmesiyle birlikte konuştukları dillerin uluslararası statüye kavuşmaya başladığı ve güçlü olan ülkenin dilinin güçlü olduğu süre zarfında dünyada herkesin öğrenmek için can attığı ve uluslararası her türlü iletişimin sağlandığını görmekteyiz. Bu gün dünyanın bir başından öbürüne konuşulan ve üzerinde güneşin hiç batmadığı İngilizce , Afrika ülkeleri başta olmak üzere Kuzey , Güney Amerika, Uzak doğu ve Okyanusyada birçok adada konuşulan Fransızca, Brezilya dışında Orta ve Güney Amerikanın tamamına yakınında konuşulan İspanyolca, Brezilya ve bazı Afrika Ülkelerinde konuşulan Portekizce, yine diğer dillere nazaran çok önemli olmasa da Hollandaca da ekleyebiliriz. Bu dağılıma S.S.C.Birliğinden kalma baskıyla konuşulan ve uluslararası statü kazanan Rusça da dahil edilebilinir. Arapçayı uluslararası yapan durum da tüm Kuzey Afrika, Arap Yarım adası ve Ortadoğuda Arap halklarının yaşaması ve Arapçanın Dünyanın beşte birinden fazlasının inandığı İslamın temel dili olmasından kaynaklanmaktadır.
ULUSLARARASI DİLLER: İNGİLİZCE İNGİLİZCENİN YAYILMA ALANLARI Birçok devlette konuşulan uluslararası dillerde çok eşitsiz bir yayıhm izleniyor: dünya çapında, anakaralar arası, anakara çapında ya da komşu devletler arasındaki yakınlığa bağlı olarak.XX. yüzyıldan beri, İngilizce dünya çapında bir yayılımla zirvede..
ÖTEKİ ULUSLARARASI DİLLER KITALARARASI YA DA KOMŞULUK DAĞILIMINA SAHİP DİLLER İngilizce ve Fransızcadan sonra dört uluslararası dil anakaralar arası bir yayılıma sahiptir (İspanyolca, Portekizce, Arapça ve Hollandaca); başka beş dil de birbirine yakın birçok devlete yayılmıştır (Almanca, Rusça, Farsça, Endonezya dili ve Svahili).
ULUSLARARASI DİLLER: FRANSIZCA FRANSIZCANIN YAYILMA ALANLARI Fransızca, Ingilizceyle birlikte BM'nin ve birçok uluslararası organizasyonun iş dilidir ve tüm anakaralarda bulunan Fransızcaorganizasyonunun kurumsaldan kültürele birçok alanda kendine özgü bir rolü koruduğu tek dildir.
Yeryüzündeki Dillerin Sınıflandırılması Her insan topluluğunun bir dili vardır. Bu dil, Türkçe'de, o toplumun adına -ce (-çe, -ca, -ça) eklerinden biri getirilerek adlandırılır: Türkçe, Fince, Almanca, Farsça... vb. Dili adlandırma, ünlü kişilerin ya da onlara bağlı bulunanların adlarına -ce eki getirilerek de yapılır: Osmanlıca, Çağatayca, Nogayca, Özbekçe... İnsanlıktarihininbüyükbirbölümüboyunca, dillerindağılımıkesintilivebölükpörçükolmuş,insangruplarıdağıldıkça, diller de birbirindenuzaklaşmışveçoğalmıştır. Günümüzdekidilharitasınıntemelleri, avcılıkvb.yaşam etkinliğinin olduğu okumayazmabilinmeyenuzundönemdeatılmış, amasonraki bin yıllardagerçekleşenköklüdeğişikliklervebüyükgöçlersonucunda, yenidenbiçimlenmişvebelirlenmiştir. Yazısistemlerinin, dahasonradabaskımakinesiveradyonunbulunmasıyla, insandilidahaönceiçindebulunduğuzamanvemekansınırlamalarındankurtulmuştur. Günümüzdeyse, zatenvarolankarmaşıkiletişimağlarınauyduve internet iletişimlerinindeklenmesiyleinsanırkı, ilk kökenlerindenbuyana ilk keztekbirtoplulukhalinialmaktadır. Günümüzde en çokkullanılanyöntemlerdenbiridilleri, dilaileleri yadabüyükbenzerlikalanlarıhalindeelealmaktır. Dil ailelerinin her biribircoğrafibölgeyeyayılırvesözcükdağarcığıbakımındanbenzerliklergöstermelerininyanısıra, bazılarıdilbilgisikurallarıbakımındandabenzeyenbir “dilöbeği” oluştururlar. Aradakiilişki, İspanyolcaveİtalyanca’daolduğugibibazençokyakınveaçıktır, bazen de uzakbirikişkidirveancaksistemlibirkarşılaştırmaylasaptanabilir. Dil aillerinin dışındakalandillere “ilintisizdiller” adıverilir. Dünya üstünde konuşulan binlerce dili tanımlamak ve gruplandırmak için ötekilerle, yakın ya da uzak dillerlerle karşılaştırıp onların her birinin özel yapısını incelemek gerekir.Bu da insanların paylaştığı dil ailelerini belirlemeye götürür işi.
Ailelerin Doğuşu Avrupalılar çok uzun zamandır , örneğin Roman dillerinin Latinceden türediğini , buna karşılık Germen, Kelt ve Yunan dillerinin hepsi birbirine yakın bazı kökler içeren başka kaynak dillerden geldiğini biliyorlardı. Öte yandan , Avrupa dışındaki diller daha fazla farklılık gösteriyorlardı.Ama XVIII. yüzyılda Hint ,İran ve Avrupa dilleri arasında çarpıcı benzerliklerin çözülmesiyle dilbilimciler bunların hepsinin “ Hint-Avrupa” dil ailesi adını verdikleri tek bir bütüne bağlı olduklarını keşfettiler. Hint-Avrupa” dil ailesinin İ.Ö. iki bin yılında varolduğu, dillerin ortak köklerince kanıtlayabiliyordu. Bu aile öbeklere , alt öbeklere ve gruplaraayrıldı; böylece bu dillerin taşıyıcısı halkların tarihsel göçlerinden ileri gelen çoğrafi dağılımları açıklığa kavuşturuldu. Dünyanın dört bir yanında , başka dil ailelerinin coğrafi dağılımını ve tarihsel yayılımını açığa vuran benzer akraba diller ortaya çıkarıldı. Kimi dilciler, inceleme ve gözlemlerine göre, diller arasında birtakım yakınlıklar, akrabalıklar görmektedirler. Diller, iki yönden akraba olabilirler: 1) Kökenleri (= menşe), ya da soyları bakımından;2) Yapıları bakımından. Kökenleri ya da soyları bakımından akraba olan diller, bir ana kaynaktan, bir anadil'den çıktıkları düşünülen dillerdir.
A) YapıBakımındanDünyaDilleri Bu sınıflandırma büyük ölçüde dilbilgisel yapılarında (dili oluşturan kelimelerin, eklerin, bu eklerin kuruluşları ve işlevleri vb.) benzerlik bulunan dilleri bu grupta toplar. Bu diller arasında akrabalık olmayabilir; örneğin İngilizcenin dilbilgisel yapısı Fransızcadan çok Çinceye yakındır, İngilizcenin Çinceyle hiçbir akrabalığı yoktur, ama Fransızcayla akrabadır. Biçim ya da yapı bakımından dilleri öbeklere ayıran bugünkü sınıflamanın temelini ünlü Alman dilcisi A. Schleicher'e dayayabiliriz. Kendisinden önceki çalışmaları göz önünde bulunduran, Hint-Avrupa dilleri üzerinde incelemelere girişen Schleicher, çağının önde gelen dilcilerinden biri ve aynı zamanda bir dilbilimciydi ( Doğan Aksan (2007) Her Yönüyle Dil , Ana Çizgileriyle Dilbilim,- Ankara, s.103).Schleicher'in bugün morfolojik sınıflama dediğimiz sınıflamanın temeli sayılabilecek olan şeması ise dünya dillerini başlıca üç bölüme ayırır (Zor Morphologie der Sprache, S. Petersburg, 1858, s. 2 ve ötesi.): Yalınlayan diller (isolierende Sprachen);Bitiştiren diller (zusammenfügende Sprachen); Bükümleyen diller (flektierende Sprachen), Bu biçimbilgisel sınıflandırmada, dillerdeki yapı değişikliklerine göre dört temel dil türü vardır. I. Yalınlayan (Tek heceli) diller(isolierende Sprachen, langue isolente, isolating languages,monosyllabic languages), II. Bağlantılı (bitiştiren, bitişken, eklemeli) diller (agglutinierende Sprachen,langues agglutinantes , agglutinative languages ), III.Bükümlü (bükümleyen, çekimli) diller(flektierende Sprachen, langue flexionelles, inflexional languages), IV. Kaynaştıran (Çok bükümlü diller, Polisentetik) diller Dillerin biçim özelliklerine göre ayrılışını gösteren bu şema çok yaygınlaşmış olup günümüzde de morfolojik açıdan yapılan sınıflamalarda diller aşağı yukarı böyle ayrılır.
I. Yalınlayan(Tek heceli) diller(isolierende Sprachen, langue isolente, isolating languages,monosyllabic languages): a)Bu dillerin sözcükleri tek hecelidirler ve ek almazlar. b)Sözcükler cümle içinde değişikliğe uğramazlar yani sözcüklerin çekimleri yoktur. c) Sözcüklerin görevi cümledeki yerinden anlaşılır. Bu nedenle cümle dışındaki sözcüklerin ad, sıfat, belirteç veya eylem olup olmadıkları anlaşılamaz. d)Cümle tek heceli sözcükler dizisinden ibarettir. e) Şekil olarak birbirine çok benzeyen sözcükleri ayırmak için zengin bir vurgu sistemi geliştirilmiştir. f) Yeni anlam ve kavramlar; yeni sözcüklerle birleştirme veya vurgulamayla karşılanır. Bir sözcük değişik tonlarda söylendiğinde farklı on on beş anlam kazanır. g) Çince, Tibetçe, Siyamca, Vietnam dili , Laosça , bazı Himalaya ve Afrika dilleri, Baskdili de Avrupada konuşulan bir yalınlayan dildir. Yalınlayan dillerin bir türünü de içindeİndonezyagrubunun bulunduğu kimi diller oluşturur. Gerek edebi dil olması, gerekse konuşanların sayısının çokluğu bakımından Cava dili, bunların en önemli örneği sayılabilir. Bu dillerde önek ve sonek de bulunur; bunlar sözcük türetmeye yaradıkları gibi, bir ölçüde, dilbilgisi görevlerinin belirtilmesini de sağlarlar. Bu dillerde “ birleşik kelimeleri oluşturan kelimeler bile biri birinden ayrı yazılır: Vo yav kan şu. Çince bu cümle keline kelime şöyle çevrilebilir: Ben istemek bakmak kitap. Dien sı ci: Elektrik görme cihaz. Bu üç kelimeden kurulmuş söz televizyonanlamındadır.
II.Bağlantılı(bitiştiren, bitişken, eklemeli) diller (agglutinierende Sprachen, langues agglutinantes , agglutinative languages ): Bağlantılı diller olarak tanımladığımız bu grubu iyi anlamak için Bağlantıyı (agglutination) tanımlamak gerekir: Çeşitli türleri ve tanımlan olmakla birliktebağlantı,başka başka biçimbirimlerin (morfemlerin) ve sözcüklerin birbirine bağlanmasıdır. Bu dillerin özelliklerini şöyle maddeleyebiliriz: a)Bu dillerde sözcük kökleri değişmez. b) Sözcüklere birtakım ekler ( örneğin, durum, çatı, zaman, olumsuzluk, kişi, yapım gibi )getirilerek yeni sözcükler elde edilir. Türetilen sözcüklerle kök arasında anlam ilişkisi vardır. c) Sözcüklere getirilen eklerle cümle içindeki sözcüklerin görevlerinde değişiklik yapılabilir. d) Kök ile ekler açık bir şekilde birbirinden ayırt edilebilir. e) Bazı dillerde ekler sözcüğün sonuna, bazılarında ise sözcüğün başına gelebilir. f) Bağlantılı tipte olan diller arasında dilcilerce bağlantılı dillerin "ideal örneği" sayılanTürkçe dışında Altay dilleri (Moğolca, Mançu-Tunguz), ufak ayrımlarla Japonca, Ural dilleri (Fince, Macarca, Samoyetçe gibi), kimi Afrika, Asya ve özellikle Uto-Aztek Dilleri , Na-Dene Dilleri gibi bazı Amerikan Yerli Dillerinigösterilebilir.
Değişmeyen bir köke çeşitli görevleri olan ekler, morfemler getirildiği ve ek yerleri belli olmayacak biçimde, sıkıca birbirlerine kaynaştıkları için bağlantı konusunda en iyi örnekleri Türkçe’den gösterebiliriz. Örneğin dilimizdeki göz (ad kökü) ve al- (eylem kökü) sözcüklerini ele alırsak, birbirinden farklı görevleri olan morfemlerin eklenmesi sonucunda, kendileri hiç değişmeden kalan bu kökler aracıyla birçok kavramın dile getirilebildiğini görürüz: göz - lük - çü - lük - te ( çok para var ) al - dır - t- tır - ıl - dık - tan ( sonra) gibi... Köklerden yeni anlamda kelimeler türetmek üzere gelen ekler yapım ekleridir: baş / baş+ak, baş+lı, baş+sız, baş+la-, baş+la-t-, baş+la-n-gıç gibi. Kelimeler arasında geçici anlam bağlantıları kurmak üzere gelen ekler ise çekim ekleridir, baş / bas+ın, baş+ı, baş+ta, baş+tan vb. İki ayrı kelimenin birleşip kaynaşması ile oluşan birleşik kelimeler de aynı özelliği taşır: boşboğaz (< boş+boğaz) , güllaç (< güllü+aş), niçin (< ne+için) vb. Yalnız, Türkçede ön ekleme yoktur. Ekler her zaman kök ve gövde sonuna getirildiği için, Türkçe sondan eklemeli bir dildir. Bağlantılı bir dil oluşu, eklerin çeşitliliği ve bu çeşitli eklerin değişik görevler yüklenerek yeni sözlükler oluşturabilmeleri, Türkçeyi çok geniş anlatım olanaklarına kavuşturmuş, yeni beliren kavramların karşılanmasını, yabancı kavramlara karşılıklar bulunmasını kolaylaştırmıştır. Bu yüzden Türkçe, terim yaratma bakımından çok güçlü bir dildir.
III.Bükümlü(bükümleyen, çekimli) diller(flektierende Sprachen, langue flexionelles, inflexional languages): Bükümlü diller olarak tanımladığımız bu grubu iyi anlamak için büküm’ütanımlamak gerekir. Z.Korkmaz , Gramer Terimleri Sözlüğü’nde şöyle anlatıyor: büküm (Alm. Beugung, Flexion; Fr. flexion; İng. flection, inflexion, accidence; Osm. insirâf): Yapım ve çekim sırasında kelime köklerinin farklı biçimlere girmesi şeklindeki kırılma olayı. Büküm; Arapça, Almanca, İngilizce, Rusça gibi Sami, Cermen ve İslav dillerine özgü bir olaydır: Ar. ketebe «yazdı» kökünün kütibe «yazıldı», yüktebü «yazılır», yüktebûne «yazılırlar»; kâtebû «mektuplaştı, yazıştı», kâtibun «yazan, kâtip», mektubun «yazılmış şey, mektup» mektebum «mektep okul» şekillerine girmesi; Alm. sehen «görmek», sah «gördü», gesehen «görmüş, görülmüş»; İng. to write «yazmak» wrote «yazdı», written «yazmış, yazılmış» gibi. Bu dillerin özelliklerini şöyle maddeleyebiliriz: a) Bükün, çekim sırasında kökün, özellikle kökteki ünlünün değişmesidir. b) Bu dillerde tek heceli ve çok heceli sözcük kökleri vardır. c) Yeni sözcükler türetilirken ve çekim sırasında çoğu kez sözcük köklerinde önemli değişiklikler olduğu gibi, sözcük kökündeki asıl sesleri yeni sözcükte de bulmak mümkündür. d)Yeni anlam ve kavramlar anlatan sözcükler, kökün içten kırılmasıyla aldığı değişik şekillerle karşılanır.
Bükünlü diller, kendi aralarında kök bükünlü ve gövde bükünlü olmak üzere ikiye ayrılır. Arapçakök bükünlü; Almanca, İngilizce, Fransızca gövde bükünlü dillerdendir. Kök Bükünlü Diller: Bu gruba giren dillerde de tek veya çok heceli kökler ile ekler vardır. Ancak, yeni kelimeler türetilir ve çekim yapılırken kelime köklerindeki ünlüler değişir. Böylece, köklerde bir iç kırılma ortaya çıkar. Aynı durum kelimelerin çokluk biçimlerinde de görülür. Çekimli dillerin kimisinde, kök ünlüleri değiştiği hâlde, kelime kökü ile türetilen yeni kelime arasında ses yapısı bakımından bir ilgi bağı vardır. Kelime kökündeki ünsüzlerden oluşan asıl sesler yeni kelimede de korunmuştur. Değişiklik yalnızca ünlülerdedir. Sami dilleri ailesi bu gruba girer. Grubun en tipik örneği de Arapçadır.Bu dilde vezin denilen belirli kalıplara göre yapılan ünlü kırılması için şu örnekler gösterilebilir:asker / asakir (askerler), sebeb / esbâb "sebepler", vokt / evkât "vakitler, zamanlar". Fiil çekiminde: ketebe "yazdı", keteb-tü "ben yazdım", keteb-tüma "siz ikiniz yazdınız", il-yektüb "yazsın", kâtib "yazan", mektûb "yazılmış şey, mektup", mekteb "okul", kitabe "kitabe", kitabet "yazma, yazı yazma sanatı" gibi. Yukarıdaki örneklerde görüldüğü üzere, türemiş veya çekime girmiş olan sözlerde s,k,r; s,b,b; v,k,t; k,t,b gibi kök ünsüzleri sabit kalmakta, yalnızca ünlüler ve öteki bazı gramer öğeleri değişmektedir.
Gövde Bükünlü Diller: Bu gruba giren diğer bazı dillerde ise, çekime giren kök bütünü ile değişir ve tanınmaz duruma gelebilir. Hint-Avrupa dil ailesine giren dillerde, böyle bir özellik göze çarpar: İngilizcede bil- fiilinin çekiminde know / knew / known; Almancada wissen / wuste / gewust ; yaz- fiilinin write / wrote / written; schreiben / schrielb / geschrieben ; git- fiilinin go / went / gone ; gehen / ging / gegangen biçimlerine girmesi gibi. Birkaç örnekte daha inceleyelim. Almancada“içmek” anlamına gelen trinken eylemindeki/i/ ünlüsü, trank ve getrunken biçimlerinde /a/ ve /u/ ya dönüşür (İngilizcede drink , drank, drunk fiil çekimlerinde de aynı durum vardır.).Tragen eyleminin çekiminde ise /a/ yerine /u/gelir (trug) vb. Sözcükler çoğul yapılırken de Almancada değişmelere rastlanır, örneğin Fuβ'ayak' sözcüğündeki /u/, bu sözcüğün çoğulunda /ü/ olur: Füβe; Grab 'mezar' sözcüğündeki /a/, çoğulda /ä / ye döner: Graber 'mezarlar'. IV. Kaynaştıran (Çok bükümlü diller, Polisentetik) diller (langues incorporantes, incorporating or polysynthetic languages, polysynthetische Sprachen): a)Bu gruba giren dillerde cümle temel bir dil öğesine (eylem) dayanır. b)Genellikle eylem, cümledeki diğer öğeleri kendisiyle birleştirir. Bu durumda bazen bir cümle, bir sözcük durumuna gelebilir. (Yani cümle bir sözcük gibi değerlendirilir.) c)Bitişme kesintiye uğramaz, cümlenin bütününe yayılır. d)Cümledeki sıralama belirli kurallara göredir. Kaynaştırma olayı küçük ölçüde pek çok dilde bulunmakla birlikte "kaynaştıran dil" biçiminde nitelenen diller özellikle Amerikan Kızılderili dilleri , Groenland dili, Eskimoca, Gürcüce gibi dillerdir. Eskimo dilinden alınmış bir örnek: Takusariartorumagaluarnerpâ (Onun bununla uğraşmaya gerçekten niyeti olduğunu sanıyor musunuz?)
B) Kaynak (köken,menşe, genetik ) Bakımından (généalogique, genetic,genealogisch) Dilerin Sınıflandırılması Gelişim nedeniyle, bir ana kaynaktan, yani bir anadilden çıkmış dillerin oluşturdukları topluluğa dil ailesi denir. Köken bakımından birbirine yakın, aynı kaynaktan çıkan akraba diller dil ailelerini oluşturlar. Dillerin birbirleriyle bir dil ailesi oluşturacak şekilde akrabalıklarının saptanmasında o dillerin ses yapısı, şekil yapısı, cümle yapısı, köken bilgisi ve ortak kelimeleri bakımlarından benzerlikleri araştırılır. Bir dil ailesindeki dillerin kökenini oluşturan ana dile ait metinler pek bulunmasa da gruptaki diller arasında yukarıda sayılan noktalar bakımından benzerliklerin bulunması, zamanla birbirinden uzaklaşan dillerin bilinmeyen bir yerde ve zamanda konuşulan ana dilden ortaya çıktığını göstermektedir. Bir ana dile ait metinler olmasa bile, bu ana dilin bir çok özelliğini, kendisinden türeyen, ailedeki dilleri birbirleriyle karşılaştırarak tespit etmek mümkündür. “Köken akrabalığında, söz varlığındaki benzerlikler de önemlidir. Söz varlığı benzerlikleri hemen her zaman aynı ortak geleneğe bağlanan dillerde bulunabilir. Örneğin, Latincede "est" tekilinin karşısında bir "sunt" çoğulunun yer alışı rastlantısal değildir (Fransızcada: il est, ils sont; İtalyancada e, sono). Gotlar'ın eski dili Gotçada "ist"in karşısında "sind". (Almancada "ist", "sind"). Hindistan'ın en eski dili olan Sanskritçe ve Slavcada da durum aynıdır ( "asti", "santi"; "jestu", "sontü"). Bu durum tek bir biçimde açıklanabilir: Latince, Germence, Slavca ve Sanskrit dilleri, aynı dilin zaman içinde aldığı değişik biçimlerdir. Bu diller arasında başka benzerlikler de vardır. Ayrıca, aynı benzerliğin ortak dilden gelen bütün dillerde bulunması koşul değildir; ancak, diğerleri kadar açık ve inandırıcı başka benzerlikler de vardır.” ( Zeynel, Ayşe Kıran, Dilbilime Giriş, -Ankara , 2002 , s. 30)
Yeni Dünya Dilleri Eskimo- Aleut Na-Dene Algonguyan Makro-Siouan Penutien Aztek Hokan Oto-Manguean Makro-Chibchan Andean-Ekvatoral Ge-Pano-Carib Eski Dünya Dilleri Japonca Korece Bask Dili Burushaski Bilinmeyen, Sınıflandırılmayan Diller Kafkas Dilleri Afro-Asyatik Nil-Sahra Nijer-Kongo Dilleri Khoisen Dravid Ural Altay Paleo-Sibirya Çin-Tibet Tai Avustro-Asyatik
Yeryüzündeki dil aileleri konusunda kesin bir sayı vermek zordur. Bazı dilbilimciler dil ailelerinin sayısının kırk, elli arasında gösterirken, bazıları da yüzün üstünde dil ailesinden söz ederler. Tarihsel, başka bir deyişle, kaynak açısından sınıflandırma yöntemine ilişkin bu çelişkili önerilere karşın bize göre aşağıdaki aileleri incelemek yeterli olacaktır. Öncelikle belli başlı aileri taplo olarak göstermek istersek yaklaşık 11 taplo ortaya çıkmaktadır : • I. Hind-Avrupa Dil Ailesi :Hind-Avrupa dilleri arasındaki diller genellikle şu gruplara ayrılır:
Dünya haritası üzerinde kırmızı çizgilerle belirlenmiş Hint-Avrupa dillerinin alanları
Hint-Avrupa Dil Ailesi Coğrafyası - II Baltik Slavan İrani Hint Cermen Roman Seltik Yunanca Ermenice Arnavutça
Alttaki Tabloda Hint Avrupa Dil Ailesinin Belli Başlı Dillerinin Temel Sayılarının İsimlendirilmesi Verilmiştir.(Karşılaştırınız) Türkçe: bir iki üç dört beş altı İtalyanca:uno due tre quattro cinque seiİspanyolca:uno dos tres cuatro cinco seisFransızca:un deux trois quatre cinq sixİngilizce: one two three four five sixAlmanca: eins zwei drei vier fünf sechsYunanca:ena tio tria tesera pende eksiSanskritçe:eka dva tri catur panca sasFarsça:yek du seh cahar panc şaş Rusçaadin dva tre çitiri pet şest