580 likes | 1.09k Views
ANADOLU KONUT MİMARLIĞI. Osmanlı Öncesi Türk Tarihi. -M.Ö. 545-333 de İranlılar, -M.Ö. 30-M.S. 395 de Romalılar, ancak bu iki uygarlık kısmen Anadolu’da iskan etmiştir. -Anadolu topraklarında bütünüyle iskan edenler türkler olmuştur
E N D
Osmanlı Öncesi Türk Tarihi -M.Ö. 545-333 de İranlılar, -M.Ö. 30-M.S. 395 de Romalılar, ancak bu iki uygarlık kısmen Anadolu’da iskan etmiştir. -Anadolu topraklarında bütünüyle iskan edenler türkler olmuştur -Anadolu 7. yüzyıldan itibaren Müslüman akınlarına maruz kalmış, doğu Akdeniz bölgesi Müslümanların eline geçmiştir. -9. ve 10. yüzyıllarda doğu Anadolu bölgesi (Erzurum- Van) -11.yüzyılda güneydoğu Anadolu bölgesi dışında bütün Anadolu Müslümanların eline geçmişti.
-Süregelen Selcuklu akınları sonucunda 1071’ Bizasın Malazgirt savaşı ile Sultan Arpaslana yenilmesi Anadolu’yu Türkleştirme sürecinin başlangıcı olmuştur. -1081’den sonra Anadolu Türk Emirleri arasında bölündü. -13. yüzyılın başında anadolu Selcuklu Devleti Türkleri Anadolulaştırmak için uygun ortam sağları, -13.y.y. Sonları beylikler dönemi, -1243-1308 de İran’lı İlhanlı İmp. Na tabi oldu. -16.yüzyıa kadar tek bir politik idare altına girme gerçekleşemiyor.
Anadolu’daki yerleşme ve konut biçimlenişini altı alt guruba ayırmak mümkündür. Bunlar; -Neolitik-kalkolitik Çağ -Tunç Çağı -Antik Çağ -Geç Antik Çağ (Bizans İmparatorluğu) -Erken Türk Dönemi (Osmanlı Öncesi Dönem) - Osmanlı İmparatorluğu Dönemi (Üç Evreden Oluşur) -Osmanlı İmparatorluğu’nun Modernleşme Dönemi
Konut Plan Şeması; -Antik ve geç Antik çağlarda çok geniş bir plan şemasına sahip, -Bizans İmparatorluğu zamanında konut plan şeması oldukça yoksul,(kulübe nitelikli yapılar)
Buna karşılık Orta Anadolu’da (Nevşehir-Göreme) mağara yerleşme alanları iyi korunmuş Bizans dönemi yapılarıdır.
Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz’de ise kule ev geleneğini yansıtan yapılar oldukça yaygındır.
-Erken Türk Dönemi (Osmanlı Öncesi Dönem) 12. Yüzyılla birlikte Türklerin göçleri sonucunda Anadolu’daki barınma alışkanlıkları kırda ve kentte köklü bir biçimde değişime uğramıştır. Anadolu’ya barınma alışkanlığı iki farklı insan gurubu gelir: -Göçebeler (Sinop-Ankara-Denizli- Antalya’nın batısında uzanan sınır şeridi) Konutlarını (çadır) ve barınma alışkınlıklarını yeni yurtlarına kolaylıkla taşıdılar. -Yerleşikler (Bu sınırın doğusunda gelişen uzun mesafe ticaretinin olanaklarından faydalanan kentli yerleşik toplum) Anadolu’da buldukları ile yetinmek zorunda kaldılar.
Özellikle Selçuklular döneminde bu sorun geleneksel Türk anlayışıyla- yerleşik mimarinin birleştirilmesi ile çözülmeye çalışılmıştır. Bu durum özellikle üst sınıflarda geçici barınma (Çadır) ile sürekli yapının ortak kullanımı oldukça yaygındır. Çadır 13. yüzyılda Sarayın önemli bir ögesidir ve simgesel bir anlam taşımaktadır. Bu dönemlerden kalan kalıntılar saray ve köşklerin oldukça küçük olduklarını göstermektedir. Bundan da şu anlaşılır; Yapının karşılayamadığı mekan ve simgesellik gereksinimi çadırla sağlanmaktadır. Yapı ise çadırın sunamadığı başka simgesel gereksinimlere hizmet etmektedir.
Asya Çadırı İnce ve özel ahşap elemanlardan oluşan taşıyıcı sistem ve örtü Malzemesinin özelliklerinden kaynaklanan çadırın geometrisi küre ve silindirden oluşur 1..Giriş 2..Yan örtü 3..Üst örtü 4..Ateş yeri 5..Kerevet 6..Bölme 7..Sandık ve denkler 8..Eyer ve koşumlar 9..Demir askılık
Çadır ve Ev Düzeni Çadırlı yaşama düzeninin ve evin “yaşama birimleri” ile ortak alan arasında önemli ölçüde benzerlikler bulunur. Her iki mekan hemen hemen aynı boyutlardadır. Çadırın silindir biçimine karşın evde kullanılan ahşap malzeme ve yapım tekniği dik açılı oda modülü için en uygun çözümdür.
Bu nedenle Anadolu mimarisinin çadır kültüründen en büyük farkı mekan geometrisinin daireden dikdörtgene dönüşmesidir. Çadırın ve evin kullanma biçiminin genel düzeni; 1.Çok amaçlı orta alan 2.Oturma 3.Depolama 4.Isıtma 5.Denetimli orta mekan
Bir diğer yaşam alışkanlığı da hayvancılık ile bağlantılı mevsimlik yer Değiştirmeye dayanan yaşam biçimidir. Bu tür ikili yaşam biçimine, Transhümansdenmektedir ve yerel ölçeğin dışına taşmayan bir yaşam biçimini simgelemektedir. Bu yaşam biçimi sadece Anadolu’da değil Kuzey Akdeniz’in nerdeyse tamamında görülmektedir.
Anadolu’da ilk defa Doğu Karadeniz’de uygulanmaya başlanmıştır. Kıyı kesimin kırsal halkının yaz başında yaylaya çıkması Transhümans’ın iyi bir örneğidir.
Anadolu’da üç ayrı Transhümans’dan söz edilebilir: 1.Kırsal kesim insanının mevsimlik göçü 2.kentlilerin göçü (Adana-Toroslar ikili barınma alışkanlığı) 3.Yönetici grupların Transhümansı (eski göçebelik anlayışının simgesel anısıdır. Selçuklu Sultan ve yöneticileri yazları İç Anadolu’da, kışları ise Akdeniz kıyısında geçirmektedir. Konya-Alanya)
-BEYLİKLER DÖNEMİ 1300-1400’lü yıllar bu dönemi simgeler. Bu dönemde siyasal iktidar parçalanmış ve siyasi iktidarın merkezi batıya kaymıştır. Batı Anadolu’da Avrupa ile kurulan yeni ticari ilişkiler sonucunda bir başka hareketlilik başlar. Özellikle İtalyan denizcilerin yeni kentler kurma girişimi (Kuşadası- Yeni Foça) yaygınlaşmıştır. Bu kentler oldukça örgütlü kentlerdir. Buna karşılık Beyliklerin elindeki kentler daha az “kentsel” yapıya sahiptir.
Öte yandan bazı kıyı kentlerinde Türk-İtalyan ikiz kentleri görülmektedir (İzmir-Samsun). Bu kentler genelde ayrı kentler olup, fiziksel ve siyasal olarak kopuk ama işlevsel olarak bağlantılı yerleşme alanlarıdır. Antalya’da ise tek bir kentsel alan içinde birbirinden surlarla ayrılmış etnik yerleşim yerleri vardır. Üst sınıfın yaşamında halan çadırın ve kent dışı konumlanma tercihi simgesel olarak önemlidir. Öte taraftan İtalyan kültürünün etkisi sonucunda kule-ev konut tipolojisi beylikler döneminin önemli yapısıdır. Bu konutlar bir statü göstergesidir. Normal konutlar kulübe standartlarındadır
- Osmanlı İmparatorluğu Dönemi (Üç Evreden Oluşur) -İLK EVRE (14. ve 17. Yüzyıl): Erken Osmanlı kentleşmesi iki boyutludur; • Belirli bir süreklilik vardır. (Fethedilen kentsel alana yerleşme) • Kent çevresinde yarı kentsel yarı kırsal yerleşimlerden oluşmaktadır.
Osmanlı da konut denildiğinde üst sınıfın barınması söz konusudur. Bu tip yapılar (saray) bir aile konutu olmaktan çok bir yönetim merkezi görevi görmektedir. Bürokratik kadrolar burada çalışır, eğitilir ve bir kısmı burada barınır. Paşanın sarayı sultan sarayının modeline göre biçimlenir v öncelikle yönetim kurumu olarak çalışır. Bu durum 18. yy'in başına kadar böyle sürer.
Bu saraylar iki bölümden oluşur: -Sarayın kamuya açık kısmı yani dış kısmı “Muhavvata-i Hariciye” -Özel yaşama ayrılmış iç kısım “Muhavvata-i Dahiliye” Her iki bölümde bir yada bir kaç avlunun çevresinde gruplaşır. Bu dönemde bir diğer konut türü ise; Bağımsız, tek katlı ve “hücre” denilen tek odalı birimlerden oluşan barınma kompleksleri görülür. “Hücreler” Osmanlı kentlerinin alt sınıfının barınmasını sağlamaktadır. Bu yapıların tuvalet ve su kullanımları ortaktır.
-İKİNCİ EVRE (17.y.y sonu ve 19.y.y başı):Bu dönemde çok sayıda Ticari kentin doğduğunu görüyoruz. Bu gelişim kentleşme anlamında çok büyük bir değişime neden olmasa da ekonomik anlamda değişim yaşanmış ve para artık bürokratik sınıfın elinden kentli eşrafın eline geçmiştir.Osmanlı kültür sistemi ikili bir yapı oluşturur;1. “Büyük Gelenek” üst sınıf kültürü,2. “Küçük Gelenek” yönetilenlerin coğrafi mekana, etnik ve dinsel kökene göre değişen kültür.
Bu ikili sistem barınma kültürünü de değiştirmiştir. Bir yanda saraydan başlayarak İstanbul merkezli bir barınma alışkanlığı (Rum kökenli Fener evleri) diğer yanda yerel barınma geleneği bulunmaktadır. Fener Evi Taş Oda Fener Kargir Rum Evi
Buna göre; 1. Ege kıyılarında 19.y.y içlerine kadar kullanılan tek odalı kâgir konut tipi, 2. Kırsal üst sınıfı temsil eden kule-ev tipi
3. varlıklı kentsel gurubun kullandığı açık sofalı yada hayatlı ev tipidir. Bir başka tür ise Akdeniz kıyı tipi (Antakya’nın kendi avlulu konut geleneği)
Urfa, Antep, Mardin, Diyarbakır yere değişimler göstermekle birlikte avlulu, eyvanlı kendi kentsel geleneğine ve özel taş işçiliğine sahiptir.
Karadeniz bölgesi diğer orta Anadolu bölgesine göre farklı bir karakterize yapı gösterir, ahşap yığma “Hımış” yapı tekniği ile yapılmış evler 19. yy’a kadar gelir. Doğu Karadeniz “göz Damlalı” hımış tekniği yaygındır.
-Üçüncü Evre Batılılaşma Dönemi; 18.y.y’ın ikinci yarısında başlayan Osmanlı Merkezi yönetimine rakip hatta onunla iş birliği içinde gelişen yerel odaklı bir yönetim anlayışı gelişir buna “Ayan”denir. Bir grup toprak ve güç sahibi kişiler yerel hanedanlıklar kurarlar ve taşrada iktidarı ele geçirirler (1760-1820). Bu yeni yerleşim anlayışı Balkanlar ve Anadolu’da benzerlik gösterirler.
Çiftçi aileler için tek odalı kulübeler, ambarlar, ağıl ve ahır, samanlık, fırın, demirci dükkanı ve bunları saran bir duvar. Merkezde ise ikamet için de kullanılan “kule ev”, burada kule ve burç bir egemenlik simgesidir. Ayanlar dönemi mimarisinde iki ayrı gelenek oluşur: -Balkanlar ve batı Anadolu (Aydın-Nazilli/ Beyler Konağı) -Doğu Anadolu (Doğu Beyazıt/ İshak Paşa Konağı)
Bu döneme damgasını vuran bir diğer yapı elemanı da Türk konutuna 19. y.y’da giren üst pencere sistemidir. Alçı ile birbirine tutturulmuş cam parçaları ile oluşturulan pencere sistemi (Revzen), önce saraylarda görülmeye başlanmıştır. Bu mekanların pencereleri iki katlıdır. Alt kat kapaklı ancak camsız, üst kat ise Revzen’lidir.
Anadolu konutunu geliştiren etkenler: 1.Kültür: Anadolu’da konut mimarisinin oluşmasındaki en temel özelliği belirli bir hayat gerçeğine ve buna bağlı iç mekan belirlenmesine sıkı sıkıya bağlı olmasıdır. 2.Coğrafi koşullar: Anadolu’nun doğal yapısındaki özelliklere ve çeşitliliğine rağmen yapıyı “doğadan ayırma” çabası görülür. Arazi ister eğimli ister düz olsun yapı ve odalar kendi iç düzenlerinde araziden koparılır. Evin en önemli odası olan “baş oda” dış mekan ile iletişim kurarken, diğer odalar dışa kapalıdır.
3.İklim: Değişik iklim koşullarının görüldüğü Anadolu’da iklim, konutun genel mekan kimliğini değiştirmeden, yapının konumu, yönü, yapım tekniği açısından göz önünde bulundurulmuştur. Ortak alan olarak adlandırılan sofa (hayat) bulunduğu iklim bölgesine göre açık ya da kapalı mekan olarak tasarlanır. 4.Ekonomik Etkenler: odaların biçimlenmesinde, iç mekan düzenlemelerinde Anadolu kimliğini değiştirebilecek herhangi bir önemli rolü yoktur.
Yapı Malzemesi ve Teknolojisi Anadolu’da yapı üretimi alanında yapı malzemesi ve yapım tekniği olarak kerpiç ve hımış yapı yapma tekniği kullanılır. Karadeniz Bölgesi’nde ahşap karkas sistem, Güney bölgelerde ise taş malzeme kullanıldığı görülür. 13. yy’a kadar yapı sisteminde eski geleneklerin etkili olduğu, yapı örtüsü olarak düz ahşap çatı ya da taş tonoz kullanıldığı, bu yüzyıldan sonra bütün Anadolu-Türk mimarisinde örtü sisteminin tuğla tonoz ve kubbe olduğu görülmüştür. Safranbolu Evi , Hımış tekniğinde örülmüş duvar
İç mekanda taş oymacılığı öne çıkmıştır. İslam ve Türk kökenli motifler kullanılarak yerel bir dil oluşturulmaya çalışılmıştır. İran kültüründen gelen diğer önemli bir teknik sırlı tuğla ve çini kaplamadır. Sırlı tuğla 15. yy da terkedilmiş, çini ise Osmanlı süsleme sanatında gelişerek önemli bir yer edinmiştir.
Üst katlarda odaları genişletmek için cumbalar en uygun çözümdür. Cumbaların taşıyıcıları bölgenin mimari karakterine göre değişiklik gösterir; kat döşeme kirişleri dışarı uzanarak cumbayı taşır ya da Eli Böğründe’ lerlecumbalar taşıtılır.
Oda – Sofa İlişkisi Sofalar geleneksel konut anlayışında plandaki konumlarına göre ve oda ile ilişkilerine göre iç sofalı, dış sofalı ve orta sofalıolarak adlandırılırlar.
Konutta odaları oluşturan iki bölüm vardır; oda ve hizmet alanı oda hizmet alanı
Anadolu konutunda odanın biçimlendirilişinde alt örtü; A-seki altı, 1-geçiş, 2-alçak tavan, 3-dolap, 4-direklik, B-seki üstü, 5-temel alan, özenli döşeme, 6-sedir: yükseltilmiş alt örtü ---------A----------- ---------------------B--------------------
Oda Girişleri ve Kapılar Anadolu konutunda “odaya giriş” kavramı; mekanların biçimlenişinde ve bu mekanların kullanımında özel çözümlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Kapı odaya bağlı bir elemandır. Bu nedenle daima oda içine açılır. Kapı ve yakın çevresi hizmet alanı olarak asıl oturma bölümünden ayrılır. Bu ayırım 3. boyutta da devam edebilir. Kapının bulunduğu duvar depolama alanı olarak düzenlenebilir.
Pencereler Türk konutuna 17. yy'da giren üst pencere sistemidir. Alçı ile birbirine tutturulmuş cam parçaları ile oluşturulan pencere sistemi (Revzen), önce saraylarda görülmeye başlanmıştır. Bu mekanların pencereleri iki katlıdır. Alt kat kapaklı ancak camsız, üst kat ise Revzen’lidir. 17.yy’da levha cam üretimi başlayınca 18.yy’da İstanbul’da levha camlı giyotin pencereli evler yaygınlaşmıştır.
Yapı tekniğine bağlı olarak ortaya çıkan kalın duvarlı evlerde pencereler, çoğunlukla duvarın dış yüzeyine yerleştirilir. Böylece hem iç mekan genişletilmiş hem de pencerenin iç yüzünde bir kullanma alanı oluşur. Buna karşın ince duvarlı yapılarda pencereler duvarın iç yüzüne yerleştirilir. Böylece pencere kanatları kendi eksenlerinde katlanarak duvara yaslanır ve iç mekanda yer kaplamaz. Cam tekniği çok maliyetli olduğundan pencere boyutları genellikle çok küçüktür.
Safranbolu Evleri Taşatarlar Şehir Evi görünüşü Safranbolu; Sokağa oturuşu ve sokak cephesinin oranları ile dikkat çeker. Orta kat galerilidir, sofası camsızdır. Üst katta sofa köşede olup çok pencerelidir. Sanki açık sofanın bir sonraki gelişim evresi gibidir.
Safranbolu Evleri Taşatarlar Şehir evi planı, Safranbolu: Evin sokak yanındaki duvarı sokağın doğal çizgisini izler. Bu duvar bahçe duvarının devamıdır. Onun üzerinde ise başka bir düzen gelişir. Ölçüleri ile bu yapı çok dengeli bir mimariyi yansıtır.
Safranbolu Evleri Emirhocazade Ahmet Bey Bağ Evi odası, Safranbolu. Türk odasının en önemli özelliği bir yaşama biçimi olarak çok amaçlı kullanılmasıdır. Her odada oturulur. Çalışılır, yemek yenir ve uyunur, yıkanabilir. Burada en büyük etken eşyaların taşınabilir olmasıdır. Eşyalar gerekli olduğu zaman ortaya getirilir, kullandıktan sonra tekrar yerlerine konur. Bu amaçla orta alan boş bırakılmıştır.
Güneydoğu Anadolu-Diyarbakır Evleri Diyarbakır Seman Köşkü 15 yy da Akkoyunlu Devrinde inşa edilmiştir. Siyah-beyaz taşlardan iki katlı yapılan binanın kuzeyde bir havuzu, hemen arkasında iki katta birer eyvan ve eyvanların iki yanında kapalı mekanlar yer alır.