40 likes | 445 Views
S â kine Eruz (Esen) İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Çeviribilim Bölümü . Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Almanca Mütercim Tercümanlık Bölümü. Sergi: Osmanlı Devleti’nde Çokkültürlülük ve Çevirmenler 23.-28 Mayıs 2011.
E N D
Sâkine Eruz (Esen) İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Çeviribilim Bölümü Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Almanca Mütercim Tercümanlık Bölümü Sergi: Osmanlı Devleti’nde Çokkültürlülük ve Çevirmenler 23.-28 Mayıs 2011 Almanca Mütercim Tercümanlık Anabilim Dalı Multiculturalism in the Ottoman Empire The Role of Translators and Translation A Story of Civilisation Istanbul University Faculty of Letters Department of Translation Studies German Section S â k i n e E r u z www.sakine-eruz.com sakineeruz@gmail.com
Sâkine Eruz is the head of the German language section of the Department of Translation Studies at Istanbul University. She studied German literature, language didactics, art history and translation studies. Since 2000, she has been working on the history of translation and cultural sciences. She presented papers on this subject at conferences in Turkey, Austria,Germany and Italy. This is her 7th exhibition about multiculturalism in the Ottoman Empire and its key actors, the dragomans and translators. Her book about Multiculturalism and Translation was published in Turkish in 2010. • The Ottoman Empire was an empire of multiculturalismpar excellence. A kalaidescope of cultures, religions and countless languages built the individual parts of this Empire on three continents and different seas. • The exhibition recounts the story of multiculturalismwhich streches from the daily life to education, policyand virtuallyall areas of life. Each of the pictures narrates a story about the Jewish, Armenian, Greek and Muslim subjects of the Empire. These stories are about the different spoken languages, the contributions of the translators and interpreters, the polyglot statesmen, the polycultural newspapers and the different alphabets which were used in this empire. They are also about the somewhat joining link: the Ottoman language. • You will make a journey in the 18th and the19th centuries if you are willing to listen to the actors in the pictures. The main actors of the exhibition, who are European and Ottoman translators, architects, writers, scholars and statesmen like Ahmet Vefik Paşa will join you in this interesting journey.
Sâkine Eruz lisans ve yüksek lisans eğitimini Frankfurt am Main Johann Wolfgang Goethe Üniversitesi’nde ve İstanbul Üniversitesi’nde, İngiliz Dili ve Edebiyatı, Alman Dili ve Edebiyatı, Avrupa Sanat Tarihi , Pedagoji ve Alman Dili Eğitimi bölümlerinde yaptı. Almanya’da uzun yıllar özerk devlet sınavlı, yeminli çevirmen olarak çalışan Eruz, 1999 yılında Çeviribilim Alanında ”Çeviri Eğitiminde Koşut Metinler ve Hukuk Metinleri Çevirisi” üzerine doktora çalışmasını tamamladıktan sonra, 2004 yılında Çeviribilim alanında Doçentlik unvanını aldı. Eruz, 2000 yılından bu yana çokkültürlülük üzerine çalışmaktadır. Öncelikle Osmanlı Devleti’nde ve Cumhuriyet’in başlarında Çokkültürlülük üzerine yurtiçinde ve yurtdışında sunumlar yapmış ve sergiler açmıştır. Bu sergi, 2009 yılından bu yana Eruz’un açtığı sekizinci sergidir. Eruz’un akademik çeviri eğitimi üzerine çok sayıda makalesi ve kitabı bulunmaktadır. 2010 yılında yayımlanan kitabının konusu Osmanlı Devleti’nde Çokkültürlülük ve Çevirmenler’dir. Eruz, hâlen İstanbul Üniversitesi, Almanca Mütercim Tercümanlık Anabilim Dalı başkanı olarak görev yapmaktadır. Osmanlı Devleti, kapsadığı coğrafya gereği çokkültürlüdür. İstanbul ise binlerce yıldır çokkültürlüğe ev sahipliği yapan, Anadolu üzerinden Asya’ya ve Avrupa’ya açılan bir kapı konumundadır. Bu, sonraları sayısız adla anılacak “sonsuz” kent, 1453 yılında Osmanlı Devleti egemenliğine geçiyor ve Bursa ve Edirne’den sonra devletin başkenti oluyor. Böylece çokkültürlülük M.Ö. binlerce yıldan başlayarak katman katman Doğu Roma İmparatorluğu’na (Bizans) uzanıyor ve Osmanlı Devleti’nde doruğuna ulaşıyor. Sergide, İstanbul’un katmanlı doğasında başlanıp, farklı dinlerin mensuplarını barındıran kabristanları, ibadet yerleri, Levanten ve Osmanlı mimarlar tarafından inşa edilen birbirinden ilginç binaları ve çokkültürlüğün gizli baş aktörleri çevirmenlerden söz ediliyor. Çevirmenler Osmanlı Devleti’nde bir tür medeniyet tarihi yazıyorlar. Bu iletişim uzmanları kimi zaman çok kimlikli bilim adamları, kimi zaman da devlet adamları, yazarlar, eğitmenler ve sanatçılar olarak Osmanlı Devleti’nin çok dilli aktörleri. Öte yandan, üç kıta ve bu kıtaları kuşatan denizlere hakim Osmanlı Devleti’yle ticari ilişkiler içinde bulunan Batı, 16. yüzyıldan sonra dil oğlanları okullarını açıyor ve burada çokkültürlü çevirmenler yetiştiriyor. Bu çevirmenler daha sonra Paris ve Viyana’da Doğu Bilimleri Akademilerinin kurulmasına önayak olacaklar ve Doğu ile Batı arasındaki etkileşimin hızlanmasını sağlayacaklar. 19. Yüzyılda Osmanlı Devleti ıslahat hareketleri kapsamında çok sayıda çeviri kurulları oluşturacak ve bu kurullarda on ciltlik Osmanlı tarihi yazarı Hammer ve Redhouse gibi Batılı çokkültürlü çevirmen-bilim adamları da görev yapacak. 1851’de ilk Batı tarzı Romanı Osmanlı tebaasından Ermeni kökenli Vartan Paşa yazıyor. Bir aşk hikayesi üzerinden Gregoryan Ermeniler ile Katolik Ermenilerin arasındaki sürtüşmeleri anlatıyor Hovsep Vartanyan. Alfabe, Ermeni alfabesi, ancak dil Osmanlı Türkçesi. İlk matbaa 15. yüzyılda İber yarımadasını terk etmek zorunda kalan Seferadlar (İspanya Yahudileri) tarafından getiriliyor. Onlar da aynı Ermeniler ve Rumlar gibi kendi alfabelerinde baskı yapıyorlar, ancak kullandıkları dil ortak kültürün dili Osmanlı Türkçesi. Osmanlı Devleti’nin kitapları dahi çokkültürlü. Osmanlı’da basın ise kendi başına bir çokkültürlülük simgesi. İstanbul, İzmir, Selanik gibi büyük kentlerde yaşayan her dil ve dinden tebaanın edebiyatının gelişmesine büyük katkıda bulunuyor bu binbir dilde yayımlanan gazeteler. 19. yüzyılın ilk çeyreğinden sonra her dilde gazete basılıyor. Devletin resmi gazetesi Takvim-i Vekayi’nin dahi 5 dilde basılması kararlaştırılıyor. Farklı dillerde basılan gazeteler üzerinden Bulgarlar gibi Osmanlı Devleti’nde yaşayan milletler kendi edebiyatlarını oluşturuyor. Osmanlı Türkçesinde yazılan ilk Batı tarzı romanlar bu gazetelerde tefrika ediliyor. Öncelikle 19. yüzyılda Osmanlı Devleti ıslahat hareketlerinde de önemli rol oynayan çevirmenler Doğu’nun Batı’da, ve Batı’nın Doğu’da tanınmasını sağlayan, Osmanlı Devleti’nin olmazsa olmaz Kültür Elçileridir.