690 likes | 1.12k Views
Türkiye Beşeri Coğrafyası. Yrd. Doç. Dr. Taner KILIÇ. NÜFUS. Nüfus, sınırları belli bir alanda, belli bir tarihte yaşayan insan sayısıdır. Nüfusun artışı, dağılışı ve niteliklerinin belirlenmesi, planlamaların yapılması bakımından önemlidir.
E N D
Türkiye Beşeri Coğrafyası Yrd. Doç. Dr. Taner KILIÇ
NÜFUS • Nüfus, sınırları belli bir alanda, belli bir tarihte yaşayan insan sayısıdır. • Nüfusun artışı, dağılışı ve niteliklerinin belirlenmesi, planlamaların yapılması bakımından önemlidir. • Cumhuriyet döneminde ilk nüfus sayımı 1927 yılında yapılmıştır. İkincisi 1935 yılında yapılmış, 1990’a kadar da sonu 0 ve 5 ile biten yıllarda tekrar edilmiştir. • BM’nin nüfus sayımı tanımı: Bir ülkenin tamamında veya ülkenin iyi tanımlanmış bölgesindeki bütün insanlarla ilgili demografik, ekonomik ve toplumsal verilerin; toplanma değerlendirme, analiz edilme ve yayınlanma işlemlerinin tamamı nüfus sayımı olarak tanımlamaktadır.
1997 yılında bu genel kuralın dışına çıkılarak nüfus tespiti ve onunla birlikte seçmen kütüğü yazımı gerçekleştirilmiştir. • Ülkemizde nüfus verilerinin toplanması DİE (Devlet İstatistik Enstitüsü) tarafından yapılırken, 2005 yılında adı TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) olmuştur. • Türkiye’de nüfus sayımları 1997 yılına kadar de facto (hazır durum) yöntemi ile yapılırken, günümüzde de jure (nüfusun ikametgahına göre) yöntemi ile yapılmaktadır.
Türkiye Nüfusunun Gelişimi • Türkiye nüfusu, ilk nüfus sayımından bu yana dönemler itibariyle farklı gelişim hızları gösterse de sürekli artış eğiliminde olmuştur. • Nüfus artışlarının büyük kısmı doğal nüfus artışı yoluyla olmuştur. • 1939 yılında Hatay Türkiye’ye katılmış, 1982 yılında Afganistan’dan göçmen kabul edilmiş ve 1989 yılında Bulgaristan’dan çok sayıda Türk, Türkiye’ye gelmiştir.
Nüfus Artışının Nedenleri • Doğurganlık oranının yüksek olması • Bebek ölüm oranlarının azalması • Beslenme ve sağlık koşullarının iyileşmesi ve buna bağlı olarak ortalama insan ömrünün uzaması • Dış göçler • Genç nüfus miktarının fazla olması
Nüfus Artışının Ortaya çıkardığı Sorunlar • Kırsal kesimden kentlere doğru göç artar. • Kişi başına düşen milli gelir azalır ve refah seviyesi düşer. • Kişi başına düşen tarım arazisi miktarı azalır. • Konut sıkıntısı ortaya çıkar ve çarpık kentleşme oluşur. • Ekonomik kalkınma hızı yavaşlar. • İşsizliğin artmasına neden olur. • Bağımlı ve genç nüfus miktarı artar. • Sağlık eğitim alt yapı hizmetleri aksar. • Doğal kaynaklar aşırı ölçüde kullanılır. • Çevre sorunları ortaya çıkar.
Türkiye’de Nüfusun Dağılışı • Ülkemizde nüfus dağılışı ve yoğunluğu konusunda ilk belirlenebilen özellik, denize kıyısı bulunan bölgeler ile ülkenin orta kısımları arasındaki zıtlıktır. • Bununla birlikte her bölgenin kendi içinde de nüfusun sıklığı değişmektedir. • Karadeniz Bölgesi’nde Bafra Ovası’ndan Gürcistan sınırına kadar olan Doğu Karadeniz Bölümü’nün dar kıyı şeridinde nüfus yoğunluğu fazladır.
Kıyının hemen gerisinde uzanan dağlarda ise nüfus yoğunluğu oldukça düşüktür. • Dağların yüksek kesimleri yaylacılık faaliyetleri bakımından önemlidir. • Orta ve Batı Karadeniz kıyılarının bazı kesimlerinde nüfus yoğunluğu görülse de Doğu Karadeniz’in kıyı kesimindeki kadar bir yoğunluk yoktur.
Karadeniz Bölgesi’nin iç kısımlarında yer alan Niksar, Erbaa, Ladik, Merzifon, Bolu ve Düzce ovalarında nüfus yoğunluğu fazladır. • Ereğli-Zonguldak havzasında çıkarılan taşkömürü ve buna bağlı olarak gelişen demir çelik endüstrisi nüfus artışına yol açmıştır. • Marmara Bölgesi’nde İstanbul çevresi, İzmit ve Gemlik körfezlerinin kıyısı, bu körfezlerin doğu devamındaki ova ve havzalar (Adapazarı, İznik, Pamukova) ve Güney Marmara’daki ova ve havzalar yoğun nüfuslu alanlardır.
Marmara Bölgesi’nde Yıldız dağları, Samanlı dağları, Uludağ, Biga dağları ve Kocaeli Platosu’nun kuzeyi seyrek nüfuslu alanlardır. • Ege Bölgesi’nde Büyük Menderes, Küçük Menderes, Gediz grabenleri yoğun nüfuslu alanlar iken Aydın dağları, Bozdağlar ve Menteşe yöresi seyrek nüfuslu alanlardır. • İçbatı Anadolu’nun plato düzlükleri seyrek nüfusludur.
İzmir, Manisa ve Aydın yoğun nüfuslu alanlardır. • Akdeniz Bölgesi’nde Toros dağlarının batı ve orta kesimleri büyük ölçüde boştur. • Kıyı kesiminde Antalya, Silifke, Mersin, Adana ve Ceyhan ovaları ile İskenderun Körfezi çevresi yoğun nüfuslu alanlardır. • İç Anadolu’da Tuz Gölü batısı ve güneyi (Cihanbeyli ve Obruk Platoları) ile Uzunyayla seyrek nüfusludur.
Ankara, Kayseri, Eskişehir, Konya gibi kentler önemli nüfusa sahiptir. • Güneydoğu Anadolu’da Urfa Platosu, Karacadağ ve Mardin eşiği seyrek nüfusludur. • Gaziantep, Kilis, Diyarbakır, Mardin, Kızıltepe ovaları nispeten sık nüfusludur. • Doğu Anadolu Bölgesi’nde Yukarı Fırat Bölümü hariç genellikle seyrek nüfusludur.
Türkiye’de Göçler • Göç insanların daimi olarak oturdukları yerlerden bir başka yere gitmeleri olayıdır. • Bir alandaki geçim kaynakları, oradaki nüfusun insan gibi yaşamasını sağlayamıyorsa, zaman içinde göçün meydana gelmesi kaçınılmazdır. • Hızlı nüfus artışı, tarım topraklarının küçülmesi, tarım alet ve makinelerinin kullanımının artması, verimlilikte düşüş, kan davaları, baraj yapımı, güvenlik sebebiyle yerleşme boşaltmaları göçün nedenleri arasındadır.
TÜRKİYE’DEKİ İÇ GÖÇLER1. Dönemlik İç Göçler • Göçebe hayvancılık ve yaylacılık kapsamındaki dönemlik nüfus hareketleri geçmişe oranla azalmış olmakla birlikte, Kuzey Anadolu dağları, Toroslar, Erzurum-Kars platoları gibi alanlarda varlığını sürdürmektedir. • Dönemlik iç göçler içinde mevsimlik iş gücü göçleri de yer alır. Turizm, inşaat, tarım, orman işçiliği, seyyar satıcılık vs.
2. Daimi İç Göçler • Türkiye’de cumhuriyet döneminde daimi iç göçler 1950’li yıllardan itibaren ivme kazanmıştır. • Kırsal kesimden kentlere doğru olan daimi iç göçler sonucunda kentler önemli sorunlar ile karşı karşıya kalmıştır. • Göç ile nüfus kazanan iller endüstrisi ve alt yapısı gelişmiş çeşitli faaliyetlere imkan tanıyan yerlerdir (İstanbul, Ankara, Kocaeli, Bursa, İzmir, Mersin, Adana, Antalya vb).
Dışarıya göç veren iller ağırlıklı olarak ülkenin doğusunda yer almaktadır. Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu ve GD Anadolu bölgeleri. • 1980’li yıllardan sonra özellikle Doğu ve GD Anadolu bölgeleri çok fazla göç vermiştir.
Zorunlu Göçün Sebepleri • 1- Doğal Kaynaklı (Deprem, sel, taşkın) • 2- İnsan Kaynaklı A- Şiddet/Çatışma Nedenli a- Siyasi Nedenli b- Siyasi Nedenli Olmayan (Kan davası vs) B- Şiddet/Çatışma Nedenli Olmayan (baraj, kamulaştırma, kentsel dönüşüm)
Zorunlu Göçün Tanımı • Zorla ya da zorunda kalarak evlerinden veya sürekli yaşamakta oldukları yerlerden, özellikler silahlı çatışmaların, yaygın şiddet hareketlerinin, insan hakları ihlallerinin veya doğal ya da insan kaynaklı felaketlerin sonucunda veya bunların etkilerinden kaçınmak için, uluslar arası düzeyde kabul görmüş devlet sınırını geçmeksizin kaçan ya da bu yerleri terk eden kişiler ya da gruplar biçiminde tanımlanabilir.
Mülteci • Ülkesinde ırk, din, sosyal konum, siyasal düşünce ya da ulusal kimliği nedeniyle kendini baskı altında hissederek, kendi devletine olan güvenini kaybeden, kendi devletinin ona tarafsız davranamayacağı düşüncesi ile ülkesini terk edip, başka bir ülkeye sığınma talebinde bulunan ve bu talebi o ülke tarafından kabul edilen kişidir.
Sığınmacı • Yukarıdaki nedenlerden dolayı ülkesini ter eden ve henüz sığınma talebi, kaçtığı ülke yetkilileri tarafından soruşturma aşamasındaki kişidir.
Göçmen • Mülteci tanımında bulunan nedenlerin dışında, çoğu zaman ekonomik gerekçelerle, ülkesini gönüllü olarak terk ederek başka bir ülkeye, o ülke yetkililerinin bilgi ve izni ile yerleşen kişidir. • Kaçak göçmen ise; gittikleri ülkelerin otoritelerine kendilerini bildirmeden veya iznini almadan o ülkede yaşayanlardır.
2008 yılı verilerine göre (BM) dünyadaki toplam zorunlu göçmen sayısı yaklaşık 42 milyondur. • Bunun 15.2 milyonu mülteci, 827 bini sığınmacı ve 26 milyonu da ülke içinde yerinden edilmiş kişilerden oluşmaktadır. • Yine BM verilerine göre 58 ülkede tespit edilebilen 6,6 milyon vatansız insan yaşamaktadır (Haymatlos).
Bu verilerin gösterdiği bir diğer gerçek ise ortaya çıkan şiddet ve çatışmaların temel olarak iki ülke grubunu etkilediğidir: Şiddet ve çatışmanın yaşandığı ülkeye sınırı olan ülkeler ve gelişmiş ülkeler. • Pakistan, İran, Suriye, Türkiye vs.
TÜRKİYE’DE DIŞ GÖÇLER1. Türkiye’den Yurt Dışına Olan Göçler • 1915 Tehcir Kanunu ile 500 bin Ermeni ve 150 bin Asuri/Arami (Hakkari ve Mardin) göçü. • 1923 Lozan Anlaşması ile Türk-Yunan Mübadelesi (yaklaşık 190 bin). • 1948 İsrail Devleti’nin kurulması ile yaklaşık 30 bin kişi İsrail’e göç etmiştir. • 1961 yılında Almanya ile Türkiye arasında işgücü göçü imzalanmıştır (Yaklaşık 1 milyon). • Fransa 56 bin, Avusturya 40 bin, Hollanda 25 bin Belçika 16 bin, İsviçre 10 bin kişi ile göç alan diğer Avrupa ülkeleridir.
1974’ten sonra 500 bin Türk Libya, Suudi Arabistan, BAE, Ürdün ve Kuveyt gibi Arap ülkelerine göç etmiştir. • 1991 sonrasında SSCB’nin dağılması ile Rusya Federasyonu, Kazakistan, Özbekistan, Azerbaycan gibi ülkelere çok sayıda Türk işçisi gitmiştir. • Yurt dışına verilen göç yaklaşık 1.5 milyon civarındadır.
2. Yurtdışından Türkiye’ye Olan Göçler • 19. yüzyılda başlayan Osmanlı Devleti’nin küçülme süreci, temel olarak Rusya’nın balkanlar, Kırım ve Kafkasya’daki ilerleyişi ve Osmanlı Devleti’nin elinde bulundurduğu Balkanlardaki topraklarda birçok ulus devletin kurulması ile gerçekleşmiştir. • Anadolu’ya ilk kitlesel Türk/Müslüman göçmen akışının 1774 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında imzalanan Küçük Kaynarca Anlaşması’ndan sonra yaşandığı görülmektedir. • 1783-1922 yılları arasında tahmini 1.8 milyon Tatar Anadolu’ya göç etmiştir. • 1859-1879 yılları arasında çoğunluğu Çerkez 1.5 milyon
1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra 1.5 milyon • 1912-1913 Balkan Savaşı’ndan sonra 650 bin • 1923-26 yılları arasında 355 635 Türk/Müslüman Yunanistan’dan Türkiye’ye, • 1923-1951’e kadar Bulgaristan’dan 122 bin • 1954 yılından sonra Yugoslavya’dan 115 bin kişi • 1982’de 4000 Afgan göçmeni • 1989’da Bulgaristan’dan 300 bin kişi • İran, Irak, Bosna-Hersek , Çeçenistan ve Çin’den gelen göçmenler sayılabilir. • Son dönemde çok sayıda Suriyeli de Türkiye’ye gelmiştir.
Türkiye Nüfusunun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri • Bir ülkede yaşayan nüfusun sayısı kadar, belki de ondan da fazla, o nüfusun sahip olduğu özellikler büyük değer ifade etmektedir. • Nüfusun nerede yaşadığı, cinsiyeti, yaşı, eğitim ve mesleki durumu, gelir düzeyi ve benzeri konular bilinmesi gereken niteliklerdir. • Bu sayede toplumun sosyal ve ekonomik düzeyi hakkında bilgi sahibi olunmaktadır.
1. Oturduğu Yer İtibariyle Nüfus ve Şehirleşme • Ülkemiz hızlı bir kentleşme içerisindedir. Buna bağlı olarak da kırsal nüfus hızla azalmaktadır. • Ülkemizde 1985 yılından sonra kentsel nüfus, kırsal nüfusu geçmiştir. • Günümüzde ülkemiz nüfusunun % 75’i kentlerde yaşamaktadır. • Kentleşmenin en fazla olduğu bölge Marmara Bölgesi iken en az olduğu bölge Karadeniz Bölgesidir.
Coğrafi bölgelerimize göre öne çıkan kentler bulunmaktadır. Akdeniz Bölgesi’nde Antalya, Adana ve Mersin gibi. • Türkiye’de belli alanlarda kentsel yerleşmeler kümelenmektedir. İstanbul ile İzmit Körfezi çevresi, İzmir civarı, Çukurova ve Hatay-Kahramanmaraş oluğu, Orta ve Doğu Karadeniz kıyı şeridi ve Zonguldak çevresi gibi.
2. Nüfusun Cinsiyet Yapısı • Türkiye’de kadın ve erkek nüfus oranları genelde dengededir. • Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfusumuzun cinsiyet yapısı I. Dünya ve Kurtuluş Savaşlarının olumsuz izleri, erkeklerin savaşlarda yitirilmesinden dolayı kadın fazlalığını aksettirecek şeklinde kendini göstermiştir. • 1945 yılından sonra bu durum erkeklerin lehine dönmüştür.
Göç yoluyla nüfus kaybeden illerde genel cinsiyet oranlarının kadınlar, nüfus kazanan yerlerdeyse erkekler lehine olması, göç ile cinsiyet yapısı arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır (Karadeniz Bölgesi). • Askeri birliklerin bulunduğu merkezlerde erkek nüfus fazlalığı vardır. • Turizm faaliyetlerinin canlı olduğu yörelerde erkek nüfus fazlalığı vardır.
Endüstrileşmenin hızla geliştiği yerlerde erkek nüfus fazlalığı vardır. • İnşaat ve bayındırlık hizmetlerinin yaygın olduğu yerlerde erkek nüfus oranı yüksektir. • Günümüzde kadınların daha fazla çalışma hayatına katılması bu dengeleri etkilese de hala yukarıdaki saptamaların geçerli olduğu söylenebilir.
3. Nüfusun Yaş Yapısı • Bir ülkenin veya herhangi bir yerin nüfusunun yaş yapısının belirlenmesi ve izlenmesi de, planlama açısından büyük değer ifade eder. • Nüfusun yaş özelliklerini saptayıp, yorumlayabilmek için, nüfus piramitleri, ana yaş grupları, bağımlılık oranları, medyan yaş değerleri bize yardımcı olabilir. • Medyan yaş arttıkça nüfusun yetişkin ve yaşlı nüfusa doğru kaydığını, azaldıkça nüfusun gençleştiğini tespit etmek mümkündür.
Medyan yaş; bir nüfusu oluşturan kişilerin yaş büyüklüğüne göre sıralandığında en ortada kalan kişinin yaşı veya iki kişinin yaşlarının aritmetik ortalaması olarak tanımlanır. • Nüfus piramitleri ülkenin genel nüfus durumu (yaş grupları ve cinsiyet)hakkında bilgi edinmek bakımından önem taşır. • Ülkemizin doğusunda 15 yaşın altındakilerin oranı % 40’ı aşarken, Orta kısımlarında % 30-40, en batısında ise 30’un altındadır.
4. Nüfusun Eğitim Durumu • Bir ülkenin kalkınması ancak iyi eğitilmiş bir nüfus kitlesi sayesinde, ortaya çıkarılabilir, harekete geçirilebilir veya yönlendirilebilir. • Ülkemizde okur yazar oranı giderek yükselmektedir. Ancak bölgeler arasında önemli dengesizlikler vardır. • Kadın nüfusta okur yazarlık oranı daha düşüktür. • Nüfusun yarısı ilkokul düzeyinde eğitim görmüştür.
5. Nüfusun Ekonomik Özellikleri • Bir ülkede çalışan nüfusun miktarı, toplam ve çalışma çağındaki nüfusa oranları, bu nüfusun hangi sektörlerde faaliyette bulunduğu ve işsizlik bibi konuların özel anlamları vardır. • Türkiye’de faal nüfusun % 25’i tarım (Ziraat, hayvancılık, ormancılık, balıkçılık) sektöründe, % 26’sı sanayi sektöründe (imalat, maden, inşaat) ve % 49’u ise hizmet ve ticaret sektöründe çalışmaktadır.
Türkiye’deki Nüfus Politikaları • Türkiye’de 1923-1960 yılları arasında pronatalist politikalar uygulanırken, 1960 sonrasında ise antinatalist politikalar uygulanmaya başlanmıştır. • Türkiye’de nüfusun artması gerektiğini savunanların (pronatalist) temel argümanları şunlardır: 1- Türkiye doğal kaynakları oldukça zengin, gıda maddesi ithal etmeden nüfusunu besleyebilecek 6-7 ülkeden birisidir. 2- Dünyanın askeri ve siyasi yönden temas noktasında bulunan Türkiye önemli bir jeopolitiğe sahiptir. Bir noktada siyasi ve askeri gücümüzün sembolü de nüfusumuzdur.
3- Dünyada görülen hızlı teknolojik gelişmeler, ülke nüfuslarının sayısal önemini azaltmış olmakla beraber, eşdeğer teknolojilere sahip ülkeler arasında nüfus miktarı önemini devam ettirmektedir. • 4- Gelişmiş ve yoğun nüfusa sahip batılı ülkeler hammadde dolayısıyla gıda maddeleri sıkıntısı çekmektedir. Bu ülkeler daha büyük sıkıntılar çekmemek ve büyük ölçüde gelişmekte olan ülkelerden ithal edilen hammaddeleri daha fazla sağlayabilmek için gelişmekte olan ülkelerin nüfus artışlarını frenlemesini istemektedir.
5- Nüfus, ekonomik kaynaklardan biri olarak girişimi, üretimi kısaca gelişmeyi sağlayan bir unsurdur. • Türkiye’de nüfusun artmaması gerektiğini savunanların (Antinatalist) temel argümanları ise şunlardır: • 1- Aynı pastayı çok sayıda insanın bölüşmesi, kişi başına düşen dilimi küçültmektedir.
2- Türkiye’de nüfus artış hızı yüksek olduğundan yeterli sermaye birikimi yapılamamıştır. Bu nedenle doğal kaynakların bolluğu ölçüsünde yatırım yapılamamaktadır. Nüfusun daha da artması sermaye birikimini ve yatırımları geciktirecek, kamu tasarrufları nüfusumuza oranla azalabilecektir. • 3- Türkiye’de oldukça yaygın görülen sağlıksız şehirleşme ve gecekondulaşma aşırı nüfuslanmadan kaynaklanmaktadır.
4- İstihdam sorunu büyük boyutlara ulaşmaktadır. Nüfusun artması işsiz sayısının daha da artmasına sebep olacaktır. • 5- Kalkınma hızı düşmektedir. • Nüfus planlaması nüfusun gelişimi üzerinde etkili olmakla birlikte, bu etkiler bir dereceye kadar etkili olabilmektedir. • Nüfus gelişimini etkileyen faktörler; kültürel, endüstriyel ve sosyal güvenlik alanında görülebilecek gelişmelere bağlıdır.
Türkiye’de Nüfus Yoğunlukları • Nüfus yoğunluğu; bir yerde yaşayan nüfus ile yüzölçümü arasındaki ilişkiyi ifade eder. • Nüfusun bir yerde sık veya seyrek olmasında temel etken, oranın insan yaşamı bakımından elverişli olup olmamasıdır. • Eğer bir insan yaşamı için elverişli doğal koşulların yanında çeşitli insan etkinliklerinin de yoğun olduğu bir alan ise orada nüfus yoğundur.
Aritmetik Nüfus Yoğunluğu • ANY= Toplam Nüfus = 73 722 988 = 96 Yüzölçümü 769 604 • Türkiye’de sayım yıllarına göre ANY sürekli artış göstermiştir. • 1927’de 18 • 1950’de 27 • 1980’de 58 • 2000’de ise 88 olmuştur.
Nüfus yoğunluğu en fazla il İstanbul (2551), en az olduğu il ise Tunceli’dir (10). • Türkiye ortalamasının üzerinde nüfus yoğunluğu olan illerimiz; Kocaeli (432), İzmir (329), Hatay (254), Trabzon (164), Yalova (241), Bursa (250), Gaziantep (249),Sakarya (180) ve Ankara’dır (195). • Diğer illerimiz Türkiye ortalamasının altındadır. • En az olan iller; Sivas (22), Erzincan (19), Erzurum (30) ve Hakkari’dir (35).
Bazı ülkelerin aritmetik nüfus yoğunlukları • Japonya 336 • Almanya 233 • Belçika 337 • Suriye 93 • Bulgaristan 69 • Yunanistan 81 • İran 40 • Kanada 3 • ABD 29 • Rusya 9 • İngiltere 244
Fizyolojik Nüfus Yoğunluğu • FNY= Toplam Nüfus = 73 722 988 = 279 Tarım Arazisi763 790 • Fizyolojik nüfus yoğunluğu tarım arazileri üzerindeki nüfus baskısını belirlememizi sağlar. • Orman, çayır ve meraların dikkate alınmaması önemli bir eksikliktir. • En yüksek FNY İstanbul’da, en düşük ise Kırşehir’dedir.
Nüfusu fazla olan, ancak tarım arazilerinin alanı az olan illerde fizyolojik nüfus yoğunluğu değeri yüksektir. • Trabzon, Rize, Tunceli, Elazığ, Hakkari, Kars, Ardahan, Batman. • İç Anadolu Bölgesi’nde ise tarım arazileri geniş olduğundan FNY düşüktür. • FNY 1950’de 136 iken, günümüzde iki katına çıkmıştır.