520 likes | 1.19k Views
KÖROĞLU HİKÂYESİ. Köroğlu. Ünlü bir destana konu olmuş bir halk kahramanıdır. Bu isimde XVI. yüzyılda yaşamış bir halk şairi de vardır. Ama tarihi kişiliği bilinemeyen asıl Köroğlu, XVII. yüzyılda Bolu havalisinde yaşamış ve ünü bütün Anadolu’ya yayılmıştır. Köroğlu Hikâyesi.
E N D
Köroğlu Ünlü bir destana konu olmuş bir halk kahramanıdır. Bu isimde XVI. yüzyılda yaşamış bir halk şairi de vardır. Ama tarihi kişiliği bilinemeyen asıl Köroğlu, XVII. yüzyılda Bolu havalisinde yaşamış ve ünü bütün Anadolu’ya yayılmıştır.
Köroğlu Hikâyesi Bolu Beyi at düşkünüdür.Harasında yetiştirilen atlar dillere destandır. Bir gün baş seyisi Yusuf’u çağırarak kendisine benzersiz bir tay bulmasını buyurur. Yusuf buyruğu alır almaz at yetiştirilen obaları bir bir dolaşmaya başlar.
Birtakım yoklamalar sonucunda göze pek de hoş gelmeyen hatta çirkin denebilecek bir tay bulur. Ama bu çirkin tay ileride benzersiz bir küleyhan olacaktır. Yusuf, yaptığı seçimin doğruluğuna bütün bilgisiyle inanmaktadır.
Yusuf, görevini başarmış olmanın sevinciyle tayı satın alıp Bolu Beyine getirir. Ama hiç beklemediği bir durumla karşılaşır. Bolu Beyi, karşısında o çirkin tayı görünce küplere biner.
Yusuf’u sevmeyen bazı kişilerin kışkırtmasıyla da Yusuf’un kendisiyle alay ettiği kanısına varır. Harasında en güvendiği adamın bu davranışını onuruna yediremez. Ceza olarak Yusuf’un gözlerine mil çektirir.Getirdiği çirkin tayı da ona verip, yanından kovar.
Kör Yusuf tayıyla birlikte köyüne döner. Olanları daha çocukluğunu yaşamakta olan oğlu Ruşen Ali’ye anlatır. Bir gün Bolu Beyi’nden öcünü alacağını da söyler.
Baba oğul kendilerini çirkin tayın bakımına verirler. Yıllar geçer.Sonunda tay gerçekten benzersiz bir küleyhana dönüşür. Bu arada Ruşen Ali de büyümüş, tam anlamıyla bir babayiğit olur.
Kör Yusuf bir gün düşünde Hızır’ı görür. Hızır ona Bingöl Dağlarından gelecek olan üç köpüğü Aras ırmağında beklemesini söyler. Bu köpükleri içince gözü açılacak, öcünü almak için gereken gücü elde edecektir.
Kör Yusuf Ruşen Ali’yi Aras ırmağına gönderir. Ruşen Ali gidip köpükleri alır, ama babasına vereceğine kendi içer. Babası önce biraz üzülse de sonra sevinir.Demek ki onun yerine öcünü oğlu alacaktır.
Sihirli köpükler Ruşen Ali’ye yiğitlik, şairlik ve sonsuz yaşama gücü bağışlar. Bir süre sonra Yusuf, oğluna öcünü almasını vasiyet ederek ölür. Ruşen Ali dağa çıkar.Kervanlardan baç almaya başlar, vermeyenleri öldürür.
Önce Kör Yusuf’un oğlu, sonra Körün oğlu, derken adı Köroğlu olur. Çevresine kendisi gibi eşkıya yiğitler toplanır.Küçük bir ordu oluşturur. Köroğlu ve ordusu etrafı kasıp kavuran Bolu Beyi’ni bulmaya çıktılar.
Çocukluğundan beri gönül düşürdüğü Döne’yi, kaçırıp evlenir. Yerine geçecek bir oğul istemekte fakat bir beddua yüzünden bir türlü çocuğu olmamaktadır. Üsküdar Kasapbaşısı’nın güzel oğlu Ayvaz’ı kaçırıp evlat edinir.
Bolu Beyi bir kez Ayvaz’ı bir kez de Köroğlu’nu zindana atmayı başarmıştır. Fakat Ayvaz da Köroğlu da gerek hileyle gerek savaşmayla bu tür durumlardan kurtulmuşlardır. Sonunda delikli demir ortaya çıkar. Artık kılıçla savaşılan mertlik günleri sona ermiştir.
Bir rivayete göre, “Delikli demir çıktı, dünyanın tadı kalmadı,” diyen Köroğlu, bir gün beylerine dağılmalarını söyleyerek kırklara karışır.Yani görünmez olan kırk kişilik bir evliya topluluğuna katılıp ortadan silinir.
Başka bir rivayete göre, bir bezirganın getirdiği tüfekle oynarken beyler birbirlerini yaralar, öldürürler. Köroğlu bunun üzüntüsünden yok olur.
Başka bir söylentiye göre de, Köroğlu dağda rastladığı bir çobanda tüfeği görür. Elindekinin ne olduğunu sorduğu çobanın söylediklerine inanmaz. Tüfeği denemek için kendine çevirip tetiği çeker.Aldığı yara sonucunda ölür.Beyleri de dağılırlar.
KÖROĞLU DESTAN MI? Köroğlu bir destan mı, yoksa halk hikâyesi mi? Konuşmalarda da yazılı kaynaklarda da “Köroğlu Hikâyesi” olarak değil de “Köroğlu Destanı” olarak geçer.
Destanlar, yazıdan önce koşuk olarak söylenmiş, yaratılış olgusunu ya da olağanüstü olayları, olağanüstü varlıkları konu alan, topluluğun geçmişiyle ilgili bilgiler veren uzun soluklu yapıtlardır.
Destanlarda evrenin, yeryüzünde var olan şeylerin yaratılışları, tanrılar, devler, ejderhalar, kötü yaratıklar, savaşlar, topluluğun geçmişindeki önemli olaylar, önderlerin düşmanlarla savaşları anlatılır.
Destanlarda topluluk bir bütünüdür. Güçlü, yiğit, soylu önderler dış düşmanların karşısına bütün topluluk adına çıkarlar. • Destanların özel bir ezgisi vardır.
Bu bilgilerden sonra, Köroğlu öyküsünün “destan” diye nitelenemeyeceği açıkça ortaya çıkıyor. XVI. yüzyılda zalim bir beye baş kaldırıp dağa çıkan bir eşkıyanın maceraları ilkel destan sayılamaz.
PEKİ NEDEN “KÖROĞLU DESTANI” OLARAK BİLİNİYOR? • Bütün anlatılarda önemle üstünde durulan Kır At tam anlamıyla destansı bir varlıktır. • Uçacak kadar hızlıdır, diz boyu çamurlu avluda koşar ve toynağına bir çamur bulaşmaz.Bir sıçrayışta yüksek kale duvarlarını aşar. • Köroğlu’nun söylediklerini anlar, zekidir, sahibine yardım etmek için bir takım düzenler kurar.
Köroğlu da destansı bir kişiliktir. • Daha on beş yaşındayken bir ağacı yerinden sökecek kadar güçlüdür.Bir oturuşta yedi koyunun budunu yer, pilava gömülünce bıyıklarında iki tavukluk pilav kalır; dört okka ekmek, dört okka şarapla kahvaltı eder.
Narası dağları inletir.Türkü destanlarındaki yiğitler gibi dürüst, babacan, biraz da saftır.Kısacası Köroğlu’nun eşkıya kişiliği destan kahramanı süslemeleriyle işlenmiştir. • Çevresinde “kırk” arkadaşı vardır.Kırk arkadaş, kırk yiğit…Bu da destanlardan gelen bir sayıdır.
Bütün bunlar aslında bir halk öyküsü olan Köroğlu anlatısının destan diye anılmasına yol açmıştır.
KÖROĞLU ÖYKÜSÜNÜ YARATAN DÜŞÜNCE Köroğlu nasıl bir kişi? Bu isimde bir saz şairi eşkıyanın yaşadığı bilinse de, kimliği, kişisel nitelikleri hakkında kesin bir belge yoktur. Ama bazı anlatılardaki Köroğlu tiplerinin ortak özellikleri araştırılarak bir şeyler söylenilebilir.
Köroğlu’nun güce, dövüşmeye, üstün gelmeye verdiği öneme, acımasızlığa, korkana, savaşırken “esir etmek yok ha çalın kılıncı” diye kükremesine, böylesine hoşgörüden uzak bir sertliğe bürünmesine bakarak yaşadığı dönemde Anadolu halkının büyük bir çaresizlik ve ruhsal bunalım içinde olduğunu anlayabiliriz.
NEDİR KÖROĞLU’NUN OLUMLU YANLARI • Köroğlu, herşeyden önce kişisel çıkarları için değil, zulme başkaldırarak, babasının vasiyetini yerine getirmek, öcünü almak için dağa çıkmıştır. • Gerek günlük ilişkilerinde, gerek savaşlarında son derece merttir. • Çevresinde toplanan arkadaşlarını da yiğit, mert, halktan yana adamlardan seçmiştir.
HAN OĞLUM AYVAZ Dinle sözlerimi han oğlum Ayvaz Yükletin kervanı dengine bakın Erlik meydanına girdiğin zaman Kuşanın kılıcı gencine bakın Düşmanın üstüne eyledim akın Dönüşüm yok zamanım yakın Fakir fukarayı incitmen sakın Mal yemez tamahkar zengine bakın Köroğlu her zaman kurdu meydanı Ben bilirim yahşi ile yamanı Aman dileyenden kesmen amanı Dertli olanların derdine bakın
Savaşırken acımasızdır, ama sevdiklerini de ölümüne sever:Babası, atı, oğlu, karısı arkadaşları, memleketi, yaşadığı topraklar… • Hepsine içten, gerçek bir sevgiyle bağlıdır. • En önemlisi de yoksullara yardım eden, varlıklılardan aldığını yoksullara dağıtan bir eşkıyadır.
Köroğlu’nun anlatılardan çıkarılan kişiliği de, büyük oranda, XVI. yüzyılda bir insanın kişiliği olmaktan çok; halkın özlemleri doğrultusunda, aşıkların öyküleri anlatanların ona yakıştırdıkları düşsel bir kişiliktir.
Kırat'ın Değerin Sorarsın Kaça Kırat'ın değerin sorarsın kaçaSeksen bin tümene hele de vermemSeksen bin ak kuzu kıvrımlı koçaSeksen bin hazine pula da vermemSeksen bin yiğide seksen bin ataSeksen bin ülkeden gelen berataSeksen bin sabana seksen bin çifteSeksen bin koşumluk mala da vermemKöroğlu sözünü duyursun sizeSeksen bin ahırdan gelen öküzeSeksen bin geline seksen bin kızaSeksen bin boşanmış dula da vermem KIR AT
Ayvaz Geliyor (Muştuluk Olsun) Muştuluk olsun dağlaraŞen olun Ayvaz geliyorSelam olsun servilereŞen olun Ayvaz geliyorTakınır çifte bıçaklarSalınır sırma saçaklarYeryüzündeki çiçeklerAçılın Ayvaz geliyorÇiğdemin ömrü tez biterAlay alay nergis biterKaranfil bahçede biterTakının Ayvaz geliyor Param param taşlar olurYardımcısı kuşlar olurDervişler dervişan olurŞal geyin Ayvaz geliyorKöroğlu der hey ağalarÇekinir fener maşalarYol üstündeki kayalarÇekilin Ayvaz geliyor AYVAZ
SANATI Köroğlu öykülerindeki şiirlerin tek bir kalemden çıktığı düşünülemez. Öyküleri anlatanların şiirlerde beğenilerine göre, ya da dinleyenlerin eğilimlerine göre yaptıkları değişiklikler, ayrıca yeni uydurdukları öykülere kendi ekledikleri şiirler Köroğlu’nu şair olarak nerdeyse soyutlaştırmıştır.
Öykülerde yalnız Köroğlu adına değil, karısı Nigâr Hanım, oğlu Ayvaz, Âşık Cünun, Demircioğlu, Zor Bezirgân, Kasap Ali, Arap Paşa, Kürdoğlu Hasan, Telli Hanım, Hoca Aziz, Benli Ahmet, Mahbup Hanım, Deli Hasan vb. adına söylenen şiirler de vardır.
Kısacası, öyküyü anlatan âşık, yalnız Köroğlu’nun bilinen şiirlerini aktarmakla kalmaz, yeri geldikçe başka kişilerin ağzından da şiirler söyler.
Köroğlu öykülerindeki şiirler; bütün özellikleriyle halk şiiri anlayışı çerçevesindedir. Çoğunlukla koşma ya da destan türlerinin ölçü ile uyak düzenine uyulur.
Köroğlu şiirlerinde genellikle hece ölçüsünün 4+4+3=11 , 6+5=11 , 4+4=8 kalıpları kullanılır, ama kesinlikle sıkı bir düzen aranmaz. Ara duraklara önem verilmediği gibi, 11 heceli bir şiirde 12 ya da 9 heceli , 8 heceli bir şiirde de 9 ya da 7 heceli dizeler de bulunabilir.
ŞİİRLERİNDEN SEÇMELER Benden selam olsun Bolu beyine Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdırOk gıcırtısından kalkan sesindenDağlar sada verip seslenmelidirDüşman geldi tabur tabur dizildi Alnımıza kara yazı yazıldıTüfek icat oldu mertlik bozulduEğri kılıç kında paslanmalıdırKöroğlu düşer mi yine şanından Ayırır çoğunu er meydanındanKır At köpüğünden düşman kanındanÇevrem dolup şalvar ıslanmalıdır
ŞİİR AÇIKLAMASI Bolu Beyi: Kimi araştırmacılara göre Sivas’ın batısında Çamlıbel denen yerde yaşayan Köroğlu’nun, Bolu kentiyle bir ilgisi yoktur.Bolu Bey, Bolu Paşa adı Bolu Beyi sanılmıştır. Sada: Ses, seda Er meydanı: Savaş alanı. Şalvar: Geniş pantolon.
Çamlıbel’e süreyidim yolunu Altınlardan nalladayım nalını Üç güzele dokutayım çulunu Alma gözlü kız perçemli Kır Atım Başımı başımdan yukarı tutar Haykırır köpüğü başından atar Kaçarsa kurtulur kovarsa tutar Alma gözlü kız perçemli Kır Atım
ŞİİR AÇIKLAMASI Köroğlu öyküsündeki destansı ögelerden biri olan Kır At şiirlerde önemli bir yer tutar.Köroğlu’nun güç kaynağıdır.Şiirlerde hep anılması bir yana doğrudan Kır At için söylenmiş şiirler de pek çoktur. Altınlardan nalladayım nalını: Sana altın nal vurdurayım
KİZİROĞLU-KÖROĞLU İLİŞKİSİ • Kizir Muhtar demektir. Gün gelmiş zamanın kizirinin ünü tüm Anadolu'ya yayılmış. Tüm kötüler ondan korkar olmuş. • Gel zaman git zaman Kizirin bir oğlu olmuş. Daha küçükken iyi at biner, kılıç kuşanır olmuş. İşte Kiziroğlu Mustafa Bey bu çocuk. • Bütün çocukluğu Kısır Dağı’nda at binip avlanmakla geçmiş Mustafa'nın. O da babası gibi büyüyünce namlı bir yiğit olmuş, haksızlık ve adaletsizliklerle savaşmaya başlamış. Zaten onun bulunduğu çevrede kimse haksızlık etmeye cesaret edemezmiş ya .
Köroğlu doğuya gelir. O sırada doğuya gelen Köroğlu Kısır Dağları’nda Ferro deresine yerleşir, amacı doğudaki haksızlıkları yok etmek. Bir gün Köroğlu bir at gezisinde Kizir Köyü’nü görür, "Burada ki adaletsizlikler de benden sorulur" der ve gider orada bir kale kurar. İşlerinden dolayı bir müddet köyünden ayrı kalan Kiziroğlu köye döndüğünde Köroğlu’nun kalesini görür. Sinirlenir. Köroğlu’nun yanına gider, sertçe çıkışır "Sen kim olasın ki benim yurdumda saltanat süresin" Her ikisi de bir birlerini kötü insan olarak bilirlermiş. Köylülerin söylemesi böyle.
O zamanın adaletine göre iki yiğit dövüşür, galip gelen diğerini öldürüp savaşı kazanırmış. Köroğlu ve Kiziroğlu günlerce at üstünde kavga etmişlerse de yenişememişler. Kılıç kavgasında ve güreşte de yenişememişler. • Mustafa Bey’in atı Ala Paça da Köroğlu'nun atı Kırat’la güreşmekte. Mustafa Bey şöyle bir geri bakmış ki ne görsün atı Ala Paça Köroğlu’nun atını alt etmiş duruyor. • "Ola benim atım Köroğlu'nun atını alt etmiş, ben Köroğlu'nu alt etmezsem halim nic' olur" deyip gayrete gelmiş Köroğlu'nu yere vurmuş.
Tam kamasını çekmiş vuracağı sırada Köroğlu "Dur yiğit, bana biraz mühlet ver yiğitlerimi göreyim karımla helallaşayım" demiş. Mustafa Bey bırakmış. • Köroğlu eve gidip olanları karısına sazıyla sözüyle anlatmaya başlamış. Bir atı var Ala Paça peh peh pehMecal vermez Kırat kaça hey hey heyAz kaldı ortamdan biçeAğam kim, Paşam kim, Nigar kim,Hanım kimKiziroğlu Mustafa BeyBir beyin oğluZor beyin oğlu
Köroğlu geciktiği için evine kadar gelen Kiziroğlu kapı aralığından türküyü duyunca duygulanır ve utanır. • Kapıyı çalıp içeri girer. Mustafa Bey’i karşısında gören Köroğlu her şeyin bittiğini düşünürken Mustafa Bey sarılıp onu öper. "Sen benden daha yiğitsin Köroğlu" der. • Köroğlu da "Ben artık buradan gideyim burada senin gibi mert ve yiğit biri varken kalmak olmaz" der ve köyü terk edip batıya gider.
O zamanın şartlarında Köroğlu’nun Kars’a gelmesi zordur. Ama halk hayali iki yiğidi karşılaştırmıştır.