1.22k likes | 1.54k Views
TARİH. BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYANIN GENEL GÖRÜNÜMÜ 15. ve 16. Yüzyıllarda Avrupa'da önemli gelişmeler yaşandı, bu gelişmelerin en önemlisi " Coğrafî Keşifler, Rönesans (Bilimde deney-gelişim) ve reform" ( Dinde) idi.
E N D
TARİH BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYANIN GENEL GÖRÜNÜMÜ 15. ve 16. Yüzyıllarda Avrupa'da önemli gelişmeler yaşandı, bu gelişmelerin en önemlisi "Coğrafî Keşifler, Rönesans (Bilimde deney-gelişim) ve reform" ( Dinde) idi. Coğrafi keşifler ile birlikte Avrupa Devletlerinde başlayan sömürgecilik hareketlerinin öncülüğünü Portekizliler ve İspanyollar yaptı. Portekizliler 15. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren Afrika kıyılarına ulaşıp, 1587'de Ümit Burnu'nu keşfettiler. 1598 de de Hindistan'a ulaşıp HİNT OKYANUSU kıyılarında ve Afrika'da birçok sömürgeler elde ettiler. İspanyollar ise; Kuzey Amerika'nın bazı yerlerini ve Güney Amerika'da Şili'yi ele geçirip sömürgeleştirdi.
16. Yüzyılda ise İngilizler, Fransızlar ve Hollandalılar, İspanyollara rakip oldular. Fransızlar Kanada'yı, İngilizler Virjinya'yı, Hollandalılar Malezya'yı sömürgeleştirdiler. 1763'ten sonra İngilizler Fransa ile yaptıkları mücadelelerden sonra üstünlüğü ele geçirdiler. İngiltere 19.YY da çok güçlenip büyük bir sömürge imparatorluğu ve çok güçlü bir donanma kurup, Hindistan, Hong Kong ve Yeni Zelanda'yı ele geçirdi, İngiltere'yi Hollanda ve Fransa takip etti. Ayrıca 18. Yüzyılda önce İngiltere'de başlayan daha sonra da Fransa olmak üzere diğer Avrupa ülkelerini etkileyen "Sanayi İnkılâbı" gerçekleşti ve "Sömürgecilik" iyice yaygınlaştı.
Sanayi inkılâbı, üretimde insan gücünün yerine makineyi kullanarak az kısa süre de çok fazla üretim yapılabilmesidir. Sanayide ki bu inkılâp ile çok fazla üretim yapıldığı için, ham madde ihtiyacı da o oranda arttı. Sanayi inkılâbını gerçekleştiren devletler bir taraftan ham madde kaynakları ararken, diğer taraftan da ürettikler malları satacak Pazar aramaya başladılar. Bu gelişmeler sömürgeciliği yaygınlaştırırken, devletlerarası ilişkilerde de önemli rol oynamaya başladı. Sanayileşen Avrupa Devletleri; Afrika, Kuzey Amerika, Güney Amerika ve Asya Kıtasının bir kısmını sömürge haline getirdiler. Sömürgecilik, bir devletin başka devletleri, milletleri, toplumları siyasal, ekonomik ve kültürel hakimiyeti altına alarak yayılmak istemesidir
18. YY da Rusya'da güçlenip geniş topraklara sahip oldu. Orta Asya'da ki Türkleri ve Kafkasları ele geçirip sömürgeleştirdi. Sıcak denizlere inebilmek için Osmanlı ile sürekli mücadele etti. Sıcak denizlere boğazlar vasıtasıyla inmelerine İngiliz ve Fransızlar izin vermeyince, Basra Körfezinden Sıcak Denizlere ulaşmak için Doğu Anadolu da ki Ermenileri kışkırttı ve ayaklanmalarına neden oldu. Kuzey Amerika İngiltere ve Fransa'ya karşı bağımsızlık mücadelesini kazandı ve ABD kurdu. (1783) Siyasi birliklerini 19.YY ın ikinci yarısında da kuran İtalya ve Almanya'da kısa sürede güçlenip sömürgeciliğe başladılar. Uzak Doğu'da ise Japonya sanayileşmesini tamamlayıp Avrupa ile rekabete başladı.
19. YY da topluları etkileyen değiştiren diğer bir olayda 1789 Fransız İnkılâbı sonucu özgürlük_hürriyet ve milliyetçilik fikirlerinin güçlenmesi ile insanların özgür olma istekleri ve milletlerin bağımsızlık duyguları güçlenmiştir. Bunun sonucu olarak imparatorluklar dağılmış, milli devletler kurulmuştur. • Kısacası 19. YY da önceki yüzyıllara göre dünyada daha büyük değişiklikler olmuştur. Bunun en önemli sebebi Sanayi Devrimi ve Fransız ihtilalleridir. Sanayi devrimi sonucu sömürülecek ülkeye ve köle yapılacak insanlara ihtiyaç vardı.
XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI DEVLETİ • 1299-1453 Kuruluş, • 1453-1579 (Sokullu'nun ölümü) Yükselme, • 1579-1699 duraklama, • 1699-1792 (Karlofça-Yaş Anlaşmaları) gerileme, • 1792-1922 (Saltanatın Kaldırılması) Dağılma-Parçalanma dönemleridir.
- Türklerin tarih boyunca kurmuş oldukları en büyük devletlerden biri Osmanlı Devleti'dir. 1299 ' da kurulan Osmanlı Devleti, kuruluşundan 150 yıl sonra dünyanın en güçlü devleti haline gelmiş, aynı zamanda en uzun ömürlü ve üç kıtada topraklan olan tek Türk Devleti olmuştur. • Bu durum 16. Yüzyılın sonuna kadar sürdü. 17. Yüzyılda duraklama, 18. Yüzyılda gerileme devrine giren devlette önce yönetim de bozulmalar baş gösterdi. Avrupa'da ki sanayi devrimine ayak uyduramadı. Bilimsel çalışmalar durdu. Ekonomi olumsuz etkilendi.
Fransız devrimi sonucu çıkan ve gelişen milliyetçilik hareketleri ve hürriyet istekleri Osmanlı Devleti bünyesindeki milletler arasında yayıldı. Avrupa devletlerinin kışkırtmalarıyla çıkan bu milletler 19. Yüzyıl başlarında ayaklanmaya başladılar. Fransa, Rusya ve İngiltere'nin müdahaleleri yüzünden Osmanlı Devleti bu ayaklanmaları bastıramadı. • Rusya, Panslavizm ( İslav asıllı milletleri Rusya'nın idaresinde birleştirme isteği) amacını gerçekleştirmek istiyor ve Osmanlı Devletini de yıkmaya çalışıyordu. • Fransız, Rus ve İngilizlerin desteğini alan Sırplar ve Yunanlılar ayaklandı ve bağımsız oldular. Bu durum Osmanlıyı biraz daha zayıflattı.
1535'de önce Fransızlara, sonra da diğer Avrupa Devletlerine verilen "Kapitülasyonlar" Osmanlı Devletini Avrupa'nın açık pazarı haline getirdi. Sanayi inkılâbını yapmasını engelledi ve ekonomisini çökertti. Kapitülasyonların her yenilenişinde Osmanlı Avrupa'ya daha bağımlı hale getirdi. Avrupa'dan borç para alma yoluna gitti. Yüksek faizlerle alınan bu paralar ödenemediği için borç yükü giderek arttı .Borçların faizi bile ödenemez hale geldi.Alacaklı Devletler "GENEL BORÇLAR YÖNETİMİ" adında bir komisyon kurarak Osmanlı maliyesini denetim altına aldı.Osmanlı Devleti'nin bazı vergileri bu kurum tarafından toplanarak alacaklı devletlere verilmeye başlandı. • Ancak bunlar da yeterli olmayınca Osmanlı Devleti'nin çöküşünü önlemek için 17.yüzyıldan itibaren çareler aranmaya başlandı. III. Selim ve II. Mahmut zamanında bir takım ıslahat hareketleri yapıldı.
19.yüzyılda 1839 "Tanzimat Fermanı" 1856'da "Islahat Fermanı" , 1876'da " 1.Meşrutiyetin" ilanıyla daha düzenli ve programlı bir şekilde yapılmaya çalışılan ıslahat hareketleri, İmparatorluğun iç bünye rahatsızlıkları ve dış baskılar sebebiyle başarıya ulaşamamıştır. • Toplum hayatı düzene girmemiş, "HASTA ADAM' iyileşmemiş. eski ve yeni mücadelesi bütün şiddeti ile devam etmiştir. Ancak XIX. Yüzyılın ikinci yarısından sonra devleti batmaktan kurtarmak amacını güden birtakım fikir akımları belirlemeye başlamış ve bu akımlar XX. Yüzyılın başlarında 1908 de II. Meşrutiyet inkılâbında daha belirli olarak ortaya çıkmışlardır. ( Meşrutiyet: Hükümdarın yetkilerinin bir kısmını parlamento ile paylaşması. )
Devletin birlik ve bütünlüğünü temine çalışan bu teorik görüşler, fikir akımları, "Osmanlıcılık, İslamcılık, Batıcılık ve Türkçülük" şeklinde ortaya çıkan bu akımlar, I. ve II. Meşrutiyet döneminde devlet hayatına hakim olmuşlar, tesirlerini göstermişlerdir. Bu Fikir akımlarının hepsinin ortak amacı Osmanlı Devletini yıkılmaktan kurtarmaktı
A-OSMANLICILIK • Tanzimat devrinde Osmanlıcılık fikri doğdu.(1839-1876) Abdülaziz devrinde Genç Osmanlılar adındaki bir cemiyet bu düşüncenin savunuculuğunu yaptı. Bu cemiyet hükümetin icraatını kontrol edip, denetleyerek siyasi faaliyetlerini yürütmüş ve sonucunda da 1. Meşrutiyetin 1876 da II. Abdülhamit tarafından ilan edilmesin sağlamıştır. • Osmanlıcılık görüşünü savunanlar, devletin sınırları içinde yaşayan fertler arasında, ırk, dil, ve din bakımından hiçbir fark gözetmeksizin, hepsinin aynı hak ve yetkilere sahip olduğunu kabulle, Osmanlı toplumu içinde tam bir kaynaşma, bir dayanışma sağlanacağı kanısındaydılar. • Ancak. Osmanlıcılık görüşü çağın ihtiyaçlarına ters düştüğünden, milliyetçilik akımına değer vermediğinden 11. Abdülhamit' in de Osmanlıcılık fikir akımının zararlı olduğu kanısına varmasıyla, meşrutiyet idaresine son vermesi ve İstibdat devrini başlatmasıyla bu fikir akımı önemini kaybetmiştir
B- İSLAMCILIK • İslamiyet'in yüksek değerlerine yeniden ulaşarak Osmanlı Devletinin siyasi, ve sosyal bütünlüğünün devamı için ortaya çıkmış fikir akımlarından birisidir. Tanzimat, I. Ve II. Meşrutiyet dönemlerinin fikir ve uygulama alanlarında görülmüş , ülke içinde ve ülke dışındaki bütün Müslümanları bir arada tutmak amaçlanmıştır. • İslamcılık akımı, dini kurallara dayalı bir devlet yapısının benimsemekte, din ve devlet arasında tam bir kaynaşma ifade etmektedir. II. Abdülhamit önce meşrutiyeti ilan etmiş ve sonradan kendi ilan ettiği 1. Meşrutiyete son vererek istibdada dayanan İslamcılık sistemini kabul etmiştir. • Ancak bunlar da yeterli olmayınca. I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı Halifesi "Cihat Fetvası" yayınladığı halde fazla bir etkisi olmamış. Arapların İngilizlerle birlikte Türk askerlerini arkadan vurduğu görülmüştür. Bu akımın da Osmanlı Devletinin bütünlüğünü korumada yeterli olmadığı görülmüş ve başka fikir akımlarının gelişmesine engel olamamıştır.
C-TÜRKÇÜLÜK Milli Coğrafya, Milli Dil, Milli Tarih yapılan araştırmalar sonucunda kültür hareketleri olarak başladı. Türkçülük akımı, devletin kuruluş ve yükselme çaresini, milli varlığını, milli şuur ve mefkûresi olan Türk unsurunun bir millet halinde oluşmasında, milli varlığı idrak etmesinde aramıştır. Kriterleri; soy, dil, din ve mefkûre ortaklığı olan bir Türk Milletimin varolmasıyla Osmanlı Devleti mevcudiyeti için kuvvetli, birbirine sıkı sıkıya bağlı ve aynı cinsten bir sosyal dayanak bulmuş olacaktır.
Böylece Osmanlı Devleti’nin bayrağı altında şuursuz bir hayat geçiren Türkler, milli şuur ve vicdanın uyandırılmasıyla bir millet haline geleceklerdir. • Büyük fikir adamı Ziya GÖKALP, Türkçülük akımını II. Meşrutiyet Devrinde ilk defa sosyolojik bir metotla inceleyerek eksik, dağınık, çekingen fikirlerin toplanmasını ve bir sistem haline getirilmesini sağlamıştır. • Bir taraftan Balkan Harbinin ortaya çıkardığı olumsuz sonuçlar, diğer taraftan Osmanlıcılık ve İslamcılık idealinin çeşitli unsurları birleştirme görüşünün başarılı olamaması, Türkçülük akımının memlekette rağbet ve önem kazanmasına sebep olmuştur. Rus işgaline uğrayan Türk İllerinden gelen Türk göçmenlerin etkisi yüzünden Türkçülük giderek önem kazanmıştır.
Osmanlı Devletinin beşeri unsuru dışında kalan Müslüman Türkleri içine alarak genel ve yaygın bir görüşü savunmuştur. Pantürkizm veya diğer tabiri ile Panturanizm, Osmanlı Devletinin batmaktan kurtarmak ve yükseltmek gayesini kendisine rehber edinmişti. Turancılık namı altında yeni bir istikamet alan Türkçülük cereyanının ileri sürdüğü görüşe göre, Turan adı altındaki bu muazzam Türk devletinin mevcudiyeti karşısında Osmanlı Devletinin siyasi çehresi de değişikliğe maruz kalacak ve fakat bu keyfiyet Osmanlı Devletinin varlığı üzerine de olumsuz bir tesir meydana getirmeyecektir. Devlet yine İslam-i karakter taşıyacaktı. I. Cihan Savaşının çıkmasıyla bu fikir akımı da başarısızlığa uğramış, Osmanlı Devletimi dağılmaktan kurtaramamıştır. Ancak Kurtuluş Savaşı Milliyetçilik duyguları ve Türk Kimliğinin öne çıkmasının sonucunda kazanılmıştı
D- BATICILIK • Batıcılık akımı ise, mahiyeti itibariyle temelleri batının sosyal, siyasi ve felsefi görüşlerinde aranması gereken bir devlet anlayışını ifade etmektedir. Bu görüştekiler, devletin ancak batılılaşmak suretiyle kurtulabileceğini ileri sürmüşlerdir. Batı medeniyetinden, bütün yönleri ile istifade etmek, bu medeniyetin semere ve imkânlarından onun sosyal, hukuki, ilmi ve kültürel gelişmesinden faydalanmak yani batılılaşmak geldiğini savunmuşlardır. • Osmanlı Devletinin yeniden canlanması ve dirilmesi için ileri sürülen bu doktrin çatışmalarından bazı faydalı sonuçlar elde edilmiştir. Önce bu doktrin çatışmaları, siyasi şuuru olgunlaştırmış, sonra bu çatışmalardan en doğru, en faydalı yolu tespit edebilmek için edinilen tecrübe ile Türk İnkılâbının temel prensiplerinin hazırlık çalışmalarında faydalanılmıştır.
İttihat ve Terakki Partisi • Önce cemiyet daha sonra siyasi bir parti olarak kurulan ve gelişen İttihat ve Terakki Partisi Türk tarihinde önemli rol oynayan ilk büyük siyasi partidir. 1907 de" İttihat ve Terakki cemiyeti" (birleşme-ilerleme) oluşmuştur, M. Kemal'in Şam'da gizlice kurduğu Vatan ve Hürriyet Cemiyetinin Selanik Şubesi de M. Kemal'den habersiz İttihat ve Terakkiye katılmıştır • Cemiyetin başlıca amacı, 1876 da Kanun-i Esasisini [anayasasını] tekrar yürürlüğe koymak, Osmanlı Meclisi'nin açılmasını sağlamaktır.
Bu birleşmeden sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti Rumeli'de büyük bir silahlı ayaklanma hareketine girişmiştir.Cemiyetin silahlı müfrezeleri halkı ayaklanmaya teşvik etmiş, isyanı bastırmak için gönderilen Osmanlı kuvvetlerine karşı gelinmiş, birçok Osmanlı Komutanı İsyancılarca öldürülmüştür. Cemiyet 23 Temmuz 1908 de Selanik, Rumeli ve Manastırda hürriyet ilan etmiş, bunun üzerine de II. Abdülhamit 17 Aralık 1908 de ikinci Meşrutiyeti ilan etmiş ve meclis açılmıştır. Bundan sonra da İttihat ve Terakki hükümete katılmış ve sorumluluğu almıştır. • Daha sonra 5 Ekim 1908 de Bulgaristan, 6 Ekim 1908 de Avusturya-Macaristan Bosna Hersek'i ülkesine kattığını, Girit'te Yunanistan'a katıldığını ilan etmiştir. Tarihte 31 Mart Vak'ası olarak geçen ayaklanma başlamış bu ayaklanma 3 gün içinde bastırılmıştır. (13 Nisan 1909 )
Bu olaydan sonra 11. Abdülhamit tahtan indirilmiş ve IV. Mehmet Reşat tahta geçirilmiştir Anayasada değişiklikler yapılmış. Buna rağmen içte ve dışta büyük çıkmış. Arap ülkelerinde ve Arnavutlukta isyanlar çıkmış, 1911' de Trablusgarp Savaşı, 1912' de 1. Balkan Savaşı ve 1913'de de II. Balkan Savaşı patlak vermiştir. • 1914 yılında I.Dünya Savaşı patlak verdiğinden meclis 28 Eylül 1915 ten sonra çalışmasını tatil ettirmiştir. • I.Dünya Savaşının idare ve sorumluluğu da böylece İttihat ve Terakki Partisine aittir. Genellikle II.Meşrutiyetin bütün iç ve dış olaylarda İttihat ve Terakki Partisi'nindamgası vardır.
Bir başka görüşe göre de, İttihat ve Terakki, demokratik manada bir siyasi parti olmaktan çok, bir nevi gizli bir cemiyet idi. Meşrutiyet idaresinin kurulması maksadıyla teşekkül etmiş , bu maksadı gerçekleştirdikten sonra da iktidara hükümet darbesi ile gelerek, azılı muhaliflerini ezip bir parti diktatörlüğü tesis etmekte tereddüt göstermemiştir. Partinin başlıca erkanı Enver, Talat ve Cemal Paşalar idi. Bu üç zat da, genç, vatansever, atılgan ve hamiyetli idiler. Enver Paşa üstelik halk nazarında hürriyet kahramanı idi. Bununla beraber memleketin içinde bulunduğu güç şartlan bertaraf etmek için gerekli bilgi ve tecrübeye malik değildiler.
B-Trablusgarp Savaşı (1911) • Trablusgarp, Osmanlının Kuzey Afrika'da ki son toprağı idi. İtalya da diğer Avrupa ülkeleri gibi sömürgeler arıyordu. Bu nedenle Avrupa devletlerinin desteğini alıp Rusya ile 1909 da gizli bir anlaşma yaptı. Buna göre Rusya, İtalya'nın Trablusgarp üzerinde ki , İtalya da Rusların boğazlar üzerindeki menfaatlerini tanıyordu. İtalya 28 Eylül 1911'de Osmanlı İmparatorluğuna 24 saatlik süreli bir ültimatom verip Trablusgarp'ın kendisine teslim edilmesini istedi. Osmanlı Devleti İtalyanların isteklerini reddetti. Ama görüşme yolunu da açık bıraktı. Buna rağmen İtalya Trablusgarp'a asker çıkardı ve işgal etti..
Osmanlı yönetimi Gönüllülerden oluşan küçük bir grubu Trablusgarp'a gönderdi. Bunların arasında M. Kemal'de bulunuyordu. M. Kemal ve arkadaşları İtalyanlara karşı kahramanca direndi, yerli halkı örgütlediler. Yerli halk tarafından da hayranlıkla izlendiler. İtalyanlar Gemilerin top menzili dışına çıkamadılar. Bunun üzerine İtalyanlar Ege denizinde Limmi ve Akdeniz'de On iki Adayı işgal edip Çanakkale Boğazını ablukaya aldılar. İtalyanlar, Osmanlı Devletinin iç kargaşalarından ve Rusların Boğazlar üzerindeki isteklerinden yararlanarak Osmanlı Devletini barışa zorlamıştır. • 18 Ekim 1912 de İsviçre'nin Lozan şehrinde imzalanan Uşi Barış Antlaşması ile Osmanlı devleti Trablusgarb'ı İtalya'ya terketti. • Böylece İtalya Trablusgarb'ı kazanmakta ve ayrıca geçici olarak işgal ettiği On iki Ada üzerinde hak sahibi olmakta idi.
BALKAN SAVAŞLARI • 1.Balkan Savası: ( 8 Ekim 1912- 30 Mayıs 1913.) • Osmanlı Devletinin Trablusgarp savaşı sonucu güçsüzlüğünün ortaya çıkması, Rusların iki temel politikasından birinin Slavları birleştirip Osmanlı İmparatorluğunun Balkan topraklarını Slav devletleri arasında paylaştırmak, ikincisinin de Boğazlara yerleşmek olması, milliyetçilik akımının balkan milletleri arasındaki etkisi İngiltere'nin Rusya'yı Osmanlı politikasında serbest bırakması bu savaşın nedenlerindendir.
Rusya önce Bulgarlar ile Sırpları uzlaştırıp ittifak yapmalarını sağladı. Sonra Karadağ-Bulgaristan ittifakı sağlandı. Daha sonra da Karadağ-Sırp ittifakı sağlandı. En sonunda da sırayla Karadağ, Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan Osmanlı Devletine savaş ilan edip bağımsızlıklarını ilan ettiler. Osmanlı Devleti bütün cephelerde yenildi. • Bunun üzerine, Londra'da bir konferans düzenlendi. Buna göre: Midye-Enez çizgisi sınır kabul edilip batısında kalan topraklar Balkan devletlerine bırakıldı. Edirne Bulgarlara verildi. On iki ada Yunanistan'a kaldı.(1913) Bu anlaşma Osmanlı Devleti'nin sonunun geldiğini adeta haber veriyordu.
II.Balkan Savaşı: • Osmanlı Devleti'nin Balkanlardan çekilmesi siyasi bir boşluk yaratmıştı. Balkan devletleri birbirine düştü. Birbirlerine saldırmaya başladılar.Bu karışıklıklardan yararlanmak isteyen Osmanlı Devleti ve Romanya birlikte Bulgaristan'a saldırdı. • Bulgaristan'la İstanbul Antlaşması yapıldı ( 29 Eylül 1913). Buna göre: Edirne, Kırklareli ve Dimetoka Osmanlılara kaldı. Kavala ve Dede ağaç Bulgaristan'a verildi. Meriç Irmağı iki devlet arasında sınır olarak kabul edildi. • Yunanistan ile yapılan Atina Antlaşmasına göre: Selanik, Yanya ve Girit'in Yunanlılara ait olduğu kabul edildi. ( 1913).
I. DÜNYA SAVASI ( 1914-1918 ) • 1.Birinci Dünya Savaşına Genel Bakış • l.Dünva Savası Avrupa'da 4 merkezi devlete karşı, Avrupa ve diğer kıtalarda bulunan 25 devletin giriştiği, o tarihe kadar görülmemiş ilk büyük savaştır. Almanya- Avusturya-Macaristan- Bulgaristan ve Osmanlı Devleti'nin bulunduğu ittifak Devletleri (Bağlaşma) ile Fransa- İngiltere-Rusya-Yunanistan-Sırbistan-Belçika-ABD-Japonya-Brezilya gibi 25 devletlerinin bulunduğu İtilaf Devletleri (Anlaşma) arasında olmuştur. (9-15 milyon arasında kayıp vardır.)
A) I.Dünya Savaşının Sebepleri • a) Genel Sebepler • 1-Savaşın başlıca nedenlerini ekonomik ve siyasi nedenler olarak iki bölüme ayırabiliriz. İngiliz ekonomisi geniş pazarlara sahipti. Güçlenen Alman ekonomisinin yeni pazarlara, sömürgelere ve ham maddeye ihtiyacı vardı. Fransızların Almanya'ya yenilmesinin acısını çıkarmak için fırsat kollaması, Rusya'nın küçük Balkan devletlerini Osmanlı Devleti ve Avusturya-Macaristan aleyhine devamlı kışkırtarak emeller gütmesi, Sırbistan'ın Avusturya ve Macaristan üzerinde haklar iddia etmesi, Rusların boğazlara ve sıcak denizlere sahip olma isteği, İtalya'nın Kuzey Afrika ve Osmanlı üzerindeki emelleri.
2-1789 Fransız İnkılâbının ortaya koyduğu yeni fikirler özgürlük ve liberalizm hareketleri, yeni anlayış ve görüşler, başka bir deyimle yeni bir dünya anlayışı, devlet ve toplum hayatında değişikliklere yol açmış, yeni bir anlayışla siyasi ve sosyal müesseselerin kurulmasına sebep olmuştur. • 3-XlX.YY da gelişen XX.YY'da da ilişkilerin temelini oluşturan. Milliyetçilik hareketleri Balkanlardaki milli duyguları kamçılamış, Balkanlar 1870'den sonra Avrupa diplomasisinin başlıca uğraşı alanı olmuştur. Birinci Dünya Savaşı öncesinde milliyetçilik, bütün dünyada milli toplumların yalnız cankurtaran simidi değil, ideallerinin gerçekleşmesine imkân veren akım olmuştur.
4-Sanayileşmenin XIX. yüzyıl içinde kazanmış olduğu yeni hız ve bunun sonucu olarak gelişen ve genişleyen sömürgecilik, diplomatik münasebetlerin alanını, Avrupa'nın dar sınırlarından çıkararak yeni kıtalara, Afrika ve Uzakdoğu'ya yaymıştır. Ayrıca büyük devletlerin ekonomik çıkar çatışmaları karşılıklı siyasi rekabete ve uyuşmazsızlıklara yol açmıştır
b) Özel Sebepler • 19. yüzyılın ikinci yarısında milli birliği sağlayan Almanya özellikle ekonomik alanda güçlenmesi, dünya pazarını ele geçirmek gayreti içinde olması, kara ordusunu güçlendirmesi, sanayileşmiş ülkeleri kuşkulandırmış, İngiliz-alman rekabeti politik alana taşınmıştır. • Almanya, uyguladığı politika ile Güney-Doğu Avrupa'yı etkisi altına almak ve Ön Asya'yı nüfuzu altında bulundurmak ve böylece Panslavizm isteklerinin önüne set çekmek istemiştir. • Almanya, izlediği politika nedeniyle Rus ve İngiliz düşmanlığına da hedef olmuştur. Fransa da 1871 de kaybettiği Alsas- Loren'i geri alma hevesine kapılmıştır.
Rusya ise Panslavizmin amaçlarına ulaşmasını sağlamak için, kendisine hem rakip, hem de engel olan Almanya'nın yıkılmasını, birçok Slav toplulukları sinesinde toplayan Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun da parçalanarak Slav topluluklarının, Rus Çarının tacı altında toplanmasını sağlayan bir politik tutuma yönelmiştir. • Rusya'nın Boğazları ele geçirerek; Akdeniz'e ve Basra Körfezine inmek ve böylece tarihi emellerine ulaşmak istemesi. • Avusturya-Macaristan imparatorluğu ise, kendisini tehdit eden en büyük tehlikenin, Rusların teşviki ile harekete geçen panislavizm akımı olduğunu müşahede ederek , bu akıma karşı güvenliğini sağlamak amacıyla Sırp topraklarını ele geçirmek istemesi.
Milli Birliğini kuran ve sömürgecilikte geç kalan İtalya'nın, yeni sömürgeler elde etmek gayreti içinde olması, Osmanlı İmparatorluğu üzerinde ki emelleri, Kuzey Afrika ile Akdeniz'e hâkim olma isteği
SAVAŞIN BAŞLAMASI : • 28 Haziran 1914'de karısı ile birlikte Saray Bosna'yı ziyaret eden Avusturya-Macaristan veliahdı bir Sırplı milliyetçisi tarafından tertiplenen bir suikast sonucu öldürüldü. Bu olay, sonuç olarak Avusturya'nın Sırbistan'a savaş ilan etmesini, Rusya'nın Sırbistan'ın, Almanya'nın da Avusturya'nın yanında yer almasını gerekli kılmıştır. Bu olay, önceden oluşmuş olan blokları karşı karşıya getirmiş ve bir hafta içinde Avrupa'yı dünya çapında bir savaşa sürüklemiştir. • Bu savaş, Japonya'nın Asya'da ve Uzakdoğu'da yayılmasına fırsat tanıdı. Bu nedenle Almanya'ya 23 Ağustos 1914’te savaş ilan etti. Alman sömürgelerini ele geçirdikten sonra Kasım 1914'de savaştan çekildi.
OSMANLI DEVLETİMİN SAVAŞA GİRMESİ • Osmanlı Devleti Trablusgarp ve Balkan savaşların yenilgisinin yorgunluğunun atmamış ve yaralarını saramamıştı. Ayrıca yakın çağın başından 1. Dünya savaşına kadar da devamlı toprak kaybetmişti. Bu nedenle başta tarafsızlığını ilan etti. • Osmanlı Devletinin İttifak devletlerinin yanında savaşa girmesi cephe sayısını arttıracak, İngiltere'nin sömürgeleriyle olan bağlantısını kesecek ve Rusya'nın boğazlardan yardım alamamasına ve içerisindeki Türklerin ayaklanmasına neden olabilecekti. Stratejik önemini itilaf devletleri çok iyi biliyordu. Bu sebeplerden dolayı İtilaf devletleri Osmanlı Devleti'nin tarafsız kalmasını istiyordu. Osmanlı Devleti ise önce itilaf devletlerinin yanında savaşa katılmak istedi. İngiltere ve Fransa'nın kapısını bahriye Nazırı çaldı. Ama kabul görmedi. İtilaf devletleri Osmanlı Devletine bağımsızlığını garanti etti, para yardımında bulundu, tek taraflı olarak kapütilasyonları kaldırdı.
Osmanlı Devleti ise Yalnızlıktan kurtulmak, Kaybedilen toprakları geri almak, Rus, İngiliz ve Fransız sömürgelerinde ki İslam ve Türklerin bağımsızlığını sağlamak istiyordu. Almanların da savaşı kazanacağını inanarak 02 Ağustos 1914'de gizlice Almanlarla anlaşma imzaladı. Bu antlaşmada savaş çıkarsa karşılıklı yardım edeceklerini taahhüt ettiler. Bu antlaşmadan sonra Osmanlı Devleti savaşa girmek için bahane aramaya başladı. • Bir süre sonra Akdeniz'de iki Alman gemisi İngiliz ve Fransız donanmasından kaçarak Osmanlı Devleti'ne sığındı. Aynı gemiler Midilli ve Yavuz ismini alıp Türk Bayrağı çektiler. Osmanlı Devleti gemileri satın aldığını bildirdi. Aynı gemiler Türk donanması adı altında 23 Ekim 1914 de Alman Amirali Souchon'un komutasında Rus limanlarını bombaladı. Böylece Enver Paşa'nın oldubittisiyle Osmanlı Devleti savaşa katılmış oldu.
Bu olaydan sonra Rusya İngiltere-Fransa 5 Kasım 1914 de Osmanlı Devletine savaş ilan etti. Osmanlı imparatorluğu da buna cihat ilan ederek karşılık verdi ve resmen 12 Kasım 1914 de savaşa dâhil oldu.
Osmanlı Devletinin Savaştığı Cepheler • a-) Kafkas Cephesi: Birinci dünya savaşında Osmanlılar KAFKAS CEPHESİNDE RUSLARA karşı 150.000 kişi ile Enver Paşa komutasında Sarıkamış'ta 1916 da savaştı. DOĞA ŞARTLARI VE Enver paşa'nın yanlış yönetimi yüzünden 100.000 Türk Askeri şehit oldu. Ruslar Erzurum, Erzincan, Trabzon, Muş, Bitlis’i aldı. • Rusya'da 1917 Komünist İhtilali çıktı. Bunun üzerine barış anlaşması imzalandı. Ruslar Kars Ardahan, Batum ve İşgal ettiği yerlerden çekildi. Bu cephe kapandı. • b-) Mısır cephesi: Sina-Süveyş Kanalı bölgesinde İngilizler Osmanlıyı yendi ve 1916 da Suriye'ye sınırına ulaştılar.
c-) Çanakkale cephesi: (19 Şubat 1915) 1. Dünya Savaşı'nın en önemli Cephesidir 18 mart 1915'de boğazı zorla geçmek isteyen İngiliz ve Fransız donanması Nusret gemisince döşenen mayınlardan 7 gemisini kaybetti. Daha sora karada Albay M. Kemal komutasındaki Türk Ordusu Conkbayır çevresinde 100.000 kişilik düşman kuvvetler karşısındaki savaşı kazandı (9 Ocak 1916). Böylece düşman hedefe ulaşamadı ve İstanbul Kurtuldu. Her iki tarafta 250.000 kayıp verdi. • d-) Irak Cephesi: 11 Mart 1917 de Osmanlı Devleti Bağdat'ı boşalttı. Böylece Irak İngilizlerin eline geçti. • e-) Yemen, Hicaz, Makedonya, Galiçya ve Romanya cephelerinde Türk askerleri başarılar kazanmışlarsa da sonunda hepsini terk etmek zorunda kalmışlardır.
I. Dünya savasında Osmanlılar dört yıl Çanakkale, Galiçya-Kafkasya, Suriye, Irak cephelerinde çok kahramanlıklar gösterdi. Çok kayıplar verdi. • İtalya 1915 te itilaf devletlerine katıldı. Daha sora Romanya da katılmıştır. ABD savaşta itilaf Devletleri tarafında yer alması 1.Dünya Savaşı'nın kaderini değiştirdi.
SAVAŞIN BİTİŞİ VE ATEŞKES ANTLAŞMALARI • I.Dünya savaşı, Almanya-Osmanlı ve müttefiklerinin mağlubiyeti ile sonuçlanmıştır. Birbirini izleyen bu mağlubiyetler, 1918 yılının yaz sonlarında İtilaf Devletleri bütün cephelerde taarruza geçince önce Bulgar kuvvetleri çözülerek ateşkes antlaşması imzaladı. Sonra Osmanlı İmparatorluğu 30 Ekim 1918 de, daha sonra da Avusturya-Macaristan en son da Almanya 17 Kasım 1918’de ateşkes antlaşmasını imzalayarak, silahlı çatışmaya son verdi
MONDROS ATEŞKES ANLAŞMASI (MÜTAREKESİ) • 30 Ekim 1918 • 500.000 askere karşılık sadece 72.000 tüfek bulunduğunu, memlekette eşkıya ile bile mücadele edecek güç kalmadığını bu şartlar altıda Mondros Ateşkes Anlaşması imzalanmıştır. • Mondros Ateşkes Anlaşmasının Başlıca Hükümleri: • 1-Çanakkale ve İstanbul Boğazları uluslar arası trafiğe açılacak ve çevresindeki istihkâmların itilaf devletleri tarafından işgali sağlanacaktır. • 4-İtilaf devletlerinin ve Ermenilerin bütün esirleri kayıtsız şartsız İstanbul'da teslim edilecek. • 7-İtilaf devletleri güvenliklerini tehdit edecek bir durum olması halinde stratejik noktaları işgal edebilecekler.
6-8-10-15-İç asayişin temini dışında Osmanlı orduları derhal terhis edilecek, bütün harp gemileri, demiryolları limanlar ve Toros Tünelleri itilaf devletlerinin emrine verilecek. • 11-İran içlerinde ve Kafkasya'da bulunan Osmanlı kuvvetleri işgal ettikleri yerlerden geri çekilecek. • 12-Hükümet haberleşme dışında, telsiz, telefon ve kabloların denetimine verilecek. • 16- Yemen, Hicaz, Irak ve burada ki kuvvetler itilaf devletlerine teslim edilecek. • 17-18-Trablusgarp ve buradaki subaylar İtalyanlara teslim olacak. • 20-21-Askeri teçhizat, nakil vasıtaları ve devletin bilgiler istendiği taktirde itilaf devletlerine verilecektir. Bu emirler derhal yerine getirilecektir.
22-Osmanlı harp esirleri itilaf devletleri mahiyetinde kalacaktır • 24-Altı vilayet adı verilen ( Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakır, Sivas, Elazığ) yerde karışıklık olursa itilaf devletleri bu vilayetlerin herhangi birini işgal edebileceklerdir • Sonuç: Bu anlaşma ile Osmanlı Devleti fiilen sona ermiştir. İtilaf Devletleri daha önce yaptıkları gizli anlaşma uyarınca Osmanlı İmparatorluğunu Paylaşma Projelerini uygulamaya koymuşlar Buna göre Paris Barış Konferansı ile
1-Yunanlılar 15 Mayıs 1919 da İzmir'i işgal ettiler. Daha sonra doğu Trakya ve Batı Anadolu'yu da işgal ettiler. • 2- Ruslar, Karadeniz ve Doğu Anadolu işgal ettiler. • 3-Fransızlar Suriye, Musul, Çukurova yı işgal ettiler. • 4-İngilizler Filistin, Irak, Urfa, Antep'i işgal ettiler. • 5-İtalyanlar Antalya'yı ve on iki ada'yı işgal ettiler. • 6-Boğazlar İtilaf Devletleri, İngilizler, Fransızlar işgal ettiler.