740 likes | 1.07k Views
EDEBİYAT. Batı Etkisindeki Türk Edebiyat I. Batı Etkisindeki Türk Edebiyatı. Servet-i Fünun Ed. 20.yy.Türk Ed. Tanzimat Ed. Fecr-i Âti Ed. Milli Ed. Cumhuriyet Ed. 1940 Sonrası. 1940’a Kadar.
E N D
Batı Etkisindeki Türk Edebiyatı Servet-i Fünun Ed. 20.yy.Türk Ed. Tanzimat Ed. Fecr-i Âti Ed. Milli Ed. Cumhuriyet Ed. 1940 Sonrası 1940’a Kadar
Osmanlı İmparatorluğu, 18. yy. dan itibaren Batı’nın gösterdiği endüstriyel ve ekonomik gelişmelerin gerisinde kalmıştır. Askeri ve ticari alanda da gerileme görülmüştür.
Zaman zaman reform çabaları gerilemenin önüne geçilmeye çalışıldı. 1839’daki Tanzimat-ı Hayriyye de bu çabalardan biridir..
3 Kasım 1839’da Tanzimat Fermanı ilan edildi.Bu ferman ile yönetim, adalet, maliye, askerlik alanlarında Batılı anlamda değişiklikler gerçekleştirildi. Mebusan Meclisi
Tanzimatadlı bu yenileşme hareketi 1860’tan itibaren edebiyatta da kendini göstermeye başlamıştır Türk aydınları Batılı anlayışa göre eserler vererek Avrupa etkisinde bir edebiyat oluşturmuşlardır.
1839-1860 yılları arasında ise bir hazırlık dönemi yaşanır. Bu dönemdeEthem Pertev Paşa ve ŞinasiJ.J. Rousseau, Hugo, Lamartine’den şiir çevirileri yaparlar. • Yusuf Kâmil Paşa ise Fenelon’dan roman çevirisi yapar
Tanzimat Edebiyatı 1860’ta Agâh Efendi ve Şinasi’nin birlikte çıkarmaya başladıkları Tercüman-ı Ahval gazetesi ile başlar ve 1896 Servet-i Fünun hareketine kadar sürer. Agah Efendi Şinasi
Tanzimat Edebiyatı iki dönemdir: II. Abdülhamid
Bu döneme “Şinasi – Ziya Paşa – Namık Kemal” okulu denir. “Sanat toplum içindir.” ilkesi benimsenmiştir. Vatan, millet, hak, adalet, özgürlük, eşitlik, meşrutiyet gibi kavramların halka öğretilmesi için edebiyat bir araç olarak kullanılmıştır. Dilde sadeleşme benimsenmekle birlikte, dilin sadeleşmesi ulus bilincine dayanmadığından gerçekleştirilememiştir.
Türk edebiyatında ölçünün hece ölçüsü olduğunu savunulmuş; ancak aruz ölçüsünü ve beyit birimini kullanılmıştır. Divan Edebiyatı’nın gazel, kaside, terkib-i bend, murabba gibi nazım biçimleriyle şiir yazılmıştır. Kasidenin yalnız methiye bölümünü alınmış, övgülerde abartmadan uzaklaşılmıştır Konu bütünlüğüne önem verilmiştir.Vatan, millet, hürriyet gibi yeni konular işlenmiştir. TANZİMAT
Batı’dan yepyeni türler alınmıştır: hikâye, roman, tiyatro, makale, fıkra, deneme, eleştiri... Sanatçılar, Batı akımlarından etkilenmişlerdir. Şinasi ve AhmetVefik Paşa klasisizmin; Namık Kemal ve Abdülhak Hamit romantizmin etkisinde ürün vermişlerdir
-Teknik henüz kusurludur. TANZİMAT ÖYKÜSÜ VE ROMANI Yazar sık sık araya girerek kişiliğini hissettirir ve olayın akışını bozar. Aşırı rastlantılar ve zıtlıklar önemli yer tutar. Yapıtlar genellikle kötü bir sonla biter (ölüm,verem, intihar, cinayet). Yanlış Batılılaşma, görücü usulüyle evlenmenin sakıncaları, cariyelik kurumu, esaret, vatan, aile kavramları sıkça işlenir.
Tercüman-ı Ahval gazetesinin çıkarılması ile siyasi makaleler yazılmaya başlanmış ve gazete topluma yön verecek en büyük unsur olarak görülüp benimsenmiştir. Geleneksel Türk tiyatrosu ortaoyununun yerini,Batılı anlamda metinli tiyatro almıştır.Teknikkusurludur. Romantik dramların etkisinde kalınmıştır. Dilde ikilik göze çarpar. Konuşma dilinin yanında süslü anlatıma da başvurulur.
Şinasi (1826-1871) • Batı uygarlığı etkisi altında gelişen yeni Türk edebiyatının kurucusudur. • Şiirlerinde konu bütünlüğüne önem vermiştir. • Türkçeyi sadeleştirmeye çalışmiş, genel olarak didaktik manzumeler yazmıştır. • Fransızcadan bazı şiirleri Türkçeye çevirmiş ve Tercüme-i Manzume adlı eserinde bir araya toplamıştır. • İlk makaleyi yazmış; bu makalesinde, noktalama işaretlerini de kullanmıştır. • Klasisizmin etkisinde kalmıştır. • Yapıtları,Şair Evlenmesi, Durub-ı Emsal-i Osmaniye, Müntehabat-ı Eş’ar’dır.
Şair Evlenmesi: Sevgilisi yerine onun çirkin ablası ile evlendirilen Müştak Bey’in başına gelenlerin anlatıldığı tek perdelik töre komedisidir. Eser, ortaoyunu ve Karagöz’den de yararlanılarak yazılmış, Batı etkisindeki Türk tiyatrosunun ilk örneğidir. Eserde, görücü usulü ile evlenmenin yanlışlığı vurguIanmıştır.
Namık Kemal (1840-1888) • Tanzimat devrinin en önemli düşünce ve sanat adamıdır. • Divan Edebiyatı kültürü ile yetişmiş, Avrupa’ya gittikten sonra,Batı uygarlığı çevresindeki yeni edebiyatın gelişmesi ve yayılması için mücadele etmiştir. • Eski edebiyatı şiddetle eleştirmiş, vatan, millet, hürriyet sevgisi gibi düşünceleri yaymak için yazdığı şiirlerde, dil ve biçim bakımından eskiye bağlı kalmıştır.
Baskı yönetimi yerine, halkın çıkarlarını koruyan bir meşruti idarenin kurulmasını istemiştir. • Sanatı, halka yarar sağlamak, düşüncelerini halka yaymak için araç olarak kullanmıştır. • Yazıda, konuşma dilinin kullanılmasını savunmuş, sadece piyeslerini oldukça sade bir dille yazmıştır.Şiirlerinde dil ağırdır. • Tasvir-i Efkâr, Hürriyet, İbret, Hadika, Diyojen gibi gazetelerde Makaleleri yayımlanmıştır. • Vatan Yahut Silistre, • 1873’te sahnelenmiş, seyirciler üzerinde oluşturduğu coşku dolayısıyla N.Kemal Magosa’ya sürgün edilmiştir.
Yapıtları: Celalettin Harzemşah Cengiz ordularına yenilen Harzemşahlardan Celalettin’in Moğollarla mücadelesini anlatan on beş perdelik eseridir. Eserde; kahramanlık anlayışı, göreve bağlılık, İslam birliği konuları dile getirilmiştir. Kahramanlar iyi ve kötü olarak ikiye ayrılmıştır. Bu eser, okunmak için yazılmıştır. Eserde, Victor Hugo’nun etkisi görülür. Bu esere, Hugo’nun CromwelI’e yazdığı önsöze benzer bir önsöz de yazılmıştır. Önsözde, Türk edebiyatı ve tiyatro hakkında görüşler anlatılmıştır. HUGO
Akif Bey Tiyatro tekniği açısından zayıf olan oyun,, kişilerin ele alınışı bakımından Namık Kemal’in en dikkate değer oyunlarındandır. • Zavallı Çocuk, GülnihaI, Kara Bela diğer tiyatro yapıtlarıdır.
CEZMİ Romanda, toplumsal düşünceden çok, kadere rıza düşüncesi ele alınmıştır. Bunda romantizmin, dolayısıyla Hugo’nun etkisi vardır. Eserdeki mistik unsurlar, Şeyh Galip’in etkisini gösterir. Cezmi’deki “yangın ve denize atılan adam tasviri” tutsak edilenlere karşı çıkış gibi düşünceler, Sefiller’den gelir. İntibah’ı nasıl bir düşüşün romanı ise, Cezmi de bir yükselişin romanıdır. Türk edebiyatının ilk tarihi romanı olan Cezmi, üslupçuluk anlayışıyla Servet-i Fünun’a örnek olmuştur.
İNTİBAH Romanda iyi yetişmiş, mirasyedi bir genç olan Ali Bey ile güzel, ancak geçmişi kötü Mahpeyker’in aşkı, Ali Bey’in içki âlemlerine sürüklenişi, Dilaşup’la evlendirilişi, Mahpeyker’in intikam almak için başvurduğu entrikalar anlatılır. Sonunda bütün kişilerin öldüğü roman, bugünün ölçülerine göre ilkeldir. Yazar, ahlaki birtakım dersler vermek istemektedir. Bunun için sık sık romanın akışını keserek araya girer ve kendi düşüncelerini söyler. Roman kahramanlarına yaklaşımı tek yanlıdır.
Tahrib-i Harabat: • Ziya Paşa’nın Harabat adlı eserini eleştirmek amacıyla yazmıştır. • Ziya Paşa’yı “tarz-ı Acem’i ihya etmek”le suçlayan Namık Kemal, eserdeki şiirlerden hareketle Divan şiirini eleştirir. • Takip, Renan Müdafaanâmesi diğer eleştirileridir.
Ziya Paşa (1825-1880) • Tanzimat Edebiyatı şairleri arasında, Divan Edebiyatı’na en çok bağlı kalan sanatçıdır. • Şiirlerinde zulme, haksızlığa, çalıp çırpmaya ve geriliğe karşı çıkmıştır. • Nesri, nazım alanında tutulması gereken yolu, zamanına göre ileri bir görüşle dile getirmiştir. • Ziya Paşa, terkib-i bend türünde başarılıdır.
YAPITLARI • Şiir ve İnşa: Ziya Paşa’nın dil ve edebiyat üzerinde düşüncelerini anlattığı makalesidir. Divan şiiri ve nesrinin, İran ve Arap edebiyatı sanatçılarının taklidine dayandığı iddiasıyla, “bizim tabii” şiirimizin halk şiiri, nesrimizin de Mütercim Asım’ın Muhbir gazetesinde kullandığı nesir olduğunu savunmuştur. Şair, daha sonra yazdığı Harabat’ta, halk şiirini “eşek anırmasına” benzeterek eleştirmiştir.
Harabat: Arapça, Farsça, Türkçe şiir antolojisidir. Eserin mesnevi tarzında yazılmış önsözünde, Ziya Paşa, şiir ve edebiyat anlayışını açıklamıştır. Bu önsözde Ziya Paşa’nın Şiir ve İnşa makalesinde savunduğu fikirlerin tersini savunduğu, Divan şiirini yücelttiği görülür. Bu yüzden Namık Kemal, Ziya Paşa’nın bu eserine, Tahrib-i Harabat ve Takip adlı yapıtlarıyla cevap vermiştir. Zafername: Dönemin en ünlü hicivlerindendir. Terkib–i Bent ve Terci–i Bent
Ahmet Mithat Efendi (1844-1912) Hikâye, roman, tiyatro, tarih, anı, gezi, makale gibi birçok türde eser veren yazar, bütün eserlerini halk için yazmış, yazı dilinin sadeleştirilmesi gerektiğini savunmuştur.Bir halk öğretmeni gibi yazmiştır.
Batı kültürünü yaymak amacıyla,neredeyse her türde ürün vermiştir. Matematik, fizik,kimya, doğal bilimler, felsefe, hukuk, ekonomi, pedagoji gibi bilim dallarında da eserler vermiştir. En çok hikâye ve roman türlerine önem vermiştir.
Çağdaşlarından ayrılan yanı, romancı oluşu ya da romanı hepsinden iyi tanıyışı değildir, romancılığı iş olarak benimsemiş olmasıdır. • Bu yazış biçimi, sık sık romanı bir yerde durdurarak açıklamalara onu iter. • Bilgilerini sıraladıktan sonra kaldığı yerden romanının konusunu sürdürür.
Çok yazmış olmakla birlikte tekrara düşmemiştir. • Batılı bir yazarın bir romanını beğenmişse benzerini yazmaktan ve bunu açıklamaktan çekinmemiştir. • Bu temel özellik, Ahmet Mithat’ın romanının sonunu da hazırlar. • Öğreteceği bir şey kalmadığı gün biter,bunu kendisi de anladığı için Meşrutiyet’ten sonra yazmaz.
Felâtun Bey’le Rakım Efendi, Henüz On Yedi Yaşında, Hasan Mellah, Letaif-iRivayat onun yapıtlarından bazılarıdır.
Tanzimat döneminde, yüzeysel Batılılaşma olgusunun yarattığı gösteriş budalası, özenti içindeki züppe tipini eleştirmek için yazılmış bir romandır. Eser, Batı kültürüne özenen Felâtun Bey’le, bu kültürü özümsemiş Rakım Efendi’ nin serüveni, medeniyet değiştiren bir toplumun hikâyesidir.
Faslı Hasan Mellah’ın, korsanların eline düşüşü, soygun için girdiği evin kızına âşık oluşu, kaçırılan sevgilisini kurtarmak için atıldığı serüvenler, hareketli bir üslupla anlatılır.
Âli Bey (1844-1899) • Duyûn-i Umumiye direktörlüğü yaptığı için Direktör Âli Bey diye de tanınır. • Diyojen gazetesindeki çalışmaları ile, “mizah edebiyatı”nın gelişmesine katkıda bulunmuştur. • Osmanlı Tiyatrosu’nun kurulmasında emeği geçmiş, bu tiyatroda oynanması için, eserlerinde İstanbul Türkçesini bütün incelikleriyle kullanmıştır.
Tiyatro, mizah ve gezi yazısı türünde yapıtlar vermiştir. • Moliere’inbir eserini, Ayyar Hamza adıyla Türkçeye uyarlamıştır. • Misafir İstiskali, bir perdelik; Geveze Berber ikiperdelik komedileridir. • Lehçetü’l Hakayık adlı küçük bir mizahi yapıtı da vardır.
Ayyar Hamza: Eser Moliere’den adapte edilmiştir. Aynı yapıt, A. Vefik Paşa tarafından da Dekbazlık adıyla uyarlanmıştır. Oyunda, Muhterem Efendi ile Zuhuri Efendi’nin, çocuklarını karşılıklı evlendirerek ticari ortaklıklarını pekiştirme isteklerine karşı, oğullarının başkaları ile evlenme istekleri, Zuhuri Efendi’nin uşağı Ayyar Hamza’nın hem babaları kandırmak hem de sevgilileri kavuşturmak için yaptığı düzenbazlıklar anlatılır.
Medresede Arapça ve Farsçayı öğrenen yazar, eski Yunanca, Fransızca ve İtalyancayı da çok iyi derecede bilir. Kuvvetli dilbilgisi sayesinde, dilin sadeleştirilmesi, sözlük ve gramerinin yapılması konularında çok sayıda bilimsel makaleleri vardır. Şemsettin Sami (1850-1904)
Türkçenin ilk bilimsel sözlüğü olan Kamusü’l Türki’yi yazmıştır. • Lisan-ı Türki ve Lisan ve Edebiyatımız, dil hakkındaki düşüncelerini ifade ettiği makaleleridir.
Araştırmaları, sözlük ve ansiklopedi çalışmaları ve çeşitli konuları içeren öğretici kitaplarıyla yapıtlarının sayısı elliyi aşar. • Kamusü’l-Âlâm ve Kamusü’l Türki yapıtıyla Türk dilini, üzerinde durulmaya değer bir konu olarak ele alıp Türkçenin başlıca sorunları üzerinde dikkatle duran ve onları birer birer inceleyerek bu konudaki görüşlerini cesaretle ortaya atan bir dil uzmanı olarak tanınır. • Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat adlı romanı, edebiyatımızda ilk telıf roman örneğidir.
İkisi de yetim büyümüş Talat ve Fıtnat’ın masum aşklarının anlatıldığı yapıt, Türk edebiyatının ilk yerli romanıdır. Birbirini görmeden tanımadan evlendirme geleneğinin yanlışlığını, bunun yol açtığı kötü sonuçları anlatmayı amaçlayan roman, ilk olmanın ötesinde bir değer taşımaz. Romanda, konuşma diline yakın bir dil kullanılmıştır.
Ahmet Vefik Paşa (1828-1891) Tarihi ve dili ilk kaynağa götürme amacını taşıyan çalışmaları milliyetçiliğe yöneldiğini, çağdaşlarını aştığını gösterir. Yaşadığı çağda beğenilmeyen, kimi tutarsızlıkları nedeniyle eleştirilen dili, yerliliğin izlerini taşır.
Edebiyatımızda Moliere’den yaptığı adaptasyonlarıyla tanınmıştır. • Türkiye’de milliyetçilik akımının da öncülerindendir. • Türk tarihinin Osmanlılarla başlamadığını göstermek için, Ebülgazi BahadırHan’ın, Şecere-iTürk adlı yapıtını Anadolu Türkçesiyle kaleme almıştır. • Türkçe sözcükleri bir araya toplayan Lehçe-i Osmanî adlı sözlüğü yazmış, ayrıca Türk atasözlerini de bir kitapta toplamıştır.
Yapıtları: Kocalar Mektebi Kadınlar Mektebi Zor Nikâh ZorakiTabib.
Bu dönem “EKREM-HAMİT-SAMİPAŞAZADE SEZAİ” okulu olarak da adlandırılır Gezi özgürlüğü sınırlanır. Kitap ve yayın yasakları konur. Sansür şiddetlendirilir. Sanatçılar üzerinde baskılar artar. Bu nedenle ilk dönemden farklı olarak, “Sanat sanat içindir.” ilkesi benimsenmiştir. DİLDE SADELEŞME ÇALIŞMALARI TERK EDİLMİŞ, ESKİYE DÖNÜLMÜŞTÜR.
Teorik olarak şiirde konu sınırlaması kaldırılmış, kişisel konulara, metafizik temalara yer verilmiştir. Göze göre uyak yerine, kulağa göre uyak ilkesi bu dönemde tartışılmıştır.