1 / 24

İSTANBUL ESNAF VE SANATKÂRLAR ODALARI BİRLİĞİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ SUNUMU

İSTANBUL ESNAF VE SANATKÂRLAR ODALARI BİRLİĞİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ SUNUMU. GEÇMİŞTE VE GÜNÜMÜZDE ESNAF VE SANATKÂRLARIN SOSYAL DAYANIŞMA VE VAKIF KÜLTÜRÜ. GİRİŞ:.

rae
Download Presentation

İSTANBUL ESNAF VE SANATKÂRLAR ODALARI BİRLİĞİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ SUNUMU

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. İSTANBUL ESNAF VE SANATKÂRLAR ODALARI BİRLİĞİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ SUNUMU

  2. GEÇMİŞTE VE GÜNÜMÜZDE ESNAF VE SANATKÂRLARIN SOSYAL DAYANIŞMA VE VAKIF KÜLTÜRÜ

  3. GİRİŞ: İnsanlar yardımlaşma, dayanışma ve kalkınmak için tarihin en eski dönemlerinden bugüne kadar hizmet amacıyla birçok örgütler kurmuşlardır. Bunlardan bir tanesi de vakıftır. Türk tarihine baktığımızda Uygur Türklerinden beri vakıfların olduğunu görmekteyiz. Peygamberimiz Hz. Muhammed döneminde de vakıf müesseseleri vardır. "Vakıf", kelime olarak "habsetmek, alıkoymak, durdurmak" manalarına gelmektedir. Hukukî manada ise; "bir şeyin faydalanma hakkının veya mülkiyetinin kamu yararına tahsis edilerek devamlı olarak başkalarının mülk edinmelerini engellemek, yani mülkiyetin Allah'ın rızasını kazanmak ve insanlara faydalı olmak gayesiyle kamu yararına tahsisi" demektir.

  4. İslâm'da vakıf müessesesinin ortaya çıkması ve gelişmesini sağlayan âmiller konusunda ileri sürülen farklı fikirler vardır. İslâm hukukçuları Kur’an'da "vakıf" ve onun eş anlamlısı "habs" kelimeleri bulunmamasına rağmen karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma, fakir-fukaraya yardım etme, malını Allah yolunda harcama, malını gönül hoşluğu ile ödünç verme, hayır-hasenât yapma gibi mefhumları içine alan âyetleri dikkate alarak vakfın menşeini İslâm prensiplerine dayandırmaktadırlar. Kur’an'da Müslümanların mallarını nerelere teberrû edebilecekleri ayrıntılı olarak belirtilmiş ve sadakanın her çeşidi tavsiye edilmiştir. Kur’an'da vakıfla ilgili üzerinde ittifakla durulan âyet "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça tam hayra nâil olamazsınız" meâlindeki Âl-i İmrân sûresinin 92. âyetidir.

  5. Nakledildiğine göre bu âyet geldiğinde sahabeler âyetin manasını anlayamamışlar, Peygamber'e sorduklarında da Peygamber tarafından "vakıf" ile ilgili açıklama getirilmiştir. Nakledildiğine göre Ebu Talha isimli sahabe bu âyet geldiğinde "Rabbimiz bizden mallarımızı istiyor; şahit ol ey Allah'ın Peygamber'i, ben en sevdiğim arazimi Allah rızası için hayra tahsis ettim" demiş, Hz. Peygamber ise yakın hısımları olan Hasan ve Übeyye'ye tahsis etmesini tavsiye etmiştir. Bu âyetin vakıfla ilgili delil olduğunu tefsircilerin çoğunluğu kabul etmektedirler. Selçuklular ve Osmanlılar döneminde de çok çeşitli amaç için vakıflar kurulmuştu. Yoksullar için imaretten, kuşların bakımına kadar köprü, han, hamam, tekke, camii, medrese, okul, hastane, kervansaray, kütüphane vb. gibi çok işlevli vakıflar vardır.

  6. Selçuklular ve Osmanlının kuruluş dönemlerinde kurulan zaviyeler, vakıf şeklinde oluşmuş daha sonra buralarda köy yerleşim alanları meydana gelmiştir. Devlet yöneticilerinden bazıları da değişik maksatla vakıflar kurmuşlardır. Acaba vakıf kurmalarının sebebi ne idi? Çünkü; İslâmiyet’te zekât farzdır. Çok zekât vermek için çok çalışmak gerekir. Ayrıca zihniyetin ilahi prensibi Kur’an'da belirtilmiştir. “Kanaat bitmeyen maldır, tükenmez hazinedir.” Mesela; Bir sanatkâr çok para kazandı, fazla parayı kullanamayacağı için vakıf, zaviye, imaret gibi sosyal hizmetlerde kullanırdı. Ustalık, ahlâk ve sosyal sorumluluklarını birinci iş olarak görürdü.

  7. İyi mal üretmiş olmak, iyi ustalar yetiştirmiş olmak esnafın en büyük gayesi idi. Kim çok iyilik ederse, sosyal ve manevi statüsü böyle yücelirdi. Batıdaki esnaf ve sanatkâr için ise servet ve zenginlik statü idi. Para her şeydi. Bunun için Batıda sosyal sınıflar oluşmuş, sahipsiz kitleler büyümüştür. Osmanlılardan Cumhuriyet dönemine 27.000 vakıf devredilmiştir. Mayıs 2000 tarihli verilere göre Cumhuriyet döneminde ise 7924 vakıf kurulmuştur. Osmanlıdan devreden vakıfları Vakıflar Genel Müdürlüğü yönetmektedir. Tüzel kişiliği olan vakıfları ise yine aynı Genel Müdürlük denetlemektedir.

  8. OSMANLI DÖNEMİNDEKİ ESNAF VAKIFLARI Ahi teşkilatının en önemli yönlerinden birisi de, yönetim faaliyetlerinin ifa edilebilmesi ve sosyal dayanışmanın sağlanabilmesi için gerekli özelliklere sahip mali hususlara malik olmasıdır. Ahilerin ilk önce kurdukları zaviyeler ve daha sonraları oluşturdukları birliklerin mali yönlerini de düşünmüşlerdir. Başta zaviye masrafları ile ayende ve revendeye hizmet için yapılan harcamalar Ahilerin kazançlarından zaviyeler için ayırdıkları meblağ ve zaviyeler için vakfedilen mülklerin gelirlerinden ibarettir.

  9. Belirtilen iki kaynaktan elde edilen gelirlerle zaviyeler, gelen gidenler ve diğer sosyal ihtiyaçlar için harcamalar yapılırdı. Zamanla ahi teşkilatının esnaf yönünün ağırlık kazanması ve yönetim şeklinin yeniden tanzimi neticesinde mali yapıda yeni bir yapılanmaya gidildiği görülür. Yeni yapılanmada hem yönetim giderlerinin düzenli bir şekilde karşılanması hem de esnaf arasında sosyal dayanışmayı sağlamak ve artırmak üzere esnaf sandıkları oluşturulmuştur.

  10. ESNAF SANDIĞI VE ÖZELLİKLERİ Osmanlı Devleti'nde esnaf cemiyetleri aynı meslekten olanlar arasında yardımlaşmayı temin ve cemiyetin çeşitli ortak masraflarını karşılamak için "avârız sandıkları"na sahiptiler. Yeniçeri teşkilatında da her ortanın (bölüğün) bir tasarruf ve yardımlaşma sandığı mevcuttu. Avârız vakıflarının konusunu çoğunlukla vakıf paraları teşkil ederdi. Her esnaf zümresinde yönetim giderleri ile aralarında yardımlaşma ve dayanışmayı sağlamak üzere bir sandığın oluşturulduğu görülür. Sandığın gelir ve giderleri belirli bir murakabe ile gerçekleşir. Sandık, mütevelli veya sandık vakfı yöneticisinin yönetiminde faaliyetini sürdürür. Sandık yönetimi olan mütevelli, idari heyetine karşı sandığın gelir ve giderlerinden dolayı sorumlu idi. Esnaf sandığının bünyesinde kese tabir edilen ve sandığa ait malzeme, akar para v.s menkul veya gayrimenkule ait evrakın saklandığı bölümler bulunmaktadır.

  11. Sandıkta bölümleri oluşturan ve departmanların faaliyetlerini gösteren keseler şunlardır. Atlas kese: senetler ve kıymetli evrakın saklandığı bölüm Yeşil kese: esnaf ait mülkün ve vakfın tapu senetlerinin saklandığı bölüm Örme kese: belirli bir miktar paranın, yedek akçenin muhafaza edildiği yer Kırmızı kese: nemaya, işlemeye verilen paranın senetlerinin muhafaza edildiği kese Beyaz kese: her türlü gider belgeleriyle cari yıl hesaplarının bulunduğu kese Siyah kese: vadesinde tahsil edilmeyen alacaklar, tahsili imkânsız hale gelmiş senetler ile bunlara ait evrakın bulunduğu kese. Sandığın faaliyetleri, bölümlerden anlaşılacağı üzere belirli bir nizam dahilinde icra edilirdi.

  12. Sandıkla ilgili yönetim ve bölümler şu şekilde şemalandırılabilir: SANDIĞIN GELİR KAYNAKLARI • Esnafın teberruları • Çıraklıktan kalfalığa ve kalfalıktan ustalığa yükselirken ustanın çırağı veya kalfası için verdiği teberru. Çırağın, kalfanın babası da yapabilirdi. • Haftalık veya aylık olarak, esnafın gücüne göre toplanan hisseler. Beri nevi aidat durumundadır. • Orducu esnafı olarak ayrılan şahsın, çoluk çocuğu için toplanan paralar • Nemadan elde edilen gelirler. Paranın işletilmesinden elde edilen gelirler, • Müteferrik gelirler.

  13. SANDIK GELİRLERİNİN HARCANMA ŞEKİLLERİ • Ticaret veya işyerini genişletmek isteyen esnafa verilen borçlar • Ramazan aylarında ahali için yapılan masraflar • Esnafın hali vakti yerinde olmayanlara yapılan karşılıksız yardımlar, • Vefat eden esnaf için yapılan cenaze giderleri • Felakete uğrayan esnafa yapılan yardımlar • Esnaftan fakir olanların hastalık masrafları • Evlenecek olan fakir ve kimsesiz gençlere yapılan yardımlar • Devlet merasimlerine katılan esnafın tezyini için yapılan yardımlar • Müteferrik masraflar • Onarım giderleri, alimlere diğer din adamlarına yapılan yardımlar, vergiler, yaz mevsiminde kullanılan sebil sular ve kar bedelleri

  14. ESNAF TEŞKİLATININ ÜYELERİ Esnaf birliklerine kayıtlı yani esnaf teşkilatının üyeleri olup, yönetilen durumundakiler iki ana gruba ayrılmaktadır. Birinci grup herhangi bir sebepten dolayı fiili olarak çalışma hayatının dışında kalanlar ki, bunlara hariciler denilir. İkinci grup ise fiili olarak çalışma hayatı içinde bulunanlar, bunlara da dâhililer denilir.

  15. Hariciler Üç gruba ayrılmaktadır; emekliler, malüller, sakatlar. Emekliler: esnafın ihtiyar kesimi olup, hali vakti yerinde olanlar dükkânlarını kalfaları vasıtasıyla idare etmeye devam edenlerdir. Malül: bunlar da esnafın ihtiyar üstatlarıdır. Yalnız bunların kalfaları vasıtası ile işletecek dükkânları bulunmadığından, muhtelif masrafları esnaf sandığı tarafından karşılanır. Sakatlar: Esnafın herhangi bir kesime mensup (üstat, kalfa, çırak) iken, sakat kalan veya iyileşemeyecek bir hastalığa yakalananların oluşturduğu gruptur. Bunlara esnaf sandığından yardım edildiği gibi diğer üstat ve kalfalar da yardım ederler.

  16. Dâhililer Bunlar dört gruptan oluşur; yamak, çırak, kalfa, üstat. • Yamak: On yaşından küçüklerin oluşturduğu kesim. Bunlar ücretsiz çalıştırılır ve işe devamlılıkları aileleri tarafından sağlanır. • Çırak: belirli bir müddet yamak olarak çalışanlar bir törenle çıraklığa kabul edilir ve bunlara haftalık verilir. • Kalfa: üç yıl çırak olarak çalışanlar, çalıştıkları sanat dalında maharet kazanmaya başlarlar. Bunlar idare heyetinin odasında debdebeli bir merasimle kalfalığa alınır. Bu merasim de idare heyetinin tamamı hazır bulunur. Diğer üstadlar da davet edilir ve en kıdemli kalfa bu merasimde rehberlik ve hizmet eder. • Üstat: Üstat olabilmek için kalfanın üç yıl kalfalık etmiş olması ve bu zaman zarfında herhangi bir şikâyetin vaki olmaması, kendisine tevdi edilmiş vazifeleri zamanında tam yapmış olması, sanata bağlı olması, müşteriye iyi muamelede bulunması, diğer kalfalarla iyi geçinmesi ve özellikle çırak yetiştirmeye ehil olmasına dikkat edilir. Bu şartları taşıyan belirli bir merasimle ustalığa yükseltir.

  17. ULU ÖNDER ATATÜRK’ÜN VAKIFLAR HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ Evkaf mesailine gelince – Malumdur’ ki evkaf, memleketimizin mühim bir servetini teşkil eder. Bu servetten millet ve memleketi hakkiyle müstefit edebilmek için Şer'iye Vekâletiyle beraber bütün Heyeti Vekile'nin ve hatta Meclisi âlinin bu hususu ehemmiyetle tet­kik ile bu büyük müessesenin harabiden vikayesini ve memleket - semerebahş bir hale vaz'ını temenni eylerim. Efendiler; Evkafın hikmet-i mevzuu nazar-ı dikkate alınınca; bunun müessesat-ı diniye ile beraber hizmet ve muavenet-i içtimâiyeyi istihdaf eylediği tahakkuk eder. Vakıfların; imarethaneler, bîmarhaneler, hastahaneler, misafirhaneler, kütüphaneler, kervansaraylar, hamamlar, çeşmeler, mektepler, medreseler vesair irfan müesseselerine şamil bulunmuş olması evkaf meselesinin hallinde riayeti elzem olan esasatı göstermektedir. Mustafa Kemal ATATÜRK

  18. Yukarıda belirtilen amaçlara uygun olarak İstanbul Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliğimizde de 1986 yılında Esnaf ve Sanatkâr Vakfı adı altında bir vakıf kurulmuştur.

  19. ESNAF VE SANATKÂRLAR VAKFININ AMACI: • Yaşlı kimsesiz, korunmaya muhtaç esnaf ve sanatkârlarla bunların bakmakla yükümlü olduğu kimselere, maddi ve manevi yardımda bulunmak, • Doğal afetlere uğrayan vatandaşlarımıza esnaf ve sanatkâr olmasına bakılmaksızın maddi ve manevi yardımda bulunmak • Esnaf ve sanatkârlarla bunların bakmakla yükümlü olduğu kimselerin sağlığı ile ilgili yurt içi ve yurt dışında yapılacak bilumum muayene, tedavi ve bakım ücretleriyle teşhis için gerekli her türlü tetkik, tahlil ve inceleme giderleri ve ilaç bedellerini karşılamak, Öncelikle esnaf ve sanatkârların ve bunların bakmakla yükümlü oluğu kimselerin istifadelerinde kullanılmak üzere poliklinik, dispanser, hastane, huzurevi ve kreşler yaptırmak, satın almak, işletmek aynı amaçla çalışan tesis, kurum ve kuruluşlara ayni ve nakdi yardımda bulunmak,

  20. Meslek hastalığına yakalanan veya mesleki kazaya uğrayan esnaf ve sanatkâra maddi ve manevi yardımda bulunmak • Mesleğinde maddi ve manevi zarurete düşmüş esnaf ve sanatkârlarla bunların bakmakla yükümlü olduğu kimselere maddi ve manevi yardımda bulunmak, bu cümleden olmak üzere işi bozulan esnaf ve sanatkâra işlerini düzeltmesi için düşük faizli veya faizsiz borç vermek, gereğinde bağışta bulunmak, • Esnaf ve sanatkârların maddi imkânsızlıkları nedeniyle okutamadığı çocuklarına ilk, orta ve yüksek öğrenimle, yurtiçi ve yurtdışında lisanslarını yapabilmeleri için burs veya kredi vermek, kanunlarımızın izin verdiği ölçüde eğitim ve öğretim kurumlarını ( okul, fakülte, kütüphane, kurs, konferans, salonu vs.) yaptırmak, satın almak, işletmek, aynı amaçlı tesis, kurum ve kuruluşlara maddi ve manevi yardım sağlamak,

  21. 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu gereğince çırak kalfa ve usta yetiştirmek, bu hizmeti yerine getiren kurum ve kuruluşlara maddi ve manevi yardım sağlamak, bu konularla ilgili eğitim merkezleri kurmak ve giderlerini karşılamak, • Esnaf ve sanatkârlarla bunların bakmakla yükümlü oldukları kimselerin istifadelerine tahsis edilmek üzere kışlık ve yazlık tesisler, kamplar ve konutlar inşa etmek, işletmek, lokaller açmak, • Esnaf ve sanatkârın ekonomik, sosyal ve kültürel anlamda kalkınması, milli birlik ve beraberlik ruhunun gelişmesi için araştırma ve yayın yapmak, aynı amaçla çalışan resmi kurum ve kuruluşlara ayni ve nakdi yardımda bulunmak, • Vakfın amaçlarını geliştirmede yardımcı olmak ve vakfın gelirini arttırmak için şirketler kurmak, işletmek

  22. İstanbul Esnaf ve Sanatkârları Odaları Birliği ile bu birliğe bağlı odaların ve İstanbul Madeni Eşya Sanatkârları Odaları Birliği ile bağlı odaların ve vakıf şube açarsa şube merkezinin bulunduğu il birlik ve bağlı odaların birlik memur ve hizmetlileri ile bakmakla yükümlü olduğu kimseler, bu vakıf senedinin yukarıda belirtilen amaçlarından esnaf ve sanatkârlarla onların bakmakla yükümlü olduğu kimselerin istifade ettikleri esas oran ve şartlarda aynen istifade ederler. Keza vakıf kurucuları ile bakmakla yükümlü oldukları kimselerde bu haklardan hayatları boyunca istifade ederler. Vakfın yapacağı her türlü yardımın usul, esas ve ölçüsü ile uygulama şekli yönetmeliklerle belirlenir. Keza vakfın kuracağı tesis ve şirketlerle her türlü sosyal ve kültürel çalışmaların usul, esas ve ölçüsü ile uygulama şekli ve yönetimi yönetmeliklerle belirlenir.

  23. Vakfımızın kuruluşunda büyük emeği geçen başta Birlik Başkanımız Sayın Suat YALKIN olmak üzere emeği geçen tüm kurucu yönetim kurulu üyelerine teşekkür ederken, aramızdan ebediyete intikal edenlere Allah’tan rahmet ve mağfiret dileklerimizi arz ediyor, vakfımızın yeni yönetim kurulunun yararlı hizmetlerinin artarak devam edeceğinin bilinci ile başarılarının devamını ve her esnaf ve sanatkârın imkânları ölçüsünde vakfımıza nakdi yardımlarını bekliyoruz.

  24. TEŞEKKÜR EDERİZ

More Related