2.54k likes | 3.43k Views
TÜRK EDEBİYATI TARİHİ. SADETTİN UYSAL SOMA ANADOLU ÖĞRETMEN LİSESİ EDEBİYAT ÖĞRT. TÜRK EDEBİYATININ DEVRELERİ. İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı A- Sözlü Dönem Türk Edebiyatı (…- 8.yy.) B- Yazılı Dönem Türk Edebiyatı (8.yy.-11.yy.) İslami Dönem Türk Edebiyatı(11.yy.-1860)
E N D
TÜRK EDEBİYATI TARİHİ SADETTİN UYSAL SOMA ANADOLU ÖĞRETMEN LİSESİ EDEBİYAT ÖĞRT.
TÜRK EDEBİYATININ DEVRELERİ • İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı • A- Sözlü Dönem Türk Edebiyatı (…- 8.yy.) • B- Yazılı Dönem Türk Edebiyatı (8.yy.-11.yy.) • İslami Dönem Türk Edebiyatı(11.yy.-1860) • A- İlk İslami Türk Edebiyatı Eserleri • B- Divan Edebiyatı • C- Halk Edebiyatı (1.Anonim Halk Edebiyatı, 2.Aşık Edebiyatı,3.Tekke (Tasavvuf) Edebiyatı • Batı Kültürü Etkisindeki Türk Edebiyatı • A- Tanzimat Edebiyatı(1860-1895) • B- Servet-i Fünun Edebiyatı (Edebiyat-ı Cedide) (1895-1901) • C- Fecr-i Ati Edebiyatı (1909-1911) • D-Milli Edebiyat Akımı (1911-1923) • E-Milli Mücadele Dönemi Edebiyatı • F-Beş Hececiler • G- Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı (1923-…) (1. Yedi Meşaleciler, 2.-Garipçiler( l.Yeni Hareketi), 3. İkinci Yeni Hareketi, 4. Hisarcılar, 5. Toplumsal Gerçekçiler )
İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı • A-SÖZLÜ DÖNEM(Destanlar Dönemi): Türklerin yazıyı henüz kullanmadıkları dönemde oluşmuş bir edebiyattır. • Yazı olmadığı için bu dönemde sadece şiirle ilgili ürünler vardır. • Olağanüstü olayları anlatan destanlar bu dönemin en önemli ürünleridir.
Özellikleri: . Sözlü edebiyat ürünleri din törenlerinde doğmuş, din dışı törenlerde gelişmiştir. . Şiir söyleyen kişilere “ozan”, “kam” , ”baksı” , “şaman” gibi adlar verilmiştir. .Şairler,şiirlerini “kopuz” adı verilen saz eşliğinde söyler. . Dini törenlerde söylenen şiirlere “yır” adı verilir.Şiirler hece ölçüsüyle söylenmiştir. . Kafiye olarak genelde yarım kafiye kullanılmıştır.Kafiye düzeni (abab-cccb-dddb….) biçimindedir.
Şiirlerde yalın bir dil kullanılmıştır; dil, yabancı etkilerden uzaktır. • Şiirlerde kullanılan nazım biçimi dörtlüktür. • Şiirler “sığır”,”şölen”,”yuğ” denilen törenlerde söylenmiştir. • Sözlü dönemin başlıca edebiyat ürünleri: koşuklar, destanlar, savlar ve sagulardır. • Tabiatla iç içe oldukları için sanatçılar benzetmelerde tabiattan yararlanmışlardır. • İşlenen konular; doğa sevgisi, yaşama sevinci, savaş ve kahramanlık, ölüm acıları, sevgi vb. • Bu dönemin tüm ürünleri anonim özellikler taşır.
Sığır: Sürek avının bereketli olması için ava çıkmadan önce yapılan bir törendir. • Şölen: Öküz avından sonra düzenlenen bir ziyafet törenidir. • Yuğ: Çok sevilen bir kişinin ölümü üzerine düzenlenen cenaze törenidir.
SÖZLÜ DÖNEM EDEBİYAT ÜRÜNLERİ • Koşuk: • Genellikle yiğitlik,aşk ve doğa sevgisini işleyen, hece ölçüsüyle ve dörtlükler halinde söylenen şiirlerdir. • Sığır ve şölen törenlerinde söylenirdi. • Kafiye düzeni aaab-cccb-dddb… şeklindedir. • İlk koşuk örneklerine Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lugati’t-Türk adlı eserinde rastlanır. • Halk edebiyatındaki karşılığı ‘’koşma’’, Divan edebiyatındaki karşılığı ‘’gazel’’dir.
Sagu: • Eski Türklerde, ölenler için düzenlenen “yuğ” törenlerinde söylenen şiirlerdir. • Sagular, ağıt ve mersiye türlerinin ilk örnekleri sayılabilir. • Sagularda sadece ölenler için duyulan ıstıraplar değil; ölenin kahramanlıkları, cömertliği ve iyilikleri de dile getirilir. Bu yönü ile sagular destan türünün devamı gibidir. • Nazım biçimi, kafiye düzeni ve hece ölçüsü bakımından koşuğa benzerler.(Sagular aslında birer koşuktur. İşledikleri konular bakımından koşuklardan ayrılır.) • Halk edebiyatındaki karşılığı “ağıt” ; Divan edebiyatındaki karşılığı ise “mersiye” dir.
Sav: • Eski Türklerde söylenen atasözleridir. • Anonim özellik taşırlar. • Savların bir gerçek anlamı , bir de yan anlamı vardır. • Gerçek ( sözlük )anlamı açıktır. • Savlarda verilmek istenen mesaj; ikinci (yan) anlamda gizlidir.
Destan: • Tarihin bilinmeyen dönemlerinde bir milleti derinden etkileyen savaş, kahramanlık, göç, kıtlık,doğal afetler gibi olayların ağızdan ağıza; nesilden nesile aktarılarak oluşmuş uzun manzum eserlere denir.
Destanların Özellikleri: • Destanlar anonimdir,halkın ortak belleğinin belli bir ulusun özelliklerini yansıtır. • Genellikle manzum,şiir şeklindedir. • Az olmakla beraber nazım-nesir karışık olan destanlar da vardır.Ancak bazı destanlar, manzum şekli unutularak günümüze nesir halinde ulaşmıştır. • Destanlarda olağan ve olağanüstü olaylar iç içedir.Bu olaylar toplumun, halkın hafızasında önemli iz bırakmış olaylardır.
Destan kişileri, beden yapısı ve karakter özellikleri bakımından hem olağan hem de olağanüstü özellikler taşır. • Destanlarda anlatılan olayların zamanı ve meydana geldiği yerler aşağı yukarı bellidir. • Dize sayıları sınırsızdır. ( Manas Destanı 400000 dizedir. ) • Destanlarda daha çok “kahramanlık, yiğitlik, dostluk, aşk, ölüm, yurt sevgisi vb.” konular işlenir. • Bazı rakam ve nesneler kutsaldır.
Destanların Oluşum Evreleri • Doğal destan 3 aşamada oluşur: • Doğuş Safhası : Bu safhada milletin hayatında iz bırakan önemli tarihi ve sosyal olaylar, bu olaylar içinde yüceltilmiş efsanevi kahramanlar görülür. • Yayılma Safhası: Bu safhada, söz konusu olay ve kahramanlıklar, sözlü gelenek yoluyla yayılır.Böylece bölgeden bölgeye ve nesilden nesile geçer. • Derleme (Yazıya Geçirme) Safhası:Bu safhada, sözlü gelenekte yaşayan destanı, güçlü bir şair, bir bütün halinde derleyip manzum olarak yazıya geçirir.Çoğu zaman bu destanların kim tarafından derlendiği ve yazıya geçirildiği belli değildir.
Oluşumuna Göre Destan Türleri • Oluşumuna göre destanlar ikiye ayrılır: • 1. Doğal destan, • 2. Yapma ( suni ) destan. • 1. DOĞAL DESTAN : Çok eski dönemlerde milletin vicdanında derin izler bırakan bir tarih ya da toplum olayının yine o devirlerde milli bir ozan ya da çeşitli saz şairleri tarafından söylenen destanlardır.
Dünyanın Başlıca Doğal Destanları • Sümer destanı : Gılgamış. • Yunan destanları : İlyada ve Odissea. • İran destanı : Şehname. • Fin destanı : Kalevala. • Hint destanları : Mahabharata ve Ramayana. • Alman destanı : Nibelungen. • İngiliz destanı : Boewulf. • Rus destanı : İgor. • İspanyol destanı : Le Cid. • Fransız destanı : Chansen de Röland. • Japon destanı : Şinto.
2.YAPMA DESTAN: Yeni ve yakın çağlarda, herhangi bir tarih olayının bir ozan tarafından destan kurallarına uygun olarak yazılmış destandır. Bunlar, bireysel yaratıma dayanan, sanatsal amaçlı destanlardır. Yapma destanlarda,toplumsal katkının yeri yoktur.
Dünyanın Başlıca Yapma Destanları • Latin edebiyatı: Aeneis ( Vergilius ). • Fransız edebiyatı: Henriade ( Voltaire ). • Portekiz edebiyatı: Os Lusiadas ( Camoens ). • İngiliz edebiyatı: Kaybolmuş Cennet (John Milton). • İtalyan edebiyatı: Kurtarılmış Kudüs ( Tasso ) • İtalyan edebiyatı: Çılgın Orlando ( Ariosto ) • İtalyan edebiyatı: İlahi Komedya ( Dante ).
Türk Edebiyatında Yapma Destan • Kuvay-ı Milliye Destanı : Nazım Hikmet • Üç Şehitler Destanı : Fazıl Hüsnü Dağlarca • Çanakkale Destanı: Mehmet Akif Ersoy • Satuk Buğra Han Destanı • Cengiz-name • Timur ve Edige Destanları • Seyid Battal Gazi Destanı • Danişmend Gazi Destanı • Köroğlu Destanı • Genç Osman Destanı ( Kayıkçı Kul Mustafa ) • Selçukname (Yazıcıoğlu Ali)
İlk Türk Destanları • 1.Altay - Yakut Yaradılış Destanı • 2.Sakalar Dönemi a.Alp Er Tunga Destanıb.Şu Destanı • 3.Hun DönemiOğuz Kağan Destanı • 4.Köktürk Dönemia.Bozkurt Destanıb.Ergenekon Destanı • 5.Siyenpi Destanı • 6.Uygur Dönemi a. Türeyiş Destanıb. Göç Destanı c.Mani Dininin Kabulü Destanı
İslamiyetin Kabulünden Sonraki Türk Destanları : • 1.Karahanlı DönemiSatuk Buğra Han Destanı • 2.Kazak-Kırgız Kültür DâiresiManas • 3.Türk-Moğol Kültür DâiresiCengiz-name • 4.Tatar-Kırım Timur ve Edige Destanları • 5.Selçuklu-Beylikler ve Osmanlı Dönemleri a. Seyyid Battal Gazi Destanı b. Danişmend Gazi Destanı c.Köroğlu Destanı d.Genç Osman Destanı ( Kayıkçı Kul Mustafa )
İslamiyet Öncesi Türk destanları şunlardır: Yaratılış Destanı: Türk ulusunun, evrenin nasıl var olduğu üstüne düşünüşünü,inanışını ve buluşlarını efsanevi bir biçimde anlatır. Bu destanın, Türk boylarından hangisine ait olduğu bilinmemektedir. W.Radloff tarafından 19.yy.da Altay Türklerinden derlenmiştir.
Saka destanları: 1. Alp Er Tunga Destanı: Bu destan Saka Türklerinin komutanı olan Alp Er Tunga(?- mö.624) nın İranlılarla yaptığı savaşlar anlatılır. Destanda Alp Er Tunga’nın kahramanlıkları, başarıları ve ölümünden duyulan acı dile getirilmiştir. Alp Er Tunga destanının metinlerine İran destanı Şehname’de ve Divan-ı Lugati’t-Türk’te rastlanmıştır. Şehname’de Alp Er Tunga’dan “Efrasiyab” diye bahsedilir. 2. Şu Destanı: Saka Türkleri hükümdarı Şu’nun Makedonya hükümdarı İskender’e karşı verdiği mücadeleler (mö.330) anlatılır. Destanın aslı bulunamamıştır. Destanla ilgili bilgileri Divan-ı Lugati’t-Türk’te bulmaktayız
Hun-Oğuz Destanları: 1. Attila Destanı: Avrupa Hun hükümdarı Attila’nın yaptığı savaşları ve gösterdiği kahramanlıkları anlatmaktadır. 2. Oğuz Kağan Destanı: Bu destanda Hun hükümdarı Oğuz Kağan (Mete mö.209-mö.174)’ın Orta Asya’daTürk birliğini kurması anlatılır. Destanın Uygur yazısıyla yazılmış bir kopyası Paris’tedir.
Göktürk Destanları: 1. Bozkurt Destanı: Göktürklerin dişi bir kurttan nasıl türediklerini ve çoğaldıklarını anlatır. Bu destanla ilgili bilgiler Çin kaynaklarından alınmıştır. 2. Ergenekon Destanı: Bu destanda Göktürklerin Ergenekon denilen bir yere sığınmaları, orada 400 yıl oturup çoğalmaları, sonra da demir bir dağı delerek oradan çıkmaları ve büyük bir devlet kurmaları(ms.552) anlatılır. Destan, 13.yy.da Moğol tarihçi Reşidüddin tarafından yazıya geçirilmiştir.
Uygur Destanları: 1. Türeyiş Destanı (Dokuz Oğuz – On Uygur Destanı): Uygurların bir kurttan nasıl türedikleri ve çoğaldıkları anlatılır. 2. Göç Destanı: Uygurların Kırgız baskılarına dayanamayarak Doğu Türkistan’a göç edişleri (ms.840) anlatılmıştır.
Satuk Buğra Han Destanı: • Karahanlı hükümdarı Satuk Buğra Han X. yüzyılda islâmiyeti resmen devlet dini olarak kabul etmiştir. • İslâmiyetten sonra ilk teşekkül eden destan da bu hükümdarın İslâmiyet’i kabul ve yaymak için yaptığı mücadelelerin efsanelerle zenginleştirilerek anlatımıyla doğmuştur.
Manas Destanı: • Kırgız Türkleri arasında doğan Manas destanı Kazak-Kırgız Türk kültür dâiresi içinde bugün de bütün canlılığı ile yaşamaktadır. • Bu destanın XI. veya XII. yüzyıllarda meydana geldiği düşünülmektedir. • Destanın kahramanı Manas da, Oğuz Kağan destanının İslâmî rivayetindeki ve Satuk Buğra Han gibi İslâmiyeti yaymak için mücadele eden bir kahramandır. • Böyle olmakla beraber Manas destanında İslâmiyet öncesi Türk kültür , inanç ve kabullerinin tamamını görmek mümkündür. • Bazı varyantları 4oo.ooo mısra olan Manas destanı Türk-Bozkır medeniyetinin Kazak -Kırgız dâiresinin kültür belgeseli niteliğindedir. • Dünyanın en uzun destanıdır.
Cengiz-name: • Ortaasya'da yaşayan Türk boyları arasında XIII. yüzyılda doğup gelişmiştir. • Cengiznâme Moğol hükümdarı Cengiz'in hayatı, kişiliği ve fetihleri ile ilgili olarak Cengiz'in oğulları tarafından idare edilen Türkler tarafından meydana getirilmiştir. • Orta Asya'da yaşayan Türkler özellikle de Başkurd, Kazak ve Kırgız Türkleri, Cengiz destanını çok severek günümüze kadar yaşatmışlardır.
Cengiz-nâme'de, Cengiz bir Türk kahramanı olarak kabul edilmekte ve hikâye Türk tarihi gibi anlatılmaktadır. • Cengiz, Uygur Türeyiş destanının kahramanları gibi gün ışığı ile Kurt-Tanrı'nın çocuğu olarak doğar. • Cengiz-nâme, Moğol Hanlarının destanî tarihi olarak kabul edildiğinden tarih araştırıcılarının da dikkatini çekmiştir. • XVII. yüzyılda Orta Asya Türkçesinin değerli yazarı Ebü'l Gâzi Bahadır Han, “Şecere-i Türk" adlı eserinde "Cengiz-Nâme"nin 7 varyantını tesbit ettiğini söylemektedir.
Timur ve Edige Destanları: • Bu destanda XIII. yüzyılda Hazar denizi kıyısında kurulan Altınordu Hanlığının XV. yüzyılda Timurlular tarafından yıkılışı anlatılmaktadır. • Destanın adı, Altınordu Hanı ve bu destanın kahramanı Edige Mirza Bahadır'a atfen verilmiştir. • Edige Mirza Bahadır'ın devletini ayakta tutabilmek için yaptığı büyük mücadeleler, ölümünden sonra XV. yüzyılda destan haline getirilmiştir. • 1820'yılından itibaren yazıya geçirilen Edige destanının Kazak-Kırgız, Kırım, Nogay, Türkmen, Kara Kalpak, Başkırt olmak üzere altı rivâyeti tesbit edilmiştir.
Seyyid Battal Gazi Destanı: • Bu destanın kahramanı Türkler arasında Battal Gâzi adıyla benimsenmiş bir Arap savaşcısıdır. • Asıl destan, VIII. yüzyılda, Emevî'lerin Hristıyanlarla yaptıkları savaşlarda büyük kahramanlıklar göstermiş olan Abdullah isimli bir kişiyle ilgili olarak doğmuştur. • Battal Arapça kahraman demektir, Battal Gâzi, Arap kahramanına verilen unvanlardır. • Türklerin Müslüman olmalarından sonra Battal Gâzi destan tipi Türkleştirilmiş önceki destan epizotlarıyla zenginleştirilmiş ve anlatım geleneği içine alınmıştır.
XII. ve XIII. yüzyıllarda Battal-Nâme adı ile ve nesir biçiminde yazıya geçirilmiştir. • Hikâyeci âşıkların repertuarlarında da yer almıştır.Seyyid Battal adıyla da anılan bu kahraman hem çok bilgili, çok dindar ve cömerttir. • Müslümünlığı yaymak için yaptığı mücadelelerde insanların yanında büyücü, cadı ve dev gibi olağanüstü güçlerle de savaşır. • “Aşkar Devzâde" isimli atı da kendisi gibi kahramandır.
Danişmend Gazi Destanı: • Anadolu’nun fethini ve bu mücadelenin kahramanlarını anlatan, X11. yüzyılda sözlü olarak şekillenen X111. yüzyılda yazıya geçirilen İslâmî Türk destanıdır. • Danişmendnâme'de hikâye edilen olayların tarihi gerçeklere uygunluğu, kahramanlarının yaşamış Türk beyleri olmalarından, Anadolu coğrafyasının gerçek isimleriyle anılmasından dolayı, Danişmendnâme, uzun süre tarih kitabı olarak nitelendirilmiştir.
Köroğlu Destanı: • Köroğlu metni destan adıyla anılmakla ve bazı destanî niteliklere de sahib olmakla birlikte XX. yüzyılda Anadolu'dan derlenen örnekleri daha çok halk hikâyesi geleneğine yakındır. • Bazı kökleri Orta Asya ve Kafkaslara bağlansa da esas biçimi Anadolu’da oluşturulmuş bir destandır. • Acımasız Bolu Beyi’ne karşı Köroğlu’nun verdiği mücadeleler işlenir. • Destanın Anadolu, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan’da söylenmiş 24 ayrı biçimi vardır. Bunların her biri değişik şairlerce söylenmiştir. • 16.yy.ın yazılı kaynaklarına göre Köroğlu’nun asıl adı Ruşen’dir.
YAZILI DÖNEM TÜRK EDEBİYATI • ÖZELLİKLERİ: • Yazılı Türk edebiyatı 8. yy.da başlar.10.yy.a kadar devam eder. • Türklerin en eski yazılı eserleri 6.yy.a ait olan Yenisey Yazıtları’dır;ancak okunamadığı için belge niteliği taşımazlar. • Bu bakımdan Türk tarihi ve edebiyatının ilk yazılı ürünleri Göktürk Yazıtları’dır.
Dönem ürünleri Göktürkçe ve Uygurca ile verilmiştir. • Hem halk diline dayalı bir anlatım ( Tonyukuk Anıtı), hem de sanatlı bir söylev diliyle yapılan anlatım (Kültigin ve Bilge Kağan anıtları) kullanılmıştır. • Hem dini hem de din dışı ürünler verilmiştir. • Bazı atasözleri ve destanlar ( Oğuz Kağan Destanı) bu dönemde yazıya geçirilmiştir.
Şiirlerde hece ölçüsü ve dörtlük nazım birimi kullanılmıştır. • Göktürkçe ile ortaya konan ürünlerde dil, yabancı etkilerden uzaktır.Uygurca eserlerde ise yabancı etkiler görülür. • “Bağımsızlık, yurt ve millet sevgisi, komşularla olan ilişkiler” anlatılmıştır. • Anlatımda bir içtenlik ve açıklık vardır. Dolambaçlı yollara kaçılmamıştır. • Bu dönemi Göktürk edebiyatı ve Uygur edebiyatı olmak üzere iki bölümde inceleyebiliriz:
A-GÖKTÜRK EDEBİYATI • Bu devrin ele geçen yazılı metinleri daha çok mezar taşlarıdır. • Bunlardan başka dikili taşlar, aynalar, paralar ve kâğıt üzerine yazılmış metinler de vardır. Ancak Göktürk devrinin ele alınan ve gerçekten edebî ve tarihî değer taşıyan metinleri Orhun Âbideleri’dir. • Orhun Irmağının eski yatağı ile Koşu Çaydam Gölü havâlisinde olan ve Göktürk tarihini aydınlatan bu kitabeler Tonyukuk, Kültigin ve Bilge Kağan adına dikilmişlerdir. • İlteriş Kağan ile Kapagan Han zamanında baş vezir ve büyük devlet müşaviri olan Tonyukuk’un adına dikilen kitabe, Tonyukuk Yazıtı olarak adlandırılmıştır.
Tonyukuk Yazıtı, 720 tarihlerine doğru, ölümünden önce, kendisi tarafından yazdırılmış bir âbidedir. • Âbide’de İlteriş ile Kapagan Kağan devirlerinde devletin durumu anlatılmış ve bazı öğütler verilmiştir. • Bilge Kağan’ın da kayınbabası olan Bilge Tonyukuk, bu itibarla Türk tarihini ilk defa kaleme almış ve edebiyatımızda tarih şuurunun hakim olduğu bir hâtırât da yazmıştır.
Kültigin Yazıtı, bu devir edebiyatının ikinci mühim eseri durumundadır. • 20 günde yazılan bu âbide, 732 yılında dikilmiştir. • Kültigin adına yazılan âbidedeki sözler, Bilge Kağan ağzından verilmiş ve ikinci Türk tarihçisi Yulug (Yollug) Tigin tarafından yazılmıştır. • Bilge Kağan Yazıtı’na gelince, bu âbide, Göktürk Kitabeleri içinde en mühim mevkii işgal eder. • Yulug Tigin tarafından yazılan ve 735 tarihinde dikilen Bilge Kağan Yazıtı, kısa cümlelerle yazılmıştır.
Bilhassa tekrir sanatını ihtiva etmekte; tarih, dil ve edebiyat bakımından üstün bir değere sahip bulunmaktadır. • Bu âbidelerde Türkçenin bir hayli işlenmiş olduğu görülmektedir. • Âbideleri ilk defa Danimarkalı Wilhelm Thomsen, 1893 yılında okumuş, ondan iki yıl sonra 1895’te de aslen bir Alman olan meşhur Rus araştırmacısı Wilhelm Radloff çözmüştür.
Her iki araştırmacı da yazının okunmasında, âbidelerdeki Çince tercümeden faydalanmışlardır. • Bizde ise ilk olarak Necib Asım, daha sonra Hüseyin Nâmık Orkun, Nihal Atsız, Talat Tekin, Osman Nedim Tuna, Osman Fikri Sertkaya ve Prof. Dr. Muharrem Ergin, âbideler üzerinde çalışmalar yapmışlar ve gerek dil incelemesi, gerekse metin neşri olmak üzere yayınlarda bulunmuşlardır.
GÖKTÜRK YAZITLARININ ÖZELLİKLERİ • Türk edebiyatının ilk yazılı örnekleridir. • Yazıtlarda, dağılan Göktürklerin, Bilge Kağan ve kardeşi Kültigin tarafından bir araya getirilişi ve Göktürk devletinin yeniden kuruluşu anlatılmaktadır. • Anıtların yazarı Yuluğ(Yollug) Tigin’ dir.
Dil, yabancı etkilerden uzak ve yalın bir Türkçedir. • Yazıtlarda yer yer gerçekçi bir tarih dili, yer yer eleştiri cümleleri, yer yer de güçlü bir söylev dili kullanılmıştır. • Yazıtlarda, Türk ulusunun benliğini unutmaması ve birlik olması gerektiği, düşmanların tatlı sözlerine ve hediyelerine aldanmayıp uyanık olması gerektiği vurgulanmıştır.
Yazıtların varlığından ilk kez, 13.yy.da İlhanlı dönemi tarihçisi Cüveyni “Tarih-i Cihan-Güşa” adlı eserinde bahsetmiştir. • Orhun yazıtlarını, bilim dünyasına ilk kez, İsveçli bir subay olan Strahlanberg tanıtmıştır. • Anıtlar üzerindeki yazıları ise ilk kez Danimarkalı bilgin Thomsen 1893’te okumuştur. • Yazıtların tamamının okunması 1922’de tamamlanabilmiştir.
B-UYGUR EDEBİYATI • Göktürk Devleti'nin yıkılışından sonra idareyi ellerine alan Uygurlar devrinde Türk Edebiyatı, eskiye nispetle gelişme göstermiş ve birçok mevzuda eserler yazılmıştır. • İlk devri 745-840 yıllarında olmak üzere iki kısımda ele alınan Uygur devri dil yadigârları, bir hayli zenginlik gösterir. • Bu metinler, Uygurların mensup olduğu dinlere göre; 1. Mani, 2. Burkan (Buda) 3. İslâm muhiti eserleri olmak üzere üç kısımda ele alınabilir.
Bu devirde Türk Edebiyatında; koşug, kojang “şarkı, türkü,koşma,” taşkut “beyit”,takmak “türkü, bulmaca”;ır, yır “şarkıcı”,küg “aheng”,şlok, soluka “manzume”,padak “mısra”;kavi, kavya “şiir”,baş, başik “ilâhi” gibi bir kısmı Sanskritçe'den alınmış edebî terimleri de görmek mümkündür. • Bundan başka Aprınçur Tigin, Kül Tarkan, Sınku Seli Tutung, Ki-Ki, Pratyaya-Şiri, Asıg Tutung, Çisuya Tutung, Kalım Keyşi, Çuçu ve Yusuf Has Hacib gibi şairler, eserleriyle görülürler. • Bunlardan son ikisi İslâmî devirdeki Türk edebiyatı içine girmektedir. • Çuçu adındaki şaire, Kaşgarlı Mahmud, Dîvânü Lügâti’t-Türk adlı eserinde yer vermiştir.
9. ve 10.yüzyıllarla 11. yüzyılın ilk yarısını içine alan Uygur Türk Edebiyatı da, yazıtlara yer vermiştir. • Bunlardan ilki, Uygurların ikinci hükümdarı Moyuncur adına dikilmiştir. • Moğolistan’ın Şine Usu Gölü civarında bulunan yazıt, Kutlug Bilge Kül ve Moyunçur devirlerinden bahsetmektedir. • 8. yüzıla ait olan bu yazıt, daha çok Şine Usu adıyla anılmıştır.
Maniheizm'in kabulüyle Maniheist olan Soğdların yazısı alınmış, fakat Göktürk yazısı az da olsa kullanılmıştır. • İkinci bir sebep, 840 yılından sonra Uygurlar, yerleşik bir medeniyete geçmişlerdir. • Dil, gerek sentaks bakımından, gerekse yabancı kelimelere açıldıkları için, bozulmuş ve açıklığını kaybetmiştir. • Bu devirde Nesturiliğe ait metinler de olmakla birlikte, daha çok Budizm ve Maniheizm dinlerine ait eserler ağır basarlar.
Bu kitabe de dil ve yazı bakımından Göktürk Âbidelerine benzemektedir. • Eser, Ramstedt ve Hüseyin Nâmık Orkun tarafından neşredilmiştir. • Uygurların ikinci devresinde ortaya konan eserlerde, mühim değişiklikler görülür. • Her şeyden önce Göktürk yazısı bırakılmış, Soğd alfabesiyle eserler verilmiştir. Bunun sebebi dindir.