170 likes | 502 Views
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI. İÇERİK. Roman Hakkında Genel Bilgi Romanın Özeti Romanda Ana Tema Olan Cariyelik Kavramı Yazarın Gözüyle Cariyeliğe Bakış Cariyeliğin Ahlaki Boyutları Toplumumuzun Cariyelik Hakkındaki Duygu ve Düşünceleri Sergüzeşt Romanının Türk Edebiyatındaki Önemi.
E N D
İÇERİK • Roman Hakkında Genel Bilgi • Romanın Özeti • Romanda Ana Tema Olan Cariyelik Kavramı • Yazarın Gözüyle Cariyeliğe Bakış • Cariyeliğin Ahlaki Boyutları • Toplumumuzun Cariyelik Hakkındaki Duygu ve Düşünceleri • Sergüzeşt Romanının Türk Edebiyatındaki Önemi
Samipaşazade Sezai • Samipaşazade Sezai, 1860’da İstanbul’da doğdu. Babası, devrin ileri gelenlerinden Sami Paşa’dır. Samipaşazade Sezai 14-15 yaşlarında iken Kamer ve İttihad gazetelerinde yazıları çıkmaya başladı. 18 yaşında iken Şir adlı bir oyun yayımlandı. İngiliz ve Fransız Edebiyatları ile yakından ilgilendi. 1927 yılında da İstanbul’da öldü.
Sergüzeşt • Samipaşazade Sezai • Başbakanlık Basım Evi Ankara • 1984
Sergüzeşt, Tanzimat Dönemi edebiyatçılarından olan Samipaşazade Sezai’nin edebi ününü sağlayan, dönemi içinde ve sonrasında çok sevilmiş, okunmuş ve etki etmiş bir romandır. Türk Edebiyatı’nın gelişim çizgisinde roman türünün önemli örneklerinden biri olan bu roman gerek işlediği konu, gerek sanatlı üslubu ve gerekse kurgusu açısından ayrıcalıklı bir yerdedir.
Romanın Özeti Annesi babası olmayan Dilber bir gün gemiyle esirlerin satıldığı bir yere getirilir ve zengin bir köşk sahibi tarafından cariye olarak satın alınır. Köle olduğu için bu köşkte Dilber’e eziyet edilir. Öte yandan köşk sahibinin oğlu Celal Bey Dilber’e aşık olur. Fakat Celal Bey’in ailesi Dilber’i köle olduğu için kabul etmez. Bu köşkte eziyetlere dayanamayan Dilber sonunda çareyi intiharda bulur.
Romanda Cariyelik Kavramı Romanda zengin bir köşkte cariye olan Dilber’e yapılan eziyetler anlatılmaktadır. Köşk hanımının Dilber’i hizmetçi olduğu için hor görmesi ve oğluyla evlenmesine izin vermemesi, insani açıdan eleştirilmesi gereken bir davranıştır.
Yazarın Gözüyle Cariyeliğe Bakış Sezai Bey bu romanı köleliğe karşı olduğu için yazmıştır. Kölelerin yaşadıkları acımasız koşullara ve onların hor görülmelerine karşı çıkmıştır. Roman, bu açıdan dönemini yansıtmaktadır. Çünkü kölelik, çağın sorunlarından biridir. Ayrıca yazar bu romanı yazarken annesinden etkilenmiş olabilir. Annesi de bir cariyedir ve babası tarafından satın alınmıştır.
Cariyeliğin Ahlaki Boyutları Bunun en güzel örneği Dilber’in Celal Bey’e aşık olması ve bunun farkında olmamasıdır. Dilber cariye olduğu için duyguları bastırılmıştır. Aşık olduğunun farkına varınca Celal Bey’in ailesi tarafından reddedilir. Bunun sebebiyse o dönemdeki insanlar arasındaki sınıf farklılıklarıdır.
Toplumumuzun Cariyelik Hakkındaki Duygu ve Düşünceleri Cariyelik geçmişten günümüze kadar pek hoş karşılanmayan bir kavramdır. İnsanları köle olarak nitelendirmek toplumda sınıf ayrılıklarına yol açmıştır. Bu romanda Celal Bey’in annesinin Dilber’i köle olduğu için kabul etmemesi buna örnektir.
Romanın Türk Edebiyatındaki Önemi Samipaşazade Sezai yalnızca bir roman yazmıştır. O da Sergüzeşt’tir. Edebiyatımızda esaret ve insan ticareti üstüne yazılmış eserlerin en ünlüsüdür. Sergüzeşt’te Türk romancılığının romantizmden realizme geçmesi açıkça görülmektedir. Eserde iki akımın özellikleri de vardır.
Ayrıca; bu eser Gayri esaret müessesinin gayri insani yönü üzerinde Türk toplumunu düşünmeye sevk etmektedir. • Yazar, Servet-i Fünunculardan önce bu eserde aktüel bir konuyu estetik bir şekilde işlemiştir.
Eserin Romantik Yanları: Yazar kitabın bazı noktalarında kendi kişiliğini gizlemez. Kahramanlara acıdığını, kızdığını veya onları beğendiğini belirtir.
Eserin Realist Yanları: Günlük hayatla ilgili olayların hikayesinde konuşmalarda üslup ve dil çok sadedir. Konusu hem toplumsal hem de sanatsaldır.
Roman Hakkındaki Değerlendirmeler: Berna Moran’ın Bakış Tarzı: “Sergüzeşt romanında her şey vaka, dekor ve şahıslar yazarın telkin etmek istediği hayat ve insan telakisine göre düzenlenmiş ve tasvir edilmiştir.” (Moran, 379-80)
Kenan Akyüz’e Göre: “Bu roman bize Tanzimat dediğimiz Doğu Medeniyeti’nden Batı Medeniyeti’ne geçiş döneminin ‘ikili’ düşünüş ve yaşayış tarzını bir konağın günlük hayatın içinde ve çok realist bir şekilde verir.” (Akyüz, 78-79)