130 likes | 288 Views
PEDALLAR. Hazırlayan. Hüsnü Çeşmeci. Mayıs 2013. Bu konumuzda: Ruh-beden ilişkisini otomobil örneği üzerinden anlatmaya çalışırken, yapılan benzetmeler ve kullanılan resimler, “insan nedir ” sorusunun cevabını n bir boyutunu anlatabilmek içindir. Örneğin:
E N D
PEDALLAR Hazırlayan Hüsnü Çeşmeci Mayıs 2013
Bu konumuzda: Ruh-beden ilişkisini otomobil örneği üzerinden anlatmaya çalışırken, yapılan benzetmeler ve kullanılan resimler, “insan nedir” sorusunun cevabınınbir boyutunu anlatabilmek içindir. Örneğin: Bir arabanın motoru ne kadar sağlam olursa olsun şoför sarhoş ise, kaliteli bir sürüş elde edilemez. Benzer şekilde; bir insan “yanlış işler” yapıyorsa, ruhunda zehirlenme var demektir. NİÇİN BU KONU SEÇİLDİ?
KONUMUZUN OMURGASI “RUH” RUH NEDİR? Ruh, Yüce Allah’ın (cc) “hayat verici” özelliğinin bir sonucu olarak yaratılmış madde dışı olgudur. Ruh ve ruhun bedenle ilişkisinin nasıl olduğuna dair elimizde maddi deliller yoktur. Vahyin verdikleriyle yetinmek zorundayız. “Ruh, sonradan yaratılmıştır, ama ebedidir. Birdir, bölünmez, parçalara ayrılmaz. İcraatıyla ve tesirleriyle bedenin her yerinde bulunur… Ruh, şuuruyla fark eder, aklıyla anlar, vicdanıyla tartar, karar verir, hayaliyle planlar yapar, hafızasıyla bilgi depolar, kalbiyle sever. Onun sayılamayacak kadar çok kabiliyeti vardır. Bunların bir kısmı maddi uzuvlar aracılığıyla ortaya çıkar… Bedende bulunduğu sürece bedene muhtaçtır. Faaliyetleri bedenle sınırlıdır… Ölüm, onun beden zindanından kurtulup, hürriyetine kavuşmasıdır. O zaman bedene ihtiyacı kalmaz. Gözsüz görür, kulaksız işitir, beyinsiz düşünür. Mahşere kadar bedensiz bekler. Ahirette yeniden ve yeni bir bedene kavuşur.” Prof. Dr. Alaaddin Başar RUH OLMASA İNSAN OLMAZDI İnsanın maddi yapısına “beden” dersek, beden dünyada oluşur ve görevini tamamladığında (can çıktığında) şekil değiştirerek yine dünyada kalacak maddi bir olgudur. Özetle: İnsan “ruhtan” oluşur, “bedeni” kullanır. Ruh - beden ilişkisine gelince: Ruha belirli bir zaman aralığı için “sorumluluk taşıyarak bedeni yönetme yetkisi” verilmiştir. Buna insanın “imtihan olduğu dünya hayatı” diyoruz. RUH – BEDEN İLİŞKİSİNİ BİR MODEL ÜZERİNDEN ANLATMAYA DEVAM EDELİM.
KULLANABİLMEK İÇİN “PEDAL” GEREKİR PEDAL NEDİR? YAYGIN KULLANIMIYLA Pedal: “Bir motorlu araçta ayak yardımıyla hareketi veya durmayı sağlayan düzenek” olarak tanımlanabilir. Örnek: “Gaz pedalı”, “fren pedalı” gibi. OTOMOBİLDEKİ “ŞOFÖR - MOTOR - PEDAL” İLİŞKİSİ ● Bir şoför motoru çalışan otomobili hareket ettirebilmek veya hareket halindeki otomobili durdurabilmek için otomobile ait mekanik unsurları (örneğin gaz ve fren pedallarını) kullanmak zorundadır. ● Bir aracı “üretim esaslarına uygun” olarak kullanmaya “sürmek” diyoruz. Sürme işlemi tümüyle şoförün iradesine bağlıdır. Araç, iradesi olmadığından inisiyatif kullanamaz, “kendisine uygulanan işleme” (arızalı değilse) uyar. İNSANDAKİ “RUH - BEDEN - ORGAN" İLİŞKİSİ OTOMOBİLDEKİ “ŞOFÖR - MOTOR - PEDAL” İLİŞKİSİNE BENZETİLEBİLİR ● İnsan bedeni, “organ” denilen maddi unsurlardan oluşur. Bu maddi bedeni maddi olmayan ruh nasıl yönetmektedir? Ruh (şoför), bedeni (motoru) yönetebilmek için bedene ait maddi unsurları yani organları kullanır. Organlar, ruh için bedenin birer “pedal”larıdır. ●Bedeni yöneten ruh olduğuna göre, insana ait (iyi veya kötü olarak tanımlanan) davranışların mükâfat ve sorumluluğu organlara (bedene) değil, ruha aittir.
ŞOFÖR HATALARI İNSANIN OTOMOBİL KULLANMASIYLA, RUHUN BEDENİ KULLANMASI ARASINDAKİ BENZERLİKLERE BİRKAÇ ÖRNEK Bir aracı yapılış maksadının dışında kullanmak beraberinde pek çok sorunu taşır. Bu durum “ruh-beden ilişkisi” için de geçerlidir. Şöyle ki; insan ruhu bir amaç için yaratılmış ve amacın gerçekleşmesi için de kendisine beden verilmiştir. Ruh bu bedeni (aracı) yaradılış maksadı dışında kullanmamalıdır. Kullanmaya kalkarsa kendine ve çevreye çeşitli zararlar verir. Her aracın bir hız limiti vardır. Bu limitin zorlanması aracın ekonomik ömrünü azalttığı gibi, kazalara da sebep olur. Benzer durum insan davranışları için de geçerlidir. Çoğu ruh “ne pahasına olursa olsun ‘sürüye’ uymak adına” bedeni yanlış işler yapmaya yönlendirir. Yaradılış maksadının dışındaki bu kullanım, ruha ve bedene (toplamda bu insana) zarar verir. Bir aracın yakıtı “aracın üretim tekniği”ne bağlı olarak bellidir ve bunun dışındakiler motorun performansını düşürür, onu bozar. Bir insanın beyin ve midesinin “doğrularla” doldurulması da “onun yakıt alması”dır. Ancak; bedeni yöneten ruh, zaman zaman beslenme adına “haram olan”ın bedene (beyin dahil) girmesini sağlar. Sonuç: Beslenme değil, zehirlenme olmuştur. Kaza yapan biri “nasılsa sigortalı” dese de “kazalı araç” sicili bozulmuş araç olacağından değer kaybeder. İnsanda böyledir. Ruhun yanlış yönettiği beden zarar görür. Beden için “nasılsa toprak olacak” denilse de “ruhun sicili bozulmuş” olacağından “değer kaybedecek” ve bedel ödeyecektir. Tahsilatın bir kısmı bu dünyada, çoğu ahirette yapılacaktır.
ŞEYTAN VE PEDALLAR İNSAN YALNIZ DEĞİLDİR İnsan imtihan için yaratılmıştır. İmtihan salonu dünya, cevap kağıdı “hayat tarzı”dır. İnsan bu imtihanında yalnız değildir. İnsana yardımcı olması için rehber olarak peygamber atanmış, kılavuz kitap olarak da Kur’an indirilmiştir. Ancak; salonda varlığı bilinen fakat görülemeyen biri daha vardır, o da şeytan. ŞEYTAN İBADETLERDE “FRENE BASTIRMAK” İSTER İnsandan istenilen “kul olması”; yani, iman etmesi ve istenilen ibadetleri yapmasıdır. İnsan ibadet ettikçe görevini yerine getirmiş biri olarak değer kazanır. Bu şeytanın işine gelmez. Çünkü; şeytan, insan neslinin en büyük düşmanı olarak insanın ibadet yapmasını istemez. Şeytanın bizzat ibadetlere mani olma yeteneğinin olmadığını biliyoruz. O halde şeytan ne yapmaktadır? Şeytan kendisinin yapamadığını ruha yaptırmak ister. O, ruha telkinlerde bulunarak, ruhun bedene ibadet çağrısı yapmamasına çalışır. Yani; ibadetleri önlemede ruhu “fren pedalı” gibi kullanmak ister, çoğunlukla başarır da… ŞEYTAN GÜNAHLARDA “GAZA BASTIRMAK” İSTER Bir insanın yasaklardan (günahlardan) uzak durması gerekir. Şeytan bu hususta da devreye girerek insanın “isteyerek hata yapmasını” ister. O ister ki; insan hem iman / ibadet etmesin, hem de günah işlesin… Şeytan, insanın diline hükmedemez ki ona “yalan söyletsin”, elini tutamaz ki ona “hırsızlık yaptırsın, kumar oynatsın”,… Örnekleri çoğaltabiliriz. Şeytan, insan adına bizzat yapamadığı “günah işlemeyi”, telkinlerle aldatacağı ruha yaptırmaya çalışır. Yani; günah işletmede ruhu “gaz pedalı” gibi kullanmak ister. ŞEYTAN HAFİFE ALINMAMALIDIR, TEDBİR ALINMAZSA İNSANI ALDATIR.
YOL ARKADAŞI YOL ARKADAŞININ ÖZELLİKLERİ, YOLCULUĞUN KALİTESİNİ ETKİLER İki nokta arasındaki uzaklığa “mesafe”, mesafeyi kat etmeye de “yolculuk” denir. Yolculuğun kiminle yapıldığı önemlidir. Çünkü, yol arkadaşı yolculuğu kolaylaştırdığı gibi, tehlikeli hale de getirebilir… İnsanın dünya hayatı da doğumla-ölüm arasında bir yolculuktur. Bu yol üstünde “ins ve cin şeytanlar” otostopçu olarak beklemektedir… Şeytanın, “günah sayılan eylemleri” insana yaptırabilmek için yaptığı süslemeler, telkinler. İnsan neslinin en büyük düşmanı olan şeytan, bir insanın buluğa ermesiyle (sorumluluk yaşına girmesiyle) beraber onun “dünya hayatı yolculuğuna” eşlik etmek ister. Çünkü; onunla beraber olsun ki ona “vesvese” vererek yolunu şaşırtsın. Şeytanın bunu başarabilmesi için, yol arkadaşı olarak kabul edilmesi yeterlidir; gerisini o halleder… İnsandaki iman zafiyeti ve bilgi yetersizliği, şeytanın o insanı daha kolayca kandırmasını, güdümüne almasını kolaylaştırır. Şeytanın güdümüne giren insan kördür, önündeki tehlikeyi göremez. Çünkü; bu insan “sınırsızlığı” (günah işlemeyi) “hayat tarzı” haline getirmiş ve günahlardan “haz” almaya başlamıştır. Onun için önemli olan “tadını(!)” çıkarmaktır… KENDİNE GELEBİLMEK Yolculukta esas olan “kaliteli yolculuk”tur. Bunu ancak “vahyin kuralları” sağlayabilir. Bu kurallara uyabilmek için şeytanı yol arkadaşı yapmamak gerekir. AKILLI İNSAN HATALARINI EN AZA İNDİRİP, TÖVBE EDEBİLENDİR.
ZEMİN ÖNEMLİDİR SEYAHATİN KALİTESİ SADECE ARACA BAĞLI DEĞİLDİR Yolculukta kullanılan aracın sağlam, teknik özellikleri fazla ve fonksiyonel olması gereklidir; ancak, yeterli değildir. Bu aracın hangi zemin (yol) üzerinde hareket ettiği de önemlidir. Benzer durum insan hayatı için de geçerlidir. Bir insanın organlarının sağlıklı, kaslarının güçlü olması “kaliteli hayat” için yeterli değildir. Bilgiye dayalı iman sahibi olmak “kaliteli (vahye uygun) hayat” yaşamak için ön şart olsa da, yeterli değildir. Çünkü; insan içinde bulunduğu toplumun “örf ve adetlerinden”, devletin “yönetme biçiminden” (ideolojisinden) etkilenir. Bu etki, kişiden kişiye değişmekle birlikte, her insan üzerinde, az/çok iz bırakır. İNSAN RUHU, VAHYE UYGUN BİR YAPILANMANIN İÇİNDE “ALKOL İÇMEMİŞ ŞOFÖR” GİBİ DAVRANIR. Özel hayat dahil, hayata dini sokmamak. Allah yokmuş gibi yaşamak… “Ben inaçlıyım” dense de “seküler yaşamak”, insanın ruh ve bedeninde bozulmalara yol açar. Bu sonuç insanın kendi isteğiyle oluştuğundan sonuçlarına kendisinin katlanması tabiidir. Ancak; bozulmalar sadece sahibini değil, başkalarını da etkileyip zarar vereceğinden hoşgörüyle karşılanamaz… ZEHİRLENMİŞ RUH, “ALKOL İÇMİŞ ŞOFÖR” GİBİDİR, KENDİ BEDENİNE VE BAŞKALARINA ZARAR VERİR. Bozuk yollarda zemini düzeltmek yerine alternatif yol aramak, o an işimizi görse de daimilik adına çözüm değildir. Kolaycılığa kaçmak insan nefsine hoş gelebilir; ancak, kalıcı çözüm üretmez. İnsana yakışanı başkalarını da düşünmektir… SADECE KENDİMİZ İÇİN DEĞİL, GELECEK NESİL İÇİN DE BOZUK ZEMİNLER DÜZELTİLMELİDİR.
ÇEVRE ŞARTLARI ÇEVRE ŞARTLARI SÜRÜŞÜN KALİTESİNİ ETKİLER Hava şartlarının yolculuğun kalitesini önemli oranda etkilediğini biliyoruz. Örnek: Yağmur / kar yolu kayganlaştırır, sis görüş mesafesini kısıtlar… Çevremizdeki insanlar da bizim “hayat yolculuğumuzu” bir şekilde etkiler. İnsan denilen canlı tek başına yaşamaya uygun yapıda değildir. Bu yapı insanı diğer insanlarla birlikte (toplu) yaşamaya zorlar. Birlikte yaşama bazı riskleri doğursa da “hayat tarzı vahye uygun” insanlarla birlikte olmak, imtihanın yükünü taşımayı kolaylaştırır… İnsan çalışma arkadaşını, ev komşusunu vb. her zaman kendisi seçemez, mevcutla birlikte yaşamak zorunda kalır ve onların seküler davranışlarından etkilenir. Buna “çevrenin kirletmesi” diyebiliriz. İman zafiyeti olanlarda “kirlenme riski” daha yüksektir; çünkü, onlar gaz kesmeyi, frene basmayı beceremezler, daha çok kirlenirler… Akıllı insan yakın çevresini kendisi oluşturmalıdır. Böylece çevre kirliliğinden en az miktarda etkilenir. Tüm dikkatine rağmen az/çok kir bulaşmışsa ki bulaşır, ilk fırsatta temizlik yapar. En iyi temizlik malzemesi ise, kurallarına uygun yapılmış “tövbe”dir… Vahye uygun yaşamak isteyenler, toplumdaki olaylara karşı “bana ne” veya “sana ne” diyemez. Derlerse; oyun kurucuların (ins ve cin şeytanların) oyunlarına “seyirci olarak” hizmet etmiş olurlar. Sonuç mu? Bir yığın günah… BUGÜNÜN ÇEVRESİ DÜNÜN SONUCUDUR, YARIN İÇİN BUGÜNDEN HAZIRLIK YAPILMALIDIR.
YOL İŞARETLERİ İŞARETİ OLMAYAN YOLDAKİ SÜRÜCÜLÜK, NEREYE GİTTİĞİNİ BİLMEMEKTİR Yollara kamu tarafından “işaret levhaları”nın konulmasının sebebi “güvenliği sağlamak”tır; çünkü, ilerisinde neyin olduğu bilinmeyen yolda yapılan sürüş “kör sürüşü”dür… İnsanın “doğum-ölüm” arasındaki hayat yolculuğunun güvenliği için de “semavi uyarı levhaları” konulmuştur; görebilene, kabullenebilene… Kurallı yaşamak iyidir; kural olmasa herkes kendine göre yaşamaya kalkar. Örnek: Trafikte kurallar olmasa; kimi sağdan kimi soldan, kimi yavaş kimi hızlı gider, kimi de istediği yere istediği şekilde park ederdi. Özetle: Trafik kuralları insanın ve malın korunması için vardır… İnsanın hayat yolculuğu için de kurallar olmalı ki toplumda kaos oluşmasın. Soru: Kuralları kim koyacak? Tarihin her döneminde karşılaşılan temel sorunların sebebi, kendi geleceğini dahi bilmeyen insanın, insanlar için “kural” koymasıdır. İnsanın insan için koyduğu o kadar çok “kural levhası” var ki. Kendini lider sayanların sözleri, kanun adına hukukçuların (!) koyduğu hukuk dışı kurallar, basının empozeleri, görsel medyanın reyting adına yaptığı programlar ve internet… Değişmeyen tek şey, gücü ele geçirenin mevcudu kaldırıp yerine kendi levhasını koyması… Yolun teknik özelliğinden habersiz, yolun ilerisinde şev kayması mı var, çukur mu var, devrilmiş ağaç mı var bilmeyen nasıl yol işaretlemesi yapabilir ki? Böyle bir yolda yapılacak sürücülük insanı öldürmese bile, yorar… Benzer durum insanın dünya hayatı için de geçerlidir. İnsanlığının bugünkü “vahim” durumu, insanın niçin yaratıldığını bilmeyen/önemsemeyen kişi ve kurumların koyduğu “seküler kurallar”ın bir sonucudur… VAHYİN "YOL HARİTASI"NA İTİBAR ETMEMEK, BİLE BİLE UÇURUMA DOĞRU GİTMEKTİR.
"Hedefsiz yaşayanlar" için nasıl bir yolda olunduğu ve geride ne bırakıldığı önemsizdir SEKÜLER HAYAT TARZI YOLUN SONU Hedefine "kul olmayı" koyanlar için "vahiy yolu"ndan ayrılmamak esastır VAHYE DAYALI HAYAT TARZI YOLUN SONU HAYAT YOLCULUĞUMUZUN ROTASINI BELİRLEMEK KENDİ ELİMİZDEDİR.
BİTİRİRKEN İnsanın “Allah yokmuş gibi yaşamak istemesi” halinde, yol arkadaşının şeytan olması kaçınılmazdır. ● Şoför, hareket halindeki araçta “Birkaç dakika uyusam bir şey olmaz” diyemez, kaza olur. Sonuç: Beden ve/veya mal zarar görür. ● İnsan, bir an olsa bile gaflete düşmekten Allah’a sığınmalıdır. Yoksa; şeytan onu anında kandırır. Sonuç: Günah işlemiş olunur. Trafiğe çıkan sürücünün en çok korktuğu “radara yakalanmaktır”; çünkü, "ceza ödeyecektir". ● Şoför, standardı düşük yollarda çok dikkatli olmalıdır; çünkü, her an her yerden tehlike gelebilir. Şoför yarım gazla gitmeli ve her an fren için konsantre olmalıdır. Bu sürüş şoförü yorsa da kaza yaptırmaz… ● Seküler toplumlar bataklıklar gibidir, içine gireni tabana çeker. Böyle bir toplumda yaşamak zorunda kalanlar “var olabilmek” için birbirlerine tutunmak ve çeşitli araçlardan faydalanmak zorundadır. Bu gayret insanı yorsa da sonuç da kendileri kazanacaktır. Cezayı sevmeyenin cezayı gerektiren işler yapmaması "aklın gereği"dir. Aklını bagaja koyup sürücülük yapanlar "Neden böyle oldu?" dememelidir. ● Otoban yollar standardı yüksek ve dışarıya karşı korunmuş yollardır. Bu yollarda şoför yorulmaz. Bu sebeple; otoban yollardaki hız limitleri diğer yollara göre daha fazladır; gaza basılabilir. ● Vahiy terbiyesi almış insanların oluşturduğu toplumlarda çevre günah işlemeye uygun ortam doğurmaz. Bu sebeple; insan yorulmaz. Kul olabilmek için yapması gerekenler adına gaza basılabilir…
Herşeyin görevini doğru yaptığı dünyada İnsanın da görevini doğru yapması beklentisiyle Sağlık ve mutluluklar dilerim. Faydalandıklarıma teşekkürlerimle... Hüsnü Çeşmeci