1 / 52

BOTANİK

BOTANİK. Prof. Dr. Semra CİRİK. DENİZ B İTKİLERİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ, SINIFLANDIRILMASI.

zayit
Download Presentation

BOTANİK

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. BOTANİK Prof. Dr. Semra CİRİK

  2. DENİZ BİTKİLERİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ, SINIFLANDIRILMASI Deniz algleri içerdikleri pigment maddeleri (Klorofil,Karotenoid v.d.) nedeniyle çeşitli gruplar altında sınıflandırılmıştır. Farklı Alg grupları karşılaştırıldığında sitolojik morfolojik, biyokimyasal, özellikleri üreme şekli ve hayat devirleri yönünden aralarında birçok farklılıkların olduğu görülür. Deniz algleri ile yüksek bitkiler arasındaki farklılaşmada da sitolojik ve biyokimyasal karakterler morfolojik karaterlere ve üreme şekline oranla daha önemlidir. Yunanca Phycos yosun (alg), phyton bitki anlamında olup phycophyta yosun şeklindeki bitkileri ifade etmektedir.

  3. Algler yedi büyük grup altında, Cyanophyta (Mavi-Yeşil Algler), Euglenophyta (Kamçılı Algler), Pyrophyta (Ateş Rengi Algler), Chrysophyta (Altın Rengi Algler), Chlorophyta (Yeşil algler), Phaeophyta (Esmer Algler) ve Rhodophyta (Kırmızı Algler)incelenebilir. Her grup içinde çeşitli alt grupları kollar (Divizyo), sınıflar (Klasis), takımlar (Ordo), aileler (Familya), cinsler (Genus) ve türler (Spesiyes) bulunur. Bu grupların uluslararası isimlendirme kurallarına (nomenklatür) göre kodları Tablo 1'de verilmiştir.

  4. Tablo: 1. Uluslararası nomenklatür kurallarına göre alglerin sınıflandırılmasında kullanılan kodlar. Taksonomik Sıra Bitiş Kodları Divizyo Divisio (Bölüm) ----phyta Classis (Sınıf) ----phyceae Sub Classis (Alt sınıf) ----phycidae Ordo (Takım) ----ales Sub Ordo (Alt takım) ----ineae Familia (Aile) ----aceae Sub Familia (Alt aile) ----oideae Tribü (Soy) ----aea Genus (cins) Sub-genus Alt cins Section Kısım Species Tür Sub-species Alt Tür Variete Çeşit Forma Şekil

  5. DENİZ BİTKİLERİNİN EKOLOJİSİ  Deniz bitkileri biyolojik çeşitliliklerinin zenginliği ve farklı ekolojik koşullarda gelişmeleri nedeniyle dünya denizlerinde çeşitli bitkisel topluluklar oluştururlar. Fotosentez olayı ile ilk üretimi (primer prodüksiyon) gerçekleştiren deniz bitkileri gıda zincirinin ilk halkasını oluşturdukları için deniz ekosisteminde çok öneli rolleri bulunmaktadır. DENİZ BİTKİLERİNİN DAĞILIMINA ETKİ EDEN EKOLOJİK FAKTÖRLER Deniz bitkilerinin dağılımına etki eden faktörler dört grup altında toplanmıştır : Fiziksel, Dinamik, Kimyasal ve Biotik Faktörler.

  6. FİZİKSEL FAKTÖRLER a.Substratum : Deniz ekosisteminde organizmaların üzerinde yaşadıkları ortam substratum olarak adlandırılır. Bu ortamın kimyasal yapısı özellikle deniz algleri için önemli değildir. Zira algler gelişimleri için üzerinde yaşadıkları ortamdan besleyici elementler almaz. Substratum bitkiler için yalnızca tutunmak için gereklidir.O nedenle kimyasal yapısından çok, fiziksel yapının, bitkinin sporlarının tutunup gelişmesinde önemi vardır. Substratum tiplerine göre farklı deniz bitki türlerinin geliştiği gözlemlenmiştir. Örneğin çamurlu biotoplarda Caulerpa türlerine, kumlu kesimlerde Posidonia, Zostera ve Dasycladus'e, çakıllı substratumlarda Dictyota, Acetabularia ve Padina'ya blok kayalıklarda ise Cystoseira, Corallina ve diğer alglere daha çok rastlanır .

  7. Caulerpa racemosa Zostera marina Caulerpa prolifera Dasycladus vermicularis Cymodocea nodosa Posidonia oceanica

  8. Padina pavonia Dictyota dichotoma Acetabularia mediterranea

  9. Corallina elongata Cystoseira toplulukları

  10. b. Sıcaklık : Sıcaklık suların biyolojik yapısı ve fiziko-kimyasal evolüsyonunda rol oynayan önemli bir fiziksel faktördür. Su sıcaklığı mevsimlere, coğrafik konuma, akıntı rejimine, derinliğe, sudaki madensel tuzlara ve absorplanan güneş ışınlarına göre değişir.   Tropikal denizlerde yüzey suyu sıcaklığı 25 0C'nin üstündedir ve yıllık sıcaklık farkı 2-3 0C'yi geçmez. Bu fark ılıman denizlerde daha büyüktür. Örneğin Akdeniz'de kışın 12-13 yazın ise 24 0C'dir. Kutupsal denizlerde ise bu fark çok çok az olup sıcaklık genellikle 00C' civarındadır.

  11. Mevsimsel sıcaklık farkı derinlik arttıkça azalmaktadır. Örneğin Akdeniz'de yüzeyde 11-120C olan bu fark 50 m.'de 20C'yi geçmez. O nedenle derinlerde daha çok sıcaklık değişimine dayanıksız canlılar bulunur. Buna karşın mediolittoral zonda yer alan su birikintilerinde sıcaklık değişimleri çok yüksek olduğu için bu yörelerde yalnızca sıcaklık değişimine dayanıklı canlılara rastlanır. Örneğin yeşil alglerden Ulva, Enteromorpha ve bazı deniz kabukluları ile eklembacaklıları gibi. Yüksek sıcaklık deniz bitkilerinde gaz değişim şiddetini arttırak gelişimi etkiler. Bu duruma sıcak peryotlarda küvet şeklindeki su birikintilerinde rastlanır. Su yüzeyinde gaz kabarcıkları görülür. Su oksijen yönünden doymuştur. Yaz ve kış mevsimleri arasındaki yüksek sıcaklık farkı nedeniyle Akdeniz kışın ılıman deniz karakteri gösterdiği halde yazın tropikal deniz özelliğindedir. Bu nedenle Bangia, Nemalion, Ulothrix gibi ılıman veya soğuk denizlerin türlerine kışın, Acetabularia, Anadyomene, Halimeda ve Digenea gibi sıcak denizlerin türlerine ise yazın rastalanır.

  12. Bangia sp. Nemalion helminthoides Ulothrix sp.

  13. Anadyomena stellata Halimeda tuna Digenea simplex Acetabularia mediterranea

  14. c. Işık :Işık yaşam için gerekli bir faktör olduğu gibi, yaşamı sınırlayıcı bir çevre koşulu olarak da rol oynar. Denizlerin en önemli ekolojik faktörlerinden biri olan ışık, sıcaklık, tuzluluk v.b. yeknasak olmayıp, birbirinden farklı periyotlar (gece-gündüz) gösterir.Işığın dalga boyu ve miktarı deniz canlılarının özellikle alglerin derinlere doğru dağılımında önemlidir. Deniz suyundaki cansız partikül maddeler ve canlı planktonik organizmalar deniz suyunun ışık geçirgenliğinin azalmasına neden olur ve ışık nicel ve nitel yönden değişime uğrar. Güneş ışınları dalga boylarına göre de denizin derinliklerinde emilime (absorbsiyon) uğrarlar ve nitel yönden değişirler. Mavi ve mor ışık en fazla derine ulaşabilen ışınlardır. Farklı niteliklteki ışık dalgaları deniz alglerindeki çeşitli fotosentetik pigment maddeleri tarafından değerlendirilir. Suyun ışık geçirgenliği İtalyan araştırıcı Secchi tarafından düşünülen 30 cm. çaplı beyaza boyanmış Secchi diski ile tayin edilir.  Işık yoğunluğu derinlikle ters orantılı olduğu gibi deniz yüzeyinde yansıyan ışık ile de ilgilidir.Deniz yüzeyinin dalgalı oluşu yansımayı etkiler. Ayrıca deniz suyundaki askı yük miktarı da ışık geçirgenliğinde ve ışık yoğunluğunda önemlidir.

  15. Işığın kalitesi (dalga boyu ve rengi), şiddeti ve süresi canlıların dağılımında ve gelişiminde, ekosistemin veriminde ve biyolojik ritimler üzerinde önemli role sahiptir. Örneğin ; fotosentez ve solunum olayları gibi. Deniz suyundaki aydınlanmanın günlük ve mevsimsel değişimleri akuatik organizmaların faaliyetlerinde periyodik bir ritmin oluşmasına neden olmaktadır. A B Şekil 1. Çeşitli dalga boylarındaki ışığın absorplanması (A) ve ışık geçirgenliği ölçüm aleti : Secchi diski (B).

  16. d. Turbidite (Bulanıklık) : Sular içindeki askı yükler suyun berraklığının kaybolmasına neden olur. Buna suların turbiditesi denilir. Turbidite suyun optik özelliğini değiştirir. Işık şiddetini ve ışığın yayılışını sınırlayıp azaltır. Bu olaylara bağlı olarak birincil üretim verimi düşer. Fotofil organizmaların ortamda uzaklaşmasına veya kaybolmasına neden olur. Bu etkiler askı yükün %4'ten fazla olmasıyla kendini göstermeye başlar. Turbiditenin görüldüğü ortamlarda canlıların çeşitli mekanizmalarla bu olaya uyum göstermeye çalıştıkları gözlenmiştir. 

  17. KİMYASAL FAKTÖRLER a)Tuzluluk : 1 kg. deniz suyunudaki erimiş tuz miktarıdır. Salinometre ile iletkenlik yöntemine dayanılarak ölçülür. Deniz suyundaki tuzlar içinde NaCl baskındır. Okyanus ve denizlerin genellikle  35 olarak bilinen yüzey tuzluluğu, bu miktarı azaltan ve arttıran karşıt iki faktörün etkisi altındadır. Suların tuzluluk miktarını arttıran etmenlerin başında buharlaşma, daha tuzlu sularla olan vertikal karışımlar ve suların donması; azaltan etmenlerin başında ise yağışlar daha az tuzlu sularla olan vertikal karışımlar ve buzların çözülmesi gösterilebilir. Yüzeyden tabana doğru tuzluluk derecelerinde farklılaşmalar görülür. Sıcaklık ve tuzluluk farklılaşmaları TS diagramları ile gösterilir. Bu diagramlar kıyısal sularda akarsu ağızlarına yakın ortamlarda (estüarin zon) önemli değişimler gösterir. Başta sıcaklık ve tuzluluk olmak üzere ortamsal parametrelerin ölçülmesi ve dinamiklerinin belirlenmesi oşinografi ve balıkçılıkla, çevre bilimleri ve algoloji araştırmalarında çok önemlidir. Bu parametrelerin ölçümünde son yıllarda çok gelişmiş ekipmanlar kullanılmaya başlanmıştır.

  18. B C-D A Şekil 2- Ortamsal parametre ölçüm cihazları. Deniz ortamından su alım cihazları. A- Nansen şişesi, B- Rozet Sampler, C- Deniz suyu parametrelerinin in-situ ölçümü, D- Deniz suyunun bileşimindeki elementlerin "Atomik absorpsiyon" ile ölçülmesi.

  19. b. pH : Logaritmik olarak iyon haldeki hidrojen konsantrasyonunun tanımıdır. Suyun asitlik özelliğini tanımlamada yararlanılır. Deniz suyu genellikle bazik olup pH 8,1-8,3 arasında değişir. Suyun bu bazikliği genellikle bol miktarda bulunan karbonat ve bikarbonattan kaynaklanır. Supralittoral ve mediolittoral zonda bulunan ve denizle ilişkisi az olan küvetlerde örihalin, öriterm ve öriyonik olan yeşil alglerden Ulva ve Enteromorpha'nın bol miktarda geliştiği görülür. Bu alglerin fotosentez faaliyeti ile CO2'i fazla kullanması sonucu ortamdaki bikarbonat (NaHCO3) ayrışarak nötr karbonata (Na2CO3) dönüşür. Bu hadise ortamdaki alkalinitenin artmasına, pH'ın 10'a ulaşmasına neden olur. Bu nedenle bu tip küvetlerde Stenoiyonik algler örneğin kırmızı algler gelişemezler. Enteremorpha compressa Ulva lactuca

  20. c. Deniz Suyunda Çözünmüş Halde Bulunan Gazlar Oksijen : Deniz canlılarının solunumu için gerekli olan bir faktördür. Genellikle yüzey sularında doygunluk noktası civarında çözünmüş oksijen bulunur. Denizel canlıların dağılımında besleyici sınırlayıcı etkiye sahiptir.  Bentik algler üzerinde yapılan gözlemlerde tallus boyunun su hareketiyle ilgili olduğu bulunmuştur. Su hareketlerinin fazla olduğu bölgelerde talluslar çok kısa ve sağlam, buna karşın sakin sularda daha uzun ve yumuşak olmaktadır.   Deniz suyunda çözünmüş olarak bulunan oksijen miktarı, bu miktarı, azaltan ve arttıran iki zıt faktörün etkisi altındadır. Oksijen miktarının arttıran faktörlerin başında fotosentez olayı, oksijence fakir yüzey sularının atmosfer ile ilişkide olması, akıntı ve rüzgarların etkisidir. Azaltan faktörlerin başında bitki ve hayvanların solunumu, oksidasyon olaylarını içeren çeşitli kimyasal ve biyolojik olaylarla (organik madde çürümesi) atmosfer ile ilişkide olan ve oksijence daha zengin yüzey sularından oksien kaybı söylenebilir. Oksijensiz zonlarda denizel bitkiler bulunmaz.

  21. Karbondioksit : Bitki ve hayvanların solunumu sırasında üretilen bir gazdır. Atmosferde çok düşük miktarda bulunduğu halde, sudaki yüksek çözünürlüğü nedeniyle deniz suyundaki miktarı çok daha fazladır.   Diğer ekolojik faktörlerin aksine CO2 miktarı derinliğe paralel olarak önemli artışlar göstermektedir. Hemen hemen 50 m. derinliğe kadar sabit olan karbondioksit miktarı bu derinlikten sonra biyolojik solunumlar nedeniyle aniden artmaya başlar ve bu artış dibe doğru devam eder.   Çözünmüş karbondioksitin organizmalarının çoğunun dağılışını sınırladığı halde bitkiler fotosentez için kesinlikle karbondioksite ihtiyaç duyar. Yapılarında CaCO3 içeren planktonik ve bentik alglerin morfoloji ve anatomilerinin karbondioksite bağlı olarak değiştiği doğada yapılan gözlemlerle saptanmıştır.

  22. d. Besleyici tuzlar, oligoelementler ve vitaminler : Bitkilerin üretimi için gerekli elementler, besleyici elementler olarak tanımlanırlar. Bu elementlerin başında gelen azot (N) ve fosfor (P) doğada toz halinde bulunduklarından Besleyici Tuzlar olarak da adlandırılırlar. Nitrat ve fosfatın yoğunluğu bölgelere ve mevsimlere göre farklılık gösterirler. Nitrat ve fosfatın eksikliği fitoplankton gelişimini sınırlar, fazlalığı nitrofil alglerin aşırı çoğalmasına neden olur. Örneğin Ulva, Enteromorpha gibi.  Canlılardaki biyokimyasal olaylarda katalizör rölü oynayan 11 kadar element (Fe, Si, Zn, Rb, Cu, Mn, Br, I, Al, Pl, Et) oligoelement olarak adlandırılır ve vitamin ile enzimlerin yapısını oluştururlar. Bitkiler ve hayvanlar tarafından salgılanan maddelerin bazıları alglerin gelişimini destekledikleri halde diğerleri hayvanlar için toksik etki yapabilir. Deniz suyunda bakteri faaliyetleri sonucu B12 olmak üzere çeşitli vitaminler bulunur. Bazı algler gelişimleri için vitamine ihtiyaç göstermedikleri halde (fotoototrof) bazıları için B12 biotin, thiamin gibi vitaminler gereklidir (oksotrof). Bazı kalkerli algler CaCO3'tı kalsit veya aragonit şeklinde depo ederler, bazıları ise silisi depolamaktadır. Örneğin Corallina,Halimeda, Liagora ve Diatome.

  23. Liagora viscida Halimeda tuna

  24. DİNAMİK FAKTÖRLER Dinamik faktörleri; deniz çalkantısı (ajitasyon), deniz seviye değişimi, akıntılar ve basınç oluşturur. Deniz Çalkantısı (Ajitasyon) : Denizin sakin veya çalkantılı oluşu deniz kıyısındaki canlıların vertikal dağlımına ve kıyı üstü katmanlarının (medio ve supralittoral) oluşumuna etki eder (CİRİK, S., 1980). Denizin sakin olduğu kıyılarda bu katmanlar daha dar ve özellikle bitkisel organizmalar daha gelişmiş ve dallanmış yapı gösterdikleri halde çırpıntılı kıyılarda supra ve mediolittoral kat geniş alanlar işgal etmekte bitkisel organizmalar yoğun ve bodur bir yapılaşma göstermekte ve tutunma organları iyi gelişmekdedir. Su hareketlerinin fazla olduğu zonlardaki algler Örneğin, Cytoseira fımbriata, küt yapılı olduğu halde, sakin sulardakinin daha çok dallandıkları gözlenmiştir. Suyun çalkantısı bir çok ekolojik faktörün, örneğin sıcaklık,besin tuzları, oksijen v.d., homojen hale gelmesinde önemlidir. Algler üzerinde yapılan gözlemlerde su hareketleri ile ilgili olarak fotosentez ve solunum şiddetinin değiştiği gözlenmiştir.

  25. Cystoseira fimbriata

  26. b. Deniz Seviyesi Değişimi ve Su Dışında Kalma (Emersiyon) : Ayın çekim gücü, hakim rüzgarların etkisi, hava basıncı ve kıyının konumuna bağlı olarak deniz seviyesinde periyodik değişimler görülür. Bu değişimler okyanuslarda çok önemli boyutlarda olduğu halde Akdeniz'de birkaç bölgenin (Örneğin, Tunus'taki Gabes Körfezi gibi) dışında önemli büyüklükte olmayıp 25-30 cm. civarındadır. Bazı deniz algleri için su dışında kalma (emersiyon), bir gereklilik olduğu halde büyük bir çoğunluğu uzun süre su dışında kalamaz. Su seviyesi dışına yerleşen deniz canlıları, deniz seviyesi değişimleri nedeniyle çeşitli ekolojik faktörlerde oluşan farklılıklara dayanıklı olup öritherm, öriyonik canlılardır.

  27. c. Su Hareketleri (Akıntılar, Dalgalar) : Su hareketini sağlayan en önemli nedenler : rüzgarlar, dünyanın dönüş hızı, su yoğunluğu, basınçtır. Su hareketleri ritmik veya ritmik olmayan hareketlerdir. Ritmik hareketlere örnek olarak dalgalar verilebilir. Suyun üst kısmında gözlenen dalgaların oluşumunda topografya, rüzgarlar ve katmanlaşma etkilidir. Ritmik olmayan hareketler sınıfına giren akıntılar yatay ve dikey yönde gelişir ve canlıların dağlımında önemli role sahiptir. Akıntılar primer ve sekonder kuvvet olmak üzere iki kuvvet etkisinde oluşur Primer kuvetler akıntıları yaratan ve besleyen kuvvetlerdir. Bunların başında rüzgarların etkisi, yoğunluk değişimleri ve seviye değişimleri gibi faktörler gelir. Sekonder kuvvetler ise dünyanın dönmesi sonucu oluşan yöresel akıntılar (upwelling v.b.) med-cezir akıntıları ve türbidite akıntılarına da rastlanır.

  28. d. Basınç : Hidrostatik basınç tıpkı atmosferik basınç gibi birim yüzeye bir su sütunu tarafından yapılan basınç olarak tanımlanır. Bu faktör canlıların vertikal dağılımında önemlidir. Hidrostatik basıncın genel olarak denizel bitkilerin dağılımına etkisi pek belirlenmemiş olmakla birlikte Codium bursa adlı yeşil alg türünün yüzeysel formları birkaç cm. çapında olduğu halde 40-50 m. derinlerde olanlarının çaplarının yaklaşık 1m.'ye kadar ulaştığı gözlenmiştir. Codium bursa

  29. Denizel Bitkilerinin Özellikleri ve Kökenleri Akdeniz kıyılarında deniz bitkileri 5 değişik kökenli türlerden oluşur: Karışık (kozmopolit) olanlar, Ulva lactuca, Enteromorpha spp.Codium dichotomum, Colpomenia sinvosa, Scytosiphon ve Lomentaria türleri. Pantropikal kökenliler; Halimeda tuna, Acetabularia, Valonia, Udotea, Caulerpa Anadyomene türleri Zonaria,Hydroclathrus clathratus, Sargassum türleri, Hypnea musciformis, Digenea simplex.Centroceras; Liagora, Galaxaura, Wrangelia, Amphiroa. İndo-Pasifik kökenliler Posidonia ocenica,Cymodocea nodosa, Vidalia volubilis, Acanthorphora delilei, Codium bursa, Halophila stipulacea. Mesospora ve Ethelia türleri, Atlantik kökenliler; Dasycladus vermicularis,Halicytis parvula, Caulerpa prolifera, Galaxaura oblongata, Crouania attenuata, Sphaerococcus coronopifolius,Halopitys incurvus, Lophosiphon obscura, Cystoseira ve Sargassum türleri, Cutleria multifida, , Stilophora rhizodes. Endemik olanlar; Rissoella verruculosa, Laminaria rodriguezii bazı Cystoseira türleri (C.balearica).

  30. Codiun bursa Codiun tomentosum Codiun vermilaria Anadyomena stellata Acetabularia mediterranea Udotea petiolata

  31. Cystoseira compressa Sargassum vulgare Ulva rigida Cystoseira tamariscii

  32. Deniz Bitkilerinin Kullanım Alanları • Denizin önemli canlı kaynaklarından biride yosunlar (algler) dir. Deniz bitkisi olan yosunlardan gıda, tarım, kozmetik, tıp, eczacılık ve değişik endüstri dallarında faydalanılmaktadır. • Yosun endüstrisinin kaynak sorunu ile karşılaşmaması için denizde doğal olarak üreyen yosunlardan faydalanmanın yanında bu bitkilerin kültürlerinden de yararlanılma yoluna gidilmiştir. Bu gün kültür teknolojisi geliştikçe yosunların en çok faydalanılan bölümlerinin geliştirilmesine çalışılmaktadır.

  33. Deniz Bitkilerinin Kullanım Alanları (Perez, 1997).

  34. Çeşitli türler yönünden oldukça zengin olan denizlerimizdeki yosunlar üzerinde bugüne değin yapılan araştırmalarda denizel floranın bine yakın türden oluştuğu saptanmıştır. • Denizlerimizde dağılım gösteren, bileşimleri yönünden ekonomik önem taşıyan türler üzerinde yapılan biyokimyasal araştırmalarda bu bitkilerden aljinik asit, agar, karragen, vitamin B12, bazı organik asitler ve selüloz elde edilmiştir. Ayrıca hayvan yemi elde edilebilecek, gübre olarak kullanılabilecek, kozmetikte faydalanılabilecek türlerin kıyılarımızda varlığı saptanmıştır. • Türkiye’de yosunlara dayalı bir sanayi henüz gelişmemiştir. Doğal stoklardan sadece ham ürün olarak yararlanılmakta birkaç türün (Gracilaria verrucosa, Pyllophora spp.) ihracatı yapılmaktadır.Yosunların çeşitli yetiştiricilik yöntemleriyle üretilmesi yönünde fakültemiz bünyesinde çalışmalar yapılmaktadır. Su ürünleri sektörünün gelişimine paralel olarak önümüzdeki yıllarda deniz bitkilerinin yetiştiriciliği ve bu bitkilere yönelik sanayi gelişip yaygınlaşacağı düşünülmektedir.

  35. Deniz Yosunlarının Beslemede Kullanılması • Makroskopik deniz yosunlarının büyük çoğunluğu yenilebilir türlerdir. Uzakdoğu ülkelerinde salata şeklinde tüketildiği gibi pişirilerek çorbası, yemeği, sosu yapılır. Kırmızı deniz alglerinin besinsel analizlerinin yapıldığında içeriklerini; karbonhidratların, proteinlerin ve yağ asitlerinin oluşturduğu saptanmıştır. Tam bir protein kaynağı olan yosunlar, canlılar için gerekli bir çok amino asit çeşidini de içermektedir. Japonya’da hazır gıda maddesi olarak “Asaksanori, Suschi, Amanori, Tjintiow, Kanten, Kombu” gibi isimler altında satılmakta ayrıca çay olarak içilmektedir. Ülkemiz denizlerinde bu amaçlar için kullanılabilecek Ulva, Porphyra, Gelidium, Rhodymenia, Laurencia, Polysiphonia adlı yosunlar yayılım göstermektedir.

  36. Batıda yosunlar doğrudan insan gıdasının çok sınırlı bir bölümünü oluşturmakla birlikte son yıllarda bu bitkilere ilgi giderek artmaya başlamıştır. Bu ülkelerin mutfaklarında daha çok yosunlardan özütleme ile elde edilen, jelatan olarak da isimlendirilen agar-agar, karragen, aljinat gibi maddeler daha çok kullanım alanı bulmuşlardır. Bu maddeler jelleştirici, yoğunlaştırıcı, süspansiyon haline getirici özellikleri ile pasta, reçel, marmelat yapımında jöle oluşturucu, dondurmacılıkta ise kristal oluşumunu engelleyici olarak kullanılırlar. Sıralanan bu maddelerin elde edildiği Gelidium, Gigartina, Phyllophyra, Gracilaria, Pterocladia, Hypnea, Cystoseria, Sargassum adlı yosunlara kıyılarımızın bir çok kesiminde rastlanılmaktadır. • Ayrıca deniz yosunları son yıllarda deniz yosunlarının hayvan yemi olarak kullanılmasında çok iyi sonuçlar alınmıştır. Bir çok ülkede deniz yosunlarından yem üreten fabrikalar geliştirilmiştir. Cystoseria denizlerimizde bulunan ve yem sanayinde kullanılabilecek yosunlar arasında başta gelir.

  37. Laurencia topluluğu Cystoseira toplulukları Cystoseira compressa Ulva lactuca

  38. Pterociladia sp. Phyllophora sp. Hypnea sp. Gracilaria verrucosa

  39. Tablo 1: Deniz yosunları ve diğer sebzelerdeki vitamin değerlerinin karşılaştırılması (PEREZ, 1997’den düzenlenmiştir).

  40. Tablo 2: Kara bitkileriyle deniz bitkilerinin besin değeri yönünden karşılaştırılması (PEREZ, 1997 ‘den düzenlenmiştir).

  41. Deniz Yosunlarının Tarımda Kullanılması • Toprağı havalandırıcı ve nem tutucu olması, azot yönünden çiftlik gübresi kadar zenginlik göstermesi, ayrıca değişik oranlarda iz elementleri, potasyum, fosforik asit asidi bünyelerinde bulundurma özellikleri ile deniz yosunları gübre olarak bir çok ülkede değerlendirilmektedir. Özellikle patates üretilen potas bakımından eksik topraklarda süper fosfat ile karıştırılan yosun gübresi gayet iyi neticeler vermektedir. Cystoseria, Enteromorpha, Ulva türleri ile kıyıya vuran yeşil deniz çayırları bu amaçla kullanılabilir.

  42. Enteremorpha compressa Ulva lactuca Cystoseiratamariscii

  43. Deniz Yosunlarının Endüstride ve Tıpta Kullanımı • Bazı kırmızı ve esmer yosunlarda özütleme ile elde edilen Aljinat, Agar-agar, Karragen maddelerinden endüstrinin bir çok alanında faydalanılır. • Agar – Agar: Bazı kırımız yosunlardan elde edilen agar-gar kaynatma ile akıcı hale geçer, soğutulunca jöle haline gelir. Çok sayıda kullanım alanı olan bu madde özellikle mobilyacılıkta yapıştırıcı, dericilikte parlaklık ve sağlamlık verici, film endüstrisinde jelatin inceltici ve sıcaklığa dayanaklığını arttırıcı olarak kullanılır. Ayrıca diş macunlarının hazırlanmasında, matbaacılıkta baskıda, dişçilikte kalıp almada agar-agardan çok yararlanılır. Denizlerimizdeki Gelidium, Gracilaria, Hypnea, Pterocladia, Pyhlloplora adlı yosunlardan bu madde elde edilir.

  44. Hypnea sp. Phyllophora sp. Gracilaria verrucosa

  45. Gelidium sp. Pterocladia sp.

  46. Agar-Agarın başlıca kullanım alanları (PEREZ, 1997).

  47. Karragen: Kimyasal yapısı agara çok benzeyen bu madde, kırmızı yosunlardan elde edilir. Dondurma, pasta, diş macunu ve deterjanların hazırlanmasında kullanılır. Bu maddenin elde edildiği Gigartina adlı deniz yosununa denizlerimizde rastlanmıştır. Karragenin kullanım alanları (PEREZ, 1997).

  48. Gigartina sp.

  49. Aljinat: Esmer yosunlardan elde edilen ve endüstride çok önemli olan bu madde bileşimindeki Na +, K+ ve Mg++ tuzları nedeniyle suda erimeyen ağır metaller nedeniyle de plastik madde oluşturucu karakterdedir. Denizlerimizdeki Cystoseria ve Sargassum adlı yosunlarından Alginat elde etmek olasıdır. • Deniz yosunlarının tıpta ve eczacılıkta ise sayılmayacak kadar kullanım alanı vardır. Antikoagülan, terapötük, laksatif ve bazı ağrıları kesici (böbrek, mide ağrıları gibi) olarak birçok hastalıkların tedavisinde bu bitkilerden yararlanılır. Ayrıca guatr, dizanteri gibi hastalıkların tedavisinde uzun yıllardan beri yosunlardan faydalanıldığı bilinir. Bu amaçlar için kullanılabilecek Gelidium, Hypnea, Dictyopteris, Stilophora, Sargassum adlı yosunların türlerine ülkemiz denizlerinde rastlanılmıştır. • Son yıllarda tedaviye destek amacıyla ülkemizde de üretilmeye başlanan Spirulina ve yurt dışından ithal edilen Chlorella vücut direncini arttırıcı olarak satılmaktadır.

More Related