470 likes | 750 Views
İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ. PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK BİRİMİ. YENİ BİR ZEKA ANLAYIŞI ÇOKLU ZEKA TEORİSİ. GİRİŞ Önceleri insanların doğuştan geldiğine inanılan belirli bir zekaya sahip olduğu,yaşamını onunla sürdürdüğü görüşü hakimken,günümüzde
E N D
İZMİRYÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK BİRİMİ
YENİ BİR ZEKA ANLAYIŞI ÇOKLU ZEKA TEORİSİ
GİRİŞ Önceleri insanların doğuştan geldiğine inanılan belirli bir zekaya sahip olduğu,yaşamını onunla sürdürdüğü görüşü hakimken,günümüzde insan zekasının sınırları,artık neyin mümkün olabileceğinin araştırılmasıyla çizilmeye başlandı. 1900’lü yılların başlarından 1980’li yıllara kadar tüm dünya eğitimcileri insanlarda IQ denilen yalnızca matematiksel ve dilsel becerilerin işlendiği zeka kavramı üzerinde durdular.1980’lere kadar bir insanın zeki olduğunu söyleyebilmek onun normalin üzerinde bir IQ puanı olmasına bağlıydı. İnsanlar,özellikle teknolojinin gelişimi ile birlikte çocuklarını bu “zeki” kategorisine dahil etmenin yollarını bulabilmek için çocuklarına matematiksel ve sözel bilgiler yüklediler. Alınan özel kurslar veya yoğun bireysel çalışmalar sonunda,çocukların yüksek okul başarısı göstermesi,zeki diye adlandırılması ailelerce çok önemliydi. Bu inanç doğrultusunda yıllarca yıllarca öğrencilere yalnızca sözel ve mantıksal yönlerini geliştirici tekdüze bir eğitim verildi.
Geçen yıllar sonucunda,okul hayatı boyunca oldukça başarılı sayılan öğrenciler,mezuniyet sonrası büyük sıkıntılarla iş hayatına girebiliyor ve gerçek hayata uyumda yüzlerce sıkıntı yaşıyorlardı. Bununla birlikte “zeki” olarak adlandırılan bir çok öğrenci inanılmaz davranışlarla toplumu şaşırtıyor ve hayatını alt-üst edebiliyordu. 1900’lü yılların başlarından itibaren gelen süreçte aileler ve bilim adamları farklı düşler kurmuşlardı.Bunu gerçekleştirmek için de daha küçük yaşlardan öğrencilere yoğun bilgi yüklemeleri yaptılar.Çocuklar hayatı öğrenmeden kendilerini bilgisayarlar önünde bularak farklı kanallardan bilgi bombardımanına tutuldular. 1980’li yıllar eğitim ve öğretimde yaşanan sıkıntıların yanında,insan beyni üzerinde yapılan çalışmaların en yoğun yaşandığı yıllar oldu. 1990’lı yıllarda ifade edilen ana düşünce şu idi: “İNSAN BEYNİ VE BEYNİN DÜŞÜNME SİSTEMİ İLE İLGİLİ EDİNİLEN BİLGİLERİN %95’İNE SON 5 YILDA ULAŞILDI”.
Elde edilen bulgular pek çok teorinin ortadan kalkmasına sebep oldu.Her yeni bulgu beraberinde binlerce soru getirdi Harward Üniversitesi eğitim profesörlerinden Haward Gardner,1983’te yazdığı “Aklın Çerçeveleri” adlı kitabında kültürel zekayı çok kısıtlı olarak tanımlayıp ele aldığı ve her insanda 7 zeka alanının bulunduğu tezini ortaya attı.Prof. Gardner’in amacı;zeka testlerinin belirlediğinin üstünde insan beyninin daha fazla sayıda zeka içerdiği gerçeğini vurgulamaktı.Gardner’in araştırması bizim gerçeği bilmemizi ve öğrenmemizi sağlayan 7 tür zeka alanı ortaya çıkardı.Gardner,daha başka zeka alanlarının da var olduğuna inanmaktaydı.Böylece Gardner zekayı yeniden tanımladı;Zeka,yaşam boyu karşılaşılan farklı durumlarda problemleri çözme ve yeni ürünler ortaya çıkarma kapasitesidir.Zeka tüm insanlarda farklı derecelerde bulunan bir beceridir.Bu beceri okul başarısı üzerinde de belirleyicidir.
ÖRNEĞİN;İki öğrenci zeka tesine girer,biri diğerinden yüksek not alır.Yüksek IQ’lu olarak değerlendirilenlerin okul başarısının da yüksek olacağı düşünülür.Tahmin edileceği gibi,diğerinden daha yüksek bir başarı ile okuldan mezun olur.İş hayatında yüksek IQ’lu ile diğeri arasındaki fark çok manidar değildir.IQ okul başarısı üzerinde doğru bir belirleyici role sahipken,iş yaşamında aynı belirleyici role sahip değildir. IQ yalnızca matematiksel dil zekayı ölçer.IQ testleri okul dışı ortamlardaki başarının tahmin edilmesinde belirleyici değildir
Haward Gardner’in araştırması,bizim gerçeği öğrenmemizi ve bilmemiz sağlayan 8 tür zeka ortaya çıkardı; SÖZEL-DİLSEL ZEKA MANTIKSAL-MATEMATİKSEL ZEKA GÖRSEL-MEKANSAL ZEKA BEDENSEL-KİNESTETİK ZEKA MÜZİKSEL-RİTMİK ZEKA KİŞİSEL-İÇSEL ZEKA KİŞİLER ARASI-SOSYAL ZEKA DOĞA-VAROLUŞSAL ZEKA Son iki yıldır sosyal ve kişisel zekalar “duygusal zeka” başlığı altında ele alınmaktadır. 1995 yılında doğa zekası,doğadaki nesneleri tanıma ve sıralama becerisi,8.zeka olarak kabul edilmiş ve üzerinde çalışılmaktadır.
SÖZEL-DİLSEL ZEKA Şiir,mizah,hikaye anlatma,gramer,mecazlar,soyut ve simgesel düşünme,kavram oluşturma ve kelime yazma gibi karmaşık olayları içeren dil üretim sorumluluğudur.İnsanın sözel zekası,konuşulan kelimelerin,okunan şiirin,yazılan yada tartışılan fikir ve düşüncelerin farkındadır.
SÖZEL-DİLSEL ZEKAYA SAHİP İNSANLARIN ÖZELLİKLERİ • Farklı kelimeleri, sesleri, ritimleri, renkleri dinler ve tepkide bulunur. • Diğer insanların seslerini, dil üslubunu, okumasını ve yazmasını taklit edebilir. • Dinleyerek, okuyarak, yazarak ve konuşarak öğrenir. • Cümleleri dinler, yorumlar, farklı bir tarzda ifade eder ve söylediklerini hatırlar. • Okuduklarını anlar, özetler ve kolaylıkla hatırlar. • Farklı zamanlarda, farklı amaçlar için, farklı gruplara etkili bir biçimde hitap eder.
Dinleyicileri konuşmaları ile etkiler. Okuma yazma, dinleme ve konuşma gibi dil sanatlarında farklı yapılar oluşturabilir. • Dilbilgisi kurallarını etkili bir biçimde kullanarak yazar. Kelime dağarcığı zengindir. • Farklı dilleri öğrenme becerisine sahiptir. • Bu zekâsı yüksek olan kişiler; her hikâyeyi, masalı, fıkrayı anlatır. İyi bir hafızaları vardır. Kelime oyunlarını severler. • Etkili dinleme becerilerine sahiptir. • Yeni dil formları oluşturur.
SÖZEL ZEKÂLILARDAN ÖĞRENME-ORTAMINDA NASIL YARARLANILABİLİR? • Sözel zekâlıların konuşma, anlatma ve yazma becerilerinden yararlanılabilir. Bunun için, derslere ön düzenleyici özelliği olan, o gün işlenecek konu hakkında arkadaşlarına çağrışım yaptıracağını düşündükleri kelime ve cümleleri getirmeleri, hatta tahtaya bunları yazmaları istenebilir. • Tartışma, bilmece, bulmacadan Evet-hayır, geçiniz, belli bir sürede anlatım, kulaktan kulağa gibi kelime oyunları • Kendi yazdıkları masal ve hikâyeler. Konuyla ilgili masal ve hikâyeler. • Kendi yazdıkları şiir ya da şairlerin çeşitli eserleri
MANTIKSAL-MATEMATİKSEL ZEKA Bilimsel düşünme yada tümdengelimci düşünmeyi ifade eder.Bunu yanısıra tümevarımsal düşünme de yani gözlemler yapma,inceleme,sonuç çıkarma,hipotez kurma yeteneği de mantıksal zeka alanına girer.Mantıksal zeka; problem çözme,sorgulama e tenkitçi düşünme durumlarında harekete geçer.Sayılar,geometrik şekiller gibi soyut sembollerle çalışma,bilginin parçaları arasında ilişki kurma becerilerini geliştirir.
MATEMATİKSEL – MANTIKSAL ZEKÂYA SAHİP OLAN İNSANLARIN ÖZELLİKLERİ • Neden-sonuç ilişkisi kurabilme, bir şeyin çalışma ilkelerini ortaya koyabilme ve sayılarla oynama yeteneğidir. Bu bireyler sorgulayarak neden-sonuç ilişkisi kurarak düşünürler. • Somut cisimleri soyut sembolik ifadelere dönüştürebilir. • Mantıksal problem çözümlerinde başarılıdır.
Nesnelerin nasıl çalıştığına dair sorular sorar. • Hipotezler kurar ve sunar. • Bulmaca ve zekâ oyunlarını sever. • Miktar tahminlerinde bulunur. • Grafikler ya da şekiller halinde verilen(görsel) bilgileri yorumlar. • Bilgisayar programları hazırlar. • Grafik, şema, şekillerle çalışmaktan hoşlanır.
MATEMATİKSEL-MANTIKSAL ZEKÂLILARDAN ÖĞRENME ORTAMINDAN NASIL YARARLANILABİLİR? • Matematiksel- mantıksal öğrenme ortamları, öğrencilerin içinde bulunduğu aktif öğrenme ortamlarıdır. Matematiksel-mantıksal zekâ öğrenme ortamları oluşturmada amaç öğrencilerin yüksek düzeyde düşünme ve muhakeme yapabilme becerileri geliştirmelerine yardımcı olmak ve öğrencilerin beyinlerini sürekli aktif halde tutabilmelerini sağlamaktır.
MÜZİKSEL-RİTMİK ZEKÂ NEDİR? • Müziksel-ritmik zekâ, sesler, notalar, ritimlerle düşünme, farklı sesleri tanıma ve yeni sesler, ritimler üretme, ritmik ve tonal kavramları tanıma ve kullanma, çevreden gelen seslere ve müzik aletlerine karşı duyarlı olabilme becerisidir.
MÜZİKSEL ZEKÂYA SAHİP OLAN İNSANLARIN ÖZELLİKLERİ • İnsan sesi ve çevreden gelen sesler gibi çok farklı seslere duyarlıdır, dinler ve tepkide bulunur. • Müziği yaşamında kullanmak için fırsatlar oluşturur. • Seslerle nota ve ritimlere karşı özel bir ilgiye sahiptir. • Müziği hareketlerle birleştirerek farklı figürler ortaya çıkarabilir. • Müziksel enstrümanlara karşı ilgilidir. Enstrümanları kullanmayı kolaylıkla öğrenebilir. • Orijinal müzik kompozisyon oluşturabilir. • Ritim tutar. • Öğrendiği şarkıları mırıldanarak gezer.
MÜZİKSEL-RİTMİK ZEKÂLILARDAN ÖĞRENME ORTAMINDAN NASIL YARARLANILABİLİR? • Ön düzenleyicileri bir şiir ve beste ile ya da bilinen bir melodi ile verebilirler. • Şiir, şarkı türü • Bir çalgı • Playback • Kendi yazdıkları şiir ve besteledikleri şarkı
GÖRSEL – MEKÂNSAL ZEKÂ NEDİR? • Görsel-Uzaysal Zekâ, resimlerle, şekillerle düşünebilme, görsel dünyayı algılayabilme, şekil, renk ve dokuları zihnin gözleriyle görebilme ve bunları sanatsal formlara dönüştürebilme yeteneğidir. Psiko-motor becerilerin gelişmesiyle başlar, el-vücut-beyin koordinasyonunun gelişimi küçük kas gelişiminin mükemmel çalışmalarıyla geliştirilebilir.
ÇİZGİLERİN GÜCÜ • “Sarah’ın mükemmel olduğu tek alan çizimdi. Sarah ders esnasında kâğıtların kenarlarını süsler, yüzlerce karmaşık şekille doldururdu. Öğretmenleri, çoğu zaman Sarah’ın bu sanat çalışmalarını bırakması gerektiğini önerirlerdi. Sarah, günlük çalışmalarında nadiren bilgileri hatırlardı. Zamanla Sarah 5. sınıfa geldiğinde öğretmeni, Sarah’ın çizim yapmasına izin verildiği zaman, derse katılımının arttığını fark etti. • Öğretmen bir gün fen dersinde dünyanın yapısı hakkında konuşuyordu. Sarah, ders esnasındaki çizimlerini öğretmene gösterdi. Çizimler konunun anlaşıldığını gösteriyordu. Tüm ayrıntılar çizimlerde gösterilmişti. Sarah’ın çizimleri konunun tüm özetini içeriyordu. • Sarah’ın çizdiği diyagramlarla bilgi sembolize edilerek onun yaşamına öğrenme olarak geliyordu. Sarah bilgiyi görselleştiriyor, kavramları görsel ifadelere dönüştürerek tüm zihinsel becerileri kullanıyordu.”
GÖRSEL VE MEKÂNSAL ZEKÂYA SAHİP İNSANLARIN ÖZELLİKLERİ • Görerek ve gözleyerek öğrenir. • Kolaylıkla yön bulma becerisine sahiptir. • Grafik, diyagram, harita, şekil ve modelleri yorumlayabilir. • Dinlediklerinden zihinsel objeler, hayaller, resimler üretir. Öğrendiği bilgileri hatırlamada bu zihinsel resimleri kullanır. • Çizmek, resim yapmak, boyamak ve modeller oluşturmaktan zevk alır. • Üç boyutlu ürünler hazırlamaktan hoşlanır.
GÖRSEL – MEKÂNSAL ZEKÂ ÖĞRENME ORTAMLARI • Leonardo Da Vinci görsel zekânın dehalarındandır. • Görsellik, Görsel-Uzaysal Zekânın merkezi olmasına rağmen, doğrudan görüşle ilgili değildir. Gerçekten de bu yetenek kör bir insanda bile gelişmiş olabilir. • Ders öncesi, özenle hazırlanmış estetik bir sınıf, öğrenciler için harika bir ortama dönüştürülebilir. Fotoğraflar, diyagramlar, renkli kalem ve kâğıtlar, kameralar, bilgisayarlar, videolar görsel araçlara örnek olarak verilebilir.
AKIL HARİTALARI • Akıl haritaları, çok farklı amaçlar için kullanılabilecek görsel bir öğrenme tekniğidir. Akıl haritaları hazırlanırken beynin hem sağ, hem de sol lobu birlikte çalışır. Akıl haritaları düşünce gücü ve belleğin geliştirilmesinde çok önemli araçlardır. • Akıl haritaları, yazılı ve sözlü bilgileri hatırlamayı kolaylaştırır. Bilgilerin belli bir düşünce sistemi içinde organize olmasını sağlar.
AKIL HARİTALARININ KULLANIM YERLERİ: • Akıl haritaları, sınıf ortamlarında yeni bir konuya başlarken öğrencilerin bilgi birikimlerinin belirlenmesinde veya konu bitiminde değerlendirme amaçlı kullanılabilir. • Not almada veya pek çok alanda bilgilerin değerlendirilmesinde kullanılabilecek bir tekniktir. • Proje ve rapor taslaklarının hazırlanmasında ve değerlendirilmesi aşamasında kullanılabilir. • Kompleks bilgileri çalışırken bilgi bağları arasındaki ilişkilerin sağlanmasında akıl haritaları kullanılabilir. • Sorun çözme, planlama için akıl haritaları idealdir.
AKIL HARİTALARI NASIL HAZIRLANIR? • Akıl haritalarını hazırlamada ve kullanmada çok farklı yollar kullanılabilir. Bu tamamıyla öğretmenin ve öğrencilerin yaratıcılığına bağlıdır. • Çok farklı tür akıl haritaları hazırlanabilir. Önemli olan temel tekniğin bilinmesidir. Akıl haritaları stratejik ya da kısıtlayıcı değildir; sonradan ek ya da düzeltme yapılabilir. Akıl haritaları hazırlamada kullanılacak genel teknik bilgiler vardır, fakat bazen öğrenciler kendi hayal güçleri ve yaratıcılıklarıyla çok farklı ve harika akıl haritaları oluşturabilirler. Bu sebeple akıl haritaları hazırlanırken belli kurallara uyma zorunluluğu yoktur.
AKIL HARİTASI İÇİN GENEL KURALLAR: • Akıl Haritalarına merkezi bir imgeyle başlanır ve bu imge için en az üç renk kullanmak yeterlidir. Akıl haritaları hazırlamak için resim yeteneğinizin olması gerekir. • Akıl Hartanızın görsel yönlerini istediğiniz gibi, basit ya da karmaşık yapabilirsiniz. Ama buna zaman ayırmanız ve elinizden geldiğince güzel yapmanız, akıl haritanızla gurur duymanızı (ve daha iyi hatırlamanızı) sağlayacaktır. İmgeleriniz, açık ve farklı büyüklüklerde olabilir.
Merkezi imgenizden yayılan düşüncelerinizi önemlerine göre düzenleyin ve temel sözcükleri vurgulayın. • Akıl Haritanızın iskeletini oluşturan çizgilerin üstüne sözcükler yazın. Her bir çizgi için tek bir sözcük kullanın ve çizgilerin uzunluğunu, sözcüklerin uzunluğuna göre ayarlayın. Yayılan çizgileri mümkün olduğunca yatay yapmaya çalışın; böylece üstlerindeki sözcüklerin okunması kolaylaşacaktır. Sözcükleri büyük harflerle yazın ve büyüklüklerini önemlerine göre ayarlayın. Sözcükler dik olsun; böylece beyniniz onları daha kolay okuyacak ve hatırlayacaktır.
Temel sözcükleri vurgulamak için en sevdiğiniz renkleri kullanmanız yararlı olabilir. • Çizgilerin kalınlığını önemlerine göre ayarlayın; Akıl Haritası’nın merkezine yaklaştıkça çizgiler kalınlaşsın. • Çizgileri birbirleriyle birleştirin-fikirleri halkalar, kıvrımlar ve oklar kullanarak birbirleriyle ilişkilendirin.
GELENEKSEL NOT ALMA TEKNİĞİNE KARŞI AKIL HARİTALARI • Akıl Haritaları, sözcüklerin yanı sıra renk, boyut ve görsel imge içerir. Beyaz A4 kâğıtlara ve bir düzine kadar renkli keçe uçlu kalemler, kullanılarak çizilmeleri uygun olur. Akıl Haritalarının geleneksel not alma yöntemine göre pek çok avantajları vardır; • Zaman kazandırır. • Önemli konular üzerinde yoğunlaşılmasına fırsat verir. • Beynin ve yaratıcılığın maksimum kullanılmasını sağlar. • Hatırlama gücünü arttırır.
KİNESTETİK-BEDENSEL ZEKÂ • PAULA’NIN DANSI • “2.sınıfa başladığında sınıf arkadaşlarından pek çok yönde geriydi. Okuma yazmayı bilmiyordu ve kendine güveni, korkudan masanın altına girecek kadar zayıftı. Öğretmenlerinin çoğu Paula’nın öğrenme güçlüğü çeken algılama ve kavraması zor bir çocuk olduğunu düşünüyordu. • Paula okula gitmek istemiyordu ve intiharı bile denemişti. Ve bir gün, öğretmenlerden biri boş bir sınıfta Paula’yı dans ederken gördü. Paula özgürce mırıldanarak farklı hareketler yapıyordu. Öğretmeni heyecan ve dikkatle onu izledi. Paula’ya yaklaşarak; • “Bana ismini hareketlerinle anlatabilir misin?” dedi. Paula önce biraz utandı fakat sonra öğretmenin istediğini yaptı. Öğretmen Paula’nın dansta ve hareket etmede kullandığı becerisini, onun öğrenmesinde yardımcı olarak nasıl kullanabiliriz? diye düşündü. Ve isminden sonra Paula’ya alfabedeki diğer harfleri de bu yolla öğretti. • Paula bunları başardıkça kendine olan güveni de geliyordu. Birkaç hafta içinde Paula yazmayı denedi ve yazmaya başladı. Birkaç ay içinde Paula herkesi şaşırtacak kadar ilerleme gösterdi. • O yılın sonunda Paula sene sonu gösterisinde Sheakspear’in bir oyununda sahne aldı ve rolünü başarıyla tamamladı.”
KİNESTETİK-BEDENSEL ZEKÂ NEDİR? • Kinestetik-Bedensel Zekâ, aklın ve vücudun mükemmel bir fiziksel performansla birleştirilerek belli bir amaca yönelik faaliyetlerin sergilenebilmesi yeteneğidir.
KİNESTETİK VE BEDENSEL ZEKÂYA SAHİP İNSANLARIN ÖZELLİKLERİ • Zihin ve vücut koordinasyonlarını etkili bir biçimde kullanırlar. • Sağlıklı yaşam konusunda vücutlarına özen gösterirler. • Fiziksel işlerde, görevlerde denge, zerafet, maharet ve dakiklik gösterirler. • Çevresini, nesneleri, eşyaları dokunarak ve hareket ederek inceler. Öğrendiklerine dokunmayı, ellemeyi ya da onları kullanmayı tercih ederler. • Fiziksel maharet isteyen alanlarda (dans, spor…) yenilikler keşfeder ve farklılıklar ortaya çıkarırlar. • Rol yapma, atletizm, dans, dikiş-nakış gibi alanlarda yetenekleri vardır.
KİŞİLERARASI SOSYAL ZEKÂ • “ETKİNİN GÜCÜ” • “Anasınıfında davranışlarıyla diğer çocuklardan faklılığı hemen dikkat çekiyordu. 1. sınıfa başladığı ilk günlerden itibaren teneffüslerde çocuk oyunlarının organizasyonunu hep o yapardı. Öğretmenlerinin onun hakkındaki söyledikleri ilk şey “müthiş bir liderlik özelliği var” olurdu. • Yalnız kendi arkadaşlarıyla yaşanan sıkıntıları değil, diğer sınıflardaki öğrencilerin yaşadığı problemlerin çözümlerinde hep arabuluculuk görevi onun olurdu. Sınıf içi alınan kararlarda kendi fikrini mutlaka belirtir ve onun fikrini belirtmesiyle yanında mutlaka birkaç çocuk onu desteklerdi. • Arkadaşlarını nasıl etkilediğini öğretmenleri pek anlayamadılar ama şu bir gerçek ki onunla birlikte çalışmakta her zaman istekli ve her zaman her şeyi yaptırabileceği destekçiler bulmak onun için hiç de zor değildi.
KİŞİLERARASI-SOSYAL ZEKÂ NEDİR? • Kişilerarası-Sosyal Zekâ, insanlarla birlikte çalışabilme, Sözel ve Bedensel Zekâ dilini etkili bir biçimde kullanarak çok farklı karakterlere sahip insanlarla kolaylıkla iletişim kurabilme, insanları yönetebilme onlarla uyumlu çalışabilme ve insanları ikna edebilme becerisidir.
SOSYAL ZEKÂYA SAHİP OLAN İNSANLARIN ÖZELLİKLERİ: • Yaşıtları ile ya da farklı yaş grupları ile birlikte olmaktan zevk alırlar. • Diğer insanların duygularına karşı duyarlıdırlar. • Diğer insanları konuşmalarıyla etkilerler. • Grup ve takım çalışmalarından, çok özel ve mükemmel ürünler ortaya çıkararak; gruplar halinde çalışmaktan zevk alırlar. • Farklı kültürler, farklı yaşam tarzları konusunda çok meraklıdırlar. • Çok küçük yaşlarda bile, toplumsal ve politik sorunlarla ilgilenebilirler.
KİŞİSEL – İÇSEL ZEKÂ NEDİR? • Kişisel – İçsel Zekâ, kendimiz hakkındaki duygu ve düşünceleri şekillendirebilme, yaşamı sürdürebilme ve yaşadıklarımızdan öğrendiklerimizle, hayat felsefemizi oluşturabilme, yaşamımızı bu doğrultuda planlama, kişisel istek ve hayaller oluşturabilme becerisidir.
KİŞİSEL ZEKÂYA SAHİP İNSANLARIN ÖZELLİKLERİ • Yalnız kalmaktan hoşlanırlar. • Yaşadıklarını her olay veya deneyim üzerinde çok fazla düşünürler. • Kendi içlerinde bir değer ve anlayış sistemi oluştururlar. Her şeyde kendilerinden bir şey ararlar. • Kendi duygu ve düşüncelerinin farkındadırlar. • Kendilerini farklı tarzlarda ifade edebilirler; yazar, ressam, heykeltıraş vb.
KİŞİSEL-İÇSEL ZEKÂ • BİLL’İN İÇ DÜNYASI • “Eşinden yeni ayrılmıştı. İki bebeğiyle yaşam onun için çok zor ve berbat görünüyordu. Büyük oğlu Bill, daha küçük yaşlardan beri annesi için, bakımı zor bir bebekti. Küçükken geçirdiği bir rahatsızlık sonucu kısmi felç yaşamıştı. Annesi, Bill’i 9 yaşını tamamlar tamamlamaz zihinsel engelliler için eğitim veren bir devlet kurumuna gönderdi. • Bill arkadaşlarından, ailesinden, yaşadığı o güzel evden ayrılmış onun için farklı bir yaşama hazırlanıyordu. Okul görevlileri Bill’in IQ sunun 50nin altında olduğunu düşünüyorlardı. Bu sebeple hiç kimse Bill’e okuma-yazma öğretme gereğini duymadı.
Bill uzun yıllar bu yerde yaşadı. 25 yaşından sonra kurum, onu değişik yardım etkinliklerine yönlendirdi. Bill, huzurevi, hastaneler, bakımevleri gibi farklı yerlerde çalıştı. Çalıştığı ortamlardaki yöneticiler Bill’e verilen işlerin kısa sürede tamamlandığını ve Bill’in kendine küçük hedefler oluşturduğunu fark ettiler ve bunu Bill’in okulundaki yetkililer ile paylaştılar. • Bill yaşamının en büyük hedefi olan, okuma-yazma öğrenmeye karar verdiğinde, 31 yaşındaydı. Bill’in okuduğu okul, ona bir okuma öğretmeni sağladı ve okuma yazma çalışmaları başladı. Bill’in öğrenmesini kolaylaştırmak için çok farklı yöntemler denendi. Resimler, maketler, bilgisayarlar vs… Bill okumaya ve yazmaya başladığında kendine güveni inanılmaz derecede artmıştı. Hemen kendine bir hedef belirledi; “Kitap Yazmak”. Bill, yeni hedefini öğretmeniyle paylaştı. Öğretmeni için son derece şaşırtıcı bir hedefti bu, fakat Bill kitabının adını bile bulmuştu. “İç Dünyam” Bill’in hedefi, zihinsel engelliler okulunda yaşadıklarını ve okuma yazmayı başarmaya kadar gelen süreçte başından geçenleri diğer insanlara anlatmaktı. 6 ay sonra Bill, kitabını tamamladı.
KİŞİSEL ZEKÂ VE KENDİNE GÜVEN • Pek çok eğitim-öğretim programının amacı, öğrencilerin kendilerine olan güvenlerini geliştirmektir. Kendine güven, Kişisel Zekânın en önemli öğelerindendir. • “Kendine güven, bir insanın kendi hakkındaki duyguları ile birlikte kendine saygısını ve kendi doğrularını oluşturabilme, kendini yeterli görme yeteneğidir.” • Okul ortamları kendine güvenin en çok desteklendiği ortamlar olmalıdır. Olumlu samimi ve sıcak bir eğim ve öğretim ortamı, öğrencilerin kişisel gelişimleri için en önemli yardımcıdır.
KENDİNE GÜVENİN DESTEKLENDİĞİ ÖĞRENME ORTAMLARININ ÖZELLİKLERİ • Bütün öğrenciler eşit öğrenme fırsatına sahiptirler. • Okul toplumundaki tüm bireyler okulun genel amaç ve hedeflerini bilirler. • Okuldaki hemen her alanda öğrenci katılımına önem verilir. Aktif öğrenme süreci yaşanır.
DOĞA ZEKÂSI • DOĞAYI İZLİYORUM • “Daha 5-6 yaşlarımdayken değişik taş ve bitki kuruları toplamak bana çok eğlenceli gelirdi. 2. sınıfa giderken mevsimler konusunda öğretmenimizle birlikte yaptığımız bahçe gezisi, öğrencilik hayatımın belki de unutamadığım en zevkli anlarıydı. • Gezdiğim farklı yerlerden topladığım değişik bitki türleri, deniz kabuklarını odama doldurur, çoğu zaman da bunlardan ötürü annemle defalarca tartışırdım. Ortaokulda kendimi en mutlu hissettiğim dersler fen bilgisi dersleriydi. • Öğretmenimin anlattıklarını saatlerce dinleyebilirdim. Öğretmenimi dinlerken Allah’ın ne kadar büyük olduğunu, her defasında bir kez daha anlardım. Bu kadar inanılmaz güzellikleri yaratan ve bu kadar muhteşem dengeyi yapan kim bilir ne kadar yüce diye düşünürdüm. • Lise sonda yaptığım tek tercihle birlikte iyi bir üniversitenin Biyoloji bölümüne girdim. • Şu an aynı üniversitede öğretim üyesi olarak çalışıyorum ve yine odam topladığım yaprak ve bitki türleri ile dolu…”
DOĞA ZEKÂSI NEDİR? • Doğa zekâsı, doğadaki tüm canlıları tanıma, araştırma ve canlıların yaratılışları üzerine düşünme becerisidir.
DOĞA ZEKÂSI GELİŞMİŞ İNSANLARIN ÖZELLİKLERİ: • Doğadaki hemen her canlının yaşamına ilgi duyarlar. Farklı canlı türlerinin isimlerine karşı dikkatlidirler, çiçek türleri hayvan türleri onlar için çekicidir. • Zooloji, botanik, organik kimya, tıp, fotoğrafçılık, dağcılık, izcilik vs. gibi alanlara ilgi duyarlar. • Seyahat etmeyi, belgeseller izlemeyi severken, doğa ve gezi dergilerini incelemekten hoşlanırlar. • Kendilerine özgü out-door etkinlikler düzenlerler doğayla her şeyi paylaşırlar. • Doğadaki bitki türlerine karşı duyarlıdırlar. • Doğanın insanlar üzerindeki ya da insanın doğa üzerindeki etkisi ile ilgilenirler.
DOĞA ZEKÂSI ÖĞRENME ORTAMLARI • Doğa zekâsı, 1995 yılında daha önce varolan 7 zekâya, 8. zekâ olarak eklendi. En son üzerinde çalışılan zekâ olması nedeniyle doğa zekâsının eğitim ve öğretimde kullanımına ilişkin çalışmalar hala sürdürülmektedir. • Sınıf ortamlarında yapılan her türlü bilimsel araştırma çalışmaları, alan gezileri, inceleme gezileri doğa zekâsının gelişmesi için en etkili ortamlardır. • Değişik bilimsel olayları, bitki ve hayvan türleri ile ilgili bilgileri içeren gazete ve dergi yazıları, hemen her derste kullanılabilecek çalışmalardır. Örneğin, Türkçe derslerinde doğa üzerine yazılan okuma parçaları incelenebilir.
ÇOKLU ZEKA TEORİSİNİN EĞİTİM-ÖĞRETİMDE KULLANILMASI Çoklu zeka teorisinin eğitim-öğretimde uygulanmasıyla gelecek adına pek çok önemli hedeflere de kendiliğinden ulaşılacaktır.Gardner’in çoklu zeka teorisini ortaya atmasıyla gerçekleştirmeye çalıştığı en büyük hedefi,öğrenen toplumların oluşturulmasıdır.Çünkü teoriye göre,yaşam boyu gelişim ve öğrenme heyecanı yaşayan çocuklar,küçük yaştan itibaren eğitim ve öğrenmeye karşı olumlu duygularla yetişirken,beyinlerini en üst düzeyde ve aktif olarak kullanabilirler.Öğrendikleri bilgileri sorgularlar,eleştirirler.Önyargıları,kalıpları bir kenara bırakarak düşünürler ve düşündükleri ile gerçek yaşam arasında köprüler oluştururlar.
KAYNAKLAR • Selçuk.Z.,Çoklu Zeka Uygulamaları.Nobel Yayın,2003 • Yavuz.K.E.,Çoklu Zeka Teorisi.Ankara Özel Ceceli Okulları,2001 • Yavuz.K.E.,Yeni Bir Zeka Anlayışının Doğuşu.Yeni Eğitim Dergisi,S.1,2002