440 likes | 795 Views
UYGARLIK TARİHİ 3. HAFTA LATİN AMERİKA. Hazırlayan: Yrd.Doç.Dr. Nurşen Gök Kaynakça: Howard Zin, Amerika, Birleşik devletleri Halklarının Tarihi, İmge Kitabevi,2005; Eduardo Gleano, Latin Amerika’nın Kesik Damarları, İstanbul, 2009.
E N D
UYGARLIK TARİHİ 3. HAFTALATİN AMERİKA Hazırlayan: Yrd.Doç.Dr. Nurşen Gök Kaynakça:Howard Zin, Amerika, Birleşik devletleri Halklarının Tarihi, İmge Kitabevi,2005; Eduardo Gleano, Latin Amerika’nın Kesik Damarları, İstanbul, 2009
Potasi Dağı’ndan sonra Latin Amerika’nın serüveni bugün de devam ediyor….
http://www.nelabc.org/site_images/Latin_America_very_large.gifhttp://www.nelabc.org/site_images/Latin_America_very_large.gif
Önce Fransa, sonra Avrupa tarafından takılan “Latin” sıfatına (1865’e doğru bunun kullanılmasında art niyet olmuştur) alışmışa benzemektedir. Burası çok renki, dramatik, parçalanmış, kendine karşı bölünmüş, tek ve çoklu bir Amerika’dır. İlk zengin ve bu yüzden haset edilen ilk Amerika’ydı. Ama bu dündü. Sonra şans döndü. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s., s, 467
Latin Amerika’yı bizzat görmek mümkün değilse , en azından onun dolaysız, sofistike olmayan,safça, açıkça angaje, harika edebiyatı olunmalıdır. Bu edebiyat, zihinde binlerce yolculuk sunmaktadır ve tanıklığı röportajların, sosyolojik, ekonomik, coğrafi ve tarihsel incelemelerin bize sunabileceklerini geniş ölçüde aşmaktadır (ama bu tarihsel malzemeler çoğu zaman çok iyidir). Bu edebiyat ayrıca, bedeli olmayan, her zaman ayrık olan, neşeye ve konuk severliğe rağmen çoğu zaman gizli olan toplumların ve ülkelerin kokusunu açık etmektedir. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s., s.468.
Euclydes da Cunha 1866-1909( tek bir yazınsal yapıt üretmiştir: ”Os Sertões” ...) jose hernandes, 1834-1886 gaucho’su Martin Fiero (şiir) (1782) s.470, 472. Ricardo Gunaldes gauchosu Segundo Sombra (1939) Lucio Mansillia (1870) La Tribun gazetesine yazdığı öyküler Enrique Hudson (İngiliz Arjantin vatandaşlığına geçti) Patagonya üzerine öyküleri… Alman Alexandre Humbolt’un (1769-1859)(botanikçi) yolculuğu Fransız Auguste de Saint –Hilaire’nin (1799-1835 yolculuğu) İkisi de yabancıdır ama tasvir ettikleri ülke onları öyle bir kavramıştır ki, latin amerika edebiyetı onları hemen içine almıştır. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s., s.470
Emiliano zabata 1911-1918 arası Mexsico civarında harekat yürütmüştür Braudel, s.472
Latin Amerika ülkeleri Antigua ve Barbuda Arjantin Bahamalar Barbados Belize Bolivya Brezilya Kolombiya Kosta Rika Küba Dominik Dominik Cumhuriyeti Ekvador El Salvador Granada Guatemala Guyana Haiti Honduras Jamaika Meksika Nikaragua Panama Paraguay Peru Porto Riko Saint Kitts ve Nevis Saint Lucia Saint Vincent ve Granada Surinam Şili Trinidad ve Tobago Uruguay Venezuella.
Carlos FuentesMeksikalı yazar • Türkçeye çevrilmiş kitapları [değiştir] • Laura Diaz'lı Yıllar (Can, 2001) • Cam Sınır (Can, 1998) • Doğmamış Kristof (Ayrıntı, 1998) • Diana, Yalnız Avlanan Tanrıça (Can, 1997) • Yanık Sular (Can, 1996) • Artemio Cruz'un Ölümü (Can, 1983) • Körlerin Şarkısı (Can) • Deri Değiştirmek (Can, 1984) • İnez'in Sezgisi (Can, 2003) • Kendim ve Ötekiler (Can, 2003) • Koca Gringo (Kelepir Kitaplar) • Kutsal Bölge (Ayrıntı, 1996) • Sefer (Can, 1993) • Aura (Can, 2005) • Terra Nostra - Bizim Toprak (Yapı Kredi, 2004) -2 cilt karton kutu. • "http://tr.wikipedia.org/wiki/Carlos_Fuentes" adresinden alındı.
Gabriel García Márquez 1928-1982 Nobel Ödülü • ] • Roman [değiştir] • ,1962 (La Mala hora) • Yüzyıllık Yalnızlık ,1967 (Cien años de soledad) • ,1975 (El Otoño del patriarca) • Kırmızı Pazartesi ,1981 (Cronica De Una Muerte Anunciada) • Kolera Günlerinde Aşk ,1985 (El amor en los tiempos del cólera) • ,1986 (La aventura de Miguel Littín clandestino en Chile) • ,1989 (El general en su laberinto) • ,1994 (Del amor y otros demonios) • ,1996 (Noticia de un secuestro) • Benim Hüzünlü Orospularım ,2004 (Memoria de mis putas tristes) • Öykü [değiştir] • Albaya Mektup Yazan Kimse Yok ,1961 (El coronel no tiene quien le escriba) • Bir Kayıp Denizci ,1955 (Relato de un náufrago) • ,1962 (Los funerales de la Mamá Grande) • ,1992 (Doce cuentos peregrinos) • Yaprak Fırtınası ,1955 (La hojarasca) • iyi kalpli erendira ile insafsız büyükannesinin inanılmaz ve acıklı öyküsü ,1972 (La increíble y triste historia de la cándida Eréndira y de su abuela desalmada) • Anı [değiştir]
Jorge Luis Borges 1899-1986 Arjantinli, Şair, Öykü ve Deneme Yazarı. Büyülü gerçeklik akımının önde gelen isimlerinden
Öykü [değiştir] Başkanlar Elebaşılar Hergeleler (1992) Roman [değiştir] Kent ve Köpekler (1963, 1984) Yeşil Ev (1966, 1984) Köpek Yavruları (1967) Katedralde Konuşma (1974) Yüzbaşı ve Kadınlar Taburu (1973, 1988) Mayta’nın Öyküsü (1992) And Dağları’nda Terör (1993) Julia Teyze (1977, 1994) Don Rigiberto’nun Not Defterleri (1999) Masalcı (1996) Palomino Molero’yu Kim Öldürdü (1986, 1991) Üveyanne’ye Övgü (1994) Dünyanın Sonunu Getiren Savaş (1982) Teke Şenliği (2003) Oyun [değiştir] İnkanın Kaçışı (1952) Tacnalı Bayan (1981) Edebiyat Eleştirisi [değiştir] Garcia Marquez: Bir Tanrı Katilinin Öyküsü (1971) Sonsuz Cümbüş: Flaubert ve Madam Bovary (1975) Sartre ve Camus Arasında (1981) Kent ve Köpekler (La ciudad y los perros; 1963) adlı kitabında bir askeri akademideki insanlıktan uzak yaşamı anlatırken, Peru toplumunun zayıflıklarını irdeler. Mario Vargas Llosa 1936-Perulu
Juan Perez Rulfo 1918-1986 Pedro Paramo (1955) adlı bir kısa romanı ve Kızgın Ova (El Ilano en Ilamas; 1953) adında, öykülerini topladığı bir kitabı vardır.
Graciliano Ramos- 1892-1953 Brezilya • Brezilya edebiyatı, yerel gelenekler ile Modernleşme arasındaki çatışmayı yansıtır. • Infancia (1945) adlı anı kitabında yoksulluk koşullarında kendini nasıl yetiştirdiğini anlatır.
Graciliano Ramos 1920- • Morte e Vida Severina şiirinde, geleneksel kökler ile çağdaş yaşam arasındaki çelişkileri sergiler.
Miguel Angel Asturias 1899-1974 GuatamalıNobel edebiyat ödülü sahibi • Kızılderili-Maya mitlerini konu edinen "Guatemala Efsaneleri" (Leyendas de Guatemala) ile adını duyurdu. 1967'de edebiyat dalında Nobel Ödülüne layık görüldü. • Başyapıtı Sayın Başkan da (El senor presidente; 1946) diktatörlerin neden olduğu yıkım ve acıları anlatır.
Augusto Roa Bastos 1917-2005 Paraguaylı • romancı, öykü ve senaryo yazarı. • En iddialı çalışması olan Yo el supremo (1974; Ben Başkan) adlı romanında Francia'nın yaşamını konu aldı ve Paraguay tarihinin yüzyılı aşkın bir bölümünü anlattı.
Latin Amerika muazzam bir mekandır. Mekan aşırı boldur. Bu bolluk insanları sarhoş etmektedir. Klasik yolculukların en canlı imgelerinden biri (Humbolt…)Katır kervanları, ilk demir yolları, ilk kamyonlardır. ..Bugün bile vahşi uçsuz bucaksız mekana egemen olmanın ilk araçlarıdırlar. Çünkü bura insanlarının Batı’da olduğu gibi tam kök salmamaları, topraklarını çok kolayca terk etmeleri, biraz ilerde aşırı bollukta bir mekanın bulunmasından kaynaklanmaktadır.(471) Hava ulaşımının bu devasa boyutları silmesi, insanileştirmesi sonucunda yabancı yolcu bu temel boyutları gözden kaçırmaktadır. Amazon atık altı saatte geçilmektedir. Antlar artık çeyrek saatlik, on dakikalık buzuldan ibaret. Ancak Kuzey rüzgarlarının estiği Meksiko'dan alıp Acapulco’da Pasifik’in cennet sularına inmek… bunları ayrıcalıklı yolcular yapmakta. Uçak hala halk ulaşımı değil… Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s., s, 470.
Latin Amerika, İnsan ve hayvan adımına göre ölçülen bir mekanda oluşmuş ve yaşamıştır, hala böyle yaşamaktadır (1960) Karayolu ve demiryolu hızında yaşamak. Uçağın küçük bir eksim için ve lüks olması…. Yavaşlıkların ülkesi olmak… Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s., s, 470.
İnsanların mekanın içinde kaybolmalarından, boğulmalarından; Avrupa metropollerinden veya sömürge başkentlerinden aylarca ve aylarca uzak kentler ile bazıları Fransa yada İtalya’dan daha geniş eyaletlerin sonuçta kendi bildikleri gibi yönetilmelerinden daha doğal bir şey yoktur. Çünkü yaşamak gerekmektedir. Daha iyi bir yol yoktur. Amerikan Demokrasisi” kısmen .geniş mekanın çocuğudur. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.471.
Köylüleri barbar doğanın elinden çekip almak: Dünün büyük düşü. Güney Amerika doğası fakir, ağır işlerden kaçmayan harika insanlar imal etmiştir. öylüler….Meksika köylüsü. 1911-1918 arası Mecsico civarında harekat yürüten müthiş Emaliano Zabata gibi gerçek bir önder bulursa, hemen ayaklanmaya hazırdır. XIX., XX: yy. entelektüelleri Onlara yaşamayı, kendilerine bakmayı, okumayı öğretmenin düşünü kurmuşlardır.İlk okul öğretmenleri, hekimler ve sağlıklı çevre uzmanları bu seferberliği hala tutkulu şekilde sürdürüyor. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.471.
Bu köylüler, bu barbar kahramanlar, dünün romanları onları uygarlıkla başları belada, onunla aşk düellosu yaparken göstermektedir. Bu romanlar, doğaya çatmaktadırlar. İnsanı vahşileştiren ve bu insanı uygarlaştırmak veya özgürleştirmek için hakim olunması gereken doğaya. Benjamin Subercaseaux’ya inanılacak olursa Şili’nin felaketi “çılgın coğrafyasından” ibarettir. Bu edebiyat bu bakış açısı düne aittir. ….bugün onunla, onun hayatının dehşetine doğa kadar kayıtsız kalan uygarlığın kurbanı olarak sunan yeni bir kavga edebiyatı ilgilenmektedir. Devrimci olan bu edebiyat Güney Amerika’ya özgü sorunların sivri bir şekilde bilincine varılmasına ve uygarlığın getireceği iyiliklere karşı güvenin gittikçe azalmasına tanıklık etmektedir. Karanlık bir gerçeklik ve umutsuzluk yaratmaktadır. Mariano Azuela (1873-1952) Los de Abajo 8Alttakiler) Modern Meksika’yı oluşturan ama bu işi tamamına erdirmeyen, milyonlarca ölüye mal olan devrimi…uzun bir çığlık. Jorge Amado- Brezilya…. George Icaza, Ekvator…. …şiddetli bir tarımsal sorun olan şeyin üzerinde durmakta böylece yalnızca kırların sefaletini görmekle yetinmektedir. Endüstri mahallelerindeki veya uzak madencilik bölgelerindeki işçilerin sefaleti onun alanına girmemektedir.Onu henüz yaşamamıştır.Kente ait olanlardan bir nadiri Carolina Maria De Jesus…Brzilyalı zenci bir kadın anı defterinden…. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.472, 473.
Latin Amerika karşısına çıkan en ağır sorunlardan ırklar sorununu çözmeyi başarmıştır. Üç büyük ırk, her biri çok güçlü olduğundan, diğer ikisinin karşısında yok olmamıştır. Colombus öncesi Amerika, kendi tutarlı uygarlıklarıyla (Aztek artı Maya yani Meksika uygarlığı, And uygarlığı yani İnkalar imparatorluğunun sahte sosyalist otoritesi altında yavaş yavaş birleştirdiği dağ uygarlıkları dizisi, tabii Yeni dünyanın kalanına sahip devasa ilkel kültür alanlarını saymıyoruz). tek başına kalsaydı bu sorunlar elbette çıkmayacaktı. Eğer Avrupa, XV. Yy.ın sonunda, gündelik ekmeğini çıkarmak için didinen 50 milyon kişiden oluşan küçük bir dünya, Amerikan macerasına insanlarının ancak birazını yollayabilen değil de, herşeyi kendi yasasına tabi kılabilecek nüfusunun çokluğuna sahip olsaydı da bu olmazdı. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.475.
Yerli ilkel kaldığı, kabile halinde yaşadığı her yerde, Avrupalılarla daha ilk temasta yerinden yurdundan edilmiştir. Yalnızca Amazonya gibi, Beyaz adamın geç ve güç girdiği yerde yaşayanlar bu kaderden uzak kalmıştır. Dayanışmaları sayesindde kurtulmuşlardır. Meksika bugün kendini “yerli toprağı” saymakta bununla gurur duymaktadır. And yaylalarında, eski yerli hayatı sürülmektedir.Sefil olan bu hayat yine de canlı ve eskiden olduğu gibi kök salmış durumdadır. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.477.
Beyazların Amerika’yı ele geçirmesi iki aşamada olmuştur.Her seferinde farklı etnik katkı vardır.Beyaz, ilk fetihle birlikte hayatını sürdürebileceği heryere, özelllikle, yerleşik büyük uygarlıkların çerçevesi içinde,, uyrukalrını ve hazır sofrayı bulduğu yere yerleşmiştir. Büyük sömürge kentleri Mexico, Lima (fatihler tarafndan kurulmuştur), ve bugünki Bolivyanın And Dağlarının tepesindeki Potosi (gene onlar kurmuştur gümüş madenleri nedeniyle) İspanyolların durumu budur. İspanyol sömürge sanatı, özellikle Barok sanat, sömürge kentlerinin yeni zenginliklerinin ihtişamını dile getirmektedir.Fakat bunların insani özünün yerlilerden meydana geldiğini unutmamak gerekir. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.478.
Yeni bağımsız devletler, Avrupa endüstrici ve saf bankacılarının saf alıcıları olmuşlardır. Örneğin Londra, Waterloo’daki zaferini borçlu olduğu modası geçmiş savaş techizatnı 1821’de Meksika’ya satmıştır. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.479.
Avrupalı göçü, 1880’den sonra buharlı gemilerin Güney Atlantik’e de sefer yapmaya başlamasıyla hızla artacaktır. Portekizli, İspanyol, İtalyanve binlerce Avrupalı. Bu göçmenlerSao Paolo’nun güneyinde kalan Brezilya’nın (Önceden merkez kuzeydeydi), Şili’nin talibi olacaklardır. Bu göç, insan bombardımanı, geniş mekanlar üzerinde eski toplumsal düzeni parçalamışlardır…Göçmen, modern Brezilyay’yı, Arjantin’i, Şili’yi oluşturmuştur.1939’da seyahat eden… İtalya’yı bulabilirdi burada… Almanı (Şilide) bulabilirdi. Öncü endüstrilerin başarısını işte bu göçmenler sağlamıştır…..daha düne kadar bomboş olan Patogonya’da kahve plantasyonlarında yine onlar vardır. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.479.
Esas olan ırkların kardeşliğidir?!. Bu ırkların hepsi, kendi farklı yerlerinde, Latin Amerikanın inşasına katkıda bulunmuştur. Renk hattı toplumsal bir hat olmuştur. Zenginleşen, yöneten rengi ne olursa olsunhattın öte tarafına geçmiştir. Peru’da melezlerin, özellikle de yerlilerin dilinde, emir verenlere “beyaz” denilmektedir. Çünkü zenginlik ve iktidar beyazların elinde olmuştur ve şimdi de sıklıkla böyledir. Ancak çoğu zaman ırkalr büyük ölçüde karışmıştır. Karışım büyük boyutlarda Meksikada (beyaz yerli) Brezilyada (Zenci beyaz) hoş görü daha fazladır. Melez Amerika, uzaktaki Avrupa karşısında her zaman kompleks duymuş ve Avrupa da onu sadece teşvik etmiştir. Kuzey Amerika yolculuğu, derisi beyaz da olsa tamamen açık renkli olmayan bir entelektüel için, bir hoş görü dersi ülkesini beğenme dersi olmuştur. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.480.
Tüm kompleksler ve onları meydana getiren ön yargılar, sihirli bir değnek değmişçesine hemen yok olmamıştır. Fakat gene de 1919’dan sonra veya 1930’dan itibaren, daha iyisi 1945’ten itibaren büyük bir rüzgar esmiştir. Birinci Dünya savaşının çılgınlıklarından sonra, 1929 ekonomik bunalımından sonra, ikinci Dünya Savaşı dehşetinden sonra Avrupa sevilebilir mi? Evet ama saygı duyulabilir mi? Özgürlük ve konuk severlik ülkesi olan Güney Amerika yavaş yavaş kendine saygı duymaya başlamıştır.Yavaş dönüşümdür kesinlikle yol almaktadır. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.480.
Gilberto Freyre’nin ilk eserlerinin (sosyoloji) 1933’te Brezilyada yayınlanması, Yeni dünyanın en geniş, en insani, en hümanisti olan ülkede yeni bir dönemeci temsil etmiştir. Meksika’da yerlilerden yana olan 1910 devrimi, siyasal ve tarım devrimlerinden daha fazlasını açmıştır. Umut kapılarını.. Ancak ırkalrın kardeşliğine dair kazanımlar, sıklıkla toplumsal dengesizlikler engeline çarpmaktadır. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.481.
Irklar kardeşliği vardır. Bu Latin Amerika’nın kendine özgü çizgilerinden biridir. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.481.
…zevkten hoşlanmasına, neşesine rağmen tüm dünya karşısında acı çekmektedir. Endüstrileşmeye başlayan bütün ülkeler gibi, yapılarını, tavırlarının toptan gözden geçirilmesine göğüs germek zorundadır ve bu darbe ona çok ağır gelmektedir. İlkel bir hayatın, herhangi bir geçiş olmaksızın ultra-modern adacıklarla bir arada bulunduğu, darbe yemiş, çelişkili bir dünya söz konusudur; sonuç olarak hayat dolu ve bu yüzden tanımlanması, yönetilmesi güç bir dünya. Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.482. .
ekonomi • Kuşkusuz dünya konjonktürünü izliyor. Zincire bağlanmış bir şekilde sürdürülen bu koşu esnasında en arkada…Acele etmek ve şeker, kauçuk, kakoo…üretmek ve ucuza satmak istiyorsa, ekonomik devrelerin içinde ayakta kalmak zorunda. • Güney Amerika ekonomisi dünya hammadde taleplerinin bütün isteklerine, önce katı tipten bir sömürge ekonomisinde, sonra da bağımlı bir ekonomi haline geldiğinde de izlemişti. • Yabancı kapitalistler, yerli büyük toprak sahipleri ve siyasetçilerle işbirliği içinde üretimi, ihraç edilebilir hammadddelere yönlendirmişlerdir..tüm enerji tek bir faaliyette yoğunlaşmak zorunda kaldı. Eğer talepte sıklıkla meydana gelen değişmeler yatırımları sıfıra indirmeseydi, bu çabaların yarattığı atılım, uzun dönemde ülkenin tümüne yarar sağlayabilirdi. Yatırımlar sıfıra inince, çabalar başka üretim sektörüne, başka bölgeye kaymıştır. Devasa mekanlar bu harekete dayanılmasına izin verdiyse de, ulusal düzlemde inanılmaz bir insan ve mekan israfı.. • Bunlar heryerde sürekli istikrarlı sağlıklı, ekonomik yapıların kurulması ve köylü sınıfının kök salmasını engellemiştir. • Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.484. • (Kahve toprağı çabuk tüketiyor
Ekonomi.. • Bu devrelerden ilki fetihle başlayan maden devresi olmuştur. 16. yy. ortasını aşmayan maden devresi 1630-40 lara kadar sürmüştür. (özellikle Meksika ve potosi madenleri) daha o zamandan uluslar arası olan iş adamları, ispanyol tüccar kar eden…beratlı Cenevizli Tüccarlar…oysa kıta altın gümüşten mahrum…bırakılır. Gümüşün azalmasıyla talihsiz İspanya Amerikası kaderine terk edilir… • Portekiz Amerikası, zencilerden yararlanır 1730 altın çılgınlığı hafifler..ama Yeni İspanya (Meksika) gümüş madeni canlanır.. Brezilya terk…pamuğa uyum.. • Hayvancılık devresi… • Şeker devresi…17.yy.sonu.. • Toprakları mahveden kahve devresi 19.yy brezilyada parlak… • Arjantin Chacosu, 1945’ten sonra pamuk alanlarının genişlemesine tanık olur… • Sonra terk ve korkunç pahallı dönüşümlere…. • Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, İmge Kitabevi yayınları, İstanbul, 2001, s.484.
Devre değişikliklerini şiddetli bunalımlar izlemektedir. Tahripkar gücü, sağlıklı bir ülkenin bütün ekonomisini geriletebilmektedir. 1880 Arjantinde gerçek bir refah başlamıştır.Avrupa pazarına müthiş bir tahıl ve et ihracatçısı haline gelmiştir. Bunu eski yapılarını dönüştürmesi sayesinde başarmıştır. Vahşi sürüler, sadece deileri için… 1930’a kadar herşey inanılmaz hızla düzelir. İtalyan göçü, nüfus, düzenli ihracat, donanım… depolar.vs. satın alma gücü… Bunalım 1930’dan sonra başlar. Analşılmaz…savaş hammadde satıcısının lehine..1945 tarım ürünlerinin düşüşü.Arjantin ekonomisinin bozuluşu.hayat düzeyinin düşüşü..Ticaret açığı..kırlar boşalmakta.. Kentlerde iş yok şişmekte..kurtarıcı endüstrileşme hareketi durmuş, devletin iflası… Dünya savaşından önce Latin Amerikanın en zengin ülkesi olan Arjantin, en fakirlerden biri haline gelmiştir…et ve buğday tarafından ihmal edilen tarımsal yapılar…hayvan ve toprağa bir avuç kişi sahip..Ulusal pazaarı kuracak yetenekli tarımsal örgütlenme önünde engel.
Kölelik 1926’da Milletler Cemiyetinde yasaklandı, BM’de bu hükmü teyit etti.. Modern dünyada artık köle pazarları yok. Kölelik bitti mi? Hayır. başka boyutuyla karşımıza çıktı. İşçi köleler ve insan kaçakçılığı… Yükselen Asya’da insanlar fabrikalarda en ağır koşullarda karın tokluğuna çalıştırılıyor. Ağır çalışmadan dolayı bir çoğu genç yaşta hayatını kaybediyor ya da sakat kalıyor. Ürettikleri malları kazandıkları para ile almaya güçleri yetmiyor. Brezilya’da 2007 yılında yapılan kontrol sonucunda 25 bin köle işçi olduğu saptanıyor. Bunların sadece 6 bini kurtarılıyor. Tarlalarda borçlarına karşılık çalıştırılan bu insanların aldıkları ücretler borcuna sayılıyor. ABD montaj atölyelerinde Meksika sınırından gelen çoğu kadın işçi her gün sınırı geçip bu atölyelerde aralıksız çalıştırılıyor. Derme çatma barakalarda yaşamaya mahkum ediliyor. Şiddetin kol gezdiği bu yerlerde tecavüze uğruyor veya öldürülüyor. Haiti, Afrika’da köleler tarafından kurulan ilk ve tek ülke. Halen bu ülkede yoksul anne ve babalar, çocuklarını daha iyi bakım ve eğitim vaat eden bakıcı ailelere para karşılığı satıyor. Satılan bu çocukların % 75’ini 7 ile 14 yaş arası kız çocukları oluşturuyor. Bu çocuklar hayatları boyunca hiçbir karşılık almadan yeni ailelerine hizmet ediyor. Diğer çocuklardan farklı muamele görüyor ve eğitim görmüyor. Köleliliğin diğer bir boyutu da İnsan kaçakçılığı… Küresel ekonomik krizle birlikte insan kaçakçılığı da had safhaya ulaştı. Özellikle kadınlar gelecek endişesi ve çocuklarına bakabilmek için kendilerini neler beklediğini bilmeden başka ülkelere çalışmaya gidiyor. Bu kadınlar insan tacirleri tarafından çok kolay tuzağa düşürülüyor. istekleri dışında cinsel ilişkiye girmeye ya da çalışmaya zorlanıyor. Tülay DEMİR[*] Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği http://www.caginpolisi.com.tr/98/36.htm
Mexico Walpapers www.delinetciler.net/forum/wallpaper-arka-pla...