560 likes | 939 Views
YÖNETİM BİLİMİ LİDERLİK HALKLA İLİŞKİLER. YÖNETİM . Yönetim bir işi çekip çevirmek ve idare etmek sanatıdır.
E N D
YÖNETİM Yönetim bir işi çekip çevirmek ve idare etmek sanatıdır.
İnsanlığın var olduğu günden beri sosyal ve ekonomik muhtevası ile en küçük toplum olan ailenin yönetiminden tutunda büyük toplulukların çekip çevrilmesi, işlerin düzenli şekilde ve istenen amaca ulaştırmak için planlayan teşkilatlandıran kadrolandıran yürütme ve kontrol fonksiyonlarını yerine getiren grubu başarıyla amaca ulaştırmakla ve sonuçta grubu ile mutluluğu paylaşan yeni görevlere her an hazır bulunduran idare eden kişi yöneten olarak adlandırılır. Yönetenin yönettiği kişilere ise yöneltilen denilir.
Yönetim en eski bilimdir. Tarih boyunca insanlar ya yönetmiş veya yöneltilmiştir. Yönetim bilimi olmadan önce insanlar sağ duyuları ile işi yürütmüşlerdir. Medeniyet geliştikçe bu alandaki yeni teoriler ve kurallar yönetim bilimi konularına girmiştir. Yönetim bilimi her ne kadar yeni bilim olmuşsa da köklü bir tecrübe alanı vardır. Bir çok devlet adamı da bu alanda kitaplar yazmıştır. Hükümdarlar ve devlet adamları da devlet işlerinin nasıl yürüteceği konularında öğütler ihtiva eden eserler bırakmışlardır
Örneğin ; • Aristo “politika” • Eflatun “cumhuriyet” • Hz. Ali “Devlet adamına öğütler” • İbn-i Haldun “Mukaddima” • Gazali “Nasihatül Maluk” • Atatürk “Nutuk” gibi
Yönetim biliminin tarihi her ne kadar 1887 olarak belirtilmiş ise de yönetim insanın doğuşu ile başlamıştır. İlk kayıtlar M.Ö. 5000 yılında Sümerler planlama, kontrol ve organizasyonu, M.Ö. 4000 yılında Mısırlılar dürüstlük ve halka iyi davranmayı, • M.Ö. 2700 yılında danışma, kullanma ve dilekçe ile müracaatı, • M.Ö. 2000 yılında ücret ödemeyi uygulamışlardır.
Türklerdeki yönetim ise Türk milletinin sürekliliği ve kuruluşundaki ahenginden gelir. Türk ırkı tarih sahnesine çıkışının başlangıcında adalet, dürüstlük, saygı ve sevgi ilkelerini egemen kılmıştır. Türkler yönetime hoş görü ve adalet getirmişlerdir. Yönetimde aile ve millet kavramını işlemişlerdir.
Günümüzde yönetim biliminin önemi yeni yeni anlaşılmaktadır. İdari sistemdeki bozuklukların yönetim bilimindeki boşluklardan kaynaklandığı söylenirse de Bilge Kağan’ın Orhun kitabelerinde yazdırdığı metinler o asırda anayasa niteliğindedir. 1900 yıllarından sonra batılı yazarların yazdığı kitaplardaki yönetime ilişkin tavsiyelerin Hz.Ali’nin Mısır Valisine yazdığı (mektup) öğütlere benzediği görülür.
Bu yazarların birleştiği nokta yönetimin dış görünüşünün düzenli ve temiz olmasını zeki, yüksek moralli ve iyi huylu olmasını, yeni gelişmeleri öğrenmeye hevesli, yapacağı işin doğruluğuna inanmasını, aslarını eğiten bilenlere danışan, bir insan olması hususlarıdır. Bazen iyi bir yönetici iyi bir lider olmayabilir.
Bir teşkilatın etkin, başarılı ve mükemmel olması o teşkilatı yöneten kişinin gayret ve kudretine bağlıdır. “Roma küçük bir köy halinden büyük bir dünya imparatorluğunun merkezi haline gelinceye kadar geçirdiği gelişim devresi boyunca bir çok ciddi tehlikeler atlatmıştır. O da Roma’nın rakibi olan Kartacalıların kudretinden değil üstün yetenekli general Anibal’ın şahsi kudretinden gelmiştir.” Diyen tarihçi LİTUS başarılı yöneticinin neler yapabileceğini belirtiyor. Özet olarak komutanı aslan olanı geyik sürüsü komutanı geyik olan aslan sürüsünü mağlup etmiştir.
Yönetimde lider kavramı bu görüşle ifade edilmektedir. • İyi bir yönetici bütün kademelerde görev yapan bir başka tabirle masaya oturmadan masanın diğer yönünde çalışan başarıları yakın çevresinin dışındakilerce kabul edilmiş yönetimin vazgeçilmez elemanıdır.
Grup birliği açısından gözle görülebilen etkiler yapan kimse, grubun tecrübelerini değerlendirip düzenleyen ve bu tecrübeler yoluyla grubun kuvvetinden yararlanan kişidir.
Lider büyük planların yaratıcısı ve başlatıcısıdır. Bu planların gerçekleştirilmesini yöneticiler yapar. Bazen lider iyi bir yöneticide olur. Bu o kişi içinde yönetilenler içinde iyi sonuçlar doğurur. Etkili bir liderlik gerçeğe dönük liderliktir. Gerçekse insanın kendisini, başkalarını tanımasını ve bilmesini sağlar. • Liderlik liderin kişiliği ile sosyal yapı arasındaki karşılıklı ilişkiler olarak düşünülebilir. Böylece lider grubu grupta lideri kontrol eder. • Liderler arkadaşlık, sadakat, işbirliği, ruh ve anlayış çerçevesinde kuvvetli grupların ortaya çıkmasında önemli bir etmendir.
LİDERLİK : • Atama ile oluşan biçimsel liderlik, • Doğal liderlik, • Seçilmiş liderlik,
LİDERLİĞİN BAĞLI OLDUĞU DEĞİŞKENLER 1. Demokratik liderlik : Kararları elden geldiğince aslarının fikir, duygu be ihtiyaçlarını dikkate alarak vermeye gayret eder. Demokratik lider teklif ve önerilerde bulunur. Sorunlar karşısında aslarıyla probleme çözüm arar. Onların işbirliğini kazanır.
Otokrat Liderlik : Karar fonksiyonu liderdedir. (İşleri emri altındakilere yaptırır. Son karar yine kendisinindir.) 3. Liberal Liderlik :Karar fonksiyonu kişilerdedir. (Grubun kendi amaçlarını belirlemesi kendi kararlarını alması konusunda kişilere geniş bir serbestlik tanır.)
Yönetici liderleştikçe başarı artar. Başarılı bir liderlik için gerekli şartlardan bazıları; • İnsana saygı duymak, • Aslarını tanımak, • Asların kendilerini önemli hissetmelerini sağlamak, • Aslarına adil davranmak, • Asların kararlara katılımına imkan sağlamak, • İyi bir dinleyici olmak, • Takım ruhu yaratmak, • Aslara yanılma hakkı tanıyabilmektir.
Yöneticinin vasıflı olması, demokratik tavırlı olması planlarındaki başarıyı artırır. Atatürk diyor ki; “Ben bir işte nasıl muvaffak olacağımı düşünmem, o işe neler mani olur diye düşünürüm. Engelleri ortadan kaldırdım mı iş kendiliğinden yürür.” Pek çok yöneticinin başarısızlığının temelinde plansız icraat yatar. Eğer nereye gitmek istediğinizi bilmiyorsanız bütün yollar sizi oraya götürür.
“NETİCESİZ VE MANASIZ ÇALIŞMAK ÇALIŞMA YÖNTEMİNE (KANUNUNA) KARŞI BÜYÜK KABAHATTİR”
YÖNETİCİNİN BİLMESİ VE UYMASI GEREKEN ÖNEMLİ HUSUSLAR • Yönetici özel hayatıyla resmi görevini birbirine karıştırmamalıdır. • Yönetici kişisel görüş ve yorumlardan kaçınmalı, peşin hükümlü olmamalıdır. • Yönetici otoriteyi hoşgörü üzerine oturtmalı, bilgi, tecrübe ve olumlu davranışlarla görevini sürdürmelidir. • Yönetici tasarrufa riayet etmelidir. • Yönetici hitaplarında dikkatli olmalıdır.
Yönetici katıldığı toplantılarda kendisine de söz verilebileceğini düşünerek hazırlıklı olmalıdır. • Yönetici zamanını iyi kullanmalı ve zamanın bir bölümünü de kendisine ayırmalıdır. • Yönetici birlikte çalıştığı arkadaşları ile iyi bir diyalog içinde olmalı, tarafsızlığını korumalı, sürtüşmelerden kaçınmalıdır.
Yönetici protokol kurallarına önem vermelidir. • Yönetici amirlerini randevu ile ziyaret etmeyi alışkanlık haline getirmelidir. • Yönetici birlikte çalıştığı insanlara güven vermeli onlara güvenmelidir. • Yönetici otokontrol niteliğini kazanmış olmalıdır.
Birbirlerinin varlığından haberi olmayan “İLK İNSAN”ları bir kenara ayırırsak, hepimizin kabul ettiği gerçek “insanların genelde var olduğundan bu yana toplu halde yaşadığı” gerçeğidir. İşte yıllar önce yaşayan ünlü düşünür ARİSTO’ da bunun için “insan sosyal bir hayvandır” demiş ve insanların birlikte yaşamasının zorunlu olduğunu ortaya koymuştur.
Kuşkusuz insanlar arasında da “ben yalnız yaşarım, benim kimseye ihtiyacım yok” diyenlerde çıkabilir. Hatta bir müddet yalnız da yaşayabilir ama biz biliyoruz ki bu istisnadır ve yalnız yaşayabileceğini iddia eden bu istisna bile eninde sonunda bir başkasına muhtaç olacak ve gelip bir başkasıyla birlikte yaşayacaktır. GENEL KURAL ve KAÇINILMAZ SON budur.
İşte ilk insanlarda bu değişmez kuralı kabul ettikleri için birlikte yaşamaya başlamışlar ve kendi aralarında KURAL’lar koymuşlardır. Hukuk kuralları, bu kurallardan birisidir. İnsanlar deneme ve yanılma sonucunda iş bölümü ve uzmanlaşmanın daha ekonomik, daha kolay ve verimli olduğunda kabul etmişler böylece herkes bildiği yeteneğine göre yapabileceği bir “iş”i yapmaya başlamış ve mesleklerde bu şekilde ortaya çıkmıştır.
Günümüzde insanlar birbirilerine daha çok muhtaçtır. Çünkü insanların ihtiyaçları her gün öyle büyük bir hızla artmakta ve çoğalmaktadır ki bir kimsenin tüm ihtiyaçlarını kendisinin karşılaması bu şartlarda imkânsızdır. Bu sebeple herkes ihtiyaçlarını dışarıdan karşılamaktadır.
Özetle diyebiliriz ki; • İnsanlar birlikte, toplu yaşamak zorundadır. • İnsanlar tüm ihtiyaçlarını birlikte karşılayabilmektedir. • İnsanlar genelde çatışmaları en aza indirmek ortak konular bulmak, uyum sağlamak istiyor. • İnsanlar daha iyi anlaşabilmenin, yönetmenin, yönetebilmenin yollarını arıyor.
İşte herkesin istediği bir YÖNETİM’in gerçekleştirebilmesi için uygulanan çağımıza uygun modern tekniklerden birisi de “HALKA İLİŞKİLER” dir. Halkla ilişkiler, halk ve ilişki kökenlerinden oluşmakta, burada HALK, özel ya da tüzel kişilerin hizmet götürdüğü, onun hizmetinden yararlanan kişiler anlamında, ilişki ise taraflar arasında karşılıklı iletişim ve etkileşim anlamında kullanılmaktadır.
Bu anlamda Halkla İlişkiler, özel ya da tüzel kişilerin belirtilmiş kitlelerle dürüst ve sağlam bağlar kurup, geliştirerek onlara olumlu inanç ve eylemlere yöneltilmesi, tepkileri değerlendirerek tutumuna yön vermesi, böylece karşılıklı yarar sağlayan ilişkileri sürdürme yolundaki planlı çabaları kapsayan bir YÖNETİM TEKNİĞİ’dir.
Öğretmenler açısından halk denildiğinde, eğitim ve öğretim verdiği öğrenciler ve öğrencilerin velileri ve mesleki paylaşım yaptığı öğretmen arkadaşları akla gelmelidir. Başarı ekip işidir. Yalnız bir tarafın etkinliğiyle olmaz. Onun için halka ilişkiler boyutunda, veli, öğrenci, öğretmen ve meslektaşlarla yapılan olumlu ilişkiler sorunların çözümünde, eksikliklerin giderilmesinde çok önemli roller oynar. Halkın güven ve desteğini sağlamak için ise, önce eğitim ve öğretimle ilgili aşamaları halka duyurmak, anlaşılmayan konuları ise açıklamak gerekir.
Bir öğretmenin öğrencilerini tanıma ve iyi ilişkiler kurabilme, aileleriyle iletişim içindeki kimliğini, pozitif ve negatif enerjisini ortaya koyar. Kurulan olumlu ilişkiler öğrenci başarısızlığını nereden ortaya çıktığını anlamada, başarının yükselmesinde önemli bir pay oluşturur. Çünkü iletişimsizlik, halkla ilişkilerde başarısızlığın temelidir. Öğrenci – öğretmen – veli üçgeninde kurulan olumlu ilişkiler, bu eğitim ve öğretimin başarısına direkt etki yapmaktadır. İşte bu amaçla yapılan, ortaya konulan planlı çabalar “Halkla İlişkiler”dir.
HALKLA İLİŞKİLERDE TEMEL PRENSİPLER 1) Halkla İlişkiler KARŞILIKLIDIR. Bir başka ifadeyle Halkla İlişkiler NE EKERSEN ONU BİÇERSİN modeli ve uygulamasıdır. Halka bir şey verirken halktan da bir şey alırsın, öğretirken öğrenirsin. Nasıl tepki almak (olumlu olumsuz) istiyorsan ona göre davranırsın. Dolayısıyla ilişkinin düzeyini, şeklini, seviyesini belirlemek insanın kendi elindedir.
2)Halkın güven ve desteğini sağlamak için bazı faaliyetler yapılır. Halkla ilgili kararların halka duyurulması, açıklanması öğretmenlere ilgili bilgiler verilerek öğretmenlerin halka tanıtılması halktan bir TEPKİ’ ye yol açar ve bu tepki olumlu tepki OLUMSUZ tepki olabilir. Tepkilerin olumlu hale gelmesi tarafların göstereceği ortak çaba ve fedakarlığa bağlıdır.
3)Menfaat gereği her iki taraf arasında ortak bir yol bulunması “ETKİ ve TEPKİLERİ DEĞERLENDİRME” dir. Değerlendirmeler iyi yapılırsa, herkes ben haklıyım demezse, herkes karşısındakini anlamaya çalışırsa her iki tarafın yararına ortak bir yol bulunur. 4)Halkla İlişkilerde bir başka dikkati çeken unsurda “halkı etkileme, onu belli inanışa ya da eyleme sevk etme, inandırma” uygulamasıdır. Ancak bu uygulamayı, reklam propaganda, beyin yıkama v.b.uygulamalarla karıştırmamak gerekir. Çünkü halkla ilişkilerde etkileşim iki yönlü, yani karşılıklıdır.
Bilindiği gibi insana ve ya insanlara arzu ettiğiniz şeyi yaptırabilmenin çeşitli yolları vardır. ZOR KULLANMAK, PARA İLE SATIN ALMAK, ZAAFLARDAN İSTİFADE ETMEK ve İNANDIRMAK bu yöntemlerden bazılarıdır. Dikkat edilecek olursa biri hariç diğer yöntemlerde hep kişinin yanında olmak ve sürekli denetlemek gerekiyor. İnandırmakise tam tersidir. Kişi inandıktan sonra onu denetlemeye gerek yoktur. O inandığı için kendi kendini denetler. Öğretmen, öğrenci, veli üçgeninde karşılıklı inanç, sevgi saygı çok önemlidir. Bu temel değerler olursa, başarının önü açık demektedir.
Öğrenci öğretmenini sevmiyorsa, saygı göstermiyorsa, öğretmen öğrencisinin daha iyi tanımak için özverili bir iletişimden kaçıyorsa veliler ve meslektaşlarıyla paylaşımı yetersiz ise elbette eğitim ve öğretimde başarının geleceği karanlıktır.
Halkla ilişkilerde öğretmen mesleki olarak da donanımını artırmak, çağdaş yeniliklerden, fikirler ve öğretilerden yararlanma yoluna gitmelidir. Unutulmamalıdır ki mesleki yetersizlik eğitim ve öğretimin kalitesini düşürmekte, dolayısıyla milletimizin uygarlaşmasında en büyük paya sahip öğretmenlerimizin de seviyesini düşürmektedir. Toplumun ileriye en büyük sorumluluğa sahip öğretmenlerimiz, her zaman, bilgi ve birikimlerini geliştirmek, artırmak, farklı eğitim ve öğretim modellerini tanıyarak gerektiğinde uygulamak durumunda olmaktadırlar.
Çağdaş teknik ve olanaklardan haberdar olmak, benimsemek ve uygulamak uygarlığın bir gereğidir. Öğretmen bu durumun bilicinde olmalı, gelişen ve değişen şartlara ayak uydurabilmelidir. İşte halkla ilişkiler “halkı inandırma” yoluna seçen bu yanıyla da diğer uygulamalardan ayrılan bir yöntem tekniğidir.
ÖĞRETMEN – ÖĞRENCİ – VELİ İLİŞKİLERİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR
Veliler öğrencileri öğretmene teslim etmektedir. Öğretmen öğrenciye, öğrenci öğretmene muhtaçtır. Bu aşamada; öğretmen öncelikle ; • Mesleğini sevmeli, • Öğrencilere değer vermeli, • Dürüst ve güvenilir olmalı, • Nazik, saygılı ve sevecen olmalı, • Sabırlı olmaktır.
HALKLA İLİŞKİLERDE MUAŞERET KURALLARI • Sinirli bir tavır takınmamak. • Esnememeye, hapşırmamaya ve ya elimizle ağzımız kapatmaya dikkat etmek. • Ağız, burun, kulak karıştırmamak. Fiziki duruşa dikkat etmek. • Dinlemesini bilmek, söz kesmemek • Hoşgörülü ve iyimser olmak. • “Günaydın”, “iyi günler”, “iyi akşamlar” gibi iyi dilek ve temennilerde bulunmak.
Görgü kuralları insan ilişkilerinin bir çeşit KANUNLARI gibidir. İnsan davranışlarını, konulmalarını, giyinmesini, yürümesini, oturmasını ve hareketlerini bu kurallara göre ayarlar. Çünkü farklı tutum ve davranışlarla toplumdan soyutlanmak istemezler. • “SİZE YAPILMASINI İSTEMEDİĞİNİZİ SİZ DE BAŞKALARINA YAPMAYINIZ.” Kuralı, görgü kurallarının özünü ifade eder. Siz de bu kuralı temel prensip olarak uyguluyorsanız “görgülü insanlar” sayılıyorsunuz demektir.
Görgü, toplum içinde başkalarını rahatsız etmeden yaşayabilme sanatıdır. • Terbiye ve nezaket insanlar DOST kazandırır, sevilmeye, sayılmaya, insanın kendi kendisine güvenmesine yol açar.
ÖĞRETMEN OLARAK KILIK, KIYAFET, KONUŞMA, DAVRANIŞ VE ÇEVRENİZLE İLİŞKİLERDE DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR
Toplumlarda uygun giyim TERBİYE’ nin ölçüsüdür. İnsanlarla ilgili ilk değer yargıları önce dış görünüme göre oluşur. Tanımadığımız insanlar için “ilk görünüm, ilk intiba” çok önemlidir. Öğretmenlik mesleğinde de her gün görev gereği farklı insanlarla karşılaşılır. Bu insanlar sizin kılık – kıyafetinizden etkilenirler. Görünümünüzden dolayı sizi seçebilirler ve ya tam tersi tercih etmeyebilirler. Her türlü olumsuz etkiyi önleyebilmek için kılık – kıyafetimizi ona göre seçmeliyiz. Kılık – kıyafetimiz temiz olmalıdır.
Gerçi insanları yakından tanıdıktan sonra kıyafet ve dış görünümün önemi kalmaz. Ne insanları tanırız hepimiz, fiziki olarak “çok yakışıklı”, “çok güzel” türden insanlar. Ama bunlardan bazılarını daha yakından tanıdıkça o dışarıdan gözüken güzellikle hiç alakasının olmadığını çok soğuk, kendini beğenmiş, buna rağmen niteliksiz bir kimse olduğunu fark edesiniz ve artık o bir başkasına, onu tanımayanlara güzel, sizin için ise tan tersi güzel ötesi “ÇİRKİN” dir. Siz onu tüm yanlarıyla algıladığınız için fiziki özellikleri artık sizi cezbetmektedir.
İşte bu sebeple önemli olan fiziki değil RUH GÜZELLİĞİ’dir. Ancak sizi tanıyan güzellikleriniz keşfedilinceye kadar dış görünüm önem taşır. Dış görünüm mağaza vitrini gibidir. Genelde vitrinin de görülenler mağaza fonksiyonlarının özünü yansıtır. Öğretmenler kılık kıyafetlerinde çağdaş bir görünüm sergilemelidirler. Erkekler, takım elbise giymiş, saç – sakal tıraşı olmuş, temiz, bakımlı görünmelidir. Bayanlar ise gereksiz abartılardan kaçınarak sade bir şıklık içerisinde kendisini yansıtmayı bilmelidir.
İNSAN SEVGİSİNİN VE SAYGININ, İFA EDİLEN KAMU HİZMETİ BAKIMINDAN ÖNEMİ VE GEREĞİ