290 likes | 590 Views
PUSULA. GÖKTÜRK İLKOKULU. YIL : 3 SAYI : OCAK 2013. GÖKTÜRK İLKOKULU adına sahibi okul müdürü İrfan PELİT YAYIN KURULU Baran UZUNGER A.Ayça ZARASIZ Nilhan SAĞNAK Selen YILMAZ C.Melis BULUT İrem ERGİN Yeliz AKAYDIN Göksu TÜMER Onur URAS A.Kaan ÖZNACAR DÜZENLEME Fatma ZARARSIZ
E N D
PUSULA GÖKTÜRK İLKOKULU YIL : 3 SAYI : OCAK 2013
GÖKTÜRK İLKOKULU adına sahibi okul müdürü İrfan PELİT YAYIN KURULU Baran UZUNGER A.Ayça ZARASIZ Nilhan SAĞNAK Selen YILMAZ C.Melis BULUT İrem ERGİN Yeliz AKAYDIN Göksu TÜMER Onur URAS A.Kaan ÖZNACAR DÜZENLEME Fatma ZARARSIZ İLETİŞİM Ümit Mah.460.Sok.Nu : 4 Yenimahalle /ANKARA Fax:0312 236 03 64 e-posta: 339002°meb.k12.tr web: gokturkankara.meb.k12.tr Tel : 0312 235 14 88 Bu dergi 13.01.2005 tarih 25699 sayılı resmi gazetede yayınlanan MEB ilköğretim ve ortaöğretim kurumları sosyal etkinlikler yönetmeliğine uygun olarak hazırlanmıştır. Yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. “Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak! “ Mustafa Kemal ATATÜRK
İÇİNDEKİLER SUNUŞ RÖPORTAJ “ Okul Müdürümüz İrfan PELİT” BİYOGRAFİ “ Mehmet Akif ERSOY” YAZARLARIMIZDAN “ Reşat Nuri GÜNTEKİN” BİR YAZAR/ BİR ESER “ Mavisel YENER / MAVİ ZAMANLAR” “ Ayla KUTLU / MİNİK SERÇE “ DİŞ HEKİMLİĞİNE YOLCULUK DENEMELER, SÖYLEŞİLER HİKAYELER, ŞİİRLER,TİYARO İZLENİMLERİ AYRILIRKEN… REHBERLİK KÖŞESİ
Okul Müdürümüz Sayın İrfan PELİT ile Röportaj… AHMET KAAN : Sayın müdürüm, öncelikle bizi makamınıza kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Hoş geldiniz çocuklar.Nasıl gidiyor ,sınıfta durumlar nasıl? AHMET KAAN : Teşekkürler… iyiyiz , SBS yaklaşıyor . Bu yüzden biraz heyecanlıyız. Heyecanlanacak bir şey yok. Heyecanlanmazsanız daha iyi olur sizin için. AHMET KAAN : Hocam, bazen heyecan daha iyi oluyor. İyi olur da …Ucunu kaçırınca da olumsuz etki olabilir Siz yapabileceğinizi yapacaksınız.Gerisi gider kendi kendine.Elinizden geleni yaptığınızdan emin olmanız yeterli.Evet, sizleri dinliyorum. AHMET KAAN : Hocam ,bize kendinizi tanıtır mısınız? Ben , İrfan PELİT . Gümüşhaneliyim ,1957 doğumluyum.Önce öğretmenlik sonra müdür yardımcılığı sonra da müdürlük yaptım.17 yıldır müdür olarak görevimi yapıyorum. İREM : Şu anda müdür olmasaydınız ne olmak isterdiniz ? Müdür olmasaydım yine öğretmen olmak isterdim.
ONUR : Hocam daha önce çalıştığınız okullarda ne gibi farklılıklar gözlemlediniz? Daha önceki okullardan buranın farkı şöyle ki; Anadolu’ nun çeşitli bölgelerinde görev yaptım.Her çalıştığım okulun öğrenci kadrosu farklı idi. Muş ‘ta başlayan öğretmenlik hayatım Gümüşhane,Diyarbakır, Çanakkale ve sonrada Ankara illerinde devam etti. Yenimahalle Kent Kop İlköğretim Okulunda idarecilik görevim başladı. Aynı okulda müdür yardımcılığı ve müdür vekilliği yaptıktan sonra Ziya Gökalp İlköğretim Okuluna müdür olarak atandım. Ankara Batıkent’te , Ankara ‘da Refika Aksoy İlköğretim Okulunda 9 yıl görev yaptım.Oradan Göktürk İlköğretim Okuluna geldim ,buradan da emekli olacağım. Farklı bölgelerde çalıştığım dikkate alındığında ; oradaki öğrenciler ile buradakilerin maddi durumları ve kültürel birikimlerinin aynı olmadığını söyleyebilirim. Buradaki öğrencilerin maddi durumları daha iyi.Ama orada bulduğum samimiyeti orada bulmak zor .Ayrıca bazıları da sıkıntılıydı.Kötü alışkanlıkları vardı, fark bu. Örneğin Refika Aksoy İlköğretim Okulu …Orası 1500 kişiydi, kalabalıktı.Başarı olarak şu anda da Refika Aksoy başarılı. Buradaki öğrencilerin başarı potansiyelli de yüksek. Herkesi seviyorum fakat bizi yanlış tanıdılar; futbol yasaklanması sizler tarafından olumsuz karşılandı.Futbol için sahanın yetersiz olması, teneffüste bahçenin kalabalık olması nedeni ile futbol yasaklandı. Salonda da futbol oynayabilirsiniz. ONUR : Hocam, geçen yıl öğle teneffüsleri spor salonu açık oluyordu. Bu sene bu uygulamayı görmedik genellikle spor salonu kapalı oluyor. Bu sene o uygulamayı iptal ettik çünkü arkadaşlarınıza zarar geliyor. Sadece sizler olsanız neyse …Allah korusun orada demir potalar var; birine bir şey olursa üzülürüz ..Şimdi eskisi gibi değil,direk okul müdürü suçlanıyor. Ben ; siz öğrencilere ,her sınıfa, her kişiye, her biriye elimden geleni yapmaya çalışıyorum . Sosyal , kültürel mümkün olabilecek her şeyi isteyebilirsiniz samimi ve dürüst olarak.
GÖKSU : Mesleğinizde edindiğiniz tecrübe ve deneyimlere dayanarak biz öğrencilere verebileceğiniz tavsiyeler neler? Öncellikle ben kendi düşüncelerimi söyleyeyim :Her birey ,her fert dürüst ve ahlaklı olmalı.Dürüst ve ahlaklı olursa bir insanın, davranışlarıyla zaten dürüst olan kişinin,kişiliği oturmuştur.O kişiye ders çalış da demezsin , şunu da yapma da demezsin çünkü o kişi ne yapacağını bilir. Neye mal olursa olsun yalan söylemeyin .Herkes hata yapar,önemli olan yapılan hatanın kasıtlı olmamamsı bir de iyi dost hatayı kişinin yüzüne söyleyendir.Ben bir hata yapmışsam ,sen bunu bana diyebilirsin. İrfan Bey ,bu iş böyle olmamalı diyebilirsin .Bir iş olmadı,bu iş yanlış denildiği zaman önerisiyle gelmen gerekir ,şeklinde diyebilirsin; ben eleştiriye açığım. UTKU : Mesleğinizin zor yanları nelerdir ? Mesleğimin zor yanı nasıl söyleyeyim,beni tanısaydınız daha rahat ifade edebilirdim.Ekip olarak çalıştığım kişilerle anlaşmak,bölge insanını tanımak ,iletişimi kolaylaştırmak gibi konularda zaman zaman sıkıntı oluyor. YELİZ : Son olarak biz öğlecilerden neler bekliyorsunuz ? Siz öğrencilerden beklentilerimiz nelerdir? Başarılı olmanızdır.Sizin başarılarınız okula ve çevreye yansıyor.Mesela toplantılara katılıyoruz okul dışında.Göktürk İlkokulu şöyle başarılıdır dendiğinde çok mutlu oluyorum o zaman.Sizlere saygı duyuyorum, önünüzü açmak istiyorum. Elimden geldiğince sizlerin isteklerinizi yerine getirmeye çalışıyorum.İstiyorum ki sizler her konuda başarılı olasınız.Okulu nasıl önemsediğinizi bilelim. Ayda bir Seviye Tespit Sınavı olmasını istiyoruz ama maddi sıkıntılar var, sistem buna yeterli olmuyor .
AHMET KAAN : Bizleri kabul ettiğiniz ve sorularımızı samimiyetle cevapladığınız için arkadaşlarımız adına teşekkür ediyoruz. Ahmet Kaan ÖZNACAR , Göksu TÜMER, Mihriban İrem ERGİN Onur URAS, Utku GÖKÇEN, Yeliz AKAYDIN
REŞAT NURİ GÜNTEKİN (25 KASIM 1889 - 7 ARALIK 1956) 1889'da İstanbul’un Üsküdar ilçesinde dünyaya geldi. Babası, askeri tabip Nuri Bey, annesi Erzincan valisi Yaver Paşa'nın kızı Lütfiye Hanım'dır. Reşide adlı kız kardeşi çok genç yaşta hayatını kaybetti, tek çocuk olarak büyüdü.Babası askeri doktor olduğu için öğrenim hayatı boyunca birçok il gezen Reşat Nuri, ilköğrenimine Çanakkale 'de başladı. Çocukluk yıllarında dinlediği Fatma Aliye Hanım’ın ‘‘Udi’’ isimli romanı hayatına iz bırakıp,sanata heveslendiren eserleri arasına girdi. Babasının Çanakkale’deki evlerinde zengin bir kütüphanesinin olması onu kitaplara iten ve yazı yazma kültürünün gelişmesini sağlayan bir araç oldu.Öğrenimini yirmi üç yaşında bitirmiştir.1927'ye kadar Bursa ve İstanbul’da çeşitli okullarda Fransızca ,Türkçe öğretmeni ve müdür olarak görev yaptı. 1927’de Erenköy Lisesi’nden yeni mezun olan öğrencisi Hadiye Hanım ile evlendi.Öğretmenlik mesleğinin yanı sıra edebiyatla uğraşan Reşat Nuri, Halit Ziya’nın eserlerinden aldığı ilhamla hikâye yazma hevesi duymaktaydı. Daha sonra tiyatro edebiyatını benimseyerek bir tiyatro yazarı olmak için uğraştı. Yazı hayatına 1.Dünya Savaşı sonlarında başladı. Başlangıçta “Eski Ahbap” (1917) gibi uzun hikayeler, “Hançer”(1920) ve “Eski Rüya” (1922) gibi sahne eserleri, “Gizli El” (1924) gibi romanlar yazan, tiyatro eleştiri ve araştırmaları yayınlayan sanatçı “Çalıkuşu” adlı romanının 1922’de Vakit Gazetesinde tefrika edilmesiyle şöhrete kavuştu. Güntekin'e akciğer kanseri teşhisi konulduktan sonra tedavisi için Londra'ya gitti ve orada hastalığına yenik düşerek öldü. 13 Aralık 1956 günü, Karacaahmet Mezarlığı'na gömüldü. Levent’te oturduğu sokağa “Çalıkuşu” ismi,Kadıköy’de ve İzmir’de bir ilköğretim okuluna ve Fatih’te bir tiyatro sahnesine Reşat Nuri Güntekin ismi verilmiştir.
Yazar, öykü, roman ve oyunlarıyla edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir. Kahramanları genelde tek yönlüdür. Olay kahramanlarını çevreyle birlikte verir. Anadolu insanını iyi tanıdığı eserlerinden anlaşılır. Bazı eserlerinde genç cumhuriyetin toplumsal ideallerini işlemiştir. Reşat Nuri GÜNTEKİN eserlerine konuşma dilinin zenginliğini zorlanmadan yansıtır.Reşat Nuri GÜNTEKİN, Cumhuriyet dönemi edebiyatında önemli bir yeri olan Çalıkuşu, Yeşil Gece ve Anadolu Notları gibi önemli eserlere imza atmış romancı, öykücü ve oyun yazarıdır. ‘‘Acımak’’ romanı bize hayat dersi vermekle birlikte o zamanki durumu da göz önüne sermektedir. Kitap oldukça sürükleyici olup sıkmamaktadır. Yazar kitaplarında daha çok kadın, çocuk, aile ve ahlâk meseleleri üzerinde durmuştur. Kitabın başlığı ve içeriği arasındaki bağlantı: Zehra Hanımın, babası öldükten sonra acıma duygusuna sahip olması. İrem ERGİN
MAVİSEL YENER’İN HAYATI 1984’de Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinden mezun oldu.Öykü, masal, köşe yazısı ve eleştiri yazıları 1978’den bu yana gazete ve dergilerde yayımlanıyor. Şiir, öykü, masal, tiyatro oyunu, roman türlerinde pek çok eser verdi.Bugüne kadar yayımlanmış kırktan fazla çocuk kitabı vardır.İki yıl süreyle Gazete Ege’de çocuk sayfası hazırladı.Haber Ekspres gazetesinin çocuk sayfasında köşe yazarlığı yaptı. Varlık, Virgül, Edebiyat Eleştiri gibi yazın dergilerinde öykü ve yazıları yayımlandı.
TRT İzmir Radyosu’ nda iki yıl süreyle Mavi Mektuplar isimli köşeyi hazırlayıp sundu.İki yazar arkadaşıyla birlikte kaleme aldığı Mor Gece Mavi Gün isimli çocuk oyunu Ankara Devlet Tiyatrosu’nda 2007 yılında sahnelendi. Edebiyatçılar Derneği, Yazarlar Sendikası, Dil Derneği ve P.E.N. Yazarlar Derneği’ nin üyesidir.Yazar, genel merkezi İzmir’de olan AIDS ile Mücadele Derneği’nin yönetim kurulu üyesidir.Uyuşturucu ve AIDS konusunda eğitimci eğitmeni olarak çalışmaktadır.Çocuk yazını alanında atölye eğitmenliği de yapıyor.Mavisel Yener’in kitapları başka dillere de çevriliyor, dünya çocuklarıyla buluşuyor.Ondan fazla ödülü vardır. Yener, eserlerinde çocuk sevgisini, çocukların çocukluklarını yaşamalarını, her koşulda sevinmeleri gerektiğini vurguluyor. "
MAVİ ZAMANLAR Birce evlerinin yakınındaki kitapçıya girdi.Yedinci sınıf ders kitaplarını verip onların yerine tatilde okuyacak kitaplar alacaktı. Gözü birden bir kitaba takıldı.‘Gizli Geçitleri Bulmanın Yolları’. Aldığı birçok kitabın yanına bunu da koydu ve eve gitti.Kitapları okumak için sabırsızlanıyordu.Kırmızı kitaba göz gezdirirken elektrikler gitti ve mum ışığında okumaya başladı.Birce okulda yapılan öykü yazma yarışmasında dereceye girmişti ve ödülü bir haftalık” Allianoi (Alyanoi) Kurtarma Kazısı Alanı” gezisiydi. Birce gezi günü erkenden uyanmıştı.Öğretmeni Sezin Hanım onları kazı alanına bırakıp İzmir’e geri döndü.Kazı alanındakiler Birce ve arkadaşlarını çok sıcak karşıladılar.Herkes odalarına yerleşti.Gilman ve Arzu kızlara kazı alanını gezdirdiler, akşam yemeği yediler sonra odalarına çekildiler. Kaldıkları odanın yanında kemik odası vardı.Sevilay biraz korkmuştu ve uyuyamamıştı.Dışarı çıkıp hava aldı, midesi bulanıyordu. Kahvaltıdan sonra Gilman Birce’ye buranın eski bir sağlık merkezi olduğunu anlattı.Daha sonra tekerlek izinin olduğu bir taş gösterdi.Öğle yemeği yediler, sohbet ettiler, kırmızı kapaklı kitabı okudular.Kitapta tekerlek izinden bahsediyordu.Birce ve Gilman artık bir iz peşindeydi.Kitaba güveniyor ve kitaptaki sözlerin şifre olduğunu düşünüyorlardı, gerçekten de öyleydi. Gezinirken hamamda duran siyah taşın fotoğrafını çeken birini gördüler, gece onlarda içeri girip bakacaktı.Işıl’a da gizemi anlattılar ve üçü tünele girdi.Tünelde Selo ve İbrahim vardı.Onların amaçları elektromanyetik taşı ele geçirmekti.Kitapta Dolunay Masalcısının verdiği ipuçlarıyla Allionoi’nin gizli geçitlerini ve su perisini buldular.Su perisinin karnındaki deniz kabuğunu sağa çevirince birden her yer kaynar suyla doldu.Kırmızı kitabın aynısının su perisinin kucağında olduğunu gördüler.Daha önceden buldukları taşı su perisine attılar ve sular çekildi.Su kaynaklarını yönlendirmek isteyen güçlere engel oldular ve dünyanın dengesini bozacak bir tehlikeyi de önlediler.
Yıllar sonra Gilman ünlü bir arkeolog olmuştu ve bir söylencede bu hikayeyi anlattı.Bir kız bunu bildiğini söyledi ve Gilman annesinin adını sordu.Annesinin adı Birce kızın adı ise Perisu idi.Gilman Birce’ye bir efsane yazdı ve yanına da bir not koydu vermesi için Perisu’yla gönderdi. Seza KURUKAFA • Yıllar sonra Gilman ünlü bir arkeolog olmuştu ve bir söylencede bu hikayeyi anlattı.Bir kız bunu bildiğini söyledi ve Gilman annesinin adını sordu.Annesinin adı Birce kızın adı ise Perisu idi.Gilman Birce’ye bir efsane yazdı ve yanına da bir not koydu vermesi için Perisu’yla gönderdi. • Yıllar sonra Gilman ünlü bir arkeolog olmuştu ve bir söylencede bu hikayeyi anlattı.Bir kız bunu bildiğini söyledi ve Gilman annesinin adını sordu.Annesinin adı Birce kızın adı ise Perisu idi.Gilman Birce’ye bir efsane yazdı ve yanına da bir not koydu vermesi için Perisu’yla gönderdi.
MERHABA SEVGİ Ayla KUTLU Ayla KUTLU ’ nun bu eserinde Anadolu’nun küçük bir köyünde yaşayan Sevgi adlı küçük bir kız vardır.Bu kız hayvanları çok sever.Ve yemeği bile dahil her şeyini hayvanlarla paylaşır.Bu kız anaokuluna başlar.Bir gün okul bir seyahat düzenler bu sırada seyahate gittikleri otobüs karşıdan gelen bir kamyona çarpar ve kaza yapar bu kazada Sevgi’nin kolu kırılır ve kolundaki sinirleri kırıldığı için kolu kesilir ve artık sevgi artık çolaktır.Ama bu olayın üzerine Sevgi bir süre hayata küser.Bunun üzerine hastanenin baş hekimi Sevgi ile bir konuşma yapar ve onun sosyal etkinliklere katılmasını ve sol kolla yemek yemeye,resim çizmeye ve bunun tarzı şeyleri yapmaya alışmasını söyler.Bir süre sonra Sevgi ilk okula başlar.İlkokulda yeni arkadaşlar edinir .Hastanenin baş hekiminin tayini çıkar bu nedenle hastaneye yeni bir baş hekim gelir Sevgi bu başhekimle de kısa sürede tanışır .Hastanede bir hastabakıcı vardır ismi Hatice’dir,Bu kadın sevgiyi tehdit eder ve kendi işlerini ona yaptırır.Sadece o değil hastanedeki malları çalmasında da yardımcı olmasına zorlar.Daha sonra Hatice hanımın malları kaçırdığı fark edilir.Bu nedenle Hatice hanım kaçar. Sevgi’nin liseye başlamasına on gün kala sevginin Sarışık adlı ineği hamiledir.Ama Sevgi’nin köyündeki hayvanlardan anlayan kişiler ne yapsalar da yavruyu kurtaramazlar.Sarışık’ ın içine bir ip sokarlar ve yavruyu böyle çıkarmaya çalışırlar ama yavruyu gene kurtaramazlar ve yavruyu parçalayıp parça parça çıkarırlar.Bu olay Sevgi’yi o kadar çok etkiler ki hayvanlarla ilgilenen bir meslek yok mu diye düşünür ve lisedeki matematik öğretmeniyle bu olayı paylaşır. Matematik öğretmeni de onu veteriner olan bir arkadaşına götürür.Sevgi bunun üzerine veteriner olmaya karar verir. Sevgi artık gelecekte ne olacağı konusunda çok kararlıdır. Büyüyünce veteriner olacak ve hayvanlara yardım edecektir…
SEVGİ : Kitabın baş rolündeki kişi,hayvanları ve doğayı çok seviyor ve veteriner olmak istiyor. HATİCE TEYZE : Hastanede çalışan ve hastalara kötü davranan bir hastabakıcı, Sevgi’yi kendi özel işlerinde kullanmaya çalışan kötü birisi, aynı zamanda hırsızlık da yapıyor BAŞHEKİM : Sevgi’ye iyileşmesinde yardım eden doktor SARIŞIK : Sevgi’nin ineği SÜTLAÇ : Sevgi’nin en iyi hayvan dostlarından biri aynı zamanda Sevgi’nin kedisi. MATEMATİK ÖĞRETMENİ:Sevgi’nin veteriner olma kararını vermesinde büyük katkısı var. ****İnsanı ve insanlığı gerçekten seven kişiler, aynı zamanda doğaya da saygı gösteren ve onu koruyan kişilerdir.Bu kitap insanı,dünyayı daha doğrusu hayatı sevmemiz gerektiğini ve hayattaki zorluklar içinde gene de bir yerlere gelmek ve bu zorluklarla mücadele etmemiz gerektiğini anlatıyor. Mert KAYABAŞI
DEMİR YOLU MEDENİYET YOLU Hasret kavuşturan derler Yol bitmez, özlem bitmez Mutluluk taşır derler Demir yolu medeniyet yolu Gurbet Anadolu ‘dan Yurt dışına göçtü diyorlar Anadolu insanları Demir yolu medeniyet yolu Hasret kavuşturan geldi Dert bitti, özlem bitti Sevgi dolu mutluluk geldi. Demir yolu medeniyet dolu Selen AŞKUN
DİŞ HEKİMLİĞİNE YOLCULUK Beni Geleceğime Hazırlayacak Lise Hayallerimdeki üniversiteye gidebilmek için yabancı dil ve diğer ders eğitimlerinin daha zorlayıcı ve detaylı öğrenime olanak tanıyan bir anadolu lisesi olacağına inanıyorum.İngilizce hazırlık sınıfı olan Kadıköy Anadolu Lisesi beni hayallerime ulaştıracak lise olduğunu düşünüyorum. Zevkle Çalışacağım İş Küçüklüğümden beri çürük ve kötü görünüşlü dişlerden etkilenmişimdir. İnsanlara yardımcı olmak ve güler yüzlü davranmak benim başlıca özelliğimdir.Bu iki özelliğimi kullanarak diş hekimliğinde çok başarılı olacağımı düşünüyorum. İnsanın zevk alacağı işi yapması, o işte daha başarılı olmasını sağlar.
Diş Hekimliği Fakültesi, ağız boşluğunun ve diş sağlığının korunması, diş ve diş etleri hastalıklarının tedavisi, diş ve çene ameliyatları ile protez yapımı konularında eğitim ve araştırma yapar. Bir diş hekimi hastaları ile iyi ilişkiler kurabilmeli, onların güvenini kazanabilmelidir. Bunun için diş hekimi olmayı düşünen bir kimsenin sabırlı, hoşgörülü, güler yüzlü olması ve insanlara içten ilgi duyması gerekir. Diş Hekimi olmak için İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde okumak ve beş yılda eğitimimi tamamlamak istiyorum. Yapacağım iş benim için çok önemlidir çünkü hem kariyerim hem de toplumdaki yerim açısından kendimi iyi hissettiğim işi yapmalıyım.İnsan sevdiği işi yaparsa hem yorulmaz hem de mutlu olur.Bu mutluluğu yaşarken aynı anda para kazanmanın çok keyifli olacağını düşünüyorum.Ben de bu mutluluğu ve keyfi diş hekimliği ile yaşayacağımı düşünüyorum. Tekirdağ’da Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi açarak kendi işimi yapmak istiyorum.Bunu yapmadan önce bu konuda Amerika’da kendimi geliştirmek ve en son teknolojileri öğrenmek istiyorum. Muhsin Efe KARATAŞ
NE ROMEO NE JULİET TANITIM ESER W.SHAKESPARE’İN OLUP KOMEDİ HALİNDE YENİDEN DÜZENLENMİŞTİR . DRAMATİK BİR AŞK HİKAYESİNİN MÜZİK VE DANSLA HARMANLANDIĞI BU ESERİ ‘’ANTİK TİYATRO’’ ADLI BİR EKİP OYNAMAKTADIR.
SAHNE ARKASI YAZAN VE YÖNETEN: Mehmet YILMAZSOY DEKOR-IŞIK:Fatih YILMAZ REJİ ASİSTANI:Yasemin ŞAHİN KOSTÜM:Rüveyda YEŞİL DANS: Serap GÖKÇE/Yasemin ŞAHİN OYUNCU KADROSU Burak Güray YAŞAR Ezgi Duygu BEKDEMİR Serkan GÜRBÜZ Yasemin ŞAHİN Serap GÖKÇE Mehmet YILMAZSOY Gürcan GÜLPINAR Hamza BAL Can YILMAZ
ESER Oyunun konusu klasik Romeo ve juliet’ ten çok farklı olmamakla birlikte günümüz komedisiyle daha da ilgi çekici hale gelmiştir. Yine de kısaca söz etmekte fayda vardır. Capuletler ve Montagueler arasında yıllardır süren bir düşmanlık vardır. Montagueler’in oğlu Romeo bir gün çağrıldığı bir şölene katılır.Bu şölende Juliet adlı bir kızı görür ve ona aşık olur.Aynı şekilde kız da ona aşık olmuştur.Ancak Juliet Capulet Ailesi’nden olduğu için bu bir yasak aşktır. Buna rağmen daha fazla dayanamazlar ve gizlice evlenirler.Ancak durum düşündükleri gibi olmayacaktır. Montagueler’in oğlu Tybalt kız kardeşinin evlendiğini duyup bunu engellemek ister ancak başarısız olur.Romeo ve Juliet artık birbirleriye görüşememektedirler.
Bu durumun da çözümü vardır. Juliet’in dadısı bu iki deli aşığın elçisi olmuştur artık. Romeo ve Juliet’in umutları tükenmiştir artık. Capuletler Juliet’i Paris ile evlendirmeyi akıllarına koymuşlardır. Tabi ki Juliet buna izin vermez ama işi işten geçmiştir artık. Bu arada Prens, Romeo’ya sürgün cezası verir. Juliet, bilgi alabileceği tek kişi olan Rahip Lawrence’a gider ve giderken ailesine günah çıkartmaya gittiği yalanını söyler. Rahip Lawrence, Juliet’e son bir kavuşma umudu olduğunu söyler. Ona bir iksir verir ve bu iksir onu iki gün ölü gibi gösterecektir. Böylece Juliet istemediği bir evlilikten kurtulacaktır. Rahip Romeo’ya da bunları anlatan bir mektup yazar ancak bu mektup ona zamanında ulaşamaz. Romeo , Juliet’i bulabileceği umuduyla geri döner ancak Juliet’i ölü olarak bulunca çılgına döner ve yüzüğündeki zehri içer.Bir süre sonra uyanan Juliet ise onu görünce öpüp payını alır . Ahmet Kaan ÖZNACAR
TREN Trenlerimiz var yurdumuzda Götürür bizi en uzak diyarlara Mutlu eder bizleri Neşelendirir hepimizi Biter yol, Sevdiklerimizle buluşunca Geri gideriz Mutlu olunca. Demir yolu yurdun her yerinde Hepimiz gezeriz trenle Yol kısa gelir bizlere Tren güzeldir bence… Yankı ÖZTÜRK
ASLIMIZ Çanakkale ne bir destan ne de bir masal … O bir yaşanmışlık, o bir gerçek…İsimsiz kahramanların yattığı toprak…Bucak bucak yurdun her köşesinden tek bir amaç uğrunda ölmeye gelenlerin vatanı…. 18 Mart günü dayandığında kapıya , yurdun her köşesi doğusu batısı, kuzeyi güneyi bir oldu.Tek yürek , tek can koştu Çanakkale’ye.İnsan için en önemli olan canıdır ama onlar o canı Çanakkale’ de kaybedeceğini bile bile “ Vatan sağ olsun !” diyerek gittiler ardına bakmadan.. Onlar öyle gururlu ve onurluydular ki yüreklerine ateş topları saplansa dahi yüzlerinde vatan uğruna can vermenin sevinci yansıyordu. Bizler de bu aziz vatanı kimselere bırakmayacağız.Çanakkale bizim aslımız, biz aslımızı unutmayacağız. Ezgi DEMİRKAN
SİHİRLİ KELİME : MERHABA Ne kadar süredir yürüdüğümü hiç bilmiyordum…Amaçsız bir şekilde bir sokaktan öbürüne ondan da diğerine doğru ilerledim.Arkadaşlarımla yaşadığım tatsız tartışma sinirlerimi bozmuştu.Adeta hayata dair her şeyden nefret ediyordum. Bir banka oturdum.Köşedeki duvarın dibinde , kıyafetlerinden sokak çocuğu olduğunu tahmin ettiğim küçük bir çocuk ,sessiz ve kesik kesik ağlıyordu.O anda kendi sorunlarımı unutup yanına koştum.Hafifçe çömelip yüzümü onunla aynı hizaya getirdim.” merhaba !” dedim.”Ne oldu sana ?” Başını kaldırıp masmavi gözleriyle bana baktı.”Merhaba…” dedi narin titrek bir sesle.Üşümüş görünüyordu.Kaşkolumu ona sardım.”Aç mısın ?” diye sordum.Utangaç bir tavırla başını salladı.En yakındaki bakkaldan ona birkaç küçük şey aldım.İnanılmaz bir iştahla hepsini silip süpürdü.Minnettar bir edayla bana bakıyordu.”Bir şeyler daha ister misin ?” diye sordum.”Hayır, teşekkür ederim.”dedi suratında kocaman bir gülümsemeyle …Onun yüzünün gülüyor olması beni de mutlu etmişti.
Bir süre küçük dostumla sohbet ettik.Ona ailesi ile İlgili sorular sorduğumda ilk önce kaçamak cevaplar verdi.Ardından bana her şeyi anlattı. Hasta kardeşini , babasının başka şehirlerde çalışmak zorunda olduğunu anlattı.Onu dinledikçe kendi sorunlarının önemsizliğini kavradım.Ve bu küçük ufaklığın omuzlarıma binmiş ağır yükler beni çok şaşırttı.Ayrıca bir sokak çocuğu olmadığını,onu seven bir ailesi olduğunu da öğrendim. Tam gitmeye yeltendi ki cebine bir miktar para yerleştiriverdim.Almayı reddetti.O küçük gözlerindeki ifade karşısında ürperdim.Büyük bir olgunlukla bana bakıyordu.Parayı almaya gururunun elvermeyeceğini anladım ve ailesi için ekmek ,yoğurt ve benzeri yiyecekler alıp eline tutuşturdum. Teşekkür etti ve ardından yürümeye başladı.Minicik ayaklarının asfaltta çıkardığı ses beni hüzünlendirdi.Onu bir daha göremem artık,diye düşündüm.Ama öyle olmadı.İlerleyen zamanlarda hep karşılaştık.Bir merhaba bana küçük bir dost kazandırmıştı… Asya AKTAŞ
BAŞARILI OLMANIN YOLLARI • Başarılı olmuş insanların hayatları dikkatle incelendiğinde, planlı bir yaşam ve sıradan bir hayat yaşamadıkları ilk göze çarpan özelliktir. • Ders çalışma süresini çok uzun tutmak öğrenmeyi olumsuz etkiler. • Yorulmadan ara vermeyi öğrenmelisiniz. • Başarıya giden ilk yol; kişinin kendisine söz geçirebilmesinden geçer. • Heyecana yer vermemeli tecrübeli insanların ve uzmanların önerilerine kulak vermeli, istifade edilmelidir. • Başarının yolu önce kişinin başarıya kendisini inandırmasıyla mümkün olur. • Hayvanı yaşatan iştah, insanı yaşatan ümit, milletleri yaşatan da ideallerdir. Başarmak için ümitli olunmalı asla ve asla ümitsiz olunmamalı.
BAŞARISIZ İNSAN; • Başarısız insan; daima sorunun bir parçasıdır. • Başarısız insan; devamlı mazeret bulmuştur. • Başarısız insan ; ‘bu benim işim değil’ der. • Başarısız insan; her çözüme bir sorun bulur. • Başarısız insan ; ‘mümkün olabilir ama çok zor’ der • Başarısız insan; en olumu durumlarda bile engel bulur. • BAŞARILI İNSAN; • Başarılı insan; daima çözümün bir parçasıdır. • Başarılı insan; bir program yapmıştır. • Başarılı insan ;’işine yardım edeyim der’ • Başarılı insan; her soruna bir çözüm bulmaya çalışır. • Başarılı insan ; ‘zor olabilir ama imkansız değil’ der. • Başarılı insan; en olumsuz anda bile bir çıkış yolu bulur.
AYRILIRKEN… Geride bıraktığımız ilköğretimin yerini alacak yeni bir bilgi denizinde yolculuğumuzun başlamasına kısa bir süre kaldı.Eminiz ki bu yolculuğunuzda da ; bize güven ,umut, bilgi,dostluk, sevgi veren okulumuz GÖKTÜRK yine yanımızda olacak. Bizler de güzel bir yolculuktan sonra mutlu bir yüzle kıyıya ulaşacağız. Okulumuzdan ayrılırken ; içimizde yeni coşkular , heyecanlar, açılmayı bekleyen tomurcuklar ve aynı zamanda da öğretmenlerimizden ayrılacağımız için buruk bir üzüntü var. 2013 Mezunları…