160 likes | 1.44k Views
Felsefe ile bilimi konu, amaç ve yöntem bakımından karşılaştırma. FELSEFE İLE BİLİM.
E N D
Felsefe ile bilimi konu, amaç ve yöntem bakımından karşılaştırma
<> Her ikisinin de amacı doğruya yönelmektir.<> Akıl ve mantık doğrultusunda evrendeki olaylara ait konuları içerir. <> Başlangıçta bilimle felsefe iç içedir.<> Evrendeki olay ve varlıkların dinden bağımsız ilk açıklamaları felsefe içinde olmuştur.<> Felsefe bütün bilimlerin anasıdır. <> İlk filozoflar aynı zamanda bir bilim adamıydılar. Örneğin Thales matematikçi, Arşimet fizikçi, Aristoteles doğa bilgini idi. <> Başlangıçta felsefe içinde yer alan bilimler zamanla kendilerine özgü konu ve yöntemlerini belirleyerek felsefeden ayrılmışlardır. <> Bilimler bağımsızlıklarını kazansa da felsefe ile olan bağları tamamen kopmamıştır.
Felsefe bilimle bazı özellikleri paylaşır. Bunlar;A -) Her ikisi de genel olarak akıl adına konuşurlar ve kendilerini akla dayanan gerekçelerle haklı kılmaya çalışırlar.B - ) Her ikisi de bilinçli, yöntemli ve sistemli birer araştirma faaliyetidirler.C - ) Her ikisi de kavram ve soyutlamalar kullanarak ilke ve yasalara varmak isterler.
Öte yandan onlar arasındaki farklılıkları da şu genel başlıklar altında toplamak mümkündür; a)Bilimin kavram ve soyutlamaları felsefeninkilere göre daha az geneldir ve özel alanları konu alır; b) Felsefenin hem olguları hem de değerleri ele almasına karşılık bilim ancak olgularla veya ancak bir olgu olarak değerlerle ilgilenir (insan bilimleri veya sosyal bilimler); değerler, anlamlar, idealler, erekler böyle olmaları bakımından bilimin konusu olmazlar. Daha basit bir değişle bilim ele aldığı konular üzerinde iyi, kötü, doğru, yanlış, haklı, haksız vb. türünden değer hükümleri veremez, onlara erekler, idealler, anlamlar yükleyemez;c) Bilimin önermelerinin doğrulanabilmelerine (tahkik edilme, verification) karşılık felsefenin önermeleri dar anlamda doğrulanamazlar. Bilime dayanarak hesaplamalar yapıp öndeyilerde (prediction) bulunma imkânına sahip olmamıza karşılık felsefede böyle bir şey söz konusu değildir;
d) Bilimsel araştırma ve buluşlar yapma yöntem ve usullerin belli ve öğretilebilir olmalarına karşılık felsefenin filozof tarafından bile üzerinde uzlaşılan belli ve standart bir araştırma, düşünme yöntemi belli değildir. Değim yerindeyse her filozofun kendine has bir felsefe yapma yöntemi vardır. Bu durum Kant'ın "felsefe değil, felsefe yapmak öğrenilebilir" yönündeki ünlü sözünün doğru olmakla birlikte felsefe yapmayı öğrenmenin, bilim yapmayı öğrenmekten çok daha zor olduğu konusunda bizi uyarmalıdır. e) Bilime dayanarak bilimin uygulaması olan teknolojiler yaratabilmesine karşılık felsefede yine böyle bir imkân mevcut değildir. Felsefe bir düşünme (nazar, theoria) ve eylemdir (amel, praksis), bir yapma, meydana getirme (sanat, tekhne) değildir. Dolayısıyla ondan bilimden olduğu gibi bir tekniğin, teknolojinin, sanatın, sanayinin çıkması mümkün değildir.Sonuç olarak felsefe bilim değildir ve felsefede bilimde olduğundan daha büyük ölçüde "yaratıcı zekâ"ya, bilgi birikimine, seziş ve duyuşlara ihtiyaç olduğundan söz edilebilir.
Başlangıçta bütün bilimler, felsefenin alanı içerisinde yer alan farklı düşünce alanları olarak var olmuşlardır. Bu bağlamda filozof, hemen her bilim alanıyla ilgili olan ve her var oluş durumuna kafa yoran insan demektir. Mesela Aristoteles, hemen her konuda kitap yazmış olan ve bu kitapları, yazılmış oldukları bilim alanlarında referans kabul edilen bir filozof olarak bu filozof tipine örnek gösterilebilir. Bilimsel bilgi geliştikçe, zamanla bilim dalları felsefeden "bağımsızlıklarını" ilan etmişlerdir. Örneğin daha önce "doğa felsefesi" olarak anılan fizik, arkasından kimya, biyoloji ve diğer fen bilimleri tek tek felsefeden ayrılmış ve başlı başına birer disiplin olarak ortaya çıkmışlardır. Bunun ardından da sosyal bilimler, felsefenin etkisinden çıkmaya başlamışlardır. Bu gelişmelerin ardından 19. yüzyılda, felsefe neredeyse etkisiz ve gereksiz duruma gelmiştir. Bu zamandan sonra filozoflar, bilimlerin sınıflandırılmasıyla uğraşmaya başlamışlardır. Hem felsefeden kopan, hem de birbirlerinden olabildiğine uzaklaşan bilimler, bir bütün olan evreni parçaladıkları gibi, insan kafasında da bütün bir evren kavramı oluşturamıyorlardı. Bu parçalanmışlık sanayi dünyasına, toplum hayatına ve hatta insan şahsiyetine bile yansımıştı. Felsefe, bilimleri sınıflandırarak onlar arasındaki ortak noktaları ve bağları göstermek, bilimleri birbirlerine yaklaştırmak istiyordu. Bütün bilimler varlık alanının değişik var olanları ile ilgileniyordu. Bütün bilimler hedefte, metot ve bilimsel tavırda da birleşiyordu. Sınıflandırma bunu daha da açıkça ortaya koyacaktı.
Bu dönemde iki Alman'ın yaptığı bilim sınıflandırması çok tanınmıştır. Kantçı filozoflardan Wilhelm Windelband, bilimleri yöntem bakımından apriori (rasyonel) ve empirik (deneye dayalı) bilimler diye ayırmıştır. Rasyonel bilimler matematik ve felsefe idi. Deneye dayanan bilimler de ikiye ayrılıyordu: tarih bilimleri ve doğa bilimleri.Bu son ayrım metottan ziyade konu farklılığından kaynaklanıyordu. Wilhelm Dilthey de bilimleri metot bakımından ikiye ayırmıştır: manevî bilimler ve doğa bilimleri. Manevî bilimler anlama metodunu, doğa bilimleri ise açıklama metodunu kullanıyordu. Dil, edebiyat, sanat felsefe, hukuk ve bütün tarih bilimleri manevî bilimlerden sayılmıştır. Ancak burada mesela psikoloji her iki bilim grubunda yer alırken, mantık ve matematik bilimleri de arada kalmıştır. Bilim sınıflandırmalarıyla bir sonuca ulaşamayan felsefe, 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında bilimlerin yöntemlerini eleştiren bilim teorisi ile uğraşmıştır. Şu da unutulmamalıdır ki tarihin birçok noktasında bilim tarihi ile felsefe tarihi özdeşleşir. Aralarında bir mesafenin açıldığı 19. yüzyıldan sonra da bilimsel verileri toplayarak varlık dünyası hakkında genel bir açıklama yapma çabasına giren felsefe, şimdi bilime yaklaşmaya çalışmaktadır.
Thomas HobbesFelsefi düşünce insanın evreni içinde kendi varlığını merak etmesiyle ve bu konuda sorular sormasıyla başlar. Felsefe için merak etmek ve soru sormak yeterli değildir. Sorulara sistemli bir açıklama getirmek de önemlidir. Aynı zamanda getirilecek olan açıklamanın sistemli veya sistemsiz olması gerektiği de felsefenin bir sorusudur. Felsefi düşünüş sıradan düşünüşten tamamen farklıdır onun ayırt edici özelliği kavramsal ve soyut olma çabasıdır. Felsefi düşüncenin yöntemleri insana hemen her konuda akıl yürütebilmesi için gerekli temelleri sağlar. Felsefe eleştirel bir düşünüş biçimidir. Felsefi düşünce önceden kazanılmış bilgiler üzerine bir düşüncedir.Felsefe diğer disiplenlerden sorgulama yöntemiyle ayrılır. Filozoflar, ilginç, harika veya şaşırtıcı buldukları bir konudaki şüpheleriyle ilgili anlaşılır örnekler verebilmek için, genellikle sorularını problemler veya bilmeceler olarak çerçevelendirirler. Bu sorular genellikle bir inanca ait varsayımlarla veya insanların karar vermek için kullandıkları yöntemlerle ilgilidir.
Filozoflar problemleri mantıksal bir şekilde ortaya koyarlar. Tarihsel olarak geleneksel mantığınkıyaslarını FregeveRussell'dan itibaren de sembolik mantık kullanır ve daha sonra kritik okuma ve fikir yürütmelerle bir sonuca doğru ilerlerler. Sokrat gibi, tartışmayla, veya diğerlerinin ileri sürdükleri fikirlere cevap vererek, veya dikkatli kişisel düşünmeyle cevap ararlar. Filozoflar bu yöntemlerin birbirine göre üstünlükleirini tartışa gelmişler, örneğin felsefi "çözümlerin" nesnel, kesin yani gerçeklik hakkında bilgi veren mi; yoksa konuştuğumuz dilin mantığına açıklık kazandıran veya hatta kişisel terapi mi olduğunu sorgulamışlardır.Dil filozofun en önemli aracıdır. Analitik felsefede felsefi yöntemle ilgili tartışmalar felsefe ve dille ilgiliydi. Kıta Avrupa'sı felsefesinde de benzer kaygılar vardır. Meta-felsefe, yani felsefenin felsefesi, felsefi problemlerin, felsefi çözümlerin ve problemden çözüme gidişteki yöntemlerin doğasını araştırır. Bu tartışmalar aynı zamanda dil ve yorum üzerine yapılan tartışmalarla da ilgilidir.Yani felsefe düşünce ve mantık bilimi olup her şey hakkında birçok şey bilme sanatıdır.