920 likes | 1.73k Views
SOSYAL HİZMET BİLİMİ VE MESLEĞİ. Doç. Dr. İBRAHİM CILGA Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü. Gereksinme ve Yaklaşım.
E N D
SOSYAL HİZMETBİLİMİ VE MESLEĞİ Doç. Dr. İBRAHİM CILGA Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü
Gereksinme ve Yaklaşım • Türkiye’de toplum ve insan sorunları ve çözüm yolları konusunda bilgi üreten, yaklaşımlar geliştiren, modeller oluşturarak kendine özgü yöntem ve tekniklerle uygulamalar gerçekleştiren bir disiplin ve meslek olarak sosyal hizmetin etkililiğinin ve verimliliğinin arttırılması temel bir gereksinmedir. • Türkiye’de sosyal hizmetle ilişkili bilim, meslek ve uygulama çevrelerinin bilimsel yeterlilik ve yetkinlik ilkelerine göre yeni sorumluluklarla harekete geçmesi gereklidir.
. Gelişme için Stratejik Amaçlar • 1.Türkiye’de ekonomik ve sosyal bunalım karşısında sosyal hizmetin bilimsel ve mesleki rolünün geliştirilmesi, • 2.Gelir ve hizmetlerin dağılımının iyileştirilmesi, yaşam niteliğinin toplum ve insan açısından geliştirilmesi, • 3.Demokratikleşme sürecinde temel hak ve özgürlükler ile sosyal ve ekonomik haklardan tüm toplumu çalışanları ve hizmet kitlesini yararlandırılması, • 4.Sosyal hizmetler alanlarında yapısal bütüncü, disiplinler arası ve sorun alanları düzeyinde geliştirilen yaklaşımlarla katılını ve örgütlenmenin yaygınlaştırılması, etkilik ve verimliliğin yükseltilmesi, sosyal devlet ilkesine göre çağdaş sosyal hizmetler sisteminin ve standartlarının geliştirilmesi • 5.Türkiye’de sosyal bilimlerin güçlendirilmesine ve sosyal araştırmaların geliştirilmesine, yeni yaklaşım ve hizmet modellerinin oluşturulmasına Sosyal hizmet açısından katkı sağlanması. • 6.Eğitimin gelişmesi, yeni açılan bölümlerdeki kalitenin ve standartların yükseltilmesi, farklı bölümlerde yetişen öğrenciler arasında ortaya çıkacak düzey farklılıklarının önlenmesi, sosyal hizmet uzmanlarının çalıştıkları ortamlarda kendini geliştirme bilinci, meslek uygulamalarının kurumlaştırılmasına katkı verilmesi, sosyal hizmet kuruluşlarının kalitesinin yükseltilmesi kurumların hedeflerine ulaşması için hizmet modellerinin geliştirilmesi ve uzmanın çalışma standartlarının geliştirilmesi bu istemlerin başında yer alır.
Temel sorun • Meslek alanında yaşanılan temel sorunun; mesleki güçlerin güçsüzleşmesi, bilimsel, mesleki ve hizmet yönünden hareketsizlik, etkisizlik ve verimsizlik olduğu açıkça gözlenmektedir. Meslek çevresi kapalı bir sistem niteliğindedir. • Toplumsal düzeyde çevresindeki sistemlerle etkileşime girmeyen, değişmeye kapalı, başlangıçtaki koşullara bağlı, değişmez dengeleri yeniden üreten, uygun bir geri beslemeyi kendi içinde kapalı bir yapıya oturtan, toplumsal, bilimsel ve alandaki gelişmelere uyumsuz kalan, süreç içinde kendini geliştirme ve değiştirme yeteneğini sınırlayan statik bir model mesleki güçlerin geçmişini ve bugününü yönlendirmektedir. • Açık sisteme dönüşen dinamik yapıların oluşması, negatif, olumsuz geri besleme yerine pozitif, olumlu ve yapıcı geri beslemenin geliştirilmesi, savunucu iletişim yerine açık etkileşimin temel alınması, devinimin yönünün genel strateji odakları doğrultusuna çevrilmesi zorunludur.
Temel sorun • Toplumsal ve ekonomik sistem içinde sosyal hizmet çevresinin bir alt sistem olarak nitelik kazanamaması; mesleki güçler arasında etkileşimsizlik, güçler arasında bilgi, yaklaşım, model, güç, kaynak alışverişinin yokluğu; • Güçlerin kendine ve birbirine yabancılaşması, güçlerin konjonktür içinde kendi içine kapanması, kopukluk, ayrımcılık, dışlama, itme farklı gündemlere yönelme, dönemsel olarak ortaya konulan ürünlerde sınırlılık, yetersizlik. etkisizlik ve ortaya konulan olumlulukları paylaşma eksikliği, • Meslek çevresinde geleceğe yöneliş için sürdürülebilir etkileşim mekanizmalarının yokluğu nedeniyle sürekliliğin olmaması, güçlerin kendini ve sistemi besleyen, geliştiren dinamizmi ortaya koyamaması, mesleki güçlerin nitel yönden farklılaşmaya yönelememesi, kendi içinde alt sistemleri üretememesi, • Yenileşme, yeni yapılanma, meslek çevresinde bilgi, çaba, kaynak, program ve proje üretmedeki gerilemeler, kapalı sistem içinde ayrılaşma, benzeşme, tekrar, örgütsel bozulma, etkisizlik, verimsizlik ve kalitesizlik üreten kısır döngülerin kırılamaması.
Eğitim Kurumunun Sorumlulukları • Sosyal hizmet alanında bilimsel ve mesleki birikimi geliştirmek, eğitim-öğretim düzenini oluşturmak eğitim programlarına belirli ilkelere göre işlerlik kazandırarak nitelikli uygulayıcı kadronun yetiştirilmesini sağlamaktır. Akademik özerklik bilimsel, eğitsel ve mesleki çalışmaların temel ilkelerini yönlendirir. • Eğitim politikasının niteliğine göre gerçekleşen eğitim-öğretim çalışmaları sürecinde kuram-uygulama bütünlüğünde öğrencilerin yetişme olanakları ve koşulları belirlenir. • Yetişen öğrencinin niteliği, sosyal hizmet uzmanının niteliğinin göstergesidir. Lisans, yüksek lisans ve doktora programları sosyal hizmet alanındaki elemanlarının bilimsel ve akademik yönlerden yetişme koşullarını ve düzeyini sergiler. • Sosyal hizmet alanındaki bilimsel ve mesleki anlayışların geliştirilmesi sorumluluğu eğitim kurumunundur. Bilimsel ve mesleki gelişmelerin stratejilerini oluşturup yönlendirme, meslek eğitiminin gelişmesi ve uygulamaya geçirilmesi, sosyal hizmet alanlarında mesleki çalışmaların felsefe, bilgi, ilke, amaç ve hedefler, yöntem ve teknikler açılarından uygulama modellerinin geliştirilmesi eğitim kurumunun öncülüğünde gelişir. • Sosyal hizmet alanında temel araştırmaların ve değerlendirme araştırmalarının yapılması sorumluluğu eğitim kurumunun sorumlulukları arasında yer alır.
Günümüzde sosyal hizmet uzmanları değişik baskıları ağır biçimde yaşamaktadır • Sosyal hizmet mesleğine ilişkin düzenden kaynaklanan baskılar; sosyal hizmet kuruluşlarının yönetici ve çalışanlarından kaynaklanan baskılar, meslek elemanlarının var olan ekonomik ve sosyal koşulların insan ve toplum üzerindeki etkileriyle oluşan sorunları bilmek fakat, hedef kitleye ulaşamamak ve yeterince mesleki yarar üretememekten kaynaklanan baskılar, kişisel olarak yeterli yetişme konusunda duyulan endişe ve kaygıların oluşturduğu baskılardır. Bu baskılar sosyal hizmet uzmanlarını iş ortamında kıskaç içine almaktadır. • Bu kıskaç meslektaşları devinimsiz, üretken olmayan bir meslek yaşamına sürüklüyor, doyumsuzluk özel yaşamın düzeyini de belirliyor. Uzmanların mesleki kimliğini geliştirememe, yetkililiğini kaybetme ve mesleğe ilişkin algılamalarında farklılaşma öne çıkıyor. Uzmanların içinde bulundukları düşünsel ve duygusal açmazlar ilgililerce yeterince ve gereğince görülmüyor.
Gelişme İçin Direnç ve Baskılardan Kurtulma • Türkiye’de bilimsel ve mesleki güçlerin devingenliğinin yaşanılan çelişkileri kapsayan bir politika ve strateji etrafında sağlanması, • insanın ve toplumun özgürleşmesi, özgür birey, örgütlü toplum ve demokratik sosyal hukuk devletinin gelişmesi, • bilimsel ve teknolojik gelişmeler doğrultusunda demokratik toplum düzeninin oluşması, insan haklarına dayalı anlayışlarla hareket eden, ekonomik ve gelişmelerle sosyal gelişmelerin uyum içinde oluşması için çaba gösteren bir anlayışı gerektirir. • Tüm mesleki güçlerin ortak amaçlar doğrultusunda harekete geçirilmesi geleceğe yönelişin çıkış noktası olarak karşımızda durmaktadır. • Türkiye’de; sosyal hizmet ile ilgili var olan kurulu düzenin değişmesi için bilimsel çaba üretmek itici güçtür. Bilimsel çaba üretmeden statükoyu değiştirmeye olanak yoktur.
Gelişme İçin Direnç ve Baskılardan Kurtulma • Eğitim kurumlarının; sosyal hizmet alanlarındaki kuruluşlarla, üniversite-sosyal sektör ilişkisi içinde bilimsel öncülük yapmalı, yanlış yöneliş ve düzenlemelere karşı bilimsel çözümler önermelidir. • Eğitim kurumları için, çağdaş toplum ve devlet yapısının güçlendirilmesi,sosyal devlet ilkesi temelinde çağdaş sosyal hizmet ve yardım sisteminin geliştirilmesine yönelik modeller,hizmet politikası, planları, programları, projeleri ve uygulamalarının üretilip geliştirilmesi önemli bir sorumluluk alanıdır. • Eğitimin gelişmesi, yeni açılan bölümlerdeki kalitenin ve standartların yükseltilmesi, farklı bölümlerde yetişen öğrenciler arasında ortaya çıkacak düzey farklılıklarının önlenmesi için bilimsel ve mesleki sorumluluktur.
Gelişme İçin Direnç ve Baskılardan Kurtulma • Bilim ve Meslek çevresini oluşturan güçlerin; ertelemeler, bastırmalar, küçük grup çıkarlarını gözeten klikler niteliğinde yabancılaştı mekanizmalara sarılması gelişmeyi engelleyen birer tampon kurumlardır. • Yeni hedeflerin üretilememesi, toplum ve insan gerçeğini hizmet üreterek kucaklayamamak geleceğe yönelişin birlikte yaratılmasını engellemektedir. • Sistem içindeki çelişkiler ve sorunlar sistemin yaşaması ve gelişmesi için birer çıkış noktasıdır. • Çelişkileri ve sorunları çözmeden yabancılaştırıcı mekanizmaları, kısır döngüleri ve tampon kuramları üretmek sistemin varlık alanını daraltır.
Meslek kuruluşu • Sosyal hizmet uzmanının örgütsel yapılar içindeki pozisyonunu güçlendirmeye çalışırken meslek personeli için yeni yapıların oluşmasına öncülük yapar. • Elemanların çalışma koşullarının nitel gelişimi için geçmiş yanlışlar, eksiklikler, mevcut durum değerlendirmesi yaparak gelecek için istemlerini gündeme getirir. • Meslek örgütünün gelecek için yeni istemleri; eğitim kurumundan, sosyal hizmet uzmanlarından sosyal hizmet kuruluşlarının yönetici ve işverenlerinden olmak üzere çeşitlilik gösterir. • Eğitimin gelişmesi, yeni açılan bölümlerdeki kalitenin ve standartların yükseltilmesi, farklı bölümlerde yetişen öğrenciler arasında ortaya çıkacak düzey farklılıklarının önlenmesi, sosyal hizmet uzmanlarının çalıştıkları ortamlarda kendini geliştirme bilinci, meslek uygulamalarının kurumlaştırılmasına katkı verilmesi, sosyal hizmet kuruluşlarının kalitesinin yükseltilmesi kurumların hedeflerine ulaşması için hizmet modellerinin geliştirilmesi ve uzmanın çalışma standartlarının geliştirilmesi bu istemlerin başında yer alır.
Sosyal çalışmacılar • Sosyal çalışmacıların “sürekli eğitim anlayışı“içinde oluşan gereksinmelerinin karşılanması, çalışma koşullarının ilke ve standartlarının belirlenmesi ve yetişme-gelişme olanaklarının arttırılması mesleki sorumluluklarını yerine getirme düzeylerini yükseltecektir. • Mesleki nitelikleri ve olanakları gelişen uzmanların disiplinin ve mesleğin geleceğe yönelik gelişime stratejileri doğrultusunda mesleki devingenlik içinde olma ve topluma yararlı olma düzeyleri artacaktır.
Sosyal çalışmacılar • Sosyal çalışmacılar; kişisel olarak, eğitim sürecinden başlayarak kişisel-sosyal yetişmelerini sürekli geliştirmek, mesleki olgunluk, yeterlilik ve deneyimini geliştirmekten sorumludur. Eğitim kurumu ve meslek derneği sürekli eğitime liderlik yapmalıdır. • Bilimsel ve mesleki yetişme ortamında kazanılan birikimleri istihdam edildiği alanlarda kullanmak, genelci eğitimden alanda uzmanlaşmaya ve derinleşmeye öncelik toplumun ve insanlığın yararına mesleki etkinlikler üretmek temel sorumluluktur. • Toplum içinde ve kurumsal organizasyonlarda mesleki yapıları geliştirmek ve kurumlaşmasını sağlamak, mesleki rol ve sorumluluklarını yerine getirerek mesleğin gelişmesine, yaygınlaşmasına ve tanınmasına katkıda bulunmak uzmanların vazgeçilmez görevleridir.
problematik • Türkiye gerçeği açısından bilim ve meslek çevresinin çelişkilerle dolu gerçekliğini irdelemek, bilimsel ve mesleki hareketliliklerin geliştirilmesi yollarını araştırmak, • Konuya yeni kavramlaştırmalarla bakmak, sosyal hizmetin ne olduğu, nasıl olması gerektiği ve ne yapılması gerektiği koşularında belirli açıklıklara ulaşmak, • Sosyal hizmet konusuna, bu konudaki olaylara bakıp olguları saptarken ya da onları açıklamaya ve yorumlamaya çalışırken var olan bilinçli ya da bilinçsiz yaklaşımlara dayanmak yerine sorgulayıcı bir bakışa yönelmek bilinçli, gerçekçi ve geçerli bilgileri üretmek, • Var olan ve sürüp giden kabullerle; durumu, olay ve olguları açıklamayı sürdürmek,görmezlikten gelmek ve o kabullerin geçerliliğinin peşinde koşmak yeni arayış ve atılımların gelişmesini engelleyici olan kısır döngülerin yönlendirdiği mesleki süreçleri, bilimsel ve mesleki yaşamın çelişkilerle dolu pratiğini aşmak.
Amaç • Türkiye’de sosyal hizmetin bilim çevresinin gündemini bu konulara çekmek ve bu alanda yeni bakışları üretmek, • Sosyal hizmet açısından insan ve toplum sorunlarına bakışın nasıl bir bakış olduğunu irdelemek, • Türkiye’deki gelişmeler ve birikimler açısından sosyal hizmetin konumunu değerlendirmek.
Bakış Yöntemi • Türkiye’de insan ve toplum sorunları karşısında sosyal hizmet konusunu inceleyebilmek için öncelikle; Türkiye’de sosyal hizmet konusunda olan bitene felsefeyle bakmak ya da olan bitenin felsefece tanımlanmasını gerçekleştirmek gerekir. Bunu gerçekleştirmek için olan bitene ontolojik yaklaşımlara yönelmek önem kazanır. • Sosyal hizmet konusunda olan bitene bakarken mantıksal pozitivizmin engelleyici ve sınırlayıcı bakışıyla yetinmeden ontolojik bakışı öne çıkarmak gerekir. • Salt olana bakmak yerine, bağlantılarıyla ve bağlantılar içinde olana bakmak, ontolojik ele alışı içerir. Ontolojik bakış Türkiye’de sosyal hizmete ilişkin olana yönelen ve olanı ilişkileri – bağlantıları içinde görmeğe ve aynı zamanda onun ilişkilerini ve bağlantılarını görmeğe çalışan bir bakıştır.
Bakış Yöntemi/ Ontoloji kavramı • Varlık yapısına bakılan nesneye, ilişkin söylemler hakkında konuşmalar, nesnenin bilgisi, bilgilerin bütünü, nesnenin bilgi dalı, nesnenin bilimi adına gelir. • Ontolojik yaklaşımla; Türkiye’de bir bütün olarak var olan sosyal hizmeti, sosyal hizmetin farklı alanlarını nesne olarak araştırılabilir, sosyal hizmetin özel yapısı bilinebilir. Böyle bir bilgi, sosyal hizmet düşünürlerince ve uygulayıcılarınca sosyal hizmetle ilgili araştırılacak yeni konuların sorunların yakalanmasına götüren bir hareket noktası veya kabulleri gösterir. • Ontolojik yaklaşımın önemi, bakış, tanım, bilgi, kavrayış ve hareketlilik konularındaki bilgilere ilişkin. bilgisel değerindedir. • Ontoloji, varlık bilim olarak gözlem konusu edilen şeye ya da sosyal hizmete özgürce bakmayı, sosyal hizmetin oluşumu konusunda bağımsız bir görüşe ulaşmaya olanak yaratır. • Ontolojik bakış, sosyal hizmetin, belirli bir görüşe ya da kabul edilen bir görüşe göre değil sosyal hizmetin varlık nedenini ve oluşumunu özgürce açıklamaya olanak sağlar. Yaklaşım; sosyal hizmeti belirli kabul edilen bilgilere göre neyin görülmesine işaret eden anlamda değil, nesne edilen sosyal hizmet ile ilgili olarak nelere bakılacağına işaret eden anlamda anlaşılmalıdır.
Bakış Yöntemi • Ontoloji, varlık bilim olarak gözlem konusu edilen şeye ya da sosyal hizmete özgürce bakmaya, sosyal hizmetin oluşumu konusunda bağımsız bir görüşe ulaşmaya olanak yaratır. • Ontolojik bakış, sosyal hizmetin, belirli bir görüşe ya da kabul edilen bir görüşe göre değil sosyal hizmetin varlık nedenini ve oluşumunu özgürce açıklamaya olanak sağlar. Burada yaklaşım; sosyal hizmeti belirli kabul edilen bilgilere göre neyin görülmesine işaret eden anlamda değil, nesne edilen sosyal hizmet ile ilgili olarak nelere bakılacağına işaret eden anlamda anlaşılmalıdır.
Bakış Yöntemi • Ontolojik yaklaşım nelere bakılacağını, bakılan nesne ile ilgili bilme olanağının ya da bilginin sınırlarını genişletmeye, nesne edilen şeyin varlıkça yapısının bilgisine ulaşmak felsefi nitelikli araştırmanın hareket noktasını oluşturur. • Açıklanacak nesneye ilişkin özgün bilginin üretilmesi; varlık yapısının bilgisine ulaşmaktır. Nesnenin var oluş amacına ulaşmak isteniliyorsa nesne edilen tek durumun hangi noktalarına bakılacağı bilgisi ya da şu ve şu noktalarına bakmak uygun olur bilgisini üretmek ontolojik yaklaşım açısından önemlidir. • Nesnenin var oluş amacına ulaşmak için var olduğu somut toplumun koşulları içinde var olan insan ve toplum konusunu ve sorunları karşısında etkili ve işlevsel olabilmesi için gerekli olan ve teorik ve pratik çalışmalarda tüketilecek olan bilginin ve somut koşullar açısından gerçekçiliği ve geçerliliği olan içeriği doğru bilgilerin düzeyine, niceliğine ve niteliğine göre bir görüşün üretilmesi temel çabadır.
Kabuller • Felsefi araştırmalar bağlamında sosyal hizmetin Türkiye’de insan ve toplum sorunları karşısındaki varlık yapısının bilgisini üretme tutumunda öne çıkan kabuller araştırılacak nesneyi belirleyen kabullerdir. Ontolojik yaklaşım sosyal hizmeti bağlantıları içinde ele almaya olanak sağlarken sosyal hizmete ilişkin yeni bilgi, görüş, hareket noktası ve yeni sorunlar yakalamaya olanak sağlar. • Ontolojik yaklaşımla sosyal hizmeti ele alışta kabuller; • Sosyal hizmetin Türkiye’de varlıkça yapısına ilişkin görüşler ya da sosyal hizmetin ne olduğu konusundaki tamamlayıcı bilgiler, • Türkiye’de sosyal hizmete ilişkin olup bitenlere ilişkin gerçeğe özel bir bakışla, felsefe yoluyla sosyal hizmete Türkiye’de yeni yollar açacak, bu yolla içinde yaşadığımız dünyayı, toplumu ve insanı daha çok kavramayı sağlayabilecek, sosyal hizmet düşünürlerinde ve uygulayıcılarında ortak olan bir bakışı üretme çabasına ortam yaratmak.
Kabuller • Türkiye’de sosyal hizmetin insan ve toplum karşısında üretken, etkili, işlevsel ve verimli olabilmesi için hareket noktasının belirlenmesi, var olan yapının yeni tanım, bilgi, görüş ve kavrayışlarla dinamik bir örgütleşme, bilimsel ve mesleki hareketliliği (yatay ve dikey olarak) üretme ve oluşturmada yaratıcı olmak gerekliliği, • İnsan ve toplum sorunları karşısında önemli yeni işlevine sorumlulukları olan sosyal hizmet alanındaki hareketlilikler; bilimsel ve mesleki hareketliliklerdir. • Bilimsel ve mesleki yaratıcılıkla beslenen bilimsel ve mesleki üretkenliği içeren hareketlilikler, bilimsel ve mesleki eylem olarak politika işidir. Sosyal hizmet bilimsel ve mesleki politikalarla, insan ve toplum politikalarıyla yüz yüzedir, işlevi makro ve mikro politikalarla bağlantılıdır. • Sosyal hizmetin Türkiye’de insan ve toplum sorunları karşısında kendini gerçekleştirmesi, varlığını geliştirmesi olanaklarını hazırlamak, olanakları geliştirmek, koşulları düzenlemek bilimsel ve mesleki politikalarla gerçekleşir, sosyal hizmetin evrensel ve ulusal düzeyde amaç ve hedeflerine ulaşması için gerçekçi ve geçerli politikaların üretilmesi ve uygulanmasında sosyal hizmet kurum ve kuruluşları ile sosyal hizmet düşünürleri ve uygulayıcılarının sorumluluğu vardır.
Kabuller • Türkiye’de sosyal hizmete ilişkin olup bitenlerle ilgili olarak; Türkiye’de sosyal hizmetin varlık bilgisinin üretilmediği, sosyal hizmete yeni yollar açacak dünyayı toplumu ve insanı kavrayacak tanım, bilgi, görüş, beceri dinamik bir bilimsel ve mesleki hareketlilik yaratılamadığı takdirde sosyal hizmetin varlık nedeninin olumsuz yönde etkileneceği, • değişme ve gelişme sorunları ile karşı karşıya kalacağı, benzer bazı varlık alanı oluşturan şeylerce (disiplin ve mesleklerce) oluşturduğu boşlukların doldurulacağı, yerin ve işlevini farklı varlıkların elde etme çabasına yöneleceği kabulüdür.
BİLİM VE MESLEK OLARAK SOSYAL HİZMET Türkiye’de sosyal hizmeti bir meslek olarak görmek eğilimi ön plandadır. Bu eğilim Türkiye’de sosyal hizmetin varlıkça gelişmesini sınırlayan, varlık yapısını meslek boyutu ile tanımlayan görüşleri içermektedir. • Sosyal hizmet meslek olarak görme eğilimi yanında bir meslek ve disiplin olarak görme eğilimi de söz konusudur.
Kabuller Açısından Bakış Bir disiplin ya da bir bilim olarak sosyal hizmeti tanımlayıcı bilgiler üzerinde öncelikle durulacak olursa;Türkiye’de varlıkça sosyal hizmeti disiplin – bilim olarak gören eğilimlerin yeterli çerçevede tanımlayıcı olmadığı gözlenmektedir. • Sosyal hizmetin Türkiye’de bilim olarak varlığı konusunda açıklamaların gerekli kavramlaştırmaları temel olarak geliştirilmediği, yeterli analiz ve sentezlerle bilim olarak sosyal hizmetin bilgisinin üretilemediği gözlenmektedir.
Kabuller Açısından Bakış (Bilim ve Meslek olarak sosyal hizmet) : • Değişmekte olan toplum yapısı açısından değişme kuramlarının ve modellerinin sosyal hizmet alanına aktarılarak değişme stratejileri ile değişen toplum ve insan gerçeğini kavramak ve bu doğrultuda bilimsel ve mesleki modeller ortaya koyarak yönlendirici ve yardımcı olmak duyulan bir gereksinimdir. • Bu yolla değişmekte olan toplum yapısı konusunda bilgi, yaklaşım ve modeller üreterek sosyal hizmetin sosyal bilimler içinde ve toplum içindeki varlığı işlevselleştirilebilir. • Değişme konusunu ve yaklaşımını bilimsel ve mesleksel süreçlerde öne çıkarmadan sosyal hizmetin etkili kılınması güçlüğü ortadadır. • Değişmekte olan toplum yapısı içinde insanın ve toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel çelişkilerle yabancılaşmasını önleyici ve bir özgürleşme çabasını geliştirici işlevin sağlanması bir başlangıç olarak ele alınabilir.
Sosyal hizmet ; • “İnsanın ve toplumun özgürleşmesine yardımcı olarak, • özgür birey, örgütlü toplum ve demokratik sosyal hukuk devletinin gelişmesine çaba gösteren, bilimsel ve teknolojik gelişmeler doğrultusunda demokratik toplum düzenini oluşması için insan haklarına dayalı anlayışlarla hareket eden, • gelişme, barış ve katılım ilkeleri çerçevesinde bireyin ve toplumun gelişip değişmesi için eşitsizliklerin, adaletsizliklerin ve çelişkilerin giderilmesi, ekonomik gelişmelerle sosyal gelişmelerin uyum içinde oluşması,toplumun ve insanların yaşam kalitesinin yükseltilmesi için çaba gösteren, • insanca gelişme olanaklarını sürdürülebilir kalkınma anlayışı doğrultusunda iyileştiren, insan, toplum ile gelişme ve değişme hareketlilikleri konularında yapısal bütüncü, disiplinler arası ve sorun alanları çeşitliliğinde politika, plan ve program geliştirme ile çözüm stratejilerini uygulama alanlarında bilgi üreten bir bilim dalı, • yukarıda belirtilen konularda mesleki felsefe, ahlak ve uygulama ilkeleri çerçevesinde topluma ve insana yardımcı olmak için gerekli kuramsal ve uygulamalı olarak eğitilmiş araştırmacı, sosyal bilimci niteliklerine sahip ilişki ve etkileşim odağında yetişmiş elemanlar yoluyla hizmet üreten bir meslektir.
SOSYAL HİZMETİ BİR BİLİM OLARAK GÖRMEK • Sosyal Hizmet Bilimi : • Sürekli ve lojistik bir hızla gelişen ve değişen bir etkinliktir. • Konusu olan birey + toplum + sorunlar + değişim + çözüm mekanizmaları arasında karşılıklı dinamik bir etkileşim vardır. • Konuları bilimsel yöntemle ele alınır, araştırılır,bilgi üretilir ve uygulanır. • Bilgiler, bütünü, bilimsel genellemeler – önermelerden oluşur. • Bilimsel yönteme bağlı düşünme, bilgi üretme açıklama, betimleme, varsayımlar kurma, doğrulama gibi etkinliklerle bilimsel nitelikte sosyal etkinlik ve sorun çözme mekanizması vardır. • Olgusaldır, gözleme ve ilişki kurmaya dayalıdır.
VARLIKSAL BİLGİ VE TANIMLARIN GELİŞTİRİLMESİ GEREKLİLİKLER • Disiplin olarak bakış • Ana bilim dalları oluşturmak • Disiplin - meslek ilişkilerini kurgulamak • Yöntem, metodolojiye açıklık kazandırmak • Sosyal bilimlerle ilişkiler güçlendirmek • Sosyal Hizmet Düşünürü ve bilim insanı olmak
MESLEK OLARAK BAKIŞ ve Yetişen elemanın niteliği : Meslek olarak bakış İnsan ve toplum sorunlarına Bilimsel yaklaşım • Felsefi,bilimsel ve politik bakış • Gelişme, kalkınma ve çağdaşlaşma açısından insana ve topluma yaklaşım • Bilimsel yaklaşımla bütünleşen Mesleki yaklaşım • Makro ve mikro çözüm mekanizmaları ve stratejileri geliştirme ve uygulama • Yeterlilik ve yetkinlik ölçütlerini temel alarak;bölümleri, eğitim programlarını çeşitlendirme ve uzmanlaşma • Yetişen elemanın niteliği : • Bilimsel ve mesleki yeterlilik ve yetkinliğe sahip NİTELİKLİ ELAMAN • S.H.U./sosyal çalışmacı • İnsan ve top. İlişkilerini bilimsel ve mesleki olarak bilen • Araştırmacı • Sosyal bilimci • Politikacı • Yönetici • Uygulayıcı
DEĞERLER SİSTEMİ • Çağdaş düşüncenin insan ve topluma ilişkin temel değerleri : • Özgür birey • Örgütlü toplum • Demokratik-laik – sosyal hukuk devleti • Çağdaş demokratik toplum düşüncesi : • Temel hak ve özgürlükler ile sosyal ve ekonomik haklardan yararlandırma düşüncesi. • Eşitlik ve adalet düşüncesi. • Çoğulcu toplum düşüncesi. • Demokratik katılım düşüncesi,Yaşam kalitesini yükseltme düşüncesi • Çağdaş değerler ve toplum düşüncesinin Türkiye’de sosyal hizmet açısından bilimsel ve mesleki etkinliklerde temel alınarak çağdaş işlevinin geliştirilmesi.
İNSAN VE TOPLUM FELSEFESİNİN GELİŞİMİ • “İnsanın mutluluğu ve Özgürlüğü” konusu yüz yıllardır değişerek gelişen dünyadaki yaşamın “ana amacı olmuştur. Dünya ve insanlık sorunları üzerinde durarak geleceği kurmada en önemli rolü felsefe oynamıştır. • Felsefe; göz önünde olup biten ve süren değişiklikleri “daha iyi anlamaya yardımcı olacak yan amaçlar ve araçlar’ sunar. Mutsuzluğu aşmanın, eşitsizlik ve adaletsizlikle baş etmenin, yabancılaşmadan insanca yaşamanın, insana saygıyı, sevgiyi ve hoşgörüyü üretmenin yolu felsefeden geçer.
İNSAN VE TOPLUM FELSEFESİ • Felsefe öğretileri, yeryüzündeki insan ve toplum yaşamının boyutları, anlamı ve geleceği üzerine açıklamalar ortaya koyarak insanlık için ve toplumlar için mutluluğa ve özgürlüğe giden yolları göstermişlerdir. • İnsanın değeri, anlamı ve gelişimine ilişkin öğretiler insanın doğa ile insanın insanla olan ilişkileri üzerine geliştirilen açıklamalar, temel alınan kavramlar ve bilgiler “insan ve toplum felsefesinin” gelişimini sergilemiştir. • Bilimsel bilgilerle desteklenen dönüşümcülük düşüncesi; doğanın olanaklarını, gücünü çelişkilerini ve ortaya çıkan sorunları sergilerken, insan- doğa çelişkisinin boyutlarını canlılar üzerinde doğanın seçici mekanizmalarını vurgulamıştır. Canlılar dünyanın evrimini irdelerken insanlar arasındaki ilişkilerin niteliğini ve gelişimini ortaya koymuştur. Evrim bir yaşama zorunluluğudur. Her zaman bir ilerleme değildir. Değişme bir gerilemeye de yol açabilir. Çevreler ve koşullar da değişir.
İNSAN VE TOPLUM FELSEFESİ • Yer yüzündeki insan; canlı olarak organlarının özelleşmesi yüzünden çevresine karşı özgürdür. İnsan özgürlüğünü beyin-el diyalektiğine borçludur. Beyin ve el; insanı bütün özel durumlar karşısında özgür kılmıştır. • İnsan çevre koşullarını değiştirebilir ya da onlara karşı kendini koruyabilir, doğayla savaşabilir ve doğayı yenebilir. Teknolojiyi üreten insan doğaya egemen olup yaşamını sürdürebilir. İnsanın doğa ile etkileşiminde geliştirdiği teknoloji ve değerler onun kültürüdür. • Üretilen kültürün niteliği ve düzeyi insan-doğa ilişkisini belirler. Teknoloji ve değerler diğer yönden insana özgü toplumsallığın oluşumunu belirleyen olgulardır. İnsan-insan ilişkileri; teknolojiye bağlı üretim sürecinin belirleyiciliğinde ve değerler sisteminin bütünlüğü ve yönlendiriciliğinde nitelik kazanır.
İNSAN VE TOPLUM FELSEFESİ • Teknoloji ve değer üreten belirli bir toplumsallığı gerçekleştiren dil ve düşünce aracılığıyla eylemde bulunan insan dünyayı çevrisini değiştirebilen toplumsallığın ve bir varlıktır. İnsanın çabası, emeği, dünyaya, çevresine, toplumsallığına ve kendisine ilişkin bilinci değişmenin itici gücüdür. • Doğayı kendi yararına göre değiştiren varlık olarak insan kendi toplumsallığını da mutluluğu ve özgürlüğü için geliştirir. İnsan toplumsal bir varlıktır. • Toplumsallık, toplumsal ilişkiler, toplumsal yaşamın biçimleri insanın yararına uygun olarak değişen olgulardır. • Uygarlık tarihi ya da insanlığın ve toplumların gelişim tarihi mutluluk ve özgürlük arayışının tarihidir. • Bu tarihsel süreç; mutlulukların/mutsuzlukların ve özgürleşmenin yabancılaşmanın da sayısız örnekleriyle doludur.
Sosyal Hizmet Düşüncesi ve Eylemi • Sosyal hizmet düşüncesinin ve eyleminin doğuşu; toplumların ve insanlığın tarihsel dönüşüm sürecinde yaşanılan oluşumlarla ilişkilidir. • Sanayi devrimi, Fransız devrimi, reform ve Rönesans hareketleri, • fen bilimlerinin ve sosyal bilimlerin felsefeden ayrılarak temel bilim dallarının gelişmesi, • imparatorluklar yerine demokratik devrimler sonucu ulus devletlerin oluşması, cumhuriyetçi, laik, demokratik sosyal hukuk devletinin gelişimi, • insan hak ve özgürlüklerinin toplumsal mücadelelerle gelişmesi sosyal hizmet düşüncesinin ve çabasının oluşumunda derin etkileri olan olaylar bütünlüğüdür.
Sosyal hizmet düşüncesi ve eylemi • Tarihsel açıdan gerçekleştirilecek bu çalışmalar insanın toplumsal yaşam içindeki etkiliğinin bütün alanlarına bakılmasına olanak sağlar. Toplum ve insan yaşamına yönelik bir alanın gelişimini çok boyutlu kavramak gerekir. İnsanın ve toplumun etkinliklerini bütünüyle kavramak, çok boyutlu kavramlaştırmak ve bütüncü bir bilgiye ulaşmak için disiplinler arası bir bakışla tarihsel analize yönelmek zorunludur. • Sosyal hizmetin tarihsel analizini daha toplumsal ve insani bir çerçevede gerçekleştirmek, • Sosyal hizmetin ortaya çıkışını ve gelişimini belirleyen etmenlerin belirli bir determinizm içinde incelenmesi, insanların ve toplumların kendi yaşam pratikleri içinde onların bir şeyler yapmalarını sağlayan etkileşimlerini kavramak, etkililiklerini arttırmak için olanaklarını arttırmaya dönük yaklaşımla çözümlemeler yapmak, tarihsel birikimi kavrayarak güncelde insana yardımcı olmak için disiplinler arası etkileşimi ve işbirliğini sağlayacak koşulları oluşturmak zorunludur.
Sosyal hizmet düşüncesi ve eylemi • İnsanın ve toplumun etkililiğinin bilimsel olarak kavranılması, açıklanması, geliştirilmesi ve yönlendirilmesi insan ve toplum eylemlerini bir bütün olarak ele almayı öne çıkarır. • İnsanın ve toplumun yaşam pratiği içinde oluşan düzenlerini geliştirmek ve ilerleme sağlayabilmek için toplumsal etkileşim mekanizmalarını temel olarak gelişmeyi, çalışmayı uyumu, baskıyı, zorlamayı, değişmeyi ve dengeyi oluşturan dinamikleri anlamlı bir kuramsal temelle ele alınmalıdır. • Toplumsal bütünlük, toplumsal farklılaşma ve toplumsal gelişme süreçlerini yönlendirebilmek için toplumsal etkileşim mekanizmalarını belirli amaçlar ve hedefler doğrultusunda harekete geçirmek gerekir.
Sosyal hizmet düşüncesi ve eylemi • Toplum düşüncesi, bireyin özgürlüğüne dokunmaksızın onun ahlaksal erdemini yükseltmeye yöneliktir. Bireyler tüm güçlerini ve haklarını bir parçasını oluşturdukları “genel irade”’ye devredeceklerdir. • Böylelikle siyasal yaşama eşit oranda katılacaklardır. J.J. Rousseau’nun Toplum Sözleşmesi ile içerik kavranan bu anlayışa göre ; birey gene doğal durumda olduğu gibi özgür olacak, ama doğal özgürlüğünün yerini toplumsal özgürlük alacaktır. Böylece doğal insan ahlaksal bir varlığa dönüşecektir. Siyasal demokrasi; genel irade ve ulusal egemenliğe dayanır. Siyasal demokrasi, ekonomik eşitlik olmadan gerçekleşemez. Bu nedenle “ulusların zenginliği” ve “ekonomik bağımsızlık” öne çıkar.
AYDINLANMA VE HÜMANİST DÜŞÜNCE • İnsana ve insan değerlerine ağırlık veren düşünsel yaklaşım olarak hümanizm Rönesans döneminin temel kültürel akımıdır. Rönesans hümanizmi, klasik antik kültürün değerlerinden etkilenmiş ve sonrası bütün hümanizm türlerini de etkilemiştir. Hümanizm çağdaş düşünce akımlarını etkilemiş ve çağdaş düşünce ortamını hazırlamıştır. İnsan bilimlerinin temeli hümanizmdir. 15.y.y.da, İtalya’da beşeri araştırmalar ahlak felsefesini temel almış, klasik bilgi dallarını temel alarak bir eğitim anlayışını öne çıkarmıştır. • Hümanizmin köklerini “eylem ve ahlak anlayışı” oluşturur. Sokrates’in “kendini bil” sözü, çalışmalara ışık tutmuştur. Hem kendisini hem de çevresini zenginleştirme çabasında olan düşünürler, insan deneyimini ve insanın algılanan gerçekliğini yorumlamayı hedeflemişlerdir. Gerçekliğin algılanması ve yorumlanması ; insanın kendini tanıma ve kendini yenileme yeteneğini geliştirmeyi gündeme getirir.
AYDINLANMA VE HÜMANİST DÜŞÜNCE • İnsanların tek, tek yaşantılarının vurgulanmasının doğal sonucu olarak, yaşayan insan bireylerinin yüceltilmesi hümanizmin ana ülküsüdür. İnsan bireylerinin bu dünyadaki yaşamı temel değer sayılır. İnsanın kendi dışından değil, yalnızca kendisinden kaynaklanan bir değeri vardır. İnsan, kendi kurduğu toplum ve devlet düzeni içinde, gerçek dünyası ve ahlak anlayışıyla erdemli eylemlerde bulunarak özgürce yaşar. Hümanizm düşüncesi bu nitelikteki yaşamı gerçekleştirmeyi genel amaç edinmiştir. • Bu genel amacın gerçekleşmesinde “insanın eğitimi” temel araçtır. İnsanca gelişmesi için gerçekleştirilecek eğitimin amaçları şunlardır: • insan yalnızca kuramsal bilgiler edinmekle kalmamalı, aynı zamanda “yaşamın içinde de etkin olmalıdır. • ” Humanitas; kişiye “toplum” ve “devlet” alanında da “sorumluluk” yükler. Humanitas ; insan doğasının kültürel yönden eğitimle geliştirilmesi ülküsüdür. Bu nedenle eğitim bir geçmiş değil geleceğin hareket noktasıdır. Hümanizm bir kültür hareketidir.
Günümüzde Hümanizm • Günümüzde hümanizm; sadece bir eğitim hareketi olmaktan çıkmış geniş bir anlama kavuşmuştur. • Eleştirisel gerçekçilik, insanın özgürlüğü, eşitliği ve kardeşliği düşüncesine bilimsel ve sanatsal etkinliklerle yeni anlam ve içerikler kazandırılmasını sağlamıştır. Hümanist düşüncenin geliştirilmesinde; insanlığın kültürel alanda elde ettiği başarılar işlevsel olmuştur. • Geniş anlamıyla kültür doğanın ve toplumsal yaşamın insan tarafından işlenmesi ve geliştirilmesidir. İnsanın doğa güçlerine ve kendi toplumsal birlikteliğinin getirdiği sorunlara karşı verdiği mücadele onun kültürel gelişimini yansıtır. • İnsanın bu mücadelesi sürecinde, birer etkinlik ve üretim alanı olarak önemli görevler üstlenen bilim ve sanat; insan yaratıcılığının geçmişi, bugünü ve geleceği için en somut örneklerdir.
AYDINLANMA VE HÜMANİST DÜSUNCE • Hümanist kültür birikimine sahip çıkıp, onu yanlış yorumlardan uzak tutarak, onu insanlığın hizmetine sunmak güncelliğini kaybetmeyen bir görevdir. Bu görev, engin bir tarih bilgisi ve eleştirel bir kavrayış olmadan gerçekleştirilemez. • Hümanist kültür; bilimsel eleştiri ile geçerliliğini korur ve zenginleşir. Toplumsal gerçek ile insan ve toplum arasındaki birliği oluşturan bağları ortaya çıkarmak bilimsel eleştirinin görevidir. • Bilimsel eleştiri; insanın gerçeği bilmesine ve değiştirmesine katkıda bulunur.
ÖZGÜRLÜKÇÜ ÇAĞDAŞ ANLAYIŞIN BOYUTLARI • Özgürlükçü düşünce, insan ve toplum yaşamının temelidir. İnsan-toplum ve devlet ilişkilerinin insanlık tarihinin birikiminden yola çıkarak tanımlandığı özgürlükçü düşünce demokrasi ve insan hakları düşüncesiyle örtüşür. • Özgürlükçü düşüncenin temelleri şunlardır: • 1.İnsanın yaratıcılığı, üretkenliği ve girişimciliği “toplumsal yaşam içindeki insanın” dinamizmini, değişimini ve gelişimini belirler. • 2.“Düşünen sorgulayan ve araştıran insan”, hem kendini hem de evreni inceleyerek anlayabilir. • 3.Anlayan insan, doğa ile bütünleşip, doğayı anlayabilir, doğaya egemen olabilir ve denetimi altına alabilir, bilgi ve teknoloji üretebilir. • 4.İnsanın doğa ile mücadelesi, onunla ilişkilerini düzenleyecek zihinsel/ düşünsel etkinlikleri üretir ve somut toplum yaşamına toplumsal, kültürel, politik ve diğer alanlara yansıtır. • 5.Toplumsal yaşam içindeki insan, kendi yaşamını belirlemede, yaşam politikasını ve stratejisini çizmede karar verecek yeteneğe ve güce sahiptir. Bu doğrultuda insanın bireysel ve toplumsal olarak güçlendirilmesi, olanakların sağlanması ve koşullarının geliştirilmesi gerekir. Kadın ve erkek hukuksal, sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal yaşamda eşittir.
ÖZGÜRLÜKÇÜ ÇAĞDAŞ ANLAYIŞIN BOYUTLARI • 6.Toplumsal yaşam içinde bireyin kendine özgü özelliklerinin oluşmasına, geliştirilmesine, bu doğrultuda gereksinmelerinin karşılanmasına, sorunlarının çözümüne destek olunmalıdır. • 7.Bireyin kendine özgü yanlarının gelişmesi için toplumsal yaşam içinde bireyselleşmesine, bağımsızlaşmasına ve özgürleşmesine olanak sağlanmalıdır. Özgün, bağımsız ve özgür birey değerlidir. • 8.İnsan öğrenen, deneyim kazandığı ölçüde karşılıklı etkileşim düzeyi ve toplumsallaşma yeteneği gelişen bir varlıktır. • 9.Eğitim ; bağımsız düşünme, sorgulama, araştırma yapma, eleştirel düşünme, bireyselleşme ve toplumsallaşma yeteneği geliştirir. Eğitim, yaşam boyu öğrenmeye, gelişme ve değişmeye yöneliktir. İnsan yaşamının her gelişim aşamasında yaşam için öğrenmeye açıktır. İnsana, devletin sorumluluğunda sağlanacak eğitimde erişilebilirlik, süreklilik, esneklik ve kalite önemlidir.
ÖZGÜRLÜKÇÜ ÇAĞDAŞ ANLAYIŞIN BOYUTLARI • 10.Devlet insan içindir. Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti, demokratik cumhuriyetin ve ulus devletin temelidir. Devletin insan ve toplum yararını gözeten kuramsal alanın vazgeçilemeyecek temel işlevleri sosyal devletin alanına girer. Sosyal alan, sosyal politikalar, stratejiler, sosyal programlar ve sosyal hizmetler, ekonomik alanın ayrılmaz bir parçasıdır. Demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin güçlendirilmesi ve toplum yararına işlerlik kazanması temel hedeftir. • 11.Değişme ; insan ve toplum gerçeğinin bir parçasıdır. Değişmenin insanın ve toplumun mutluluğunu, özgürlüğünü ve refahını yükseltmesi, ileriye dönük yararları sağlaması beklenir. İnsanın ve toplumun yaşam kalitesinin yükseltilmesi temel hedeftir. • 12.Bilimin değişme ve gelişme doğrultusunda bilgi üretmesi, toplumsal yararı ve insanın toplumsal etkililiğini arttıracak, sosyal, ekonomik, siyasal, kültürel ve ruhsal açıdan güçlendirecek uygulanabilir yaklaşımların geliştirilmesi bilimin temel sorumluluğudur. Belirli sorun odaklarında toplum, kurum ve organizasyonlar düzeyinde, tüm nüfusa, yerleşim bölgelerine, ailelere, gruplara, topluluklara, kesimlere ve bireylere hizmet sunulması için yüz yüze ve örgütlü etkileşim mekanizmalarını harekete geçirmek bilim çevresinin ve uygulayıcıların temel sorumluluğudur.
ÖZGÜRLÜKÇÜ ÇAĞDAŞ ANLAYIŞIN BOYUTLARI • 13.Çoğulcu demokrasi ilkeleri ve insan hakları düşüncesi doğrultusunda tüm yaşamın düzenlenmesi, sosyal adalet, eşitlik, sevgi, saygı, hoşgörü, barış ve katılım bireysel ve toplumsal yaşamın temel ilke ve standartlarını belirler. Kişi hak ve özgürlükleri, sosyal ve ekonomik haklar, siyasal ve katılım hakları demokratik yaşam sürecini yönlendirir. Hakların sağlanması, uygulanması, korunması ve geliştirilmesi uygulayıcıların temel sorumluluğudur. Ayrımcılığın önlenmesi, toplumsal bütünleşme, yaşama, gelişme, korunma ve katılım toplumsal yaşamın ve ilişkiler sisteminin niteliğini belirler. • 14.İnsan ve toplum felsefesi yönünden insanı gözeten çağdaş, demokratik yaklaşımların geliştirilmesi, geçmiş, şimdi ve gelecek düşüncesi açısından, geçmişten dersler çıkarmayı, gelecek için bugünden ilkeli ve üretken bir biçimde çalışmayı gözeten bir bakışın insanlara ve topluma kazandırılması önemlidir. • 15.Nitelikli, her yönden gelişmiş bilimle, kültürle, edebiyatla, müzikle, güzel sanatlarda, estetikle ve sporla ilgili, bilinçli ve sorumluluk sahibi insan olmak vatandaşlığın gereğidir. • 16.Toplumsal yaşam içinde kişiler arasında etkili iletişimin sağlanması, gerçekçi, geçerli, objektif, yarışmacı, yapıcı, paylaşımcı, dayanışmacı ve birlikte yapmaya yönelik anlayışların öne çıkarılması ve toplumsal etkileşim mekanizmaları içinde uygulama olanaklarının sağlanması ve koşulların geliştirilmesi gerekir.
SOSYAL HİZMETİN SORUNSALI • Tarihsel gelişimi ve evrensel birikimi değerlendirilecek olursa, sosyal çalışmanın ya da sosyal hizmetin “insan”, “toplum”, “değişme” ve “gelişme” konuları üzerinde odaklaştığı görülür. • Sosyal hizmetin temel sorunsalı ; insanın ve toplumun değişmesi ve gelişmesidir. • Sosyal hizmetin kavramsal yapısı bu sorunsala özgü bütünlüğü ve çok yönlülüğü içerir. İnsanın ve toplumun değişmesine ilişkin temel soruları belirleme, açıklama ve çözme çabası, sosyal bilimler içinde kendine özgü bir bilim dalı ve meslek olma niteliğini ortaya çıkarır.
SOSYAL HİZMET BİLİMİNİN TANIMI, AMACI VE İŞLEVLERİ • İnsan ve toplumun gerçeğini ele alan bilimsel ve mesleki çalışmalar; felsefe alanından beslenen düşünceler, sosyal bilimlere özgü metodoloji ve bilgilerle nicelik ve nitelik kazanırlar. • İnsanın ve toplumun gelişmesi düşüncesi, gelişmenin bilgisi, gelişme yaklaşımı, gelişme yöntem ve teknikleri ile uygulamaları konularında bilgi üretmek sosyal hizmetin bilimsel işlevini oluşturur. • Bilim olarak sosyal hizmet; insanın ve toplumun değişme ve gelişmesinin dinamiği ve yasaları konusunda gelişme düşüncesi ve bilgisi ile insanın toplumsal etkililiğini geliştirme yaklaşımı, yöntemi ve uygulaması konularında bilgi üreten bir bilim dalıdır. • İnsanlığın ve toplumların tarihi gelişimi içinde evrensel olarak değişme ve gelişme düşüncesinin ve bilgisinin üretilmesi kadar, somut gerçekliği içinde, belirli bir toplumda insanın ve toplumun değiştirilmesi ve geliştirilmesi yollarının üretilmesi de bir bütün olarak önemlidir. Toplumsal yaşam içindeki insanın kendi gerçekliğini bilmesine, değiştirmesine ve geliştirmesine katkıda bulunmak, yardımcı olmak tüm bilimlerin ve mesleklerin ortak amacıdır.
SOSYAL HİZMETİN AMACI • 1.Toplumsal yaşam içindeki insanın etkililiğini sağlamak, • 2.İnsanın kendi yaşamı ve kaynaklar üzerinde denetim sahibi olmasına ve karar vermesine olanak sağlamak, • 3.İnsanın kendi gücünü ve egemenliğini kullanmasına olanak sağlayarak üretkenliğini ve yaratıcılığını harekete geçirmek, • 4.Çoğulcu ve katılımcı demokratik toplum yapısı içinde insanca yaşama ve gelişme koşullarını geliştirmek ve • 5.Çoğulcu etkileşim dinamiği içinde ; insanın ve toplumun gelişme düzeyini, gereksinmelerini karşılama olanaklarını ve sorun çözme yeteneklerini arttırarak yaşam kalitelerini yükseltmek, özgür ve mutlu bir yaşam sürmelerine yardımcı olmaktır.
SOSYAL HİZMETİN HEDEFİ • Barışçıl bir ortamda ve esneklik içinde yaşaması için insanın ve toplumun yaşam kalitesini yükselterek, adalet, eşitlik ve özgürlük ilkelerini temel alarak ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal gelişmelerle sağlanan olanakların bilimsel ve mesleki çabalarla insanın ve toplumun yararına dönüştürülmesi sosyal hizmetin temel hedefidir. • Toplumsal etkileşim dinamiği ve süreci içinde; insanın yaşam bilgisini, kültürünü, kişisel gücünü, yeteneklerini ve eylemlerini geliştirmek, sorumluluk sahibi, bilinçli, etkili ve örgütlü varlıklar olarak yaşam pratiğine katılımlarını sağlamak, gereksinmelerini karşılamayı bilen, sorunlarını çözen üretken, özgür ve mutlu insanlar olarak yaşayabilmeleri için nesnel yaşam koşullarının gelişmesine yardımcı olmak sosyal hizmet eyleminin mesleki karakterini oluşturur.