420 likes | 809 Views
HOLMAN HUNT – KAİNATIN IŞIĞI. İLETİŞİMİN ÖZÜ NEDİR?. CÜMLELER DOĞRUDUR SEN DOĞRU İSEN DOĞRULUK BULUNMAZ SEN EĞRİ İSEN YUNUS EMRE. İLK İZLENİM İnsanlarla iletişimde ilk dakikalarda (ilk 1.5 dk ) bir izlenim bırakırız ve bir daha da bu izlenimi kolay kolay değiştiremeyiz.
E N D
CÜMLELER DOĞRUDUR SEN DOĞRU İSEN DOĞRULUK BULUNMAZ SEN EĞRİ İSEN YUNUS EMRE
İLK İZLENİM • İnsanlarla iletişimde ilk dakikalarda (ilk 1.5 dk) bir izlenim bırakırız ve bir daha da bu izlenimi kolay kolay değiştiremeyiz. • İnsanlar tipimizden, duruşumuzdan,giyimimizden etkilenirler. • Standfort Üniversitesi • Pittsburgh üniversitesinde 1972’ de yapılan bir araştırmaya göre boyu 1.87 - 1.92’ arası olanlar daha yüksek maaş alıyormuş. Boy etkilenmede önemlidir. • Batı – Mevlana karşılaştırması
2. AYNALAMA • Sizinle iletişime girenlerin sizin tavrınızdan, beden dilinizden etkilenip size aynı tepkileri vermesidir. • Sabah işe hangi tavırla giderseniz o akşama kadar o şekilde gider. Güler yüzle giderseniz herkes size aynı şekilde davranır. Gergin giderseniz gerginlik akşama kadar devam eder. • Köylü kadın metaforu
3. BUZLARI KIRMAK • İletişimi başlatma, ortak noktadan girme çabalarıdır. Genellikle ilk 4 dakikada olur bu çabalar. • Kişiyle iletişime girerken çevrenin dili, ortamın atmosferi bize iletişime geçmek için ipuçu verir. Bir tablo, fotoğraf, kitap, forma … vb ipuçu olabilir. • İletişim dağ tırmanışı gibidir. Zor da olabilir kolay da. • Uygulama İstanbul otobüsünde giderken yanınızdaki kişiyle iletişime nasıl girersiniz?
4. YIKICI TARTIŞMA (İLETİŞİM ENGELLERİ) • Size göre iletişim engelleri nelerdir? • Kaçınmak 2. Hasır altı etmek • 3. Suçlu hissettirmek 4. Konuyu değiştirmek • 5. Olumsuzu yakalamak 6. Akıl okumak • 7. Tuzak kurmak 8. İma etmek • 9. Bardağı taşırmak 10. Tedirgin etmek • 11. Şakaya boğmak 12. Yaraya dokunmak • 13. Değişmeye izin vermemek • 14. Yoksun bırakmak, küsmek • 15. Yardım esirgemek
Sen dili – karşıdakini suçlamadır. Sen hatalısın, sen iyi değilsin … • Ben dili –duygu ve düşüncelerinizi karşıdakini direkt suçlamadan ifade etmektir. Ben bu konuda beni dikkate almadığını düşünüyorum. • Dil insanın evidir.Heideger • İletişim biçimleri çok önemlidir ve bunları dengeli kullanmak gerek. • Yapıcı tartışma çok önemlidir.
5. EMPATİ • Kendinizi başkasının yerine koyma, onun gibi hissetmedir. • İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batırmak – Başkasının makosenleri giymek • Yılın bir günü herkes yer değiştirse gerçek empati olur. İşyerinde ve evde. • Nasrettin Hoca damdan düşme • Ekmek kırıntıları • Gece kalkma
6. GEÇİŞKENLİK TEORİSİ (EGO DURUMLARI) • Eric Berne’ ye göre insanlar yetişkin olana kadar çevreden, başkalarından aldıklarını zihnine bant gibi kaydeder ve zamanı gelince bunları kullanır. Bu deneyim ve bilgileri üç farklı yöntemle yaparlar. • İnsanlarda 3 temel rol vardır: • 1. EBEVEYN ROLÜ • 2. YETİŞKİN ROLÜ • 3. ÇOCUK ROLÜ • Bu rollerin tümünü iki alt özelliğe göre yapar: • A) Şefkatli B) Eleştirel
1) EBEVEYN BENLİK DURUMU - ROLÜ Tavır ve Jestleri • Kafayı okşamak • Sırtı hafifçe sıvazlamak • İşaret parmağını suçlayıcı ve korkutucu biçimde sallamak • Birine acil bir iş verdikten sonra başına dikilmek Yüz İfadesi • Hiddetli • Güler yüzlü • Kaşları çatık • Onaylayıcı • Cesaretlendirici • Dişleri sıkılmış
Ebeveyn Rolü İçin Ses Tonu • Sempatik • Alaycı • Kızgın • Destekleyici Kullandığı Sözcük ve İfadeler • Her zaman • Asla • Dert etme • Uslu dur • Yanlışın var • Tavrın değişmeli • Her şey düzelecek
Tablo 1. Ebeveyn Ego Durumu Davranışsal Tanılamalar Ego Durumları Koruyucu Ebeveyn Kontrolcu Ebeveyn Yüz İfadeleri Sempatik bakışlar,
2) YETİŞKİN BENLİK DURUMU – ROLÜ • Sorular sorup veriler toplayarak iletişime girer. Tavır ve Jestleri • Yargılamadan, tarafsız • Etkin dinleyerek Yüz İfadesi • Dikkatli • Canlı • Uyanık ve ilgili • Hüzün vermeksizin düşünceli
Yetişkin Rolü İçin Ses Tonu • Güvenilir • Duru • Açık • Açıklayıcı • Önyargıdan uzak Kullandığı Sözcük ve İfadeler • Neden • Alternatifler nelerdir • Bu olasılığı araştırdın mı? • Eldeki gerçekler nelerdir • Geçmiş istatistiklere göre • Kimin daha önce benzer sorunu oldu
3) Çocuk Benlik Durumu – Rolü Tavır ve jestleri • Tırnak yeme • Dil çıkarma • Islık çalma • Neşeyle sıçrama • Sınırsız hareketlilik Yüz İfadesi • Somurtkan • Sarkık dudaklar • Masum • Gözü yaşlı • Aksi • Mutlu
Çocuk Rolü İçin Ses Tonu • Ağlamaklı • Yüksek sesli • Kıkırdamalı • Kızgın Kullandığı Sözcük ve İfadeler • Yapmayacağım • Ben yapmadım • Hepsi senin hatan • Bana ne • Neden beni suçluyorsun • Eğlenelim
7. İLETİŞİMDE SORULARIN KULLANIMI • İletişimde sorular yönlendirir, cevabı belirler. • Soruları farklı biçimlerde sorabiliriz. Soruluş biçimlerine göre soru tipleri 3’ e ayrılır: Soru Tipleri • 1. Kapalı Uçlu Sorular • 2. Açık Uçlu Sorular • 3. Yönlendirme Soruları
1. Kapalı Uçlu Sorular: • Evet, hayır cevabı gerektiren sorulardır. Kitabı okudun mu? Filmi beğendin mi? Ali Bey’i gördün mü ? • 2. Açık Uçlu Sorular: • 5N 1K’yı içeren biraz daha açıklamayı gerektiren sorulardır. Veri almak için kullanılır. Ne – Nerede (Nereden) – Neden – Ne kadar – Ne zaman – Nasıl - Kim
3. Yönlendirme Soruları • İstenilen cevabı verdiren sorulardır. • 3 yöntemi vardır: • “Değil mi” tipli sorular: Film güzeldi değil mi? • Çift seçenekli sorular: Bunu mu beğendiniz yoksa şunu mu? Akşam sinemaya mı gidelim yoksa kayınvalideye mi? • Uzman görüşünden sonra açık uçlu soru: Yapılan araştırmalara göre sigara sağlığa zararlıdır siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? • Soruyu sorma biçimi cevabı belirler. • Uygulama – 3 kapalı, açık uçlu soru ve yönlendirme sorusu yazın
8. TAKIM İÇERİSİNDE İLETİŞİM Takım İçerisinde İletişim Becerileriniz Nasıl • Yeni kavramları takım üyelerine açıklamakta sabırlı mıyım? • Her soruyu ilk defa duymuşum gibi cevaplıyor muyum? • Soruları cevaplarken gülümsüyor muyum? • Takım üyeleriyle konuşurken göz teması kuruyor muyum? • Başka biri ile konuşurken sözünü kesmemeye dikkat ediyor muyum? • Dinlerken ilgilendiğimi tavırlarımla belli ediyor muyum? • Problemi kısaca özetliyor ve karşımdakine anladığımı belli ediyor muyum? • Takım arkadaşlarımın yaptıkları iyi işlerle ilgili destek veriyor muyum? • Beklentilerimi açıkça söylüyor muyum?
9. TAKIM İÇİNDE SİNERJİ YARATMANIN TEMELLERİ • DİNLE VE ANLA • Söylenene konsantre olun • 2. DESTEKLE • Olumlu bir atmosfer yaratın • 3. KALİTE KAT • Gelişime kişisel katkıda bulunun • 4. DEĞER VER • Başkalarının fikrine saygı gösterin • 5. GERİ BESLEME SAĞLA • Dürüst iletişim kurun
10. ETKİN DİNLEME BECERİSİ • Sözsüz Sesler ( hımm, aa, ya …) • Küçük özetler yapabilmek • Beden dilinin etkin kullanımı • Başı yan yatırmak, sallamak, başını öne doğru çekmek, göz teması kurmak dinlediğimizi gösterir. • Anahtar kelime tekrarı • Konuyu değiştirmeme • Araya girmeme (balla kesmeme) • Pekiştirme soruları • İlk defa duyuyormuş gibi tavır • Not almak
11. BİRİCİK OLMA • Türkiye’ de Mehmet, Ayşe ismini taşıyan kaç kişi vardır? • Selamlaşma yapın, sevginizi gösterin. • David Colb’a göre bütün insanlar deneyim yaşar. %100 deneyim yaşayanlar %50 gözden geçirenler %32 sonuç çıkaranlar %12 davranış değiştirenler • Önyargıları dışarıda bırakın. • İLETİŞİM İNSAN OLMAK, İÇİNİZDEKİLERİ KARŞIDAKİYLE PAYLAŞMAKTIR. • HAYATA NASIL DAVRANIRSAN O DA SANA O ŞEKİLDE DAVRANIR.
12. TÜRK İNSANININ İLETİŞİM ÖZELLİKLERİ İletişim tarzımız “Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla.” biçimindedir. Doğrudan konuşmaz “laf sokmayı” severiz. Çoğu zaman karşımızdakini incitmemek, onunla kötü olmamak, tartışmamak için ödün verme pahasına nazik oluruz, doğruları söyleyemeyiz. KISACA SÖYLEMEZ, SÖYLENİRİZ. Belirsizliğe karşı toleransımız düşüktür. Belirsizlik toleransı yüksek olan toplumlarda kişiler genelde aynı anda birkaç konuya odaklanabilirken, düşük olan toplumlarda genelde tek bir konuya derinlemesine odaklanma olur. Türk insanı bir yakınının ya da kendisinin başına bir sıkıntı geldiğinde çok aşırı tepki verir, tüm sakinliğini kaybedebilir. Bir yakınını kaybettiğinde hastanenin camını çerçevesini kırabilir, saldırgan olabilir. Ya da çok sıkıntılı ortamda yaşıyor olsa bile bir düğün yaptığında tüm her şeyini ortaya koyar. İmkanlarıyla karşılaştırıldığında abartıya kaçtığı görülebilir. Çünkü yaşadıklarını derinlemesine yaşadığı ve tek bir noktaya odaklandığı için hayatını o anda onun etrafında kurar. KISACA BÜTÜNE GÖRE HAREKET ETMEZ.
Değişime dirençli bir kültür yapımız var. İstemeyerek değişiriz bu nedenle de değişim kalıcı olmaz. Takip ve taklit ederek değişme kültürümüz var. Yeniliklere alışmamız biraz zaman alır. “Bildiğin ayranı bilmediğin yoğurda değişme.” sözünü boşuna söylememişler. Sorunları çözerken genelde bildiğimiz ve denediğimiz metodolojiyi tercih ederiz. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yoktur. KISACA YENİ YOLLARIN OLABİLECEĞİNİ DÜŞÜNMEYİZ. Kültürümüz genelde iletişimde çatışmadan kaçınmayı destekler. Ya da bu olanaklı değilse çatışmayı bastırmayı tercih ederiz. KISACA “HayIr” deme becerİmİz pek gelİşmemİştİr. Bir gruba ait olma isteğimiz had safhadadır. Toprak, hemşerilik, okul gibi faktörler tanışma anında konuşmanın başında aranılan ortaklıklardır. İlk sorulan soru “nerelisin” sorusudur sonra “neresinden” sorusu gelir. KISACA ORTAK NOKTALARI SEVERİZ. Toplumumuzda hiyerarşik mesafe önemlidir bu da büyüğe, amire, görevliye saygı ve itaat göstererek ifade edilir. Karşı taraftan da sevgi ve şefkat beklenir. Astlar, üstleriyle çatışmaktan kaçınırlar. Lider olan güçlü de olmalıdır. KISACA BİZDE “SU KÜÇÜĞÜN SÖZ BÜYÜĞÜNDÜR”
Biz genelde ortaklaşa davranış sergileriz. Batı insanı bireyci ve bağımsızken biz ait olma ihtiyacı duyarız. Genelde topluluk içinde yaşamaya eğilimliyiz. Başkasına ya da başkalarına göre hareket ederiz. Grubun genelinin aksine görüş bildirmekten kaçınırız. Biz de grup içinde genellikle bireysel görüşler bastırılır. Bu da yenilikçiliği ve yaratıcılığı öldürür. KISACA BİZ İÇ DÜNYAMIZI İFADE ETMEKTE ZORLANIRIZ. Kaderci gelecek anlayışımız vardır. “alınyazısı”, “şans” bizim için önemlidir. Kaderi de yanlış yorumlarız. Biz gelecekten çok geçmişe daha fazla eğilimliyiz. KISACA GEÇMİŞTE YAŞAR GÜNÜ KURTARIRIZ. birlikten güç doğar deriz; ancak ne zaman grup olarak bir araya gelsek tek tek bireylerden daha az performans sergilemeye çalışırız. Batı insanı sinerjiden güç alır, biz bir araya gelince genelde dert doğar. “Nerde çokluk orda …” deriz. “Bir elin nesi var iki elin sesi var.” deriz ama ardından “Her koyun kendi bacağından asılır.” deriz. Yaşama ve birbirimize uyum sağlayamamış, kendine ve çevresine saygısı olmayan bir toplumuz. Bizde kazan/kaybet hakimdir. Bizde böbürlenme, diklenme, dayılanma takdir edilir. Seven ve paylaşan insanların sömürüleceğine inanırız.
“Babana bile güvenme” diyen bir toplum kendine de başkasına da kolay kolay güvenmez. Grupçuluk, kulüpçülük, hizipçilik,hemşerilik olgusu, güvensizliğimizden dolayı hala yaygındır. Bir toplumda, toplulukta, ailede kişiler arasında güven yoksa gelişme de yoktur. Biz bu nedenle yerimizde sayar dururuz. Bizde girişimci ruhu öldürmek için her şey yapılır. Bu ta çocukluktan başlar. Hep anne ve babalarımızın dediği olur, onlar da bizi memur yapmaya çalışırlar. Garantili iş, eş ararız. Çekingen bir toplumuz. Batı aileleri girişkenliği öğretirken bizde tersi yapılır. Çocukların her şeyini kontrol etmek isteriz. Müdahiliz, karışır, yönlendiririz. Çocukları, çalışanları kendimize bağımlı kılarız. İş dünyasında ise moda girişimcilik yaygındır, işe plansız, programsız dalarız. Biri bir işten iyi para kazanıyorsa taklitle girişimci olur kısa yoldan köşeyi dönmeye çalışırız. Yılların işini bir günde çözmeye çalışır, bir günün işini de yıllarca çözemeyiz.
Referans noktasını dışarıdan alan bir toplumuz. Başarılı olup olmadığımızı anlamak için hep başkalarının gözü içine bakarız. Başarıyı kendimizin dışında ararız. Batı insanıbaşarıyı becerilerini geliştirmede ararken, biz çevremizi, hamili kart sayısını geliştirmede ararız. Batı insanı iç denetime sahiptir, liderler bu gruptan çıkar. Biz dışsal denetim ararız, korku, tehdit, baskı kurarız. Hamaset edebiyatı yaparız. Başarıyı kıskanırız ve başarılı olanı hemen eleştirmeye başlarız. Biraz da doğu ezikliğimiz vardır. Başarı için güçlü birilerine sığınmaya çalışırız, o da olmazsa Allah’a sığınırız. Yaşamda denetim altına alamayacağımız konuların çok olduğuna inanırız. Başarının da başarısızlığın da kaynağını dışarıda ararız. Başarılı biri varsa arkasında mutlaka bir “dayı” sı olduğunu düşünürüz. Başarısız olursak da birilerinin bizi engellediğini, önümüzü kestiğine inanırız. Bizim için sorunların kaynağı her zaman insandır. “Asarsın iki tanesini bak bir şey kalır mı?” diye düşünürüz. Bir yerde bir sorun varsa mutlaka onu çıkaran biri ya da birileri vardır, sisteme bakmak yerine suçlu ararız. Sorun çıkmadan da harekete geçmenin ne demek olduğunu bilmeyiz.
Olumludan daha çok olumsuzu duymaya, görmeye, konuşmaya eğilimliyiz. Çoğunlukla olmazları konuşuruz. Moral bozmaya üstümüze yoktur. Felaket tellallarıyız desek yeridir.
VAROLUŞUN BEŞ BOYUTU • İki insan birbirinin farkına varınca iletişim başlar ve can, otomatik bir biçimde iletişim ortamında beş soruya cevap arar. Bu sorular bizim insan oluşumuzdan kaynaklanan ve her biri bir gereksinmeye karşılık olan sorulardır. Bir başka deyişle insanoğlu var oluşunu bu beş soruyla ilişkiler içinde tanımlar. • Bu sorular bilinçli olarak değil, sezgisel olarak varlığını hissettirir; kişi bu soruların yanıtını aradığını bilinçli olarak değil, ancak sezgi yoluyla hisseder. • İletişim ortamında can’ın sezgisel olarak sorduğu beş soru şunlardır: • Kaale alınıyor muyum? Beni umursuyorlar mı? • Kabul ediliyor muyum? Beni olduğum gibi, yargılamadan kabul ediyorlar mı? • Değerli miyim? Beni vazgeçilmez ve eşsiz olarak görüyorlar mı? • Yeterli miyim? Beni becerikli, bir şeyler yapabilecek güçte görüp yapabileceğime güveniyorlar mı? • Sevilmeye layık mıyım? Beni ben olduğum için özleyip benimle zaman geçirmek istiyorlar mı? • Değişik ortamlarda ve zamanlarda varoluş boyutlarından bazıları daha çok önem kazanabilir. Örneğin yeni tanıştığımız kişiler arasında kaale alınma, umursanma daha baskınken işyerinde güçlü ve güvenilir olarak algılanmak baskın olabilir.