450 likes | 748 Views
KURBAN BAZRAMI VAAZI. Yüce Allâh insanı, topraktan zaratmıştır. إِنَّا خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن نُّطْفَةٍ أَمْشَاجٍ نَّبْتَلِيهِ فَجَعَلْنَاهُ سَمِيعاًبَصِيراً
E N D
Yüce Allâh insanı, topraktan zaratmıştır. • إِنَّا خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن نُّطْفَةٍ أَمْشَاجٍ نَّبْتَلِيهِ فَجَعَلْنَاهُ سَمِيعاًبَصِيراً • Allah! Ey İblis! İki elimle yarattığıma secde etmekten seni meneden nedir? Böbürlendin mi, yoksa yücelerden misin? dedi. (Sad 38/75.), • En güzel sekilde yaratmis, • لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ • Biz insanı en güzel biçimde yarattık.(Tîn 95/4) • Ona ruhundan üflemis • فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِمِن رُّوحِي • Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan ütlediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın.(Hicr, 15/29)
Yeryüzünde halife yapmıştır. • هُوَ الَّذِي جَعَلَكُمْ خَلَائِفَ فِي الْأَرْضِ • Sizi yeryüzünde halifeler yapan O'dur.(Fatır, 35/39.) • Gökte ve yerde ne varsa hepsini onun emrine amadekılmıştır. • أَلَمْ تَرَوْا أَنَّ اللَّهَ سَخَّرَ لَكُم مَّا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَأَسْبَغَعَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةً • Allah'ın, göklerde ve yerdeki (nice varlık ve imkânları) sizin emrinize verdiğini, nimetlerini açık ve gizli olarak size bolca ihsan ettiğini görmediniz mi? (Lokman, 31/20)
الَّذِيخَلَقَكَ فَسَوَّاكَ فَعَدَلَكَ {7} فِي أَيِّ صُورَةٍ مَّا شَاء رَكَّبَكَ {8} O Allah ki seni yarattı, seni düzgün ve dengeli kılıp,ölçülü bir biçim verdi. Seni istediği her hangi bir şekilde parçalardan oluşturdu. إِنَّا خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن نُّطْفَةٍ أَمْشَاجٍ نَّبْتَلِيهِ فَجَعَلْنَاهُ سَمِيعاًبَصِيراً Şüphesiz biz ona (doğru) yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör. أَلَمْ نَجْعَل لَّهُ عَيْنَيْنِ {8} وَلِسَاناً وَشَفَتَيْنِ {9} وَهَدَيْنَاهالنَّجْدَيْنِ {10} Biz ona iki göz vermedik mi? Bir dil ve iki dudak , Ona iki yolu ( doğru ve eğriyi ) gösterdik .
Kendisine bunca nimet verilen insan elbette başıboş bırakılmayacaktır. Nitekim Kur’an’da: • أَيَحْسَبُ الْإِنسَانُ أَن يُتْرَكَ سُدًى • İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır!(Kiyame,75/36) • Görülen alemde, sorumluluk bilincine sahip tek yaratık insandır. Kur’an-i Kerim´de: • إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِوَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَن يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَاالْإِنسَانُ إِنَّهُ كَانَ ظَلُوماً جَهُولاً • Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir.buyurulmaktadır. (Ahzâb 33/72)
عن تميم الداري أن النبي صلى الله عليه وسلم قال: الدين النصيحة . قلنا • لمن؟ قال: لله ولكتابه ولرسوله ولأئمة المسلمين وعامتهم • (Allah Resûlü) “Dinnasihattir/Sorumluluktur” buyurdu. “Kime Ya Resûlullah?” diye sorduk. O da; “Allah´a, Kitabina, Peygamberine, Müslümanlarin yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi. • Sorumluluklarımızın en önemli boyutunu Allâh’a karşı olan sorumluluklarımız oluşturmaktadır. Çünkü yaratılış gayemiz, Kur’an-ı Kerim’de de belirtildiği gibi O’na kulluk etmektir. Yüce Allâh: • وَمَاخَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ • Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” buyurmuştur. (Zariyât 51/56)
Allâh’a karşı sorumluluklarımızın yanında, kendimize ve diğer varlıklara karşı da sorumluluklarımız bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde, insanın bu sorumluluklarına çeşitli vesilelerle işaret edilmektedir. • Bütün bunlar göstermektedir ki, insanın, başta Allâh olmak üzere, kendisine, ailesine, komşularına ve topluma karşı sorumlulukları vardır. • Genel olarak topluma karşı vazife ve sorumluluklarımızı maddeler halinde şöyle ele alabiliriz:
Topluma karşı sorumluluklarımızın başında, birbirimizi sevmek ve karşılıklı haklarımıza saygı göstermek gelmektedir. Sevgili Peygamberimiz, birbirimizi sevmeyi imanın gereği olarak kabul etmiş ve şöyle buyurmuştur: • وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لا تَدْخُلُوا الجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا ، ولا تُؤْمِنُوا حَتَّى تَحَابُّوا • عَلَى شَيءٍ إِذَا فَعَلْتُمُوه تَحَابَبْتُمْ ؟ أَفْشُوا السَّلامَ بينَكم أَوَ لا أَدُلُّكُمْ • İmân etmedikçe Cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de kamil bir imana sahip olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi?.. Aranızda selamı yayınız.(Müslim, İman, 22. I,74) – (RS/H.No:378)
Başka bir hadisinde de bu sevginin ölçüsünü şöyle açıklamıştır: ترى المؤمنين في تراحمهم وتوادهم وتعاطفهم كمثل الجسد إذا اشتكى عضوا تداعى له سائر جسده بالسهر والحمى "Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine acımada ve merhamette, bir vücut gibidir. Bir organ rahatsız olduğunda, diğer organlar da onunla birlikte ateşlenir, uykusuz kalırlar.” (Buhârî, Edeb, 27, VII, 77,78) Sevginin göstergelerinden biri de, sevdiğimizin hakkına saygı duymak, ona zarar verecek söz ve davranışlardan uzak durmaktır. Sevgili Peygamberimiz, لا يدخل الجنّة من لا يأمن جاره بوائقَه “Komşusu, zararlarından emin olmayan kimse cennete giremez”(Müslim, İman, 18. I,68) buyurmuştur.
Nitekim bir gün Hz. Peygamber oturan bir grup sahabinin yanında durarak, “Size en iyiniz ve en kötünüzü bildireyim mi?” diye sorar. Orada oturanlar susar cevap vermezler. Hz. Peygamber üç defa tekrar edince içlerinden biri, “evet ey Allâh’ın elçisi, bize en iyimizi ve en kötümüzü haber ver” der. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: خيركم من يرجى خيره ويؤمن شره وشركم من لا يرجى خيره ولا يؤمن شره “Sizin en iyiniz kendisinden iyilik beklenen ve kötülüğünden emin olunandır. Sizin en kötünüz de, kendisinden iyilik beklenmeyen, kötülüğünden de emin olunmayanınızdır”(Tirmizi, Fiten, 76. IV, 528) buyururlar.
Müslüman kendisine kötü davranıldığında dahi, din kardeşine güzellikle yaklaşır. Atalarımız, iyiliğe karşı iyilik her kişinin, kötülüğe karşı iyilik er kişinin harcıdır demiştir. Zira güzel ahlak; mahrum edene vermek, ilgiyi kesene alaka göstermek, zulmedeni affetmektir. Kur’an-ı Kerim’de: • وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُفَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُوَلِيٌّ حَمِيمٌ “İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost oluvermiştir” buyurulmaktadır (Fussilet 41/34)
Hz. Peygamber’in şahsında yükselen insan sevgisi bizim medeniyet anlayışımızı, insan ve hayat tasavvurumuzu ortaya koymaktadır. Gönül dünyamızın ve medeniyet anlayışımızın esası, Allah’ın yarattığı her varlığı sevgi ve şefkatle kucaklamak, kendimiz için istediğimizi başkası için de istemektir. Birlikte yaşama anlamında Anadolu gönül erlerinden Yunus Emre’nin, “Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü” algısına, Mevlana’nın “Ne olursan ol yine gel!” davetine, H. Bektaşı Veli’nin “Gelin canlar bir olalım!” deyişine bugün tüm insanlığın ihtiyacı olduğu kanaatindeyiz.
Aynı toplumda barış ve hoşgörü içinde kardeşçe yaşamanın gereği için, birbirimizi daha fazla anlamaya, birbirimizi daha fazla tanımaya ve birbirimizi daha fazla sevmeye muhtacız. Unutmayalım ki bir Müslüman yaşadığı bölgede sorunun değil olsa olsa çözümün bir parçası olur. Peygamber Efendimizin kendisinden nasihat isteyen bir gence “Önce inandım de, sonra dosdoğru ol”[Müslim, İman, 62] buyurması da bunu göstermektedir. Allah´in yarattığı herşeyi sevmek zorundayız. Kainatta güzel olmayan hiç bir şey yoktur. Allah yarattığı her canlıyı en güzel şekilde yaratmıştır. Hz. Ali ile bir yolculuk esnasında, yol kenarında bir köpek leşini görmesin diye Hz. Ali´nin kenerdan gitmesi üzerine Peygamberimizin gördüm ya Ali demesi çok anlamlıdır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.), birlikte yaşamanın vazgeçilmez unsurları olan barışı, hoşgörüyü, affı, rahmeti ve merhameti, önermiştir. O, hiç kimseyi ayıplamamış, incitmemiş, kötülüğe kötülükle karşılık vermemiştir. O, aynı toplumda beraber yaşadıkları gayr-i müslimlerle münasebetlerinde de bugünün insanına güzel örnekler sunan uygulamalar sergilemiştir. Kendisi hasta olan bir Yahudi’yi ziyaret etmiş, yine ayağa kalktığı cenazenin Yahudi bir kişiye ait olduğunu hatırlatanlara, “Bu da bir insan değil mi?”[Müslim, 1593, 1596] cevabını vermiştir.
Toplumsal görevlerimizden biri de iyilikte yardımlaşmak, muhtaçlara yardım elini uzatmaktır. Yüce Allâh Kur’an’da: • وَتَعَاوَنُواْ عَلَى الْبرِّ وَالتَّقْوَى وَلاَ تَعَاوَنُواْعَلَى الإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ • “İyilik ve takvâ üzere yardımlaşın; günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın”(Maide 5/2) buyurmaktadır. • فأَخْبِرْنِي عن الإِحْسانِ . قال : أَنْ تَعْبُدَ اللَّه كَأَنَّكَ تَراهُ . فإِنْ لَمْ تَكُنْ تَراهُ فإِنَّهُ يَراكَ • Peki ihsan nedir, onu da anlat, dedi. Resûlullah sav: • İhsan, Allah’a onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdu. (RS/H.No:61)
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ {16} إِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِيدٌ • {17} مَا يَلْفِظُ مِن قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ {18} • Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız. İki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar. İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.
Yardımlaşma sadece maddî alanda ve ihtiyacın karşılanması yönünde olmaz. Kişinin kötülük yapmasına engel olmak da ona yardım etmektir. Peygamber Efendimiz: انصر أخاك ظالما أو مظلوما Zalim de mazlum da olsa kardeşine yardım et. buyurur. Bunun üzerine, “yâ Rasulallah, mazlumsa yardım etmeyi anlıyorum fakat, zalimse nasıl yardım ederim?" diye sorulur. Sevgili Peygamberimiz, تأخذ فوق يديه Onu zulümden alıkoyarsan, bu da ona yardımdır buyurur. (Tirmizi, Fiten, 68. IV, 523.)
KURBAN İBADETİ • Kurban, lugatta:Yakın olmak, yaklaşmak demektir. • Dini bir terim olarak Kurban:Allah rızasını kazanmak amacı ve ibadet niyetiyle belirli vakitte, belirli nitelikleri taşıyan hayvanı usulünce kesmek demektir. • Arapça’da bu şekilde kesilen hayvana udhiyye denilir. • Yüce dinimiz insanı yaratıcısına yakınlaştırmak, O’na ulaştırmak veya Allah ile kulu arasındaki bağı sağlamlaştırmak ve benzeri maksatlarla çeşitli ibadetleri meşru kılmıştır ki, namaz, oruç, hac, zekat ve kurban ibadeti de bunlardan bazılarıdır.
Bir ibadet olarak kurban insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanlık tarihi boyunca hemen bütün ilahi dinlerde kurban kesmek, insanı Allah’a manen yaklaştıran bir ibadet sayılmıştır. • Kur’ân’ı-Kerim’de kurban kelimesi, Adem (a.s.)ın çocuklarına atıf yapan şu âyette dile getirilmektedir: • وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَاَ ابْنَىْ ادَمَ بِالْحَقِّ اِذْ قَرَّبَا قُرْبَانًا فَتُقُبِّلَ مِنْ اَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الْاخَرِ • (Ey Muhammed) Onlara Ademin iki oğlu ile ilgili haberi hakkıyla oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti.(Maide, 5/27)
İlahi dinlerin hepsinde kurban hükmünün varlığına işaret edilmektedir. "وَلِكُلِّ اُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا لِيَذْكُرُوا اسْمَ اللّهِ عَلى مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَهيمَةِ الْاَنْعَامِ..." “Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık…”( Hac, 22/34) Hayli değişikliğe uğramış şekliyle de olsa kurbandan Yahudilik ve Hıristiyanlıkta da söz edilmesi bu ibadetin ne kadar eskilere dayandığını göstermektedir.
Bu Günkü Şekliyle Kurban İbadeti • Bu günkü şekliyle dinimizdeki kurban ibadeti, Hz. İbrahim (a.s.) ile başlar. • Hz. İbrahim bir oğlu olduğu takdirde onu Allah'a kurban etmeyi adamıştı. Zaman geçip oğulları dünyaya gelmesinden sonra, kendisine bu ahdi rüyasında hatırlatılmış, İbrahim (a.s.) rüyasını, oğlunu kurban etmesi gerektiği şeklinde yorumlamış ve büyük bir imtihan karşısında olduğunu anlamıştı. • Hz İbrahim hiç tereddüt göstermeden bu konuyu oğlu Hz. İsmail’e açmış, baba oğul büyük bir teslimiyetle ilâhî emri yerine getirmeye yöneldikleri sırada, yüce Allah, onların bu bağlılıklarına karşılık Hz. İsmail yerine bir koçun kurban edileceğini Cebrail vasıtasıyla kendisine bildirmişti.
قَالُوا : يَا رَسُولَ اللَّهِ ، مَا هَذِهِ الأَضَاحِيُّ ؟ قَالَ : سُنَّةُ أَبِيكُمْ • إِبْرَاهِيمَ ، قَالُوا : فَمَا لَنَا فِيهَا مِنَ الأَجْرِ ؟ قَالَ : بِكُلِّ شَعْرَةٍ حَسَنَةٌ. • - “Peygamberimiz (sav)’e : • - “ Kurban kesmek nedir ? “ diye soruldu. • - “ Atanız İbrahim (as) peygamberin sünnetidir. “ diye cevap verdi. • - “ Kurban kesmenin ecri nedir ? “ diye soruldu. • - “ Her kılına bir sevap var. “ diye cevap verdi.” ”(Taberani, Mucem-i Kebir)
Diğer bütün ibadetlerde olduğu gibi kurbanda da niyet ve samimiyet şarttır. • Kısaca hatırlatalım ki "samimiyet", bir işi, bir ibadeti başka bir şey için değil, sırf Allah rızası için yapmaktır. Kur’an’ı-Kerimde; • لَنْ يَنَالَ اللّهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَاؤُهَا وَلكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوى مِنْكُمْ • Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır. Fakat O’na sadece sizin takvanız ulaşır. (Hac,22/37) • anlamındaki âyet, bütün ibadetlerin temel şartı olan „samimiyet„e vurgu yapmaktadır.
Sevgili peygamberimiz de, bu hususu şöyle ifade etmektedir: • إنما الأعمال بالنيات، وإنما لكل امرىء ما نوى • Amellerin kıymeti ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise, eline geçecek olan ancak odur.(Buhari, Bedu’l-vahy, 1. I, 2.) • Kur'ân'da Kurban kesilmesi emredilmektedir: • لِرَبِّكَوَانْحَرْفَصَلِّ • Rabbın için namaz kıl, kurban kes.(Kevser, 108/2) • Ayetteki emrin sadece Peygamberimize mi, bütün müslümanlara mı yönelik olduğu hususunda da farklı görüşler ortaya konulmuştur.
Kurban ibadeti; hicretin ikinci yılında meşru kılınmıştır. • Peygamberimiz (a.s.) bir çok hadisinde kurban kesilmesini teşvik etmektedir: • مَا عَمِلَ آدَمِىٌّ عَمَلاً يَوْمَ النَّحْرِ أحَبَّ إلى اللّهِ تَعالى مِنْ إهْرَاقِهِ الدِّمَاءَ، إنَّهَا لَتَأتِى يَوْمَ الْقِيَامَةِ بقُرُونِهَا وَأشْعَارِهَا وأظْفِهَا، وَإنَّ الدَّمَ لَيَقَعُ مِنَ اللّهِ تَعالى بِمَكَانٍ قَبْلَ أنْ يَقَعَ في الارْضِ فَطِيبُوا بِهَا نَفْساً. • Hiç bir kul, kurban günü, Allah indinde kan akıtmaktan daha sevimli bir iş yapamaz. Zîra, kesilen hayvan, kıyamet günü boynuzlarıyla, kıllarıyla, tırnaklarıyla gelecektir. Hayvanın kanı yere düşmezden önce Allah indinde yüce bir mevkiye ulaşır. Öyle ise, onu gönül hoşluğu ile ifâ edin.[İbnu Mâce, Edâhî 3, (3126).]
Peygamberimiz (a.s.) Medine'de 10 yıl ikamet etmiş ve her yıl kurban kesmiştir: • نَحَرَ النَّبىُّسَبْعَ بَدَنَاتٍ بِيَدِهِ قِيَاماً وَضَحَّى في المدينةِ كَبْشَيْنِ أقْرَنَيْنِ أمْلَحَيْنِ، يَذْبَحُ وَيُكَبِّرُ وَيُسَمَّى وَيَضَعُ رِجْلَهُ عَلى صَفْحَتَهما • Enes (r.a.) anlatıyor: "Resûlullah (a.s.), yedi deveyi kurban olarak eli ile ayakta kesti. Medine'de ise, boynuzlu ve alacalı iki koç kurban etti. Resûlullah (a.s.) keserken tekbir getiriyor, besmele çekiyor ve ayağını hayvanların boyunlarının üzerine koyuyordu.(İbnu Mâce, Edâhi 1.II,1043.)
Kurban Kesmekle Yükümlü Olanlar • Müslüman olmak. • Hür olmak. • Zengin olmak. • Mukim olmak. • Ergenlik çağına gelmiş olmak. • Kurban kesmeyi vacip kılan zenginliğin ölçüsü; kişinin aslî ihtiyaçlarının ve borcunun dışında nisap miktarı malının veya parasının bulunmasıdır. • Nisap miktarları; beş deve, 30 sığır, 40 koyun-keçi, 80.18 gram altın veya bu değerde para veya ticaret malı, 561 gram gümüş ve 650 kilogram toprak mahsulüdür. • Zekat ile yükümlü olmak için nisap miktarı malın artıcı nitelikte olması ve üzerinde bir yıl geçmesi şart olmasına karşılık, kurban ibadeti ile yükümlü olmak için bu şartlar aranmaz. (İSAM İlmihal, II,5.)
Kurbanlık Hayvanlarla İlgili Şartlar: • Hangi Hayvanlar Kurban Edilebilir? • Dinen kurban olarak kesilmesi kabul edilmiş hayvan türleri şunlardır: Koyun, keçi, sığır, manda, ve deve. • Koyun ve keçi sadece bir kişi için; deve sığır ve manda ise yedi kişiyi aşmamak üzere ortaklaşa kurban olarak kesilebilir. • Koyun ve keçi cinsinden hayvanlar bir yaşını doldurduktan sonra kurban edilebilir. • Sığır ve manda cinsinden hayvanlar iki yaşını, deve ise beş yaşını tamamladıktan sonra kurban olarak kesilebilirler."
Kurban edilecek hayvanın, sağlıklı, azaları tamam ve besili olması, ibadetin gaye ve mahiyetine uygun olduğu gibi, sağlık kurallarına da uygun düşer. Bu hadisin ışığı altında, kurbanlık hayvanın kurban olmasına mani kusurları şöyle ifade edebiliriz. • İki veya bir gözü kör, • Aşırı derecede zayıf, • Yürüyemeyecek derecede kötürüm ve topal, • Kulağının ve kuyruğunun üçte birden fazlası kopmuş • Dişlerinin yarıdan fazlası dökülmüş • Doğuştan kulağı olmayan, • Koyun ve keçide bir, sığırda iki memesi kurumuş, • Ağır hasta olan hayvanları kurban etmek caiz olmaz. • Bu itibarla kurbanlık satın alırken, kusurlu olup olmadığına dikkat etmek gerekir.
Kurban, bayram namazı kılınan yerlerde, kurban bayramının ilk üç günü bayram namazının kılınmasından sonra, üçüncü günü akşamına kadar olan süre zarfında kesilebilir. Bayram namazı kılınmayan yerlerde ise, aynı süre içinde sabah namazı vaktinden itibaren kurbanlar kesilebilir. • Arefe günü veya bayramın ilk üç gününden sonra kurban kesmek caiz olmaz. Nitekim bir hadiste Hz. Peygamber: • Bu günümüzde yapacağımız ilk şey bayram namazını kılmak, sonra (evlerimize) dönüp kurban kesmek olacaktır. Her kim böyle yaparsa sünnetimize uygun iş yapmış olur. Kim (namazdan) önce kurban keserse, o ancak ailesine bir et sunmuş olur. Bu kestiği kurban olmaz”(Buhari, Edahî,1. VI,234.) buyurmuşlardır.
Kurbanın rüknü, kurban edilmesi caiz olan hayvanlardan birini kesmek olduğundan, kurbanın bedelinin yoksullara verilmesiyle kurban kesilmiş olmaz. • Bu şekilde verilen para sadaka olur. • Dinimizde normal zamanlarda olduğu gibi, kurbanlık hayvanın kesiminde de gerekli şartlara uymak gerekir. • Efdal olan kişinin kurbanının bizzat kesmesidir. Peygamberimiz (a.s.), kurbanlarını bizzat kendisi kesmiştir.(Müslim, Hac,19. I,892.) • Bir kimse kurbanını bizzat kesemiyorsa, o zaman ehil birine vekalet vererek kurbanını kestirir. Kendisi de mümkünse orada hazır bulunur. • Kurbanı kesen kimse, kurbanlık hayvana eziyet vermemelidir. Ehil olmayan kişiler kurban kesmemeli ve kesim esnasında hayvana eziyet edilmemelidir..
KURBAN KESILMEDEN ÖNCE 1- Önce abdest alınır. 2- Kurban kesim yerine incitilmeden götürülür. 3- Kıbleye karşı ve sol yanı üzerine yatırılır. 4- Keskin bıçak kullanılır ve bıçak hayvana gösterilmez. 5- Biliniyorsa kurban duası okunur. Teşrik tekbiri getirilir. 6- Kurban kesen ve sahibi “ Bismillahi Allahu ekber “ diye besmele çeker. 7- Besmeleden sonra ara vermeden ve söz söylemeden kurbanı keser. 8- Hayvanın şah damarları ile yemek ve nefes borusu kesilir. 9- Kanının tamamen akması için beklenir. 10- Allah rızası için şükür olarak 2 rekat namaz kılar.
Kesim esnasında hayvan yere yatırılırken, • اِنّى وَجَّهْتُ وَجْهِىَ لِلَّذى فَطَرَ السَّموَاتِ وَالْاَرْضَ حَنيفًا وَمَا اَنَا مِنَ الْمُشْرِكينَ • Ben hakka yönelen birisi olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim, ben Allah’a ortak koşanlardan (müşriklerden) değilim.(En’am, 6/79) • قُلْ اِنَّ صَلَاتى وَنُسُكى وَمَحْيَاىَ وَمَمَاتى لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمينَ • Şüphesiz benim namazım, ibadetim (Kurbanım) hayatım ve ölümüm hep alemlerin rabbı olan Allah içindir.(En’am, 6/162)mealindeki ayetleri okur. • Kurban kesen kişi devamla, “Allahuekber Allahuekber, la ilahe illallahu vallahu ekber, Allahuekber velillahi’l-hamd” der, ara vermeden “Bismillahi Allahuekber” diyerek kesimi yapar.
BAYRAMDA NELER YAPMALIYIZ. 1- Küskünler Barışmalı. Bayramın en temel işlevi, toplumdaki dargınlıkları, kırgınlıkları giderme günü olmasıdır. Bayram vesilesi ile küs olanlar barışmalı, aradaki dargınlıklar, kırgınlıklar giderilmelidir. Allah Rasulu (sav): Bir Müslüman’ın, arkadaşına üç günden fazla küs durması helal değildir. Mümin kardeşiyle bir yıl dargın durmak, onun kanını dökmek gibidir. Buyurarak, müslümanın dargın ve küs duramayacağını bizlere bildiriyor.
Müslüman daima çevresine güven veren elinden ve dilinden insanların güvende olduğu kişidir. Efendimiz(sav): المسلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ، وَالْمُؤمِنُ مَنْ أمِنهُ الناسُ على دمائهم وأمْوَالِهِمْ "Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmediği kimsedir. Mü'min de, halkın, can ve mallarını kendisine karşı emniyette bildikleri kimsedir. " (Buhari,Iman4,5/1,8-9)
Müminleri Allah rızası için seveceğiz. Dargınlıkların giderilip kaynaşmanın sağlanmasında müminlerin birbirlerini sadece Allah rızası için sevmeleri de önemlidir. Bu hususta Efendimiz: ﻻ يُؤْمِنُ اَحَدُكُمْ حتَّى يُحِبَّ ﻷخيهِ ما يُحِبَّ لِنَفْسِهِ "Sizden biri, kendi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe gerçek imana eremez. " (Buhari,Iman7/1,9) إن الله يقول يوم القيامة: أين المتحابون بجلالي. اليوم أظلهم في ظلي. يوم لا ظل إلا ظلي Hiç şüphesiz Allah Teala Kıyamet günü : « Nerede benim rıza için birbirlerin sevenler ? Gölgemden başka gölgenin bulunmadığı bu gün onları, kendi arşımın gölgesinde gölgelendireceğim. » buyurur. (Müslim,Bir,12/III 1988)
Komşularımızı ziyaret ederek bayramlaşmalıyız: Komşular arası ilişkilerin gelişmesinde bayramlaşmanın önemi büyüktür. Dinimiz komşu haklarına büyük önem vermiştir. Efendimiz bu hususta: مَا زَالَ جِبْرِيلُ يُوصِينِي بِالجارِ حتَّى ظَنَنتُ أَنَّهُ سيُوَرِّثُه Cebrâil bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye edip durdu. Neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım.”(Buhari,Edeb,28) buyurmuşlardır.
Diğer bir hadis- şeriflerinde ise: • “« واللَّهِ لا يُؤْمِنُ ، واللَّهِ لا يُؤْمِنُ ، » قِيلَ : منْ يا رسولَ اللَّهِ ؟ قال : « الَّذي : لا يأْمنُ جارُهُ بَوَائِقَهُ، متفق عليه. • Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber (sav): • “Vallâhi imân etmiş olmaz. Vallâhi imân etmiş olmaz. Vallâhi imân etmiş olmaz” buyurdu. Sahâbîler: Kim imân etmiş olmaz, yâ Resûlallah? diye sordular. • “Yapacağı fenalıklardan komşusu güven içinde olmayan kimse!” (Buhârî, Edeb 29) buyurdu.
Yine Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ باللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ، فَلا يُؤْذِ جَارَهُ ، وَمَنْ كَان يُؤْمِنُ بِاللَّهِ والْيَوْمِ الآخرِ ، فَلْيكرِمْ ضَيْفهُ ، وَمَنْ كَانَ يُؤْمنُ بِاللَّهِ وَالْيومِ الآخِرِ ، فَلْيَقُلْ خَيْراً أَوْ لِيَسْكُتْ » متفقٌ عليه “Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse komşusunu rahatsız etmesin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!”(Buhari,Nikah 80) Peygamberimizin, “Komşusu elinden ve dilinden emin olmayan kimse mü’min sayılmaz”(Buhari Edep,29 ) buyurması da komşuluk ilişkisinin önemini ve ne kadar hassas bir konu olduğunu açık bir şekilde göstermektedir.
Komşumuza karşı görevlerimiz şunlardır: -Hastalandığında geçmiş olsun ziyaretine gitmek -Öldüğünde cenazesinde bulunmak -Borç istediğinde borç vermek -Darda kaldığında yardımına koşmak -Bir nimete kavuştuğunda tebrik etmek -Başına bir musibet geldiğinde teselli etmek -Evini, komşusunun rüzgarını (güneşini, manzarasını) engelleyecek şekilde yapmamak -Ne pişirdiğini ona belli etmemek, belli ederse pişirdiğinden ona da vermek
Hastaları, düşkünleri ziyaret ederek, gönüllerini alalım. Dinimizin önem verdiği hususlardan biri de hasta ziyaretidir. Peygamberimiz, müslümanın Müslüman üzerindeki hakkı beştir: - Selamını almak, - Hastalandığında ziyaret etmek. - Cenazesinin arkasından yürümek. - Davetine icabet etemek. - Aksırdığında yerhamükellah demek.
Allah (cc) mümin bir kulu hastayken ziyaret etmeyi kendisin ziyaret etme gibi görüyor. Bir kutsi hadiste şöyle buyruluyor: “Allah teala kıyamet gününde şöyle buyurur: • - Ey ademoğlu hastalandım ziyaretime gelmedin. Ademoğlu: • - Ey Allah’ım Sen alemlerin Rabbi iken ben seni nasıl ziyaret ederim. Allah teala: • - Falan kulum hastalandı, ziyarete gitmedin. Şayet onu ziyaret etseydin, beni yanında bulurdun. Bunu bilmiyor musun der. • - Ey ademoğlu aç idim beni doyurmadın. Ademoğlu: • - Ey Allah’ım sen alemlerin Rabbi olduğun halde seni nasıl doyururum. Allah: • - Falan kulum senden yiyecek istedi de vermedin. • - Ey Ademoğlu senden su istedim vermedin.
Yetimler gözetilmeli, yoksullar gözetilmeli, sevindirilmeli ve onların da bayram sevincine ortak olmaları sağlanmalıdır. "Güçsüz ve düşkünleri araştırıp bana getirin, (ihtiyaçlarını karşılayayım). Çünkü siz ancak içinizdeki güçsüzler sayesinde yardım görüyor ve rızıklandırılıyorsunuz."(Tirmizi,Cihat 21/24) Sehl İbnu Sa'd (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu ve’s-selâm) buyurdu ki: "Ben ve yetime bakan kimse cennette şöyleyiz" Orta parmağı ile baş parmağını yan yana getirip aralarını açıp kapayarak işaret eti." (Tirmizi,Birr 14) İbnu Abbâs anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki: "Kim Müslümanlar arasından bir yetim alarak yiyecek ve içeceğine dâhil ederse, affedilmez bir günah (şirk) işlememişse, Allah onu mutlaka cennete koyacaktır." (Tirmizi,Birr 14)
Yaşlıları Ziyaret Edip Onların Hayır Duasını Almalıyız. Cenab-ı Mevla, Rabbin ancak kendisine kulluk etmenizi, ana babaya iyilikte bulunmanızı emreder… Bayramlarda yaşlılar ziyaret edilerek, onların gönülleri alınmalı, elleri öpülmeli, unutmamalıyız ki bizler de bir gün yaşlanacağız ve onların durumuna düşeceğiz. Efendimiz: ليسَ منَّا من لم يَرحَم صغيرنا ولم يُوقِّرْ كبيرَنَا “Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.”(Tirmizi, Birr 25/15)
Sıla-i rahimin en güzeli akrabadan muhtaç olanları ziyaret ederek onlara yardım etmek ve geçim darlıklarını hafifletmektir. Sıla-i rahim görevini ihmal etmek, Allah’ın rahmetinin üzerimizden kesilmesine sebeptir. Peygamberimiz buyuruyor: “Akrabadan gelen iyiliğe misliyle karşılık veren kimse tam manasıyla akrabasına sıla etmiş değildir. Gerçek sıla, kendisiyle ilgiyi kesenleri görüp gözetmektir.”(Buhar,Edeb 78/15) buyurmuşlardır. Bir başka hadisinde Peygamber (s.a.s.) Efendimiz; Cenab-ı Hak: Evet. Sana sıla yapana benim de sıla yapmama; senden alâkayı kesenlerden benim de kesmeme razı olmaz mısın? buyurdu. Akrabalık: Evet, diye cevap verdi. Yüce Allah: “Bu sana verilmiştir” buyurdu. Bundan sonra Allah Resulü: İsterseniz şu âyetleri okuyunuz buyurdu: “ Geri dönerseniz hemen yeryüzünde fesat çıkaracak, akrabalık bağlarınızı keseceksiniz, öyle mi? Onlar öyle kimselerdir ki Allah onları lânetlemiş, sağırlaştırmış ve gözlerini kör etmiştir. Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinde kilitler mi var?(Muhammed, 47/22-23)”.yayınız.