390 likes | 713 Views
MORFOLOJİ-ŞEKİL (KELİME) BİLGİSİ Dildeki kelimelerin yapısını ve çeşitlerini inceler. Türkçe yapı bakımından………………………….dildir. Çince ………………………… bir dildir. Kök ek yoktur.
E N D
MORFOLOJİ-ŞEKİL (KELİME) BİLGİSİ Dildeki kelimelerin yapısını ve çeşitlerini inceler. Türkçe yapı bakımından………………………….dildir. Çince ………………………… bir dildir. Kök ek yoktur. Arapça, İngilizce, Fransızca…………………… dillerdir. Kök kalıp değiştirerek, şekil değiştirerek yeni kelimeyi oluşturur. Örneğin Arapçada cem sözcüğünden cami yapılabilir. Bu dillerde ek azdır. Dillerde 3 türlü ek vardır. Ön ek, orta ek, son ek. (Türkçe bunlardan……………………………………) Kelimelerin bir şekil yönü bir de mana yönü vardır. Dil sadece kelimelerden ibaret değildir. Öyle olsa idi elimize bir sözlük alıp sadece kelimeleri ezberleyerek bir dili öğrenebilirdik.
Kelimeler seslerden oluşurlar. Sesler aşağı yukarı aynıdır. Çoğu ses her dile uyar her hançerede söylenebilir. Fakat her dilin ayrı bir kelime kadrosu vardır. (örneğin dağ sözcüğü) • Dil ilk bakışta kelimelerden, kelime guruplarından ve cümlelerden ibarettir. Fakat esas itibariyle cümlelerden ibarettir. İnsanlar duygularını,düşüncelerini cümleler halinde söylerler.
Neden dil cümlelerden ibarettir. Çünkü cümle ifade kabiliyeti en tam olan dil birliğidir. Dilde sesten cümleye kadar çeşitli üniteler vardır. Sesler, heceler, kökler, ekler, kelimeler, kelime gurupları bulunmaktadır. Bu ünitelere dil birlikleri diyoruz. Bir ses bir dil birliğidir, bir kelime bir dil birliğidir, bir cümle bir dil birliğidir. • Cümleler bir hüküm ifade ettiği için düşünceleri, hareketleri tam olarak karşılarlar. Marallar suya indi (bir yargı var). Hava, dağ, unvan vs. (tek başına bir anlamları yoktur)
Cümleye tam ifade kabiliyetini veren fiildir. Cümle eylem(fiil) üzerine kuruludur. • Cümle kelimelerden oluşan bir dil birliğidir. En küçük cümlede iki unsur bulunur. Fiil ve fail Bu unsurlar nesne, yer tamlayıcısı, zarf gibi unsurlar da eklenebilir. Ama bu unsurların hepsi tek başına birer kelimedir. Hala tuzlu akar kanım. Fiil: akar Fail:kanım Zarf: hala, tuzlu
Dil cümlelerden, cümleler ise kelimelerden oluşmaktadır. Kelime Nedir? Manası ve vazifesi bulunan ve tek başına kullanılabilen ses veya sesler topluluğudur. Kelimenin Mahiyeti: 1-Manası veya vazifesi bulunmak 2-Tak başına kullanılmak 3-Ses veya sesler topluluğu olmak
Kelimeler manalı ve vazifeli dil birlikleridir. Kelimeleri meydana getiren sesler de dil birlikleridir. Fakat onların manaları yoktur. Kelimelerin manaları vardır. Dışarıda bir varlığı, bir nesneyi, bir hareketi karşılarlar. Kelimeyi duyduğumuz zaman o varlık gözümüzün önünde canlanır, aklımıza ve dilimizin ucuna karşılığı olan kelime gelir. (gömlek, ev, melek, kuş) Ancak anlamı olmayan fakat vazifesi olan sözcükler de vardır. Gibi, ile, için, beri, kadar vs… Ancak bu sözcükler dildeki manalı sözcüklerle birlikte kullanılarak onların manalarına yeni anlamlar katarlar. Dağ gibi adam, senin için yapıyorum
Kelimeden küçük dil birlikleri tek başlarına kullanılmazlar. Sesler, ekler, kökler, heceler vs. Küçükten büyüğe doğru gidildiğinde ilk defa kelimeler müstakil kullanılan bir hüviyete bürünürler. Konuşmada ve yazıda tek başlarına kullanış alanına çıkarlar ve müstakil hüviyetlerini korurlar. Böylece cümlede ve kelime guruplarında birbirleriyle bitişmezler.
3. Kelimeler yapı olarak ses veya ses topluluklarıdır. Tek sesli kelimelerin sayısı azdır. o bahçe, a birader vs. Kelimelerin geneli çok seslidir. Bu, dört, çatı, korku vs. Kelime ölçüsüz bir biçimde uzun olamaz. YAPI BAKIMINDAN KELİMELER Yukarıda da bahsedildiği üzere kelimelerin mana ve yapı olmak üzere iki yönü vardır. ‘Kediler’ sözcüğü anlam olarak bir hayvanın ismi ama yapı olarak yedi sesten ve isim köküne gelen çoğul eklerinden oluşmuştur. Bütün dil birlikleri böyledir. Bu sebeple dili incelemek demek bu şekillerin bir yandan yapısını bir yandan da manasını incelemek demektir. Şimdi ilk önce kelimeyi ses yönünden ele alacağız, daha sonra ise mana ve vazife yönünden inceleyeceğiz.
Ses Yapısı, Şekil Yapısı Olarak Kelimeler ‘Gülüm’ sözcüğünü ele alalım. g ve ü sesleri bir araya gelerek bir ses topluluğu oluşturmuş; l, ü ve m sesleri de ikinci bir ses topluluğu oluşturmuş. Bunlar arka arkaya söylenince kulağımıza ‘gülüm’ şeklinde iki darbeli bir ses örgüsü gelmektedir. Demek ki bu kelimede ses yapısının parçaları gü- lüm topluluklardır. Diğer yandan bu sözcükte gül-ü-m şeklinde ayrılan parçalar vardır. Gül sözü alınmış ve m sesi eklenerek göz sözcüğü bir şahsa mal edilmiştir. Bu arada ikisini bağlamak için de araya bir ü yardımcı ünlüsü getirilmiş. İşte bu durum da kelimenin şekil yönünü oluşturmaktadır. Bir yanda gö-züm ses yapısı diğer yanda göz-ü-m şekil yapısı karşımıza çıkmaktadır.
Ses yapısı kelimenin kulağa hitap eden yönüdür. Kelimenin ses çatısını oluşturur. • Şekil yapısı ise anlayışa hitap eden yönüdür. Kelimenin mana yapısını oluşturur. Bu durumda kelimenin: 1-Ses yapısı 2-Şekil yapısı 3-Manası
1-SES YAPISI BAKIMINDAN KELİMELER Hece: Kelimenin ses yapısının parçaları hecelerdir. Heceler kelimedeki ses bütünlükleridir. Kelimenin ses çatısını kuran ses birliklerine hece denir. Hece bir ses veya ses topluluğu olabilir. Örneğin u-çak sözcüğünde olduğu gibi. Tek seste zaten bir bütünlük vardır. Çok sesli hecede ise bütünlük organlar hecenin seslerini arka arkaya çıkarmaya başlarken eski yerlerine dönmeden bir sonraki sesi çıkarmaya başlarlar. Ç sesini çıkarmaya başlayan organlar eski duruş vaziyetlerine geçmeden a sesini ve yine sakinleşmeden k sesini çıkarırlar. Böylece bir hecenin seslerinin organ hareketleri birbirine bağlanmış olur. Bu bağlanış üç sesin hareketini tek ses haline getirir. Bu sebeple heceye ağzın tek hareketi ile bir çırpıda çıkarılan ses topluluğu da denir.
Ders hecesinde dört ses hareketi aynı istikamette olduğundan ve birbirine duraklamadan kırılmadan geçildiğinden dolayı bir çizgide birleşmiş ve bütünleşmişlerdir. Gel-dim kelimesinde ise hareket çizgisi l ve d sesleri arasında kırılmaktadır. Böylece iki hece karşımıza çıkmaktadır. Kelimeyi oluşturan her hecede bir bütünlük, heceler arasında ise bir yan yana gelme vardır. Örneğin el-le-rin-den kelimesinde bu dört hecenin her birinde bir ses bütünlüğü, aralarında ise bir sıralanma ve arka arkaya gelme söz konusudur. Eğer heceler içinde bir ses bütünlüğü ve aralarında bir yan yana gelme olmasaydı bu kelimenin söylenişi şu şekilde olurdu: e,l,l,e,r,i,n,d,e,n şeklinde olurdu ve kelime çatısı yıkılmış olurdu.
Hece ve Vokal Hecenin çekirdeği vokal seslerdir ve hece vokal temeli üzerine kurulur. Örneğin kır-mı-zı sözcüğünde her hecede bir vokal görüyoruz. Bu durumda hece vokal üzerinde bir ses bütünleşmesidir. Dolayısı ile bir kelimede kaç vokal varsa o kadar hece var demektir. Vokaller tek başına seslenilebilen sesler olduğu için bir vokal tek başına bir hece de olabilir. a-lem, u-fak gibi. Bu durumda Türkçede en küçük hece tek sesten en çok ise dört sesten oluşur. Başka dillerde dört sesten fazla olan heceler de vardır.
Türkçenin Heceleri Birli, ikili, üçlü ve dörtlü olmak üzere Türkçenin dört büyüklükte hecesi vardır. Mesela i-nanç-la-rım kelimesinde bu dört tip heceyi görürüz. İkili ve üçlü heceler iki çeşittir. Böylece Türkçede altı çeşit hece olur. Bunlar: 1- Bir vokalden ibaret heceler. u-zak 2-Bir vokal bir konsonanttan oluşan heceler: at, ol-muş 3- Bir konsonant ve bir vokalden oluşan heceler: bu- tü-men 4-Bir konsonant bir vokal bir konsonanttan oluşan heceler: sev-mek 5-Bir vokal iki konsonanttan oluşan heceler: alt, ürk-müş 6-Bir konsonant bir vokal iki konsonanttan oluşan heceler: se-vinç
Açık Hece: Türkçe sözcüklerde sesli harf ile belirtilen kısa heceler. örneğin: a-na-do-lu, a-şı-la-ma gibi. arapça ve farsça’da ise sözcüklerde sesli harflerle yazılmayıp hareke ile gösterilen kısa hecelere verilen isim. örneğin: ka-de-me, ha-se-ne gibi. aruz vezninde bütün açık heceler kısa hece olarak kabul edilir. Açık hece formunda olan bütün heceler kısadır ve vokal değerleri 0,5 kabul edilir. • Kapalı Hece: Aruz vezninde, uzun olarak da bilinen, vokal değeri 1 olan heceler. iki şekilde olur: 1. ünsüzle biten heceler: “ter-ket-mem” derken cümlesindeki bütün heceler kapalıdır. 2. Arapça ve Farsça kökenli olan, uzatılarak bitirilen heceler: "as-lâ dersin, lâ-kin hâ-lâ sev-dâ sev-dâ-dır" cümlesindeki bütün heceler kapalıdır.
Aruz vezninde ölçü üretmek için, hangi hecelerin nasıl kullanılacağı hakkında bilinmesi gereken en önemli hususlar: 1. Açık hece formunda olan bütün heceler kısadır ve vokal değerleri 0,5 kabul edilir. 2. Kapalı hece formunda olan bütün heceler uzundur ve vokal değerleri 1 kabul edilir. 3. bilindiği gibi, bir hecenin kapalı olması için, iki durum sözkonusudur, bu kapalı hece maddesinde işlenmiştir. bazen, bu iki durum birlikte de olabilir. yani şiirimizde, hem uzatılarak biten, hem de ünsüzle kapanan bir takım heceler vardır ki, bunların vokal değerleri 1,5 kabul edilir. yani 1 uzun + 1 kısa. örnekler; hân, râm, rûz, sahûr, celâl, cemâl, hitâp...
4. İki ünsüzle biten hecelerde ise; eğer kelime türkçe kökenliyse genelde vokal değeri 1 kabul edilir: türk, mert, sırt... eğer kelime türkçe kökenli değilse genelde vokal değeri 1,5 kabul edilir: aşk, meşk, farz... • İki ünsüzle başlayan kelimelerde ise; -ki bunlar türkçe değildir- genellikle yazılışı değil okunuşu esas alınarak vokal değer verilir. mesela tren için, "tiren" diye düşünülerek bir açık ve bir kapalı, toplam 1,5 uygulanır. ancak bu, yukarıdaki 1,5 uygulamasının tam tersidir. burada, önce açık, sonra kapalı hece vardır ( . - )
2-Şekil Yapısı Yönünden Kelimeler Kökler: Kökler, kelimelerin en küçük anlamlı parçalarıdır. Meselâ bakış kelimesinde bak köktür. Bakma işinin anlamı bak kökü üzerindedir. Buradan bakma işi anlamını çıkarıyoruz. • Kökler, kelimelerin parçalanamayan kısımlarıdır. Meselâ bak kökü daha fazla parçalanamaz. Parçalanırsa bakmakla ilgili anlamı ortadan kalkar. • Kökler varlıkların ve hareketlerin yalın karşılıklarıdır. Onlar bir zaman, şahsa bağlanmazlar, soyut olarak ifade edilirler. • Kökler, kelimelerin çekirdekleridir. Meselâ gözlemek, gözlem, gözcü, gözcülük, gözlük kelimeleri hep göz kökünden türetilmiştir. • GÖZ= gözlemek, gözlem, gözcü, gözcülük, gözetmen, gözlük, gözlükçü, gözlükçülük, gözlü, gözsüz...
Her varlık veya hareket için dilde bir kök yoktur. Birbirine yakın varlık veya kavramlar aynı kök etrafında yapılan kelimelerle karşılanır. Meselâ ver kökünden vergi, verim, verimli, verecek, verimlilik gibi. • Kökler eskiden beri var olan ve sonradan yapılamayan dil birlikleridir. Yeniden kök yapılamaz. Ancak yabancı dillerden yeni kökler alınabilir. Radyo-cu, radyo culuk vb. • Dilde iki çeşit kök vardır: isim kökleri, fiil kökleri. Çünkü kâinatta iki çeşit varlıktan söz edebiliriz: • Nesne • Hareket • İnsan, hayvan, bitki, dağ, orman, taş, toprak, duygu, akıl, hastalık vb. nesnelerdir. Bunların gelmesi, gitmesi, yanması, büyümesi, tükenmesi vs. hareketlerdir. İşte nesneler isimlerle, hareketlerle fiillerle karşılanmaktadır.
Nesne, tek başına müstakil bir varlıktır ve başka bir şeye bağlı değildir. Hareket ise nesnenin hareketi demektir, tek başına hareket yoktur. İşte iki temel varlığın bu nitelikleri onların dildeki karşılığı olan köklere de akseder. İsim kökleri tek başlarına bir nesneyi karşıladıkları için müstakil olarak kullanılabilirler. Ev, araba, kedi Buna karşılık hareket fiil kökleri tek başlarına kullanılamazlar. Hareket nesneye bağlı olarak ortaya çıktığı için fiil kökleri bir nesneye, isme ve şahsa bağlanmak isterler. Geldi, yaptı. Demek ki fiil kökleri bir kelime değil bir kelimeden daha küçük bir yapıdır. • Şu halde isim kökleri en küçük kelimelerdir fakat; fiil kökleri kelimeden de daha küçük dil birlikleridir. Fiil birlikleri şu halde tek başlarına kullanılamazlar ve yazıda yaz-, aç-, yap-, şeklinde gösterilirler.
Fiil kökleri tek başlarına kullanım alanına çıkamadığı için pratikte fiilden bahsederken gezmek, uçmak, oynamak fiili deriz ve böyle yazarız. Aslında bu durum fiillerin hareket isimleridir. Bir ses birliğinin fiil mi isim mi olduğunu –mek/-mak eklerini getirerek öğrenebiliriz. Sor-mak, ev-mek • Gez, gör, yap gibi emir kiplerinde fiil kökü sanki tek başına kullanılıyormuş gibi zannedilmektedir. Halbuki emir kipi çekimine göre bu sen gez, sen gör, sen yap şeklindedir. Eskiden bu durum –gil ekiyle sağlanmaktaydı. Gezgil, yapgıl, görgil şeklinde. • İsim fiil kökü farklı şeylerdir. Bir kök hem isim hem de fiil kökü olamaz. Fakat sonradan ortaya çıkan birkaç istisna vardır. Tat, tat-, boya, boya-, savaş, savaş-, Bu kelimelerin aslı isimdir. Eskiden tatıg, boyag şeklinde söylenen isimlerin sonundaki sesler düşerek tat ve boya şeklini almıştır.
Türkçede fiil kökleri isim köklerinden daha asli görünmektedir. Kelimeleri köke indirgediğimiz zaman çok defa karşımıza fiil kökü çıkar. Bil-gi, aç-ı-k, oku-l vs. • Kökler Türkçede kelime başında bulunurlar ve değişmezler. Türkçe eklemeli bir dildir yani kökler ve ekler vardır. Kelimeler, köklere ekler getirilerek yapılır. Bu sırada kökler sabit kalır. Su-la-mak, su-cu, su-lak, su-lu, su-suz vs. • Kökler kelimenin başında açık olarak görünürler. Ancak bazı kökler kök olarak kullanımdan kalkmış genişlemiş şekilleriyle ortaya çıkmışlardır. Bek-çi, bek-lemek / tüke-nmek, tüke-tmek/ öğre-nmek, öğre-tmek
Ekler: Türkçedeki eklerin nitelikleri 1-Kökler kelimenin manalı parçaları, ekler ise vazifeli parçalarıdır. Yani eklerin tek başına manası yoktur. Askı-lık 2-Ekler tek başlarına kullanılamazlar ancak köke eklenerek kullanım alanına çıkarlar. Bu sebeple eki yazıda başına kısa çizgi koyarak yazarız. -cık Fiil kökünün sonundaki çizgi bu kök tek başına kullanılmaz, ekin başındaki çizgi ise bu unsur tek başına kullanılmaz, bir köke eklenir demektir. 3-Kökler kelimede kendisine uyulan ekler ise köke uyan unsurlardır. Bu sebeple kökler tek şekilli ekler ise çok şekillidir. Taş-lık, çift-lik, odun-luk, gül-lük 4-Ekler fazla büyük olmazlar. Tek ses halinde de olabilirler. Hem tek vokal hem de tek konsonant olabilir.
5-Türkçe şekillilik bakımından ekler: a)Bir şekilli: -m baba-m b)İki Şekilli: -en/-an koş-an c)Dört Şekilli: -ıp/-ip/-up/-üp alı-ıp, gel-ip, ol-up, gül-üp d)Sekiz Şekilli: -dı/-di/-du/-dü/-tı/-ti/-tu/-tü 6-Ekler bu çok şekillilikle bütün köklere ve kelimelere gelirler ve yeterler. Eklerin sayısı sınırsız değildir, kökler kadar çok değilidir. Birkaç tane –i eki olabilir. Kilerin kilid-i (-i tamlanan eki) Gid-i-verdi (-i tezlik eki) 7-Ekler dilin oynayan ve köke uyan parçalarıdır. Bu sebeple devirler arasında değişiklikler gösterirler. Bil-dik, bil-dük/ol-gan, ol-an şeklinde. • Ekler gördükleri vazife bakımından ikiye ayrılırlar: Yapım Ekleri, Çekim Ekleri
Yapım ekleri kökün veya kelimenin manasında değişiklik yapan eklerdir. Mesela: su isim köküne –la eki getirildiğinde sula- eylemi yapılır. • Kökün veya kelimenin manasında değişiklik yapmayan eklerdir. Çekim ekleri kök ve kelimelere kullanış ifadesi veren, onları kullanış sahasına çıkaran, onları diğer kelimelerle münasbete getiren eklerdir. Göz köküne –den eki getirilirse kelimede mana yine aynı kalır. Ek sadece göz kökünü kullanım alanına çıkarır ve diğer kelimelerle münasebete sokar. Gözden düştü, gözden uzak • Fillerde de durum aynıdır. Duy-du-m eyleminde duy- köküne getirdiğimiz ekler anlamı değiştirmez sadece zaman ve şahıs yönünden başka kelimelerle münasebete geçerler. Ben duydum • Köklere bir takım yapım ekleri getirilerek yapılan bir çeşit genişlemiş köklere gövde denir. Bil-dir/bildirmek
Bu durumda yapım ekleri köklerden gövdeler yapan ekler, çekim ekleri ise kök ve gövdelere işleklik veren eklerdir. Bu sebeple çekim eklerine işletme ekleri de denir. • Kökler manalı, ekler ise vazifeli parçalardır. Eklerin iki çeşit vazifesi vardır. Yapım ekleri manada değişiklik yapan ekler, çekim ekleri ise işleklik veren eklerdir. Yapım Ekleri • İsim ve fiil kökü olmak üzere iki çeşit kök olduğuna göre: 1-İsimden isim yapım ekleri 2-İsimde fiil yapma ekleri 3-Fiilden fiil yapma ekleri 4-Fiilden fiil yapma ekleri Olmak üzere dört çeşit yapım eki vardır.
Çekim Ekleri • İsim çekim ekleri: 1-Çoğul ekleri (Sayı) 2-Hal ekleri (Durum) 3-İyelik ekleri (Aitlik) 4-Soru eki • Fiil çekim ekleri: 1-Kip(şekil) ve zaman ekleri 2-Şahıs ekleri 3-Partisip (sıfat-fiil) ekleri 4-Gerundium (zarf-fiil) ekleri 5-Soru eki
Genel Olarak: • Kelimenin şekil yapısı kökler ve eklerden oluşur. • Kökler iki çeşittir: İsim kökleri, fiil kökleri • Ekler de iki çeşittir: Yapım ekleri, çekim ekleri • Çekim ekleri iki çeşittir: Fiil çekim ekleri, isim çekim ekleri. Yardımcı Sesler • Kelimenin şekil yapısında kök ve eklerden başka üçüncü bir yapı daha bulunur ki bu unsur yardımcı sestir. Bunlara kaynaştırma sesleri veya bağlayıcı sesler de denir. • Kökler ve ekler birbirleriyle her zaman doğrudan doğruya birleşmezler. Doğrudan doğruya birleşmeyen bu sesler arasına onları birleştirmek üzere bağlayıcı bir ses getirilir. • Kelimede birleşemeyen iki ses konsonant ise araya bir vokal yardımcı girer.
Kelimde birleşemeyen iki ses vokal ise araya bir yardımcı konsonant gelir. • a ve e sesleri hiçbir zaman yardımcı ses olamazlar. O ve ö vokalleri ise sadece ilk hecede oldukları için yardımcı vokal olamazlar. Bu durumda ı,i,u,ü sesleri yardımcı vokaldirler. Yol-u-m, göz-ü-mü, kaç-ı-n, geç-i-t vs. • Türkçenin umumi yardımcı konsonantı y sesidir. Dere-y-e, başla-y-ış vs. • Diğer bir yardımcı konsonant ise n sesidir. Genellikle iyelik çekimlerinden sonra gelir. Ev-i-n-de, söz-ü-n-ü vs. • Diğer bir yardımcı konsonant ise s sesidir. İyelik çekimlerinde ünlü ile biten üçüncü tekil kişide kullanılır. Onun araba-s-ı • Son yardımcı konsonant ise ş sesidir. Üleştirme sayı sıfatlarında ortaya çıkar. Yedi-ş-er, altı-ş-ar
İSİM ÇEKİM EKLERİ • Çoğul eki:İsimlerin çokluk şekillerini ifade eder: -lar, -ler: kitap-lar, çocuk-lar, araba-lar, ev-ler, gece-ler, sergi-ler vb.... • İyelik ekleri: “İye” Türkçede “sahip” anlamına gelir. İyelik ekleri ismin karşıladığı nesnenin bir kişiye veya nesneye ait olduğunu gösteren çekim ekidir. Bunlar nesneyi nesneye, yani ismi isme bağlayan eklerdir. İyelik ekleri altı şahsa göre çekimlenebilmektedir: yani getirildikleri isimlerin ben, sen, o ,biz, siz, onlar şeklindeki sahipliklerini ifade ederler. • Baba-m defteri-m • Baba-n defter-in • Baba-sı defter-i • Baba-mız defter-imiz • Baba-nız defter-iniz • Baba-ları defter-leri
3. Hal ekleri: Bu ekler ismi bazen isme, bazen fiile bazen de edata bağlar: • Okul-a gitti. Evden gelmiş. (fiile bağlamış) • Kitab-ın kapağı bahçe-nin yolu (isme bağlamış) • Orman-a karşı sen-in kadar (edata bağlamış) • Türkçedeki isim hal ekleri şunlardır: a)Yalın hal: İsmin başka bir kelimeye bağlı olmadığını gösteren haldir. Tekil, çoğul ve iyelik şekli yalın haldir: okul, baba-sı, yollar.. okul teklik yalın hali, yollar çoğul yalın hali, babası iyelik yalın halidir. Demek ki, yalın hal isimlerin hal eki getirilebilen şekilleridir. b)İlgi hali (Tamlayan): (-ın, -in, -un, -ün, -nın, -nin, -nun, -nün) • Çocuğ-un defter-in • Evler-in anne-nin • Yol-un masa-nın • Yokuş-un akıl-ın • Onlar-ın uykusu-nun
c)Yükleme hali (Belirteme): (-ı, -i, -u, -ü) • Kapı-yı taşlar-ı • Babam-ı göz-ü • Yol-u sözlerim-i d)Yönelme hali: (-a, -e) • okul-a bakkal-a • dağlar-a biz-e e)Bulunma hali: (-da, -de, -ta, -te) • Ev-de çocuk-ta • Tepeler-de akıl-da f)Ayrılma hali (Çıkma): (-dan, -den, -tan, -ten) • Karşı-dan soy-dan • Biz-den türk-ten • Çiçek-ten bilenler-den g)Beraberlik hali (Vasıta): (-la, -le) • Gönül-le kalbimle • Araba-y-la ekmek-le
h)Eşitlik hali: (-ca, -ce, -ça, -çe) • İnsan-ca on-ca • Ben-ce ardın-ca 4-Soru eki : ( mı, mi, mu, mü) • Okul mu çocuk mu • Öğrenciler mi rüya mı KELİME YAPIMI • Morfolojinin, kelime bilgisinin iki ana konusu vardır: kelime yapımı (kelime teşkili) ve kelime çekimidir (kelime tasrifi). Kelime teşkili ele alınacaktır. • Kelime yapımı kelime köklerinden yapım ekleri vasıtasıyla kelime gövdeleri yapmaktır. • İlk zamanlarda insanların kullandığı nesne ve hareketler sınırlı idi.
Bu sebeple dilde kullanılan köklerin sayısı da ihtiyaçlara göre az ve sınırlı idi. İnsanlık ilerledikçe yeni nesneler ve hareketlerle karşılaşmışlar ve bu yeni varlıkların ve kavramların dildeki karşılıklarını türetmeye başlamışlardır. Böylece dilde kelimelerin sabit iki temeli ortaya çıkmıştır: kökler, gövdeler • Her kelime ya köktür ya gövdedir ya da kökün çekimli şeklidir. Örneğin taş, su, çekmek, gözlük kök ve gövde halinde kelimler, taştan, suya, gözlükte ise kelime ve köklerin çekimli halleridir. • Kökler ve gövdeler sabit kelimelerdir, kalıcı kelimelerdir. Kökün veya gövdenin çekimli şekli ise işleyen, oynak, geçici kelimelerdir. Öyleyse demektir ki yapım ekleri sabit, bulunduğu kelimede kalıcı; çekim ekleri ise oynayan, geçici eklerdir. Bu yüzden sözlükte kelimelerin yalnız kök ve gövdeleri madde başı olur. Çekimli konular gramerin konusudur. • Görülüyor ki kelime yapımı gövde teşkili demektir. Ve gövde genişlemiş kök demektir.
Mana, kullanış, ve fonksiyon bakımından kök ile gövde arasında fark yoktur. Dilde ikisi de aynı muameleyi görür. • Gövde, köke yapım eki getirmek suretiyle kökün manasına dayanan yeni bir kelimedir. Bu sebeple kökün manası sağlam değilse gövde de sağlam olmaz. • Gövdeler de kökler gibi iki çeşittir: isim gövdeleri, fiil gövdeleri Açık, açıkla Yeni Kavramları Karşılama Yolları 1-Yabancı kelime almak 2-Kelime diriltmek ve derlemek 3-Kelime gurubu yapmak 4-Kelime yapmak
1-YABANCI KELİME ALMAK • Yabancı kelime almak yeni bir nesnenin veya kavramın, geldiği yerden ismini de beraber almak demektir. Alınan yabancı kelime ya dilde karşılığı hiç olmayan kelimedir ya da dilde karşılığı olan fazladan bir kelimedir. • Birinci halde, yeni bir nesne veya kavramla karşılaşılır. Dilde onun kelimesi yoktur. Bu durumda ilk tabii yol onun ismini de beraber almaktır: • Ayet, gazel, cami, otomobil, radyo, telefon • Özellikle eşyaların beraberinde getirdiği kelimelerin dile süratle girme ve yayılma gücü vardır. Eğer adını önceden hazırlamamış ve o adla girişi sağlamamışsanız, eşyanın kendi kelimesini beraber getirmesine engel olamazsınız. Zaten hazırlıklı olmak da kolay değildir. Yenilik ve kelime çok defa dili ansızın bastırır. Dilde gümrük yoktur • Dilde karşılığı olsa da yine fazladan yabancı kelime dile girebilir. Teşekkür-mersi, teminat-garanti,
2-KELİME DİRİLTMEK VE DERLEMEK • Dilde yeni kelime için başvurulabilecek iki kaynak daha vardır. Bunlardan biri, eski yazı dili devreleri, diğeri yaşayan şiveler, ağızlardır. Eski yazı dilinin unutulmuş kelimeleri tekrar dile kazandırılabilir: Kamu, subay, yargı, nitelik, savcı, tanık, köken, arıtmak • Diğer taraftan kültür dilinde bulunmayan fakat ağızlarda yaşayan bazı kelimeler de yazı diline alınabilir: aylak, onarmak, asalak, yitirmek, doruk, yozlaşmak • Ancak bu diriltme ve derleme yolu sanıldığı kadar kolay bir yol değildir. Eski kelimeler çok defa ölmüşlerdir. Ayrıca metinlerden çıkarılan şekilleri, eski devrin fonetik değerini taşır. Böylece bugünkü dil için işlenmiş sayılmazlar. Bu sebeple onların diriltilmesi çok güçtür, büyük gayret ister. Bu, bütün millete yeniden kelime öğretmek demektir.
3-KELİME GURUBU YAPMAK • Dilde yeni kavramları karşılamanın bir yolu da kelime grubu yapmaktır. Bu yol, dilde var olan kelimelerden bir terkip yaparak yeni ihtiyaçları karşılama yoludur. Bu yol, dilin yeni kavramları karşılamada kullandığı çok tabii ve güzel bir yoldur. Ancak bunda varlığı veya kavramı tek kelime ile değil, birden fazla kelime ile ifade etme durumu vardır. Tabi her nesne de böyle iki kelime ile karşılanmaya uygun olmayabilir. Onun için kelime grubu yapma yolu, imkânları geniş olmayan bir yoldur: Demiryolu, bilirkişi, uçaksavar, gecekondu, su yılanı 4-KELİME YAPMAK • Türkçenin en tabii, en işlek, en geniş yeni kelime kazanma yoludur. Kelime türetmek köklerden yapım ekleri ile görevden yapmak demektir. Eklemeli bir dil olan Türkçenin çok zengin bir kelime yapma mekanizması vardır.
Türkçenin her tipte pek çok olan yapım ekleri ile sayısız kelimeler yapılabilir. Türkçenin bu imkânı her zaman açıktır. Ancak bu imkânın iyi, doğru ve yerli yerinde kullanılması gerekir. Bu husustaki ölçü yeni yapılan kelimede hiç bir sunilik bulunmaması, hissedilmemesidir. • Kelime kökleri isim veya fiil olduğuna göre, türetme ekleri isme ilave edilenler ve fiile getirilenler olmak üzere iki büyük bölüme ayrılırlar. Sonra bunlar, meydana getirdikleri kelimenin isim veya fiil oluşlarına göre de ikiye bölünürler. Böylece kelime yapma ekleri; - isimden isim yapma ekleri • isimden fiil yapma ekleri • fiilden isim yapma ekleri • fiileden fiil yapma ekleri Ekler ayrıca, işlek (canlı), az işlek ve işlek olmayan olmak üzere üçe ayrılırlar. Bir dilde yeni kelimeler ancak canlı eklerle meydana getirilebilirler. Bu durum dil ilminin değişmez prensibidir.