100 likes | 368 Views
Normaldışı Davranışlar Konusundaki Önyargılar. Normaldışı davranışların tarihçesi incelendiğinde, bu konudaki inançların çoğunun batıl inançlar ve korku ile yönlendirildiği görülür. Modern psikopatoloji sayesinde bu önyargıların bir çoğu önemini kaybettiyse de pek çoğu devam etmekte.
E N D
Normaldışı Davranışlar Konusundaki Önyargılar • Normaldışı davranışların tarihçesi incelendiğinde, bu konudaki inançların çoğunun batıl inançlar ve korku ile yönlendirildiği görülür. • Modern psikopatoloji sayesinde bu önyargıların bir çoğu önemini kaybettiyse de pek çoğu devam etmekte. • Coleman’ın (1976, 1984) önyargılar konusundaki gruplaması:
Önyargı 1: Normaldışı davranış “gariptir” Ruh hastalığının anlaşılmaz ve garip olduğunu ileri süren bu önyargıya sık rastlanır. Karikatürlerde ruh hastanelerinde yatan kişilerin resmedilişi.....Kendini peygamber, napolyon vb. zanneden.... Oysa gerçekte bu kişileri ilk bakışta diğerlerinden ayırdetmek zor. Çok azı olağandışı olarak nitelendirilebilecek özelliklere sahip Pek çoğu uyum yapma çabaları içerisinde olan kişiler
Önyargı 2: Normal ve anormal davranış arasında açık ve kesin bir ayrım vardır Bir yanda “normaller” diğer yanda “anormaller” yoktur. Uyum denilen şey normal bir dağılım gösterir. İnsanların büyük bir çoğunluğu oldukça uyumludur, uyumsuz yönleri daha azınlıktadır. Normal dağılımın her iki ucunda ise daha seyrek görülen çok uyumsuz ve aşırı uyumlu gruplara rastlanır. Bunların sayıları azdır.
Mutsuz bir aşk macerasından sonra çökkün olan birisine sempati ile bakarız. İşini kaybeden birinin alkol almasını anlarız. Bu kişiler hastanede yatanlardan biraz farklıdır ancak “normal, uyumu iyi” kişilerden de farklıdır. Bu boyut kişiler arasında değiştiği gibi, aynı insan da zaman içinde farklı durumda olabilir. Örneğin, acı veren bir boşanma, uzun süreli bir hastalık, ciddi para kaybı vb. gibi hayatımızda olan bazı değişiklikler insanı zorlayıp baş edilemez hale gelene kadar uyumlu bir hayat sürmüş olabiliriz. Ancak bu baskılar devam ederse......
Aslında “normal” ve “anormal” davranış örüntüleri, kişinin yaşam olaylarını algıladığı şekliyle baş etme çabalarıdır. Aynı durum farklı bireyler tarafından farklı şekillerde algılanabilir. Her bireyin uyumsal kaynakları, baş etme yolları farklıdır. Bu nedenle yaşam uyumları da farklı düzeylerdedir.
Önyargı 3: Akıl hastalığı utanılacak bir şeydir. Pek çok toplumda olduğu gibi, bizim toplumumuzda da insanlar kendilerinin ya da bir yakınlarının akıl hastalığı tanısı almasından utanırlar. Dişçiye, avukata gitmek kolay ama.... Fiziksel bir hastalık için bir polikliniğe gitmek.... Psikiyatri polikliniğine gittiğinde kimseye görünmek istememe.... Oysa biri fiziksel diğeri ruhsal bir hastalık ama her ikisi de kişinin uyum yapma çabası.
Ortaya çıkan utanma duygusu bireyin karşısındakinden gelen geri bildirimlere bağlı. Örneğin bacağını kıran, kanser olan birine acırız, sempati duyarız ama duygusal güçlüğü olan, örneğin depresyondaki birine ya da durmadan toz alan obsesif bir kişiye aynı şeyi hissetmeyiz. Hastaların psikiyatri konsültasyonuna gönderildiklerinde direnç gösterdikleri, çoğu zaman da gitmedikleri bilinir.
Tarih boyunca psikopatolojiye ilişkin vaka örnekleri • Çin ve Mısır İmparatorlukları, İbraniler ve Antik Yunan kaynaklarında psikopatolojiye ilişkin vaka öykülerinin yer aldığı görülmekte • Yunan mitolojisinde pek çok zihinsel bozukluğu olan kahraman yer almaktadır. • Bunlar ayrıntılı bir biçimde tanımlanmakta ve gerçek yaşamda rastlanan vakaların anlaşılabilmesine ışık tutmuş.
Örneğin; Herkül epilepsi nöbetleri geçirmektedir. Euripides’in tanımında “gözleri dönüyor, bilinci bulutlanıyor, ağzı köpürüyor, yoluna çıkan insanlara saldırıyor sonra da derin bir uykuya dalıyor uyandığında da hiçbir şey hatırlamıyor” şeklinde anlatılıyor. • Mozart, Requiem’i yazdığı dönemde zehirlenmekten korkuyordu. • Bethoven, çok fakir olmasına rağmen sürekli iki üç farklı yerde ev tutuyor, ödeme güçlüğü çekiyordu
Van Gogh’un ise epilepsi nöbetleri vardı. Bunlardan birinde kulağını keserek sevgilisine gönderdiği biliniyor • İngiltere Kraliçesi I. Mary ise protestanları öldürme ve yakma gibi katliamlar yapmasıyla tanınıyor. Dönemi İngiltere tahtının en kanlı dönemi olarak bilinir. • Sophocles’in Oidipus ve Elektra karakterlerinde Ensest güdüleri çok ayrıntılı olarak tanımladığı görülür. • Shakspeare’ın Lady Macbeth’i ise kral Dunkan’ı öldürdükten sonra vicdan azabı ile uyur gezer olmakta ve sürekli ellerini yıkayarak suçluluk duygularını gidermeye çalışmaktadır. Burada kompulsif el yıkama çok iyi tarif ediliyor.