840 likes | 1.21k Views
ÖĞRENME ,. Yaşantı ürünü değişmedir. DEĞİŞEN NEDİR ?. Cevap öğrenme kuramlarına göre değişir. Davranışçı Öğrenme Kuramları. Davranışçı kuramlara göre değişen davranıştır .
E N D
ÖĞRENME, Yaşantı ürünü değişmedir. DEĞİŞEN NEDİR? Cevap öğrenme kuramlarına göre değişir.
Davranışçı Öğrenme Kuramları Davranışçı kuramlara göre değişen davranıştır. Öğrenme bireyin davranışlarındaki gözlemlenebilir bir değişmedir. Sunulan uyarıcıya karşı öğrencinin istenen tepkiyigöstermesiöğrenme olarak kabul edilir. Uyarıcı; öğretimle sunulan içerik,tepki ise öğrencinin gösterdiği gözlemlenebilen davranıştır.
Davranışlar genel olarak üç grupta toplanmaktadır. Bunlar aşağıdaki şemada gösterilmiştir. Davranış Doğuştan gelen davranışlar Geçici Davranışlar Sonradan Kazanılan Davranışlar İçgüdüsel Davranışlar(Alkol, ilaç, hastalık vb. (Öğrenme ürünü davranışlar) Refleksif Davranışlaretkisi ile oluşan davranışlar) İstendik Davranışlar İstenmedik Davranışlar Planlı Eğitim Ürünü Plansız Eğitim Ürünü Kötü kültürel Eğitimin hatalı Davranışlar Davranışlar koşullar altında yan ürünü olan Kazanılan davranışlar davranışlar
DAVRANIŞÇI KURAMLAR • Klasik Koşullama • Bitişiklik Kuramı • Bağlaşımcılık Kuramı • Edimsel Koşullama Kuramı
Davranışçı kuramcılar öğrenmeyi, uyarıcı ile davranış arasında bağ kurma işi olarak ele almışlardır. Uyarıcı organizmayı harekete geçiren iç ve dış olaylardır. Bir uyarıcı karşısında organizmada meydana gelen fizyolojik veya psikolojik değişme davranım ya da tepki olarak adlandırılır. Davranışçı yaklaşım, öğrenmenin bir ürün değişikliği olduğu varsayımına dayanırve çevre etkenlerinin birey üzerindeki etkisini vurgular. Davranışçı öğrenme kuramları, çevrede değişiklik yaparak gözlenebilir bir davranışın nasıl değiştirilebileceğini inceler.
Koşullamasüreci aşağıdaki gibi özetlenebilir: Koşulsuz uyarıcı Koşulsuz tepki (Et) (Salya) Nötr uyarıcı= Zil hemen Koşullu uyarıcı Koşulsuz uyarıcı Koşulsuz tepki (Zil) arkasından (Et) (Salya) Koşullu uyarıcı Koşullu tepki (Zil)(Salya)
Koşullama İlkeleri Bitişiklik: Koşullu ve koşulsuz uyarıcıların artarda verilmesi durumuna bitişiklik denilmektedir. Habercilik- Bilgilendiricilik: Klasik koşullamanın oluşabilmesi için koşullu uyarıcının, geleceğini haber verir nitelikte olmalıdır. Pekiştirme: Koşulsuz uyarıcının meydana getirdiği etkidir. Koşulsuz uyarıcı pekiştireç rolü görmektedir. Sönme: Koşullu uyarıcının artık tek başına koşullu tepkiyi oluşturamamasına sönme denir. Genelleme: Koşullu uyarıcı olan sese benzer farklı tonlardaki seslere de aynı tepki gösterilmektedir. Ayırt etme: Organizmanın koşullama sürecinde kullanılan koşullu uyarıcıyı diğerlerinden ayırt ederek tepkide bulunma eğilimidir.
Koşullama İlkeleri • Birden Fazla Uyarıcıya Koşullama:Koşullu uyarıcı (ses) ve koşulsuz uyarıcı (et) birçok kez birlikte verilerek koşulsuz uyarıcının meydana getirdiği etkiyi, koşullu uyarıcının da oluşturması sağlanır. Bir başka deyişle, tek başına ses verildiğinde de köpek salya salgılar hale gelir. Bundan sonra ikinci bir koşullu uyarıcı koşullama sürecine dahil edilebilir. Örneğin; ışık (ikinci koşullu uyarıcı) önce, ses (birinci koşullu uyarıcı) sonra olmak koşuluyla birkaç kez ikisi birlikte verildiğinde, daha sonra tek başına ışığın da salya tepkisi meydana getirdiği gözlenmektedir. Bu koşullamaya birden fazla uyarıcıya koşullama adı verilmektedir. Ancak, birinci koşullamadan ikinciye doğru gidildikçe koşullu tepkinin yani salyanın azaldığı ve tepkinin sadece birkaç deneme devam ettiği görülmektedir.
Koşullama İlkeleri Gölgeleme: İki koşullu uyarıcı birlikte verildiğinde ise, koşullama daha çok dikkati çeken koşullu uyarıcıya karşı meydana gelmekte, diğeri ise etkisiz kalmaktadır. Bu duruma gölgeleme adı verilmektedir. Örneğin; Zil sesine koşullandırılırken, zil sesinden daha yüksek bir ses var ise ortamda (gök gürültüsü gibi) o zaman köpek gök gürültüsüne koşullanabilir.
Koşullama İlkeleri Öğrenilmiş Çaresizlik:Klasik koşullanmada organizma çaresizdir. Organizma ne yaparsa yapsın durumu değiştiremeyecektir. Herhangi bir ödül elde etmek ya da cezadan kaçmak için tepki gösterilir. Organizma ne kadar çaba harcarsa harcasın durumu değiştiremeyeceğini öğrenerek pasif kalır ve bu pasifliği de istenmeyen tüm durumlara geneller. Örneğin, okuldaki derslerde ve sınavlarda sürekli başarısız olan bir öğrenci hayatı boyunca başarısız olacağını düşünür. Bir genç erkek kızların kendisini beğenmediğini ve kendisinden sürekli kaçtıklarını düşünerek buna inanır. Öğrenilmiş çaresizliğin başlıca belirtileri; herhangi bir pekiştireci elde etmek ya da cezadan kaçmak için davranış göstermeye isteksiz olma, pasif olma, depresyon, korku, her türlü sonucu kabul etmeye isteklilik, boyun eğmedir. Gökhan, okuldaki derslerde isteksiz davranmakta ve sınavlarda başarısız olmaktadır. Bu nedenle yaşamı boyunca başarısız olacağını düşünerek, bu durumunu düzeltmek için hiçbir çaba içerisine girmemektedir. Gökhan’ın bu durumu koşullanma sürecinde öğrenilmişlik çaresizlik ile açıklanabilir.
Klasik Koşullamanın Eğitim Açısından Sonuçları Mama yeme Mutluluk (koşulsuz uyarıcı) (koşulsuz tepki) sevecen anne + mama yeme Mutluluk (koşullu uyarıcı) (koşulsuz uyarıcı) (koşulsuz tepki) Sevecen görüntülü kişi Mutluluk (koşullu uyarıcı) (koşullu tepki) Sevecen öğretmen Mutluluk (koşullu uyarıcı) (koşullu tepki) Okul + sevecen öğretmen Mutluluk (koşullu uyarıcı) (koşullu uyarıcı) (koşullu tepki) Okul Mutluluk (koşullu uyarıcı) (koşullu tepki)
Klasik Koşullamanın Eğitim Açısından Sonuçları • Çocuklara sıkıcı çalışmalar yaptıran, onları cezalandıran, döven, somurtkan bir öğretmenin tutumları olumsuz duygular meydana getirecektir. Bu olumsuz duygular; korku, nefret vb. okula ve öğretmenle ilişkili her tür uyarıcıya genellenebilir. Çocuk okuldan, okumaktan, diğer öğretmenlerden nefret edebilir, korkabilir. • Cezalandırıcı öğretmen korku, nefret vb. duygular (koşulsuz uyarıcı) (koşulsuz tepki) • Okul+ Cezalandırıcı öğretmen Korku, nefret vb. duygular (koşullu uyarıcı) (Koşulsuz uyarıcı) (koşulsuz tepki) • Okul Korku, nefret vb. duygular (Koşulsuz uyarıcı) (koşulsuz tepki)
Klasik Koşullamanın Eğitim Açısından Sonuçları • Verilen örneklerde de olduğu gibi, okulda yaşanan olaylarla ilgili olumsuzluk, okul ve okulla ilgili diğer öğelere de genellenebilmekte. Hatta bu etki öyle güçlü olabilir ki çocuk yaşamı boyunca eğitime, okula, öğretmenlere karşı olumsuz tutum geliştirebilir, eşyalarına zarar vermek isteyebilir. Yine, okulda yaşanan mutlu olaylarda örneğin; öğretmeni ve arkadaşları tarafından sevilmek, kabul görmek, başarıyı tatmak; okuldan, öğrenmekten ve okulla ilgili diğer öğelerden zevk almayı sağlayabilir. • Sonuç olarak öğretmenler, okulda çocuklara mümkün olduğu kadar mutluluk veren yaşantılar kazandırarak bunu öğrenmeyle ve okulla ilişkilendirmelerine yardım etmelidirler. • Pavlov’un klasik koşullama ilkeleri ne yazık ki eğitimden çok beyin yıkama durumlarında davranış değiştirmek ve reklamcılıkta ürün satışlarını arttırmak için daha etkili olarak kullanılmaktadır.
Ancak her şeye rağmen klasik koşullanma yoluyla öğrencilere kasıtlı ve planlanmış olarak davranış öğretmek çok zordur. Davranışçı Yaklaşımın Öğretim İlkeleri: • Öğrenci öğrenme sürecinde aktif olmalıdır. Öğrenci öğrenme sürecinde ancak yaparak öğrenebilir. • Öğrenmede pekiştirme önemli bir yer tutar. Öğrencilerin olumlu davranışları öğretmen tarafından pekiştirilmelidir. • Öğrenmede tekrar, özellikle becerilerin kazanılmasında ve öğrenilenlerin kalıcılığının sağlanmasında önemli rol oynar. • Öğrenmede güdülenmenin çok önemli bir yeri vardır. Öğrencinin bir davranışı yapabilmesi için o davranışı yapmaya istekli olması gerekir.
Bitişiklik, iki değişik uyaran – tepki bağlantısının birbirini anımsatmasıdır. Yani iki uyarıcıdan biri ortaya çıktığında diğeri onu hatırlatmaktadır. Birçok bilgiyi ve davranışı uyarıcı ile doğru davranışı tekrar tekrar bitiştirerek öğrenmişizdir. 1+1= 2 gibi • Türkçe kelimelerin yabancı dil karşılıkları, noktadan sonra büyük harfin gelmesi, tarih derslerinde olaylar ile oluştuğu tarihler bitişiklik yoluyla öğrenilir.
John WATSON (1878-1958) • Davranışçılık kuramının kurucusu olan Watson temel olarak davranışla ve davranışın yaşantı yoluyla nasıl değiştirilebileceği ile ilgilenmiştir. • Watson insan davranışını tamamen refleksler, uyarıcı-tepki ilişkisi ve pekiştiricinin etkisi ile açıklamaya çalışmıştır. Watson, davranışların başlangıç noktası olarak refleksleri kabul eder. İnsanların uyaran tepki bağlarıyla doğduğuna inanır ve bunlara refleks adını verir.
Watson yürüme, koşma, konuşma gibi karmaşık becerilerimizin hep uyarıcı tepki arasında bağ kurma yoluyla öğrenilmiş davranışlar olduğunu ve bütün davranışların klasik koşullanma yoluyla öğrenilebileceğini savunmuştur. Bebekler koşullanma yoluyla suçlu, müzisyen, ressam haline getirilebilir. Yani insanda, koşullanma yoluyla her kişilik oluşturulabilir.
Watson, klasik koşullanmanın genellemesi deneyini 11 aylık Albert adlı bir bebek üzerinde çalışmıştır. Albert’e beyaz bir fare hediye edildi. Başlangıçta bebeğin fareye yönelik herhangi bir korkusu gözlenmedi. Bir süre sonra bebeğin fareye her yaklaşımında koşullu bir uyaran olarak güçlü bir mekanik ses çıkarıldı. Bu ses doğal olarak Albert’i korkuttu ve fareden uzaklaştı. Bitişiklik ilkesi sonucu zamanla korku tepkisi koşulsuz uyaran olan fareye karşı da gösterilmeye başlandı. Zamanla bebek gördüğü beyaza benzer her şeyden (beyaz oyuncak, beyaz tavşan..) uyarıcı genellemesiyle korkmuştur. Bu deneyi ile Watson, klasik şartlanma yoluyla fobi oluşturulabildiğini göstermiştir.
Başka bir deyişle Watson, davranışın kalıtımsal olmayıp insanın çocukluğundan beri çevresindeki belli uyarıcılarla belli tepkilerin birleşmesi sonucu uyarıcı-tepki bağlarının birbiri üzerine şartlanma yoluyla inşa edilmesi sonucunda geliştiği görüşünü savunur. • Watson’a göre bir uyarıcıya verilecek tepki, o uyarıcıya karşı en son yapılmış ve en çok tekrarlanmış tepkidir. Bu ilkeye “ en son ve en sık tepkisi” adı verilir. Watson için en önemli şey uyarıcı-tepki ikileminin tekrarlama sıklığıdır.
Watson öğrenmeyi davranış gelişiminin temel süreci olarak kabul etmiş ve “ bir insan ne öğrenmişse odur” anlayışı getirmiştir. • Watson davranışların çevresel etmenlere göre oluştuğunu, şartlanma ile oluşan davranışların tekrar şartlanma yoluyla değiştirilebileceğini ileri sürmüştür. Yani korku öğrenilmişse, korkmama da öğrenilebilir. Bunun için önce çocuğa korktuğu şeyden (fare) korkmayan çocukların oynadığı bir oyun, TV filmi izlettirilmiştir. Daha sonra sevmediği şey (fare) yavaş yavaş gösterilerek korku ortadan kaldırılmıştır.
EdwinGUTHRIE (1886 – 1959) • Guthrie klasik koşullanma ile ilgili temel görüşlerin izinden gitmiş ancak öğrenmenin bitişiklik ile açıklanabileceğini belirtmiştir. • Guthrie’ ye göre, bir uyarıcıya karşı yapılan tepkinin, daha sonra aynı uyarıcıyla karşılaşıldığında da gösterilme eğilimi vardır. Guthrie’ nin bitişikliği uyarıcı – tepki bitişikliğidir. • Guthrie’ ye göre öğrenme tek bir denemede kazanılır. Öğrenme ilkesi olarak sıklık yasasını tamamen reddeder. • Guthrie öğrenme ilkelerini; “ en son tepki” ve “ yakınlık ” başlıkları altında inceler. • Guthrie’ ye göre belirli özel bir uyaran duruma yapılan tepkideki son şeyi öğreniriz. • Guthrie’ ye göre; ödül ve ceza öğrenmeye uygun değildir. Eğer öğrenme gerçekleştiyse ondan sonraki bir olaydan (ödül – ceza) etkilenmeyecektir.
Eşik Yöntemi Bıktırma (Yorgunluk) Yöntemi Zıt Uyaranlar (Zıt Tepki) Yöntemi Olumsuz Alışkanlıkların Yok Edilmesinde 3 Yöntem Önemlidir:
1. Eşik Yöntemi Uyarıcı çok az verilerek, istenmeyen tepkinin çağrışımı, ortaya çıkması engellenir. Uyarıcının dozu istenmeyen tepkiyi doğuracak eşiği aşmadan, zamanla yavaş yavaş artırılır. Örneğin; zeytin yemeyi sevmeyen birine zeytin azar azar bölünerek verilir. Okula korktuğu için gitmek istemeyen çocuğa, eğlenceli okul öyküleri anlatılır, okul arkadaşlarının eve gelmesi sağlanır. Okula yakın yerlerde gezintiye çıkarılır ve çocuk okula alıştırılır. Sistematik Duyarsızlaştırma
2. Bıktırma (yorgunluk) Yöntemi: • İstenmeyen davranış organizmaya bıktırıncaya ve sıkılıncaya kadar yaptırılır. Örneğin; kibrit yakma gibi kötü bir alışkanlığı olan çocuğa annesi bir kutu kibrit verir ve yakmasını ister. Çocuk bir süre sonra, yoruldum artık demesine rağmen, anne devam etmesi için çocuğa baskı yapar ve bir süre sonra çocuk kibriti elinden atar ve bir daha da kibrit yakmaya karşı bir ilgi duymaz. • Başka bir örnek; sürekli abur cubur isteyen bir çocuğa annesinin bir sürü abur cubur alması ve önüne yığarak hepsini yemesini istemesi, çocuğun bıkmasına ve bir daha istememesine neden olabilir.
Bu yöntemin etkili olması için, organizmanın ilk bıkkınlık düzeyinden sonrada yapmasını istemek gerekir. Eğer ilk bıkkınlık şikayetinde uyarıcı kesilirse bu yöntem işe yaramaz. • Bazen farkında olmadan kullanılan bu yöntem olumlu bir davranışın kazanılmasını da engelleyebilir. Örneğin; öğrencilere çok ve yoğun ödev verilmesi, çocuğun ödeve karşı motivasyonunu düşürerek ödev yapmaktan nefret etmesine yol açabilmektedir veya bebeklikte çok fazla süt içirilmesi ile yetişkinlikte o çocuğun sütten nefret etmesine yol açabilir.
3. Zıt Uyaranlar (Zıt Tepki) Yöntemi: • Organizmayı uyarıcıdan uzak tutmak için, uyarıcının onun üzerinde olumsuz bir etki yaratmasını sağlamak hedeflenir. Örneğin, çiftlikte tavukları boğazlayıp yiyen bir köpeğin, bu davranışını ortadan kaldırmak için, köpeğin boynuna bir ölü tavuk bağlanmıştır. Köpek, ölü tavuktan kurtulmak için çabaladıkça, ölü tavuk sarsılarak sağa sola savrulup köpeğe çarparak, köpeği daha çok rahatsız etmiştir. Sonuç olarak, bu uyarıcı köpeğin tavukları boğazlayıp yemesi davranışını ortadan kaldırmıştır. • Eğitim öğretim ortamında birbirine zıt uyarıcılar bir araya getirilerek uyaranların organizmada olumlu davranışı dönüştürülmesi sağlanabilir. Örneğin, çalışkan öğrenci ile tembel öğrenci aynı sıraya oturtularak, tembel öğrencinin çalışkan öğrenciden olumlu yönde etkilenmesi sağlanabilir.
Bitişiklik Kuramının Sınıf Ortamına Uygulanması • Bu kurama göre alışkanlıkları kırma, yok etme ya da istenen davranışları oluşturma yöntemleri olan eşik, bağdaşmayan uyarıcılar, yorma yöntemleri gerek sınıf yönetiminde gerekse bir konuya karşı olumlu tutum gelişmesinde kullanılabilir. Okuldan korkan çocukların bu uyarıcılar ile yavaş yavaş karşılaşması sağlanarak korkularını yenebilecekleri gibi bu uyarıcılarla birlikte sevdikleri uyarıcılar verilerek de korkuları yok edilebilir.
Guthrie eğitimde ikaz etme ve tavsiyede bulunma yerine doğru davranışı bizzat yaptırmayı önermektedir. Bir yazısında bahsettiği gibi okul dönüşü paltosunu bir tarafa, çantasını bir tarafa fırlatan 10 yaşındaki bir kız çocuğunun annesine şu tavsiyede bulunmuştur. Anne, çocuk eşyalarını yere fırlattıktan sonra onu ikaz etmemeli, çocuğun bu eşyaları tekrar giyip sokağa çıkmasını ve eve girerken hemen soyunup eşyalarını yerlerine koymasını sağlamalıdır. Burada güdülen amaç, eşyalarını yere koyma tepkisinin eve girişteki işaret uyarıcılara bağlanmasıdır.
Aynı durum sınıfta konuşmak için söz hakkı istemenin gerekliliğinin öğretilmesine uygulandığında şöyle bir uygulama yapılabilir. Söz hakkı istemeden konuşan bir öğrenciye, öğretmenin cevap vermemesi şeklinde olabilir. Bu durumda, konuşma gereği duymak söz hakkı istemek için bir işaret uyarıcı olur.
Guthrie eğitime hedefleri belirleyerek başlamak gerektiğini söyler. Guthrie tüm öğrenmeleri uyarıcı–tepki bitişikliğinde açıkladığına göre hangi tepkileri kazandıracağımızı belirlememiz gerekir ki bu tepkileri doğuracak uyarıcıları düzenleyebilelim. Öğrencinin öğrendiği birçok karmaşık bilgiler çağrışım yolu ile gerçekleşmektedir. • Bir konun öğrenilmesi ancak yalın ve basit alt basamaklara ayrılması ve parçaların birleşmesi ile mümkündür.
Yine söndürülmek istenen bir davranışta aynı şekilde ortadan kaldırılır. Ancak cezaya da başvurulabilir. Bu durumda, ceza acı verici veya onur kırıcı olmamalıdır. İstenmeyen hareket görüldüğünde onun hemen zıt bir uyarıcısı verilmelidir. Öğretmen cezayı verirken vereceği cezanın alternatif olmasına dikkat eder. Örneğin; derste dersi dinleyen arkadaşını rahatsız eden öğrenciye o konu ile ilgili soru sorulmalı veya problemi çözmesi istenmelidir.
Guthrie “ öğrenci yaptığı şeyi öğrenir” diyerek mümkün olduğunca okulun gerçek yaşamın bir temsilcisi olduğuna inanır. • Öğrencilerin okulda edindikleri en anlamlı öğrenmelerin konularla birleştirilmiş duygusal tepkiler olduğu unutulmamalıdır.
Seçme ve Bağlama (Deneme-Yanılma): Thorndıke’e göre öğrenmenin en temel formu deneme-yanılma öğrenmesidir. Öğrenici olan organizma (insan ya da hayvan), kafesten kaçma, bir yiyeceğe ulaşma, para kazanma gibi çeşitli amaçlara ulaşmak zorunda olduğu durumla karşılaştırılır. Bu durumda organizma amaca ulaşmak için pek çok davranış yapar. Ancak bunlardan bazıları amaca ulaşmasına yardım eder bazıları ise onu amaca götürmez. Öğrenici olan organizma, daha sonra kendisini amaca ulaştıran tepkileri seçer, amacına götürmeyen, başarısız olan tepkileri eler. Haz ile sonuçlanan, başarıya götüren tepkiler kalıcı hale gelir. Thorndıke’e göre, organizma ne kadar çok problem çözme durumuyla karşı karşıya getirilirse problem çözme süresi o denli kısalır.
‘’Öğrenme bağlanmadır/ bağlantının kurulmasıdır. Zihin insanın bağlantı sistemidir” der Thorndike…
Organizma amaca ulaşmak için bir takım tepkilerde bulunur. Bu tepkilerden biri rastlantısal olarak organizmanın amaca ulaşmasını sağlar. Bundan sonra amaca götürmeyen tepkiler terk edilirken, amaca götürenlerin tekrarlanma olasılığı artar.Bağlaşımcılık iki uyarıcının aynı anda tekrar tekrar ortaya çıkmasıyla iki uyarıcının bitişik duruma gelmesi ve birinin diğerini hatılatmasıdır. Uyarıcı ve tepkinin sinirsel bir bağla bağlandığını savunur. Öğrenmenin en temel formu deneme-yanılma öğrenmesidir. Daha sonra buna seçme-bağlama yoluyla öğrenme adını vermiştir.Bireye haza veren ve sonuca götüren davranış kalıcı olur.Thorndike’a göre öğrenme, büyük atlamalardan çok, küçük sistemli adımlarla meydana gelir. Not : Klasik koşullanma fikrini ilk ortaya atan Thorndike olmuştur.
Konu bir bütün olarak belirlenmeli, • Uygun ölçüde ayrıntılanmalı, • Kavramlar ve bileşenler arasındaki ilişkiler açıkça gösterilmelidir. Her bileşen becerinin/ öğrenme faaliyetini ne zaman, ne kadar sürede ve hangi koşullar altında yapılacağı kararlaştırılmalıdır. Öğretim etkinlik ilkesine dayandırılmalıdır. Öğretim, becerilerin kazanılmasını ve kalıcılığını üst düzeye çıkaracak biçimde düzenlenmelidir.
Kediyi dar, rahatsızlık veren bir kafese koymuş ve hayvanın kafesten kaçma çabalarını gözlemiştir. Kafesin kapısını açabilmesi için hayvanın bir pedala basması ya da bir zincir ipi çekmesi gerekmektedir. Ancak kafes öyle düzenlenmiştir ki hayvanı, kapıyı açmadan önce başka bir dizi tepkiyle uğraşmaya zorlar. Kedi kafese ilk konulduğunda rahatsızlık belirtileri ve sıkışıklıktan kaçma eğilimleri göstermiştir. Kafesin parmaklıkları arasından sıyrılarak çıkmaya çalışmış, pedalı ve demirleri tırmalayıp ısırmış, kafesin içindeki her şeye saldırmıştır. Ancak sonunda kedi, tesadüfen pedala basarak dışarı çıkabilmiştir. Aynı koşullarda ardışık denemeler yapıldığında kedi kendisini amaca ulaştırmayan tırmalama, ısırma vb. gereksiz tepkileri terketmiştir. Birkaç denemeden sonra kedi kafese konulur konulmaz zinciri çekme ya da pedala basma davranışını göstererek, dışarı çıkmıştır. Sonuç olarak, kendisine haz veren, başarıya götüren davranış kalıcı olmuştur.
«Deneme – Yanılma» Ve « Öğrenme Küçük Adımlarla Oluşur» Thorndike’ın kuramı için çok önemlidir.
Kuramın İlkeleri Thorndıke’ınöğrenmeyle ilgili üç temel ilkesi vardır: • Hazırbulunuşluk • Tekrar • Etki
1. Hazırbulunuşlukİlkesi: Thorndıke’a göre hazırbulunuşlukilkesi şöyle özetlenebilir: • Organizma etkinlik göstermeye hazır ise, etkinliği yapması mutluluk verir. • Organizma etkinliği göstermeye hazır ancak, etkinliği yapmasına izin verilmezse, bu durum organizmada kızgınlık yaratır. • Organizma etkinliği yapmaya hazır değil ve etkinliği yapmaya zorlanırsa kızgınlık duyar. Hazırbulunuşlukilkesine örnek verecek olursak; çocuk bilgisayar kullanmaya hazır ve buna izin verilirse kullanmaktan haz duyar. Çocuk bilgisayar kullanmaya hazır ancak bilgisayar kullanmasına izin verilmezse çocukta kızgınlık yaratır. Çocuk bilgisayar kullanmaya zorlanırsa kızgınlık duyar.
2. Tekrar İlkesi: Thorndıke’a göre sadece tekrar etme bağı güçlendirmediği gibi, kullanmama da bağın gücünü azaltmaz. Bununla birlikte tekrar etme, bağın gücünde az bir gelişme sağlayabilir, kullanmama da biraz unutmaya yol açabilir.
3. Etki İlkesi: Thorndıke’a göre, organizma, ortaya koyduğu tepkisini rahatlatıcı ve doyuma ulaştırıcı bulduğu sürece tepkiyi gösterecektir. Ancak organizma ortaya koyduğu tepkinin etkisini rahatlatıcı ve doyum ulaştırıcı olarak göremezse tepki gösterilmeyecektir. Thorndıke, 1930’lardan sonra, daha önce önerdiği etki yasasının yarı yarıya doğru olduğunu belirlemiştir. Bu durumda, uyarıcıya karşı yapılan tepki, hoşa giden bir durum yaratırsa, uyarıcı ve tepki arasındaki bağın gücü artmaktadır. Ancak tepki hoşa giden bir sonuç yaratmazsa, yani cezalandırılırsa bağın gücüne hiçbir etkisi olmamaktadır. Pekiştirilme ile davranış biçimlendirilebilirken, cezalandırma, istenmeyen davranışı yok etmektedir.
Klasik koşullanma yoluyla öğrenmeyi sağlamak için, yapılan bir davranışa neden olan uyarıcının bilinmesi gerekir. • Oysa insan davranışlarına neden olan uyarıcıları her zaman tahmin etmek mümkün değildir. İnsanlar çevrelerinde bulunan çeşitli nesnelerle etkileşim kurarak farklı davranışlarda bulunurlar.