250 likes | 476 Views
NÜEKLEER ENERJİ VE SAĞLIĞIMIZ. Dr. Mustafa SÜLKÜ/ Genel Pratisyen Türk Tabipleri Birliği Genel Pratisyenlik Enstitüsü.
E N D
NÜEKLEER ENERJİ VE SAĞLIĞIMIZ Dr. Mustafa SÜLKÜ/ Genel Pratisyen Türk Tabipleri Birliği Genel Pratisyenlik Enstitüsü
Nükleer çağ 16 Temmuz 1945 de ABD’nin New Mexico da ilk atom bombasını denemesi ve ikinci dünya savaşında 6 Ağustos 1945 de Japonya’nın Hiroşima kentine(80.000-140.000 insan öldü) ve 9 Ağustos 1945 de Japonya’nın Nagazaki kentine(74.000 insan öldü) atması ile başladı.
ABD ardından Sovyetler Birliği, İngiltere derken birçok ülke ikinci paylaşım savaşında yarattığı sonuçlar nedeniyle tüm insanlık tarafından lanetlenen atom bombasını halen silah olarak kullanmaya yönelik teknolojiler geliştirmeye devam etmektedirler.
Bir silah olarak geliştirilmesi sırasındaki denemelerden ekosisteme verilen zararların boyutu henüz bilinmemektedir.
Nükleer enerjinin riskleri, atomu parçalama işleminin doğasından kaynaklanması ve hiçbir zaman tam olarak kontrol altına alınamaması ve felakete yol açan sonuçlarının uzun süreli olması nedeniyle üzerinden 66 yıl geçmesine rağmen o günden bu yana çevre ve insan sağlığına etkileritartışılmaktadır.
Nükleer enerjinin fosil yakıtlara bağlı enerji kaynaklarının giderek tükenmekte oluşu nedeniyle geleceğin önemli/ vazgeçilmez bir enerji kaynağı olacağı şeklinde görüşler dile getirilmeye ve bu yönde teknolojiler geliştirilmeye başlandı.
Elektrik üretimi amacıyla ilk nükleer santral 1 Temmuz 1956 da Sovyetler Birliği tarafından Obinsk’ de (5 MW gücünde) kuruldu.O yıllardan sonra birçok ülke elektrik enerjisi üretmek amacıyla nükleer enerji santralleri kurularak elektrik üretiminin küçük de olsa bir kısmı bu kaynaklardan karşılamaktadır.
29 Temmuz 1957 de Birleşmiş Milletlerde nükleer tesisleri ve reaktörleri sadece barış amaçlı kullanıldıklarına dair denetlemek amacıyla Atom Enerjisi Ajansı kuruldu. Buna rağmen sonraki yıllarda birçok nükleer silah denemeleri yapıldı.
Ekim 1962 de ABD Türkiye’deki, Sovyetler Birliği Küba’daki nükleer başlık taşıyan füzelerini çekme kararı aldı. 5 Mart 1970 de 100 den fazla ülke Nükleer silahların yayılmasını önleme antlaşmasını imzaladı.6 Temmuz 1985 de Sovyetler Birliği ilk atom bombasının atılmasının 40 yılında nükleer testlere ara verdiğini ve ABD ye de ara verme çağrısı yaptı. Karşılıksız kaldı.
26 Nisan 1986 Sovyetler Birliğindeki Çernobil nükleer santralinde büyük kaza oluştu ve büyük miktarda radyoaktif madde atmosfere yayıldı.1991 de Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra oluşan Bağımsız Devletler Topluluğuna bağlı ülkelerden Beyaz Rusya ve Ukrayna ellerindeki nükleer silahları Rusya’ya iade ederek kendilerini nükleer silahtan arınmış ülke ilan ettiler
Ortaya çıkan nükleer atıkların depolanması imhası yeni bir çevre sağlığı sorunu oluşturdu. Buna karşı çıkış amaçlı en büyük kitlesel gösteri Almanya’nın Ahaus kentinde yapıldı. Dünyanın en büyük 3. Nesil nükleer santrali Japonya’ da1997 de işletmeye alındı.1998 den itibaren nükleer enerji santralleri işletme maliyeti ve diğer nedenlerle kapatılamaya başlandı.
2000 li yıların başından itibaren bazı Avrupa ülkeleri eski nükleer santrallerini kapatma ve yenilerini yapmama kararları alırken Romanya, Çin, Japonya’da yeni santraller kurulmaya devam edildi. 1988 den bu yana 422 nükleer reaktörde 6000 den fazla olay meydana gelmiştir.
Nükleer santral savunucuları ısrarla nükleer santrallerdeki güvenlik önlemlerinin üzerinde durular. Nükleer santral son derece karmaşık bir yapılanmadır ve en ufak bir sorun tam bir felakete yol açmaktadır.
Hacettepe Nükleer Enerji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Osman Kemal Kadiroğlu’nun “Bugüne kadar dünyada kimse meteor düşmesi sebebiyle ölmedi, ama yüzbinlerce insan nükleer santrallerin sebep olduğu kazalar sonucu öldü. Onbinlerce çocuk sakat doğdu ve dönümlerce toprak kullanılamaz hale geldi.” sözleri bunu çok güzel açıklamaktadır.
11 Mart 2011 de Japonya’da Fukishima’da yaşanan felaket sonrası Japonya Başbakanı Kan Japonya’nın enerji politikalarını temiz, insan ve doğaya uyumlu olan yenilenebilir enerjilerle yön vereceğini ve yapılması planlanan 14 yeni nükleer reaktörün yapımından vazgeçtiğini açıkladı. 19 EYLÜL'DE 60.000 KİŞİ TOKYO'DA nÜKLEERE SAYONARA (GÜLE GÜLE) DEMEK İÇİN BİR ARAYA GELDİ. DÜNYANIN PEK ÇOK YERİNDE EŞ ZAMANLI YAPILAN BU EYLEME, TÜRKİYE'DEKİ NÜKLEER KARŞITLARI DA DESTEK VERDİ.
Almanya hükümeti 7 santrali kapatıp 2022 yılı sonuna kadar nükleer enerjiden tümüyle vazgeçilmesi konusunda karar aldı. Çin hükümeti nükleer santral planlarını askıya aldı. İtalyahalkı %95'i referandumda nükleer santral kurulmasına hayır dedi. İsviçre2034 yılına kadar nükleer santrallerini kapatacağını açıkladı. Kuveyt elektrik üretmek amacıyla nükleer güce ve nükleer teknolojiye sahip olma isteklerinden vazgeçtiklerini açıkladı. Nükleer imparatoru Fransa'nın ilk kez nükleer enerjiyi tamamen devreden çıkartmayı gündeme getirdi.
Bunlara rağmen ülkemizde de özellikle AKP iktidarı döneminde nükleer santraller kurarak enerji elde etme politikası gündemde tutuluyor. Ülkemizin başbakanının 'Türkiye'nin 15 milyar dolarlık nükleer pazarı var' sözleri yaklaşık yıllardır yenisini kurmayan bu geri ve sorunlu teknolojiyi az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere ithal etme eğilimindeki yabancı şirketlerin ağzını sulandırıyor.
Enerji bakanımız 2011 bütçe konuşmasında “neredeyse sıfır emisyon yayan nükleer enerjinin iklim değişikliği hedeflerine ulaşmadaki katkısı gittikçe artan sayıda ülkede olduğu gibi ülkemiz tarafından da kabul edilmekte ve enerji stratejilerinin vazgeçilmez unsuru haline gelmektedir” diyerek nükleer santralleri savunmaktadır.
Enerji bakanımız 2020 yılında elektrik üretimimizin en az %5 nin nükleer enerjiden sağlanacağı hedefini belirtmekte ithal yakıtlara bağımlılığın azalacağını iddia etmektedir.Bu amaçla 21.07.2010 Rusya ile Mersin / Akkuyu’ da bir nükleer santral kurulmasın antlaşması imzaladıklarını açıklamaktadır. Santralin inşaatına 2014 te başlanacaktır.
Ülkemizde mevcut enerji politikalarının uygulanmasından ve yürütülmesinden sorumlu olanlar dünyada yaşananlara gözlerini, vatandaşların tepkilerine, bilim insanlarının açıklamalarına kulaklarını kapatmaktadır.
Bizler pratisyen hekimler olarak insanı içinde yaşadığı çevre ile bir bütün olarak ele almakta ve sağlığı tehdit eden risklerin önlenmesi/ortadan kaldırılmasının önemli bir halk sağlığı hizmeti olduğu bilmekteyiz.
Bu nedenle geçtiğimiz kongrelerde olduğu gibi bu kongremizde de önemli bir gündemi oluşturan nükleer santrallerden elektrik enerjisi elde edilmesinin tüm boyutlarını ilgili bilim insanları ile tartışarak meslektaşlarımızı ve kamuoyunu bilgilendirmeyi toplumsal bir sorumluluk olarak görmekteyiz.
Kaynaklar: Homur DergisiNisan-2011 sayısı www.greenpeace.org/turkey www.nukleerkarsitiplatform.orgwww.nukleer.web.trwww.enerji.gov.tr