540 likes | 915 Views
ÇANAKKALE YÖRESİ GÜNEY KESİMİNİN JEOMORFOLOJİSİ.
E N D
Çalışmanın inceleme alanı Çanakkale Yöresi’nin güneyidir. Bu çalışma alanının jeomorfolojik gelişimi; yöredeki tortullaşmanın Miyosen sonlarında sona ermesi ile başlayan ve bugüne kadar süren bir erozyon- denüdasyon sürecinin etkisi altında, dönemler halinde olmuştur. • Bu yörenin gelişiminde, Pliyosen başlarından Pleistosen ortalarına kadar egemen süreç olan, Kazdağları’ndan Marmara’ya yönelmiş olan bir akarsu sistemi etkili olmuştur.
Orta Pleistosenden sonra, Gökçeada şelfinin oluşturduğu eşiğin çökmesi nedeniyle, Akdeniz yöreye sokulmuş ve drenaj bir dizi kopmalarla Ege Denizi’ne yönelmiştir. Kapmalar daha çok buzul çağı regresyonları sırasında gerçekleşmiş, buzularası transgresyonları sırasında ise Çanakkale Boğazı’nın iki yakasında denizel sekiler ve yer yer onlarla kaynaşan akarsu sekileri oluşmuştur.
Bu jeomorfolojik gelişim sonucunda; • Pliyosen ve en alt Pleistosen aşınım yüzey ve düzlükleri, • Alt ve orta Pleistosende akarsu sekileri, • Üst Pleistosende deniz-akarsu sekileri oluşmuştur. İnceleme alanında,neojen yaşlı formasyonlar üzerinde Üst Miyosen, Pliyosen, En alt Pleistosen aşınım ve dolgu düzleri ile Pleistosen akarsu ve deniz sekileri, Holosen kıyı izleri ve deltaları gelişmiştir.
Genel gelişim sonucunda oluşan sistemler; • D II. Üst Miyosen dolgu düzlüğü 350-445 m. Yaşıtı: Çanakkale formasyonu, Bayraktepe kalkerleri • D III. Pliyosen aşınım düzlüğü 250-300 m. Yaşıtı: Conkbayırı formasyonu kumtaşı, konglomeraları • D IV. En alt Pleistosen aşınım yüzeyleri 150-250m. Yaşıtı: Gelibolu-Çavda formasyonu denizel marn, kumtaşları • S 1a. Alt Pleistosen akarsu sekileri 100-110m. • 1b. Alt Pleistosen akarsu sekileri 70-80 m. Yaşıtı: Büyükkır akarsu çakılları
S 2. Orta Pleistosen akarsu sekileri 50-60 m. Yaşıtı: Narababa akarsu çakılları • S 3. Üst Pleistosen-Treniyen deniz akarsu sekileri 35-40 m. Yaşıtı: Çanakkale Boğaz formasyonu Saral Tepe üyesi • S 4. Üst Pleistosen-Esas Monastriyen deniz ve akarsu sekileri 15m Yaşıtı: Resent kumsallar ve alüvyonlar • S 5. Üst Pleistosen-Geç Monastriyen deniz ve akarsu sekileri Yaşıtı: Çanakkale Boğaz Formasyonu Kaplan Tepe üyesi 7-8 m. • S 6. Versilliyen kıyı ve delta ovaları ve kıyı izleri 2 m. Yaşıtı: kıyı kumsalları ve alüvyonları • S 7. Bugünkü kıyı deltaları ve vadi tabanları 0 m. Yaşıtı: Resent kumsallar ve alüvyonlar
ÇANAKKALE YÖRESİNİN PLİYOSEN-PLEİSTOSENDEKİ EVRİMİ 1.Göksu üyesi, Orta Miyosen 2.Sarıyar üyesi, Orta Miyosen 3.Anafarta üyesi, Üst Miyosen a. Beyaz kumtaşı b. Kilitbahir form c. Eceabat formasyonu 4.Çamrak Dere üyesi 5. Gelibolu formu, Miyosen 6. Conkbayırı formasyonu, Miyosen 7. Arıburnu formasyonu, Pliyosen
JEOLOJİ • Çanakkale yöresinin yapısal özelliklerini, yörede Miyosen başlarında oluşan tortullanma çanağını dolduran Miyosen formasyonlarının kıvrılıp kırılmasına neden olan Üst Miyosen ve Pliyosen tektonik hareketleri belirlemiştir. • Çanakkale tortullanma çanağının Tetis stratigrafisine göre Miyosen sonlarına doğru dolmaya başladığı; çanak ortalarında oluşan kumlu karbonatlı çökeller, jipsli lagüner tortullar ile oluşumlarının son evrelerine erişirken; havza kenarlarındaki akarsu çökelleri, örneğin Conkbayırı formasyonu tüm bölgeyi kaplayacak biçimde yaygınlaşmıştır.
Tortullanma dönemini sona erdiren Miyosen sonu tektonik hareketleri Pliyosen süresince sürmüş ve bölgenin yükselerek aşınmasına neden olmuştur. • Kuvaterner başlarında yöre kuzeydoğusunda yükselmeler; güneybatısında Gökçeada-Bozcada şelfinde alçalmalar, hatta çökmeler nedeniyle, bölgede güneybatıya genel bir çarpılma olmuştur. Biga Yarımadasının batı kenar fayının son hareketinin Pleistosen ortalarında yaptığı ve Gökçeada şelfinin o zaman çökerek su altına indiğini gösteren jeomorfolojik kanıtlar bulunmuştur. (Narababa çakılları)
Boğaz kuzeyindeki bazı Treniyen depolarının, orijinal yükseklikleri olan 35 metreden çok yüksekte, 50 ve 80 m’de bulunması, yörenin kuzeydoğusundaki yükselme hareketlerinin Üst Pleistosende de devam ettiğinin kanıtıdır.
JEOMORFOLOJİ Pliyosen ve Kuvaternerdeki aşınım süreci ve akarsu ağının gelişimi Miyosen sonlarında başlayıp Pleistosen boyunca süren tektonik olaylar, bu zaman süresi içinde yörenin sürekli bir aşınım alanı olarak belirlenmesine neden olmuştur. Böylece Pliyosen sonlarında Kazdağları ve o zaman yüksek olan, şimdiki Gökçeada Şelf alanından kollarını alan büyük bir akarsu sistemi, eski “Boğaz akarsuyunun” oluşturduğu konsekan oluktan akarak Marmara’ya ulaşmıştır.
Bu kuzeydoğuya yönelik akarsu sistemi, Pleistosen ortalarına kadar, yöre kuzeyinin yükselmesine rağmen, yönünü korumuş ve ancak Biga Yarımadası batı kenar fayının son hareketiyle, Gökçeada şelfinin çökmesini izleyen dönemde, büyük olasılıkla Riss regresyonu sırasında kısmen; Würm regresyonunda ise tümüyle kapılarak Ege’ye yönelmiştir. Buna göre, bir antiklinalin ekseni boyunca kazılmış olan eski Çanakkale Boğazı Vadisi’nin Kuzey bölümü antesedan bir antiklinal vadidir.
Üst Miyosen yapısal/dolgu düzlükleri (D II sistemi) Çanakkale yöresindeki Miyosen aşınım-birikim döneminin sonuna doğru Biga Yarımadası’nda oluşmuş bulunan eğimli etek ve dolgu düzlükleri sisteminin iki belirgin bölümü, inceleme alanının güneydoğusunda Bayrak Tepe ve Beşik Tepe üzerinde bulunur. Bu iki tepe üzerinde bugün 350-445 m’ler arasında görülen yüksek düzlükler, Bayraktepe/Gelibolu Formasyonunun karbonat-kumtaşı katmanları üzerinde konkordon olarak gelişmiş bir dolgu düzlüğü özelliğindedir. Bu yapısal yüzeylere Üst Miyosen yaşının verilmesinin nedeni de yerşekli ile yapı arasındaki bu uyumluluk (konkordans)dır.
1.Göksu üyesi, Orta Miyosen 2.Sarıyar üyesi, Orta Miyosen 3.Anafarta üyesi, Üst Miyosen a. Beyaz kumtaşı b. Kilitbahir form c. Eceabat formasyonu 4.Çamrak Dere üyesi 5. Gelibolu formu, Miyosen 6. Conkbayırı formasyonu, Miyosen 7. Arıburnu formasyonu, Pliyosen ÇANAKKALE YÖRESİNİN PLİYOSEN-PLEİSTOSENDEKİ EVRİMİ
Bayrak Tepe ve Beşik Tepe düzleminin tabaka alınlarına denk gelen kuzeydoğu yamaçları dik yarlar halindedir. Bu yarların dikliğini korumasında diri heyelan olaylarının önemli payı vardır. Bu yapısal özellik nedeniyle DII yapısal-dolgu düzlükleri güneybatıya doğru hafif eğim gösterir.
Pliyosen Aşınım Düzlükleri (DIII sistemi) • Çanakkale yöresinde Pliyosen daha çok bir aşınım dönemi olarak belirlendiği için, inceleme alanında bu dönem sonlarında oluşmuş aşınım düzlüklerinin geniş kalıntıları gözlenir. Bu aşınım sürecinin yaşıtı olan akarsu tortulları olasılıkla Arıburnu-Conkbayırı dolayında mevcuttur. Ancak buradaki Pliyosene ait konglomeraları üzerinde yer aldığından, her iki formasyonun ayırt edilmesi zordur.
Pliyosen aşınım yüzeyleri, özellikle Çanakkale Boğazı iki yakasındaki terselmiş senklinallerin yapısını oluşturan dayanıklı kalker-kumtaşı formasyonu (Gelibolu-Bayraktepe) katmanları üzerinde, seçici erozyon nedeniyle basamaklar halinde gelişmiştir.
1.Göksu üyesi, Orta Miyosen 2.Sarıyar üyesi, Orta Miyosen 3.Anafarta üyesi, Üst Miyosen a. Beyaz kumtaşı b. Kilitbahir form c. Eceabat formasyonu 4.Çamrak Dere üyesi 5. Gelibolu formu, Miyosen 6. Conkbayırı formasyonu, Miyosen 7. Arıburnu formasyonu, Pliyosen ÇANAKKALE YÖRESİNİN PLİYOSEN-PLEİSTOSENDEKİ EVRİMİ
En alt Pleistosen aşınım düzlükleri (DIV sistemi) • Çanakkale Boğazı Yöresinde en alt pleistosen sistemine sokulabilecek aşınım düzlükleri genelde DIII düzlüklerine benzer. Çünkü benzer süreçlerle, sadece ondan biraz daha alçak taban düzeylerine göre oluşmuşlardır. DIV sistemleri Anadolu yakasında 200-250, Gelibolu Yarımadasında ise Gelibolu formasyonunun kalker-kumtaşı tabakaları üzerinde yapısal basamaklar oluşturup yayılırlar.
Alt Pleistosen akarsu seki sistemleri (SA 1a ve 1b) Çanakkale yöresinde, Pliyosen ve En alt Pleistosen’e ait sistemlerin yatay yönlü geniş yatay yönlü geniş yüzey düzleşmeleri halindeki şekillenmesine karşılık; Alt Pleistosen’den itibaren dikey yönlü vadi kazılmaları ve bu vadiler içinde seki oluşumları biçiminde bir şekillenme görülür. Bu gelişim morfojenetik bakımdan tropikal, subtropikal aşınım süreçlerinden; serin ılıman süreçlerin, Pleistosenin plüviyal-glasiyal iklim salınımlarının etkinliğine geçişin doğal sonucudur. Bu oluşumda taban (deniz) düzeyi değişimlerinin de ayrıca bir etkisi vardır.
Bu nedenlerle,Çanakkale Boğazı oluğu boyunda ve oluk içinde kuzeydoğu yönünde akan bir pleistosen akarsuyunun iki yanındaki kolların etki alanlarında ortalama 100-110 ve 70-80 metre yükseklikte, iri çakıllı akarsu sekileri gelişmiştir. Bu sekilerin en tipik biçimde görüldüğü yer Çanakkale’nin 5 km kadar kuzeydoğusundaki Büyükkır seki düzlükleridir. Bu kesimde iri andezit çakıllı kalın bir akarsu deposundan oluşan sekiler, kenar dağlara doğru aşınım denüdasyon sekilerine dönüşürler.
Erenköy’de S1 dönemine ait, tabanı 105 metre yükseklikteki kuru bir vadinin kaynak tarafı aşınmış ve vadinin yukarı bölümü havada kalmıştır. Bu durum, Alt Pleistosene ait olan ancak yavaş derinleşen kol bir vadinin kaynak tarafının; pleistosenin daha sonraki dönemlerinde boğaz oluğunun hızlı derinleşmesi ve boğaza bakan yamaçların heyelan nedeniyle hızlı gerilemesi nedeniyle kapılması sonucudur.
Orta Pleistosen akarsu sekileri (SA 2 ) Ortalama 50 metre yükseklikteki bu sekinin çoğunlukla ceviz ve fındık büyüklüğünde yuvarlanmış kuvars ve radyolorit çakıllarından oluşan sarı renkli depoları; • Çanakkale kenti hemen kuzeyindeki Narababa çiftliğinin 3 km daha kuzeybatısında (Kaba Tepe’nin 4 km güneyinde) ki Çamtepe Sırtlarında ; • Geyikli Truva arasındaki Mahmudiye-Üvecik-Yeniköy sırtlarında gözlenir.
Gökçeada şelf platformunun orta pleistosen sırasında henüz şimdiki 50-60 metre düzeyinde bulunmaktadır; o zaman ki akarsu ağının Bozcaada, Gökçeada dolaylarında boğaz Geren Ovası (Kilya) vadileri üzerinden Narababa sırtına, oradan da kuzeye, Marmara’ya yönelmiş ; Gökçeada şelf platformunun orta pleistosenden üst pleistosene geçiş evresinde Biga Yarımadası batı kenar fayının son büyük hareketi ile şimdiki yerine çökmüştür.
Üst Pleistosen denizel sekileri ve onlarla kaynaşan akarsu sekileri (SD-SA 3,4,5 ) Gökçeada şelf platformunun Pleistosen ortalarında çökmesi üzerine Akdeniz Mindel/Riss ve Riss/Würm interglasyali ve holosende boğaz vadisini kaplamış ve Marmara Karadeniz’e ulaşmıştır. Bu sırada boğazın iki yakasında denizel sekiler oluşmuştur. Riss ve Würm glasyellerinde ise denizin çekilmesi sonucu boğaz yeniden vadi karakterini almış ve bu vadide akan akarsular bir dizi kapma ile Ege Denizi’ne yönelmiştir.
Çanakkale Boğazı’na iki yakadaki Treniyen depolarına tüm olarak “Çanakkale Boğaz Formasyonu” ismi verilmiştir. Fosil içerikleri yönünden birbirlerine benzeyen, ancak göreli yaşları ve yükseklikleri yönünden birbirinden ayrılabilen tipik gözlem yerlerine oranla isimlendirilmişlerdir; Çanakkale Boğaz Formasyonu • Saral Tepe üyesi 35 metre Treniyen • Pilav Tepe üyesi 15 metre Esas Monostriyen • Kaplan Tepe üyesi 7 metre Geç Monostriyen
Treniyen denizel sekileri (SD III) (Çanakkale Boğaz Formasyonun Saral Tepe üyesi) Karacaviran Köyüne doğru uzanır. Aynı sekinin güneye doğru dağ eteğinde, Ağılın Dere içinde su kanalı yarmalarında ve 35 metre yükseklikte bir depo halinde gözlenmiştir. Bu seki düzeyi şekil olarak doğuya Özbek Köyü’ne doğru uzanır; aynı sekinin güneye doğru da Avdan Dere boyunca uzandığı ve akarsu sekilerine geçiş yaptığı gözlenir. Bu sekiler, Güneydoğuda şimdi Çanakkale’de denize dökülen Sarıçay vadisi yamaçlarında da rastlanabilir.
Esas ve Geç Monostriyen denizel sekileri (SD IV,V) Çanakkale Boğaz Formasyonunun Pilav Tepe ve Kaplan Tepe üyeleri Karacaviran kuzeyinde, Naraburnu güneyi, Eceabat ve Kilya limanında yine klasik görünümlerine ve yüksekliklerine (15-7 metre ) uygun biçimde gözlenmiştir.
Karacaviran kuzeyindeki ilginç bir nokta Pilav Tepe 15-20 metre sekisinin tıpkı 35 metre sekisi gibi güneye Avdan Dere boyunca akarsu sekileri ile kaynaşması ve Sarıçay vadisine ulaşmasıdır. • Karacaviran’dakine benzer bir durum Gelibolu Yarımadasında, Kabatepe doğusundaki Geren Ovası kapmasında göze çarpar.
Holosen kıyı izleri (KD 6) ve Holosen kıyı delta birikintileri Holosen,Würm regresyonundan sonra deniz yüzeyinin 15 bin yılda yaklaşık 100 metre kadar yükseldiği ve bundan 5-6 bin yıl önce +2 metreye eriştiği bir dönemdir. Bu olayın doğal sonucu olarak akarsuyun ağızlarında akarsuyun büyüklüğü oranında büyük yada küçük kıyı deltaları gelişmiştir.
Bugünden 8-9 bin yıl önce denizin yaklaşık 20-25 metre dolaylarında bir süre duraklamış olmasıdır. Bu duraklamadan sonra denizin hızla yükseldiği ve kara içlerine iyice sokulduğu anlaşılmaktadır.
Gerçek Holosen transgresyonu işte bu son deniz ilerlemesidir. Bu ilerleme sonucunda bugünden 5-6 bin yıl önce yani klimatik optimum sırasında kıyılarda +2 metre taban düzeyine göre kıyı, delta düzlükleri ve kumsallar oluşmuştur. Saros körfezi kıyılarında, Ege volkanlarından yüzerek gelmiş Kefeke Taşı çakılları bu +2 metre kıyılarını belirler.
Son 5 yıl içerisinde ise deniz salınımlar yaparak bugünkü düzeyine çekilmiştir. Ancak arada denizin +1 metrede durakladığını gösteren bazı izler, örneğin Özbek Köyü’nün 4 km kuzeyindeki Hasanpaşa Burnu kıyı yarları dibinde gözlenir.
Denizden uzak yerlerdeki selyarıntılarının kıyı oynamalarıyla ilgisi bulunmadığına, onların son buzul çağının serin,yağışlı iklim koşullarına, daha sıcak-kurak holosen koşullarına geçişte akarsularda değişen hacim-yük oranlarının sonucudur. • Aynı iklim değişikliklerine bağlı olarak değişen tatlı-tuzlu su kıyı tortullanma koşulları nedeniyle Saros Körfezi kıyılarında örneğin Kabatepe limanında yalıtaşı oluşumları görülür.
SONUÇ • Çanakkale yöresinin yapısını Üst Miyosen ve Pliyosen tektonik hareketleri belirlemiştir. • Çanakkale tortullanma çanağı Miyosen sonlarına doğru dolmaya başlamıştır. • Miyosen sonu tektonik hareketleri Pliyosen süresince sürmüş ve bölgenin yükselerek aşınmasına neden olmuştur. • Kuvaterner başlarında kuzeydoğuda yükselmeler, güneybatısında Gökçeada, Bozcaada şelfinde alçalmalar ve çökmeler olmuştur.
Çanakkale Boğazı’nın kuzeyindeki Treniyen depolarının normalden yüksekte olması kuzeydoğudaki yükselme hareketlerinin Üst Pleistosende de devam ettiğinin kanıtıdır. • Yöredeki tektonik olaylar yörenin sürekli bir aşınım alanı olmasını sağlamıştır. • Kazdağları ve Gökçeada şelf alanından kollarını alan eski bir “boğaz akarsuyu” Pleistosen ortalarına kadar yönünü korumuş ve Biga Yarımadası batı kenar fayının son hareketiyle Riss ve Würm regresyonlarıyla Ege’ye yönelmiştir. • Üst Miyosen Dolgu Düzlüğü; Bayraktepe ve Beşiktepe düzleminin tabaka alanlarına denk gelen kuzeydoğu yamaçlarının dik yarlar şeklinde olmasının nedeni; heyelan olaylarıdır. Bu yüzden D II yapısal dolgu düzlükleri güneybatıya doğru hafif eğim gösterir.
Pliyosen Aşınım Düzlüğü; Pliyosen aşınım yüzeyleri Çanakkale Boğazı’nın iki yakası üzerinde erozyon nedeniyle basamaklar halinde gelişmiştir. • En alt Pleistosen Aşınım Yüzeyleri; D IV sistemleri Anadolu yakasında ve Gelibolu formasyonunun kalker-kumtaşı tabakalarında basamaklar halinde yayılırlar. • Alt Pleistosen Akarsu Sekileri; Çanakkale Boğazı oluğu boyunda ve oluk içinde kuzeydoğu yönünde akan bir akarsuyun iki yanında kolların etki alanında iri çakıllı akarsu sekileri gelişmiştir. • Orta Pleistosen Akarsu Sekileri; Gökçeada şelf platformunun Orta Pleistosenden Üst Pleistosene geçiş evresinde Biga Yarımadası batı kenar fayının hareketi ile şimdiki yerine çökmüştür.
Üst Pleistosen-Treniyen Deniz ve Akarsu Sekileri; Akdeniz Mindel/Riss ve Riss/Würm interglasyali ve holosende boğaz vadisini kaplamış ve Marmara ve Karadeniz’e ulaşmıştır. • Üst Pleistosen Esas Monastriyen Deniz ve Akarsu Sekileri; Denizel sekiler oluşmuş. Riss ve Würm glasyeli denizin çekilmesi sonucu yeniden vadi karakterini almış ve bu vadide akan akarsular Ege’ye yönelmiş.
Üst Pleistosen-Geç Monastriyen Deniz ve Akarsu Sekileri; Güneydoğuda şimdi Çanakkale’de denize dökülen Sarıçay vadisi yamaçlarında da rastlanabilir. • Versiliyen Kıyı ve Delta Ovaları;Karacaviran’daki pilav Tepe sekisi Avdan dere boyunca akarsu sekileriyle kaynaşmış ve Sarıçay vadisine ulaşmış. • Bugünkü Kıyı Deltaları ve Vadi Tabanları; Deniz yaklaşık 20-25 metre duraklamış. Bu duraklamadan sonra deniz yükselir ve kara içlerine iyice sokulur. Son 5 yılda deniz salınımlar yaparak bugünkü düzeyine çekilmiştir.