1 / 28

Hale Asaf (d. 1905 , İstanbul Kadıköy - ö. 1938 , Paris Montparnasse )

Hale Asaf (d. 1905 , İstanbul Kadıköy - ö. 1938 , Paris Montparnasse ).

viveka
Download Presentation

Hale Asaf (d. 1905 , İstanbul Kadıköy - ö. 1938 , Paris Montparnasse )

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. Hale Asaf(d. 1905, İstanbulKadıköy - ö. 1938, ParisMontparnasse)

  2. Hale Salih (Asaf), on dört yaşındayken Roma’ya gittiğinde teyzesi Mihri Hanım’ın yanında resim eğitimine başlamış ve on beş yaşındayken gittiği Paris’te, kısa bir süre Namık İsmail’in öğrencisi olmuştur. Sanatçı, gerek Mihri Hanım’dan gerekse Namık İsmail’den öğrendiklerini özellikle kadın portreleri üzerinde uygulamıştır. (Sanal Galeri, VI.Salon-I.Duvar’da yer alan örnekler bu bağlamda incelenebilir.)1921 yılında, henüz iki yıldır kız öğrencilere eğitim vermekte olan Berlin Güzel Sanatlar Akademisi’ne girme hakkını elde eden Asaf, burada Prof. Arthur Kampf’ın öğrencisi olmuştur. Kampf’tan almış olduğu akademik eğitim, onun güçlü desen anlayışının temellerinden birini oluşturmuştur.

  3. Hale Asaf, 1924 yılının Nisan ayında Almanya’dan döndükten sonra İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’ne girmiş ve burada Ömer Adil Bey’in müdürlüğü döneminde Feyhaman Duran’ın öğrencisi olmuştur. Bu yıllarda, İnas Sanayi-i Nefise Mektebi ile erkeklerin eğitim görmekte olduğu Sanayi-i Nefise Mektebi birleşmiş; ancak çalışma mekanları konusunda yaşanan sıkıntılar nedeniyle, İnas’ ın binasında birer resim ve heykel atölyesi kalmış, hatta erkeklerin bir kısmı da bu atölyelerde öğrenim görmüştür. Bu dönemde Hale Asaf bir süre İnas’ ta ve bir süre de karma sistemde eğitim görmüş ve Akademi’de İbrahim Çallı atölyesine devam etmiştir. Bilindiği gibi, Feyhaman Duran ve Çallı’nın mensubu olduğu 1914 Kuşağı sanatçıları Paris’te Fernand Cormon’un öğrencileri olmuşlardı ve Cormon’dan almış oldukları akademik desen bilgisini gerek çıplaklarında gerek iç mekan resimlerinde ve gerekse portrelerinde kullanmaktaydılar. Bu sanatçılar modern resme manzara türü resimleriyle açılmaktaydı fakat açık hava resmi niteliğindeki bu manzaralarında dahi akademik tavır kendini hissettirmekteydi.

  4. Hale Asaf, söz konusu akademik eğitimi on dört yaşından beri almaktaydı ve bu durumda Akademi’deki öğrencilik döneminde daha ayrıcalıklı bir konuma sahipti. O Akademi’ye öğrenci olarak değil; ressam olarak girmişti. O halde bu dönemde o güne dek uyguladıklarının sentezi bir üslup geliştirmeliydi. İşte bu üslup, onu hocası Feyhaman Duran’dan da ayırabilmişti. Duran, 1914 Kuşağı sanatçıları içerisinde daha çok portreleriyle ön plana çıkmış olan bir sanatçıydı ve bu kuşağın genel özelliklerine uygun olarak portre yaptığı zaman ışığı daha kontrollü bir biçimde kullanmaktaydı. Hale Asaf ise, İzlenimci bir parçalanma söz konusu olmasa da bu döneme ait yapıtlarında kesik fırça darbeleri kullanmıştır. Babasının Portresi (Resim:11), Feyhaman Duran atölyesinde yapılmış oldukları bilinen Paletli Otoportre (Resim:2) ve Bastonlu İhtiyar (Resim:12) adlı tablolarında, sanatçının bu dönem karakteristiği olan patlı boya kullanımı ve kesik fırça vuruşlarını görmek mümkündür.

  5. Hale Asaf, Akademi’den mezun olduğu 1925 yılının Avrupa konkurlarıyla Almanya’ya gönderilmiş ve Münih’te Lovis Corinth’in öğrencisi olmuştur. Lovis Corinth, Nurullah Berk’in tabiriyle “sembolik empresyonizm” tarzını benimsemiştir ve aslında Hale Asaf’ın, hocası Namık İsmail’in de Corinth’in öğrencisi olduğu düşünülecek olursa aşina olduğu bir isimdir. Dolayısıyla Corinth’in Asaf üzerinde fazla etkili olduğunu söylemek yanlış olacaktır. Kaldı ki, Asaf’ın Corinth’den etkilemesi, onun gelişim çizgisinin tersi yönde ilerlemesi anlamına da gelecektir. Ancak yine de, sanatçının Corinth atölyesinde yapılmış olma ihtimali yüksek olan bir tablosuna sahip bulunmaktayız. Değirmenli Ev (Resim:17) adlı bu tabloda Corinth’in tarzına yakın olarak daha ince ve sulu bir boya kullanımı ve yine Corinth’in sıkça kullandığı yeşil ve kahverengi armonisi dikkati çekmektedir.

  6. Hale Asaf’ın sanat anlayışının biçimlenmesinde en büyük pay, André Lhote’un olmuştur. Sanatçı, Müstakiller döneminde plastik sorunlara benzer açıdan yaklaşacakları arkadaşları Ali Avni Çelebi ve Zeki Kocamemi’ nin İstanbul’a döndüğü 1927 yılında Paris’e gitmiştir. Paris’te, diğer arkadaşları Paris Güzel Sanatlar Akademisi ya da Académie Julian’ da çalışırken Hale Asaf, belki de artık akademik bir eğitim görmek istemediğinden, Grande Chaumière Akademisi’ne devam etmiş ve André Lhote’ un öğrencisi olmuştur.

  7. Grande Chaumière, bu dönemde orada hocalık yaptıkları bilinen Othon Friész, Henri Goetz, Lucien Simon, Pierre Vaillant ve André Lhote ile daima modern sanat anlayışlarına açık bir okul olmuştur. Okulun hocalarından Othon Friész’in çevresinde bulunduğu G.Braque, R.Dufy, H.Matisse, A.Marquet, G.Rouault ve birlikte incelemiş oldukları Gauguin ve Cézanne Hale Asaf’ın da başvuru kaynaklarını oluşturmuştur. Bu bağlamda, Asaf’ın Avrupa konkuru sınavı için Gauguin’in Tahitili Kadınlar’ının kopyasını yaptığının hatırlanması yerinde olacaktır.

  8. Hale Asaf, Paris’te bulunduğu dönemde asıl olarak Kübist ressamlarla ilgilenmiştir. Geç Kübizm dendiğinde Fransa’da ilk akla gelen isimlerden biri olan hocası Lhote ve onun kendisiyle aynı yoldan yürüdüğünü söylediği Roger de la Fresnaye, arkadaş grubu içerisinde yer alan Fernand Léger, sanatçının etkileşimde bulunduğu sanatçıların başında gelmektedir. Kübizm’e renkçi yaklaşım, nesnelerin parçalanması ve planimetrik espasın kullanımı kullanımı konusunda özellikle Lhote ve Fresnaye’nin sanatçı üzerinde yoğun etkilerinin olduğu bilinmektedir. (Bu noktada Sanal Galeri VI.Salon-IV.Duvar’dan yararlanılabilir.)

  9. André Lhote, Geç Kübizm biçim dilini benimserken bunu Cézanne kaynaklı bir kuramsal temele oturtmuş ve Kübizm’in renksizliğine renk öğesini getirmiştir. Bu bağlamda, onunla aynı açıdan değerlendirilebilecek olan bir başka ressam da Hans Hoffmann’dır. Tıpkı Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği döneminde, Hale Asaf ile Hoffmann’ın öğrencileri Zeki Kocamemi ve Ali Çelebi’nin aynı açıdan değerlendirilebilmesi gibi… Lhote da Hoffmann da öğrencilerine Cézanne’ın formüllerinden bahsetmiş; öğretilerine form, hacim, plan, espas gibi değerleri de katmış ve tuvallerinde de bu plastik değerleri ön plana çıkararak nesnenin kavramının vurgulandığı bir dil kullanmışlar ve her iki ustanın öğrencileri de doğayı geometrik düzen içinde değerlendirerek onun birebir görünümünü yansıtmaktan kaçınmışlardır. Türk resminin çıkışı da bu sayede olmuş ve Adnan Çoker’in sık sık belirttiği gibi Türk resminde 20. yüzyıla bu çıkış sayesinde girilmiştir. Çıkışın mimarları ise Hale Asaf, Zeki Kocamemi, Ali Çelebi, Cemal Tollu gibi plastik değerlerin arkasında duran ressamlar olmuştur. (Sanatçının Müstakiller arasındaki yeri için Sanal Galeri VI.Salon-II.Duvar’a bakılabilir.)

  10. Böylelikle Türk resminin gelişim süreci içerisinde temel taşlarından biri durumuna gelen Hale Asaf’ın André Lhote öğretilerinden ayrılan ve onun sanat anlayışına başat olan özelliğinden de bahsetmek gerekmektedir. Lhote’ un resimlerinde, insan öğesi nesnel bir anlayışla değerlendirilmektedir; duygulara yer yoktur ve figürler kompozisyonu oluşturan birer eleman olmaktan öteye gitmezler. Hale Asaf’ın portrelerinde ise, plastik değerler Lhote’ taki gibi ele alınmakta ancak buna bir de duygusallık eklenmektedir. Hale Asaf, İsmail Hakkı Oygar’ ın (Resim:13,14,15.), Burhan Toprak’ın (Resim:16.), kendisinin (Resim:8.) Weber’ in ve Ahmet Haşim’ in portrelerini yapmıştır. Belki yine Lhote’ da olduğu gibi, konu bir araçtır fakat duygudan yalıtılmış değildir. Onun sanatında, tuvale yansıtılan kişinin seçiminde öznellik bulunmakta ve buna, onun tuvale nasıl yansıtılacağı, planların nasıl bölümleneceği, hangi renklerin kullanılacağı gibi, onun plastik açıdan değerlendirilmesine ilişkin sorunlar eklenmektedir.

  11. Sanatçının, Lhote atölyesinde ya da bu etkilerle gerçekleştirmiş olduğu portrelerinde de, natürmortlarında da sıkıştırılmış mekan etkisi görülmektedir. Genellikle, tablonun arka planı, ikiye bölünür ve bu bölünmüş olan kısım, biri daha açık biri daha koyu olmak üzere renklendirilir. Bunu, sanatçının Otoportre’sinde (Resim:8), Kadın Portreleri (Resim:1-10.), İsmail Hakkı Oygar portrelerinde (Resim:13,14,15) görmek mümkün olduğu gibi, Saksılı Natürmort’unda da (Resim:30) görmek mümkündür. Bu durum, Lhote’ un, “Büyük ressamlarda, kompozisyonların arka planı, her zaman açık ve koyu renk değerlerinin yer aldığı ara renklerle donatılmıştır.” şeklindeki ifadesiyle de örtüşmektedir. Yine Lhote’un “Sehpa resmini, duvarın bir örtüsü haline getiren bu süslemeci karakter, tuvalin yüzeyi üzerinde görünümü tersyüz etmeyi amaçlayan, nerdeyse gizemsel bir işlemden kaynaklanır. Göze yansıyan ya da imgelemsel olarak sunulan bu görünümün, gözden en uzakta kalan bölümleri, ilk plandakiler kadar net çizgilerle, kompozisyonun en dikkat çeken yerine yerleştirilir.” satırları, Lhote’un Hale Asaf’ın sanatına en iyi yansımış kuramlarından biri olmuştur. Otoportre’si (Resim:8.), Çaydanlıklı Natürmort’u (Resim:31) ve Saksılı Natürmort’u (Resim:30) bu anlayışın somutlaştıran örnekler olarak değerlendirilebilmektedir.

  12. Sonuç itibariyle, tüm sanat yaşamı boyunca güçlü ve konstrüktif bir desen anlayışı çizen Hale Asaf, Almanya döneminde dışavurumcu anlayıştan da etkilenmiş ; İstanbul’daki öğrenciliği döneminde kesik fırça vuruşlarıyla ortaya koyduğu resimlerinde ya da açık hava çalışmalarında da onun desen anlayışı ağırlığını kaybetmemiştir. Sanatçının, Paris yıllarında başlangıçta Geç Kübizm kaynaklı araştırmaları ve uygulamaları olmuş; 1935’lere dek bu anlamda hocası Lhote’un etkisinde kalmıştır. Ancak bu taklit anlamında bir etkilenme değil; bir özümseme süreci olarak görülmelidir. Sanatçı, hocasının kurallarını uygulama yoluna giderken aslında Kübizm kaynaklı olan Art Déco resmiyle de ilgilenmiş; yenilikleri takip etmiş ve tüm bunları on dört yaşından beri öğrenmekte olduklarının içinde eriterek kendine özgü bir tarz geliştirmiştir. Fernand Léger, Giacometti, O.Zadkine, Giorgio de Chirico gibi çevresinde bulunduğu sanatçılarla görüş alışverişinde bulunması da onun ufkunu genişletici etmenlerden olmuştur. Nitekim onun yapıtlarının Paris Okulu sanatçılarının yapıtları gibi okunabilirliği de çağdaşı Fransız resminin sıkı bir takipçisi olduğunu açık bir biçimde göstermektedir.

  13. Hale Asaf'ın hocaları ve eserleri • Hale Asaf, evinde, küçük yaşta resme başladı. İlk öğretmeni, kendisine İngilizce dersi veren bir matmazeldir. Hale daha sonra Dame ve Sion'da okudu. Fransızcayı bu okulda, evlerindeki Rum hizmetçilerden de, güzel konuşacak kadar Rumca öğrendi. Daha sonra teyzesi Mihri Hanım'ın yanına, annesi ve babası ile gittiğinde Roma'da uzun müddet resim çalışmaları yaptı ve bir İtalyan gibi İtalyan diline vakıf oldu. Hale, müterakenin ilk yıllarında, babası ile annesinin mali durumu müsait olduğu sırada, Almanya'ya resim tahsiline gönderildi. Orada da, Almancayı öğrendi.Hale'nin yabancı dilleri erken kapabilen bir kabiliyeti vardı. Resimde de öyle oldu. Teknik resim dersini teyzesi Mihri Hanım'dan aldı. Daha sonra, ünlü ressamımız Namık İsmail'in özel öğrencisi oldu. Mütareke devrinde ise 16 yaşındayken Berlin'e gönderildi. Orada, imtihanla Güzel Sanatlar Akademisi'ne girdi ve tarihi tablolar ressamı Prof. Kamf Arthur'un talebesi oldu. Akademi Müdürü Prof. Kamf Arthur, Hale'de büyük istidat gördü ve onun eserlerini Berlin'deki ünlü sanat dergilerine verdi.

  14. Hale Asaf'ın retrospektif sergisi Eczacıbaşı Sanal galerisinde.. Nurullah Berk'in düşünceleri ve anlatımı ile • Hale Asaf'ın Sanatı Üzerine Nurullah Berk'in Düşünceleri “ Hatta, diyebilirim ki Hale, Paris resmini ve havasını bize en çok vermiş olanımızdır. O, küçücük vücuduyla her gittiğimiz yerde hemen defterini çıkarır, krokiler yapardı. Biz münakaşalar yapardık. O da bunlara iştirak ederdi. Lakin münakaşalarımızın mevzularını en ziyade o tatbike koyardı... ... Basit, hatta şema halinde bir desenle iktifa ederek bir sarıyı, bir moru, bir maviyi taptaze, çiçeklerden sızma bir usare imişler gibi tuvalin üzerine öyle bir koyuşu vardı ki aramak endişesiyle paletlerini kirleten bizler için bu, gıptaya değer bir meziyetti. Bence sanatkarın elde edebileceği en kıymetli hassa, uzun bir araştırma yahut Hale’de olduğu gibi bir sevk-i tabi neticesi olsun karar verme kudretidir. Tabiatın o girift, teferruatlı, çok kere birbirine zıt unsurlu manzarası – kaos diyeceğim – manzarası karşısında, lüzumluyu seçebilmek ve yalnız onu muşambaya geçirebilmek öz sanatkara has bir kalitedir. Hale, bilhassa manzaraların karşısında yerin, göğün, denizin, ağaçların ve evlerin kıymetlerini hemen tespit eder ve geniş fırça darbeleriyle muşambaya geçirdiği bu kıymetleri bir daha üzerlerine hiç el sürmemek suretiyle olan parlaklık ve şeffaflıkları içersinde muhafaza eder.”

  15. Hale Asaf'ın retrospektif sergisi Eczacıbaşı Sanal galerisi • İbrahim Bey’in Refikası, tarihsiz, (1930 - 31)Tual / YağlıboyaBoyutları bilinmiyorÖzel KoleksiyonFikret Adil’in Asmalımesçit 74 adlı kitabının sanatçı kahramanlarından biri İbrahim Hakkı’dır. Başka bir deyişle, Hale Asaf’ın eşi İsmail Hakkı’nın (Oygar) kitaptaki adıdır İbrahim Hakkı. Böyle bir espriyle baktığımızda bu tablonun da bir otoportre olma ihtimali ağırlık kazanmakta. Ancak 1930’lu yılların giyim-kuşam zevkinin tüm kadınları bir örnek yaptığını da bildiğimizden bunun gerçekten İbrahim Bey’in Refikası olması da mümkün.

  16. Atölyede Kadın, tarihsiz (yaklaşık 1935)Tual / Yağlıboya90 x 72 cm.Özel KoleksiyonFırça vuruşlarının serbestleştiği ve önceki örneklerde görmeye alışık olduğumuz Geç Kübizm biçim dilinin-özellikle ellerin verilişini karşılaştıracak olursak- kırıldığı bu tablonun sanatçının Paris dönemine ait olabileceğini düşünmeliyiz. Sanatçının Paris’te birlikte olduğu Antonio Aniante’nin söylediklerine göre, Hale Asaf, 1935 yılına doğru sanatından Kübizm’in ve Lhote atölyesinin-Aniante’nin tabiriyle-artıklarını temizler ve yalın, lirik bir gerçekçiliğe yönelir. Ancak sanatçının bu dönem resimlerine bakacak olursak bunlarda Art Déco üslubunun ağır bastığını görürüz. Bilindiği gibi Art Déco, Kübizm’den türemiş bir üsluptur ve sanatçının gelmiş olduğu nokta da, onun çağdaş olanı takip ettiğini göstermektedir.

  17. Otoportre, tarihsiz (1935’ler)Tual / Yağlıboya50 x 36 cm.Emel Korutürk KoleksiyonuAntonio Aniante tarafından İstanbul’a getirilen bu tablonun da serbestleşmiş hatlarından dolayı 1935 yılı ve sonrasına ait olduğu söylenebilir. Burada, bu tarihlerdeki diğer kadın portrelerinin silik yüz hatlarından farklı olarak portrenin belirgin bir biçimde verildiğini görmekteyiz. Fotoğraflarla karşılaştırdığımızda da bunun bir otoportre olduğundan bahsedebilmekteyiz.

  18. Babasının Portresi, tarihsiz (1920 - 25)Mukavva / Yağlıboya44 x 32 cm.Özel KoleksiyonuHale Asaf, 1925 yılında, babasıyla dargın olması nedeniyle, babasının adı olan Salih’i kullanmayı bırakarak dedesinin adı Asaf’ı kullanmaya başlar. Babasıyla olan dargınlığının sanatçı üzerinde etkili olabileceği düşüncesiyle bu portreyi değerlendirdiğimizde, psikolojik bir çözümleme ortaya çıkmakta. Salih Bey’in yüzüne düşen ve yüzündeki hüzünlü ifadeyi güçlendiren yoğun ışık ve sanatçının kullanmış olduğu kesik fırça darbelerinin de yardımıyla portrede yoğun ve etkili bir duygusallık hissedilmektedir. Resmin tarihsiz oluşu, imzasının da eski yazıyla sadece “Hale” olarak atılmış olması, bunun babasıyla dargın olduğu döneme ait olup olmadığı konusuna bir açıklık getirmemekle birlikte, dargın oluşları ihtimalini güçlendirmektedir.

  19. Bastonlu İhtiyar, 1925Tual / Yağlıboya90 x 60 cm.Selma Urkon KoleksiyonuEski yazıyla “Sevgili Kardeşim Nunuş’a” şeklinde ithaflı olan bu yapıt, 1925 tarihiyle sanatçının Akademi’den mezun olduğu yılın belgesi niteliğindedir. Tablonun ithaf edildiği Nunuş, yani Nüveyre Faik, bugün tablonun sahibi olan Selma Urkon’un akrabasıdır ve aynı zamanda Hale Asaf’ın sınıf arkadaşıdır. Asaf, Akademi’den birlikte mezun oldukları 1925 yılında, arkadaşına bu tabloyu armağan etmiştir.

  20. İsmail Hakkı Oygar Portresi, tarihsiz (1928 - 29)Tual / Yağlıboya91 x 72 cm.MSÜ İstanbul Resim Heykel Müzesi KoleksiyonuHale Asaf’ın bir süre evli kalmış olduğu İsmail Hakkı Oygar’ın portresi, sanatçının konstrüktif desen anlayışını ortaya koyan en güzel örneklerden biridir. Lhote öğretisinin form, plan, hacim, espas gibi başlıca değerlerinin ustaca kullanıldığı bu tablo, arka planda yer alan seramik vazonun İsmail Hakkı Oygar’a ait oluşuyla da, belge niteliğine sahip bulunmaktadır.

  21. Burhan Ümit (Toprak) Portresi, tarihsiz, (1931?)Tual / YağlıboyaYaklaşık 95 x 70 cm.1 Nisan 1948 tarihli Akademi yangını nedeniyle günümüze ulaşmamış.Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği’nin 25 Teşrinievvel 1931 tarihli İstanbul Türk Ocağı Sergisi’ne katıldığı bilinen bu yapıt ne yazık ki günümüze ulaşamamış. Akademi sanat tarihi öğretmeni olan ve 1936 itibariyle Akademi müdürlüğüne atanacak olan Burhan Ümit Toprak’ın bu portresi, çoğu yayında İsmail Hakkı Oygar ile karıştırılarak Oygar’a atfedilmektedir. Kuşkusuz bunun nedeni, Oygar ve Toprak arasındaki fiziksel benzerliktir. Toprak’ın biraz daha büyük olan kulakları, Oygar’ın biraz daha çıkık olan alnına karşılık Toprak’ın basık ve üçgen bir alın yapısına sahip oluşu gibi aslında belirgin olan farklılıklar, 1930’lu yılların erkek modası devreye girince biraz geri çekilir ve ortaya şaşırtıcı bir benzerlik ortaya çıkar. Bu benzerlik Asaf’ın da ilgisini çekmiş olmalıdır ki, portrenin arkasına İsmail Hakkı Oygar’a ait bir seramik vazoyu koyarak tuvaline bu duyumu hissettirecek bir espri katmıştır.

  22. Değirmenli Ev, tarihsiz, (1925’ler?)Tual / Yağlıboya44 x 63 cm.Özel KoleksiyonHale Asaf, Münih’te kısa bir süre Lovis Corinth’in öğrencisi olmuştur ve sanatçının bu tablosunda Corinth’in üslubuna yakın bir anlayış dikkati çekmektedir. Tablo, sudaki tuşlara bakıldığında Corinth’in empresyonist döneminden izler taşımakta. Aynı şekilde yeşil ve kahverengi tonlarının birlikte kullanımı da Corinth’in söz konusu döneminin renk anlayışını çağrıştırmakta. Tabii, ağaçlar, değirmen ve havuz boyunca uzanan setle kurulmuş olan ve de Hale Asaf’ın desen anlayışına temel oluşturan yatay ve düşey dengeleri, burada daha sonraki dönemlerinde olduğu kadar ön planda olmasa da geometrize edilmiş formları ve en önemlisi, daha sonra Bursa manzaralarında da karşılaşacağımız beyaz rengin ustaca kullanımı da kompozisyona ağırlığını koyan öğeler olarak kendini göstermekte.

  23. Paletli Otoportre, tarihsiz (1925?)Tual / Yağlıboya60 x 50 cm.İstanbul Üniversitesi, Feyhaman - Güzin Duran Müzesi.İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’nde Feyhaman Duran’ın öğrencisi olan Hale Asaf, “Güzin’e Hale” şeklinde imzaladığı bu tabloyu hocasının eşi Güzin Hanım’a armağan etmiştir. Bilindiği gibi, sanatçının yaşamış olduğu dönem, hem Osmanlı kültürünü hem de yeni filizlenmekte olan Cumhuriyet kültürünü karşılamaktadır. Gerek Osmanlı’nın son dönemlerinde Batılılaşma hareketleriyle koşut olarak ve gerekse Cumhuriyet döneminde, toplum yapısında kadına yönelik değişiklikler yaşanmıştır. Böylesi bir ortamda Hale Asaf da, tıpkı Şeker Ahmet Paşa’nın Otoportre’sinde olduğu gibi belge nitelikli bir çalışma ortaya koymuştur. Resim eğitimi alan her kadının ressam olmadığını, zira ressam-kadın tipinin Batılılaşma dönemiyle ilgili bir model olduğunu-tıpkı piyano çalmak gibi- ve bu nedenle de kızların aldığı resim eğitiminin çoğunlukla geçici bir heves olduğunu bilmekteyiz. İşte Hale Asaf’ın Paletli Otoportre’si bu açıdan tarihi ve belgesel bir önem taşımaktadır. Gömleğinin kollarını sıvayıp eline paletini almış olan bir ressam-kadın, bu kimliğiyle ayakta durmakta ve bu kimliğe sahip çıkmaktadır.

  24. Otoportre, 1928, ParisTual / Yağlıboya64 x 58 cm.Özel KoleksiyonTipik bir Lhote atölyesi çalışması olan bu portrenin, “Paris,1928” şeklinde imzalanmış olması, sanatçının 1928 yılında Paris’te Expose á la Nationale/Milli Sergi’ ye bu çalışmayla katıldığını düşündürmektedir.

  25. Kedili Kız Portresi, (1929?)Malzeme, boyut ve yer bilinmiyor.Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği’nin 15 Eylül 1929 tarihli İstanbul Türk Ocağı Sergisi’ne katılmış.(Fotoğraf, Uyanış Dergisi, 66:42, 20 Eylül 1929’dan alınmıştır.)Sanatçının kadın portrelerinde çizmiş olduğu tip, siyah ve kısa saçları olan, ince kemik yapısına sahip, yirmili yaşlarının sonunda-otuzlu yaşlarının başında olan ve döneminin modasını yansıtan bir tip. Bunları sanatçının fotoğraflarıyla ve otoportre olduğunu bildiğimiz yapıtlarıyla karşılaştırmamız halinde, burada olduğu gibi, büyük bir çoğunluğunun Otoportreler olduklarını söylememiz mümkündür.

  26. Gökçe Bahar Günel • 10B 966

More Related