260 likes | 517 Views
Prof.Dr.Sedef AKGÜNGÖR. AVRUPA BİRLİĞİ ‘NDE YEREL VE BÖLGESEL YÖNETİMLER. Bir Makale Üzerine Değerlendirme. “ “Bölgelerin Avrupası” na Doğru Görüşler ve Eleştirel Perspektiften Gerçekliğe “. Susana Borras - Alomar , Thomas Christiansen , Andres Rodriguez - Pose ( RPaP -1994).
E N D
Prof.Dr.Sedef AKGÜNGÖR AVRUPA BİRLİĞİ ‘NDE YEREL VE BÖLGESEL YÖNETİMLER Bir Makale Üzerine Değerlendirme “ “Bölgelerin Avrupası” na Doğru Görüşler ve Eleştirel Perspektiften Gerçekliğe “ Susana Borras-Alomar, Thomas Christiansen, AndresRodriguez-Pose (RPaP-1994) ASLAN TÜRK İzmir 2009
Özet : “Bölgelerin Avrupası” na dair savaş sonrası söylemler son beş yıl* boyunca yeni bir önem kazanmıştır. Makale, son yirmi yıl boyunca Avrupa Birliğinde politik ve ekonomik gelişmeler bağlamında, özellikle AB ‘nin karar alma mekanizmasında bölgesel alanların katılımı, bölgeler arasında işbirliği ve bölgesel işbirliğini tartışmaktadır. Sonuç olarak; “Bölgelerin Avrupası” na doğru çoğunlukla beklenen gidişin, gerçekte yaşanan gelişmelerle bağlantılı olduğu söylenemez.
Giriş : “ Bölgelerin Avrupası” terimi son yıllarda basmakalıp bir söz haline gelmiştir. Ulusaltı oluşumların çeşitli aktivitelerine ilişkin ulus içinde ve uluslar arası ilişkilerinde rastgele kullanılmıştır. Gücün paylaşımına ilişkin bölgesel yaklaşımları savunan partiler seçmen oyu kaygısı ile kullanmıştır. - İskoçya, Katalan ve Bask bölgeleri
Birlik kurumları arasında büyüme konusundaki tartışmalarda bir araç olarak kullanılmıştır. “Bölgelerin Avrupası” fikrinin altında yatan düşünce; ulus devletlerin politik, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda yarattığı zarara karşı, ulusaltı oluşumların yavaş yavaş kazandığı başroldür.
“Bölgelerin Avrupası” Fikrinin Tarihsel Süreci: 2.Dünya Savaşı’nın Kötü Sonuçlarından Sonra Ütopyalar Fikrin kendine özgü tarihsel ve politik bir gelişim süreci vardır. 1980’ lerin ikinci yarısından sonra Birliğin entegrasyon sürecindeki yeni yönelimlerle iç içedir. Leopold Kohr, Denis de Rougemont, Guy Heraud gibi düşünürler çağdaş politik çerçeve üzerinde çalışmışlardır.
1946 ‘da Federalist bir hareket başlamış, Kohr bu harekete kuşkuyla yaklaşmıştır. Kohr, 1957 ‘de “Size Theory of Social Misery” adlı çalışmasında savaşın temel nedenini tartışmış ve gücün devletler üzerinde yoğunlaşması olduğu sonucuna ulaşmıştır. Yoğunlaşmış büyük gücün, yıkıcı etkisi olacak çatışmalara potansiyel risk olduğunu söyler. “Küçük, güzel ve zararsızdır” görüşüyle Avrupa politika tarihine kanıt sunmuştur.
Ulusların doğal birimlerine ayrılmasıyla barışın korunacağını söyler. 1980 ve 1990 ‘lı yıllarda yerinde yönetim, bölgesel ekonomik gelişim ve bölgeler arası işbirliği hızla artmıştır. Bu gelişmeler Avrupa entegrasyonunun kuvvetlenmesine katkı sağlamıştır.
Roma’dan Maastricht’e Avrupa Birliği’ndeBölgeselleşme Danimarka, İngiltere ve İrlanda’nın katılımıyla gerçekleşen 1.genişlemeye kadar bölgesel anlamda fazla bir gelişme olmamıştır. 1975 yılında Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu kuruldu. Fon 1982 yılına kadar %32 ile %62 oranları arasında büyüme göstermiştir.
1986 ‘da imzalanan Avrupa Tek Senedi ile bölgesel gelişimler hız kazanmıştır. Taşımacılık, enerji, araştırma-geliştirme, tarım, çevre ve endüstriyel ilişkiler artmıştır. Soğuk savaş sonrasında savunma endüstrisini sivil üretim endüstrisine dönüştürme çalışmaları vardır. 31 Aralık 1999 da kapatılan KONVER programıyla 10 bölgesel proje desteklenmiştir.
Avrupa Tek Senedi’nde iki önemli yaklaşımın vurgulandığı görülmektedir. Ekonomik ve Sosyal birleşme (130a); Birlik aktivitelerinin tümünde gözetilmesi gereken bir yaklaşımdır. Birliğin tek bölgesel politika yürütmesi benimsenmiştir. Birlik ilk defa bölgesel sorunlardan ve ulusal ticaret alanından uzaklaşmıştır. Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu, Avrupa Sosyal Fonu, Avrupa Tarım Garanti ve Yardım Fonu’nun “Yardım Fonu” bölümü birleştirilerek Yapısal Fonlar oluşturulmuştur.
1991 yılında Maastricht Anlaşması ile Bölgeler Komitesi kurulmuştur.(Art198) Komite temelde iki gerekçe üzerine kurulmuştur. Yasalarının yerel ve bölgesel düzeyde uygulanması ve yerel düzeyde temsil hakkı verilerek hazırlanan yasalarda söz hakkı tanımak. AB’nin ilerleme sürecinde vatandaşların gelişmelerini yakından takip etmek ve AB karar alma mekanizmaları merkezi ile vatandaşlar arasındaki açığı kapatmaktadır.
Komitenin üç temel ilkesi bulunmaktadır. Yetki ikamesi; kararların halka en yakın merciler tarafından alınmasıdır. Yerel ve Bölgesel kurumların çözmesi gereken sorunlar üzerinde Birlik yaptırım uygulayamaz. Yakınlık; hükümetlerin her seviyede halka yakın olması gerektiğini ve halkın yetki dağılımlarından haberdar edilmesi gerektiğini belirtmektedir. Ortaklık; karar alma sürecinde ulusal, yerel ve bölgesel hükümetlerin AB ile beraber çalışması gerektiğini belirtmektedir.
Komitenin, genişleme kapsamındaki aday ülkelerin yerel ve bölgesel yönetimlerini katılım süreci hakkında bilgilendirme fonksiyonu vardır. Maastricht Antlaşması, Komisyon ve Konsey’in ekonomik ve sosyal uyum, Avrupa ağları içeriğinde taşımacılık, enerji ve telekomünikasyon, kamu sağlığı, eğitim ve gençlik ve kültür konularını içeren önergelerde Komite’ye danışmasını zorunlu kılmıştır.
Avrupa Entegrasyonu ve Bölgelerarası İşbirliğindeki Değişim Bölgelerarası işbirliğinin sayısı ve şekli son 10 yılda önemli bir değişim göstermiştir. 1980 ‘de imzalanan Sınırötesi İşbirliği Anlaşması yeni trendin başlangıç noktası olmuştur. Bölgesel İşbirliğinde iki önemli nokta öngörülmüştür. Bölgesel ortaklığın ve işbirliği için yasal ve politik düzenlemelerin yapılması. Bölgesel çıkarların kuvvetlendirilerek Avrupa seviyesinde geliştirilmiş yeni bir hareket tarzı.
1988 ‘de yapısal fonların yeniden düzenlenmesiyle INTERREG programı hayata geçmiştir. INTERREG, devlet sınırlarının bütünleşme sürecini engelleyen ekonomik, idari, politik, kültürel ve psikolojik engellerini kaldırmaya yöneliktir.
Komşu ülkelerin sınır bölgeleri arasında kurulacak sınır ötesi işbirlikleri ve ülkeler arasında gerçekleştirilecek uluslararası ve bölgeler arası işbirlikleri sayesinde, Birliğin içinde ekonomik ve sosyal uyumun güçlendirilmesini amaçlanmıştır. 1989 ‘da Deneyim Değişim Programı(EEP) ile yerel ve bölgesel yönetimler arasında farklı sektörel birikimlerin paylaşılması ile ekonomik gelişmeye katkı sağlanmıştır.
Bölgelerin Ekonomik Avrupa’sına Doğru Teknolojik ilerlemenin, ekonomik ilişkilerin ve yönetsel gelişmelerin etkisi ile Fordizmin seri üretim modeli, ensek üretim modeline doğru dönüşmektedir. Bu dönüşüm yerel ve bölgesel işbirliğinin artmasıyla ivme kazanmıştır.
Michael Porter ‘ın “Ulusların Karşılaştırmalı İlerlemesi” adlı çalışmasında; uluslar arası sektörlerde başarılı olan rakiplerin ulus içindeki bölgelerde kümelendiğini söylemiştir. Porter ‘a göre şehirler veya bölgeler rekabetçi endüstriler için yegane “çevre” dir.
Teknolojik merkez olan bölgelere örnek olarak; Silikon Vadisi (San Francisco-California) Intel, Cisco, Google, HP,Maxtor, Apple, AppliedMaterials,Oracle, Ati, Facebook şirketleri bulunmaktadır. Yenilenmiş Zanaat Birlikleri; Üçüncü İtalya Finans merkezi; New York, Los Angeles,Londra, Paris, Frankfurt.
1960 – 1990 dönemlerinde Birlik içindeki bölgesel hareketler iki farklı karakter göstermiştir. 1960-1970 dönemi : (Europe of theNations) Fordist modelin zirve yaptığı dönemdir. Dünya pazarına entegrasyonun çok sınırlı olduğu dönem. 1980-1990 dönemi: (Europe of theRegions) Esnek üretim modelinin ortaya çıktığı dönemdir. Bölgesel olarak örgütlenmiş ekonomik aktörlerin ortaya çıktığı dönemdir.
Sonuç Ütopyacıların “Bölgelerin Avrupası” ile bekledikleri uyumlu ve barışçıl ortam, günümüzde ve gelecekteki muhtemel gelişmelerle pratik olarak örtüşmemektedir. Bölgelerin Avrupası, Avrupa yönetiminin ihtiyaçlarına tam olarak ulaşamamıştır. Ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkilerin işleyen fonksiyonlarına karşın alternatif siyasi ve politik yönetim yaklaşımları ortaya koyamamıştır.
Sonuç Batı Avrupa devletlerinin bir ulus-devlet olarak güçlü kalma tutumları devam etmektedir. Bu tutumları, siyasi ve politik dönüşüm için gösterdikleri direnci korumaktadır. 1990 ‘lar ulusalcılığın hatta ırkçılığın habercisi olmuştur. Bu durum bölgeselciliğin yapısal gelişimini yavaşlatmıştır.
Sonuç GATT ‘ın 1995 ‘te WTO kuruluncaya kadar getirdiği zorluklar isteksizlik yaratmıştır. Birlik bütçesi üzerindeki doğal ve süregelen politik problemler bölgesel fonların çeşit ve yönleri üzerinde olumsuz etki yaratmıştır. Bölgesel değişimin düşük orandaki gelişimine karşın, ulusal göstergelerin egemenliği devam etmektedir.
Sonuç Son 10 yılda tanık olduğumuz yaşanan bölgesel gelişme süreci “Bölgelerin Avrupası” değil “Bölgeler ile Avrupa” dır.