360 likes | 759 Views
PUSULA. YIL :3 SAYI: ARALIK 2012. GÖKTÜRK İLKOKULU. GÖKTÜRK İLKOKULU adına sahibi okul müdürü İrfan PELİT YAYIN KURULU Baran UZUNGER A.Ayça ZARASIZ Nilhan SAĞNAK Selen YILMAZ C.Melis BULUT İrem ERGİN Yeliz AKAYDIN Göksu TÜMER Onur URAS A.Kaan ÖZNACAR DÜZENLEME
E N D
PUSULA YIL :3 SAYI: ARALIK 2012 GÖKTÜRK İLKOKULU
GÖKTÜRK İLKOKULU adına sahibi okul müdürü İrfan PELİT YAYIN KURULU Baran UZUNGER A.Ayça ZARASIZ Nilhan SAĞNAK Selen YILMAZ C.Melis BULUT İrem ERGİN Yeliz AKAYDIN Göksu TÜMER Onur URAS A.Kaan ÖZNACAR DÜZENLEME Fatma ZARARSIZ İLETİŞİM Ümit Mah.460.Sok.Nu : 4 Yenimahalle /ANKARA Fax:0312 236 03 64 e-posta: 339002°meb.k12.tr web: gokturkankara.meb.k12.tr Tel : 0312 235 14 88 Bu dergi 13.01.2005 tarih 25699 sayılı resmi gazetede yayınlanan MEB ilköğretim ve ortaöğretim kurumları sosyal etkinlikler yönetmeliğine uygun olarak hazırlanmıştır. Yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. “Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir.Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız vehissediyorsanız bu yeterlidir.”
İÇİNDEKİLERSUNUŞDENEMEMASALHİKAYEŞİİRLERBİR YAZAR/BİR ESERBİYOGRAFİSÖYLEŞİKUTLAMA VE ANMAEĞLENCE SAYFASI
BAŞARILI OLABİLMEK… Başarı, arzu edilen hedeflere ulaşabilmektir.Hep peşinden koşulan,hayallerimizi süsleyen,biraz daha çabalasam olacak ,dediğimiz ;bizi hayata bağlayan ve hatta kamçılayan bir olgudur sadece… Herkesin gözünün sizin üzerinizde olduğunu hissedersiniz başarı kapınızı çaldığında.Mutlu eder insanı o bitmesi istenmeyen zamanlar.Şımardıkça şımarılır doğum günü çocukları gibi. Eee, tabikî buralara oturularak gelinmemiştir. Düzenli ve programlı çalışma; bir de ailenin , sevdiklerinin desteği…Hayatın içinde birebir bulunarak yakalayabilir insan gerçek başarıyı... Hayal et, Harekete geç, Ve başar. . . Başarılı bir insan olmayı herkes ister ama başarıya ulaşmak için adımlarımızı yerinde ve zamanında atmamız ve her adımın hakkını vermemiz gerekir. Ancak o zaman belirlediğimiz hedefe ulaşabiliriz. Dergi Komitesi
“Başarı Belki İnsana Çok Şey Öğretmez, Fakat Başarısızlık Çok Şey Öğretir. “ Çin atasözü “Başarı kuvvetli olana gülümser, başarısızlık zayıflara çullanır. “ Oscar Wilde “Başarı tatlıdır ama çoğu zaman ter kokar. “Anomim “Başarının dört şartı; bilmek, istemek, cesaret etmek ve susmak.” Munthe “Başarıyı en kötü şekilde kullanmak, onunla övünmektir.” De Maupassant “Büyük başarıların sahipleri küçük işleri titizlikle yapabilme sabrını gösteren kişilerdir.” Schiller “Dünyada başarı kazanmanın iki yolu vardır: Ya kendi aklından faydalanmak, yahut da başkalarının akılsızlığından faydalanmaktır.” La Bruyere “Güçlükler, başarının değerini artıran süslerdir.” Moliere “Hiç kimse, başarı merdivenine elleri cebinde tırmanmamıştır.” Moorhead “İyi bir başlangıç, yarı yarıya başarı demektir. “ Andre Gide “Para nasıl parayı çekerse, başarı da başarıyı çeker. “ De Chamfort
EVLERİN DEĞİŞİMİ • İlk insanlardan itibaren günümüze kadar yaşamış insanlar her zaman barınak ihtiyacı duymuşlardır. Bu barınak ihtiyacı insanları tesadüfen evi bulmasına alt yapı hazırlamıştır. • Teknolojinin ortaya çıkmasıyla beraber modernleşen evler insanlara daha güvenli daha konforlu ve daha güzel bir aile hayatı sağlamaktadır.Mağaradan başlayan evlerin serüveni gökdelenle devam etmektedir.Acaba ilerde nasıl bir evde oturacağım. • Ülkemizde nüfusun artması sonucu oluşan konut sıkıntısı büyük bir sorun haline gelmiştir.73 milyonu geçen bir ülke nüfusunun kullandığı ev sayısına bakarsak gerçekten göz korkutucu oluyor. Bence eskiden yaşamış insanları böyle bir sıkıntısı yoktur. • Çamurdan, topraktan ve bunun gibi birçok maddeden yapılan evler artık demir.çelik ve çimento ile depreme dayanaklı hale getirilmiştir.Evlerin ısınma sıkıntısı da doğalgaz , kömür gibi yakıtlarla giderilmektedir.Evlerin dışına ve içine yapılan ısı yalıtımı da buna yardımcı olmaktadır. • Evleriyle ünlü olan şehirler de farklı bir ayrıcalıktır.Mağaralar ve ilkel evler bu konuda hiç de dikkat çekici değillerdir bence.Ama şöyle düşünürsek ki günümüz teknolojisi o zamanlar yoktu..Bu konuyu tekrar gözden geçirsem iyi olacak . • Kısacası teknolojinin yaşamımıza getirdiği olumlu sonuçlar gerçekten bize güzel bir gelecek sağlıyor.İşte teknolojinin ve modern hayatın sevdiğim yönleri bunlar. Hasan Eren ALAN 7/B
NOKTALAMA İŞARETLERİ • Sevinçlerimin arkasına koyduğum ünlemleri (!), sürprizlerine şaşırıp koymayı ne çok isterdim. • Sen konuşmalarının bitimine ise sadece nokta (.) koydun. • Kendimi anlatırken virgülleri(,) koydum, • Detaylarda parantezleri ( ) açtım, • Kendimi savunuşlarımda tırnakları.” ” • İzin vermediğin açıklamalarımda iki noktayı ( : ) sevgili yaptım, • Nedenleri sorduğumda noktayla virgülü (;) koyamadın üst üste sen. • Ben her senin adını andığımda kesme işareti (‘) ile ayırdım adından kıskandığım ekleri. • SENİ SEVİYORUM yazdım büyük harflerle! • Küçük harfe bile razıydım "ben de seni" deseydin? • Onlar, bunlar, şunlar ilgilendirmedi hiç beni • Sadece ben, sen, bizdik. • Senden önce ve senden sonraydı benim eklerim, senin -den halindi en çok sevdiğim • Cesaret edemeyip yırtık bir kâğıda yazdığım ise sadece sçs idi. Kısalmak yakışmadı sevgimi ifade etmeye. • Ve sana olan her şeyi yine vs vs ile geçiştirdiğim bu yazıda hiç bir noktalama işaretine uymadım sadece sonuna koyabiliyorum noktayı, tıpkı senin söylemek isteyip de söyleyemediklerinde koyduğun nokta gibi.
KURBAĞA VE ELİF • Bir varmış , bir yokmuş.Evvel zaman içinde güzel bir kız çocuğu yaşarmış.Bu güzel kız ailesinin maddi durumu iyi olmadığından bir sarayın hizmetçisi olarak yaşarmış.Adı ise Elif’miş. Elif halinden çok mutsuzmuş. • Aradan iki ay geçmiş ve artık bir hizmetçi olarak yaşamamaya karar vermiş.Hayalinde hep özgür olmak varmış çünkü.Bir gün nehrin kenarında düşünüp duruyormuş.Tam o sırada garip bir varlık , bir kurbağa yanına gelmiş.Elif önce şaşırmış sonra kurbağa : • - Korkma,ben zarar vermem ,demiş.Kurbağa da: • - Boş ver,benim özel güçlerim olduğu için böyle konuşabiliyorum,demiş. Elif: • - Senin özel güçlerin mi var, bu özel güçler neler? Demiş. • - Sana söyleyebileceğim bir gücüm var, ben iyi insanların istediği her şeyi yerine getirebiliyorum, demiş. Elif de : • - O zaman benim istediklerimi de yerine getirebilirsin,öyle mi? Demiş. • Kurbağa da: • -Tabi ki,demiş.
Elif özgürlükle alakalı bir dilek dilecekmiş.Düşünmüş ve uçmak istediğini kurbağaya söylemiş. Kurbağa bu dileği yerine getirmiş ve Elif de uçmuş.Kurbağa teşekkür ederek: -Seninle başka ne zaman görüşebilirim? Demiş.Kurbağa: -İstediğin zaman bu nehre gelerek benimle görüşebilirsin,demiş. Elif bulutların üstünde uçmuş,bulutların üzerinde mutlu bir şekilde dolaşmış.Bulutlardan kurak olan yerlere yağmur yağmasını istemiş ve bulutlar bunu yapmış.Elif bulutlara teşekkür etmiş ve insanlara yardım etmeye karar vermiş.Her insanın gerektiğinde yardımına koşmuş.İnsanlar da Elif’e çeşitli yardımlarda bulunmuşlar.Elif kurbağayı ziyaret etmiş kurbağa hasta olmuş ama durumu pek ağır değilmiş.Elif bun duruma çok üzülerek kurbağanın hastalığının geçmesini sağlamak için elinden geleni yapmış.Kurbağayı beslemiş her gün onun ziyaretine gitmiş.Kurbağa iyeleşmiş ve Elif ile çok iyi arkadaş olmuşlar. Elif o günden sonra havada, bulutların arasında dolaşmış ve insanlara yardım etmiş özgürlüğün tadını çıkararak seyahat etmiş.Çok mutlu bir yaşam sürmüş. Elif Zeynep ÖZELER 7/A
NEZAKET Yazın günlerden bir gün , ağaçlar kollarını mavi göklere uzatıyor, güneşin sıcaklığı içimizi ısıtıyordu. Bu güzel havada ben ve arkadaşım dışarı çıkmıştık.Birlikte sıcak havanın keyfini çıkarmak istiyorduk.Biraz oyun oynadık.Ardından bisiklet sürmeye karar verdik.Yolda çiçeklerin güzel kokuları içimize işledi sanki… Bu güzel duyguların sarhoşluğunda günün tadını çıkartıyorduk arkadaşımla.Arada bir mola verip sohbet ediyorduk.Tam o sırada bisikletli bir başkasını fark ettik.Ne olduğunu anlayamadan bir anda taşa çarpıp yere yuvarlandı.Hemen bisikletimi kenara çekip ona yardıma koştum.Ancak arkadaşım bana “ Geç kalmamamız gerek ,hem sadece basit bir düşme. Bir şey olmaz, biz gidelim.” dedi.Ben onu dinlemedim.Yere düşen kıza yardım ettim.O da bana teşekkür etti ve iyi olduğunu söyleyerek bisikletiyle yola koyuldu. Arkadaşımın yanına gidip” Hayatta insanları en çok üzen hatta çileden çıkaran şeyler,aslında önemsiz gibi görünen ilk bakışta değer vermediğimiz basit şeylerdir.Eğer ben orada o kıza yardım etmeyip nezaket göstermeseydim kız , çok üzülebilirdi.Senin gibi düşünsem, basit bir düşme bir şey olmaz, desem bu yanlış bir davranış olurdu.” dedim. Bunun üzerine arkadaşım utandı ve “ Haklısın,bundan sonra ben de senin gibi düşüneceğim.”dedi. Daha sonra eve gitmek üzere yola koyulduk.Arkadaşım artık nezaketin çok önemli olduğunu anlayıp örnek gösterilecek davranışlarda bulunuyordu. Ezgi DEMİRKAN 7/B
GELEYİM Mİ? Şehrin ücra bir köşesinde bir han vardı. Köyden şehre inen İnsanlar arada sırada bu handa kalırlardı.Adana’da başka kalacak yer olmadığından bu handa konaklamak zorunda kalıyorlardı.Buraya bir giden bir daha geri dönmüyor ya da dili tutuluyordu.Lanetli yer diye adı çıkmış gerisi nafile… El ayak çekilip herkes odasına çekildiğinde , yatağa uzanınca duvardan bir ses “ Gelim mi?” diye soruyordu. Bunu duyan insanlar korkudan cevap veremiyor; ya lal oluyor ya da sabaha ölüsü bulunuyordu.
Adana’ya iş için giden bir adam, kalacak yeri olmadığından “Bana bir şey olmaz .” diyerek bu handa kalmaya karar verir. Gece olup yatağa uzanınca gür bir ses duyup irkildi. Karanlıktan gelen bir ses ”Gelim mi?” diye bağırır. Adam önce korkar; hiç ses çıkaramaz. Aynı ses bir daha sorar: “Gelim mi?”.Adam yine cevap vermez öylece kalakalır. Üçüncü defa sorduğunda bütün gücünü toplayarak titrek bir sesle:”Gel bakalım!” der. Karanlıktan gelen ses, bu sefer ” Çağlayarak mı, ağlayarak mı gelim?” diye sorar. Korkusunu az da olsa üzerinden atan adam biraz da merakla “çağlayarak gel” diye cevap verir. Duvar yarılıp içinden altınlar bir sel gibi odaya akar.Çil çil altınlar adamın önüne serilir.Adam gördükleri karşısında donakalır.Şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra altınları hemen çuvala doldurur.Mutlulukla ağzından şu sözler dökülmüş: ”Adana, Adana tadını alana, Akşam gelip sabahında sılacı olana! “ (“Anneannem Meliha ŞENEL’den dinlediğim eser”) Adana yöresine ait masal ögesi taşıyan bir hikaye Aslı Ayça ZARARSIZ 7/A GÖKTÜRK İLKOKULU
ÖLMEDİN ATAM Kim diyebilir ki Atatürk öldü diye; Belki bedeni yok burada, Ama hala bizlerle… Belki o gün çok ağladık, Ama zamanla anladık, Atam ölmedi , yaşıyor kalbimizde. Aylar, yıllar, geçse de, Asırlar tükense de, Bu evren var oldukça, Dünya döndükçe, Yaşayacak kalbimizde… Nilhan SAĞNAK 7/B
18 MART 18 Mart günü Binlerce şehit verdik bu vatanda Canları uğurunu geldiler Şehit olup gittiler Sadece bir yerden değildi gelenler Bu vatanın her yerinden geldiler Kimi evliydi kimi daha hayatının baharındaydı belki Ama umurlarında değildi Onlar bu vatan için canlarını vermeye hazırdılar Korkmuyorlardı savaştan , savaşmaktan Çünkü onlar Yenilmez Türk milletinin evlatlarıydı Yeliz AKAYDIN 8/B
SEVGİ Sevgidir hayat sebebi Sevgidir insanın temeli Eğer sevgi olmazsa Yürümez insanlığın nesli Sevgidir hayatın çiçeği Mutluluğun bahçesi Eğer sevgiyi anlarsan Bulursun hayatta güzelliği Alkın ÇOLAKOĞLU
DÜNÜM BUGÜNÜM YARINIM Çocukluğumu özledim, Geçmişim, dünümü… Arkadaşlarımı özledim, Oyun arkadaşlarımı. Düşerek kanattığım dizlerimi. Yeni bir oyun öğrendiğimde, Yeni bir arkadaş edindiğimde, Heyecanla çarpan kalbimi… Yeliz AKAYDIN 8/B
ÇOCUKLUĞUMUZ Zaten her şey çocukluğumuzda saklı değil mi? En başta yürümemiz, konuşmamız Hayata ilk adımlarımızı O zamanlar atmamış mıydık? Arkadaşlarımızla oynadığımız oyunlar Az düşüp kalkmadık Ne yaparsak yapalım Kızmazlardı annelerimiz , babalarımız Zaman çok çabuk geçti Bir anda büyüdük sanki Ama yaşamadığımız anılarımız da var Bu yüzden mutluyum çünkü,anısı olmayanlar da var… Göksu TÜMER 8/B
BÜYÜK KURTULUŞ Ayaklar yalınayak, Bebekler ayaklar, Aç susuz kalarak, Aldık biz bu toprakları… Bayrağımın dalgalanması, Ay yıldızın parlaması, Mehmetçiğin gözyaşları, Kanımızla suladık bu toprakları… Silahsız,mermisiz,halk ordusuyla , Başında dünyanın saydığı komutanıyla, “ Ya istiklal, ya ölüm “ haykırışlarıyla, Canımızı koyduk bu topraklara… Düşmana mezar ettik, Bu denizleri, toprakları, Dünyaya ilan ettik, Türkün varlığını… İrem CANTÜRK
Halide Edip ADIVAR • 1884 yılında İstanbul’da doğdu.1964 yılında öldü. • Türk yazar,siyasetçi,akademisyen,öğretmen ve Halide Onbaşı olarak da bilinir. • Üsküdar Amerikan Kız Koleji’ni bitirdikten sonra Rıza Tevfik,Salih Zeki gibi şöhretlerden felsefe,sosyoloji ve matematik dersleri aldı. • Çeşitli okullarda öğretmenlik ve müfettişlik yaptı. Üniversitede Batı Edebiyatı dersleri verdi. • Anadolu hareketlerine katıldı.Onbaşı ve çavuş oldu. • Halide Edip kendisine öğretmenlik yapmış olan Matematikçi Salih Zeki Bey ile evlenmiştir. • İlk yazıları “nesir-şiir” halindedir.İlk romanları basit,biyografi romanlarıdır. • Eserlerinde üç konuyu ele alır:Kurtuluş Savaşı,kendi hayatı ve kadınlar. • Kadın ruhunu Handan’da çok iyi anlatır.Kalb Ağrısı,Zeyno’nun Oğlu,Mev’ut Hüküm bu tipte eserlerdir. • Daha sonra Kurtuluş Savaşı ile ilgili Vurun Kahpeye,Ateşten Gömlek gibi sosyal amaçlı ve Ziya Gökalp’in fikirleri ile yoğrulmuş Yeni Turan gibi romanlarda yazmıştır.
Halide Edip,1919 yılında İstanbul halkını ülkenin işgaline karşı harekete geçirmek için yaptığı konuşmaları ile zihinlerde yer etmiş usta bir hatiptir Kurtuluş Savaşı’nda cephede Mustafa Kemal’in yanında görev yapmış,sivil olmasına rağmen rütbe alarak bir savaş kahramanı sayılmıştır Savaş yıllarında AA kurulmasında rol olarak gazetecilikte yapmıştır. Mütareke yıllarında Sultanahmet Meydanı’ndaki Kadınlar Birliğinin tertiplediği büyük mitingde söylediği heyecanlı nutukla halkın içine kurtuluş uğrunda savaş ateşini salmıştı.Bunu hem “Sinekli Bakkal “romanında ,hem de “Türkün Ateşle İmtihanı” adlı hatıralarında gayet canlı bir dille anlatmıştır. Oysa Halide Edip o sıralarda Türkiye’yi Amerika koruyuculuğu altına sokacak bir “manda” yönetimi taraflısıydı. Anadolu’ya katıldıktan sonra bu fikirleri değişmiş ve Atatürk’ün yakınlığı ona gerçekleri göstermiştir. Ancak ikinci kocası Dr. Adnan Adıvar ile evlendikten sonra,cumhuriyetin ilk devirlerinde yapılanları beğenmedikleri ve Atatürk’e söz geçiremedikleri için yurt dışına çıktılar. On beş yıl Avrupa ve Amerika’da, Türk devrimlerini tanıtacak konferanslar ve dersler verdiler.Ne var ki,bunların hepsi de gerçekten övücü ve tanıtıcı olmadığı için memlekete ancak Atatürk’ün ölümünden sonra dönebildiler.
MOR SALKIMLI EV Bu eser, Halide Edip Adıvar’ın çocukluk günlerinden başlayarak 36 yaşına kadarki hayat hikâyesini anlattığı bir anı kitabıdır. Halide Edip, kendi çocukluğunu, yetişme yıllarını, ilk yazılarını, ilk evlilik ve ayrılığını” Mor Salkımlı Ev”de anlatırken bir yandan da Millî Mücadele döneminin ve imparatorluğun son dönemlerinin panoramasını ortaya koymaktadır. • Halide Edip, 1884′de Mehmet Edip Bey’in kızı olarak Beşiktaş’ta “Mor Salkımlı Ev”de dünyaya gelmiştir. Aile, çeşitli sebeplerle ara ara bu evden ayrılmakla birlikte her defasında Mor salkımlı eve geri döner. Halide Edip’in kendi hayatını anlattığı bu roman adını da doğduğu büyüdüğü ve ‘Mor Salkımlı Ev’ adını verdiği bu evden alır.
ACIMAK • KİTABIN YAZARI: Reşat Nuri GÜNTEKİN • KİTABIN KONUSU: Bir öğretmenin geçmişte yaşadıklarının meslek hayatına etkisi. • KİTABIN ANA FİKRİ: İnsanlar kişiler hakkında araştırıp sormadan, hükümlere varıp onları yargılayıp mahkum etmemelidir. • KİTABIN SAYFA SAYISI :159 • OLAY:Bir öğretmenin ,babasının günlüğünü okuyarak geçmişi ile ilgili doğruları bulması. KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ : Zehra:Mesleğini çok seven,öğrencilere en iyiyi vermeye çalışan idealist bir öğretmendir.TevfikHayri:Maarif(Bilgi ve kültür) Müdürüdür.Örnek bir yöneticidir.Zehra’ya babacan bir tavırla yaklaşmaktadır.ŞerifHayriBey:Bölgenin vekilidir.Vehbi Bey:Zehra’nın eski komşusudur.Babasının zor zamanında ona yardım etmiştir.
Yazar, öykü, roman ve oyunlarıyla edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir. Kahramanları genelde tek yönlüdür. Olay kahramanlarını çevreyle birlikte verir.Anadolu insanını iyi tanıdığı eserlerinden anlaşılır. Bazı eserlerinde genç cumhuriyetin toplumsal ideallerini işlemiştir. Reşat Nuri Güntekin eserlerine konuşma dilinin zenginliğini zorlanmadan yansıtır.Reşat Nuri GÜNTEKİN, Cumhuriyet dönemi edebiyatında önemli bir yeri olan “Çalıkuşu, Yeşil Gece ve Anadolu Notları” gibi önemli eserlere imza atmış romancı, öykücü ve oyun yazarıdır. • ‘‘Acımak’’ romanı bize hayat dersi vermekle birlikte o zamanki durumu da göz önüne sermektedir. Kitap oldukça sürükleyici olup sıkmamaktadır. Yazar kitaplarında daha çok kadın, çocuk, aile ve ahlâk meseleleri üzerinde durmuştur. • Kitabın başlığı ve içeriği arasındaki bağlantı; Zehra Hanımın, babası öldükten sonra acıma duygusuna sahip olması. İrem ERGİN,Başak CANSU
ERNEST HEMİNGWAY Ernest Miller Hemingway (21 Temmuz 1899 – 2 Temmuz 1961), ABD’li romancı, kısa-hikâyeci ve gazetecidir. Kısa ve gösterişsiz yazı tarzı ile bilinir. Özellikle 20. yüzyıl kurgu romancılığını etkilemiştir. Kahramanları genelde kendisinin bir yansımasıdır ve zor durumlarda gururlarını korumaları gerekir. Hemingway'ın çoğu eseri, bugün Amerikan edebiyatının başyapıtlarından kabul edilir.
İlk makalelerini lise yıllarında okul gazetesi olan Trapeze’de yayınladı. Yazılarında daha çok Ring Lardner etkisi gözlemleniyordu. 1917 yılında liseyi bitirdi. Lisenin ardından ailesinin isteğinin tersine üniversiteye gitmek yerine Kansas City Star adlı gazetede muhabir olarak göreve başladı. Hemingway'ın liseden mezun olduğu bu yıllarda Avrupa’da 1.Dünya Savaşı başlamıştı. ABD o yıllarda savaş konusunda tarafsız kalsa da daha sonra Nisan 1917 de savaşa girmesinin ardından Hemingway de orduya katılmak için başvurdu. Fakat Hemingway sol gözündeki bozukluktan dolayı orduya alınamadı. Ardından 1917 sonlarına doğru Kızılhaç’ın da gönüllü aldığını duyduğunda ilk başvuranlar arasındaydı. Ocak 1918’de Hemingway'ın başvurusu kabul edildi ve ambulans şoförü olarak göreve alındı. Kızılhaç'ta çalışmaya başlar başlamaz gazetedeki işinden ayrıldı. Gazetede kaldığı kısa zaman içerisinde birçok yöntem ve de teknik öğrendi. Daha sonraki yıllarda o günleri "Gazetecilik yıllarında öğrendiğim kurallar en güzelleri idi ve de tüm yazarlık hayatım boyunca onları unutamadım" şeklinde hatırlayacaktı.
Avrupa'da ilk olarak vardığı şehir Paris oldu. Orduda bir süre normal bir görevli olarak çalışmasının ardından ambulans şoförlüğüne geçti. 8 Haziran 1918’ de birkaç adım ilerisinde patlayan bir Avusturya topu yüzünden ağır şekilde yaralandı. Yardım etmeye çalıştığı İtalyanlardan bir tanesi ölürken diğeri bacaklarını kaybetti. Aynı olay esnasında başka yaralı bir İtalyan askerini cepheye taşımaya çalışırken bacaklarından yaralandı. Yaşananların ardından İtalyan gazetelerinde kahraman olarak ilan edilip, İtalyan hükümeti tarafından Gümüş Onur Madalyası ile ödüllendirildi. Hemingway bu olayı bir mektubunda arkadaşına şu şekilde anlatıyordu: "Bazen savaşta ön saflarda büyük bir gürültü duyarsın, ben de aynı gürültüyü duydum; ardından ruhumun sanki bir mendilin cepten çekilişi gibi benden çekildiğini hissettim. Son olarak ise ruhumun bir bütün halinde tekrar bedenime döndüğünü fark ettim ve de o andan itibaren benim için ölüm yoktu."
Hemingway bu olayların ardından Milan’da bir hastanede tedavisini tamamlarken hemşire Agnes von Kurawsky ile tanıştı. Bu da onun ölümsüz eserlerinden olan "Silahlara Veda" (A. Farewell to Arms) adlı eserini yazmasını sağladı. Tekrar ABD'ye dönen yazar ailesinin iş bulması için yaptığı baskılara rağmen sakatlığından dolayı ordunun verdiği parayla bir yıl kadar işsiz olarak yaşadı. Daha sonra 1921 yılında eşi Hadley Richardson ile tanıştı ve evlendi. Aynı yıl içerisinde Chicago'ya göçtü. Toronto'da bulunan Daily Star adlı gazetede yazmaya başladı. Gazetede iş bulduktan sonra ilk iş olarak Paris’e taşındı. Paris yıllarında birçok yazarla tanıştı. • Kendisine yavaş yavaş da olsa bir isim yapmaya çalıştı ama 1923 yılında eşinin hamile olduğunu fark edince çocuklarının Kuzey Amerika'da doğması için Amerika’ya döndüler. 1924 yılında ilk çocukları doğdu. Hemingway ailesi 1924’te tekrar Paris’e döndü. • 1925-1929 yılına kadar olan dönemde Hemingway kendi yazarlık yıllarının en güzel örneklerini verdi. Bu yıllarda hiç tanınmayan bir yazarken birden bire dünyanın en ünlü yazarları arasında girdi. İlk basılan romanı olan "Güneş de Doğar" adlı kitabı bu yıllarda basıldı. "Güneş de Doğar" adlı eserinde savaş yorgunu bir askerin anılarını anlatan Hemingway 1929 yılında basılan "Silahlara Veda" adlı eseri ile çok büyük yol kaydetti. "Silahlara Veda"’da yaralı bir askerin savaşta bir hemşireye duyduğu aşkı dile getiriyordu. Hemingway böylelikle savaşında anlamsızlığına değinmeyi amaçlıyordu. • Canan Melis BULUT, İlkin GÖKALP,A.Kaan ÖZNACAR
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı 29 Ekim 1923 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi yani TBMM Cumhuriyeti ilan etmişti. Bu önemli olay sebebiyle; 29 Ekim, Cumhuriyet Bayramı olarak kutlanmaktadır. Milli bayramlarımızdan biri olan Cumhuriyet Bayramı, 19 Mayıs 1919′da başlayan ve 29 Ekim 1923′te Cumhuriyet’in ilan edilmesiyle mutlu bir sonla noktalanan serüvenin günümüze kadar yansıyan meyvelerinden biridir. Okulumuzda Cumhuriyet Bayramı coşkulu bir törenle kutlandı. Cumhuriyete nasıl kavuştuğumuz 4.sınıfların sunduğu oratoryoda hatırlandı.
10 Kasım Atatürk’ü Anma Töreni Özlemle ve saygıyla anıyoruz… Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve çağdaş Türkiye’nin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938’de saat: 09 05’te İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda aramızdan ayrıldı Naşı geçici olarak Ankara’da Etnografya Müzesine kondu, daha sonra 10 Kasım 1953’te Anıtkabir’e nakledildi Ancak, bizlere bıraktığı ilkeler ve yaptığı devrimler ile manevi olarak Türk milletinin kalbinde sonsuza değin yaşayacaktır
24 Kasım Öğretmenler Günü Toplumların gelişip modern bir hal almasında en büyük paya sahip olan öğretmenler, eğitim dünyasının vazgeçilmez neferleridir. Onların yetiştireceği nesiller, hiç şüphesiz ki ülkemizin geleceğini şekillendiren kişiler olarak karşımıza çıkacaktır. İşte bu yüzden kutsal bir göreve sahip olan öğretmenlerimiz, bizler içinde son derece önemli ve değerli insanlardır. Başöğretmen Atatürk’ün “İnsanlık toplumunun en fedakar, en saygıdeğer unsurları hiç şüphesiz öğretmenlerdir” sözü, öğretmenlerimizin değerini ne güzel açıklamaktadır. Her türlü fedakarlıktan kaçınmadan özveriyle çalışan öğretmenlerimize ne kadar teşekkür etsek yine de azdır. “24 Kasım Öğretmenler Günü” tüm öğretmenlerimize kutlu olsun.
….. Sevgileri yarınlara bıraktınız Çekingen, tutuk, saygılı. Bütün yakınlarınız Sizi yanlış tanıdı. Bitmeyen işler yüzünden (siz böyle olsun istemezdiniz) Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi Kalbinizi dolduran duygular Kalbinizde kaldı. Behçet NECATİGİL KISA KISA KISA KISA Bir balık olsam, kaybolsam mavi derinliklerde... Bir kuş olsam ,dalsam pamuk bulutlara... Bir böcek olsam ,minicik kalsam koca dünyada... Bir aslan olsam , toplasam etrafıma tüm orman canlılarını. Kükresem etrafıma...
ZAMANIN KIYMETİNİ EN İYİ KİM BİLİR ? • BİR SENE’nin kıymetini anlayabilmek için sınıfta kalan bir öğrenciye sorun. • BİR AY’ın kıymetini anlayabilmek için prematüre bir bebeği dünyaya getiren anneye sorun. • BİR HAFTA’nın kıymetini anlayabilmek için haftalık bir derginin editörüne sorun. • BİR GÜN’ün kıymetini anlayabilmek için çok önemli bir sınava hazırlanmak için yalnızca bir günü kalan öğrenciye sorun. • BİR DAKİKA’nın kıymetini anlayabilmek için Treni henüz kaçırmış birine sorun. • BİR SANİYE’nin kıymetini anlayabilmek için bir kazayı kıl payı atlatmış birine sorun. • BİR MİLİSANİYE’nin kıymetini anlayabilmek için olimpiyatlarda gümüş madalya kazanan bir kişiye sorun.
LOGOLARIN İLGİNÇ HİKAYELERİ GOOGLE GOOGLE “googol” sözcüğünün üzerinde oynanılmasıyla ortaya çıkmıştır. Edward Kasmer adındaki Amerikalı matematikçinin yeğeni Milton Sorotta tarafından üretilmiş olan “ Googol” sözcüğü 1 ve onun ardından 100 sıfırın gelmesiyle oluşan rakamı belirten matematiksel bir terim. Google’ın bu terimi kullanması , şirketin web ’deki ve dünyadaki bilgi selini organize etme misyonunu yansıtır.
VERİMLİ DERS ÇALIŞMAYI ENGELLEYEN TUZAKLAR • …………UNUTMAYINIZ Kİ………... • Hiçbir zafere çiçekli yoldan gidilmez. • Başarının en kolay ve kısa yolu çalışmaktır! • Eğer bugün için bir şey yapmadım demek istemiyorsan, yarın için plan yap,uygula. • Önceden ne kadar çalışacağını belirlemezsen, çalışma sonunda çok az şey hatırlarsın! • Önemli olan çalışmak değil, zamanında ve yerinde çalışmaktır. • Bugünün dersini yarına bırakma, yarın artık bugündür. • Uyku saatinde iyi uyu, ders saatinde uyuma! • Başarıya ulaşmak için unutmayı “unutmalısın.”
YANLIŞ ÇALIŞMA TEKNİKLERİ 1.Yatarak – uzanarak çalışma. 2.Gürültülü ortamda çalışma. 3.Dağınık ortamda çalışma. 4.Televizyon – radyo – müzik – bilgisayar . 5.Telefon konuşmaları. 6.Birden fazla işi aynı anda yapmak. SİZLERİ BAŞARIYA GÖTÜRECEK 10 ALTIN KURAL 1- Kesinlikle TV. karşısında çalışmayınız. 2- Her akşam o gün işlenen konuları mutlaka tekrar ediniz. 3- Yanlış çözdüğünüz soruyu tekrar çözünüz. 4- Dersi derste dinleyin ve dersi çok iyi dinleyin. 5- Derse hazırlıklı gelmek verimi % 100 artırır. 6- Elinizden geldiği kadar ders çalışma odanızdan başka yerde çalışmayın. 7- Günde 3 saat plansız çalışacağınıza 1 saat çalışın ama planlı çalışın. 8- Başarı : ders başında geçen süreye değil,planlı çalışma ve etkili tekrara bağlıdır. 9- Çalışma gücünüzü artırın; sağlığınızı korumalısınız. fiziksel ortamın uygunluğuna dikkat ediniz. sizi rahatsız eden problemi tespit edin. 10- İyi dinleyin ,dinlemek içinde ; Dikkatinizi konu üzerinde toplayın. Bedenen ve zihnen dinlemeye hazır olun. Duygularınızı kontrol altına alın. Ana fikirleri kafanızda tespit ediniz. Gibi kurallara uyulduğunda başarıyı yakalamak çok daha kolay olacaktır.