150 likes | 529 Views
DUMLUPINAR. 1953 yılı… 3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece, Dumlupınar denizaltısı Ege'de katıldığı NATO tatbikatından geri dönüş yolunda, Çanakkale Boğazı'ndan içeriye giriyordu. Sisli ve rüzgarlı gecede su üstü seyri yapan denizaltının rotası Gölcük'teki Denizaltı Komutanlığı ana üssüydü.
E N D
1953 yılı… 3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece, Dumlupınar denizaltısı Ege'de katıldığı NATO tatbikatından geri dönüş yolunda, Çanakkale Boğazı'ndan içeriye giriyordu. Sisli ve rüzgarlı gecede su üstü seyri yapan denizaltının rotası Gölcük'teki DenizaltıKomutanlığı ana üssüydü. Dumlupınar; manevralar boyunca iki gün sualtında kalmış, üstün başarı gösteren gemi personeli yerli yabancı tüm komutanların takdirini kazanmıştı.
Yorgun, ama bir o kadar da gururlu 86 denizci, kendilerine yeni bir görev verilinceye kadar sevgilileri olan denizden ve gemilerinden ayrılıp, eşlerine, ailelerine kavuşmanın heyecanı içerisindeydiler. Ne varki saatler 02:15'i gösterdiği sırada, Çanakkale Boğazı'ndaki Nara Burnu dönülürken, Türk denizaltıcılık tarihinin en acı kazası yaşandı. Dumlupınar, İsveç bandıralı yük gemisi Naboland ile Boğazın orta yerinde çarpıştı. Dumlupınar'ın parçalanan baş bodoslamasından hücum eden karanlık sular, baş üstü dikilen koca denizaltıyı 81 denizciyle birlikte birkaç dakika içinde yutuverdi.
Zıpkın yemiş bir balina gibi acı dolu sesler çıkaran Dumlupınar son dalışını yaparken, çarpışma sırasında nöbet tuttukları köprü üstünden denize düşen 5 denizci hayatta kalmaya çalışıyordu... Tarih 4 Nisan 1953... Saat 06:40Günün ilk ışıkları etrafı aydınlattığında, Boğaz'ın 90 metre derinliğindeki soğuk karanlıkta korkunç bir can pazarı yaşanıyordu. Aldığı yara sonucu batan ve manevra dairesinde yangın çıkan Dumlupınar'ın kıç torpido bölümündeki 22 denizci sağ kalmayı başarmış, kurtarılmayı bekliyordu.
Facianın üzerinden yaklaşık dört saat geçmişti. Denizaltının yerini belli eden ve kazazedelerle telefon irtibatı sağlamak üzere yüzeye bırakılan denizaltı battı şamandırası balıkçılar tarafından bulunmuştu. İlk telefon bağlantısında "Oğlum merak etmeyin... sizi kurtaracağız.." sözlerine karşılık Astsubay Selami'nin cevabı göz yaşartıcıydı; "Sağ olun…Vatan sağ olsun"
DUMLUPINAR'IN KARA KUTUSU "Burası suyla dolu"Dumlupınar'ın kıç torpido dairesi dışındaki her bölümü yangın ve su dolması sonucu kullanılamaz hale gelmiş, bir kısım mürettebat torpido dairesine sıkışmıştı. Bir süre sonra kurtarma gemisi Kurtaran, Dumlupınar'ın imdadına koştu. Hemen şamandıradan içeriyle bağlantı kuruldu.
Astsubay Selami Çizben’in o saatlerde Dumlupınar'la yaptığı konuşmaların kayıtları, bugün denizcilik tarihinin acı dolu sayfalan arasında yer alıyor: "-Alo... aşağıdan... alo.... Dumlu..." "-Evet Dumlu..." "-Ben Üsteğmen Suat...". "-Evet efendim, ben Selami..." "-Selami nasılsınız? Biz geldik, şimdi bana durumu anlat".
"-Efendim dizellerden yara aldık, manevra dairesinde yangın çıktı. Bataryayı sıfıra alarak kıç torpido dairesine geçtik. Şimdi manevra dairesi suyla dolu..." "-Kaç kişisiniz orada...?" -22 kişiyiz "-Diğer dairelerle irtibatınız var mı?" "-Yarım saat evvel kıç batarya dairesi ile konuştum, şimdi cevap vermiyorlar".
"-Merak etmeyin, Kurtaran geldi, biz buradayız". "-Efendim manometre 267 kadem gösteriyor, doğru mu?" "-Selami, Kurtaran geldi. Şimdi kurtarma işlemine başlanıyor. Ben biraz sonra yine gelirim". "-Peki efendim...". Üsteğmen Suat, bu konuşmayı komutanlarına rapor ettikten sonra yeniden şamandıraya dönüp denizaltıdakilere moral vermeye çalıştı.
Ama durum biraz daha kötülemişti: "-Alo... Dumlu...?" "-Evet... Dumlu..." "-Selami, nasılsınız?" "-Efendim hava biraz fenalaştı." "-Morallerinizi bozmayın. O hava size daha 2 gün yeter. Sen çocukları yatır. Sigara içmeyin".
"-Yok efendim, hepsi yatıyor. Sigara da içmiyoruz. Işık da yok. karanlıktayız". "-İhtiyaç lambalarını kullanmayın, ileride lazım olacak". "-Kullanmıyoruz zaten. Birinin ışığı çok zayıfladı". Kurtaran gemisi kurtarma çalışmalarını sürdüredursun yarım saat sonra denizaltıyla yeniden bağlantı kuruldu. Suat Üsteğmen yeniden Dumlu... Selami..." diye seslendi. Ancak bu kez duyulan, sadece iniltiler ve "Allah..." sesleriydi. RODİ 26