1 / 36

DİL GELİŞİMİ VE DUYGUSAL GELİŞİM

DİL GELİŞİMİ VE DUYGUSAL GELİŞİM. Hüseyin KÜÇÜKOSMAN Psikolog. GELİŞİM BİR BÜTÜNDÜR. Gelişimsel açıdan biyolojik, nörolojik, psikososyal, psikoseksüel ve bilişsel gelişim bir arada ve birbirini yakından etkileyerek oluşmaktadır.

ciqala
Download Presentation

DİL GELİŞİMİ VE DUYGUSAL GELİŞİM

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. DİL GELİŞİMİ VE DUYGUSAL GELİŞİM Hüseyin KÜÇÜKOSMAN Psikolog

  2. GELİŞİM BİR BÜTÜNDÜR • Gelişimsel açıdan biyolojik, nörolojik, psikososyal, psikoseksüel ve bilişsel gelişim bir arada ve birbirini yakından etkileyerek oluşmaktadır. • Dilin kazanılması, doğrudan çocuğun bilişsel gelişimine dayanmakta olup zihinsel uyum süreçlerinin her biri algılama, kavram geliştirme ve dilin kazanılmasıyla yakından ilişkilidir.

  3. Genetik  Bütün sağlıklı çocuklar dil öğrenme yeteneği ile doğarlar. Bebekler dil gelişimi için doğuştan donanımlı olup duymaya karşı son derece duyarlıdırlar. Bebekler doğumdan sonraki birkaç gün içinde, tüm sesler arasından insan sesini hatta annelerinin sesini ayırt edebilirler. Ses farklılıklarına duyarlı olup, hece grupları arasındaki farkları, "b" ve "p", "d" ve "t" ses farklarını anlayabilirler. Bebeklerin dili anlamaya ve üretmeye başlamadan çok önce dil için  genetik yönden hazır oldukları kabul edilebilir. 

  4. Fizyoloji  Konuşma, insan bedenindeki ses organları aracılığıyla seslerin oluşturulup çıkarılması olup larenks ve ses telleri  aracılığı ile gerçekleşen fonasyon ve ağız yapıları (dil, damak,dudak ve dişler) ile sağlanan artikülasyon olmak üzere iki temel bileşeni vardır. Bu tür fizyolojik koşulların uygun olması dil gelişimi yönünden önemlidir. Örneğin trakeostomi yapılmış bebeklerle yapılan bir çalışmada konuşma ve dil gelişiminin olumsuz etkilendiği bildirilmiştir.

  5. Algısal, Bilişsel ve Nörolojik Gelişim  İşitme algısının normal olması sağlıklı dil gelişimi yönünden önemlidir. Duyma kusuru olan bebeklerin 4-8 aylar arasında yapılan ses oyunları döneminde normallerden ayrıldığı, daha az sessiz harf kullandıkları ve 4-18 aylar içinde ses üretimindeki yaratıcılığın giderek azaldığı dikkati, ses oyunlarından işitsel geri alım olmadığı için bebeğin dil gelişiminin aksadığı belirtilmiştir. 

  6. Görsel algılama dil gelişimi için belirleyici olmakta, ciddi görme kaybı olan çocukların dil gelişimleri, görmesi normal olanlara göre daha geç başlamaktadır. Görme kaybı erken anne-bebek bağlanmasını ve kendilik-nesne farklılaşmasını bozmakta, konjenital görme kaybı olan çocuklarda konuşmada otistik ve ekolalik özellikler görülmektedir.

  7. Nörolojik gelişim de dil gelişimi yönünden belirleyici olmakta, çocukta dilin gerçek anlamda kullanımı beynin, erişkin beyninin 2/3 olgunluğuna erişmesi ile sağlanmaktadır. Üç yaş ile birlikte çocuğun beyni erişkindeki ağırlığının 4/5’ine ulaşmaktadır.  İki yaşına kadar çocuğun çıkardığı seslerle zekasının ilişkisi olmamasına karşın, iki yaşından sonra dil gelişimi ile zeka arasında sıkı bir ilişki olduğu saptanmıştır.  • Erken konuşan çocukların zeka düzeylerinin genellikle normal ya da normalin üstünde olduğu ve dilin zekaya bağlı olarak geliştiği görüşü kabul edilmektedir. 

  8. Fiziksel ve Ruhsal Durum  Zihinsel gerilik, sağırlık, serebral palsi, idiopatik parmak ucunda yürüme, yaygın gelişimsel bozukluklar ve otizmde dil gelişimi ve konuşma etkilenmektedir. Ağır ve uzun hastalıklar, çocuğun konuşmasını bir ya da iki yıl erteleyebilir. Hastalık nedeniyle başkaları ile iletişimin sınırlanması, konuşmaya daha az yüreklendirilmesi konuşmada gecikmeye yol açabilir.

  9. Anne-Bebek Etkileşimi ve Sosyal Çevre • Erken bebeklik döneminde bebek-anne arasındaki duygusal iletişim öncelikle yüzyüze bakma, vücut duruşu, dokunma ve ses çıkarma ile olur. Bebek büyüdükçe daha karmaşık ve üstün sistemler geliştirse de yüzyüze etkileşim ve karşılıklı bakış, duygulanımın paylaşılması ve etkileşimin düzenlenmesinde çekirdek rolü oynar. Eğer bir bebek ya da küçük çocuk bakışlarını bir nesne ile kişi arasında kaydırarak değiştiriyorsa onunla bu deneyimini paylaşma istediğinin bir belirtisi olarak yorumlanabilir. • Sesli uyarıcıları bol çevrede yetişen bebek, daha fazla seslendirme etkinliğinde bulunmakta ve daha çeşitli sesler çıkarabilmektedir. Genizden konuşanlar incelendiğinde, genellikle sütleri çok yavaş emdikleri, bu nedenlerle annelerin biberon deliğini fazla genişlettiği öğrenilmiştir, ancak bu konuşmaya yardımcı olacak olan normal emmeyi engellediği için önerilmemektedir. Biberon deliği gereğinden fazla küçük olanlarda ise ileri de peltek konuşma olabileceği için bu da önerilmemektedir  

  10.  Cinsiyet   14 kız, 14 erkek bebeğin 6, 9, 12. aylarda 4 dakikalık serbest oyun sırasında anneleri olan etkileşimleri gözlenmiş, annelerin yanıtlılığı ve bebeklerle ilişki başlatma atak sayılarında yaş ya da cinsiyet farkı bulunamamıştır. Oyuncak aracılığı ile kurulan iletişimde cinsiyet farkı saptanmazken annelerin yalnızca konuşarak kurdukları iletişime kızların yanıtlarının daha fazla olduğu ayrıca kız bebeklerin sözel uyaranlara, erkeklerin ise görsel uyaranlara daha fazla tepki verdikleri dikkati çekmiştir. Ayrıca annelerin kız çocukları ile daha çok konuşarak erkek çocukları ile ise dokunarak iletişim kurdukları görülmüştür.

  11. Sosyokültürel , Sosyoekonomik Etkenler Dört aylık bebekler ile yapılan bir çalışmada yüksek okul mezunu annelerin lise mezunu annelere göre daha az tensel uyaran içeren sözel iletişim kurduklarını ve yüksek okul mezunu annelerin bebeklerinin, lise mezunu anne bebekleri ile karşılaştırıldığında dil gelişimlerinin daha hızlı olduğu aktarılmıştır. Eğitim düzeyi düştükçe fiziksel uyaran, eğitim düzeyi yükseldikçe sözel uyaranın arttığı dikkati çekmiştir. Sonuç olarak tüm bebekler dili öğrenmeye öncelikle kullanılan dildeki sesleri öğrenmekle başlarlar. Seslerden hecelere, cümlelere ve dilin tam olarak anlaşılmasına dek süren süreç içinde sıra değişmezken, gelişimin hızı tüm bu etmenlerden etkilenmektedir.   

  12. Ses ve konuşmanın gelişimi • 1-3 ay İlk sesli harfler • 4. ayDuygudurumuna göre ağlama ve gülme • 4-7 ay Ego gelişimi / dış çevreyi algılama / duygusal sesli iletişim • 6-8 ay Tekrarlayan ses ve konsonanlar (mama, baba, dada) • 12-18 ay İlk sözcükler ve Tek sözcüklü cümle dönemi • 18. ay 10 kelime hazinesi • 18-24 ay 2 kelimelik cümleler • 24. ay 3 kelimelik cümleler • 32. ay /h/, /p/, /b/, /m/, /n/ • 36. ay tüm sesliler/f/, /w/, /k/, /g/, /t/,/d/, “ng” • 4 yaş akıcı, anlaşılır konuşma • /s/, /y/, “/sn/sm/sp/st/” • 6 yaş /r/, /l/ • 7 yaş /ç/, /ş/, /j/ • 8 yaş /s/, /z/, /v/, /c/

  13. Çocuğun en erken ve kolay ifade edebildiği sessiz sesler “t,p,b,m,n”, sesli sesler ise “i,a,e,u” dur. Telaffuzu zor sessiz seslerin başında “z,v,d,s,g” sayılabilir. İlk kullanılan sözcükler ise isimlerdir. Daha sonra “tut, al, ver...” gibi basit fiiller öğrenilir. Sözcük dağarcığının genişliği çocuğun sosyal ve duygusal gelişimi açısından çok önemlidir. Toplumda etkinliği ve uyumu da buna bağlıdır. Sevgi ve şefkat eksikliği ile konuşmasına yeterince fırsat verilmemesi konuşmayı geciktirir. Çocuğun konuşabilmesi için yeterince fırsat verilmeli, istekleri olanaklar ölçüsünde yerine getirilmeli, hareketleri kısıtlanmadan rahatça hareket edeceği alan yaratılmalı, durup dururken yararlı olduğuna inandığınız bir şeyleri öğretmek yerine doğal hareket içinde ona yardım edilmeye çalışılmalıdır...

  14. KKB tip 2a • Glottik lateral hiperkontraksiyon • Sfinkterik addüktör yanıt • İtme çekme davranışı • Sert glottal ataklar / Sert ses kalitesi

  15. İlk 3 ay içindeki bebekler:Genellikle yeni doğan bebekler; konuşmanız anında yüzünüze gülümseyerek bakmak ve mırıldanmak suretiyle ellerini sallamak ve tekme atmak şeklinde tepkilerini belli ederler. 3 günlük bebekken dahi, annesinin sesini diğer bayanların seslerinden ayırt edebilirler. İlk 3 ay içinde ağlamayla iletişime başlayan bebek, çevresine karşı “agulama” şeklinde sesler çıkararak tepkisini belli eder. Tanıdık kişi ve eşyaları görünce de ellerini sallar ve gözleriyle takip eder. Kendi kendine gülümser, müzik ve konuşmaya karşı kayıtsız kalmaz. Yalnız olarak oynarken de “p,b,m,n” gibi sesleri çıkarmaya çalışır. Yalnız bunlar bilinçli olarak çıkarılan sesler değildir. Bebekler ses tonuna karşı duyarlıdır ve algılamalar doğuştan itibaren başlar. Yani çıkardığı sesler duyum şeklinde gelişmektedir ve bunlardan anlam çıkarması da olanaklı değildir. Çevresel etkilerden ve işitsel algılardan bağımsız olarak meydana gelir.

  16. 3-6 ay arasındaki bebekler:Bebek, 3-6 ay arasında çevresinde konuşan kişileri arar duruma gelir. Dil kullanmayı öğrenmek dereceli bir süreç olduğu için, çevresindeki konuşmalar onu mutlu edecek ve duyduklarını pratik yaparak öğrenecektir. Zaten konuşmaları duyunca mutlu olduğu içindir ki ağlarken çevresinde konuşma duyunca rahatlar ve susar... Rahatlayan bebek “agulama” şeklinde iletişim kurmaya devam eder, yüksek sesle güler, kendine göre ağlama dışında heceler kullanır. Ancak, genç annelerin beslenme sırasında bebekleriyle daha az konuştukları ve oyun sırasında da daha az sabır gösterdikleri bazı eğitimciler tarafından ifade edilmekte ise de bunun annenin kişilik özelliklerine bağlı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

  17. 6-12 ay arasındaki bebekler:6-12 ay arasındaki bebekler ise; annenin sesini taklit etmeye, “cee ” oyunu oynamaya, bazı eşyaları çarparak veya sallayarak sesler çıkartmaya, “ma-ma” “de-de” “ba-ba” gibi sesleri rahatlıkla söylemeye başlarlar. Oyuncak ve kişiler ile anlamsız dahi olsa konuşmaya, köşesiz, yumuşak ve boyasız civciv, ayıcık gibi oyuncaklarla oynamaya başlarlar. (oyuncağı niteliği çok önemli...) Bu dönemin sonlarına doğru sesleri ayırt edebilir ve hece aşamasına gelmiş olurlar. Dönemin sonlarına doğru sözcükleri taklit etmeye, “hayır” ifadesine tepki vermeye, “anne” “baba” gibi sözcükleri söylemeye başlamıştır. Annesinin sesine de yanıt verir gibi yapar. Zaten, konuşulanlara tepkisiz kalıyor ve isteklerini elde etmek için ses çıkarmıyorsa bir uzmana danışılması gerekir. Çocuğunuza yardım etmeniz için beslenme, altını değiştirme ve banyo saatlerini onunla konuşma saatlerine dönüştürmelisiniz. Her durumda sürekli konuşun ve günlük aktivitelerde süreli aynı ifadeleri kullanın. “Yemek vakti” gibi... Nesneleri göstererek tabii bir sesle isimlerini söyleyin. Ayrıca, resimlerdeki nesnelerin isimlerini de söylemenizde yarar vardır. Doğuştan dil ve konuşma yeteneği ile dünyaya gelen çocuk sürekli sizleri taklit ederek sözcük hazinesini zenginleştirmeye böylece sosyalleşmeye çalışır.

  18. 12-24 arasındaki çocuklar: • Tüm kültürlerdeki çocuklar ortalama olarak 12 aydan 24. aya kadar belirli bir dönem içinde ilk sözcüklerini ifade ederler. İlk zamanlarda bebeğin söylediklerini ailesinden başkası anlayamaz. Ancak, hızla yeni kelimeleri öğrenmeye devam eder, her gün gördüğü cisimleri adlandırmaya ve onları rahat tanımaya başlar. Çevresiyle ilişki kurarken anlamlı kelimeleri çoğunlukla kullanır ve ailenin öğrettiği sözcükleri kendi kendine tekrarlar. 18. aya doğru iki komutu üst üste anlayıp yerine getirir, (bardağı al, mutfağa götür gibi... ) İki sözcüklük tümceler yapmaya başlar, tanıdıklarının ismini bilir, isteklerini rahatlıkla ifade edebilir. İkiden fazla komutu anlar ve yerine getirirler. • Anne-baba ve çevresindeki kişiler çocukla iletişimlerinde; basit ve kısa tümceler kurarak yavaş, anlaşılır ve açık konuşmaya çalışırsa, elma ya da muz ister misin? Gibi tercihli sorular yöneltirse, gerçek nesneleri tanıtmak için çaba sarf ederse, grup oyunları oynatır ve geçmişten, bu günden ve gelecekten bahsederse dil gelişimine büyük oranda katkı sağlamış olurlar.

  19. 2-3 yaş arasındaki çocuklar:2-3 yaş arasında; tanıdığı yetişkinlerle rahatlıkla sohbet eder, reddetme ifadesi kullanır, tümce yapısı da erişkin tümce yapısına benzemeye başlar. Vücudunun parçalarını rahatlıkla tanır ve başarabileceği bütün komutları yerine getirebilirler. Sözcük hazinesi hızla artar. Artık, 2-2,5 yaşı aralığındaki çocuğun sözcük dağarcığı da ortalama 200-400 civarına ulaşmıştır. Tabii olarak diğer bedensel, duygusal, sosyal gelişim süreçlerinde olduğu gibi dil gelişimini de etkileyen birçok nedenler vardır. Çocuğun bu döneminde kullandığı sözcüklerde, adeta büyük bir patlama meydana gelmiş, sürekli “neden?” tipinde sorular yöneltmeye başlamıştır. Artık, iki aşamalı direktifleri takip eder ve 4-5 sözcüklü tümceler kurabilir duruma gelmiştirŞayet çocuğunuz sizlere soru yöneltmiyorsa, basit sorularınıza “evet” veya “hayır” yanıtlarını vermiyor, sizi dinlemek ve anlamakta zorlanıyorsa mutlaka bir uzmana başvurmanızda büyük yarar vardır...

  20. 3-4 yaş arasındaki çocuklar:3-4 yaş arası konuşma ve tümce kurması erişkine iyice benzemeye başlar. Kendine ait yaşını, soyadını ve bazı özelliklerini bilir. (Bilerek yaşını daha fazla söyleyebilir.) Sözcük hazinesi iyice artmıştır ve sözcük dağarcığı 1000’ne ulaşmıştır. Onu artık ezberlediği şarkı sözlerini rahatlıkla söylerken, aile ve arkadaş gruplarında konuşmalara katılırken, hikaye ve masal anlatırken, sayı sayarken görebilirsiniz. Genellikle 3 yaşından itibaren çocuklar düzgün konuşabilir, her zaman doğru fiil kalıplarını kullanmasa da cümleler kurarak anladığını ve anlatmak istediğini ifade edebilirler. Dönemin sonunda da artık düzgün tümceler kurarak konuşmaya başlamıştır. Ayrıca, sıfatları rahat kullanır, zamanı algılar.(bugün, yarın gibi...) çizgi film kahramanlarına ilgi duymaya başlar ve onları taklit etmeye yönelir. Bu nedenle ona filim seçerken olumlu davranışlar kazandıracak ve sözcük hazinesini zenginleştirecek filimleri tercih etmelisiniz...

  21. 5-6 yaşındaki çocuklar:Çocuk, 5 yaşına doğru daha uzun öyküler anlatabilir ve ailesinin de içinde bulunduğu öyküler kurgulayabilir. 5 sözcükten fazla sözcük içeren tümceler oluşturabilir. (Yarın anaokuluma gideceğim, resim yapacağım gibi...) Bu yaşlarda seramik çalışmaları, killerden objeler yapabildiği gibi arkadaşları ile bir bütünün çeşitli parçalarını ayrı ayrı yaparak birleştirip oynayabilirler. Bu oyunların, onun dil ve sosyal gelişimine büyük oranda katkıda bulunduğu hepimizin bildiği bir gerçektir. Dil gelişimi de diğer gelişimler gibi düzenli bir sıra izler. Çocuk 6 yaşına geldiğinde artık, dinlediği öyküyü anlayabilecek yeteneğe kavuşmuş ve karmaşık sözcükleri ayırt edebilir duruma gelmiştir...

  22. Erken bebeklik döneminde bebek-anne arasındaki duygusal iletişim öncelikle yüzyüze bakma, vücut duruşu, dokunma ve ses çıkarma ile olur. Bebek büyüdükçe daha karmaşık ve üstün sistemler geliştirse de yüzyüze etkileşim ve karşılıklı bakış, duygulanımın paylaşılması ve etkileşimin düzenlenmesinde çekirdek rolü oynar.

  23. Annelerin 1 yaşındaki çocukları ile oyuncaklı ve oyuncaksız ortamlardaki konuşmaları video kaydı ile incelemiş ve anne konuşmalarındaki isim ve fiil kullanımındaki dağılıma bakmıştır. Oyuncak oynarken isim türü sözcükler daha fazla iken, oyuncaksız ortamda fiillerin daha fazla kullanıldığı dikkati çekmiştir. Annelerin çocuklarını daha çok isim söylemeye teşvik ettikleri belirtilmiştir. Oyun sırasında kullanılan isim tipi sözcüklerin sıklığı ile çocukların ilk 50 sözcükleri içinde isimlerin yer alış sıklığı arasında anlamlı bir pozitif ilişki olduğu bildirilmiştir. Bu dönemde bebek ve bakıcısı tarafından oynanan "cee" oyunu, nesne, oyuncak ve beden parçalarını isimlendirmek gibi oyunların dil gelişimi ve sözel etkileşimi olumlu etkilediği belirtilmektedir. Annenin oyuncak oyunu sırasında, özellikle bebeğin dikkatini toplamaya yönelik davranışları ile bebeğin dil becerileri arasında güçlü  bir ilişki olduğu belirtilmiştir.

  24. 1- BEBEKLİK DÖNEMİ (0-2 YAŞ) • Birinci adım: İlk bağlar (anneler açısından). - Annelerin çocuğuna karşı duyduğu bağın oluşumunda kritik bir dönemin varlığı ileri sürülmektedir ki bu da doğumdan hemen sonraki dönemdir. Bu dönemde bebeklerini kucaklarına alarak seven annelerin, çocuklarına daha kuvvetli bağlarla bağlandıkları belirlenmiştir. • İkinci adım: Bağların kaynaşması. - İlk hafta ve aylarda anne-baba ile bebek arasında karşılıklı olarak birbirlerine kenetlenme, bağlanma şeklinde davranış örüntüleri gözlenir. Gerçek bir bağın oluşması için zamana ve denemelere ihtiyaç vardır. Bu süreç sakin bir şekilde yürüdükçe ve anne-baba çocuklarının ihtiyaçlarını sezmeye başladıkça, anne-babalık görevi daha doyumlu olmaya başlar ve bebeklerine olan bağları kuvvetlenir.

  25. Bebeğin anne-babasına olan bağlarının gelişimi: • Bağlanma Öncesi. İlk 3-4 ay süresince bebek kişilere ayırım yapmadan tepkide bulunur. • 3. Faz. 3-5 ay arasında ise bebek yüzler arasında ayırım yapar ve aşina olduğu kişi bebeği daha kolay sakinleştirir. • 4. Faz. 6-7, 11-12 ayları arasında bebek genellikle tek bir kişiye bağlanır, bu da genellikle annedir. 6-8 aylar arasında bağlandığı kişiye karşı ayrılma endişesi başlar. 8-12 aylar arasındaki bebeğin yabancılardan korkma davranışı, yine bu bağı kanıtlayıcı bir tepkidir. • 5. Faz. 2-3 yaşlarına doğru konuşmaya ve yürümeye başladıkça, yetişkinin muhakkak yanında olmasını istemez ve çevreyle temasını arttırır.

  26. Genel Duygu TürleriÇocuğun duyguları da, onların anlatım biçimleri de yaşla birlikte ve insanın bebeklik, çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik dönemleri genel gelişim ile birlikte değişikliğe uğrar. En çok dışa vurulan duygusal tepkiler ve duygu anlatımları çocuğun yaşamında sürükleyici güç olarak alışkanlık durumuna gelmektedir. • Çocuğun duygusal gelişimi devinimsel, duyusal ve bilişsel gelişimi paralel olarak gelişir. Özellikle bilişsel ve dil gelişimindeki ilerlemeler duygularını açıklamalarına, çevresindekilerinin duygu ve isteklerini anlamalarına, kendilerini onların yerine koymalarına ve duygu alışverişine olanak sağlar.

  27. Duygulanım: Günlük konuşma dilinde" duyguların" sözcüğü içsel duygu tonunda öznel bir değişikliğin ayrımında olmayı anlatır. Bu içsel tonu sıklıkla duygunun niteliği ve onu yaratan olaylar üzerine bir dizi düşünceler izler. Örneğin; bir köpeğin saldırısında düşünce yaralanmak beklentisi olabilir. çoğu kimse sonuçtaki duyguların durumunu korku olarak adlandırabilir (Mussen, Kagan ve diğerleri, 1990; 136) Sıcaklık, saygı, özen, sempati, yardım severlik ve kaygıyı yansıtan duyguların anlatımını içerir. Küçük çocuklar başkalarına karşı sevgi duygularını açıklamaya özellikle yatkındırlar. Ergenlik öncesi döneme ulaşınca daha az fiziksel sevgi gösterir, duygularını toplumsal etkileşim ve etkinliklere birlikte katılma yoluyla gösterirler.

  28. Sevgi: Derin bir kişisel bağlanmayı içeren güçlü ve karmaşık bir duygudur. Bir başka tanıma göre de sevgi "başka bir kişi ya da varlığa karşı duyulan, cinsel yönü olan ya da olmayan güçlü bir yakınlık ya da bağlılık duygusu (Enç, 1980; 1922) dur.Çocuk psikologları, çocukların yeterli duygusal gelişmeye erişebilmeleri için sevilmeye gereksinimleri olduğu konusunda genelde birleşmektedirler.Sevinç: Mutluluk ve hoşnutluka benzer duygulardır. Sevinç bir memnunluk ve zevk duygusudur. Mutluluk ise şanslılık ve doyum davranışları üreten bir rahatlık duygusudur. Hoşnutluk bir doyum duygusudur, zihin rahatlığı ve evren ile uyum içinde olmak duygusudur.Acı ve üzüntü: Sevilen bir kimseyi, hayvanı veya nesneyi yitirmenin üzüntüsünü yansıtan güçlü duygulardır. Acı ve üzüntü içinde olan kimseler umutsuzluk ve büyük bir boşluk duyarlar. Yetişkinler acıklı bir olay konusunda açık ve doğru davrandıkları takdirde çocuklara acı ve üzüntü durumunda yardımcı olabilirler.

  29. Korku: Tehlike, dehşet, kaygı, ürkme, şiddet ve panik gibi duygularla ortaya çıkar. Küçük çocuklar genellikle aşırı gürültü tuhaf kişi ve nesneler alışılmamış ortamlar, ışık veya ısıda ani değişmeler ile ilgili korku yaşarlar.Öfke: Çocukların çok erken öğrendikleri bir duygu olarak, yoğun bir kızgınlık duygusunun dışa vurumudur. Korkunun yaş ilerledikçe yoğunluğu azalırken, öfkenin gerek dışa vurumu, gerekse yoğunluğu da artar.Kıskançlık: Başka bir kişinin bize göre bir üstünlük gösterdiği yada sevilen birisinin başkası ile ilgilendiği kanısına varılınca takınılan tutum ve duyulan duygu (Enç, 1980; 1098) olarak tanımlanmaktadır.Çocukların bağımsızlıklarını oluşturmaya başladıkları 2-3 yaş dolayında derin kıskançlık duyguları yaşama olasılığı vardır. Kıskançlık duygusunun görüldüğü bir başka dönem çocukların ergenliğe geçmek üzere oldukları 10-12 yaşlarıdır.

  30. Duyguların rolü: İnsanoğlu düşünce varlıkları olduğu kadar aynı zamanda da duygu varlıklarıdır. Gerçekten insan duyguları kimi kez düşünceler üzerinde denetim kurar.Duygular, yaşam deneyimlerini düzeltmekte önemli bir rol oynarlar. Onlar olmadan yaşam düz, coşkudan yoksundur. Duygular genelde belli bir biçimde davranmak için iteleyici veya güdüleyici bir rol oynar. Bir kimseyi ötekine yaklaştıran veya onu bir ötekinden uzaklaştıran bir içgüç oluşturur. Duygular, aynı zamanda belirli sorunların da nedenidir.Örneğin: okulda zayıf alan çocuklar, genelde evde veya toplumsal yaşamlarında sorunların duygusal kırıklığının olumsuz etkisi altında kalırlar. Korku, öfke ya da güven eksikliği bir çocuğun uygun biçimde tepkiler gösterıne yetisini çoğu kez azaltabilir.Ancak, çocuklarda duygusal yaşam, gelişimin öteki alanlarında olduğu kadar (Ör: Piagetnin zihinsel gelişim üzerine yaptığı çalışına gibi) sistematik biçimde incelenmiş değildir

  31. 2. OKULÖNCESİ DÖNEMİ (3-6 YAŞ) • Konuşma ve cümleler 3 yaş çocuğunda dilbilgisine daha uygun hale gelmiştir. Artık aralarında neden-sonuç ilişkisi bulunan düşünceler, bileşik önermeler alarak tek bir cümlede ifade edilmeye başlar, ancak konuşurken başkalarının görüş açısını dikkate almaz. Dil, hareket ve toplumsal gelişim yönünden, büyük ilerleme gösteren 3 yaş çocuğu zengin bir hayal gücüne sahiptir.Ayrıntıya girmeyen küçük kısa hikayelerden hoşlanır. • Dört yaş çocuğu son derece açık sözlüdür, düşünceleri somuttur. • 5 yaş:. Düzenli cümlelerle insanlarla olan kişisel ve sosyal ilişkileri artmıştır. Hep konuşmak ister. Yetişkinler gibi uzun cümleler kurmaya çalışır. Olayları ve masalların sırasını bozmadan anlatır. Oyunlarında genellikle yetişkinin ciddi uğraşlarını konu alır, oyunlarda öğretmen, otobüs şoförü, anne-baba, doktor olur. Genellikle canlı, neşeli ve hareketli bir görünüm içindedir. • 6 Yaş. Son çocukluk döneminde çocuk, motor ve dil gelişimi açısından büyük aşamalar kaydetmiştir.

  32. Konuşmayı geciktiren öğeler; • -Duygusal çatışma, sevgi, şefkat eksikliği gibi.-Münakaşa, dilin sürekli münakaşa etmek için kullanılan ortamda büyüyen çocuklar.-Aşırı düşkünlük, bu tür çevrede çocuğa konuşmak için yeterince fırsat verilmez.-İlgisizlik. -uyaran eksikliği

  33. Dil Gelişiminde Etkenler • *Çocuğa sevgi ve huzur dolu bir ortam hazırlamanız, *Çocuk ile ilgilenmeniz ve sevildiğini hissettirmeniz,*Çocuğun fiziksel ihtiyaçlarını eksiksiz karşılamanız, (Olanaklarınız ölçüsünde.)*Çocuğunuz ile her fırsatta konuşmanız,*Çoğunuz ile yaşına uygun oyun oynamanız,*Çocuğunuza zaman ayırmanız ve onunla daha çok zaman geçirmeniz, *Yaşıtları ile oyun oynamasını sağlamanız ve çevresini genişletmesine yardımcı olmanız,*Çocuğunuza masal ve hikayeler anlatmanız ve onun konuşması için zeminler hazırlayarak ses ve mesajlarına cevap vermeniz,*Eline aldığı nesnelerin özelikleri hakkında bilgi vermeniz ve görüşünü almanız,*TV karşısında uzun süre kalmasına engel olmanız,*Onun düşüncelerine değer vererek, özgüvenini artırmak için onay mekanizmanızı daima aktif durumda tutmanız,*Onun, sosyal ortamlara katılmasını sağlamanız ve konuşmaya teşvik etmeniz,*Resimler, resimli hikayeler ile benzerleri üzerinde yorumlar üreterek onun konuşmasını sağlamanız,*Onun, kusurlarını pekiştirmeden düzeltebilmesi için ortamlar hazırlamanızı anne-babalara önerebilirim...

  34. KAYNAKLAR • Dil Gelişimi ve Eğitim Epsilon-Prof. Dr. Nergis GÜVEN • KBB Klinik Klavuzu Yüce-G.GREVERS • Çocuklarda Konuşma Bozuklukları Leyla ARSLAN • Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Prof. Dr. Özgür POLVAN • İnsan ve Davranışı Prof. Dr. Doğan CÜCELOĞLU • Klinik Çalışmalar Doç. Dr. İsmail KOÇAK

More Related