170 likes | 497 Views
ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ. TURGAY BÜLENT GÖKTÜRK. http//www.emu.edu.tr/tbgokturk. 3.2. TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN KURULMASI . TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN KURULMASI .
E N D
ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ TURGAY BÜLENT GÖKTÜRK http//www.emu.edu.tr/tbgokturk 3.2
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN KURULMASI Eğitim kişinin yeteneklerini kendi gereksinmelerine ve toplumun amaçlarına göre geliştirmesini sağlayan öğrenme işi ve bu işin nasıl yapılacağı üzerindeki yöntem ve uygulamaların bütünüdür. Osmanlı eğitim sistemi çağın koşullarına uymayan, çok yetersiz bir nitelikte idi. Osmanlı toplumunda eğitim sistemi devletin dışında, kendiliğinden oluşmuştur. Devlet, yurttaşlarının eğitimi ile doğrudan doğruya ilgilenmemiştir. İnsanlar eğitim gereksinmelerini kendi girişimleri ile karşılıyordu. Kent ve kasabalarda, her mahallenin camisi aynı zamanda bir çeşit ilkokul sayılırdı.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN KURULMASI "Sübyan (Küçük) Mektepleri" adı verilen bu okullarda hangi derslerin nasıl okutulacağı hakkında hiçbir program olmadığı gibi devlet denetimi de yoktu. Sübyan mekteplerinden çıkan erkekler dilerse medreseye gidebilirlerdi. 19. yüzyılın sonlarına kadar kızların okul eğitimi kapalı kaldı. Medrese erkeklere ait bir eğitim kurumuydu. Medrese ortaokul, lise ve üniversiteyi karşılardı. Medreselerde bütün bilgilerin kaynağı olarak sadece din ve dinle ilgili bilgiler verilirdi.
18. yüzyıl Osmanlı medreselerinde ortaçağ biliminin en ünlü adları olan Batı'ya akılcılığı getiren Ibni Sina, Farabi, EI-Biruni, İbn-i Rüşd gibi evrensel değerlerini hiçbir zaman yitirmeyecek İslam bilginlerinin öğretileri bilinmez hale gelmişti. Medreseler devlet tarafından kurulmaz ve yönetilmezdi. Birer hayır kurumu olan ve özel kişilerle oluşturulan "vakıf" yoluyla kurulup işletilirdi. Devletin doğrudan doğruya kurup yönettiği, devlet adamı yetiştiren "Enderun" dışında eğitim işiyle uğraştığı 18. yüzyıl sonuna kadar görülmemiştir.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN KURULMASI Müslüman olmayan kişilerin eğitimi ile de devlet hiç ilgilenmezdi. Eğitim kurumlarını kendileri oluştururlardı. Bu nedenle kendilerine yakın gördükleri Batının eğitim sistemlerini bir ölçüde benimsemişler. Avrupa'ya öğrenci göndermişlerdir. Böylece ulusçuluk bilinçleri çok önceden gelişmeye başlamış ve imparatorluktan kopmaları kolay olmuştur. Oysa 17. yüzyıldan beri Batıdaki devletler eğitimi en öncelikli duruma getirmeye başlamışlardı. Eğitim bir devlet politikası olmuştu.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN KURULMASI Osmanlı Devleti'nin sonlarına doğru bu alandaki gerilik kabul edilmeye başlandı. İlk yenileşme çabaları devlet tarafından "okul açma" ile başladı. 1846 yılında ilk Milli Eğitim Bakanlığı kuruldu. Ancak çabalar yeterli olmadı. Bunun nedenleri: - Kurulan okullar yüksek öğretim kurumlarıydı. Yüksek okullara öğrenci yetiştirecek, asıl temel eğitimi verecek okullar açılamıyordu. - Ortaokullar ve liseler kurulduysa da ilköğretim zorunluluğu bir türlü uygulanamadığından istenilen verim sağlanamıyordu.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN KURULMASI - Medreselere dayanan eğitimin sürüyor olması, yeni okullardan çıkan aydınlarla, medrese mezunları arasında büyük bir anlayış uçurumu oluşturuyor, bu da toplumu garip bir ikiliğin içine itiyordu. Cumhuriyet dönemi dışında Türk tarihinde en önemli okullaşma hareketi II. Abdülhamit zamanında gerçekleşmiştir. İlk Türk Üniversitesi de onun zamanında kurulmuştur (İstanbul Darülfünunu, 1900).
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN KURULMASI Ancak yine de halk eğitimi için hiçbir girişimde bulunulmamıştı. Bütün bu aksaklıkların yeni kurulan Türk devleti tarafından düzeltilmesi gerekti. Tanzimatla birlikte toplum ve devlet yaşamının bazı alanlarına batıdan kurumlar alınmıştır. Alınanın yanında eskisi de yaşıyordu. Özellikle eğitim ve hukuk işlerinde bunu en çarpıcı biçimde görmekteyiz. Yeni Türk Devleti'nde artık hiçbir yaşama gücü kalmamış olan "Eski"nin kesinlikle atılması gerekiyordu. Bu düşünce eğitim devriminin temeli olmuştur.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN KURULMASI Eğitim sisteminin kurulmasındaki ilk önemli adım “Tevhit-i Tedrisat Kanunu"nun kabulü ile atılmıştır. "Öğretimin Birleştirilmesi Yasası" anlamına gelen bu düzenleme 3 Mart 1924'te kabul edildi. Yurttaki bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlandı. 1926 yılında "Maarif (Milli Eğitim) Teşkilatı Hakkında Kanun" çıkarıldı. Bu yasa bugünkü okul sistemimizin ana yapısını kurdu, ilk ve orta öğretimin esasları belirtildi.
HARF DEVRİMİ Türkler M.S. 8. yüzyıldan itibaren yazı kullanmaya başlamışlardır. Bu 38 harfli bir alfabeye sahip Göktürk veya Orhun yazısıdır. Uygur Türkleri ise Sogdluların alfabesini kendi dillerine uydurup aldılar. Türkler müslüman olunca Arap alfabesini kullanmaya başladılar. Halk ve yöneticiler Türkçe konuşup yazmalarına rağmen bilim dili Arapça idi. Edebiyat dili olarak da Farsça çok önde idi. Oysa Arap harfleri Türkçenin yapısına tamamen aykırı idi. Türkçe okunup yazılması çok zor bir duruma geldi. Arap ve Fars kökenli sözcüklerden dolayı Türkçe bir bilim ve edebiyat dili olma özelliğini yiterecek düzeye inmişti.
HARF DEVRİMİ 19. yüzyıl sonunda bazı aydınlarımız Arap harflerinin okumayı ve yazmayı zorlaştırdığını anlamışlardı. Bu aydınlar Lâtin kökenli alfabenin Türkçeye uygun olduğunu da anlamışlardı. Ama bu gerçeği kimse açıkça söyleyemiyordu. Çünkü Arap harfleri dahi bir dinsel kurum niteliğine büründürülmüştü. Yeni devlet kurulup da inkılâp yolu tam olarak açılınca sıra harf değişikliğinin gerçekleştirilmesine geldi.
Bazı bilimsel araştırmalar sonunda Türkçe'nin Latin kökenli harflerle yazılıp okunmasının yerinde olacağı anlaşıldı. 1 Kasım 1928'de Türkiye Büyük Millet Meclisi "Türk Harfleri Hakkında Kanun"u kabul etti. Böylece yazı devrimi başladı. (Millet Mektepleri) Harf değişikliği yurtta hem okuma yazma işini kolaylaştırmış, hem de eğitim sisteminin o döneme göre en sağlam biçimde korunmasını sağlamıştı. Eğitim-öğretim ile ilgili başka kurumlarda köklü değişikler yapıldı. Eğitim sisteminin en üstünde seçkin nitelikli araştırıcılar, bilim adamları yetiştirecek kurumlar yani üniversiteler yer alır. Osmanlı eğitim sisteminde "üniversite" kavramı yoktu.
Salt dine dayalı bilgiler veren üst düzey medreseler de üniversite olarak nitelenemez. Tanzimat döneminde üniversite kurulmak istenmiş, ama başarılı olunamamıştı. Ancak 19. yüzyılın son yılında 1900'de "Darülfünun (Fenler, Bilimler Evi)" adı altında İstanbul'da bir üniversite açılmış, ama bu ilk üniversite de yeterli düzeyde değildi. 1933 yılında çıkartılan bir yasa ile Darülfünun kaldırıldı, yerine çağdaş modele göre "İstanbul Üniversitesi" kuruldu. Cumhuriyetin ilk Yüksek Öğrenim Kurumu, Ankara Hukuk Yüksek Okuludur. (Hukuk Fakültesi)
HARF DEVRİMİ “Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi” (1935), "Yüksek Ziraat Enstitüsü" (1933) yurdumuzdaki ikinci üniversitenin temellerini oluşturmuşlardır. Daha sonra da kurulan Ege ve Atatürk Üniversitelerinde de Alman bilim adamlarının yetiştirdiği Türk öğretim üyeleri çalıştılar. Ulusal eğitimin "Ulusal" dille yapılması açık bir gerçektir. Atatürk 1931 yılında kurduğu "Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti" ve 1932 yılında kurduğu "Türk Dili Tetkik Cemiyeti" aracılığı ile yürütmüştür. Bu cemiyetler, daha sonra Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu adlarını almışlardır.
DOĞU AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ TURGAY BÜLENT GÖKTÜRK 3.2 http//www.emu.edu.tr/tbgokturk