1 / 27

AİLE TUTUMLARI & ÇEKİNGEN ÇOCUK

AİLE TUTUMLARI & ÇEKİNGEN ÇOCUK. Selahattin Bavik Psikolojik Danışman. TAŞIN İNSANI.

eshana
Download Presentation

AİLE TUTUMLARI & ÇEKİNGEN ÇOCUK

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. AİLE TUTUMLARI &ÇEKİNGEN ÇOCUK Selahattin Bavik Psikolojik Danışman

  2. TAŞIN İNSANI Erzurum’un simgesi Oltu taşının işlenip satıldığı Taşhanda dükkanlardan birindeydim. Biçim verilmiş ve parlatılmayı bekleyen taşlara elimi atınca dükkan sahibi bu sözlerle engel olmuştu. Saçı başı ağarmış, yüzünün kırışıklıkları artmıştı ama yine de yaşından daha çok yıpranmışa benziyordu. Elindeki biçim verilmiş ve gümüş kakma yapılmış Oltu taşlarını parlatıp parlak kuzguni siyah hale getirmeye uğraşıyordu.Taşhan da ortalık sakindi. Girdiğim dükkanın sahibi aksi birine benziyordu. Fiyatını sorduğum bir iki ürün için kafasını bile kaldırmadan “üstünde yazıyor, okuman yok mu? diye tersledi. Elime aldığım tespihleri gösterip hangisinin daha iyi olduğunu sorup yardım istedim. Bu kez yüzüme bakıp;- Beyim, hepsi aynı toprağın taşı, aynı elde işleniyor. Benzerler biri birine. Sen eline iyi oturanı, içine sineni, dahası eline sıcak geleni seç. Canlı gibidir bu taşlar sevildiğini bildiği elde kullanıldıkça parlaklığı artır. Daha bir güzelleşir.

  3. - Peki yıkayabilir miyiz, bu taşları?- Yıkanır yıkanmasına da parlaklığını yitirmesin istiyorsan elinden düşürmeyeceksin. Tene değecek, ilgi görecek ki göstersin kendini. Biraz buraların insanına benzer, çocuk gibidir bunlar.Tespihlerden elime daha sıcak geleni satın alıp paketlettim. Para üstünü denkleştirip paketlerken bu taşlara karakehribar da dendiğini Oltu ilçesi yakınlarında çok zor şartlarda ince damarlar halinde maden ocaklarından çıkarıldığını, çıkarıldığında işlenebilir yumuşaklıkta olan taşların havayla temas ederek taşlaşıp sertleştiğini anlattı. Tezgahın altında ıslak bez içinde tuttuğu ham taşları gösterip “sertleşmeden işlenebilsin diye ihtiyacımız kadarını çıkarır ıslak tutar, kalanı toprakta bırakırız” dedi. Bu sırada elinde sefer tasları ve tepsisi ile öğle yemeğini getiren sonradan hanımı öğrendiğim kadın girdi dükkana. Konuştuğumuzu görünce sessizce yemek kaplarını bırakıp kenara oturdu.Dükkandan çıkmak üzereyken “Dur hele beyim. Bu da senin kısmetin. Bir bardak ayran içmeden bırakmam” diyerek engel oldu. Bu sırada hanımı bardaklara ayran dolduruyordu.- Çırağın yok mu? Yalnız mı çalışıyorsun?- Yok beyim, yok. Şehir gencini tutamıyor ki, elinde. Biraz büyüyen büyük şehre kaçıyor. Neymiş, buralarda para yokmuş. Para olmayan yerde hayat olmazmış. Çekip gidiyorlar. İki oğlumu aldı elimden koca şehir. Kızımı buralarda gelin ettim de öyle tutabildim. Yoksa o da gidecekti ağabeylerinin yanına.

  4. Hanımı bu sözleri doğrularcasına kafasını sallıyordu. Hafiften kederlenmişlerdi.- Beyim koca Taşhanda taş işlemeyi öğretecek çırak bulamıyoruz. İşler de çok iyi değil, zaten.- Neden böyle oldu? - Az önce söyledim ya, yenisi makbul değil bu taşların. Eskidikçe güzelleşiyor. Elindeki taşın değerini bilen yenisini almıyor. Satın alan da azaldı. Gençlerse başka telden çalıyor. Onlar eskiyi istemiyor artık. Devir değişti, her şeyin yenisi makbul. İş görse bile biraz eskiyen atılıp yenisi alınıyor. Bu taşlar onlara uymuyor.Sonra az önce elimi attığımda “onlar genç, bırak onları” diyerek engel olduğu taşlardan birini aldı eline. “Bilseler bu taşların buraların insanlarına ne kadar benzediğini, görürler elbet. Ama görmüyorlar” dedi.- Bu taşların nesi benziyor buraların insanına?- Toprağın kucağında yumuşaktır bu taş demiştim az önce. Bilirsin toprak anadır hepimiz için. Ana kucağında yetişir ailede pişeriz. Erzurum insanı da bu taş gibi ana kucağında yetişir, ailede şekillenir, işlenirdi. Dışarı çıktığında ise gördüğün o sert inatçı kararlı Erzurum insanına dönüşürdü, bu taş gibi. Dışı serttir lakin kalbi yumuşaktır, Erzurumlunun. Ama bu para derdi, göç belası mahvetti ortalığı.

  5. - Göçün ne gibi etkisi oldu?- Dedim ya ihtiyacımızdan fazlasını toprağa gömeriz bu taşın, sertleşmesin işlenebilsin diye. Büyük şehre insan yetiştireceğiz diye erkenden ana kucağından koparıp yontmadan cilalamadan gönderiyoruz çocuklarımızı. Oralarda daha da sertleşip, şekle girmez oluyorlar. Ana baba sözü de dinlemiyorlar. İşlenmemiş ham taş insanı olup çıkıyorlar. Bunların yetiştirdiği çocuklardan ülkeye ne hayır gelecekse? Hanımı boş bardakları toplarken “Kusura kalma, bizim bey oğulları ile kavgalı, kalbi kırık. Görüşmüyorlar. Benim ana yüreğim yanık bir şey de diyemiyorum” dedi. Bizimkinin suratı asılmıştı. Daha konuşmadı, elindeki işe döndü. Ayran için teşekkür edip dükkandan çıkarken hanımı kocasının yemeğini hazırlıyordu. Vitrinde asılı Oltu taşları ise gümüş işlemenin ışıltısı ve kuzguni siyah parlaklığı ile iyice tenhalaşmış Taşhanda tenine değecek, birlikte eskiyecek insanları bekler gibiydi…

  6. YAYGIN ANNE-BABA MODELLERİ • OTORİTER EBEVEYN: Bütün kontrol ebeveyndedir.Çocuğa anlayışsız,höşgörüsüz ve baskıyla yaklaşırlar.Çocuğun hata yapma şansı yoktur.Gözler sürekli çocuk üzerindedir.Çocuk korkmazsa kurallara uymaz mantığıyla hareket ederler.Bu yüzden hata yapılırsa ceza uygularlar.

  7. OTORİTER AİLEDE YETİŞEN ÇOCUKLARIN ÖZELLİKLERİ • Stresli ve tedirgin çocuklardır • Kendilerine olan güvenleri yok gibidir • Sessiz,çekingen,başkalarının etkisinde kolay kalabilen çocuklardır. • Sürekli eleştirildiği için aşağılık duygusu gelişir • Kendi başlarına karar veremezler dışardan denetim beklerler • TAM TERSİ:Çocuk isyankarda olabilir.

  8. İLGİSİZ-KAYITSIZ EBEVEYN • Çocuklarına karşı ilgisizdirler.Çocuğun varlığı ile yokluğu belli değildir.Çocuk ebeveyni rahatsız etmediği sürece problem yoktur,şayet ebeveyn rahatsız edilirse o zaman çocukla ilgili gündem oluşur.Bu gündemde şikayet etme türünden gündemlerdir.

  9. İLGİSİZ AİLEDE YETİŞEN ÇOCUĞUN ÖZELLİKLERİ • Çocuk dikkat çekmek için etrafa zarar verebilir • İnsanlarla ilişki eksikliğinden dolayı sosyal gelişmemişlik ve saldırganlık görülür • Sözlü iletişim eksikliğinden ötürü konuşma bozuklukları görülür • Özgüven sorunu yaşar • Hayattan ve kendinden bir beklentisi yoktur

  10. REDDEDİCİ EBEVEYN • Çocuğa adeta düşmanmış gibi davranılır ve farkında olunmadan çocuğa sevgi,merhamet gösterilmez.Daha çok çocuğun başaramadıkları üzerinde durulur ve çocuk yoğun eleştirilir.Çocuk ailede öz evlat olduğu halde üvey evlat muamelesi görmektedir.Aile çocuğa sevgisini asla belli etmemekte ve onu anlamamaktadır.

  11. REDDEDİCİ AİLEDE YETİŞEN ÇOCUKLARIN ÖZELLİKLERİ • Kaygılı güvensizdirler. • Psikiatrik vaka olarak tutarsız-çift kişilik özellikleri gösterebilirler. • Suç işlemeye meyillidirler • İnsanlarla iyi ilişkiler kuramazlar arkadaşları hemen hemen yoktur • Saldırgan ve isyankar kişilik özellikleri ön plandadır • İnsanların haklarına saygı göstermezler

  12. MÜKEMMELİYETÇİ EBEVEYN • Bu ebeveyn çocuğundan en iyisini yapmasını kendilerinin yapamadığını çocuğun yapmasını beklerler.Çocuklarını oldukları gibi kabul etmezler en iyisi olmasını beklerler.Çocuğa kaldıramayacağı yükler yüklenir.Ebeveynin kuralları vardır ve çocuk bu kurallarla hareket etmek zorundadır,yanlış yapma şansı yoktur.çocuk ailenin kurallarına uymadığında katı ve sert bir şekilde cezalandırılır.

  13. MÜKEMMELİYETÇİ AİLEDE YETİŞEN ÇOCUKLARIN ÖZELLİKLERİ • Olaylar karşısında duyguları nötrdür.Mimiksiz bir yüz şekilleri vardır • Aşırı titiz ya da aşırı dağınıktırlar • Kendilerine güvenleri yoktur • Başarısızlıklarında aşırı genellemeler yaparlar • Yanlış yapmaktan korkan panik-atak tiplerdir • Okuldaki sıraları derli-toplu,tenefüslerde sürekli ders çalışan,grup çalışmalarından hoşlanmayan,arkadaşlık ilişkileri pek olmayan olsa da sorunlar yaşayan kişilerdir.Bu çocuklar hayatta yalnızdırlar ------------------------

  14. Üniversitede okuyan bir delikanlı anlatıyor: “Doğunun bir köyünde, kalabalık bir ailede büyüdüm. Sekiz kardeştik. Ben sondan üçüncü çocuktum. Köyün zengini sayılırdık; koyun sürülerimiz ve tarlalarımız vardı. Babama ‘Bekir Ağa’ derlerdi. Çok sert bir adamdı. Irgatlar, çobanlar ondan çok korkarlardı. Annem ve biz de çok korkardık babamdan. En ufak bir yaramazlığımızda basardı dayağı. Onun yanında ağzımızı açıp bir kelime söyleyemezdik. Büyük konuşurken küçüğün cevap vermesi ve lafa karışması saygısızlık sayılırdı. Sadece babamdan ve annemden değil, ağabeylerimden de çok dayak yedim. Babam evde olmadığı zaman büyük ağabeyim otoriteyi eline alırdı. İki ağabeyim ve ablam, evli oldukları halde, babamın yanında çocuklarını sevemezlerdi. Büyüklerin yanında çocuk sevmek ayıp sayılırdı. “Okula başladığım zaman da suskunluğum devam etti. Öğretmenden de çok korkardım. Şu anda üniversiteye gidiyorum, aynı suskunluk ve çekingenlik devam ediyor. Hocalar birşey sorduğunda ağzımı açıp cevap veremiyorum. Yanlış şeyler söylemekten, alaya alınmaktan korkuyorum. Yüzüm kızarıyor, başım dönüyor, ağzım kuruyor, bildiğim şeye de cevap veremiyorum.Keşke beni döven, bir kere olsun sevgisini göstermeyen bir ağanın oğlu olacağıma, başımı okşayan bir çobanın oğlu olsaydım...”

  15. DİKKAT!! • Çocuğunuzu koşulsuz sevin ; başarılı olursan seni severim, istediğim gibi olursan seni severim vb ifadelerden kaçının. Çocuklarınızı koşulsuz severseniz, onlara da hem kendilerini hem de insanları koşulsuz sevmeyi öğretirsiniz.

  16. DİKKAT!! • Çocuklarınızla sen dili ile değil ben dili ile konuşunun; örneğin; sen tembelsin,çalışmıyorsun, sorumsuzsun (sen dili) yerine , çalışmadığın zaman ben üzülüyorum,çünkü hak etmediğin halde kötü not almış oluyorsun (ben dili) kullanılmalı

  17. DİKKAT!! • Çocuğun kişiliğini değil olumsuz davranışı eleştirin; aman çocuğa hitap şekline dikkat edin (Gana-aşanti-kuvaku) (yaramaz yeğen) (masaru emoto)

  18. DİKKAT!! • Evde çocuğun bireyselliğini ortaya koyabildiği, bunun için yargılanmadığı , suçlanmadığı, etiketlenmediği bir atmosfer oluşturulmalı.(mesela su getirmesini isteme,faturayı yatırması,Pazar alışverişi vs..)

  19. DİKKAT!! • Anne baba çocuğu sözel olarak sık sık taktir etmeli. (öğrenilmiş çaresizlik)

  20. DİKKAT!! • Çocuklarınızı kardeşleriyle ve arkadaşlarıyla kıyaslamayın. Kıyaslamak reddetmektir. • Bu çocuğu tekrar çekingenliğe iter..

  21. DİKKAT!! • Evde sevgi olmalı;

  22. DİKKAT!! • Anne-baba çocuk eğitiminde BİRLİK RUHU ile hareket edin; (sandal-tek kürek) (hayvanlardaki dersler) (öğrencilerim-çiçek)

  23. DİKKAT!! • Çekingenlik aile ve öğretmenin özgüven duygularını çocuğa vermesi ile aşılabilir.İler ki yaşlarda bu verilse bile sonuç alınamayacaktır..

  24. DİKKAT!! • Çocuğunuza zaman ayırın; (cam kavanoz)

  25. DİKKAT!! • Öğretmen çocuğa sosyal etkinlik alanı yaratmalı. Eğitimci birebir kendisi grup oyunları yaratıp o çocuğu işin içine katmalı, arkadaşlarını yönlendirmeli.(bir kol başkanlığı olabilir..)

  26. DİKKAT!! • Öğretmen ve aile çocuğu sözel olarak taktir etmeli.

  27. Çocuğumuza, Sürekli meşguldüm o kadar sene Seninle doyasıya oynayamadım. Sen beni çağırdın gel oyna diye, Ben bir türlü zaman ayıramadım. Giydirdim, doyurdum, seni kolladım, Sadece bunları yeterli sandım, Bana oyuncağını getirdiğinde, Ben seni çoğu kez, başımdan savdım. Yatağa yatırır seni okşardım, Sen uyur uyumaz hemen çıkardım. Şimdi o günleri çok özlüyorum, Keşke bir dakika fazla kalsaydım. Hayat ne kadar kısa, yıllar ne çabuk, Ne zaman büyüdü bu küçük çocuk, ona dokunmak için uzandığımda, Ellerim boş kalır yüreğim buruk. Artık ne resimler, ne de oyunlar Ne "İyi geceler", ne sarılmalar, Hepsi çok geride, ulaşmak zor, Yaşanmadı sanki o güzel yıllar. Artık hiç işim yok, yapayalnızım. Günlerim çok uzun üstelik bomboş Keşke istediklerini bir bir yapsaydım Küçük arzuların şimdi çok şirin, çok hoş. • Alice Chase

More Related