140 likes | 367 Views
Ozan Örmeci - Uşak Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümü öğretim görevlisi & Araştırmacı yazar Web sitesi: http://www.ozanormeci.com. KEMALİZM-ATATÜRKÇÜLÜK. Kemalist Devrim ve Kemalizm’in 2 temel amacı;
E N D
Ozan Örmeci - Uşak Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümü öğretim görevlisi & Araştırmacı yazar Web sitesi: http://www.ozanormeci.com
KEMALİZM-ATATÜRKÇÜLÜK Kemalist Devrim ve Kemalizm’in 2 temel amacı; • Akıl ve bilim rehberliğinde tam bağımsız ve halk iradesine dayalı demokratik bir ulus-devletin yaratılması • Türkiye’nin çağdaş uygarlık seviyesini (muasır medeniyet seviyesini) yakalaması hatta aşması • Bu yolda pratiklerden yola çıkarak oluşturulmuş ilkeler bütününe biz Kemalizm ya da Atatürkçülük diyoruz.
Kemalizm ve Altı Ok • 15 Ekim 1927 tarihinde 2. CHP Kongresi’nde “Cumhuriyetçilik”, “Halkçılık”, “Milliyetçilik” ve “Laiklik” CHP’nin dört temel ilkesi olarak benimsenmiş ve Mustafa Kemal Atatürk partinin değişmez Genel Başkanı olarak kabul edilmiştir. • Altı Ok’un kalan ikisi olan “Devletçilik” ve “Devrimcilik” ise partinin üçüncü kongresi olan 10 Mayıs 1931 tarihli kurultayda parti programına eklenmiştir. 9 Mayıs 1935 tarihli dördüncü kurultayda partinin ismi Cumhuriyet Halk Partisi olarak değiştirilmiştir.
Milliyetçilik-Ulusçuluk • Milliyetçilik (Ulusçuluk): Yurttaşlık temeli etrafında herkese eşit haklar sunan bir ulus-devlet yaratılması. Atatürk milliyetçiliği; kana değil, bilince önem veren toprağa dayalı bir milliyetçilik anlayışıdır. “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözü bunun en basit ve somut göstergesidir. Ulusçuluk; ümmetçilik ve ırkçılığın karşısında birleştirici, ilerici ve barışçı bir yapıdadır.
Cumhuriyetçilik • Cumhuriyetçilik Kemalizm’in demokrasi ile bütünleşen özelliğidir. Cumhuriyetçilik anlayışıyla siyasal iktidarın teokratik otoriteye ya da saltanat kurumuna verilmesi engellenmiş ve halkın kendi kendini yönetebilmesi amaçlanmıştır. Mustafa Kemal’e göre yeni Türkiye bir “halk devleti” olmalıdır. Bunun için devrimler halka yayıldıktan sonra çok partili bir demokrasinin inşa edilmesi zorunluluktur. 1930’larda tüm dünyada otoriter, faşist rejimler yaygın ve popüler hale gelmişken dahi Mustafa Kemal Serbest Fırka’nın kurulmasını isteyebilmiştir.
Halkçılık • Atatürk halkçılığı şu şekilde tanımlamıştır; “Bugünkü varlığımızın asıl niteliği milletin genel eğilimlerini ispat etmiştir. O da halkçılıktır, halk hükümetidir, hükümetlerin halkın eline geçmesidir”. Mustafa Kemal’in partisi olan CHP daha sonraları bu ilkeyi somutlaştırmış ve üç ana maddede toplamıştır. Bu maddeler siyasal demokrasi, yasalar önünde eşitlik ve dayanışmacılık anlayışıyla bir sınıfın diğeri üzerinde egemenlik kurmasına engel olunmasıdır. Kemalizm seçkincilik karşıtı, halkçı bir dünya görüşüdür. Atatürk’ün yaptığı yenilikler incelendiğinde Osmanlı döneminden kalma seçkin-halk ikilemini ortadan kaldırmaya çalıştığı görülecektir. Bu nedenle Mustafa Kemal sadece seçkinlerin anlayabildiği Arapça ve Farsça etkisindeki Osmanlıca’yı ortadan kaldırarak, Latin alfabesiyle yazılan ve halkın kolaylıkla öğrenebildiği Türkçe’yi resmi dil olarak benimsemiştir. • “Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir”
Devrimcilik • Devrimcilik; geçerliliğini yitirmiş köhne kuruluş ve düzenlemelerin yıkılarak yerine çağdaş yeni kurum ve düzenlemelerin kurulması demektir. Kemalizm dinamiktir; değişimlere, dönüşümlere açıktır. Bu nedenledir ki Mustafa Kemal Yakup Kadri ile yaptığı bir sohbette Kemalizm’in kalıplaşmış bir ideoloji olmasına karşı çıkmış ve böyle yapılırsa “donup kalınacağını” ifade etmiştir. Koşullara koşut olarak kurumların, düzenlemelerin ve düşüncelerin değişebileceğini Mustafa Kemal çok önceden görmüştür. Bu nedenle Ahmet Taner Kışlalı’ya göre Kemalizm’in devrimcilik anlayışı “sürekli devrim” anlayışını yansıtmaktadır.
Devletçilik • Osmanlı döneminde ticaretin yalnız gayrimüslimlerin elinde bulunması ve sosyal sınıfların tam anlamıyla oluşmamış olması nedeniyle çağdaş devletlerin sanayileşme anlamında yüzyıllarca yıl gerisinde kalmış Cumhuriyet’in izlemesi gereken ekonomi politikası devletçilik temelli milli bir karma ekonomidir. Ülkenin kalkınması için tek çare devletin ekonomide aktif bir rol üstlenmesidir. Devletçilik özel teşebbüsün karşısında değildir ancak onun zayıf kaldığı alanlarda devletin üretici güç konumunda bulunmasını savunur.
Laiklik-Sekülarizm • Laiklik yalnızca din ve devlet ya da dünya işlerinin birbirinden ayrılması demek değildir. Laiklik demokrasinin yani halk iradesine ve idaresine dayalı modern toplum yönetiminin temelinde yatan bir olgudur. Zira laiklik sayesinde teokrasiye dayalı ilahi meşruiyet yerini milli irade olarak da bilinen demokratik halk iradesinebırakmıştır. Sekülarizme dayalı olarak meşruiyetin kaynağı artık ruhban sınıflar, imparatorlar değil ulus-devleti oluşturan halklardır. Bu nedenle demokrasi-laiklik-halkçılık birbirleriyle yakından alakalı ve birbirlerini tamamlayan kavramlardır. Kemalist Devrim sırasıyla siyasal sistemi, hukuk sistemini, eğitim sistemini ve kültürü laikleştirmiştir. Onlarca Müslüman ülke içerisinde tek laik ve demokratik hukuk devleti olarak kalabilmiş Türkiye’nin başarısı da işte Mustafa Kemal’in bu ilerici uygulamalarından kaynaklanmaktadır. Mensup olduğumuz İslam dininin kendine özgü bir hukuk sistemi (şeriat) olmasının da etkisiyle Türkiye’deki laiklik bazı noktalarda İngiliz sekülarizmi ya da Fransız laikliğinden farklılık gösterir.
1930’larda Kemalizm CHP kurucu ve tek parti özelliği nedeniyle farklı toplum katmanlarından (tüccar, serbest meslek erbabı, din adamı, toprak ağası) üyelere sahipti. CHP içerisinde çoğulcu bir yapıyı barındırıyordu. Bu özellikle daha sonraları demokrasiye geçişi kolaylaştırmıştır. CHP’deki farklı gruplar ve birbiriyle yarışan Kemalizm anlayışları şunlardır; • Bürokratik grup: İsmet İnönü, Recep Peker gibi isimlerin başını çektiği bürokratik grup Ülkü Dergisi etrafında kümelenmiş ve Büyük Buhran sonrası devletçi ekonomi görüşlerin ağır basması neticesinde partide ön planda olmuşlardır. Ülke demokrasiye hazır hale gelene kadar reformların katı bir şekilde sürmesini savunmuşlardır. • İş Bankası grubu: Celal Bayar’ın başını çektiği bu grup liberal düşünceleri ve toprak reformu karşıtlığıyla bilinirdi. 1920’lerde Bayar grubu partide daha güçlüydü ama Büyük Buhran sonrası zayıfladılar. 2. Dünya Savaşı sonrası bu grup Demokrat Parti’yi kurdu.
1930’larda Kemalizm • Cumhuriyetçi Muhafazakarlar: İsmail Hakkı Baltacıoğlu ve Peyami Safa gibi popüler isimleri de bulunan Cumhuriyetçi Muhafazakarlar anti-modernist gerici bir tutum benimsememiş ve daha çok modernist radikalizm ve muhafazakarlık arasında bir orta yol bulmaya çalışmışlardır. • Kadro Hareketi’nin görüşlerine yakın sosyalist grup. • Bu dört grup etrafında şekillenen farklı Kemalizm anlayışları vardı. Ancak İsmet İnönü’nün bürokratik grubu bu yarışta öndeydi ve sonradan demokrasiye evrilen görüşleriyle Türkiye’nin demokrasiye geçişini sağladı.
1960’larda Kemalizm • 1960’lı yılların sol rüzgarlarının estiği ortamda Kemalizm’in halkçılık ve devletçilik ilkeleri üzerine yoğunlaşan daha sol bir yorumunun yapılması yönünde çabalar olmuştur. • Doğan Avcıoğlu liderliğindeki Yön Dergisi’nin yazarları sol Kemalizm’in teorisini oluşturan en önemli kesim olmuştur. Yön ve Devrim dergileri bir ekol olmuş ve sonraki dönemin önemli Kemalist yazarları (İlhan Selçuk, Uğur Mumcu) buradan yetişmiştir. • Sol Kemalizm, 68 kuşağı ve sonrasındaki gençlik örgütlenmelerini etkilemiş (Milli Demokratik Devrim), 1970’lerde CHP’nin Ecevit önderliğinde sosyal demokrat dönüşümüne kaynaklık etmiştir. Sol Kemalizm’e çekinceyle yaklaşan kesimler klasik çizgilerinde devam etmiş ve Cumhuriyetçi Güven Partisi’ni kurmuşlardır.
1980’lerde Kemalizm • 12 Eylül darbesi sonrasında ise Kemalizm’in muhafazakar sağ bir yorumu asker eliyle topluma sunulmuş, sola karşı panzehir olarak düşünülen Türk-İslam sentezi yaygınlaştırılmak istenmiştir. • Atatürkçülük adına bu yapılanlara tepki olarak Yunus Nadi “Ben Atatürkçü Değilim” isimli eserini kaleme almış ve Kemalizm ya da Atatürkçülük’ü yeniden toplumsal tabana dayalı olarak inşa etme çalışmaları başlamıştır. • Bu çalışmaların sonucunda 1989 yılında Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) gibi iki çok önemli sivil toplum örgütü Atatürkçü aydınlarca kurulmuş ve çalışmalara başlamıştır. • Turgut Özal ve ANAP döneminden başlayarak Türkiye’de yaşanan neo-liberalizm sürecinde Atatürkçülük ve Altı Ok “demode” ilan edilmiş ve Atatürkçüler hedef gösterilmeye başlanmıştır.
1990 ve 2000’lerde Kemalizm • 12 Eylül sonrasında yükselen Siyasal İslam tehlikesine ve çağdaş yaşama yönelik tehditlere karşı 1990 ve 2000’lerde Atatürkçüler laiklik temelinde bir mücadele götürmüş ancak bu süreçte birçok Atatürkçü aydın suikast sonucu katledilmiştir. • 2000’li yıllarda gelişen Avrupa Birliği’ne tam üyelik, demokratikleşme ve küreselleşme süreçlerinin yarattığı tehdit ve tehlikeler; Atatürkçüler tarafından genelde olumsuz olarak değerlendirilmiş ve daha içe kapanmacı bir Atatürkçülük yorumu (ulusalcılık) halka sunulmuştur. • Ancak bu sürecin sonucunda sandık başarısı sağlanamamış ve iktidar iki dönem üst üste Adalet ve Kalkınma Partisi’ne bırakılmıştır. • Atatürkçüler için durum 1919’dan daha kötü değildir!