390 likes | 686 Views
T.C İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK. MARAŞ' A KAHRAMANLIK. ANTEP' E GAZİLİK. VE URFA'YA ŞANLILIK. UNVANLARININ VERİLMESİ. KURTULUŞ SAVAŞI'NDA MARAŞ.
E N D
T.C İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK MARAŞ' A KAHRAMANLIK ANTEP' E GAZİLİK VE URFA'YA ŞANLILIK UNVANLARININ VERİLMESİ
KURTULUŞ SAVAŞI'NDA MARAŞ Birinci Cihan Harbinin sonlarına doğru Müttefiklerinin yenilmesi üzerine, Osmanlı İmparatorluğu 30 Ekim l9l8′de Mondros Mütarekesini imzaladı.
Bu anlaşmaya göre, Anadolu’nun bir çok yeri gibi Maraş’ta işgal altına girdi. Maraş önce, İngiliz kuvvetleri tarafından 23 Şubat l9l9′da işgal edildi. 8,5 ay süren İngiliz İşgali sırasında pek kayda değer bir olay cereyan etmedi.
Bununda en büyük nedeni işgal kuvvetleri arasında çok sayıda Cezayirli, Tunuslu ve Hintli Müslüman askerlerin bulunmasıydı. Ancak şehirde bulunan yerli Ermeniler bundan rahatsızlık duyuyorlardı.
İşgal Komutanlıklarına yaptıkları başvuru neticesinde 29 Ekim l9l9′da İngiliz işgali sona erdi. Şehir bu defa da Fransız kuvvetlerinin işgali altına girdi.
Bu durum yerli Maraş halkını çok rahatsız etti. Şehir içten içe kaynamaya başladı. Fransız kuvvetlerinin şehre girişleri yerli Ermeniler tarafından büyük bir coşku ve taşkınlıklarla karşılandı.
SÜTÇÜ İMAM OLAYI 3l Ekim l9l9 Cuma. İkinci Fransız Kuvvetlerinin şehre girişinin ertesi günü. Bir başka ifade ile Fransız işgalinin başladığı ikinci gün. Fransız ve Ermeni askerleri birlik olup devriye geziyorlar, yolda-yolakta rastladıkları Türklere olmadık hakaretler ediyorlardı. Yani şehirdeki huzursuzluk had safhaya varmıştı.
Bir grup Fransız- Ermeni devriyesi ikindi üzeri Uzun oluk Caddesinde kışlaya dönüyorlardı. O esnada Tarihi Uzun oluk Hamam’ın dan İki Müslüman Türk Kadınları çıkmışlardı. Askerler kadınlara yaklaşarak “Burası Türklerin değildir. Burada artık bu şekilde gezemezsiniz” diyerek sarkıntılık yapmaya başlarlar.
Olay yerine ilk yetişen Çakmakçı Sait isimli genç, mütecaviz askerlere karşı koymaya çalışır ise de gözü dönmüş düşman kurşununa hedef olarak ağır şekilde yaralanır. İşte tam o esnada Hamam’ın karşısındaki Sütçü dükkanında olayı seyreden Sütçü İmam, tabancasını çekerek olaya müdahale eder. “Durun bire densizler. Yaptıklarınız yetti artık.
Ertesi gün Sütçü İmam, Fransız ve Ermeni askerleri tarafından ev ev aranır, ancak bulunamaz. Bu durum işgal güçlerini oldukça kızdırır. Türk Milletinin namus ve şerefine uzanmak istenen menfur eli daha orada kırıverir. Bu kurşun, aynı zamanda, Türk İstiklal Mücadelesinde ilk kıvılcımı, ilk müjdecisi olur.
1 Kasım l9l9 günü Şeyhadil Mahallesinde Sütçü İmam’ın dayısının oğlu Tiyeklioğlu Kadir’i yakalayıp, ellerini ve ayaklarını arkadan bağlayarak kulaklarını, burnunu kesmek suretiyle hunharca Şehit ederler.
Cesedini de ipreti alem olsun diye bir tabut içerisine koyarak , Hükümet konağı önünde halka teşhir ederler .
BAYRAK HADİSESİ İşgalci güçlerin şehirde yaptığı taşkınlıklar tam bir terör havası estirir. Olaylar bir türlü durmak bilmez. 27 Kasım l9l9 gecesi Ermenilerin ileri gelenlerinden Hırlakyan’ın evinde işgal komutanının şerefine bir balo tertiplenir.
Baloda komutanın dansa davet ettiği genç ermeni kızı “Sizinle dans etmekten mazurum. Çünkü kendimi esarette hissediyorum Kalede Türk Bayrağı dalgalandığı sürece, sizinle dans edemem! ” diyerek teklifini reddeder. Bunun üzerine askerlerine derhal emir veren komutan, Kaledeki Türk Bayrağını indirtir. 28 Kasım l9l9 Cuma günü Maraş’ın kara sabahıdır.
Yatağından kalkan Maraş’lılar, asırlardan beri Kale burcunda dalgalanan Şanlı Bayraklarını göremezler. Bu olay şehri infiale sürükler. Savcı-Avukat Mehmet Ali Kısakürek derhal kaleme sarılarak “Alem-i İslam’a Hitap” beyannamesini yazarak şehrin muhtelif yerlerine dağıttırır. Halkı, Bayrağın indirilmesine tepki göstermeye davet eder
Bir Milletinin İstiklaline son verilmesi anlamına gelen Bayrağının indirilmesi karşısında Maraşlılar sessiz kalmazlar ve cuma namazı vakti Ulu Camii’ye halk toplanır. Ezan okunduktan sonra, camide toplanan halk “Bayraksız namaz kılınmaz” diye bağırır.
O esnada Cami İmamı “Aziz Cemaat, Kalesinde düşman bayrağı dalgalanan bir Millet hürriyet’ini kaybetmiş sayılır. Hürriyet olmayan bir yerde cuma namazı kılmak caiz değildir.” dağıtılan beyannamenin doğru olduğunu tastık eder. Bunun üzerine Maraşlılar topluca Kale’ye hücum ederek, indirilen Bayrağı yeniden Kale burçlarına diker ve cuma namazı orada eda edilir.
Büyük Savaş Başlıyor Bayrak olayının ardından şehir adım adım savaşa sürüklenir. Aslan Bey Başkanlığında kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, her mahallede kurularak faaliyete geçer. Bir taraftan da Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile temasa geçerek direniş hazırlığına başlanır.
21 Ocak l920 günü şehir harbi başlar. 22 gün ve gece süren bir mücadeleden sonra Maraşlılar 7 den 70′e silaha sarılarak tek yürek tek bilek halinde bütün mevcudiyetini ortaya koyar. Sonunda kendisini yok etmek isteyen düşmanı yerli işbirlikçileri ile birlikte mağlup eder, büyük bir zafere imzasını atar.
Bu uğurda pek çok evladını şehit verir. Maraş’ın düşman istilasından kurtulması, Türk Kurtuluş Savaşının da ilk hareketini teşkil eder. Maraşlılar, daha o tarihte “Kendini Kurtaran Şehir” unvanı ile anılmaya başlamakla birlikte, çevre illerinde yardımına koşarak milli dayanışmanın en güzel örneklerini verir.
İSTİKLAL MADALYASI VE “KAHRAMANLIK” ÜNVANININ VERİLMESİ Maraş’ın Kurtuluş Savaşında şehir halkı ile birlikte topyekun direniş göstermesi ve çevre vilayetlerinde yardımına koşması büyük takdir toplar ve Kurtuluş Savaşı sonrasında Maraş’a bir yazı gönderilerek Milli Mücadeleye katılanların listesi istenir.
Şehrin ileri gelen yöneticileri toplanır, bir durum tespiti yapar. Sonunda Ankara’ya “Maraş’ta Milli Mücadeleye katılmayan tek fert bile yoktur” cevabı verilir. Bunun üzerine 5 Nisan 1925 yılında toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi İstiklal Madalyası’nın Maraş’ta fertlere değil, şehir halkına verilmesi kararlaştırılır.
Maraş’a bir adet Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirilir. Maraş şehri yine Milli Mücadeledeki fedakarlığından ötürü TBBM tarafından 7 Şubat l973 tarihinde de “Kahramanlık” payesiyle de ödüllendirilir.
Kahramanmaraşlı 1925 yılından beri her yıl kurtuluş günü olan 12 Şubat Bayramında İstiklal Madalyasını Şanlı Bayrağına törenle takarak, geçmişini yad eder.
ANTEP'E GAZİLİK UNVANININ VERİLMESİ 1914 yılında, I. Dünya Savaşı başladığı zaman Gaziantep 83 bin nüfuslu bir liva merkezi idi.30 Ekim 1918´de imzalanan Mondros Mütarekesi ile İtilaf Devletleri paylaştıkları topraklara sahip olmak amacıyla harekete geçerken, 17 Aralık 1918´de İngilizler Antep´e girmiştir.
Bir yıl süren bu işgale Fransızlar tepki göstermiş, 1918 Eylül´ünde yapılan İngilizlerin Musul üzerindeki “Nezaret Hakkı” ndan vazgeçmeleri ile önce Suriye daha sonra Antep, Urfa ve Maraş boşaltılmıştır. Bunun ardından Fransızlar 29 Ekim 1919´da Kilis´i, 5 Kasım 1919´da Antep´i işgal ettiler.
1920 yılının başında ise ünlü Antep Savunması başlamış oldu. 1 Nisan 1920´de başlayan Gaziantep savunması 11 ay sürdükten sonra açlık yüzünden sona ermiştir. Savunma süresince Fransızlar şehre 70.000 mermi atmış, 6.000 Antepli şehit olmuştur.
Bu olağanüstü savunma sonunda Türkiye Büyük Millet Meclisi 6 Şubat 1921 tarihli toplantısında Antep´e "Gazi" ünvanını vermiştir. 15 Mart 1921 tarihinde Londra´da Türk Dışişleri Bakanı ve Fransız delegasyonu Antep, Adana ve çevrelerinin Türklere geri verilmesi hususunda mutabakat sağlamıştır. Nitekim bu antlaşma Ankara Antlaşması ile son şeklini almış ve 25 Aralık 1921´de son Fransız askeri Antep´ten ayrılmıştır.
Ancak, Gaziantepliler, Bayrak Şehidi Şahinbeylerin öncülüğünde 6317 şehit verme pahasına, tarihe mal olacak örnek bir savunma yaparak, işgal kuvvetlerine karşı kahramanca mücadele vermişlerdir. Bu nedenle Gaziantepliler, Atatürk'ün ; "TÜRKÜM DİYEN HER ŞEHİR, HER KASABA VE EN KÜÇÜK TÜRK KÖYÜ, GAZİANTEPLİLERİ KAHRAMANLIK MİSALİ OLARAK ALABİLİRLER." övgüsüne mazhar olmuştur.
URFA'YA ŞANLI UNVANININ VERİLMESİ Birinci Dünya Savaşının bitiminden sonra bir süre bir İngiliz garnizonu barındıran Urfa, 30-31 Ekim 1919 tarihinde Fransızlar tarafından işgal edilir. İşgal kuvveti 100 kadar Fransız, ve daha çok sayıda Müslüman sömürge askerinden oluşmuştur.
İşgalden sonra şehirde Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti örgütlenir ve ayaklanma hazırlığına girişir. 29 Aralık'ta Urfa'ya atanan Jandarma Komutanı Yüzbaşı Ali Saip Bey Siverek'e giderek buradaki aşiretlerin desteğini sağlar. Aşiret kuvvetlerinden oluşan bir birliğin başında 7 Şubat 1920'de Urfa yakınlarındaki Karaköprü köyüne gelir.
Fransızlara şehri 24 saat içinde boşaltmaları için gönderilen ültimatom kabul edilmeyince Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti milisleri ile birlikte şehri işgal eder ve Fransızları yerleştikleri binalarda kuşatır. Suruç ve Akçakale'nin aşiretlerinin de katılmasıyla düşman kuvvetlerinin çok üzerinde bir kuvvet oluşmasına rağmen, savaşanların düzenli birlik disiplininden uzak olmaları nedeniyle kuşatma uzar ve çok kayıp verilir.
Kuşatmanın uzaması her iki tarafı da yıpratır ve karamsarlığa düşmelerine yol açar. Urfalılar sık sık resmi kuruluşlardan düzenli askeri birlik gönderilmesini ister, ancak düzenli birlik göndermenin Fransa'ya savaş ilanı anlamına geleceğini düşünen Ankara hükümeti buna yanaşmaz.
Arabuluculuk için şehirdeki Ermenilerden yardım isterlerse de Ermeniler bu konuda aracı olmayı reddederler. Bunun üzerine Fransızlar Amerikan yetimevi yöneticisi Miss Holmes'le bağlantı kurarlar. Erzaklarını tüketen ve artık katırlarını kesip yemeye başlamış olan Fransızlar bekledikleri yardım da gelmeyince Urfa'dan şerefle ayrılmanın yollarını aramaya başlarlar.
Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti ile yapılangörüşmelerden sonra birtakım şartlara bağlı olarak şehri terketmeyi kabul ederler.Buna göre: Şehirdeki Ermenilerin can güvenliği sağlanacak Urfa'da ölen Fransızların mezarlarına saygı gösterilecek Ağırlıkların taşınması için yük arabaları ve deve verilecek Esirler iade edilecek Urfa eşrafından 10 kişi gidecekleri yere kadar Fransızlara eşlik edecektir.
11 Nisan günü Fransızlar eşraftan on kişi yerine bir teğmen komutasındaki on jandarma eri eşliğinde Suruç yolundan Carablus'a doğru hareket eder. Ancak Fransızların şehri terketmesi Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti içinde tartışmalara yol açar. Ali Saip Bey önderliğinde bir kesim, Fransızların şartlarının kabulünü içlerine sindirememiştir. Fransızların geçeceği yol üzerinde Şebeke Boğazında pusu kuran milis ve aşiret kuvvetleri geceleyin Fransızlara saldırır .
Üç saat süren çatışma sonunda Fransızlar 296 ölü ve 67 yaralı verir. 140 kadar Fransız da esir edilerek Urfa'ya getirilir.Urfa'nın kaderini belirleyen bu çatışma nedeniyle yıllar sonra TBMM kararıyla Urfa'ya "Şanlı" unvanı verilmiştir.
GÜLNAZ AKGÜL 8-B 75